apaçık - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

apaçık



"apaçık" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 66 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
apaçık obvious s.
General
apaçık nose i.
apaçık incontrovertible s.
apaçık hands down s.
apaçık explicit s.
apaçık self evident s.
apaçık straightforward s.
apaçık as plain as the nose on your face s.
apaçık manifest s.
apaçık evidentiary s.
apaçık as clear as light s.
apaçık glaring s.
apaçık very clear s.
apaçık as plain as a pikestaff s.
apaçık gross s.
apaçık without dispute s.
apaçık blatant s.
apaçık crying s.
apaçık evident s.
apaçık beyond dispute s.
apaçık barefaced s.
apaçık conspicuous s.
apaçık crystal clear s.
apaçık evidential s.
apaçık truistic s.
apaçık aboveboard s.
apaçık self-evident s.
apaçık wide-open s.
apaçık downright s.
apaçık agape s.
apaçık naked s.
apaçık transparent s.
apaçık eloquent s.
apaçık bare s.
apaçık visible s.
apaçık liquid s.
apaçık omnipotent [obsolete] s.
apaçık semple [scotland] s.
apaçık obviously zf.
apaçık evidently zf.
apaçık clearly zf.
apaçık very evidently zf.
apaçık openly zf.
apaçık notably zf.
apaçık signally zf.
apaçık diserty [obsolete] zf.
apaçık in the raw zf.
apaçık outward zf.
apaçık patently zf.
Colloquial
apaçık much in evidence expr.
apaçık stands out like a shag on a rock expr.
apaçık on the up and up [us] expr.
Idioms
apaçık as clear as black and white s.
apaçık black and white s.
apaçık plain as day s.
apaçık plain as the nose on your face s.
apaçık of course zf.
apaçık writ large expr.
apaçık as plain as the nose on one's face expr.
apaçık in a walk expr.
apaçık in clear [obsolete] expr.
apaçık on the up-and-up expr.
Technical
apaçık obvious s.
Archaic
apaçık apodeictically zf.
Slang
apaçık no shinola exclam.
British Slang
apaçık bait expr.

"apaçık" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 73 sonuç

Türkçe İngilizce
General
suçun apaçık ortada olması flagrancy i.
apaçık çözüm trivial solution i.
apaçık adaletsizlik blatant injustice i.
kendiliğinden apaçık kabul edilen temel önerme axiom i.
apaçık ortada olma notoriousness [obsolete] i.
apaçık ortada olan gerçek truism i.
apaçık önerme self-evident truth i.
birini kötülemek (adını apaçık zikrederek) speak ill of someone f.
apaçık olmak shine f.
kesin ve apaçık specific s.
apaçık ortada noticeable s.
apaçık ortada bald-faced s.
apaçık ortada olan bodacious [dialect] s.
apaçık yapay hokey s.
apaçık şekilde nakedly zf.
apaçık bir şekilde notoriously [obsolete] zf.
apaçık ortada in zf.
apaçık şekilde distinctively zf.
Phrasals
apaçık belli olmak show up f.
Phrases
-in apaçık göstergesi telltale sign of expr.
Colloquial
apaçık yalan söyleyen bald-faced liar i.
apaçık yalan söyleyen bold-faced liar i.
apaçık bir şekilde yalan bold-faced lie i.
apaçık yalan a crock i.
apaçık söylemek/konuşmak tell it how it is f.
apaçık söylemek/konuşmak tell it how/like it is f.
Idioms
apaçık ortada olan delil a smoking gun i.
apaçık ortada olan delil a smoking pistol i.
apaçık yalan bold-faced lie i.
apaçık ortada olan ama görmezden gelinen/üstü kapatılan durum (the) elephant in the corner i.
apaçık ortada olan ama görmezden gelinen/üstü kapatılan durum the elephant in the corner i.
apaçık hata the beam in one's own eye i.
apaçık ortada olan delil a smoking gun i.
apaçık ortada olan delil the smoking gun i.
apaçık yalan barefaced lie i.
apaçık yalancı barefaced liar i.
apaçık ifade irish hint i.
apaçık olmak stick out like a sore thumb f.
aşikar/apaçık belli olmak tell its own tale f.
aşikar/apaçık belli olmak tell its own story f.
kusurları açıkça/apaçık ortada olmak could drive a truck through (something) [us] f.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek hide in plain view f.
apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak hide in plain view f.
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak hide in plain view f.
apaçık olmak be as plain as the nose on (one's) face f.
apaçık ortada olmak be as plain as the nose on (one's) face f.
apaçık olmak be crystal clear f.
apaçık ortada olmak be staring (one) in the face f.
apaçık ortada olmak be staring someone in the face f.
apaçık ortada olmak be staring someone in the face f.
apaçık belli as clear as black and white s.
apaçık sahte phonier than a three-dollar bill s.
apaçık sahte queerer than a three-dollar bill s.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen hidden in plain view s.
apaçık eşcinsel/trans (as) bent as a nine-bob note [uk] s.
apaçık ortada (as) clear as day s.
apaçık ortada (as) plain as day s.
apaçık ortada (as) plain as the nose on (one's) face s.
apaçık eşcinsel/trans (as) queer as a three-dollar bill [us] s.
apaçık ortada it's all over bar the shouting expr.
apaçık ortada something speaks for itself expr.
apaçık ortada in evidence expr.
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıflıklarının apaçık ortada olması can drive a truck through something expr.
apaçık bir şekilde in plain view expr.
apaçık ortada (as) clear as the sky is blue expr.
Speaking
bu apaçık ortada it's no secret expr.
durum apaçık ortada it seems pretty obvious expr.
Technical
apaçık çözüm trivial solution i.
Informatics
apaçık çözüm trivial solution i.
Math
apaçık çözüm trivial solution i.
apaçık olmayan çözüm nontrivial solution i.
Religious
(yahudilikte) tanrı'nın varlığının apaçık dışavurumu shekhinah i.
Slang
apaçık belli stands out like dog's balls expr.