rahat rahat - Turc Anglais Dictionnaire

rahat rahat

Sens de "rahat rahat" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 4 résultat(s)

Turc Anglais
General
rahat rahat easily adv.
Idioms
rahat rahat in a canter adv.
rahat rahat at (one's) leisure expr.
rahat rahat at one's leisure expr.

Sens de "rahat rahat" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
rahat comfort n.
You need to get out of your comfort zone.
Rahat bölgenden çıkmalısın.

More Sentences
rahat easy adj.
This easy chair is quite comfortable.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.

More Sentences
rahat comfy adj.
My bed is much comfier than yours.
Benim yatağım seninkinden çok daha rahat.

More Sentences
rahat comfortable adj.
For the first time, the European Union adopted an assertive stance, with which it seemed rather comfortable.
Avrupa Birliği ilk kez, oldukça rahat göründüğü iddialı bir tutum benimsedi.

More Sentences
General
rahat peace n.
Poor guy probably won't get a moment's peace.
Zavallı adam muhtemelen bir an bile rahata eremeyecek.

More Sentences
rahat ettirmek comfort v.
Tom wanted to comfort Mary.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.

More Sentences
rahat bırakmamak bother v.
Let me know if the cats bother you.
Kediler seni rahat bırakmazlarsa bana haber ver.

More Sentences
rahat etmek rest v.
He could not rest until he knew the truth.
Gerçeği öğrenene kadar rahat edemedi.

More Sentences
rahat etmek be at ease v.
The mother will not be at ease until she hears of her son's safe arrival.
Anne, oğlunun sağ salim vardığını duyana kadar rahat etmez.

More Sentences
rahat oturamamak fidget v.
Tom fidgeted in his chair.
Tom sandalyesinde rahat oturamadı.

More Sentences
rahat uyumak sleep well v.
I've been so worried about you that I haven't been sleeping well at night.
Senin için o kadar kaygılandım ki geceleri rahat uyuyamıyorum.

More Sentences
rahat bırakmak leave alone v.
It is at present extremely difficult to check whether the quoted species are left alone.
Alıntılanan türlerin rahat bırakılıp bırakılmadığını kontrol etmek şu anda son derece zor.

More Sentences
rahat uyumak sleep soundly v.
Today was a good day, so I'll sleep soundly tonight.
Bugün güzel bir gündü, o yüzden bu gece rahat uyuyacağım.

More Sentences
rahat hissetmek feel comfortable v.
We now feel comfortable in the greater community of Europeans and regard ourselves as being at the heart of Europe.
Artık Avrupalılar topluluğu içerisinde kendimizi rahat hissediyor ve Avrupa'nın merkezinde olduğumuzu düşünüyoruz.

More Sentences
rahat hissetmek feel relaxed v.
How can I feel relaxed with you watching me like that?
Siz beni böyle izlerken ben nasıl rahat hissedebilirim?

More Sentences
rahat hissetmek feel at ease v.
I don't feel at ease here.
Burada kendimi rahat hissetmiyorum.

More Sentences
rahat in comfort adj.
His salary enables him to live in comfort.
Maaşı rahat yaşamasını sağlıyor.

More Sentences
rahat cosy adj.
It would have been a lot more cosy than this.
Bundan çok daha rahat olabilirdi.

More Sentences
rahat cozy adj.
If only my family was as nice and cozy as yours.
Keşke benim ailem de sizinki gibi sevimli ve rahat olsaydı.

More Sentences
rahat convenient adj.
Check out the following correct usage guide for the most convenient use of the Galaxy Buds Pro.
Galaxy Buds Pro'yu en rahat şekilde kullanmak için aşağıdaki doğru kullanım kılavuzuna göz atın.

More Sentences
rahat (giysi) casual adj.
It is remarkable how casual we in Europe sometimes are about food.
Avrupa'da yemek konusunda bazen ne kadar rahat olduğumuz dikkat çekicidir.

More Sentences
rahat cushy adj.
I wish I had a cushy office job with a nice salary.
Keşke maaşı iyi, rahat bir masabaşı işim olsaydı.

More Sentences
rahat easygoing adj.
Tom seems to be easygoing.
Tom rahat biri gibi görünüyor.

More Sentences
rahat comfortable adj.
Faith is not a comfortable basis on which to proceed in politics.
İnanç, siyasette ilerlemek için rahat bir temel değildir.

More Sentences
çok rahat so comfortable adj.
It's so comfortable here, I really feel at home.
Burası çok rahat, ben gerçekten evimdeymiş gibi hissediyorum.

More Sentences
çok rahat very comfortable adj.
This chair is very comfortable.
Bu sandalye çok rahattır.

More Sentences
rahat relaxed adj.
A common immigration policy is required in the EU so that the asylum system can be made more relaxed.
İltica sisteminin daha rahat hale getirilebilmesi için AB'de ortak bir göç politikası gereklidir.

More Sentences
rahat easygoing adj.
Do you consider yourself an easygoing person?
Kendini rahat biri olarak mı görüyorsun?

More Sentences
rahat (iş) cushy adj.
He enjoys a cushy job with flexible hours.
Adamın esnek saatleri olan rahat bir işi var.

More Sentences
rahat easily adv.
The light is too dim for me to read easily.
Işık çok loş olduğu için rahat okuyamıyorum.

More Sentences
rahat bir şekilde comfortably adv.
I want it to be a safe space where we can read these books comfortably.
Bu kitapları rahat bir şekilde okuyabileceğimiz güvenli bir ortam olmasını istiyorum.

More Sentences
beni rahat bırak! leave me alone! interj.
You got what you wanted, now leave me alone.
İstediğinizi aldınız, şimdi beni rahat bırakın.

More Sentences
Common Usage
içi rahat olma ease n.
rahat ease n.
rahat vermemek get in somebody's hair v.
rahat bırakmamak get in somebody's hair v.
General
rahat koşu lope n.
yerinde rahat oturamama fidget n.
rahat bir nefes alma sigh of relief n.
içi rahat olma ease n.
rahat comfort n.
kendini rahat hisseden (bir yerde) at home in n.
rahat mevki bed of roses n.
rahat ease n.
erkeklerin evde giydiği rahat ve zarif ceket smoking jacket n.
rahat yer snuggery n.
rahat oturamayan kimse fidget n.
rahat koltuk easy chair n.
rahat kımıldanacak yer leeway n.
rahat repose n.
rahat ettirme easing n.
rahat koltuklu vagon parlor car n.
işyerine uygun rahat giyim business casual n.
şık rahat giyim smart casual n.
iş yerinde rahat giyim business casual n.
işyerine uygun rahat giyim smart casual n.
rahat giyim casual wear n.
çok güzel ve rahat bir yer shangri-la n.
rahat koltuk lounge-chair n.
rahat koltuklu lüks vagon pullman n.
rahat welfare n.
rahat ve sıkıntısız hayat an easy and pleasant life n.
en rahat gidilen yol royal road n.
rahat yaşam tarzı laid-back lifestyle n.
rahat kanepeler comfy couches n.
rahat bir yer a comfortable place n.
rahat tavırlar easy manner n.
rahat zafer blowout n.
rahat zafer easy victory n.
rahat composure n.
rahat zafer blow-out n.
rahat sınıf leisure class n.
yiddişçede çekici ve rahat kadın tchotchkeleh n.
rahat vermeme teasing n.
gündelik rahat giysiler casuals n.
rahat ve spor kıyafetler giyen, işçi sınıfından genç kimse charver n.
(yahudi almancasında) çekici ve rahat kadın tsatske n.
(yahudi almancasında) çekici ve rahat kadın tshatshke n.
(yahudi almancasında) çekici ve rahat kadın tchotchke n.
(yahudi almancasında) çekici ve rahat kadın chachka n.
evde giymeye uygun gündelik, rahat kıyafetler loungewear n.
içi rahat olmama unease n.
rahat olmama unease n.
içi rahat olmama uneasiness n.
rahat vermeyen kimse besetter n.
rahat ve gündelik kullanım için tasarlanmış şey knockabout n.
rahat nefes alabilme breath n.
sırtı yatırılıp kaldırılabilen bir tür rahat koltuk morris-chair n.
rahat koşu lop [rare] n.
rahat hissetme comfiness n.
rahat ettiren kadın comfortress n.
içi rahat olma douth n.
kolay ve rahat konum feather-bed n.
kolay, rahat ve iyi maaşlı iş feather-bed n.
kolay ve rahat konum featherbed n.
kolay, rahat ve iyi maaşlı iş featherbed n.
rahat ve ince şilte pad n.
rahat ilerleme plane sailing n.
rahat ev kıyafeti playclothes n.
rahat ve sıcak sığınak cocoon n.
için rahat olması conviction n.
rahat durum rose n.
rahat tavır freedom n.
hafif bol pantolon üzerine ceket veya spor gömlekten oluşan rahat takım elbise slack suit n.
telefonu daha rahat tutmak için arkasına yapıştırılan aparat phone grip n.
rahat kazanılan başarı romp n.
içi rahat etmek feel at ease v.
rahat vermemek harass v.
kendini rahat hissetmek feel at home v.
rahat ettirmek snug v.
rahat ettirmek ease v.
rahat bırakmamak persecute v.
rahat vermemek beleaguer v.
rahat durmamak wiggle v.
rahat vermek reprieve v.
rahat durmak behave oneself v.
rahat etmek make oneself comfortable v.
rahat bırakmamak prey on someone's mind v.
rahat vermemek badger v.
rahat bırakmak let alone v.
rahat koşmak lope v.
rahat rahat yürümek amble v.
rahat vermemek bother v.
içi rahat etmek be relieved v.
rahat bırakmamak tease v.
rahat yüzü görmemek have no peace v.
rahat durmamak (bir yerde) wriggle v.
rahat vermemek disturb v.
rahat vermemek persecute v.
uzun ve rahat adımlarla koşmak lope v.
rahat ettirmek make comfortable v.
rahat vermemek pester v.
rahat bırakmamak prey on v.
rahat bırakmamak badger v.
rahat bırakmamak harass v.
hiç rahat bırakmamak badger v.
rahat bırakmamak pester v.
birini (rahat bir yere) oturtmak settle someone down in v.
rahat vermemek mobbing v.
rahat bir şekilde oturmak settle down v.
rahat vermemek beset v.
rahat olmak feel free v.
rahat yüzü görmemek fail to reach a state of comfort and harmony v.
rahat yüzü görmemek not to have a moment of peace v.
rahat yüzü görmemek be constantly plagued by troubles v.
içi rahat olmak feel comfortable v.
içi rahat olmak feel relaxed v.
içi rahat olmak feel at ease v.
rahat konuşmak open up v.
daha rahat konuşmak open out v.
rahat bir nefes almak heave a sigh of relief v.
rahat hissetmek feel comforted v.
rahat bırakmamak beset v.
rahat bırakmamak (bir isteğin üstüne düşerek) dog v.
rahat bir nefes almak breathe a sigh of relief v.
vicdanı rahat etmemek have a guilty conscience v.
başını yastığa rahat koymak sleep with a clear conscience v.
başını yastığa rahat koymak sleep with peace of mind v.
vicdanı rahat etmemek feel guilty v.
vicdanen rahat olmak sleep with peace of mind v.
vicdanen rahat olmak sleep with a clear conscience v.
ile rahat olmak be comfortable with v.
üzerine rahat bir şeyler giymek put on something more comfortable v.
rahat olmak feel free to v.
birisini rahat bırakmak leave somebody alone v.
bir yerde rahat etmek be comfortable in somewhere v.
rahat bir koltuğa kurulmak/yerleşmek ensconce oneself in a comfortable chair v.
üzerine rahat bir şeyler giymek change into comfortable clothes v.
üzerine rahat bir şeyler giymek put on something comfortable v.
(bir konu(m)da) rahatsız hissetmek/rahat hissetmemek feel out of depth v.
rahat olmak rest at ease v.
rahat bırakmak free v.
birisine rahat bir hayat sağlamak provide a comfortable living for someone v.
rahat davranmak being relaxed v.
rahat davranmak feel comfortable around v.
rahat davranmak behave loosely v.
rahat davranmak behave in a relaxed manner v.
rahat davranmak behave in an easy fashion v.
rahat vermemek annoy v.
yeniden rahat ettirmek reconfort [obsolete] v.
yeniden rahat ettirmek reconsolate [obsolete] v.
rahat vermemek chase [obsolete] v.
kalça ve omuzları abartılı hareket ettirerek gösterişli ve rahat bir şekilde yürümek chassé v.
rahat duramamak nestle [dialect] v.
yerinde rahat oturamamak tiddle v.
rahat bırakmak let be v.
rahat bırakmak let slide v.
fazla rahat giysiler giymek underdress v.
hızlı, rahat ve pervasızca hareket etmek skip v.
rahat durmamak widdle [dialect] v.
rahat vermemek brace v.
rahat vermemek herry v.
şakacı bir şekilde rahat vermemek mouse v.
rahat vermemek bullirag v.
hiç rahat bırakmamak heckle v.
bir türlü rahat vermemek overpester v.
rahat vermemek impester [obsolete] v.
rahat ettirmek nuzzle [uk] v.
rahat konuşmak develop v.
rahat etmek cose v.
rahat olmak cose v.
daha rahat ve sıcak bir hale getirmek cozy (up) v.
kendini rahat ettirmek cozy v.
rahat bir köşeye çekilmek curl up v.
rahat vermemek inleaguer v.
rahat bırakmamak pelt v.
rahat bırakmamak pelter v.
rahat oturamamak fidge v.
rahat oturamamak fike v.
rahat ve dostane şekilde konuşmak shmoose v.
rahat ve dostane şekilde konuşmak schmoose v.
rahat affable adj.
içi rahat etmiş relieved adj.
rahat smooth adj.
rahat cushioned adj.
rahat durmayan fidgety adj.
rahat complacent adj.
hoş tavırlı ve rahat suave adj.
rahat homey adj.
çok rahat luxurious adj.
rahat at ease adj.
rahat at rest adj.
rahat easy going adj.
rahat ve kendinden emin suave adj.
rahat free and easy adj.
rahat sweet adj.
rahat homely adj.
rahat unconstrained adj.
rahat unlabored adj.
rahat olmayan labored adj.
rahat restful adj.
rahat easeful adj.
rahat contented adj.
rahat homelike adj.
rahat equable adj.
rahat serene adj.
derin ve rahat (uyku) sound adj.
rahat canny adj.
rahat leisure adj.
rahat rakish adj.
rahat olmayan uncomfortable adj.
rahat cosey adj.
rahat snug adj.
rahat facile adj.
rahat bırakılmış unmolested adj.
rahat (meslek vb) cushy adj.
daha rahat snugger adj.
rahat unconventional adj.
rahat quiet adj.
rahat ettirilmiş eased adj.
davranışları rahat olmayan angular adj.
rahat unembarassed adj.
içi rahat olmayan ill at ease adj.
rahat relieved adj.
rahat commodious adj.
rahat tranquil adj.
rahat unhurried adj.
rahat luxurious adj.
rahat cavalier adj.
rahat content adj.
rahat untroubled adj.
rahat bir şekilde oturmuş ensconced adj.
en rahat snuggest adj.
rahat peaceful adj.
rahat snugger adj.
rahat calm adj.
rahat undisturbed adj.
alışılmışın dışında ve rahat rakish adj.
içi rahat at ease adj.
rahat unmoved adj.
rahat fine adj.
rahat ve iyi konuşan glib adj.
rahat fluent adj.
çok rahat/kolayca görünen/görülebilen distinctly visible adj.
rahat unlaboured adj.
rahat olmayan laboured adj.
yabancılarla rahat comfortable with strangers adj.
rahat unvexed adj.
rahat acquaintable adj.
rahat hissettiği durumlarda dışa dönük, rahat hissetmediği durumlada içe dönük olan kişi omnivert adj.
rahat bir tarzda olmayan noncasual adj.
rahat remiss [obsolete] adj.
rahat ettiren amenity adj.
mali açıdan çok rahat deep pocket adj.
rahat vermeyen easeless adj.
rahat unbraced [obsolete] adj.
rahat undiscomfited adj.
içi rahat undiscomfited adj.
rahat unexacting adj.
rahat unflapped adj.
rahat edici ungracious adj.
rahat large adj.
rahat equable adj.
rahat unrushed adj.
rahat olmayan unsubdued adj.
rahat olmayan untranquil adj.
rahat leisured adj.
rahat bein adj.
rahat bien [scotland] adj.
rahat ve açık görüşlü bindaas [india] adj.
rahat bland adj.
çok rahat breezy adj.
rahat homish adj.
rahat homy adj.
(hareket) yumuşak ve rahat liquid adj.
rahat lived-in adj.
rahat loungy adj.
rahat ve geniş mobilyaları olan barlara ait veya ilişkin loungy adj.
rahat loungey adj.
rahat ve geniş mobilyaları olan barlara ait veya ilişkin loungey adj.
rahat glancing adj.
aşırı rahat şekilde söylenmiş glib adj.
rahat (giyim) odd adj.
çok fazla rahat overeasy adj.
gösterişsiz ama rahat olan old-shoe adj.
rahat devil-may-care adj.
rahat incoact adj.
rahat cosh [scotland] adj.
yastık gibi rahat cushiony adj.
rahat olan domestic [obsolete] adj.
rahat hisseden domestic [obsolete] adj.
rahat douth adj.
rahat yaşam sunan independent adj.
rahat indeterminate adj.
(yastık gibi) yumuşak ve rahat padded adj.
kafası rahat clear adj.
rahat ve doğal cursive adj.
rahat duramayan figent adj.
rahat outgiving adj.
rahat roomy adj.
içi rahat olmayan self-conscious adj.
rahat shaggy adj.
rahat fortunate adj.
rahat free-and-easy adj.
rahat nefes almaya müsait bir hava basıncında sürdürülen pressurized adj.
rahat nefes almaya müsait bir hava basıncında sürdürülen pressurised adj.
rahat slippered adj.
(davranış) rahat smooth adj.
parasal bakımdan rahat olan snug adj.
rahat sonsie [dialect] adj.
kafası rahat sorrowless adj.
rahat springy adj.
rahat gracious adj.
rahat bir şekilde freely adv.
kendi evinde rahat under one's vine and fig tree adv.
içi rahat bir şekilde relievedly adv.
rahat bir şekilde unconventionally adv.
rahat undisturbedly adv.
içi rahat olmayan bir şekilde unrelievedly adv.
rahat bir şekilde soft adv.
güvende ve rahat hissetmeye yetecek şekilde snugly adv.
rahat bırak! hands-off interj.
koltuk rahat değil the seat is uncomfortable expr.
koltuk rahat değil the seat is uncomfy expr.
Phrasals
rahat giyinmek bundle up v.
rahat bırakmamak dangle about v.
rahat oturamamak fidget around v.
yerinde rahat oturamamak fidget around v.
rahat rahat kazanmak clean up v.
rahat oturamamak fidget about v.
hazır pozisyondan rahat pozisyona geçmek stand down v.
(boğazını temizlemek/bir şeyi rahat yutmak için) üstüne su/bir içecek içmek rinse down v.
rahat olmak take (something) down a thousand v.
(birine bir şey) için rahat vermemek devil (someone or something) for (something) v.
(birine/bir hayvana bir şey) için rahat vermemek devil (someone or an animal) for something v.
birini rahat bırakmak get off v.
birini rahat bırakmamak get on someone v.
(birini) rahat bırakmamak gnaw (away) at (someone) v.
(birini) rahat bırakmamak gnaw on (someone) v.
rahat bırakmamak gnaw at v.
rahat bırakmamak gnaw on v.
bir şey yaptırmak için rahat vermemek badger into v.
bir şey yaptırmak için birine rahat vermemek badger someone into something v.
rahat rahat (bir yere) girmek waltz into (some place) v.
rahat rahat (bir yere) girmek waltz in (some place) v.
rahat bir tavırla (bir yere) girmek waltz into (some place) v.
rahat bir tavırla (bir yere) girmek waltz in (some place) v.
rahat rahat içeri girmek waltz in v.
(bir rolde, işte, konumda) daha rahat hareket etmek relax into (something) v.
daha rahat bir şekil almak relax into something v.
daha rahat bir duruma gelmek relax into something v.
rahat bırakmak lay off v.
birine bir şeyi yaptırana kadar taciz etmek/rahat vermemek worry something out of someone v.
birinden bir şeyi alana kadar taciz etmek/rahat vermemek worry something out of someone v.
birinden bir şeyi alana kadar onu taciz etmek/rahat vermemek worry something out of someone v.
pervasızca/rahat bir tavırla yürüyüp gitmek waltz off v.
(bir şeyle) rahat rahat yürüyüp gitmek waltz off (with something) v.
rahat bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek breeze up to (someone or something) v.
rahat rahat atıp tutmak bandy around v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili rahat bırakmamak bother about (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili rahat vermemek bother about (someone or something) v.
rahat rahat gelmek breeze in v.
rahat hareket etmek breeze into v.
rahat hareket etmek breeze out v.
(birine) rahat vermemek crowd (one) v.
(birini/bir şeyi) rahat bırakmak ease off on (someone or something) v.
(birini) rahat bırakmak ease up (something) v.
birine/bir şeye rahat vermemek fuss (around) with someone or something v.
(birini/bir şeyi) rahat bırakmamak get on (someone or something) v.
rahat bırakmak keep off back v.
(birini/bir şeyi) rahat bırakmak lay off (someone/something) v.
(birini) rahat bırakmamak prey upon (someone) v.
(birini) rahat bırakmamak prey on (someone) v.
-de rahat bir duruma gelmek relax into v.
(birini) rahat bırakmak slack up (on someone) v.
(bir şeyde) rahat oturamamak/duramamak squirm in v.
(bir şeyden dolayı) yerinde rahat duramamak squirm with (something) v.
(bir karardan/seçimden) dolayı içi rahat olmamak/suçluluk hissetmek struggle with (something) v.
rahat rahat yürüyüp gitmek tootle off v.
(birine bir şey yaptırana) kadar rahat vermemek torment (one) into (doing something) v.
alana kadar taciz etmek/rahat vermemek worry out of v.
Phrases
vicdanı rahat olarak with a clear conscience adv.
hayat boyu rahat yüzü yok the first hundred years are the hardest expr.
vicdanı rahat biçimde in allconscience expr.
vicdanı rahat biçimde in good conscience expr.
vicdanı rahat biçimde in conscience expr.
Proverb
vicdanı temiz olan rahat uyur a clean conscience is a good pillow
iyi bir vicdan en rahat yastıktır a clean conscience is a good pillow
vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur a clean conscience is a good pillow
yüz yaşından sonrası rahat the first hundred years are the hardest
yüz yaşından sonrası rahat first hundred years are the hardest
vicdanı temiz olan rahat uyur a clean conscience makes a soft pillow
vicdanı temiz olan başını yastığa rahat koyar a clean conscience makes a soft pillow
vicdanı rahat olan rahat uyur a clean conscience makes a soft pillow
vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur a clean conscience makes a soft pillow
Colloquial
rahat giyim normcore n.
işlevsel ve rahat giyim normcore n.
rahat ve sıkıntısız hayat a life of riley n.
içi rahat olmayan kimse hog in armour n.
çoğunlukla orta yaşlı annelerin giydiği yüksek bel, rahat kesim kot pantolon mom jeans n.
rahat iş soft job n.
uzun etek, bol/salaş kıyafetler ve rahat ayakkabılar giyen makyajsız tarz boheme n.
bolluk içinde, rahat ve sıkıntısız hayat life of riley n.
(yahudi almancasında) çekici ve rahat kadın chotchke n.
rahat bırakmamak bird-dog v.
rahat bırakmak let well alone v.
rahat bir nefes almak be able to breath again v.
rahat bırakmak leave well alone v.
rahat içinde yaşamak live high v.
vicdanı rahat bir şekilde gezmesini sağlamak let someone walk by with a clean conscience v.
(maçı) rahat kazanmak ease past v.
(birini) rahat bırakmak ease off on someone v.
rahat durumda olmak have it easy v.
rahat bir pozisyonda/konumda olmak have it easy v.
şartları rahat olmak have it easy v.
rahat şartlara sahip olmak have it easy v.
sakin ve rahat olmak be grooving v.
rahat olmak take it easy v.
rahat takılmak take it easy v.
yeri rahat, elverişli, yakın olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
rahat olmak be laughing v.
rahat olmak be oneself v.
rahat vermemek bullyrag v.
için rahat vermemek devil for v.
birini rahat bırakmamak hound someone v.
rahat bırakmak let it be v.
kendini rahat bırakmak let yourself go v.
içi rahat olmayan ill-at-ease adj.
hepten/tümüyle rahat loose as a goose adj.
rahat olmayan unleisurely adj.
rahat chill adj.
rahat ve geniş loosey adj.
rahat worry-free adj.
bir rahat/huzur ver get off my bumper! interj.
bir rahat bırak adamı get off my bumper! interj.
beni rahat bırak bolt ya rocket expr.
beni rahat bırak let me off expr.
beni rahat bırak! stay out of my hair! expr.
insanın evi gibi rahat a home away from home expr.
insanın evi gibi rahat a home from home expr.
rahat dur! be still! expr.
rahat ol! take it down a thou! expr.
rahat ol! take it down a thousand! expr.
rahat ver get a life expr.
rahat bırak get a life expr.
beni rahat bırak! give me a break! expr.
bir rahat ver! give me a break! expr.
beni rahat bırak! gimme a break! expr.
bir rahat ver! gimme a break! expr.
içi rahat bir şekilde with a light heart expr.
rahat at (one's) ease expr.
rahat at (your) ease expr.
rahat at (your) ease expr.
için rahat at (your) ease expr.
biriyle/bir şeyle ilgili çok rahat at home with someone or something expr.
beni rahat bırak bag your face expr.
için rahat olsun dw (don't worry) expr.
bir rahat bırak! (why don't you) give it a rest! [uk] expr.
bir rahat ver! (why don't you) give it a rest! [uk] expr.
kendini rahat bırak let yourself go expr.
sen rahat ol no stress exclam.
rahat ol no stress exclam.
beni rahat bırak beat it exclam.
beni rahat bırak! don't bother me! exclam.
Idioms
rahat iş/görev a soft berth n.
rahat iş/görev soft berth n.
rahat comfortable circumstances n.
rahat koşullar comfortable circumstances n.
rahat comfortable circumstances n.
rahat koşullar comfortable circumstances n.