bir yerde - Turc Anglais Dictionnaire

bir yerde

Sens de "bir yerde" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 13 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir yerde someplace adv.
I've seen you someplace.
Seni bir yerde gördüm.

More Sentences
bir yerde anywhere adv.
You can't buy it anywhere but there.
Oradan başka bir yerden alamazsın.

More Sentences
bir yerde as it were adv.
What is shown on television is, as it were, a reflection of what society is like.
Televizyonda gösterilenler, bir yerde, toplumun nasıl olduğunun bir yansımasıdır.

More Sentences
bir yerde somewhere adv.
My voting card was somewhere else, so I voted too late.
Oy kartım başka bir yerdeydi, bu yüzden çok geç oy kullandım.

More Sentences
bir yerde where pron.
We live in a place where these things never happen.
Biz böyle şeylerin hiç yaşanmadığı bir yerde yaşıyoruz.

More Sentences
bir yerde at one point adv.
bir yerde at some point adv.
bir yerde somegate [scotland] adv.
bir yerde over adv.
bir yerde whereabout conj.
Colloquial
bir yerde somewheres adv.
bir yerde sorta (sort of) expr.
Archaic
bir yerde somewhither adv.

Sens de "bir yerde" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
tadilat yapmak (bir yerde) remodel v.
I'm remodeling.
Ben tadilat yapıyorum.

More Sentences
bulunmak (belirli bir yerde) occupy v.
The president occupied his position for ten consecutive years.
Başkan, on yıl üst üste mevkiinde bulunmuştur.

More Sentences
kalmak (bir yerde) sit v.
This is genocide and Europe is sitting back, watching this genocide take place.
Bu bir soykırımdır ve Avrupa bu soykırımın gerçekleşmesine seyirci kalmaktadır.

More Sentences
bol olmak (bir yerde) abound in v.
I hail from a country abounding in water and I also have my home in Amsterdam near water.
Suyun bol olduğu bir ülkeden geliyorum ve Amsterdam'da suya yakın bir evim var.

More Sentences
bir yerde durmak stop somewhere v.
Let's stop somewhere to eat.
Bir yerde durup yemek yiyelim.

More Sentences
(bir yerde) bulunmak be there v.
She introduced herself to the people who were there.
Orada bulunan insanlara kendini tanıttı.

More Sentences
bir yerde tutmak keep v.
Keep your hands where I can see them.
Ellerini görebileceğim bir yerde tut.

More Sentences
(bir yerde) yaşamak base v.
She is a costume designer based in New York.
New York'ta yaşayan bir kostüm tasarımcısıdır.

More Sentences
(bir yerde) istenmek be welcome v.
Those who are unwilling to accept this are no longer welcome here.
Bunu kabul etmek istemeyenlerin artık burada yeri yoktur.

More Sentences
(belirli bir yerde) yaygın endemic adj.
The use of child soldiers and sexual assaults on Sri Lankan women is endemic.
Çocuk askerlerin kullanımı ve Sri Lankalı kadınlara yönelik cinsel saldırılar oldukça yaygındır.

More Sentences
başka bir yerde else where adv.
This is somewhere else where we must help.
Burası yardım etmemiz gereken başka bir yer.

More Sentences
herhangi bir yerde anywhere adv.
Neither Members nor anyone else should smoke anywhere other than in the designated smoking areas.
Ne Üyeler ne de bir başkası belirlenmiş sigara içme alanları dışında herhangi bir yerde sigara içmemelidir.

More Sentences
civarında bir yerde somewhere around adv.
He lives somewhere around the park.
O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.

More Sentences
başka bir yerde anywhere else adv.
Have you ever wanted to live anywhere else?
Hiç başka bir yerde yaşamayı istedin mi?

More Sentences
burada bir yerde here somewhere adv.
I'm sure I've seen it here somewhere.
Onu burada bir yerde gördüğüme eminim.

More Sentences
herhangi bir yerde wherever pron.
They hold them in the forged passport section or wherever and they send them home.
Onları sahte pasaport bölümünde ya da herhangi bir yerde tutuyorlar ve evlerine gönderiyorlar.

More Sentences
Phrasals
(bir yerde) emekli olmak retire in (something or some place) v.
It will help millions of European old people to retire in the sun.
Bu, milyonlarca Avrupalı yaşlının güneş altında emekli olmasına yardımcı olacaktır.

More Sentences
(bir şeyi bir şeyde/yerde) saklamak store (something) in (something or some place) v.
In this case, the user must create a startup key to store in a USB flash drive.
Bu durumda, kullanıcı bir USB flash sürücüde saklamak için bir başlangıç anahtarı oluşturmalıdır.

More Sentences
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek glide across (something) v.
Tom watched the skaters glide across the ice.
Tom patencilerin buzda süzülüşünü izledi.

More Sentences
(bir şeyde/yerde) yankılanmak resound through (something or some place) v.
Noise respects no frontiers; noise penetrates every wall and resounds through every space.
Gürültü hiçbir sınıra saygı duymaz; gürültü her duvarı deler ve her alanda yankılanır.

More Sentences
(bir yerde) yaşamak dwell on (something) v.
I try not to dwell on the past.
Geçmişte yaşamamaya çalışıyorum.

More Sentences
Common Usage
(bir yerde) sakin occupant n.
bir yerde oturan/sakin resident n.
General
kendini rahat hisseden (bir yerde) at home in n.
ikamet etme (bir yerde) abode n.
ataları eski çağlardan beri belirli bir yerde yaşamış olanlar aborigines n.
rüzgar tarafından karın bir yerde yığın oluşturması snowdrift n.
bir yerde oturan kimse calm n.
kalma (bir yerde) sojourn n.
oturan kimse (bir yerde) inhabitant n.
kiracı olma (bir yerde) tenancy n.
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti shangri la n.
çok uzun bir eteğin yerde sürünen kısmı train n.
yolculuğu kesip bir yerde geçici olarak kalma stopover n.
bekleme (uçak otobüs gemi veya trenle yolculuk ederken bir yerde) layover n.
terkedilip sokakta veya başka bir yerde bulunan bebek foundling n.
asayişi sağlama (karışıklıklara sahne olan bir yerde) pacification of n.
bir yerde yerleşmişlik sedentariness n.
beşi bir yerde five pieces of gold n.
bir yerde oturan resident n.
bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla) sit-in n.
bir yerde oturan kimse habitant n.
bir yerde oturan kimse occupant n.
petrol bölgesi olarak bilinmeyen bir yerde petrol arayan wildcatter n.
daha önce aranmamış bir yerde petrol/maden arayan wildcatter n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aery n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aerie n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev eyrie n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev eyry n.
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması the willing suspension of disbelief n.
(bir yerde veya zamanda) ölmüş olanların listesi necrology n.
bir yerde geçici bir süre kalma tarry n.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması cannibalization n.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması cannibalisation n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aiery n.
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma reestablishment n.
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturma re-establishment n.
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün destination wedding n.
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan kadın için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade native daughter n.
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan erkek için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade native son n.
bir yerde oturmayan kimse noninhabitant n.
belirli bir yerde ikamet etmeme nonresidence n.
bir yerde veya yuvada yaşayanlar nest n.
bir yerde oturan kimse tenant n.
sakin (bir yerde ikamet eden) inmate n.
belirli bir yerde olma durumu ubeity n.
belirli bir yerde olma ubication n.
mizah amacıyla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanma malaprop n.
mizah amacıyla sıkılıkla bir sözü ve ifadeyi yanlış yerde kullanan kimse malapropist n.
(bir yerde/bölgede) sakin liver n.
bir yerde park halindeyken sabit bir konut olarak da kullanılabilen ve çeşitli hizmetleri sağlayabilen mobil ev manufactured home n.
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse marooner n.
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti marooning party n.
bir yerde olma whereabout n.
belirli bir yerde olma durumu whereness n.
(bir yerde) sakin residentiary n.
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse mealer n.
bir yerde ikamet eden kadın inhabitress n.
kadın sakin (bir yerde ikamet eden) inhabitress n.
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu box n.
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu box step n.
bir yerde yaşayan aile home n.
kışı belirli bir yerde geçirme hyemation n.
kamp alanı yada karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma wild camping n.
geçici olarak bir yerde kalan şey denizen n.
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse denizen n.
geçici süreliğine bir yerde kalan kimse denizen n.
bir yerde kalma commoration n.
bir yerde bulunma commoration n.
bir yerde vizesinden uzun kalanları geri getirme görevi picket n.
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenme lying in state n.
bir yerde endemik olan şey inhabitant n.
belirli bir yerde bulunan kimse inhabitant n.
bir yerde yaşayan kimse inhabitor n.
(bir yerde) ikamet etme conversation [obsolete] n.
(bir yerde) yaşam sürdürme conversation [obsolete] n.
bir yerde en yüksek statülü aile ff (first family) n.
bir yerde geçici kalma peregrination [obsolete] n.
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) şlap sesi squash n.
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) vıç vıç sesi squash n.
kollar dik şekilde yerde tutulurken bacakların toplanıp serbest bırakıldığı bir hareket squat thrust n.
ellerin kollar düz bir şekilde yerde tutulduğu ve bacakların zıplayarak içe çekildiği bir hareket squat thrust n.
bir yerde durma stand n.
bir yerde kalma stand n.
bir yerde bulunan kimse stander-by n.
bir kimseyi her yerde kötülemek be always running somebody down v.
yol yapmak (yol olmayan bir yerde) blaze a trail v.
bir yerde durmak stop off in v.
bir yerde sürekli kalmadan yaşamak drift v.
iskan etmek (bir yerde) locate v.
çalışmaya devam etmek (bir yerde/bir işte) stay in v.
mülkiyet hakkı olmak (bir yerde) have title to v.
ayak izlerini (bir yerde) bırakmak track up v.
bir yerde saplanıp kalmak get bogged down in v.
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak poke about v.
merkezi bir yerde olmak be centrally located v.
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için) stump v.
kapalı bir yerde tutmak coop up v.
almak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri) pick up v.
çukurlar açmak (bir yerde) pit v.
bir yerde toplamak centralize v.
bildiği bir yerde bulunmak be on familiar ground v.
sürücü arabasını bir yerde durdurmak pull up at v.
bulunmak (bir yerde) range v.
birdenbire durmak (bir yerde) stop short at v.
kalmak (bir yerde) tarry v.
bir yerde mola vermek stop over in v.
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak intern v.
sıkışıp kalmak (bir yerde) stick with in v.
kışı ılıman bir yerde geçirmek hibernate v.
gezinmek (bir yerde) perambulate v.
kışı bir yerde geçirmek winter in v.
bir yerde durmak (mola vb) stop at v.
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak maroon v.
rahat durmamak (bir yerde) wriggle v.
kalmak (bir yerde) sojourn in v.
eğitim görmek (bir yerde) study at v.
bir yerde çakılı kalmak stick around v.
bir yerde bulunmak be situated v.
bulunmak (bir yerde) reside in v.
yerinden etmek (önemli bir yerde olan birini) unseat v.
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak poke around in v.
bir yerde torpili olmak have an in v.
yetişmek (bir yerde) range v.
durmak (bir yerde) position v.
bir yerde durmak stop off v.
bir yerde kalmak (su vb) stand v.
durmak (bir yerde) stand v.
bol olmak (bir yerde) abound with v.
olmak (bir yerde) stand v.
çok olmak (bir yerde) abound with v.
bulundurmak (bir yerde) stock v.
kaldırmak (daha aşağı bir yerde duran birini/bir şeyi) pick up v.
çok olmak (bir yerde) abound in v.
toplamak (daha aşağı bir yerde duran şeyleri) pick up v.
(yol olmayan bir yerde) yol yapmak blaze a trail v.
olay (bir yerde) geçmek take place v.
olay (bir yerde) geçmek happen v.
olay (bir yerde) geçmek come about v.
olay (bir yerde) geçmek occur v.
(bir yerde) bulunmamak absent from v.
-in yeri (belirli bir yerde) olmak belong v.
belirli bir yerde yerleşmek populate v.
kapalı bir yerde durmak stay indoor v.
kapalı bir yerde oturmak stay indoor v.
bir yerde yaşamak dwell v.
bir yerde oturmak dwell v.
soluğu (bir yerde) almak get a place in no time flat v.
bir yerde uyumak bed down some place v.
bir yerde bir yıl geçirmek spend a year in somewhere v.
(bir yolculuk vb) bir yerde bitmek end up at something v.
bir yerde rahat etmek be comfortable in somewhere v.
birini bir yerde tutsak tutmak entomb someone in something v.
gecelemek için bir yerde durmak stop somewhere for the night v.
bir yerde gecelemek stop somewhere for the night v.
birilerini bir yerde toplamak gather someone into somewhere v.
birilerini bir yerde toplamak gather someone in v.
bir yerde durmak pull up somewhere v.
bir yerde durmak haul up somewhere v.
hayatının yarısını bir şeye/bir yerde harcamak spend half of one's life in something v.
bir yerde (genellikle istemeyerek) çukurluk oluşturmak divot v.
soluğu (bir yerde) almak get (somewhere) in no time flat v.
bir yerde kullanmak find a use for something v.
bir yerde toplamak centralise v.
(bir yerde) bulunmak present oneself v.
bir yerde yaşamaya alışmak get used to living in somewhere v.
(evde/kapalı bir yerde) barındırmak tabernacle v.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak cannibalize v.
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak cannibalise v.
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak reestablish v.
farklı bir yerde/biçimde yeniden oluşturmak re-establish v.
(bir yerde) mevcut olmak have place v.
bir yerde bulunmak walk [obsolete] v.
belirli bir yerde durmak land v.
(bir yerde) kalmak bower [obsolete] v.
(birinin bir yerde) bulunduğunu saklamak deny v.
(bir yerde) kalmak loiter v.
bir yerde vakit öldürmek loiter v.
(belirli bir yerde) kışı geçirmek overwinter v.
bir yerde görülmesi gereken yerleri gezdirmek cicerone v.
(bir yerde) bulunmak cover v.
(bir yerde) yaşamak cover v.
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması draw v.
bir yerde zapt etmek pinfold v.
bir yerde zapt etmek penfold v.
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenmek lie in state v.
(bir yerde) mevcut olmak consist [obsolete] v.
(bir yerde veya durumda) bırakmak continue v.
(bir yerde veya durumda) tutmak continue v.
kutsal bir yerde saklamak inshrine v.
bir yerde ikamet etmek people v.
belirli bir yerde veya bölgede kurmak plant v.
(bir yerde) dolaşmak converse [obsolete] v.
(bir yerde) yaşamak converse [obsolete] v.
(bir yerde) ikamet etmek converse [obsolete] v.
(kendini) bir yerde bulmak find v.
(bir yerde) broşür dağıtmak flyer v.
yüksek bir yerde bulunmak perch v.
bir yerde uzak tutmak seclude [obsolete] v.
bir yerde kabul görmek seize [obsolete] v.
bir yerde tanınmak seize [obsolete] v.
bir yerde olmak sit v.
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkmak proxy v.
bir yerde mevcut göstermek put v.
bir yerde imal edilen manufactured in adj.
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan aboriginal adj.
bir yerde doğal olarak yetişen indigenous adj.
bir yerde imal edilmiş manufactured in adj.
bir yerde doğal olarak bulunan indigenous adj.
kutsal bir yerde saklanan enshrined adj.
(bir yerde) bulunmayan absentee adj.
bir yerde sınırlı süreyle çalışmakta olan on attachment [brit] adj.
kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde jerkwater adj.
engellemeyecek bir yerde out of one's way adj.
her zamankinden farklı bir yerde out of one's way [obsolete] adj.
tek bir yerde ikamet eden mansionary adj.
(bir yerde) genel merkezi olmak headquartered adj.
belirli bir yerde doğmuş olan homeborn adj.
bir yerde kalmaya meyilli olan locorestive adj.
(belirli bir şekilde veya yerde) üretilen -grown adj.
belirli bir kurumun sahip olmadığı bir yerde off-site adj.
çeşitli ürünü veya hizmeti tek bir yerde arz eden one-stop adj.
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili one-stop adj.
boyunun bir kısmı yerde olan semi-prostrate adj.
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan proxy adj.
uzak bir yerde belirli bir mesafede at a distance adv.
her hangi bir yerde in nature adv.
kolay görülecek bir yerde in the sun adv.
uzak bir yerde at a distance adv.
her yerde hazır bulunan bir şekilde immanently adv.
(herhangi) bir yerde anywhere adv.
başka bir yerde at someplace else adv.
başka bir yerde at somewhere else adv.
başka bir yerde in a different location adv.
başka bir yerde in some other place adv.
başka bir yerde in a different place adv.
başka bir yerde in other place adv.
belli bir yerde at some point adv.
ücra bir yerde removedly adv.
ıssız bir yerde removedly adv.
uygun bir yerde away adv.
belirli bir yerde up here adv.
rastgele bir yerde here adv.
bir şeyin yönlendirildiği yerde home adv.
belirli bir yerde yonder adv.
bariz bir şekilde garip olan bu yerde in this galley adv.
daha özel bir yerde offline adv.
daha özel bir yerde off-line adv.
herhangi bir yerde owher [obsolete] adv.
belirli bir yerde in adv.
daha yüksek bir yerde in a higher place adv.
kolay erişilebilir bir yerde conveniently adv.
bir yerde doğal olarak bulunan indigenous to prep.
doğal olarak bulunan (bir yerde) indigenous to prep.
doğal olarak yetişen (bir yerde) indigenous to prep.
(belirtilen) yerde silsile şeklinde anlamını veren bir son ek -ly suf.
(belli bir yerde) hapis olan bound suf.
Phrasals
sonuna kadar bir yerde bulunmak see (anything) out v.
(bir yerde) yaşamak hang out v.
kısa süreliğine (bir yerde) durmak run by (some place) v.
kısa süreliğine (bir yerde) durmak run by v.
bir yerde kapalı kalmak close in v.
bir yerde toplanmak come forward v.
geçici olarak (bir yerde) kalmak veya yaşamak camp out v.
kısa bir süreliğine (bir yerde) kalmak veya yaşamak camp out v.
(bir yerde) vakit öldürmek mooch about (somewhere) v.
bir yerde toplanmak concentrate at somewhere v.
birini bir yerde tecrit etmek segregate someone into something v.
bir yerde/bir şeyin içinde (dergi/gazete) bir şey okumak read something in something v.
bir yerde kapanıp kalmak box up v.
bir yerde kışı geçirmek winter over (some place) v.
bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak poke about in v.
bir yerde kapanıp kalmak box in v.
biri hakkında bir yerde (gazete/dergi) bir şey (haber vb) okumak read of someone or something (somewhere) v.
bir yerde/bir yere toplamak gather someone in v.
birini bir yerde dikkatlice aramak scour something for someone v.
bir yerde kışlamak winter over (some place) v.
bir yerde duraklamak/durmak lay over in some place v.
bir yerde/bir yere toplamak gather someone into something v.
bir yerde sızıp kalmak crash out v.
bir yerde boş boş zaman geçirmek poodle around (something) v.
bir yerde olmak (varmak anlamında) appear at v.
bir yerde çalışmak work at something v.
görebileceği bir yerde tutmak keep in sight v.
kışı bir yerde geçirmek winter over (some place) v.
(kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek drop up (some place) v.
(su vb) (bir yerde) sızmak seep out (of something) v.
kendini bir yerde bulmak fetch up v.
sonu bir yerde bitmek fetch up v.
bir şeyde/yerde asılı kalmak swing from something v.
evden dışarıda, restoran, kafe gibi bir yerde yemek yemek eat out v.
birini veya bir şeyi bir yerde unutmak leave someone or something at v.
(bir yerde) kamp kurmak pitch (something) at v.
(bir yerde) kamp yapmak pitch (something) at v.
(bir yerde) çadır kurmak pitch (something) at v.
(birini bir yerde) görevlendirmek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu söylemek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu belirlemek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu keşfetmek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu anlamak place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu göstermek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) olduğunu kanıtlamak place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) ispat etmek place (someone or something) at (some place) v.
(birinin veya bir şeyin bir yerde) ele vermek place (someone or something) at (some place) v.
(bir yerde) ömür çürütmek rot away at (something) v.
(bir yerde) çürüyüp gitmek rot away at (something) v.
(bir yerde) hayatını boş boş geçirmek rot away at (something) v.
(bir yerde) kalmak stay at (something or some place) v.
(bir yerde) durmak stay at (something or some place) v.
geçici olarak (bir yerde) kalmak stay at (something or some place) v.
geçici olarak (bir yerde) yaşamak stay at (something or some place) v.
akıntıyla beraber bir yerde toplanmak drift back v.
merkezi (bir yerde) olmak base in v.
(bir yerde) üslenmek base in v.
faaliyetini (bir yerde) yürütmek base in v.
(bir yerde) tesis etmek base in v.
merkezi (bir yerde) olmak base in v.
(bir yerde) üslenmek base in v.
faaliyetini (bir yerde) yürütmek base in v.
(bir yerde) tesis etmek base in v.
bir yerde tutulmak/muhafaza edilmek go in v.
birini bir yerde iyi ağırlamak welcome someone into something v.
birini bir yerde iyi ağırlamak welcome someone in v.
(bir yerde) aylak aylak gezinmek knock about (somewhere) v.
bir şeyi yüksek bir yerde bırakmak leave something up v.
içeride/bir yerde kilitli bırakmak lock in v.
başka bir düzemden gelip bir yerde belirmek phase into (something) v.
birine bir yerde/birinin yanında iş bulmak place someone with someone or something v.
(bir şeyde/yerde) dinlenmek rest in (something) v.
(bir şeyde/yerde) uzanıp dinlenmek/enerjisini toplamak rest in (something) v.
(bir şeyde/yerde) yatıp dinlenmek/enerjisini toplamak rest in (something) v.
(bir şeyde/yerde) oturup dinlenmek/enerjisini toplamak rest in (something) v.
bir yerde tutmak stick in v.
(bir şeyde/yerde) tutmak stick into (something) v.
(birini/bir şeyi bir yerde) mahsur bırakmak strand (someone or something) on (something) v.
birini bir yerde mahsur bırakmak strand someone on something v.
(birine bir şeyde/yerde) eşlik etmek take (one) through (something or some place) v.
(birine bir şeyde/yerde) rehberlik etmek take (one) through (something or some place) v.
(birini bir şeyde/yerde) gezdirmek take (one) through (something or some place) v.
tekerlekli bir aracı bir yerde iterek yürütmek wheel around v.
tekerlekli bir aracı bir yerde iterek gezdirmek wheel around v.
sıkışık/kalabalık bir yerde kalmaya zorlamak stuff in v.
(birini) sıkışık/kalabalık (bir yerde/şeyde) kalmaya zorlamak stuff into (something) v.
(biriyle) birlikte bir yerde tutmak keep in with (someone) v.
(birinin) yanında bir yerde tutmak keep in with (someone) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) depolamak pack (something) into (something or some place) v.
(bir şeyi bir yerde) okumak read (something) in (something) v.
(bir şeyi bir yerde) servis etmek serve (something) in (some place) v.
(bir yerde bir yiyecek/içecek) servisi yapmak serve (something) in (some place) v.
(bir yerde) belli bir süre hizmet vermiş olmak/vermek serve (something) in (some place) v.
kendini (bir şeyde/yerde) bulmak wind up in (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) inzivaya çekilmek retire into (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) dinlenmeye çekilmek retire into (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) gözden kaybolmak vanish into (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) kaybolmak vanish into (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) yok olup gitmek vanish into (something or some place) v.
(bir yerde) saplanıp kalmak wedge into (something) v.
(birileriyle bir yerde/şeyde) bir nüfus yaratmak people (something or some place) with (someone) v.
(bir şeyde/yerde) kayıt almak (video, ses) record in (something) v.
(bir şeyde/yerde) kayıt yapmak (video, ses) record in (something) v.
(bir şeyde/yerde) çekmek (video, kayıt) record in (something) v.
(bir şeyde/yerde) çekim yapmak record in (something) v.
bir bilgi (bir şeyde/yerde) yayılmak spread all over (something or some place) v.
bir bilgi (bir şeyde/yerde) herkese yayılmak spread all over (something or some place) v.
bir bilgiyi (bir şeyde/yerde) yaymak spread all over (something or some place) v.
bir bilgiyi (bir şeyde/yerde) herkese yaymak spread all over (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) yayılmak spread onto (something or some place) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) depolamak store (something) in (something or some place) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) stoklamak store (something) in (something or some place) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) muhafaza etmek store (something) in (something or some place) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) korumak store (something) in (something or some place) v.
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek glide across something v.
(bir yerde) uzanmak loll about (some place) v.
(bir yerde) yayılmak loll about (some place) v.
(bir yerde) tembellik etmek loll about (some place) v.
(bir şeyde/yerde) meslek hayatına başlamak start out at (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) bir şeye başlamak start out at (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) bir şey yapmaya başlamak start out at (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) bir şeye giriş yapmak start out at (something or some place) v.
kariyerine (bir şeyde/yerde) başlamak start out at (something or some place) v.
bir yerde kalmak remain on v.
bir yerde bulunmaya devam etmek remain on v.
(bir yerde) başıboş dolaşmak stray onto (some place) v.
(bir yerde) elini kolunu sallayarak dolaşmak stray onto (some place) v.
(bir yerde) kafasına göre dolaşmak stray onto (some place) v.
(bir şeyde/yerde) çınlamak resound through (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) baştan başa duyulmak/yankılanmak resound through (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) baştan başa kutlanmak resound through (something or some place) v.
emekli olup başka bir yerde yaşamak retire to (something or some place) v.
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek retire to (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) inzivaya çekilmek retire to (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) dinlenmeye çekilmek retire to (something or some place) v.
emekli olup başka bir yerde yaşamak retire to v.
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek retire to v.
(bir şeyde/yerde) ses getirmek resound throughout (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) yankılanmak resound throughout (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) herkesin dilinde olmak resound throughout (something or some place) v.
(bir şeyde/yerde) ağızdan ağıza yayılmak/dolaşmak resound throughout (something or some place) v.
kariyerine (bir şeyde/yerde) başlamak start off at (something or some place) v.
bir takımda (bir şeyde/yerde) oynamaya başlamak start off at (something or some place) v.
bir takımda (bir şeyde/yerde) oynatmaya başlamak start off at (something or some place) v.
belli bir zamanda bir yerde olmak appear at v.
bir yerde sahne almak appear at some place v.
bir yerde sahneye çıkmak appear at some place v.
bir yerde çıkmak appear at some place v.
birini/bir şeyi bir yerde yasaklamak banish someone or something from some place v.
(bir şeyde/yerde) yasaklamak banish from (something or some place) v.
bir yerde yasaklamak banish from some place v.
(bir şeyde/yerde) yasaklamak bar from (something or some place) v.
bir yerde yasaklamak bar from some place v.
(bir yerde) durmak/demirlemek call at (some place) v.
bir yerde son kez çalışmak bow out v.
bir yerde uzun süre yaşamamak move around v.
bir yerde oturmak move in v.
birilerini/bir şeyleri bir yerde/şeyde buluşturmak concentrate someone or something at something v.
(bir yere/yerde) toplamak concentrate at (some place) v.
(bir yerde) buluşturmak concentrate at (some place) v.
(bir yere/yerde) toplanmak concentrate at (some place) v.
(bir yerde) buluşturmak concentrate at (some place) v.
birini/bir şeyi kapalı bir yerde tutmak coop someone or something up v.
bir yerde izdiham yaratmak crowd in some place v.
bir yerde izdiham yaratmak crowd into some place v.
bir yerde izdiham yaratmak crowd in some place v.
(bir şeyde/yerde) izdiham yaratmak crowd into (something or some place) v.
bir yerde sağa sola koşmak dash across something v.
bir yerde hızla oradan oraya koşmak dash across something v.
bir yerde oradan oraya sıçramak dash across something v.
bir yerde oradan oraya atlamak dash across something v.
bir yerde bir yandan bir yana zıplamak dash across something v.
bir yerde bir oraya bir buraya gidip gelmek dash across something v.
birini bir yerde arabayla gezdirmek drive someone around something v.
birini araçla bir yerde dolaştırmak drive someone around something v.
(bir yerde) yaşamak dwell upon (something) v.
bir yerde bitmek end up at v.
(bir yerde) bitmek end up at (some place) v.
(bir yerde) sona ermek end up at (some place) v.
birini bir yerde düşünmek/hayal etmek feature someone in something v.
(belirli bir yerde) yaşamak lodge in v.
bir yerde balıkların kökünü kurutmak fish out v.
bir yerde oradan oraya koşturmak flutter about something v.
bir yerde oradan oraya hareket etmek flutter about something v.
bir yerde oradan oraya koşturmak flutter around something v.
bir yerde oradan oraya hareket etmek flutter around something v.
(bir yerde) oradan oraya koşturmak flutter around (something) v.
(bir yerde) oradan oraya hareket etmek flutter around (something) v.
(özellikle geçici olarak) bir yerde yaşamaya gitmek go into v.
bir yerde/yere toplamak gather in v.
birine bir şeyde/bir yerde rehberlik etmek guide someone around something v.
bir şeyi bir şeyde/yerde biriktirmek heap something with something v.
(birinin bir yerde/şeyde) sağlam yer edinmesine yardım etmek help (someone) get a foothold in (something) v.
birini bir yerde toprağa vermek inter someone in something v.
(bir yerde) toprağa vermek inter in (something) v.
bir yerde/evde kalmak keep inside v.
(bir yerde) durmamak keep out (of something) v.
(bir yerde) kalmak keep to (something) v.
kendini (bir yerde) bulmak land up (some place) v.
sonu (bir yerde) bitmek land up (some place) v.
kendini (bir yerde) bulmak land up at (some place) v.
sonu (bir yerde) bitmek land up at (some place) v.
kendini (bir yerde/bir durumun içinde) bulmak land up in (something) v.
sonu (bir yerde/bir durumda) bitmek land up in (something) v.
kendini bir şekilde/bir yerde bulmak land up somehow or somewhere v.
sonu bir durumda/bir yerde bitmek land up somehow or somewhere v.
(bir yerde/bir yerin veya bir şeyin içerisinde) sıraya girmek/dizilmek line up in v.
(bir yerde/bir yerin veya bir şeyin içerisinde) sıraya sokmak/dizmek line up in v.
bir yerde aramak look around (in) some place v.
bir yerde etrafa bakınmak look around (in) some place v.
(bir yerde) üzüntülü üzüntülü dolanmak mope about (somewhere) [uk] v.
(bir yerde) canı sıkkın bir şekilde vakit öldürmek mope about (somewhere) [uk] v.
(bir yerde) üzgün bir şekilde vakit geçirmek mope about (somewhere) [uk] v.
(bir yerde) mutsuz mutsuz dolanmak mope about (somewhere) [uk] v.
(bir yerde) keyifsizce dolanmak mope about (somewhere) [uk] v.
(biriyle/bir grupla/bir şirketle) aynı yerde yaşamaya/çalışmaya başlamak move in with (someone or something) v.
(bir şeyde/bir yerde) yukarı çıkmak move up through (something or some place) v.
(bir şeyde/bir yerde) seviyesi yükselmek move up through (something or some place) v.
(bir şeyde/bir yerde) terfi etmek move up through (something or some place) v.
(bir yerde) çalışmak operate from (some place) v.
işlerini (bir yerde/bir yerden) yürütmek operate from (some place) v.
(bir yerde) geçici olarak kalmak pad down (somewhere) v.
(bir yerde) kıvrılıp yatmak pad down (somewhere) v.