| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | be v. | bulunmak | ||
|
He has been to America. O, Amerika'da bulunmuştur. More Sentences |
||||
| Common Usage | be v. | olmak | ||
|
Certainly, that has been one of the achievements of the Fiscalis programme. Fiscalis programının başarılarından biri de kesinlikle bu olmuştur. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | be v. | kalmak | ||
|
So I am the in-between bit. Bu yüzden ben arada kalmış biriyim. More Sentences |
||||
| General | be v. | ol | ||
|
Now, be nice and answer the lady's question. Şimdi nazik ol ve hanımefendinin sorusuna cevap ver. More Sentences |
||||
| General | be v. | olmak | ||
|
This meant that the programme was doomed to fail from the start. Bu da programın en başından beri başarısızlığa mahkum olduğu anlamına geliyordu. More Sentences |
||||
| General | be v. | anlamına gelmek | ||
|
This is a reversal of the improvement seen during the first quarter. Bu, ilk çeyrekte görülen iyileşmenin tersine döndüğü anlamına geliyor. More Sentences |
||||
| General | be v. | meydana gelmek | ||
|
On 1 August David Caldwell was killed in an explosion in Derry in Northern Ireland. 1 Ağustos tarihinde David Caldwell Kuzey İrlanda'nın Derry kentinde meydana gelen bir patlamada hayatını kaybetmiştir. More Sentences |
||||
| Archaic | ||||
| Archaic | be v. | gitmek | ||
|
Alongside this progress, however, it must be noted that things have not been going too well just lately. Ancak bu ilerlemenin yanı sıra, son zamanlarda işlerin pek de iyi gitmediğini belirtmek gerekir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | be n. | b harfi | ||
| General | be v. | var olmak | ||
| General | be v. | mevcut olmak | ||
| General | be v. | varlığını göstermek | ||
| General | be v. | durmak | ||
| General | be v. | mal olmak | ||
| General | be v. | zaman harcamak | ||
| General | be v. | bir gelecek zaman hali oluşturmak için durum ortacıyla kullanılan bir fiil | ||
| General | be v. | sembolik olarak temsil etmek | ||
| General | be v. | (mişli geçmiş zamanda pekiştirici olarak) hareket etmek | ||
| Colloquial | ||||
| Colloquial | be v. | söylemek | ||
| Colloquial | be v. | ifade etmek | ||
| Colloquial | be v. | beyan etmek | ||
| Colloquial | be v. | düşünmek | ||
| Colloquial | be v. | hissetmek | ||
| Math | ||||
| Math | be n. | denklemin her iki tarafındaki değerlerin aynı olduğunu belirtmek için kullanılan bir ifade | ||
| Chemistry | ||||
| Chemistry | be n. | berilyumun simgesi | ||
| Linguistics | ||||
| Linguistics | be n. | eski thou art | ||
| Linguistics | be n. | eski thou wast | ||
| Linguistics | be v. | edilgen fiil yapmaya yarayan yardımcı fiil | ||
| Ottoman Turkish | ||||
| Ottoman Turkish | be v. | vaki olmak | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | be v. | ait olmak | ||
| Archaic | be v. | dair olmak | ||
| Turc | Anglais | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | be | man! interj. |
| General | be | hey! interj. |
| General | be | buddy! interj. |
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | be cut v. | kesilmek | ||
|
Cheese can easily be cut with a knife. Peynir bıçakla kolayca kesilebilir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be embarrassed v. | utanmak | ||
|
Mary was embarrassed by her badly cooked dinner. Mary kötü pişmiş akşam yemeğinden utandı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be locked v. | kilitlenmek | ||
|
The door is locked at nine o'clock. Kapı saat dokuzda kilitlenir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be chosen v. | seçilmek | ||
|
The president of the republic is chosen by the people. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be impressed v. | etkilenmek | ||
|
Tom will be impressed by that. Tom bundan etkilenecek. More Sentences |
||||
| Common Usage | be counted v. | sayılmak | ||
|
He was counted as lost. Kaybolmuş sayılırdı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be ruined v. | mahvolmak | ||
|
The whole night was ruined by the fight between Tom and Mary. Bütün gece Tom ve Mary arasındaki kavgayla mahvoldu. More Sentences |
||||
| Common Usage | be polluted v. | kirlenmek | ||
|
The water was polluted with oil. Su petrolle kirlendi. More Sentences |
||||
| Common Usage | be stolen v. | çalınmak | ||
|
The donations were stolen from the box. Bağışlar kutudan çalınmış. More Sentences |
||||
| Common Usage | be opened v. | açılmak | ||
|
This store is opened at eight. Bu mağaza saat sekizde açılır. More Sentences |
||||
| Common Usage | be killed v. | öldürülmek | ||
|
We'll be killed. Öldürüleceğiz. More Sentences |
||||
| Common Usage | be tired v. | yorulmak | ||
|
All the crew were tired. Bütün ekip yoruldu. More Sentences |
||||
| Common Usage | be played v. | çalınmak | ||
|
What song would you like to be played at your funeral? Cenazenizde hangi şarkının çalınmasını istersiniz? More Sentences |
||||
| Common Usage | be affected v. | etkilenmek | ||
|
How are we going to be affected? Nasıl etkileneceğiz? More Sentences |
||||
| Common Usage | be stuck in v. | mahsur kalmak | ||
|
Have you ever been stuck in an elevator? Hiç asansörde mahsur kaldınız mı? More Sentences |
||||
| Common Usage | be offended v. | kırılmak | ||
|
I won't be offended. Kırılmayacağım. More Sentences |
||||
| Common Usage | be scared v. | korkmak | ||
|
You looked scared. Korkmuş görünüyordun. More Sentences |
||||
| Common Usage | be formed v. | oluşmak | ||
|
Once a bad habit is formed, it is hard to get rid of it. Kötü bir alışkanlık bir kez oluştuğunda, ondan kurtulmak zordur. More Sentences |
||||
| Common Usage | be shaken v. | sarsılmak | ||
|
Since then, his faith has been severely shaken. O zamandan beri inancı ciddi şekilde sarsıldı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be ashamed v. | utanmak | ||
|
I was ashamed to go out in old clothes. Eski elbiselerle gitmeye utanıyordum. More Sentences |
||||
| Common Usage | be approved v. | onaylanmak | ||
|
The bill was approved by an overwhelming majority. Tasarı ezici bir çoğunlukla onaylandı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be selected v. | seçilmek | ||
|
The president shall be selected by majority vote. Cumhurbaşkanı oy çokluğuyla seçilecektir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be elected v. | seçilmek | ||
|
He was elected president. O başkan seçildi. More Sentences |
||||
| Common Usage | be free v. | özgür olmak | ||
|
I've got to be free. Özgür olmalıyım. More Sentences |
||||
| Common Usage | be careful v. | dikkat etmek | ||
|
We must, first of all, be careful of our health. Her şeyden önce sağlığımıza dikkat etmeliyiz. More Sentences |
||||
| Common Usage | be divorced v. | boşanmak | ||
|
Sami and Layla were divorced. Sami ve Layla boşandı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be deceived v. | aldanmak | ||
|
Don't be deceived by Tom. Tom'a aldanmayın. More Sentences |
||||
| Common Usage | be late v. | gecikmek | ||
|
Tom told me that I was thirty minutes late. Tom bana 30 dakika geciktiğimi söyledi. More Sentences |
||||
| Common Usage | be late v. | geç kalmak | ||
|
I was late for school this morning. Bu sabah okula geç kaldım. More Sentences |
||||
| Common Usage | be interested v. | ilgilenmek | ||
|
He's interested in many things. O, birçok şeyle ilgilenmektedir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be hurt v. | kırılmak | ||
|
I was hurt and upset. Kırılmış ve üzülmüştüm. More Sentences |
||||
| Common Usage | be angry v. | kızmak | ||
|
Sami was angry about that. Sami buna çok kızdı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be against v. | karşı olmak | ||
|
He made it clear that he was against the plan. Plana karşı olduğunu açıkça belirtti. More Sentences |
||||
| Common Usage | be sorry v. | üzülmek | ||
|
It's nothing to be sorry about. Bunda üzülecek bir şey yok. More Sentences |
||||
| Common Usage | be known v. | tanınmak | ||
|
That Kabuki actor is very well known amongst young people. Bu Kabuki aktörü gençler arasında çok iyi tanınıyor. More Sentences |
||||
| Common Usage | be defeated v. | yenilmek | ||
|
Tom was defeated. Tom yenilmişti. More Sentences |
||||
| Common Usage | be exposed to v. | maruz kalmak | ||
|
He was exposed to danger. O, tehlikeye maruz kaldı. More Sentences |
||||
| Common Usage | be grateful v. | minnettar olmak | ||
|
I'd be grateful if you could take a look when you've got time sometime. Vaktin olduğunda bir göz atarsan minnettar olurum. More Sentences |
||||
| Common Usage | be calm v. | sakin olmak | ||
|
I can't be calm while talking about this. Bu konu hakkında konuşurken sakin olamıyorum. More Sentences |
||||
| Common Usage | be discouraged v. | hevesi kırılmak | ||
|
I think Tom is discouraged. Bence Tom'un hevesi kırılmış. More Sentences |
||||
| Common Usage | be influenced v. | etkilenmek | ||
|
The educational system in Japan was influenced by that in the USA. Japonya'daki eğitim sistemi, Amerika'dakinden etkilenmiştir. More Sentences |
||||
| Common Usage | be cross v. | küsmek | ||
|
He was cross with his student. Öğrencisine küsmüştü. More Sentences |
||||
| Common Usage | be undecided v. | kararsız olmak | ||
|
Tom told me that he was undecided. Tom bana kararsız olduğunu söyledi. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | be busy v. | yoğun olmak (iş vb) | ||
|
I think I'll be busy this week. Sanırım bu hafta yoğun olacağım. More Sentences |
||||
| General | be in fashion v. | moda olmak | ||
|
You may think those shoes are in fashion, but they aren't. Bu ayakkabıların moda olduğunu düşünebilirsiniz, ama değiller. More Sentences |
||||
| General | be scorched v. | kavrulmak | ||
|
The bread was scorched from being cooked on the open flame of the camp fire. Ekmek, kamp ateşinin açık alevinde pişirildiği için kavrulmuştu. More Sentences |
||||
| General | be possible v. | mümkün olmak | ||
|
Unfortunately, that hasn't been possible. Ne yazık ki, bu mümkün olmadı. More Sentences |
||||
| General | be sorry for v. | pişman olmak | ||
|
I just don't want you to do something you'll be sorry for. Pişman olacağın bir şey yapmanı istemiyorum işte. More Sentences |
||||
| General | be assassinated v. | suikasta uğramak | ||
|
Mehmed Talat was assassinated in Berlin in 1921. Mehmed Talat 1921'de Berlin'de suikasta uğradı. More Sentences |
||||
| General | be after v. | peşinde olmak | ||
|
I know Tom is after me. Tom'un peşimde olduğunu biliyorum. More Sentences |
||||
| General | be taken v. | tutulmak | ||
|
This table is taken. Bu masa tutulmuş. More Sentences |
||||
| General | be ill v. | hasta olmak | ||
|
Mary is said to have been ill last week, but she looks well now. Mary'nin geçen hafta hasta olduğu söyleniyor, ama şimdi iyi görünüyor. More Sentences |
||||
| General | be surprising v. | şaşırtmak | ||
|
That is surprising. Bu şaşırtıcı. More Sentences |
||||
| General | be prevented v. | önlenmek | ||
|
Could this have been prevented? Bu önlenebilir miydi? More Sentences |
||||
| General | be limited v. | sınırlanmak | ||
|
Our freedoms are being limited. Özgürlüklerimiz sınırlanıyor. More Sentences |
||||
| General | be up v. | ayakta olmak | ||
|
Tom is likely to still be up, isn't he? Tom muhtemelen hâlâ ayakta olacak, değil mi? More Sentences |
||||
| General | be proud v. | övünmek | ||
|
He is proud of never having been late for school. Okula hiç geç kalmamakla övünüyor. More Sentences |
||||
| General | be enlightened v. | aydınlanmak | ||
|
Her face was enlightened by happiness. Yüzü mutlulukla aydınlanmıştı. More Sentences |
||||
| General | be baffled v. | şaşmak | ||
|
Tom's parents were baffled. Tom'un ailesi şaşkındı. More Sentences |
||||
| General | be spoilt v. | berbat olmak | ||
|
What with the wind and the rain, our walk was spoiled. Rüzgar ve yağmur yüzünden yürüyüşümüz berbat oldu. More Sentences |
||||
| General | be in pain v. | acı çekmek | ||
|
Nobody wants to be in pain. Kimse acı çekmek istemez. More Sentences |
||||
| General | be repeated v. | tekrarlanmak | ||
|
This soundbite was repeated all over the news. Bu ses kaydı tüm haberlerde tekrarlandı. More Sentences |
||||
| General | be touched v. | hislenmek | ||
|
I was touched. Ben hislendim. More Sentences |
||||
| General | be brief v. | kısa kesmek | ||
|
You should be brief. Kısa kesmelisin. More Sentences |
||||
| General | be mad v. | delirmek | ||
|
If Layla doesn't get an A, she will be mad. Leyla A almazsa delirir. More Sentences |
||||
| General | be up to v. | anlamak | ||
|
I knew you were up to no good! Bir boklar karıştıracağınızı anlamıştım! More Sentences |
||||
| General | be accepted v. | kabul görmek | ||
|
In science, results of experiments must be duplicated by other researches before they begin to be accepted by the scientific community. Bilimde, deney sonuçları bilim camiası tarafından kabul görmeye başlamadan önce başka araştırmalarla tekrarlanmalıdır. More Sentences |
||||
| General | be silent v. | susmak | ||
|
It's not shameful to be silent when you have nothing to say. Söyleyecek bir şeyiniz olmadığında susmak utanç verici değil. More Sentences |
||||
| General | be raped v. | tecavüze uğramak | ||
|
Layla got raped. Layla tecavüze uğradı. More Sentences |
||||
| General | be affected by v. | etkilenmek | ||
|
Our character is affected by the environment. Karakterimiz çevreden etkilenir. More Sentences |
||||
| General | be filled with v. | dolu olmak | ||
|
He is a man whose heart is filled with hope. O, kalbi umutla dolu olan bir adam. More Sentences |
||||
| General | be on medication v. | ilaç kullanmak | ||
|
Tom is on medication. Tom ilaç kullanıyor. More Sentences |
||||
| General | be crazy about v. | deli olmak | ||
|
Kate is crazy about a new singer who often appears on TV. Kate sık sık televizyona çıkan yeni bir şarkıcıya deli oluyor. More Sentences |
||||
| General | be tied v. | bağlanmak | ||
|
The books were tied up in a bundle. Kitaplar bir bohça içinde bağlanmıştı. More Sentences |
||||
| General | be saved v. | kurtulmak | ||
|
He was saved by a hair. Kıl payı kurtuldu. More Sentences |
||||
| General | want to be v. | olmak istemek | ||
|
Compatriots are not the same thing as accomplices, and we do not want to be accomplices. Yurttaşlar suç ortağı ile aynı şey değildir ve biz suç ortağı olmak istemiyoruz. More Sentences |
||||
| General | be bored v. | canı sıkılmak | ||
|
Do you think that Tom could be bored? Sizce Tom'un canı sıkılmış olabilir mi? More Sentences |
||||
| General | be useful v. | yaramak | ||
|
Tom could be useful to us in the future. Tom gelecekte işimize yarayabilir. More Sentences |
||||
| General | be shocked v. | şok olmak | ||
|
Tom was shocked to hear that Mary had died. Tom, Mary'nin öldüğünü duyunca şok oldu. More Sentences |
||||
| General | be nourished v. | beslenmek | ||
|
The pastor is nourished by the church. Papaz kilise tarafından beslenir. More Sentences |
||||
| General | be in progress v. | devam etmek | ||
|
A police investigation is in progress. Bir polis soruşturması devam ediyor. More Sentences |
||||
| General | be destroyed v. | yok olmak | ||
|
More than half of my books were destroyed by the fire last night. Dün gece çıkan yangında kitaplarımın yarısından fazlası yok oldu. More Sentences |
||||
| General | be tired of v. | bıkmak | ||
|
I'm tired of all your fussing. Senin bütün yaygarandan bıktım. More Sentences |
||||
| General | be up for v. | aday olmak | ||
|
Tom is up for re-election next year. Tom önümüzdeki yıl yeniden aday oluyor. More Sentences |
||||
| General | be fair v. | adil olmak | ||
|
I've always been fair. Ben her zaman adil oldum. More Sentences |
||||
| General | be present v. | olmak | ||
|
Tom will probably be present. Tom muhtemelen burada olacak. More Sentences |
||||
| General | be close to v. | yakını olmak | ||
|
I know you were close to her. Ona yakın olduğunuzu biliyorum. More Sentences |
||||
| General | be decorated v. | süslenmek | ||
|
The temples on Mars are decorated with lotus flowers. Mars'taki tapınaklar, nilüfer çiçekleri ile süslenmiştir. More Sentences |
||||
| General | be terrified v. | dehşete düşmek | ||
|
You must be terrified. Dehşete düşmüş olmalısın. More Sentences |
||||
| General | be a slave v. | kulluk etmek | ||
|
Don't be a slave to money. Paraya kulluk etme. More Sentences |
||||
| General | be satisfied v. | memnun kalmak | ||
|
He was satisfied with the interview. Görüşmeden memnun kaldı. More Sentences |
||||
| General | be on fire v. | yanmak | ||
|
The apartment building is on fire. Apartman binası yanıyor. More Sentences |
||||
| General | be grateful for v. | şükretmek | ||
|
What do I have to be grateful for? Şükredecek neyim var? More Sentences |
||||
| General | be protected v. | korunmak | ||
|
The institution must be protected. Kurum korunmalı. More Sentences |
||||
| General | be encrypted v. | şifrelenmek | ||
|
This file is encrypted. Bu dosya şifrelenmiş. More Sentences |
||||
| General | be devalued v. | devalüe olmak | ||
|
The dollar was devalued against the Japanese currency from 360 yen to 308 yen. Dolar Japon para birimi karşısında 360 Yenden 308 yene devalüe oldu. More Sentences |
||||
| General | be called v. | denmek | ||
|
The region called Azad Kashmir in Pakistan is called Pakistan-Occupied Kashmir in India. Pakistan'da Azad Keşmir denilen bölgeye Hindistan'da Pakistan-Occupied Kashmir denir. More Sentences |
||||
| General | be confused v. | kafası karışmak | ||
|
Sami was confused by Layla's erratic behavior. Layla'nın dengesiz davranışları Sami'nin kafasını karıştırdı. More Sentences |
||||
| General | be out v. | sönmek | ||
|
The light is out. Işık söndü. More Sentences |
||||
| General | be amazed v. | hayran kalmak | ||
|
I was amazed at the boy's intelligence. Çocuğun zekasına hayran kaldım. More Sentences |
||||
| General | be patient v. | sabretmek | ||
|
I've been patient all week. Bütün hafta sabrettim. More Sentences |
||||
| General | be stubborn v. | inat etmek | ||
|
Tom will probably be stubborn. Tom muhtemelen inat edecektir. More Sentences |
||||
| General | be glad v. | memnun olmak | ||
|
Tom told me he'd be glad to help me do that. Tom bana bunu yapmama yardım etmekten memnun olacağını söyledi. More Sentences |
||||
| General | be deceived v. | aldatılmak | ||
|
I would rather be deceived than to deceive. Aldatmaktansa aldatılmayı tercih ederim. More Sentences |
||||
| General | be intoxicated v. | sarhoş olmak | ||
|
I suspect that Tom and Mary are intoxicated. Tom ve Mary'nin sarhoş olduğundan şüpheleniyorum. More Sentences |
||||
| General | be sorry v. | pişman olmak | ||
|
Give it your all, and you won't be sorry later. Her şeyinizi verin, sonra pişman olmayacaksınız. More Sentences |
||||
| General | be derived v. | türemek | ||
|
A lot of English words are derived from Latin. Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir. More Sentences |
||||
| General | be estranged v. | uzaklaşmak | ||
|
She is estranged from her parents. O, ebeveynlerinden uzaklaştı. More Sentences |
||||
| General | be dazzled v. | kamaşmak (göz) | ||
|
I was dazzled. Benim gözüm kamaştı. More Sentences |
||||
| General | be prolonged v. | uzamak | ||
|
This huge war has been prolonged. Bu büyük savaş uzadı. More Sentences |
||||
| General | be produced v. | üretilmek | ||
|
Nothing can be produced out of nothing. Hiçbir şey hiçbir şeyden üretilemez. More Sentences |
||||
| General | be collected v. | toplanmak | ||
|
Our garbage is collected three times a week. Çöplerimiz haftada üç kez toplanıyor. More Sentences |
||||
| General | be sure v. | emin olmak | ||
|
Please be sure to sign and seal the form. Lütfen formu imzalayıp mühürlediğinizden emin olun. More Sentences |
||||
| General | be hungry v. | karnı aç olmak | ||
|
You must be hungry. Karnınız aç olmalı. More Sentences |
||||
| General | be satisfied v. | doymak | ||
|
We ate until we were satisfied. Doyana kadar yedik. More Sentences |
||||
| General | be absent v. | bulunmamak | ||
|
Tails are absent in some cats. Bazı kedilerde kuyruk bulunmaz. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Common Usage | be formed v. | biçimlenmek | ||
| Common Usage | be abraded v. | aşınmak | ||
| Common Usage | be filtered v. | süzülmek | ||
| Common Usage | be shocked v. | sarsılmak | ||
| Common Usage | be convulsed v. | kıvranmak | ||
| Common Usage | be organized v. | örgütlenmek | ||
| Common Usage | be obliged to v. | mecbur olmak | ||
| Common Usage | be angry v. | küsmek | ||
| Common Usage | be offended v. | küsmek | ||
| Common Usage | be exempt from v. | -den muaf olmak | ||
| General | ||||
| General | be much more the case n. | durum bundan ibaret | ||
| General | flat to be let n. | kiralık kat | ||
| General | the first thing to be done n. | yapılması gereken ilk şey | ||
| General | that has to be paid for n. | ücretli | ||
| General | the powers that be n. | büyükler | ||
| General | be in a request n. | tutulmak | ||
| General | place where labourers can be hired n. | ırgat pazarı | ||
| General | an agreement that has yet to be notarized n. | noterden geçmemiş sözleşme | ||
| General | amount to be paid n. | ödenecek miktar | ||
| General | amount to be paid n. | ödenecek tutar | ||
| General | tests to be conducted n. | yapılacak testler | ||
| General | bride-to-be n. | gelin adayı | ||
| General | would-be n. | taslağı | ||
| General | mandatory precautions (to be taken) n. | (alınması) zorunlu önlemler | ||
| General | measures that must be taken n. | alınması zorunlu önlemler | ||
| General | obligatory measures (to be taken) n. | (alınması) zorunlu önlemler | ||
| General | compulsory precautions (to be taken) n. | (alınması) zorunlu önlemler | ||
| General | mandatory measures (to be taken) n. | (alınması) zorunlu önlemler | ||
| General | a situation to be ashamed of n. | utanılacak durum | ||
| General | low point (to be in something) n. | (bir işin) gelebileceği en berbat nokta | ||
| General | the point to be emphasized n. | üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) | ||
| General | people waiting to be rescued n. | kurtarılmayı bekleyen vatandaşlar | ||
| General | want to be a teacher n. | öğretmen olmak istemek | ||
| General | husband to be n. | müstakbel koca | ||
| General | (one's card) be swallowed by atm machine n. | atm'nin kartı yutması | ||
| General | (the money) be stuck in atm machine n. | atm'ye para sıkışması | ||
| General | who wants to be a millionaire n. | kim milyoner olmak ister | ||
| General | husband-to-be n. | müstakbel eş | ||
| General | lesson to be drawn n. | çıkarılacak ders | ||
| General | the method to be applied n. | uygulanacak yöntem | ||
| General | be vested in v. | verilmiş olmak (hak vb) | ||
| General | be active v. | faaliyet göstermek | ||
| General | be in the ascendant v. | egemen olmak | ||
| General | be kept secret from v. | saklanmak | ||
| General | be dedicated to v. | -e adanmak | ||
| General | be as good as one's word v. | sözünde durmak | ||
| General | be liverish v. | rahatsız olmak | ||
| General | be for v. | taraftar olmak | ||
| General | be obliged to do something v. | bir şeyi yapmaya mecbur olmak | ||
| General | be at the bottom of something v. | başının altından çıkmak | ||
| General | be beneath someone v. | birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak | ||
| General | be worried v. | sıkıntısı olmak | ||
| General | be comforted v. | avutulmak | ||
| General | be under the sway of v. | nüfuzu altında olmak | ||
| General | be on one's own v. | kendi kendini geçindirmek | ||
| General | be on target v. | doğru çıkmak (bir tahmin) | ||
| General | be obliged to do something v. | mahkum olmak | ||
| General | be out of earshot v. | uzakta olduğu için işitememek | ||
| General | be suggestive of v. | hissini vermek | ||
| General | be inured to v. | kanıksamak | ||
| General | be obstinate v. | kafa tutmak | ||
| General | be skeptical of v. | kuşku duymak | ||
| General | be on one's honeymoon v. | balayında olmak | ||
| General | be newsworthy v. | haber değeri olmak | ||
| General | be at a premium v. | tutulmak | ||
| General | be winded v. | nefesi kesilmek | ||
| General | be unwary v. | gaflet göstermek | ||
| General | be engrossed in v. | kendini kaptırmak | ||
| General | be unaware v. | gaflete düşmek | ||
| General | be ruined v. | yanmak | ||
| General | be in the throes of death v. | can çekişmek | ||
| General | be appointed to v. | tayini çıkmak | ||
| General | be out v. | bayılmış olmak | ||
| General | be equal to v. | bir olmak | ||
| General | be doomed to v. | kötü bir şeye mahkum olmak | ||
| General | be constant v. | sebat etmek | ||
| General | be cautious v. | sakınmak | ||
| General | be inclined v. | hevesi olmak | ||
| General | be sugared v. | şekerlenmek | ||
| General | be in v. | moda olmak | ||
| General | be very pleased v. | göbek atmak | ||
| General | be off v. | işe gitmemek | ||
| General | be stuck v. | saplanmak | ||
| General | be a byword for v. | ile eşanlamlı olmak | ||
| General | be in charge of v. | sorumlu olmak | ||
| General | be reflected on v. | vurmak | ||
| General | be endless v. | ucu bucağı olmamak | ||
| General | be completely forgotten v. | adı anılmamak | ||
| General | be worn through v. | delinmek | ||
| General | be overshadowed v. | gölgesinde kalmak | ||
| General | be inconsistent with v. | ile çelişmek | ||
| General | be in tatters v. | mahvolmak (itibar vb) | ||
| General | be distressed v. | kahırlanmak | ||
| General | not to be willing to say v. | dili varmamak | ||
| General | be accustomed to v. | alışkın olmak | ||
| General | be deceived v. | oyuna gelmek | ||
| General | be out of order v. | bozuk olmak (makine/aygıt) | ||
| General | be out of shape v. | formdan düşmüş olmak | ||
| General | be overwhelmed v. | kendinden geçmek | ||
| General | be at variance with v. | ile araları bozuk olmak | ||
| General | be captivated v. | rüzgarına kapılmak | ||
| General | be out of earshot v. | duyamamak | ||
| General | be collected together v. | toparlanmak | ||
| General | be weighable v. | kantara gelmek | ||
| General | be annoyed v. | içerlemek | ||
| General | be loud v. | ayyuka çıkmak | ||
| General | be out of touch with v. | ile temasta bulunmamak | ||
| General | be kept secret v. | gizlenmek | ||
| General | be very wrinkled v. | buruş buruş olmak | ||
| General | be sceptical about v. | şüphe etmek | ||
| General | be clarified v. | açığa kavuşmak | ||
| General | be washed up onto a shore v. | karaya vurmak | ||
| General | be at a disadvantage v. | dezavantajlı olmak | ||
| General | be greedy for v. | gözünü bir şey hırsı bürümek | ||
| General | be in opposition v. | aleyhte olmak | ||
| General | be equal to v. | denk olmak | ||
| General | be tired out v. | turşusu çıkmak | ||
| General | be in place v. | yerini almak | ||
| General | be proud of v. | ile övünmek | ||
| General | be powerless v. | aciz olmak | ||
| General | be vexed v. | ağrınmak | ||
| General | be oriented towards v. | yönelmiş olmak | ||
| General | be a short period of time v. | az zaman kalmak | ||
| General | be suitable v. | yakışmak | ||
| General | be reflected v. | vurmak | ||
| General | be declined v. | kabul edilmemek | ||
| General | be persuaded that v. | inanmak | ||
| General | be upset v. | ekşimek (mide) | ||
| General | be inactive v. | atıl kalmak | ||
| General | be hot v. | terlemek | ||
| General | be infatuated with v. | ayılıp bayılmak | ||
| General | be packed v. | ambalajlanmak | ||
| General | be smitten with v. | tutulmak | ||
| General | be covered with grass v. | çimlenmek | ||
| General | be beyond dispute v. | tartışma götürmemek | ||
| General | be true to one's word v. | sözünü yerine getirmek | ||
| General | be enslaved by one's feelings v. | duygularının esiri olmak | ||
| General | be alive with v. | kaynamak | ||
| General | be pardoned v. | affolunmak | ||
| General | be honoured v. | onurlanmak | ||
| General | be on the high side v. | oldukça pahalı olmak | ||
| General | be oxidized v. | oksitlenmek | ||
| General | be enrolled v. | girmek | ||
| General | be universalized v. | evrenselleştirilmek | ||
| General | be identified v. | tariflenmek | ||
| General | be occupied with v. | bağlanmak | ||
| General | be laid up with v. | yatakta kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) | ||
| General | be out of something v. | bitmek | ||
| General | be desirous of v. | can atmak | ||
| General | be aired v. | havalandırılmak | ||
| General | be annoyed with v. | birine kızgın olmak | ||
| General | be obsessed with v. | aklına takmak | ||
| General | (something) to be clearly explained v. | açıkça anlatılmak | ||
| General | be fed up v. | bezmek | ||
| General | be obstinate v. | diklik etmek | ||
| General | be branded v. | damga yemek | ||
| General | be fed up about v. | usanmak | ||
| General | be slanted towards v. | tarafını tutmak | ||
| General | be unable to comprehend v. | havsalası almamak | ||
| General | be cleaned v. | aklanmak | ||
| General | be riddled v. | delik deşik olmak | ||
| General | be in labour v. | doğum sancısı çekmek | ||
| General | be swindled v. | kafese girmek | ||
| General | be able to understand v. | anlayabilmek | ||
| General | be reduced by wastage v. | fire vermek | ||
| General | be a candidate in an election v. | adaylığını koymak | ||
| General | be skilful v. | eli işe yatmak | ||
| General | be on the pull v. | çapkınlık peşinde olmak | ||
| General | be symbolic of v. | simgelemek | ||
| General | be on speaking terms v. | konuşmak | ||
| General | be quits v. | fit olmak | ||
| General | be engaged in v. | faaliyette bulunmak | ||
| General | be in the swim of things v. | faal bir hayat sürmek | ||
| General | be taken short v. | sıkışmak | ||
| General | be in evidence v. | görünürde olmak | ||
| General | be pertinent to v. | ile ilgisi olmak | ||
| General | be as good as one's word v. | sözünü yerine getirmek | ||
| General | be expecting a baby v. | bebek beklemek | ||
| General | be out v. | yeşillenmek | ||
| General | be engaged (to be married) v. | adaklanmak | ||
| General | be oneself talked about v. | dillere düşmek | ||
| General | be eclipsed v. | tutulmak | ||
| General | be puzzled v. | afallaşmak | ||
| General | be out to lunch v. | öğle yemeği yemeye çıkmış olmak | ||
| General | be round the bend v. | deli olmak | ||
| General | be under stress v. | fazla yük altında bulunmak (yapı) | ||
| General | be tested v. | sınanmak | ||
| General | be cancelled v. | lağvolmak | ||
| General | be absorbed in v. | tüm dikkatini bir şeye vermiş olmak | ||
| General | be under obligation v. | minnet altında kalmak | ||
| General | be acceptable v. | kurtarmak (fiyat) | ||
| General | be in the way v. | kalabalık etmek | ||
| General | be incapable of v. | yapamamak | ||
| General | be in the ascendent v. | yükselmek | ||
| General | be broken to smithereens v. | paramparça olmak | ||
| General | be respected v. | itibar görmek | ||
| General | be disdainful of something v. | bir şeyi hor görmek | ||
| General | be privy to someone's secrets v. | birinin sırdaşı olmak | ||
| General | be out of one's senses v. | aklını kaçırmak | ||
| General | be tousled v. | karmaşıklaştırmak | ||
| General | be browned off v. | gına gelmek | ||
| General | be liable for v. | yükümlülüğe girmek | ||
| General | be beside oneself with joy v. | külahını havaya atmak | ||
| General | be spread v. | serilmek | ||
| General | be indignant v. | infial uyandırmak | ||
| General | be bitten v. | dişlenmek | ||
| General | be a burden to v. | ağırlık olmak | ||
| General | be on the wing v. | uçmak | ||
| General | be employed v. | kullanıma sokulmak | ||
| General | be encrusted with v. | ile kaplı olmak (kalınca bir tabaka) | ||
| General | be a thing of the past v. | mazi olmak | ||
| General | be confused v. | karışmak | ||
| General | be lost v. | elden gitmek | ||
| General | be deceived v. | zokayı yutmak | ||
| General | be in great trouble v. | hali harap olmak | ||
| General | be thick with v. | ile kaplı olmak | ||
| General | be out in one's reckoning v. | hesabında yanılmak | ||
| General | be cheered up v. | gözü gönlü açılmak | ||
| General | be in transit v. | insanlar bir yerden başka bir yere geçmekte olmak | ||
| General | let oneself be cheated v. | avanaklık etmek | ||
| General | (for one) to be worthwhile v. | adamdan saymak | ||
| General | be worried about v. | düşünmek | ||
| General | be of capital importance v. | çok önem taşımak | ||
| General | be one's favourite v. | favori görmek | ||
| General | be friends with v. | arkadaşlık etmek | ||
| General | be depressed v. | kahretmek | ||
| General | be populated v. | şenlenmek | ||
| General | be crude v. | çiğ kaçmak | ||
| General | be completed v. | tamam olmak | ||
| General | be in love with v. | gönlü olmak | ||
| General | be a sufferer by v. | çekmek | ||
| General | be a shadow of one's former self v. | eski halinden çok düşmüş olmak | ||
| General | be nettled at v. | kızmak | ||
| General | be notable for v. | için önemli sayılmak | ||
| General | be lost v. | araya gitmek | ||
| General | be convinced v. | kanaat getirmek | ||
| General | be damaged in shipment v. | mal yoldayken hasar görmek | ||
| General | be under a ban v. | yasaklanmak | ||
| General | be individualized v. | bireyleşmek | ||
| General | be vexed v. | küsülü olmak | ||
| General | be in the clear v. | gidermek (bulutları/sisi) | ||
| General | be up to v. | üstesinden gelebilmek | ||
| General | to be snubbed v. | ağzının payını almak | ||
| General | be sick of v. | gına gelmek | ||
| General | be a dab hand v. | erbabı olmak | ||
| General | pretend to be a poet v. | şairlik taslamak | ||
| General | be in demand v. | revaçta olmak | ||
| General | be more royalist than the king v. | kraldan çok kralcı olmak | ||
| General | be picked v. | toplanmak | ||
| General | be tested v. | denenmek | ||
| General | be on the road v. | yola çıkmış olmak | ||
| General | be unaware of v. | habersiz olmak | ||
| General | be roasted v. | pişmek | ||
| General | be recognizant of v. | tanımak | ||
| General | be at rest v. | hareket etmemek | ||
| General | be guilty of v. | suçlusu olmak | ||
| General | (somebody) be met by protests v. | protestolarla karşılanmak | ||
| General | be exhausted v. | imanı gevremek | ||
| General | be all smiles v. | ağzı dört köşe olmak | ||
| General | be interested in v. | alaka duymak | ||
| General | be on strike v. | grevde olmak | ||
| General | be at fault v. | kusur etmek | ||
| General | be relieved v. | hafiflemek | ||
| General | be rid of v. | kurtulmak | ||
| General | be contingent upon something v. | tabi olmak | ||
| General | be suffused with v. | ile kaplanmak | ||
| General | be sought after v. | rağbet görmek | ||
| General | be due v. | verilmesi gerekmek | ||
| General | be beyond v. | aşmış olmak | ||
| General | be all right v. | iyi olmak | ||
| General | be refracted v. | kırılmak | ||
| General | be stuck v. | batmak | ||
| General | be left unconfined v. | başıboş kalmak | ||
| General | be involved in v. | ile meşgul olmak | ||
| General | be enough v. | idare etmek | ||
| General | be hand in glove v. | içli dışlı olmak | ||
| General | be applauded v. | alkış almak | ||
| General | be unstitched v. | sökülmek | ||
| General | be important v. | önem arz etmek | ||
| General | be consoled v. | avunmak | ||
| General | be embellished v. | bezenmek | ||
| General | be taken by v. | bayılmak | ||
| General | be fertilized v. | döllenmek | ||
| General | be one's own master v. | başına buyruk olmak | ||
| General | be damaged by earthquake v. | depremden hasar görmek | ||
| General | be up to v. | bağlı olmak (birine) | ||
| General | be willing v. | gönlü olmak | ||
| General | be upset v. | bozuk olmak (mide) | ||
| General | be made up of v. | oluşmak | ||
| General | be priced at v. | satılmak | ||
| General | forbid to be v. | yasaklamak | ||
| General | be closeted with v. | görüşme amacıyla birisi ile odaya kapanmak | ||
| General | be lazy about v. | bir konuda tembel olmak | ||
| General | be on someone's side v. | birinden yana olmak | ||
| General | be poor v. | aç kalmak | ||
| General | be sorry for v. | acımak | ||
| General | be out v. | yanmak (çocuk oyunlarında) | ||
| General | be furious v. | ifrit olmak | ||
| General | be spilled v. | saçılmak | ||
| General | be more often v. | sıklaşmak | ||
| General | have a dispute to be settled in court v. | mahkemelik olmak | ||
| General | be disturbed by a bad smell v. | burnunun direği kırılmak | ||
| General | be too noisy v. | gürültü etmek | ||
| General | be modernized v. | asrileştirilmek | ||
| General | be nearing v. | merdiven dayamak | ||
| General | be duped v. | faka basmak | ||
| General | be insensible of v. | farkedememek | ||
| General | be centralized v. | merkezileşmek | ||
| General | be on the road v. | yolda olmak | ||
| General | be dead set on something v. | kafasına koymak | ||
| General | be descriptive of v. | tarif etmek | ||
| General | be equal v. | eşit olmak | ||
| General | be offended v. | darılmak | ||
| General | be the father of v. | babalık etmek | ||
| General | be afraid of one's own shadow v. | kendi gölgesinden korkmak | ||
| General | be offended v. | küsmek | ||
| General | be scared of v. | ürkmek | ||
| General | be told of v. | papara yemek | ||
| General | be sick and tired of v. | illallah demek | ||
| General | be expecting a baby v. | çocuk beklemek | ||
| General | be mixed up v. | zihni karışmak | ||
| General | be refined v. | arıtılmak | ||
| General | be hard of hearing v. | ağır işitmek | ||
| General | be astonished v. | şaşmak | ||
| General | be in for v. | kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak | ||
| General | be stupefied v. | aptallaşmak | ||
| General | be off v. | deli olmak | ||
| General | be parallel v. | muvazi olmak | ||
| General | advise to be v. | tavsiye etmek | ||
| General | be americanized v. | amerikalılaşmak | ||
| General | be cognizant of v. | farkında olmak | ||
| General | be mixed up v. | karışmak | ||
| General | be in heat v. | kızmak | ||
| General | be killed v. | postu deldirmek | ||
| General | be wanting v. | noksan olmak | ||
| General | be affiliated with v. | üye olmak | ||
| General | be in step with v. | adım uydurmak (başkalarına) | ||
| General | be in agreement v. | mutabık olmak | ||
| General | be taken by v. | hoşlanmak | ||
| General | be on somebody's wavelength v. | frekansları tutmak | ||
| General | be pressed for time v. | dara gelmek | ||
| General | be helpless v. | aciz olmak | ||
| General | not to be able to believe one's eyes v. | gözlerine inanamamak | ||
| General | be impressed v. | hayran kalmak | ||
| General | be in the limelight v. | ilgi odağı olmak | ||
| General | be in a fright v. | korku içinde olmak | ||
| General | be tired of v. | kanıksamak | ||
| General | be in need of v. | muhtaç olmak | ||
| General | be distressed by evil eye v. | nazar değmek | ||
| General | be confused v. | ambale olmak | ||
| General | be of help to v. | faydası dokunmak | ||
| General | be blindsided v. | gafil avlanmak | ||
| General | be carousing v. | alem yapmak | ||
| General | be added v. | katılmak | ||
| General | be pleased with v. | -den memnun olmak | ||
| General | be about again v. | kalkmak | ||
| General | be supposed to v. | zannedilmek | ||
| General | be at a crossroads v. | dönüm noktasına gelmek | ||
| General | be nonplussed v. | şaşkına dönmüş olmak | ||
| General | be too big for one's boots v. | burnu havada olmak | ||
| General | be of prime importance v. | çok önemli olmak | ||
| General | be lost in amazement v. | hayretler içinde kalmak | ||
| General | be suspicious about v. | kuşku duymak | ||
| General | be of secondary importance v. | ikinci planda kalmak | ||
| General | be in limbo v. | iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek | ||
| General | be in carey street v. | iflas etmek | ||
| General | be arranged v. | düzülmek | ||
| General | be fond of v. | bitmek | ||
| General | be in print v. | kitap yayımcısında mevcut olmak | ||
| General | be in doubt about v. | şüphelenmek | ||
| General | be bonded at the heart v. | yürekten bağlı olmak | ||
| General | be someone's due v. | birinin hakkı olmak | ||
| General | be altered v. | değiştirilmek | ||
| General | be furious with somebody at something v. | öfkelenmek | ||
| General | be quite something v. | olağanüstü bir şey olmak | ||
| General | be possessed with v. | tutkusuyla yanıp tutuşmak | ||
| General | be in straits v. | sıkıntıda olmak | ||
| General | be liable to v. | maruz kalmak | ||
| General | be a member of a religious order v. | tarikata bağlı olmak | ||
| General | be very pleased to v. | çok memnun olmak | ||
| General | be surrounded by v. | içinde yüzmek | ||
| General | be in great demand v. | kapanın elinde kalmak | ||
| General | be spotted v. | lekelenmek | ||
| General | be snapped up v. | kapış kapış gitmek | ||
