Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | release n. | tahliye | ||
Sami violated the terms of his release. Sami tahliye şartlarını ihlal etti. More Sentences |
||||
Common Usage | release n. | serbest bırakma | ||
Release may be conditioned by guarantees to appear for trial. Serbest bırakılma, mahkemeye çıkma garantisi ile koşullandırılabilir. More Sentences |
||||
Common Usage | release v. | piyasaya sürmek | ||
This is the reason why it wants to work quickly, in order to release medicinal products which yield a high return. Yüksek getiri sağlayan tıbbi ürünleri piyasaya sürmek için hızlı bir şekilde çalışmak istemesinin nedeni budur. More Sentences |
||||
Common Usage | release v. | serbest bırakmak | ||
We call upon the guerilla groups to release the other hostages. Gerilla gruplarına diğer rehineleri serbest bırakmaları çağrısında bulunuyoruz. More Sentences |
||||
Common Usage | release v. | salıvermek | ||
We released them. Onları salıverdik. More Sentences |
||||
Common Usage | release v. | salmak | ||
The colon contains many bacteria that break down the food, releasing gases as they do so. Kolon, gıdayı parçalayan ve bunu yaparken gaz salan birçok bakteri içerir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | release n. | salma | ||
Release the animals from the cages. Hayvanları kafeslerinden sal. More Sentences |
||||
General | release n. | muaf tutma | ||
I am by no means releasing the Member States from their responsibility. Hiçbir şekilde Üye Devletleri sorumluluklarından muaf tutmuyorum. More Sentences |
||||
General | release n. | serbest kalma | ||
Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released. Mary yıllarca Tom'un hapisten çıkmasını bekledi ve sonunda Tom serbest kaldığında çok mutlu oldu. More Sentences |
||||
General | release n. | serbest bırakma | ||
The resolution calls for the release of Yawovi Agboyibo, the opponent of the dictator, General Eyadema. Karar, diktatör General Eyadema'nın muhalifi Yawovi Agboyibo'nun serbest bırakılması çağrısında bulunuyor. More Sentences |
||||
General | release n. | özgür bırakma | ||
He ordered them to release the prisoners. Mahkûmları özgür bırakmalarını emretti. More Sentences |
||||
General | release n. | izin verme | ||
If we did not get that, we would not release certain amounts of money and allow certain staffing levels. Bunu elde edemezsek, belirli miktarlarda parayı kullanıma açmaz ve belirli personel seviyelerine izin vermezdik. More Sentences |
||||
General | release v. | piyasaya sürmek | ||
Beats released their first product since the Apple acquisition. Beats, Apple'ın satın almasından bu yana ilk ürününü piyasaya sürdü. More Sentences |
||||
General | release v. | bırakmak | ||
In severe cases, rhabdomyolysis can develop; the muscles break down and release the protein myoglobin into the bloodstream. Ciddi vakalarda rabdomiyoliz gelişebilir; kaslar parçalanır ve protein miyoglobini kan dolaşımına bırakır. More Sentences |
||||
General | release v. | açığa çıkarmak | ||
Indeed, other gases are released during combustion, and these environmental effects are less positive as a rule. Aslında yanma sırasında başka gazlar da açığa çıkar ve bu çevresel etkiler kural olarak daha az olumludur. More Sentences |
||||
General | release v. | ayırmak | ||
We will try to release more money for ECHO this year from the emergency reserve. Bu yılki acil durum rezervinden Avrupa Topluluğu İnsani Yardım Bürosu için daha fazla para ayırmaya çalışacağız. More Sentences |
||||
General | release v. | kurtarmak | ||
We cannot release our Executive from its responsibility. Yönetimimizi sorumluluktan kurtaramayız. More Sentences |
||||
General | release v. | gösterime girmek | ||
After the release of his controversial film; he was harassed, shamed and eventually killed. Tartışmalı filminin gösterime girmesinin ardından saldırı ve aşağılamalara maruz kalıp en sonunda öldürüldü. More Sentences |
||||
General | release v. | açıklamak | ||
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June. Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur. More Sentences |
||||
General | release v. | azat etmek | ||
After that, I demanded to be released from hard labor. Ondan sonra ağır işlerden azat edilmeyi talep ettim. More Sentences |
||||
General | release v. | yayınlamak | ||
The company released a press release. Şirket bir basın bülteni yayınladı. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | release n. | salıverilme | ||
It goes without saying that a prompt release excludes the death penalty or any other kind of penalty. Derhal salıverilmenin ölüm cezasını ya da başka herhangi bir cezayı kapsamadığını söylemeye gerek yok. More Sentences |
||||
Law | release n. | tahliye | ||
Fadil violated the terms of his release. Fadıl tahliye şartlarını ihlal etti. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | release n. | serbest bırakma | ||
Let us call for the immediate release of all detainees. Tüm tutukluların derhal serbest bırakılması çağrısında bulunalım. More Sentences |
||||
Technical | release n. | sürüm | ||
The capability to back up files to a flash drive was introduced in this release. Dosyaları bir flash sürücüye yedekleme özelliği bu sürümde tanıtıldı. More Sentences |
||||
Technical | release v. | bırakmak | ||
Feel what it is like to have released an Old Energy job. Eski bir Enerji işini bırakmanın nasıl bir şey olduğunu hissedin. More Sentences |
||||
Technical | release v. | salmak | ||
The boy released a bird from the cage. Çocuk bir kuşu kafesten saldı. More Sentences |
||||
Technical | release v. | serbest bırakmak | ||
The resulting shake-up of the world would release the forces of evil everywhere. Bunun sonucunda dünyanın sarsılması, kötülüğün güçlerini her yerde serbest bırakacaktır. More Sentences |
||||
Telecom | ||||
Telecom | release n. | sürüm | ||
Don't forget to follow us on Twitter and Facebook for updates and info on new releases. Güncellemeler ve yeni sürümler hakkında bilgi için bizi Twitter ve Facebook'ta takip etmeyi unutmayın. More Sentences |
||||
Construction | ||||
Construction | release v. | salıvermek | ||
They released her. Onu salıverdiler. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | release n. | salım | ||
Under the directive Member States are required to terminate such unauthorised releases. Direktif uyarınca Üye Devletlerin bu tür izinsiz salımları sona erdirmeleri gerekmektedir. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | release n. | bırakma | ||
Common Usage | release n. | salıverme | ||
Common Usage | release v. | piyasaya sunmak | ||
Common Usage | release v. | satışa çıkarmak | ||
General | ||||
General | release n. | kurtuluş | ||
General | release n. | muafiyet | ||
General | release n. | duyurma | ||
General | release n. | davadan vazgeçme | ||
General | release n. | azat | ||
General | release n. | yayın izni | ||
General | release n. | feragat | ||
General | release n. | af | ||
General | release n. | devir | ||
General | release n. | vazgeçme | ||
General | release n. | yayımlama | ||
General | release n. | piyasaya çıkarma (film/plak) | ||
General | release n. | (duygu, düşünce) açığa vurma | ||
General | release n. | bağını çözme | ||
General | release n. | gevşetme | ||
General | release n. | yayma izni | ||
General | release n. | yayınlama izni | ||
General | release n. | piyasaya sürme | ||
General | release n. | piyasaya çıkarma | ||
General | release n. | açığa vurma | ||
General | release v. | koyuvermek | ||
General | release v. | ipoteğini çözmek | ||
General | release v. | muaf tutmak | ||
General | release v. | yayın izni vermek | ||
General | release v. | gösterime sokmak | ||
General | release v. | duyurmak | ||
General | release v. | affetmek | ||
General | release v. | bağını çözmek | ||
General | release v. | feragat etmek | ||
General | release v. | gevşetmek | ||
General | release v. | sürmek | ||
General | release v. | koyvermek | ||
General | release v. | piyasaya çıkarmak (film/plak) | ||
General | release v. | yayımlamak | ||
General | release v. | çözmek | ||
General | release v. | vazgeçmek | ||
General | release v. | hafifletmek | ||
General | release v. | azaltmak | ||
General | release v. | (duygu, düşünce) açığa vurmak | ||
General | release v. | izin vermek | ||
General | release v. | yaymak | ||
General | release v. | yayılmak | ||
General | release v. | ifşa etmek | ||
General | release v. | özgür bırakmak | ||
General | release v. | açığa vurmak | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | release n. | açıklama | ||
Trade/Economic | release n. | borçtan kurtarma | ||
Trade/Economic | release n. | işten ayrılma | ||
Trade/Economic | release n. | ibraname | ||
Trade/Economic | release v. | (borç, vergi) indirim uygulamak | ||
Trade/Economic | release v. | ibra etmek | ||
Trade/Economic | release v. | ipoteği kaldırmak | ||
Trade/Economic | release v. | ipotek kaldırmak | ||
Law | ||||
Law | release n. | feragat etme | ||
Law | release n. | terk etme | ||
Law | release n. | feragat belgesi | ||
Law | release n. | bozma | ||
Law | release n. | borcunu affetme | ||
Law | release n. | borcunu bağışlama | ||
Law | release n. | feshetme | ||
Law | release n. | feragat | ||
Law | release n. | ferağ | ||
Law | release n. | ibra | ||
Law | release n. | serbest bırakılma | ||
Law | release n. | terk | ||
Law | release n. | tekrar kiraya verme | ||
Law | release n. | tahliye etme | ||
Law | release v. | borcunu affetmek | ||
Law | release v. | borcunu bağışlamak | ||
Law | release v. | temize çıkarmak | ||
Law | release v. | fek etmek | ||
Law | release v. | tahliye etmek | ||
Law | release v. | (borçtan/yükümlülükten) kurtarmak | ||
Politics | ||||
Politics | release n. | salıverme | ||
Insurance | ||||
Insurance | release n. | ibraname | ||
Technical | ||||
Technical | release n. | ayırma şalteri | ||
Technical | release n. | erken çıkış | ||
Technical | release n. | yayım | ||
Technical | release v. | ayırmak | ||
Technical | release v. | özgür bırakmak | ||
Computer | ||||
Computer | release n. | yayın | ||
Computer | release expr. | bırak | ||
Telecom | ||||
Telecom | release n. | demeç | ||
Telecom | release n. | yayım | ||
Electric | ||||
Electric | release n. | reosta kolunu otomatik olarak serbest bırakıp motoru durduran anahtar | ||
Electric | release n. | aşırı yüklenme durumunda elektromanyetik devreyi kesen anahtar | ||
Mechanic | ||||
Mechanic | release n. | motor açma/kapama kontrol mekanizması | ||
Mechanic | release n. | genişleme strokunun sonunda akışkanın silindirden serbest bırakmak | ||
Mechanic | release n. | operasyon şemasında akışkanın silindirden bırakıldığı nokta | ||
Mechanic | release n. | egzoz akışkanının basıncının kondenserin veya dış havanın basıncına duyarlı olduğu süre aralığı | ||
Marine | ||||
Marine | release n. | suya sızma | ||
Medical | ||||
Medical | release n. | riliz | ||
Biochemistry | ||||
Biochemistry | release n. | salgılama | ||
Marine Biology | ||||
Marine Biology | release v. | salgılamak | ||
Zoology | ||||
Zoology | release v. | doğal dürtüler yoluyla tepki uyandırmak | ||
Linguistics | ||||
Linguistics | release n. | bırakım | ||
Religious | ||||
Religious | release n. | (hinduizmde) manevi kurtuluş | ||
Military | ||||
Military | release v. | emniyet mandalını açmak | ||
Sport | ||||
Sport | release n. | (oku) yaydan fırlatma | ||
Sport | release v. | top atmak | ||
Sport | release v. | buz hokeyi topunu sürmek | ||
Sport | release v. | normal pozisyonundan hareket ederek başka bir pozisyon almak | ||
Music | ||||
Music | release n. | tonu veya melodiyi sonlandırma | ||
Music | release n. | popüler bir şarkının diğer kısımlarından farklı olan orta kısmı | ||
Music | release n. | müzikal bir ifadeyi veya tonu sonlandırma | ||
Photography | ||||
Photography | release n. | kamerada deklanşörün kontrol mekanizması |