|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ilk önce |
first of all adv.
|
|
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
şükran duası (yemekten önce/sonra söylenen) |
grace n.
|
|
Father took his place at the head of the table and began to say grace.
Babam masanın başındaki yerini aldı ve şükran duasını okumaya başladı.
More Sentences
|
3 |
General |
öğleden önce |
am n.
|
|
Please call me at nine AM.
Beni lütfen öğleden önce saat dokuzda ara.
More Sentences
|
4 |
General |
önce gelmek |
come before v.
|
|
So evaluation comes before management.
Yani değerlendirme yönetimden önce gelir.
More Sentences
|
5 |
General |
önce ölmek |
predecease v.
|
|
Tom predeceased his father.
Tom babasından önce ölmüştü.
More Sentences
|
6 |
General |
önce gelmek |
antedate v.
|
|
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
More Sentences
|
7 |
General |
önce olmak |
precede v.
|
|
The movie was preceded by several trailers.
Filmden önce birkaç fragman gösterildi.
More Sentences
|
8 |
General |
önce gelmek |
precede v.
|
|
The fact of the matter is that the military conquests have preceded the political ones.
Gerçek şu ki askeri fetihler siyasi fetihlerden önce gelmiştir.
More Sentences
|
9 |
General |
önce ölmek |
die before v.
|
|
Most people die before age 120, so that period might not even occur before they pass away.
Çoğu insan 120 yaşından önce ölür, dolayısıyla bu süre vefat etmeden önce bile gerçekleşmeyebilir.
More Sentences
|
10 |
General |
-den önce davranmak |
beat v.
|
|
I was going to tell her the news, but Tom beat me to it.
Ona haberi ben verecektim ama Tom benden önce davranmış.
More Sentences
|
11 |
General |
görülmemiş (daha önce) |
unprecedented adj.
|
|
So far as the September communication is concerned, it is unprecedented.
Eylül ayındaki iletişim söz konusu olduğunda, bu daha önce görülmemiş bir durumdur.
More Sentences
|
12 |
General |
daha önce görülmemiş |
unprecedented adj.
|
|
The campaign resulted in an unprecedented number of volunteers.
Kampanya daha önce görülmemiş sayıda gönüllünün katılımıyla sonuçlandı.
More Sentences
|
13 |
General |
çok (nitelediği sözcükten önce gelince) |
absolutely adv.
|
|
Even though I absolutely love my job, my family comes first.
İşimi çok sevmeme rağmen ailem her şeyden önce geliyor.
More Sentences
|
14 |
General |
daha önce |
before adv.
|
|
The Commission has maintained, as I mentioned before, its offer to support the electoral process.
Komisyon, daha önce de belirttiğim gibi, seçim sürecini destekleme teklifini sürdürmüştür.
More Sentences
|
15 |
General |
uzun süre önce |
long ago adv.
|
|
The bridges were destroyed by Israel long ago.
Köprüler İsrail tarafından uzun süre önce yıkıldı.
More Sentences
|
16 |
General |
her şeyden önce |
before anything else adv.
|
|
We must demand that Morocco accept this plan before anything else.
Her şeyden önce Fas'ın bu planı kabul etmesini talep etmeliyiz.
More Sentences
|
17 |
General |
seneler önce |
years ago adv.
|
|
That was years ago.
O seneler önceydi.
More Sentences
|
18 |
General |
kısa süre önce |
recently adv.
|
|
This can also be deduced from the conclusions of the Green Paper recently approved by the Commission.
Bu, Komisyon tarafından kısa süre önce onaylanan Yeşil Kitap'ın sonuçlarından da çıkarılabilir.
More Sentences
|
19 |
General |
haftalar önce |
weeks ago adv.
|
|
A few weeks ago some EU Member States in the United Nations debated the common EU position on the Sahara.
Birkaç hafta önce Birleşmiş Milletler'de bazı AB Üye Devletleri Sahra konusunda AB'nin ortak tutumunu tartıştı.
More Sentences
|
20 |
General |
bundan önce |
before this adv.
|
|
Where did Tom work before this?
Tom bundan önce nerede çalıştı?
More Sentences
|
21 |
General |
ilk önce |
first adv.
|
|
The least productive regions will be abandoned first.
En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir.
More Sentences
|
22 |
General |
bir an önce |
right away adv.
|
|
Finally, I would ask the Council to launch initiatives for an in-depth summit with the US administration right away.
Son olarak, Konsey'den ABD yönetimi ile derinlemesine bir zirve için girişimleri bir an önce başlatmasını rica ediyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
biraz önce |
just adv.
|
|
Mr Bautista Ojeda was speaking about that just a moment ago.
Sayın Bautista Ojeda biraz önce bu konudan bahsediyordu.
More Sentences
|
24 |
General |
bir süre önce |
a while ago adv.
|
|
The Commission spoke about this a while ago and this is certainly a subject to examine in greater depth.
Komisyon bir süre önce bu konu hakkında konuştu ve bu kesinlikle daha derinlemesine incelenmesi gereken bir konu.
More Sentences
|
25 |
General |
bir süre önce |
some time ago adv.
|
|
Some time ago, I was given the opportunity to look into this matter more deeply.
Bir süre önce bana bu konuyu daha derinlemesine inceleme fırsatı verildi.
More Sentences
|
26 |
General |
az önce |
just now adv.
|
|
You spoke just now about new technology, about the new economy.
Az önce yeni teknoloji ve yeni ekonomi hakkında konuştunuz.
More Sentences
|
27 |
General |
yıllar önce |
years ago adv.
|
|
Because the Icelanders introduced a multiannual cod management plan years ago.
Çünkü İzlandalılar yıllar önce çok yıllı bir morina balığı yönetim planı uygulamaya koydular.
More Sentences
|
28 |
General |
çok önce |
long before adv.
|
|
Not since Neanderthal man, long before Antigone, has the law of burial been violated.
Neandertal insanından bu yana, Antigone'den çok önce, gömme yasası ihlal edilmemiştir.
More Sentences
|
29 |
General |
birkaç gün önce |
the other day adv.
|
|
Don't let me down like you did the other day.
Birkaç gün önce yaptığın gibi yüzümü kara çıkarma.
More Sentences
|
30 |
General |
zamanından önce |
prematurely adv.
|
|
There is the risk that the resources allocated for the following year would be released prematurely.
Bir sonraki yıl için tahsis edilen kaynakların zamanından önce serbest bırakılması riski bulunmaktadır.
More Sentences
|
31 |
General |
daha önce |
previously adv.
|
|
Control without referring back to errors detected previously is a job half-done.
Daha önce tespit edilen hatalara geri dönmeden yapılan kontrol, yarım kalmış bir iştir.
More Sentences
|
32 |
General |
biraz önce |
just now adv.
|
|
This is about another adjustment, but this is rather more complicated than the one we had just now.
Bu başka bir düzeltmeyle ilgili, ancak bu biraz önce yaptığımızdan daha karmaşık.
More Sentences
|
33 |
General |
bir gün önce |
the day before adv.
|
|
On the day before the European delegation of negotiators arrived in Teheran, five people were publicly hanged.
Avrupalı müzakereci heyetinin Tahran'a varmasından bir gün önce beş kişi alenen asıldı.
More Sentences
|
34 |
General |
her şeyden önce |
above all adv.
|
|
At the same time, it is important, however, to send out the right signals, above all to children and young people.
Ancak aynı zamanda, her şeyden önce çocuklara ve gençlere doğru sinyallerin gönderilmesi de önemlidir.
More Sentences
|
35 |
General |
daha önce |
already adv.
|
|
It has already been mentioned that the Conference for Climate Change will be held in Bonn from 16-27 July 2001.
İklim Değişikliği Konferansının 16-27 Temmuz 2001 tarihleri arasında Bonn'da düzenleneceği daha önce belirtilmişti.
More Sentences
|
36 |
General |
az önce |
just adv.
|
|
I have just heard impressive speeches to the effect that equal quotas in Europe are unfair.
Az önce Avrupa'da eşit kota uygulamasının adil olmadığı yönünde etkileyici konuşmalar dinledim.
More Sentences
|
37 |
General |
iki hafta önce |
two weeks ago adv.
|
|
Two weeks ago I went to Hobart in Tasmania in less time than it takes to get to Strasbourg.
İki hafta önce Tazmanya'daki Hobart'a Strasbourg'a gideceğimden daha kısa bir sürede gittim.
More Sentences
|
38 |
General |
iki ay önce |
two months ago adv.
|
|
When one or two months ago the Commission presented its proposal for the first time, there was some doubt.
Bir ya da iki ay önce Komisyon teklifini ilk kez sunduğunda bazı şüpheler vardı.
More Sentences
|
39 |
General |
iki yıl önce |
two years ago adv.
|
|
Two years ago, we ran a conference on this subject in Brussels.
İki yıl önce Brüksel'de bu konuda bir konferans düzenledik.
More Sentences
|
40 |
General |
üç saat önce |
three hours ago adv.
|
|
Tom sent those emails three hours ago.
Tom o e-postaları üç saat önce gönderdi.
More Sentences
|
41 |
General |
gün önce |
days ago adv.
|
|
With regard to the Intergovernmental Conference, I would point out that it was opened 18 days ago.
Hükümetlerarası Konferans ile ilgili olarak Konferansın 18 gün önce açıldığını belirtmek isterim.
More Sentences
|
42 |
General |
çok daha önce |
much earlier adv.
|
|
Europe should naturally have organised this internal rail market much earlier.
Avrupa'nın doğal olarak bu iç demiryolu pazarını çok daha önce organize etmiş olması gerekirdi.
More Sentences
|
43 |
General |
her şeyden önce |
primarily adv.
|
|
Primarily, though, this is about prevention, and, moreover, prevention through action rather than through words.
Ancak her şeyden önce bu, önleme ve dahası sözden ziyade eylem yoluyla önleme ile ilgilidir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
44 |
Common Usage |
zamanından önce |
premature adj.
|
|
45 |
Common Usage |
daha önce olan |
prior adj.
|
|
46 |
Common Usage |
ilk önce |
firstly adv.
|
|
47 |
Common Usage |
en önce |
first of all adv.
|
|
General |
|
48 |
General |
yatmadan önce içilen içki |
nightcap n.
|
|
49 |
General |
vaktinden önce gelişme |
prematurity n.
|
|
50 |
General |
önce gelme |
preceding n.
|
|
51 |
General |
sanatçıda sahneye çıkmadan hemen önce başlayan korku ve heyecan |
stage fright n.
|
|
52 |
General |
herkesten önce satın alma hakkı |
preemption n.
|
|
53 |
General |
kalkıştan önce uçuştan vazgeçme |
aborted take off n.
|
|
54 |
General |
saygıdeğer (başdiyakozun isminden önce kullanılan unvan) |
the venerable n.
|
|
55 |
General |
daha önce kapma |
preoccupancy n.
|
|
56 |
General |
cinsel ilişkiden önce oynaşma |
foreplay n.
|
|
57 |
General |
mösyö soyadından önce gelir |
mister n.
|
|
58 |
General |
ilk önce |
transmitting n.
|
|
59 |
General |
bir sanat eserinin vücud bulmadan önce yaratıcı insan zekasında kazandığı ilk form |
eidola n.
|
|
60 |
General |
paskalya'dan önce gelen büyük perhiz süresinin ilk çarşambası |
ash wednesday n.
|
|
61 |
General |
tanrı tarafından kulun cennete veya cehenneme gideceğini doğmadan önce tayin etmesi |
predestination n.
|
|
62 |
General |
rahibelerin ilk adından önce kullanılan unvan |
sister n.
|
|
63 |
General |
önce olma |
precedence n.
|
|
64 |
General |
önce gelen karakter |
leading character n.
|
|
65 |
General |
yapmadan önce inceleme |
before look journalizing n.
|
|
66 |
General |
paskalyadan önce gelen büyük perhiz |
lent n.
|
|
67 |
General |
önce gelme |
primacy n.
|
|
68 |
General |
belirli durumlarda isimden önce kullanılır |
the n.
|
|
69 |
General |
önce gelen kimse |
progenitor n.
|
|
70 |
General |
zamanından önce olma |
prematureness n.
|
|
71 |
General |
hastalara bakan hemşirenin ilk adından veya ilk adıyla soyadından önce kullanılan unvan |
sister n.
|
|
72 |
General |
yazı yazmadan önce kabataslak hazırlanarak kaleme alınan yazı |
draft n.
|
|
73 |
General |
önce kuvvetli sonra yavaş |
forte piano n.
|
|
74 |
General |
reklamlardan önce veya sonra mini klipler gösterme |
eyecatching n.
|
|
75 |
General |
zamanından önce teslim |
early delivery n.
|
|
76 |
General |
vaktinden önce teslim |
early delivery n.
|
|
77 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
stag night n.
|
|
78 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
stag party n.
|
|
79 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
stag do n.
|
|
80 |
General |
programdan önce tamamlama |
completion ahead of schedule n.
|
|
81 |
General |
öğleden önce |
ante-meridiem (a.m.) n.
|
|
82 |
General |
-den önce davranma |
anticipation n.
|
|
83 |
General |
16.yy'daki ispanyol fethinden önce meksika'da egemen imparatorluk ve halk |
aztec n.
|
|
84 |
General |
önce gelen karakterler |
leading characters n.
|
|
85 |
General |
önce olanlar |
antecedents n.
|
|
86 |
General |
önce gelenler |
antecedents n.
|
|
87 |
General |
sahneye çıkmadan önce kendini kötü hissetme |
stage struck n.
|
|
88 |
General |
düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence |
hen night n.
|
|
89 |
General |
düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence |
hen do n.
|
|
90 |
General |
düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence |
bachelorette party n.
|
|
91 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
bucks party n.
|
|
92 |
General |
düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence |
hen's night n.
|
|
93 |
General |
düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence |
hen party n.
|
|
94 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
bucks night n.
|
|
95 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
bulls party n.
|
|
96 |
General |
düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence |
bachelor party n.
|
|
97 |
General |
önce gelen |
predecessor n.
|
|
98 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
christian era n.
|
|
99 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
current era n.
|
|
100 |
General |
tarihi isa'dan önce ve isa'dan sonra olmak üzere ayıran takvim metodu |
common era n.
|
|
101 |
General |
yazı icat edilmeden önce |
preliterate n.
|
|
102 |
General |
daha önce aranmamış bir yerde petrol/maden arayan |
wildcatter n.
|
|
103 |
General |
ölmeden önce yapılacaklar listesi |
bucket list n.
|
|
104 |
General |
ölmeden önce yapılması gerekenler listesi |
bucket list n.
|
|
105 |
General |
eskiden (buzdolabının icadından önce) derelerin üstüne inşa edilen yapı |
spring house n.
|
|
106 |
General |
eskiden (buzdolabının icadından önce) derelerin üstüne inşa edilen yapı |
springhouse n.
|
|
107 |
General |
herkesten önce satın alma hakkı |
pre-emption n.
|
|
108 |
General |
yatmadan önce yenilen atıştırmalıkar |
bedtime snacks n.
|
|
109 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
pre-mortal existence n.
|
|
110 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
beforelife n.
|
|
111 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
pre-existence n.
|
|
112 |
General |
insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması |
preexistence n.
|
|
113 |
General |
kıyamet gelmeden önce barış ve mutluluğun hüküm süreceği düşünülen bin yıllık dönemin geleceğine inanan kimse |
millenarian n.
|
|
114 |
General |
evlenmeden hemen önce terkedilen gelin |
jilted bride n.
|
|
115 |
General |
milattan önce 2. yüzyılda ortaya çıkan bir yahudi mezhebi |
pharisaism n.
|
|
116 |
General |
bir (tam) sayının 1 sayı önce geleni |
preceding number n.
|
|
117 |
General |
park halindeki bir otomobilin yanında, genellikle park yerinde, bir spor etkinliğinden önce gerçekleştirilen piknik |
tailgate party n.
|
|
118 |
General |
daha önce cenova'da baş hakimlerden birine verilen unvan |
abbot of the people n.
|
|
119 |
General |
şarabı süzülmeden önce berraklaştıran kişi |
cellarman n.
|
|
120 |
General |
belirli bir faaliyette daha önce eğitimi veya deneyimi olmayan kimse |
newcomer n.
|
|
121 |
General |
iki hafta önce |
the week before last n.
|
|
122 |
General |
s.o.s 'ten önce kullanılan acil yardım kodu |
c q d n.
|
|
123 |
General |
uzun zaman önce yaşamış kimse |
ancient n.
|
|
124 |
General |
başka bir eylemden önce yapılan şey |
antefact n.
|
|
125 |
General |
bir diğerinden önce gelen sayı |
antenumber n.
|
|
126 |
General |
ana etkinlikten önce yapılan etkinlik |
undercard n.
|
|
127 |
General |
daha büyük bir işten önce tamamlanması gereken ufak, nispeten önemsiz işler |
yak shaving n.
|
|
128 |
General |
sonradan evlenen ve meşru bir oğulları olan ebeveynlerin evlilikten önce doğan oğlu |
bastard elder n.
|
|
129 |
General |
düşmanı gözetlemek veya tehlikeyi bildirmek için nöbetçilerden önce yerleştirilen gözcü |
vedette n.
|
|
130 |
General |
düşmanı gözetlemek veya tehlikeyi bildirmek için nöbetçilerden önce yerleştirilen gözcü |
vidette n.
|
|
131 |
General |
19. yüzyıldan önce portekiz hindistan'ında kullanılan bir gümüş sikke |
xerafin n.
|
|
132 |
General |
evrenden önce var olduğuna inanılan düzensiz ve biçimsiz madde |
matter [obsolete] n.
|
|
133 |
General |
letonya'nın avrodan önce kullandığı para birimi |
lats n.
|
|
134 |
General |
kesilmeden önce giysi, ahşap ve metal gibi malzemelerin üzerine desen taslağı çizen işçi |
marker n.
|
|
135 |
General |
kesilmeden önce giysi, ahşap ve metal gibi malzemelerin üzerine çizilen desen taslağı |
marker n.
|
|
136 |
General |
eğitilmeden önce bir doğanın tutulduğu yarı serbestlik hali |
hack n.
|
|
137 |
General |
rusya'da çar birinci petro'dan önce asil sınıfına mensup kimse |
boiar n.
|
|
138 |
General |
rusya'da çar birinci petro'dan önce asil sınıfına mensup kimse |
boyar n.
|
|
139 |
General |
rusya'da çar birinci petro'dan önce asil sınıfına mensup kimse |
boyard n.
|
|
140 |
General |
felemenkçe konuşulan bölgelerde, bir erkeğin isminden önce kullanılan bir hitap |
mynheer n.
|
|
141 |
General |
anglo-sakson istilalarından önce britanya'da yaşayan halkların üyesi |
britain [obsolete] n.
|
|
142 |
General |
(briçte) oyuncunun deklarasyon veya oyundan önce düşünmek için verdiği uzun ara |
huddle n.
|
|
143 |
General |
daha önce görülmemiş olup var olduğu varsayılan yaratık |
hypothetical creature n.
|
|
144 |
General |
lakaptan önce kullanılan gayri resmi unvan |
mister n.
|
|
145 |
General |
casusluğa başlamadan çok önce gizlenip geniş çapta casusluk faaliyetleri yürüten bir organizasyonda yetkili konuma ulaşmış casus |
mole n.
|
|
146 |
General |
kahvaltıdan önce içilen alkollü içki |
morning [scotland] n.
|
|
147 |
General |
kahvaltıdan önce yenen hafif yemek |
morning [scotland] n.
|
|
148 |
General |
daha önce görülmemiş olup kuş gözlemcisinin tür listesine eklenen kuş türü |
lifer n.
|
|
149 |
General |
daha önce görülmemiş bir kuş türünün görülmesi |
lifer n.
|
|
150 |
General |
daha önce görülmemiş olup kuş gözlemcisinin tür listesine eklenen kuş türü |
life bird n.
|
|
151 |
General |
cenaze töreninden önce ölünün başında bekleme |
lyke-wake [uk] n.
|
|
152 |
General |
(abd'de) postaya yapıştırılmadan önce iptal edilmiş posta pulu |
bureau n.
|
|
153 |
General |
(abd'de) postaya yapıştırılmadan önce iptal edilmiş posta pulu |
bureau print n.
|
|
154 |
General |
milyon yıl önce |
mya (million years ago) n.
|
|
155 |
General |
birinin mahkemeye çıkarılmadan önce tutulduğu hücre |
holdover n.
|
|
156 |
General |
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü |
descendant n.
|
|
157 |
General |
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü |
descendent n.
|
|
158 |
General |
eskiden düşman gemisini basmadan önce yanaşmak için kullanılan, iple fırlatılan demir pençeli bir alet |
grappling n.
|
|
159 |
General |
seramik eşyaların pişmeden önce kurutulduğu yer |
greenhouse [uk] n.
|
|
160 |
General |
(paintball) silaha takılmadan önce boya toplarının yerleştirildiği tüp |
guppy n.
|
|
161 |
General |
çok önce |
long ago n.
|
|
162 |
General |
soy isimlerinden önce "yaşlı bay" anlamında kullanılan bir ifade |
old man n.
|
|
163 |
General |
sözleşmeyi hazırlamadan önce yürütülen müzakereler |
communings n.
|
|
164 |
General |
mektubun imzadan önce saygı, sevgi bildiren kısmı |
complimentary close n.
|
|
165 |
General |
mektubun imzadan önce saygı, sevgi bildiren kısmı |
complimentary closing n.
|
|
166 |
General |
bar kapanışından önce içkilerin bitirilmesi için verilen kısa süre |
drinking-up time [uk] n.
|
|
167 |
General |
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenme |
lying in state n.
|
|
168 |
General |
(protestan kiliselerinde) günah çıkarmadan hemen önce gelen kısa vaaz |
invitement [obsolete] n.
|
|
169 |
General |
kanıtlar sunulmadan önce verilen hüküm |
forejudgement [obsolete] n.
|
|
170 |
General |
kanıtlar sunulmadan önce verilen hüküm |
forejudgment n.
|
|
171 |
General |
kanıtlar sunulmadan önce verilen hüküm |
forejudgement n.
|
|
172 |
General |
bölge veya alanın kendine ait olanları basmadan önce kullandığı posta pulu |
forerunner n.
|
|
173 |
General |
tanıtılmadan önce yatı saklamak için gerilen bir astar türü |
petticoat n.
|
|
174 |
General |
önce gelme |
precession n.
|
|
175 |
General |
önce çiçeklenme |
precocity n.
|
|
176 |
General |
birinden daha önce vefat etme |
predecease n.
|
|
177 |
General |
(iskoçya kilisesinde) ilahiye başlamadan önce yapılan açılış yorumu |
preface n.
|
|
178 |
General |
(fotoğraf) ışığa duyarsızlaştırılmadan önce gerçekleştirilen uygulama |
prefixation n.
|
|
179 |
General |
önce davranma |
premotion n.
|
|
180 |
General |
önce davranma |
premovement n.
|
|
181 |
General |
(yer veya tür adı) isimden önce gelen öge |
prenomen n.
|
|
182 |
General |
vaktinden önce piyasaya çıkarma |
prerelease n.
|
|
183 |
General |
filmi gösterime gireceği tarihten önce oynatma |
prerelease n.
|
|
184 |
General |
önce oy kullanma hakkı |
prerogative n.
|
|
185 |
General |
bir şeyin gerçek bilgisine sahip olmadan önce oluşan fikir veya görüş |
presentiment n.
|
|
186 |
General |
esas eğlenceden önce izletilen ikincil önemdeki gösteri |
preshow n.
|
|
187 |
General |
(dikmeden önce) bitki köklerini balçık çamura bulama |
puddling n.
|
|
188 |
General |
kaka yapmadan önce şekerleme yapma |
nappy poo n.
|
|
189 |
General |
önce gelme |
prevenance n.
|
|
190 |
General |
önce gelme |
prevenience n.
|
|
191 |
General |
insan davranışından önce olma |
prevenience n.
|
|
192 |
General |
(tiyatro) piyesin resmi olarak gösterileceği ilk geceden önce halka açık sahnelenmesi |
prevue n.
|
|
193 |
General |
insanoğlundan önce dünya'da başka bir uygarlığın yaşadığını öne süren hipotez |
silurian hypothesis n.
|
|
194 |
General |
temel nota veya tondan önce gelen ufak süsleme notası |
beat [obsolete] n.
|
|
195 |
General |
yapısal bir parçanın eğri kısmını kesmeden önce malzeme üzerine yerleştirme işlemi |
spiling n.
|
|
196 |
General |
tohumu daha önce ekilmiş tohum üzerine ekme |
supersemination [obsolete] n.
|
|
197 |
General |
gece uyumadan önce atıştırılan yemek |
supper n.
|
|
198 |
General |
gece uyumadan önce bir şeyler atıştırılan zaman dilimi |
suppertime n.
|
|
199 |
General |
esas gösteriden önce performans sergileyen sanatçı |
support act n.
|
|
200 |
General |
kısa süre önce |
yesterday n.
|
|
201 |
General |
herkesten önce ele geçirmek |
preempt v.
|
|
202 |
General |
hafif idman yapmak (yarışmadan önce) |
warm up v.
|
|
203 |
General |
önce davranmak |
precede v.
|
|
204 |
General |
önce gelmek |
take precedence of v.
|
|
205 |
General |
tarttırmak (uçağa binmeden önce bagajı) |
weigh in v.
|
|
206 |
General |
teslim almadan önce parasını ödemek |
pay in advance v.
|
|
207 |
General |
-den önce gelmek |
precede v.
|
|
208 |
General |
çalıştırmadan önce pompanın içine su akıtmak |
prime a pump v.
|
|
209 |
General |
daha önce savunduğunun tersini savunmaya başlamak |
reverse oneself on v.
|
|
210 |
General |
son bir hazırlık yapmak (konserden/temsilden önce) |
warm up v.
|
|
211 |
General |
yarıştan önce tartılmak (cokey) |
weigh out v.
|
|
212 |
General |
başlanması gereken zamandan önce başlamak |
jump the gun v.
|
|
213 |
General |
önce gelmek |
predate v.
|
|
214 |
General |
önce olmak |
have the precedence v.
|
|
215 |
General |
önce gelmek |
forego v.
|
|
216 |
General |
önce davranmak |
forestall v.
|
|
217 |
General |
önce davranmak |
take precedence of v.
|
|
218 |
General |
önce tartılmak |
weigh in v.
|
|
219 |
General |
önce davranmak |
anticipate v.
|
|
220 |
General |
birinden önce ölmek |
predecease v.
|
|
221 |
General |
işi hayatından önce gelmek |
one's work dominate one's life v.
|
|
222 |
General |
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek |
submit a bid v.
|
|
223 |
General |
önce olmak |
anticipate v.
|
|
224 |
General |
-den önce davranmak |
anticipate v.
|
|
225 |
General |
-den önce gitmek |
go ahead of v.
|
|
226 |
General |
-den önce gelmek |
take precedence of v.
|
|
227 |
General |
daha önce var olmak |
pre-exist v.
|
|
228 |
General |
-den daha önce gelmek |
predate v.
|
|
229 |
General |
önce davranıp engellemek |
forestall v.
|
|
230 |
General |
önce ölmek |
die earlier than v.
|
|
231 |
General |
birinden önce ölmek |
die before v.
|
|
232 |
General |
daha önce ölmek |
die before v.
|
|
233 |
General |
daha önce ölmek |
die earlier than v.
|
|
234 |
General |
daha önce ölmek |
predecease v.
|
|
235 |
General |
birinden önce ölmek |
die earlier than v.
|
|
236 |
General |
yemeklerden önce ve sonra dua etmek |
say grace v.
|
|
237 |
General |
vaktinden önce varmak |
get there ahead of time v.
|
|
238 |
General |
vaktinden önce varmak |
arrive ahead of time v.
|
|
239 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
show up ahead of time v.
|
|
240 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
get there ahead of time v.
|
|
241 |
General |
(söylenenden/beklenenden/duyurulan zamandan) önce gelmek/varmak/ulaşmak |
arrive ahead of time v.
|
|
242 |
General |
önce gelmek |
rank in priority v.
|
|
243 |
General |
kazadan önce ölmek |
die before the accident v.
|
|
244 |
General |
patlamadan iki saat önce öldürülmek |
be killed two hours before the explosion v.
|
|
245 |
General |
görevine beklenenden bir hafta önce başlamak |
take up one’s post a week earlier than expected v.
|
|
246 |
General |
vadedeki parayı tarihinden önce bozdurmak/çekmek |
withdraw the money before the maturity date v.
|
|
247 |
General |
daha önce var olmak |
preexist v.
|
|
248 |
General |
herkesten önce ele geçirmek |
pre-empt v.
|
|
249 |
General |
sanki daha önce yaşamış gibi hissetmek |
feel like she(he's had it before v.
|
|
250 |
General |
eti yuvarlak biçimde sarıp pişirmeden önce iple bağlamak |
collar beef v.
|
|
251 |
General |
öldürülmeden önce düşmana maksimum zararı vermek |
sell one's life dearly v.
|
|
252 |
General |
önce davranmak |
lead the way v.
|
|
253 |
General |
tarlayı ekimden önce üç kez sürmek |
trifallow [obsolete] v.
|
|
254 |
General |
tarlayı ekimden önce üç kez sürmek |
thrifallow [obsolete] v.
|
|
255 |
General |
tarlayı ekimden önce üç kez sürmek |
thryfallow [obsolete] v.
|
|
256 |
General |
borcu vade tarihinden önce ödemek |
anticipate v.
|
|
257 |
General |
kitabı yeniden ciltlemeden önce eskimiş yapısını çıkarmak |
pull v.
|
|
258 |
General |
bir şeyden (bayram, özel günü gibi) önce gelmek |
eve v.
|
|
259 |
General |
(kauçuğu) diğer malzemelerle karıştırmadan önce, daha yumuşak ve biçimlenebilir hale getirmek için makinede işlemek |
masticate v.
|
|
260 |
General |
önce bir yöne sonra tersine doğru hareket etmek |
move back and forth v.
|
|
261 |
General |
(sinyali) aktarımdan önce sıkıştırıp sonrasında genişletmek |
compand v.
|
|
262 |
General |
daha önce bulunulan yerden çıkmak |
dislodge v.
|
|
263 |
General |
avlanma sırasında bir engelde durup atılmadan önce göz gezdirmek |
crane v.
|
|
264 |
General |
gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenmek |
lie in state v.
|
|
265 |
General |
(deriyi) yüzmeden önce nemlendirmek |
sammy v.
|
|
266 |
General |
(deriyi) yüzmeden önce nemlendirmek |
sammie v.
|
|
267 |
General |
cinsel ilişkiden önce oynaşmak |
foreplay v.
|
|
268 |
General |
daha önce gerçekleştirmek |
precede v.
|
|
269 |
General |
bir şeyden önce gerçekleştirmek |
precede v.
|
|
270 |
General |
(film veya film rulosunu) kullanmadan önce kameraya yerleştirmek |
pre-expose v.
|
|
271 |
General |
(motoru) çalıştırmadan önce ısıtmak |
preheat v.
|
|
272 |
General |
(yazılımı) satmadan önce bilgisayara yüklemek |
preinstall v.
|
|
273 |
General |
(yazılımı) satmadan önce bilgisayara yüklemek |
pre-install v.
|
|
274 |
General |
herkesten önce çağırmak |
preinvite v.
|
|
275 |
General |
(bomba veya torpil) vaktinden önce patlamak |
premature v.
|
|
276 |
General |
önce davranmak |
premove v.
|
|
277 |
General |
önce davranmak |
preoccupate [obsolete] v.
|
|
278 |
General |
herkesten önce işgal etmek |
preoccupy v.
|
|
279 |
General |
başka bir olay gerçekleşmeden önce (bir şeyi) bir yere yerleştirmek |
preposition v.
|
|
280 |
General |
(radyo veya tv programını) yayından önce kaydetmek |
prerecord v.
|
|
281 |
General |
(müziği, ses efektlerini) çekimden önce kaydetmek |
prerecord v.
|
|
282 |
General |
(filmi, tv programını) genel gösterimden veya yayınlanmadan önce izlemek |
prescreen v.
|
|
283 |
General |
resmi cezadan önce hüküm vermek |
presentence v.
|
|
284 |
General |
(bir bitkiyi dikmeden önce) köklerini ince çamura bulamak |
puddle v.
|
|
285 |
General |
(vücut geliştirme) yarışmadan önce yağ ve su ağırlığını azaltmak |
shred v.
|
|
286 |
General |
önce olmak |
prevene v.
|
|
287 |
General |
önce davranmak |
prevene v.
|
|
288 |
General |
önce gelmek |
prevene v.
|
|
289 |
General |
önce davranmak |
prevent [obsolete] v.
|
|
290 |
General |
genel sunuştan önce görmek |
preview v.
|
|
291 |
General |
genel sunuştan önce göstermek |
preview v.
|
|
292 |
General |
kullanmadan önce ısıtmak |
prewarm v.
|
|
293 |
General |
kullanmadan önce sarmak |
prewrap v.
|
|
294 |
General |
vermeden önce sarmak |
prewrap v.
|
|
295 |
General |
daha önce ulaşmak |
beat v.
|
|
296 |
General |
hedefi önce vurmak |
beat v.
|
|
297 |
General |
daha önce başlamak |
beat v.
|
|
298 |
General |
(konserde) esas gösteriden önce sergilemek |
support v.
|
|
299 |
General |
daha önce söylenilen |
aforesaid adj.
|
|
300 |
General |
muhterem (katedral dekanının isminden önce kullanılan unvan) |
the very reverend adj.
|
|
301 |
General |
zamanından önce olan |
precipitated adj.
|
|
302 |
General |
daha önce anlatılan |
aforementioned adj.
|
|
303 |
General |
daha önce adı geçen |
abovementioned adj.
|
|
304 |
General |
çağlar önce |
eonian adj.
|
|
305 |
General |
vaktinden önce yetişmiş |
precocious adj.
|
|
306 |
General |
sayın (papazın isminden önce kullanılan unvan) |
the reverend adj.
|
|
307 |
General |
daha önce belirtilen |
aforementioned adj.
|
|
308 |
General |
çok uzun müddet önce |
eonian adj.
|
|
309 |
General |
daha önce sözü edilen |
abovementioned adj.
|
|
310 |
General |
zamanından önce |
precipitate adj.
|
|
311 |
General |
daha önce adı geçen |
above-mentioned adj.
|
|
312 |
General |
zamanından önce |
premature adj.
|
|
313 |
General |
önce gelen |
antecedent adj.
|
|
314 |
General |
zamanından önce olan |
premature adj.
|
|
315 |
General |
zamanından önce gelişen |
premature adj.
|
|
316 |
General |
daha önce adı geçenler |
abovementioned adj.
|
|
317 |
General |
pek muhterem (başpiskoposun isminden önce kullanılan unvan) |
the most reverend adj.
|
|
318 |
General |
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) |
naturalized adj.
|
|
319 |
General |
bir (ünlülerden önce) |
an adj.
|
|
320 |
General |
önce gelen |
preceding adj.
|
|
321 |
General |
zamanından önce |
preterm adj.
|
|
322 |
General |
öğleden önce |
ante meridiem adj.
|
|
323 |
General |
öğleden önce |
a/m adj.
|
|
324 |
General |
daha önce söylenilen |
forenamed adj.
|
|
325 |
General |
daha önce tartışılmış |
discussed earlier adj.
|
|
326 |
General |
kısa bir süre önce kullanıma açılan |
recently opened up for use adj.
|
|
327 |
General |
daha önce belirtilen |
foregoing adj.
|
|
328 |
General |
savaştan önce |
ante-bellum adj.
|
|
329 |
General |
-den önce olan |
antecedent to adj.
|
|
330 |
General |
daha önce sözü edilen |
above-mentioned adj.
|
|
331 |
General |
daha önce belirtilen |
afore-mentioned adj.
|
|
332 |
General |
-den önce gelmiş |
preceded adj.
|
|
333 |
General |
-den önce gelen |
preceded adj.
|
|
334 |
General |
daha önce yapılan |
twice-told adj.
|
|
335 |
General |
daha önce anlatılan |
twice-told adj.
|
|
336 |
General |
vaktinden önce olan |
untimely adj.
|
|
337 |
General |
zamanından önce |
untimely adj.
|
|
338 |
General |
zaman olarak önce gelen |
antecedent adj.
|
|
339 |
General |
daha önce sözü edilen/edilmiş |
beforementioned adj.
|
|
340 |
General |
daha önce/yukarıda bahsedilen/verilen/sözü edilen |
beforementioned adj.
|
|
341 |
General |
daha önce/yukarıda bahsedilen/verilen/sözü edilen |
aforecited adj.
|
|
342 |
General |
tadil edilmeden önce |
preamended adj.
|
|
343 |
General |
daha önce söylenen |
aforecited adj.
|
|
344 |
General |
daha önce belirtilen |
aforesaid adj.
|
|
345 |
General |
önce alma hakkı olan |
preemptible adj.
|
|
346 |
General |
daha önce yaşamadığı bir iklim ve doğa ortamına getirilen ve orada yaşamaya devam eden (canlı) |
naturalised adj.
|
|
347 |
General |
daha önce çok sayıda doğum yapmış |
multiparous adj.
|
|
348 |
General |
daha önce bahsedilen |
forementioned adj.
|
|
349 |
General |
daha önce belirtilen |
forementioned adj.
|
|
350 |
General |
uzun zaman önce terk edilmiş |
long-abandoned adj.
|
|
351 |
General |
öğleden önce meydana gelen |
antemeridian adj.
|
|
352 |
General |
öğleden önce olan |
antemeridian adj.
|
|
353 |
General |
dünyanın oluşmasından önce |
antemundane adj.
|
|
354 |
General |
varlıktan önce |
antemundane adj.
|
|
355 |
General |
daha önce belirtilen |
abovesaid adj.
|
|
356 |
General |
daha önce bahsi geçen, değinilen |
abovesaid adj.
|
|
357 |
General |
daha önce sözü edilen/edilmiş |
prementioned adj.
|
|
358 |
General |
çağlar önce |
aeonian adj.
|
|
359 |
General |
çok uzun müddet önce |
aeonian adj.
|
|
360 |
General |
daha önce belirtilen |
aforegoing adj.
|
|
361 |
General |
daha önce sözü edilen |
above adj.
|
|
362 |
General |
daha önce kullanılmış (madde) |
nonvirgin adj.
|
|
363 |
General |
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün |
nearly-new adj.
|
|
364 |
General |
evlenmeden önce …. olarak bilinen |
née adj.
|
|
365 |
General |
evlenmeden önce …. olarak bilinen |
nee adj.
|
|
366 |
General |
daha önce suistimale uğramış olan |
once abused adj.
|
|
367 |
General |
önce gelen |
antecedaneous [obsolete] adj.
|
|
368 |
General |
akşam yemeğinden önce |
anteprandial adj.
|
|
369 |
General |
bir şeyden önce olmayan |
unprevented adj.
|
|
370 |
General |
birliklerin bir harekata katılmak üzere araca binmeden önce toplanmaları için kullanılan (karargah veya saha) |
marshalling adj.
|
|
371 |
General |
daha önce |
lower adj.
|
|
372 |
General |
yayınlanmadan önce hakem değerlendirmesine gönderilen |
oblatum adj.
|
|
373 |
General |
(avcı) daha önce avlanmamış |
green adj.
|
|
374 |
General |
(tahıl) hasattan önce filizlenmiş |
grown adj.
|
|
375 |
General |
inşa edilmeden önce planlarına göre değerlendirilen (yeni bina) |
off-plan adj.
|
|
376 |
General |
ertesi sabahtan önce biten |
overnight adj.
|
|
377 |
General |
uzun zaman önce kurulmuş |
old-established adj.
|
|
378 |
General |
yansımasından önce giren |
incidental adj.
|
|
379 |
General |
ölümden hemen önce söylenen |
dying adj.
|
|
380 |
General |
ölmeden biraz önce ortaya çıkan |
dying adj.
|
|
381 |
General |
resmen doğrulanmadan önce kabullenilmiş |
conceded adj.
|
|
382 |
General |
ilk önce başvurulan |
first-line adj.
|
|
383 |
General |
daha önce bahsedilen |
forecited adj.
|
|
384 |
General |
daha önce alıntılanmış |
forecited adj.
|
|
385 |
General |
daha önce olan |
forehand [obsolete] adj.
|
|
386 |
General |
öğleden önce |
forenoon adj.
|
|
387 |
General |
öğleden önce için |
forenoon adj.
|
|
388 |
General |
daha önce atıfta bulunulmuş |
forequoted adj.
|
|
389 |
General |
daha önce anlatılan |
forerecited adj.
|
|
390 |
General |
daha önce akla gelen |
foreremembered adj.
|
|
391 |
General |
önce giden |
foreright adj.
|
|
392 |
General |
ilk önce doğan |
primigenial adj.
|
|
393 |
General |
vaktinden önce gelişmiş |
precoce [obsolete] adj.
|
|
394 |
General |
beklenenden önce gelen |
precocious adj.
|
|
395 |
General |
temastan önce gerçekleşen |
precontact adj.
|
|
396 |
General |
temastan önce uygulanan |
precontact adj.
|
|
397 |
General |
temastan önce yapılan |
precontact adj.
|
|
398 |
General |
krizden önce var olan |
precrisis adj.
|
|
399 |
General |
krizden önce görülen |
precrisis adj.
|
|
400 |
General |
eleştiri safhasından önce gelen |
precritical adj.
|
|
401 |
General |
eleştiri evresinden önce gelen |
precritical adj.
|
|
402 |
General |
gün doğmadan önce gelişen |
predawn adj.
|
|
403 |
General |
şafaktan önce görülen |
predawn adj.
|
|
404 |
General |
ölümden önce gelişen |
predeath adj.
|
|
405 |
General |
ölmeden önce ile ilgili |
predeath adj.
|
|
406 |
General |
çekişmeden önce meydana gelen |
predebate adj.
|
|
407 |
General |
çekişmeden önce gerçekleştirilen |
predebate adj.
|
|
408 |
General |
ayrılmadan önce yapılan |
predeparture adj.
|
|
409 |
General |
gelişimden önce gerçekleşen |
predevelopment adj.
|
|
410 |
General |
taslaktan önce düzenlenen |
predraft adj.
|
|
411 |
General |
taslaktan önce oluşturulan |
predraft adj.
|
|
412 |
General |
kurumadan önce olan |
predry adj.
|
|
413 |
General |
alaca karanlıktan önce olan |
predusk adj.
|
|
414 |
General |
gün batmadan önce olan |
predusk adj.
|
|
415 |
General |
var olmadan önce gelen |
preexistent adj.
|
|
416 |
General |
satılmadan veya dağıtılmadan önce kaplanan |
prefinished adj.
|
|
417 |
General |
satılmadan veya dağıtılmadan önce işlem uygulanan |
prefinished adj.
|
|
418 |
General |
satılmadan önce perdahlanan |
prefinished adj.
|
|
419 |
General |
yangın çıkmadan önce meydana gelen |
prefire adj.
|
|
420 |
General |
göreve başlamadan önce gerçekleşen |
preinaugural adj.
|
|
421 |
General |
göreve başlamadan önce gerçekleşen |
preinduction adj.
|
|
422 |
General |
evlenmeden önce gerçekleşen |
premarriage adj.
|
|
423 |
General |
bin yıldan önce gelen |
premillennial adj.
|
|
424 |
General |
(biyolojik adlandırmalarda) daha önce kullanılmış |
preoccupied adj.
|
|
425 |
General |
yörüngeye girmeden önce meydana gelen |
preorbital adj.
|
|
426 |
General |
performanstan önce gerçekleşen |
preperformance adj.
|
|
427 |
General |
kararlaştırılan zamandan önce gelen |
prepunctual adj.
|
|
428 |
General |
revizyonizmden önce gelen |
prerevisionist adj.
|
|
429 |
General |
önce oy verme ayrıcalığı bulunan |
prerogative adj.
|
|
430 |
General |
önce büyüyen |
roody [dialect] [uk] adj.
|
|
431 |
General |
önce gelen |
preterient adj.
|
|
432 |
General |
sondan önce |
preterminal adj.
|
|
433 |
General |
sonundan önce |
preterminal adj.
|
|
434 |
General |
tiyatroya gitmeden önce gerçekleşen |
pretheatre adj.
|
|
435 |
General |
tiyatronun ortaya çıkmasından önce gelen |
pretheatre adj.
|
|
436 |
General |
tiyatroya gitmeden önce gerçekleşen |
pretheater adj.
|
|
437 |
General |
önce gelen |
prevenient adj.
|
|
438 |
General |
önce var olan |
prevenient adj.
|
|
439 |
General |
insan davranışından önce olan |
prevenient adj.
|
|
440 |
General |
önce gelen |
preventional [obsolete] adj.
|
|
441 |
General |
konum olarak önce gelen |
previous adj.
|
|
442 |
General |
zamanından önce gelişen |
previous adj.
|
|
443 |
General |
altı yıl önce yapılan |
six-year-old adj.
|
|
444 |
General |
çok uzun zaman önce |
deep in the past adj.
|
|
445 |
General |
daha önce (bir yazıda) |
above adv.
|
|
446 |
General |
kesinlikle (nitelediği sözcükten önce gelince) |
absolutely adv.
|
|
447 |
General |
ilk önce |
beforehand adv.
|
|
448 |
General |
ilk önce |
at first adv.
|
|
449 |
General |
1890'lı yıllardan önce |
before 1890's adv.
|
|
450 |
General |
güneş doğmadan önce |
before day adv.
|
|
451 |
General |
vaktinden önce |
ahead of time adv.
|
|
452 |
General |
daha önce |
afore adv.
|
|
453 |
General |
her şeyden önce |
first and foremost adv.
|
|
454 |
General |
ilk önce en önce |
in the first place adv.
|
|
455 |
General |
en önce |
in the first place adv.
|
|
456 |
General |
ilk önce |
first and foremost adv.
|
|
457 |
General |
bundan önce |
before now adv.
|
|
458 |
General |
ilk önce |
in the first instance adv.
|
|
459 |
General |
az önce |
deja adv.
|
|
460 |
General |
en önce |
first of all adv.
|
|
461 |
General |
bundan önce |
previous to this adv.
|
|
462 |
General |
bundan önce |
previously adv.
|
|
463 |
General |
deneyden önce |
a priori adv.
|
|
464 |
General |
bundan yıllar önce |
long since adv.
|
|
465 |
General |
bir an önce |
in no time adv.
|
|
466 |
General |
çok zaman önce |
a long time ago adv.
|
|
467 |
General |
bir an önce |
anon adv.
|
|
468 |
General |
hepsinden önce |
above all adv.
|
|
469 |
General |
ilk önce |
first of all adv.
|
|
470 |
General |
öğleden önce |
in the forenoon adv.
|
|
471 |
General |
bundan önce |
ere now adv.
|
|
472 |
General |
dünden bir gün önce |
the day before yesterday adv.
|
|
473 |
General |
az önce |
a short time ago adv.
|
|
474 |
General |
haftalarca önce |
weeks ago adv.
|
|
475 |
General |
ilk önce |
in the first place adv.
|
|
476 |
General |
özellikle her şeyden önce |
above all adv.
|
|
477 |
General |
uzun bir süre önce |
a long time ago adv.
|
|
478 |
General |
bir an önce |
as soon as possible adv.
|
|
479 |
General |
biraz önce |
a little while ago adv.
|
|
480 |
General |
-den önce |
just before adv.
|
|
481 |
General |
bundan önce |
heretofore adv.
|
|
482 |
General |
ilk önce |
begin with adv.
|
|
483 |
General |
her şeyden önce |
first of all adv.
|
|
484 |
General |
hepsinden önce |
first of all adv.
|
|
485 |
General |
bundan önce |
ere this adv.
|
|
486 |
General |
belirtilen zamandan çok önce veya çok sonra |
long adv.
|
|
487 |
General |
öğleden önce |
a.m. adv.
|
|
488 |
General |
bir süre önce |
quite a while ago adv.
|
|
489 |
General |
epeyce önce |
quite a while ago adv.
|
|
490 |
General |
bir hayli zaman önce |
quite a while ago adv.
|
|
491 |
General |
epey önce |
quite a while ago adv.
|
|
492 |
General |
hafta önce |
weeks ago adv.
|
|
493 |
General |
milattan önce |
before christ adv.
|
|
494 |
General |
günümüzden önce |
before present day adv.
|
|
495 |
General |
günümüzden binlerce yıl önce |
thousands years ago adv.
|
|
496 |
General |
günümüzden binlerce yıl önce |
thousands of years now adv.
|
|
497 |
General |
günümüzden binlerce yıl önce |
thousands of years ago adv.
|
|
498 |
General |
şafaktan önce |
before sunrise adv.
|
|
499 |
General |
düşmanından önce saldırarak |
preemptively adv.
|
|
500 |
General |
birkaç yıl önce |
a few years ago adv.
|
|