uygun! - Türkisch Englisch Wörterbuch

uygun!

Bedeutungen von dem Begriff "uygun!" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
British Slang
uygun! furry muff! expr.
uygun! fairy snuff! expr.
uygun! hairy muff! expr.

Bedeutungen, die der Begriff "uygun!" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
uygun zaman convenience n.
Please do the work at your own convenience.
Lütfen bu işi kendi uygun zamanınızda yapın.

More Sentences
uygun olmak suit v.
Therefore some people want to accept the advice of ICES only when it suits.
Bu nedenle bazı insanlar ICES'in tavsiyelerini sadece uygun olduğunda kabul etmek istiyor.

More Sentences
uygun fit adj.
My manager told me I was fit for the job.
Müdürüm bana bu işe uygun olduğumu söyledi.

More Sentences
uygun proper adj.
I don't think it's proper for me to turn her down.
Onu geri çevirmemin uygun olacağını sanmıyorum.

More Sentences
uygun olmayan inappropriate adj.
If your orchid has yellowish leaves, it means that it was placed in inappropriate location.
Orkidenizin yaprakları sararmışsa, uygun olmayan bir yere yerleştirilmiş demektir.

More Sentences
modaya uygun fashionable adj.
I always try to wear fashionable clothes.
Ben her zaman modaya uygun kıyafetler giymeye çalışırım.

More Sentences
uygun appropriate adj.
It is not appropriate to speak here about the fundamental issue.
Burada temel mesele hakkında konuşmak uygun değildir.

More Sentences
uygun convenient adj.
It is more convenient and it is less costly, both financially and politically, than deportation.
Sınır dışı etmekten daha uygundur ve hem mali hem de siyasi açıdan daha az maliyetlidir.

More Sentences
uygun favorable adj.
I availed myself of this favorable opportunity.
Bu uygun fırsattan yararlandım.

More Sentences
uygun suitable adj.
This van is suitable for a crowded family.
Bu minibüs kalabalık bir aile için uygun.

More Sentences
uygun bir şekilde properly adv.
The challenge, of course, is to properly coordinate consumer policy and the completion of the internal market.
Buradaki zorluk elbette tüketici politikası ile iç pazarın tamamlanmasını uygun bir şekilde koordine etmektir.

More Sentences
General
uygun olma fit n.
I don't think Tom is fit for the job.
Tom'un bu iş için uygun olduğunu sanmıyorum.

More Sentences
uygun kapasite appropriate capacity n.
It must fulfil specific missions using appropriate capacities and arms.
Uygun kapasite ve silahları kullanarak belirli görevleri yerine getirmelidir.

More Sentences
uygun match n.
I'm no match for Tom.
Tom için uygun değilim.

More Sentences
uygun koşul suitable condition n.
The ?U has insisted that suitable conditions for these people to return to and live in must be provided in advance.
BM, bu insanların geri dönmeleri ve yaşamaları için uygun koşulların önceden sağlanması gerektiğinde ısrar etmiştir.

More Sentences
uygun bir zaman a convenient time n.
Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.
Tom habersiz döndüğünde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.

More Sentences
uygun zaman appropriate time n.
That will be the appropriate time to make any changes to the list of projects or the funding conditions.
Bu, proje listesinde ya da finansman koşullarında herhangi bir değişiklik yapmak için uygun zaman olacaktır.

More Sentences
uygun hale getirmek tailor v.
We must tailor the appropriations to the Commission's implementation capacity.
Ödenekleri Komisyon'un uygulama kapasitesine uygun hale getirmeliyiz.

More Sentences
uygun düşmek apply v.
"Thoughtful" is not a term that could be applied to her behavior.
"Düşünceli" onun davranışlarına uygun düşebilecek bir terim değil.

More Sentences
uygun olmak correspond v.
What we need to do is to ensure that our representation is worthy and corresponds to reality.
Yapmamız gereken şey, temsilimizin değerli ve gerçeğe uygun olmasını sağlamaktır.

More Sentences
uygun olmak (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) fit in v.
This spending must fit in with the policy of targeted poverty reduction.
Bu harcamalar, hedeflenen yoksulluğun azaltılması politikasına uygun olmalıdır.

More Sentences
uygun olmak agree v.
I ate something that didn't agree with me.
Bana uygun olmayan bir şey yedim.

More Sentences
uygun olmak match v.
The resulting adjustments to match the front loading in 2002 need to be made.
Sonuç olarak 2002'deki ön yüklemeye uygun ayarlamaların yapılması gerekmektedir.

More Sentences
uygun olmak be equal to v.
My boss doesn't think I am equal to the job.
Patronum benim işe uygun olduğumu düşünmüyor.

More Sentences
uygun görmek see fit to v.
The EC Court of Auditors has not seen fit to recommend it.
AT Sayıştayı bu konuda tavsiyede bulunmayı uygun görmemiştir.

More Sentences
uygun olmak be suitable v.
Would that be suitable?
Uygun olur muydu?

More Sentences
uygun görmek see fit v.
To combine, as one sees fit, martial law with something alleged to be criminal law is utterly intolerable.
Birinin uygun gördüğü gibi, sıkıyönetimi ceza hukuku olduğu iddia edilen bir şeyle birleştirmek tamamen kabul edilemez.

More Sentences
uygun görmek think fit v.
Do as you think fit.
Nasıl uygun görüyorsan öyle yap.

More Sentences
uygun olmak comply with v.
The treatment of catering waste must, of course, comply with appropriately high sterilisation standards.
Yemek atıklarının işlenmesi elbette uygun şekilde yüksek sterilizasyon standartlarına uygun olmalıdır.

More Sentences
uygun olmak suit v.
This is a European value which, I believe, is appropriate and which suits us very well.
Bu, bence uygun olan ve bize çok yakışan bir Avrupa değeridir.

More Sentences
Common Usage
uygun görmemek disapprove v.
uygun bulmak approve v.
uygun gelmek suit v.
mevsime uygun seasonable adj.
uygun olmayan improper adj.
akla uygun sensible adj.
General
uygun olmama inaptitude n.
tedavinin uygun olmaması contraindication n.
uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme culture n.
internette birçok kullanıcıya gönderilen uygun olmayan ya da istenmeyen mesajlar spam n.
ev hayatı için uygun hale getir make fit for domestic life n.
uygun adım yürüyen kimse marcher n.
kızak için uygun yokuş coast n.
uygun bulma approval n.
uygun adım step n.
uygun bulan endorsor n.
uygun yer niche n.
uygun eş match n.
uygun görülmeme inadmissibility n.
uygun adım yürüyüş pace n.
uygun görme approval n.
uygun hale getirme tailoring n.
uygun zaman leisure n.
uygun olma suitability n.
uygun bulma endorsing n.
uygun olmama unsuitability n.
uygun olmayış inapplicability n.
uygun zaman occasion n.
uçağın yolcu kabininde taşınmaya uygun küçük çanta cabin bag n.
uygun olma eligibility n.
uygun bulmama disapprobation n.
uygun zamanı kollayan kimse temporizer n.
yahudi inançlarına uygun olarak hazırlama koshering n.
uygun olmama inapplicability n.
sağlığa uygun bir duruma getirme sanitation n.
yatak çarşafı yapmaya uygun kumaş sheeting n.
uygun hale getiren equipper n.
uygun bulma approbation n.
uygun durum opportunity n.
uygun olmama inadaptability n.
uygun kayıt legitimate record n.
uygun olma conforming n.
modaya uygun olma modishness n.
bulunduğu yere hiç uygun olmayan kimse a round peg in a square hole n.
ahlaka uygun kılma ethicizing n.
uygun rüzgar fair wind n.
kanal veya su taşımacılığına uygun ırmağa paralel ve mavnaları halatla çeken atların kullandığı yol tow path n.
uygun gelmeyiş misfit n.
kurallara uygun ama haksız kazanma gamesmanship n.
uygun adımla yürüyüş march n.
bir şeye uygun olarak hareket etme acting on n.
uygun zaman psychologic moment n.
yolcuların etrafı seyretmelerine uygun, geniş pencereli vagon observatin car n.
uygun zaman time n.
uygun olmama inappropriateness n.
uygun görme sanction n.
ahlaka uygun kılma ethicising n.
tesviye hatlarına uygun sürüm (arsa vb) contour plowing n.
uygun olmama inconvenience n.
adaba uygun olma decorum n.
aslına uygun bir kopya a true copy n.
uygun olma fitness n.
en uygun durum optimum n.
kilise prensip veya usullerine uygun şekilde olma ecclesiasticalness n.
uygun olma accordance n.
uygun zamanı kollama temporisation n.
uygun ortam backdrop n.
en uygun şekle getirme optimization n.
uygun görmeme disapproval n.
en uygun best fit n.
ahlaka uygun olmama nonethicalness n.
uygun hale getirme habilitation n.
uygun teknoloji appropriate technology n.
uygun maliyeti olan cost efficiency n.
uygun maliyetlilik cost efficiency n.
işyerine uygun rahat giyim business casual n.
işyerine uygun rahat giyim smart casual n.
en uygun zaman high time n.
uygun zaman psychological moment n.
uygun fiyat affordable price n.
uygun iş proper job n.
yasaya uygun legal compliance n.
akla uygun kılma rationalization n.
uygun görme concurrence n.
uygun bulma countenance n.
uygun davranış decorum n.
uygun gelme fit n.
yasaya uygun olarak alınması gereken para legal-tender n.
aslına uygun letter-perfect n.
uygun fiyat fair price n.
en uygun zamanda yapma timing n.
amerikan engelliler yasası'nın koştuğu şartlara uygun oda ada room n.
cepte taşınmaya uygun içki şişesi flask n.
uygun çift matched-pair n.
örneğe en uygun samples of something similar n.
küçük kayıkların seyrine uygun nispeten küçük nehir ve sular boatable waters n.
uygun tavır correct etiquette n.
uygun olan zamanda gerçekleştirmeme unpunctuality n.
uygun olma propriety n.
uygun olma correctitude n.
uygun olma properness n.
uygun görme discretion n.
bir kelime veya ifadeyi uygun bir bağlama yerleştirme contextualization n.
bir kelime veya ifadeyi uygun bir bağlama yerleştirme contextualisation n.
uygun pozisyon proper position n.
uygun pozisyon appropriate position n.
uygun hız convenient speed n.
uygun sürat convenient speed n.
uygun koşul appropriate condition n.
uygun şart proper condition n.
uygun şart suitable condition n.
uygun koşul proper condition n.
uygun şart appropriate condition n.
uygun koşul convenience n.
uygun koşullar appropriate conditions n.
uygun koşullar suitable conditions n.
uygun şart convenience n.
uygun şartlar proper conditions n.
uygun şartlar appropriate conditions n.
uygun şartlar suitable conditions n.
uygun koşullar proper conditions n.
uygun davranış appropriate behaviour n.
uygun davranış proper conduct n.
uygun olmama unfeasibility n.
uygun olmama infeasibility n.
islami usullere uygun kesim halal slaughtering n.
uygun olmayan eleman/parça/öğe non-conforming element n.
daha uygun koşul more suitable condition n.
daha uygun koşul more favorable condition n.
uygun politika appropriate policy n.
uygun ilaç suitable medicine n.
uygun bir zaman a suitable time n.
uygun motor proper engine n.
uygun motor appropriate engine n.
uygun motor suitable engine n.
evlilik için uygun olma marriageability n.
uygun olmama inconveniency n.
gelişim gereklerine uygun uygulama developmentally appropriate practice n.
gelişimsel bakımdan uygun uygulama developmentally appropriate practice n.
gelenek ve kurallara uygun davranış conformity n.
kelime ritmine uygun recitative n.
uygunsuz/uygun olmayan (davranış) bad form n.
uygun/doğru olan hareket proper action n.
modaya uygun elbise fashionable dress n.
modaya uygun kıyafet fashionable dress n.
uygun işaret appropriate sign n.
en uygun çözüm the most suitable solution n.
(genelde iş adamlarının giydiği) modaya uygun/şık takım elbise power suit n.
en uygun seviye optimum level n.
uygun sonuç çıkartma teorisi correspondent inference theory n.
uygun ortam backcloth n.
uygun bulma consent n.
uygun fiyat convenient price n.
uygun fiyat appropriate price n.
uygun zamanı kollama temporization n.
en uygun şekle getirme optimisation n.
uygun zamanı kollayan kimse temporiser n.
akla uygun kılma rationalisation n.
uygun yol convenient way n.
toplumsal kurallara uygun davranış common courtesy n.
uygun deterjan suitable detergent n.
eğitime uygun çevre learning-friendly environment n.
uygun/ucuz fıyat budget price n.
tasarıma veya temaya uygun kapı statement door n.
en uygun seviyeye getirme optimisation n.
en uygun seviyeye getirme optimization n.
uygun hareket tarzı proper course of action n.
bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması one-world n.
fiyatı uygun elbiseler affordable dresses n.
uygun fiyatlı giysiler affordable clothes n.
uygun fiyatlı giysiler affordable dresses n.
fiyatı uygun giysiler affordable clothes n.
fiyatı uygun elbiseler affordable clothes n.
fiyatı uygun giysiler affordable dresses n.
uygun fiyatlı elbiseler affordable dresses n.
uygun fiyatlı elbiseler affordable clothes n.
engellilere uygun duş roll-in-shower n.
içmeye uygun şişe drinking bottle n.
uygun meslek suitable job n.
uygun meslek suitable occupation n.
uygun meslek suitable profession n.
uygun teknik belge appropriate technical document n.
uygun ürün appropriate product n.
gösterilmeye uygun hale getirme spectacularization n.
bir kelimenin veya ifadenin kullanıldığı duruma uygun olmaması inappropriacy n.
uygun olmayan lame n.
eldiven ve ayakkabı yapımına uygun yumuşak koyun derisi cabretta n.
ayıp/çirkin şeylerin daha uygun/usturuplu şekilde söylenmesi euphemism n.
uygun maliyet affordability n.
uygun olma adaptedness n.
uygun olma adaptness n.
edebi kanona uygun olma canonicity n.
okunmaya uygun şey read n.
elde taşınacak şekilde eğitilmiş, uygun yaştaki atmaca, şahin, kartal vb. carvist n.
sıkıntılı ekonomik döneme uygun ucuz, ikinci el kıyafet giyen kimse recessionista n.
seramikte alçı kalıbının iki yarısını uygun konumda tutmaya yarayan çentik natch n.
(bir şeyin/kişinin) niteliklerine uygun mevki ya da konum niche n.
gece koşullarına uygun spor veya kamp giysisi nightgear n.
bir kişinin belirli bir sosyal hizmet için uygun olup olmadığına karar vermek için fiziksel veya sosyal koşullarının incelenmesi needs test n.
uygun zamanda meydana gelme tempestivity n.
bir karar ya da eylem için uygun zaman kairos n.
ahlaki açıdan uygun olan şeyler the good n.
uygun durum appropriate circumstance n.
uygun durum appropriate situation n.
modaya uygun olma tonishness n.
modaya uygun olma tonnishness n.
şehir hayatına uygun olma townishness n.
uygun düzenleme train n.
modaya uygun olma trendiness n.
uygun şart turn [scottish] n.
uygun bulma amen n.
beklentilere uygun biçimde manzarayı seyretme a good landfall n.
uygun oranda karıştırma attemperament n.
uygun oranda karıştırma attemperment n.
evde giymeye uygun gündelik, rahat kıyafetler loungewear n.
uygun kimse eligible n.
uygun olandan az iş yapan kimse underworker n.
uygun olmama unfittedness n.
uygun bulma indorsement n.
uygun olmama unpropitiousness n.
şehvet, aşk ve evlilik konularında hindu hukukuna uygun kurallar içeren sanskritçe bir ilim eseri kama sutra n.
ayakkabı yüzü olmaya uygun deri upper leather n.
güneşlenme veya yüzmeye uygun koşullar bathing n.
sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey kid stuff n.
kanunlara uygun hale getirme. legitimation n.
katlamaya uygun karton bending board n.
eşlik eden uygun şey besort [obsolete] n.
eşlik eden uygun kimse besort [obsolete] n.
uygun isim euonym n.
gerçeğe uygun olma veraciousness n.
seyahate uygun yol yapma sanatı viatecture n.
uygun çift match n.
(video oyunlarında) çok oyunculu bölümlerde oyuna dahil olacak uygun oyuncuların konumlandırılması matchmaking n.
bir amaca veya role uygun olma potansiyeli taşıyan kimse material n.
etik değerlere veya ahlaka uygun kültürel öğelerin veya eğlence öğelerinin listesi white list n.
etik değerlere veya ahlaka uygun kültürel öğelerin veya eğlence öğelerinin listesi whitelist n.
uygun olma hable [obsolete] n.
uygun düzeltme hack n.
kadınlara uygun olduğu düşünülen nitelikler womanhood n.
uygun bulmayan reprobater n.
uygun bulmama reprobation n.
uygun koşul mean [obsolete] n.
yeterli veya uygun miktar measure n.
yeterli veya uygun derece measure n.
uygun pay measure n.
müziğe uyarlanmaya veya şarkı haline getirilmeye uygun şiir melody n.
erkek giyimine uygun olup kadın giyimde de kullanılabilen kumaş men's wear n.
baş makale kadar önemi olmayıp gazetelerde veya haftalık yayınlarda basılan veya basılmaya uygun, popüler veya hafif içerikli edebi deneme veya makale middle n.
ne tür bir eylemin gerekli veya ilgili olduğunu belirtmek için kullanılan en uygun terim word n.
bir fikri ifade etmek için kullanılan en uygun terim word n.
uygun olma harmoniousness n.
mülkiyet haricindeki bir şeyin bir selefin isteğine uygun olarak veya olmayarak aktarıldığı kimse heir n.
cehenneme gitmeye uygun cadı hellhag n.
cehenneme gitmeye uygun kocakarı hellhag n.
çiftleşmeye uygun koşullar breeding n.
ata binmek için uygun yol bridle track [new zealand] n.
ahlaka uygun seçim high road n.
modaya uygun olma hipness n.
(gezilere katılan gençler için) denetim altında uygun fiyatlı konaklama sunan sistem hostel n.
ayna yapımına uygun düz cam mirror plate n.
uygun olmayan birleşme misalliance n.
fiyat açısından uygun olma modestness n.
harcamalar açısından uygun olma modestness n.
modaya uygun kadın elbiseleri ve şapkaları yapan ve satan kimse modist n.
modaya uygun tarz mold [obsolete] n.
sosyete bireyin kendi sosyal çevresindeki şık veya modaya uygun bir grup insan monde n.
ahlaka uygun hale getirme moralism n.
modaya uygun giyinen erkek gallant n.
modaya uygun giyinen kadın gallant n.
saklanmaya uygun yer lurking place n.
kesime uygun domuz butcher n.
uygun şekilde kutlama observance n.
(eti taze satışa uygun olmayan) hayvan chopper [australia/new zealand] n.
insanlığa uygun hareket etme decency n.
diksiyon alıştırması olarak okumaya uygun konuşma veya şiir declamation n.
uygun hareket decorum [obsolete] n.
köpek yarışına uygun köpek derby n.
uygun olmayan şey désagrément n.
dil bilgisi kurallarına uygun konuşma veya yazma şekli grammar n.
uygun konuşma tarzı grammar n.
uygun yazım tarzı grammar n.
bir taşı öğütme veya keskinleştirmeye uygun hale getiren yapısı grit n.
yemeğin yemeye uygun olmayan parçaları grit n.
kişiye en uygun durum groove n.
kişiye en uygun meslek groove n.
kişiye en uygun yaşam tarzı groove n.
kişiye en uygun hareket tarzı groove n.
flamenko dansında topukları müziğin ritmine uygun şekilde yere vurma heelwork n.
tarihselcilik teorisine uygun şekilde tarih yazma historicism n.
uygun söz hit n.
topluma uygun hale getirilmiş resim ideogram n.
inşaata uygun arsalar open spaces [uk] n.
uygun olma opportunity [obsolete] n.
katılmamayı uygun görme opt-out n.
en uygun durum optimacy n.
en uygun hale getirme optimalisation n.
en uygun hale getirme optimalization n.
en uygun hale getirilme optimization n.
en uygun hale getirilme optimization n.
en uygun hale getiren kimse optimizer n.
en uygun hale getirilme optimisation n.
en uygun hale getiren kimse optimiser n.
en uygun hale getiren kimse optimizer n.
katılmamayı uygun görme opt-out n.
uygun olmama impertinence n.
uygun olmayan şey impropriety n.
uygun olmayan hareket impropriety n.
mukayeseye uygun şey comp n.
bir iş etkinliğinin şirketin amaçları veya imajına uygun şekilde düzenlenmesi disneyfication n.
bir iş etkinliğinin şirketin amaçları veya imajına uygun hale getirilmesi disneyfication n.
uygun görmeyen kimse disprover [obsolete] n.
uygun olmayan şey infelicity n.
uygun altyapı proper infrastructure n.
uygun şartlar sağlanmış olsa gerçekleşebilecek olan durum might-have-been n.
modaya uygun renk tonları ve kombinasyonlarına ilişkin tavsiye veren kimse colorist n.
modaya uygun renk tonları ve kombinasyonlarına ilişkin tavsiye veren kimse colourist n.
uygun biri atanana kadar makamı başka birinin tutması commendam n.
uygun olma concurrentness n.
avlanmaya uygun ülke coverside n.
köpeklere uygun et dog's meat n.
köpeklere uygun et dogmeat n.
dış mekan aktivitelerine uygun olmayan hava koşulları inclementness n.
uygun malzeme veya ürün seçimi yapan işçi picker n.
ambalaj ipine uygun dikiş iğnesi pack needle n.
tabaklanmış derileri satışa uygun hale getiren işçi currier n.
uygun sanatsal yansıma felicity n.
uygun ifade felicity n.
uygun dışavurum felicity n.
uygun izlenim felicity n.
uygun olmama insalubrity n.
(genellikle uygun sembol ve kıyafetler kullanılarak) resmi yetki verme investiture n.
çocuklara uygun basit anlatım pap n.
erkek gömleğine uygun keten kumaş sarking [scotland] n.
görgü kurallarına uygun davranma savoir-vivre n.
nezaketen uygun/beklenen davranış due decorum n.
uygun koşul convenience n.
uygun zaman, fırsat convenience n.
kongre, sergi gibi etkinliklere uygun salon ve oditoryumları olan bina grubu convention centre n.
kurallara uygun davranış discipline n.
uygun bulmayan kimse discommender n.
köpeklere uygun yer doghole n.
usule uygun olma order n.
müzakere veya yasama işlerinin yürütülmesine uygun olan muntazam davranış order n.
parkta kullanmaya uygun küçük ve alçak at arabası park phaeton n.
(britanya'da) 19. yüzyılda çıkarılan bir yasayla yolculara uygun ücrete hizmet veren bir tren parliamentary n.
evlenmesi uygun görülen kimse parti n.
golf atışı çalışmak için uygun saha practice range n.
kişinin üzerinde taşımaya uygun rulo tütün prick n.
rahiplere uygun özellikler priestliness n.
belgenin uygun zaman ve yerde ibrazı presentment n.
operasyonları desteklemek için daha fazla gerekli olmayan ve başka alanlara transfer edilmeye uygun vasıtaların sökülmesi roll-up n.
bir objenin perspektife uygun temsili scenograph n.
yük beygirine yüklemek için uygun veya standart olan ağırlık seam [dialect] n.
gelişim için uygun zemin seedbed n.
sevkiyata uygun mal shipper n.
uygun adım yürüyen kimse side-wheeler n.
uygun aday suitable candidate n.
oya işine uygun ağır damasko kumaş crumbcloth n.
uygun gördüğünü seçip yapma özgürlüğü free-hand n.
uygun ifadeler proper expressions n.
aslına uygun uyarlama faithful adaptation n.
doğal, normal veya uygun yer sphere n.
spor faaliyetine uygun sportability [rare] n.
donanma için uygun olmayan askeri personel staff n.
sokak modasına uygun kıyafet streetwear n.
en uygun seviyenin altında kalan durum suboptimisation [uk] n.
en uygun seviyenin altında kalan durum suboptimization [us] n.
normlara uygun bir isteği benimseme substitution n.
uygun düşme suit n.
uygun eşleşme fitting match n.
uygun görme sympathy n.
uygun gelmek correspond with v.
bir yalancının karakterine uygun olmak lairier v.
uygun olmak pass muster v.
belirlenen süreye uygun olarak ilerlemek (bir iş) be on target v.
uygun görmemek disapprove v.
uygun olmak be all right v.
uygun düşmek be suitable v.
uygun olmak beseem v.
uygun görmek deem suitable v.
uygun olmak belong v.
uygun bir aday olduğu söylenmek (belirli bir yere) be ticketed for v.
bir işe uygun niteliklere sahip olmamak be unqualified for a job v.
uygun şartlar içinde büyümek thrive v.
uygun bir dille söylemek blazon v.
uygun olmak be cut out for v.
uygun olmak be in accordance with v.
uygun görmek approve v.
uygun görmemek frown upon something v.
uygun düşmek befit v.
uygun bulmak countenance v.
ahlaka uygun kılmak ethicize v.
uygun bulmak approve v.
bir kelime veya ifadeyi uygun bir bağlama yerleştirmek contextualize v.
uygun görmemek frown on v.
uygun düşmek suit v.
uygun gelmek wear well v.
uygun olmak apply v.
uygun sözcük ve cümlelerle ifade etmek phrase v.
kimyasal değişikliklerle daha uygun hale getirmek treat v.
uygun hale getirmek make suitable v.
tarıma uygun hale getirmek make fit for cultivation v.
uygun görmemek disapprove of something v.
uygun bulmak see fit v.
uygun hale getirmek make fit v.
uygun olmak lend itself to v.
uygun bulmamak frown upon something v.
uygun düşmek (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) fit in v.
uygun bulmamak discommend v.
ahlaka uygun kılmak ethicise v.
son modaya uygun bir duruma getirmek update v.
tedavinin uygun olmadığını göstermek contraindicate v.
uygun görmek choose v.
uygun bulmamak frown on something v.
uygun görmemek frown on something v.
uygun bulmak concede v.
akla uygun hale getirmek rationalize v.
bir siyasi partinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde ayarlamak (seçim bölgesini) gerrymander v.
uygun olmak be designed to v.
uygun görmek countenance v.
uygun bulmak uphold v.
çalışan sayısını değiştirerek en uygun hale getirmek rightsize v.
uygun düşmemek be out of place v.
uygun olmamak be inappropriate v.
uygun zamanı beklemek bide one's time v.
uygun bulmak deem suitable v.
ihtiyaca uygun olmak fit the bill v.
bir yalancının karakterine uygun olmak lairiest v.
uygun bir yere yerleştirmek niche v.
uygun olmak permit v.
uygun bulmak choose v.
en uygun fiyatların peşinde çarşı pazar dolaşmak shop around v.
bir şeye uygun olmamak be out of keeping with something v.
bir şeyi uygun bulmak sit well with v.
istenilen ölçülere uygun olmak measure up v.
uygun olmak befit v.
uygun bulmamak disapprove of something v.
uygun hale getirmek predispose v.
uygun bulmak endorse v.
uygun gelmek suit v.
bir şey uygun düşmek be in good taste v.
uygun sayılmamak be out v.
uygun hale getirmek habilitate v.
uygun zamanı kollamak temporise v.
en son duruma uygun hale getirmek update v.
uygun zamanı kollamak temporize v.
en uygun hale getirmek optimize v.
uygun olmak be adapted for v.
uygun olmak be fitted for v.
uygun olmak be fitted to v.
amacına uygun olmak be suitable for the purpose of v.
uygun olmak lend to v.
uygun biçimde düzenlemek fix up v.
uygun yere koymak niche v.
istenene uygun olmak measure up v.
uygun koşullarda saklamak keep under suitable conditions v.
başka bir amaca uygun hale getirmek repurpose v.
uygun olmamak unbecome v.
gelenek ve göreneklere uygun bir hale getirmek conventionalize v.
gelenek ve göreneklere uygun bir hale getirmek conventionalise v.
(bir şeyi) (başka bir şeye) uygun bir hale getirmek suit to v.
en uygun şekle getirmek optimize v.
uygun görmemek frown upon v.
uygun bulmak find (something) acceptable v.
uygun görmek find (something) acceptable v.
uygun gelmek be suitable v.
uygun olmak belong to v.
mantığa uygun kılmak rationalize v.
akla uygun olarak düzenlemek rationalize v.
uygun olmak pertain v.