enough

Bedeutungen von dem Begriff "enough" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 31 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	enough adj.	kafi
It is not enough to ascertain the existence of the deficit, closing the stable door after the horse has bolted. Açığın varlığını tespit etmek, yani iş işten geçtikten sonra önlem almak kafi değildir. More Sentences
2	Common Usage	enough adj.	yeterli
Those who abide by it have enough room for their political initiatives and investments to manoeuvre. Buna uyanlar, siyasi girişimleri ve yatırımları için yeterli manevra alanına sahip olurlar. More Sentences
3	Common Usage	enough adj.	yeter
Sometimes love isn't enough. Bazen sevgi yetmiyor. More Sentences
General
4	General	enough n.	yeterli miktar
The assertion that there is not enough non-GM food available is not correct. Yeterli miktarda GDO'suz gıda bulunmadığı iddiası doğru değildir. More Sentences
5	General	enough adj.	elverir
I don't think I'm healthy enough to do that. Sağlığımın bunu yapmaya elvereceğini sanmıyorum. More Sentences
6	General	enough adj.	yeterince
The announcement last week was bad enough. Geçen hafta yapılan duyuru yeterince kötüydü. More Sentences
7	General	enough adj.	yeter
Tom said he wasn't old enough to vote. Tom rey vermeye yaşının yetmediğini söyledi. More Sentences
8	General	enough adj.	yeterli
But that, of course, is not enough by a long chalk. Ancak bu, elbette, uzun bir farkla yeterli değildir. More Sentences
9	General	enough adj.	yeteri kadar
I have enough tools here for a nice little workshop. Küçük, şirin bir atölye için yeteri kadar aletim var. More Sentences
10	General	enough adj.	yetişir
Tom didn't get up early enough to catch the first train. Tom ilk trene yetişecek kadar erken kalkmadı. More Sentences
11	General	enough adj.	yeterli sayıda
We need the provision of enough UNHCR financial and human resources to be able to act more effectively. Daha etkin bir şekilde hareket edebilmek için yeterli sayıda BMMYK mali ve insan kaynağı sağlanmasına ihtiyacımız var. More Sentences
12	General	enough adv.	oldukça
We can't thank you enough for all you've done for Tom. Tom için yaptıklarından dolayı ne kadar teşekkür etsek az olur. More Sentences
13	General	enough adv.	oldukça
Fair enough. Oldukça adil. More Sentences
14	General	enough adv.	kadar
I know you aren't stupid enough to believe that. Buna inanacak kadar aptal olmadığını biliyorum. More Sentences
15	General	enough adv.	yetecek kadar
There is not enough bread for so much chorizo. Bu kadar domuz sucuğuna yetecek kadar ekmek yok. More Sentences
16	General	enough adv.	yetecek
There isn't enough time to do that. Bunu yapmaya yetecek zaman yok. More Sentences
17	General	enough interj.	tamam
Three more chairs should be enough. Üç sandalye daha olursa tamam. More Sentences
Colloquial
18	Colloquial	enough interj.	yeter artık!
Enough, stop this fight! Yeter artık, kesin bu kavgayı! More Sentences
19	Colloquial	enough interj.	yetti!
I barely have enough money for food. Yemek için zar zor yetecek param var. More Sentences
Technical
20	Technical	enough adj.	yeterli
It is not enough to talk about joined-up Community policies; this principle also needs to be applied in practice. Birleştirilmiş Topluluk politikalarından bahsetmek yeterli değildir; bu ilkenin pratikte de uygulanması gerekir. More Sentences
General
21	General	enough n.	yeter miktar
22	General	enough n.	ihtiyaç duyulan miktar
23	General	enough n.	gereken miktar
24	General	enough n.	müsaade edilen miktar
25	General	enough adj.	kifayetli
26	General	enough adj.	çok
27	General	enough adj.	gereken miktarda olan
28	General	enough adj.	yeterli derecede olan
29	General	enough adj.	yetecek kadar olan
30	General	enough adv.	kafi derecede
31	General	enough adv.	epey

Bedeutungen, die der Begriff "enough" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	sweet enough n.	yeterince tatlı
She tasted the cake to see if it was sweet enough. Yeterince tatlı olup olmadığını görmek için pastanın tadına baktı. More Sentences
2	General	enough money n.	yeterli para
Unfortunately, there was never enough money available to really be able to help. Ne yazık ki, gerçekten yardım edebilmek için yeterli para hiçbir zaman mevcut olmadı. More Sentences
3	General	enough money n.	yeteri kadar para
Are you sure you have enough money? Yeteri kadar paran olduğuna emin misin? More Sentences
4	General	enough money n.	yeterli miktarda para
The Member States are simply not prepared to release enough money. Üye Devletler yeterli miktarda parayı kullanıma açmaya hazır değiller. More Sentences
5	General	enough food n.	yeterli yiyecek
Do we have enough food? Yeterli yiyeceğimiz var mı? More Sentences
6	General	enough time n.	yeterli zaman
We therefore do have enough time. Bu nedenle yeterli zamanımız var. More Sentences
7	General	enough time n.	yeterince zaman
We just don't have enough time. Yeterince zamanımız yok ki. More Sentences
8	General	be enough v.	yetmek
There won't be enough water for everyone. Herkese yetecek kadar su yok. More Sentences
9	General	have enough of v.	usanmak
We have had enough of the lukewarm positions of the Council and the national governments. Konsey ve ulusal hükümetlerin ılımlı tutumlarından bıktık usandık. More Sentences
10	General	have enough v.	gına gelmek
I have enough. Bana gına geldi. More Sentences
11	General	get enough sleep v.	uykuyu almak
You have to get enough sleep. Yeterli uyku almak zorundasın. More Sentences
12	General	get enough v.	yeterince almak
You know how you get when you don't get enough sleep. Uykunu yeterince alamadığında ne hale geldiğini bilirsin. More Sentences
13	General	not sleep enough v.	yeteri kadar uyumamak
Mayuko has not slept enough. Mayuko, yeteri kadar uyumadı. More Sentences
14	General	get enough v.	doymak
Upon entering a relationship, you cannot get enough of one another. Bir ilişkiye girdikten sonra birbirinize doyamazsınız. More Sentences
15	General	good enough adj.	yeterince iyi
That really is not good enough. Bu gerçekten yeterince iyi değil. More Sentences
16	General	strong enough adj.	yeterince güçlü
When the political will is strong enough, Europe can move forward quickly and effectively. Siyasi irade yeterince güçlü olduğunda, Avrupa hızlı ve etkili bir şekilde ilerleyebilir. More Sentences
17	General	clear enough adj.	yeterince açık
I believe that the White Paper is not clear enough about this. Beyaz Kitap'ın bu konuda yeterince açık olmadığına inanıyorum. More Sentences
18	General	long enough adj.	yeterince uzun
Two years was certainly long enough for us to resolve these problems. İki yıl bu sorunları çözmemiz için kesinlikle yeterince uzun bir süreydi. More Sentences
19	General	fair enough adj.	yeterince makul
Fair enough. Yeterince makul. More Sentences
20	General	sharp enough adj.	yeterince keskin
This knife is not sharp enough. Bu bıçak yeterince keskin değil. More Sentences
21	General	clever enough adj.	yeterince zeki
You're clever, but not clever enough. Sen zekisin, ama yeterince zeki değil. More Sentences
22	General	old enough adj.	yeterince yaşlı
Aren't you old enough to drink? İçmek için yeterince yaşlı değil misin? More Sentences
23	General	tall enough adj.	yeterince uzun
Tom wasn't tall enough to reach the top shelf. Tom üst rafa ulaşmak için yeterince uzun değildi. More Sentences
24	General	fat enough adj.	yeterince şişman
You're fat enough as it is. Şu hâlinle yeterince şişmansın zaten. More Sentences
25	General	pure enough adj.	yeterince saf
The sample is not pure enough. Örnek yeterince saf değil. More Sentences
26	General	big enough adj.	yeterince büyük
Tom wasn't big enough. Tom yeterince büyük değildi. More Sentences
27	General	wide enough adj.	yeterince geniş
Do you think the track is wide enough for cars? Sence yol arabalar için yeterince geniş mi? More Sentences
28	General	hard enough adj.	yeterince sıkı
If you're not sweating when you do cardio, then you're not doing it hard enough. Eğer kardiyo yaparken terlemiyorsanız, yeterince sıkı yapmıyorsunuz demektir. More Sentences
29	General	quick enough adj.	yeterince çabuk
The weekend can't come quick enough. Hafta sonu yeterince çabuk gelemez. More Sentences
30	General	cold enough adj.	yeterince soğuk
This beer is not cold enough. Bu bira yeterince soğuk değil. More Sentences
31	General	hot enough adj.	yeterince sıcak
Today is hot enough for us to swim in the sea. Bugün denizde yüzmek için yeterince sıcak. More Sentences
32	General	rich enough adj.	yeterince zengin
I'm not rich enough. Yeterince zengin değilim. More Sentences
33	General	short enough adj.	yeterince kısa
This story is short enough to read in one lesson. Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa. More Sentences
34	General	light enough adj.	yeterince hafif
This box is light enough to carry. Bu kutu taşımak için yeterince hafif. More Sentences
35	General	warm enough adj.	yeterince sıcak
It's warm enough to swim. Hava yüzmek için yeterince sıcak. More Sentences
36	General	heavy enough adj.	yeterince ağır
You're not heavy enough, kid. Yeterince ağır değilsin evlat. More Sentences
37	General	fair enough adj.	gayet makul
Fair enough. Gayet makul. More Sentences
38	General	barely enough adj.	zar zor yeterli
Tom had barely enough to eat. Tom'un yiyeceği zar zor yetiyordu. More Sentences
39	General	well enough adv.	yeterince iyi
He will come provided that he is well enough. O yeterince iyi olması koşuluyla gelecektir. More Sentences
40	General	sure enough adv.	elbette
Sure enough, he entertained doubts. Elbette, şüpheleri vardı. More Sentences
41	General	fast enough adv.	yeterince hızlı
We are seeing developments, but they are not fast enough or adequately coordinated. Gelişmeler görüyoruz, ancak bunlar yeterince hızlı ya da yeterince koordineli değil. More Sentences
42	General	soon enough adv.	yeterince çabuk
Tom didn't accelerate soon enough. Tom yeterince çabuk hızlanmadı. More Sentences
43	General	soon enough adv.	çok geçmeden
We should find out soon enough. Biz çok geçmeden bulmalıyız. More Sentences
Phrases
44	Phrases	more than enough expr.	fazlasıyla
The partners have had more than enough time to exercise influence on this. Ortakların bu konuda etkili olmak için fazlasıyla zamanları oldu. More Sentences
45	Phrases	far enough expr.	yeterince uzak
Tom didn't go far enough. Tom yeterince uzağa gitmedi. More Sentences
46	Phrases	more than enough expr.	yeter de artar
I have had more than enough. Bana yeter de artar. More Sentences
Colloquial
47	Colloquial	have had enough (of somebody/something) v.	(birinden/bir şeyden) bıkmak
Those in positions of power, like Louis Vuitton, Hermès and Gucci have had enough! Louis Vuitton, Hermès ve Gucci gibi güçlü pozisyonlarda bulunanlar artık bıktı! More Sentences
48	Colloquial	have had enough (of somebody/something) v.	(birinden/bir şeyden) gına gelmek
Tom had had enough. Tom'a gına gelmişti. More Sentences
49	Colloquial	true enough adj.	yeterince doğru
That's true enough. Bu yeterince doğru. More Sentences
50	Colloquial	good enough for adj.	için yeterince iyi
I'm not good enough for you. Senin için yeterince iyi değilim. More Sentences
51	Colloquial	have had enough expr.	yetti
Tom has had enough of all this. Tüm bunlar Tom'un canına yetti. More Sentences
52	Colloquial	enough is enough expr.	yeter artık
Enough is enough! Yeter artık! More Sentences
53	Colloquial	enough is enough expr.	yeter!
When does the EU plan to say that enough is enough? AB ne zaman bu kadar yeter demeyi planlıyor? More Sentences
General
54	General	enough of n.	-den yeterli sayıda
55	General	be good enough to v.	bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak
56	General	let well enough alone v.	olanla yetinmek
57	General	not to be enough v.	eksik gelmek
58	General	be enough to make a saint swear v.	dinden imandan çıkarmak
59	General	be enough v.	idare etmek
60	General	be enough v.	çıkışmak
61	General	go fast enough to join v.	arayı kapatmak
62	General	make enough to live off v.	dünyalık doğrultmak
63	General	be enough v.	gitmek
64	General	not to be enough v.	eksik olmak
65	General	be just enough v.	uç uca gelmek
66	General	be enough v.	elvermek
67	General	be strong enough v.	gücü yetmek
68	General	not to live long enough to v.	ömrü vefa etmemek
69	General	find enough v.	yeterli görmek
70	General	find enough v.	yeterli bulmak
71	General	have enough amount v.	yeterli miktarda bulunmak
72	General	be old enough to give birth to v.	doğum yapabilecek yaşta olmak
73	General	live long enough (to see) v.	ömrü yetmek
74	General	not get enough sleep v.	uykusunu alamamak
75	General	(for one´s life) to last long enough v.	ömrü vefa etmek
76	General	(for one´s life) to last long enough v.	ömrü yetmek
77	General	say enough v.	yeter artık demek
78	General	say enough is enough v.	yeter artık demek
79	General	just enough off the mark v.	ucu ucuna kaçırmak
80	General	just enough off the mark v.	ıskalamak
81	General	not to spare enough time v.	yeterli zamanı ayırmamak
82	General	not to have enough time for v.	yeterli zaman ayıramamak
83	General	not to have enough time for v.	yeterli zamanı ayırmamak
84	General	not to spare enough time v.	yeterli zaman ayıramamak
85	General	not to spare enough time v.	yeterince zaman ayıramamak
86	General	not to have enough time for v.	yeterince zaman ayıramamak
87	General	not to allow enough time for v.	yeterince zaman ayıramamak
88	General	not have enough time v.	yeterli zamana sahip olmamak
89	General	have enough knowledge v.	yeterli bilgiye sahip olmak
90	General	have enough sleep v.	uykusunu almak
91	General	get enough sleep v.	uykusunu almak
92	General	have enough sleep v.	uykuyu almak
93	General	get enough v.	yeter miktarda almak
94	General	have enough life/time for something v.	ömrü yetmek
95	General	make enough money to buy the house she/he saw v.	gördüğü evi almaya yetecek kadar para kazanmak
96	General	not get enough love as a child v.	çocukken sevgiden yoksun büyümek
97	General	not get enough love as a child v.	çocukken yeterli sevgiyi almamak/görmemek
98	General	live long enough v.	ömrü vefa etmek
99	General	barely had enough gas money to come v.	gelmek için benzin parasını zar zor denkleştirmek
100	General	cannot get enough of watching v.	seyretmeye doyamamak
101	General	brake early enough v.	zamanında fren yapmak
102	General	be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v.	evlilik çağına gelmek
103	General	be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v.	gelinlik çağına gelmek
104	General	be old/mature enough to become a bride v.	evlilik çağına gelmek
105	General	be old/mature enough to become a bride v.	gelinlik çağına gelmek
106	General	find enough courage (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
107	General	firm enough adj.	yeterince sert
108	General	flat enough adj.	yeterince düz
109	General	small enough adj.	yeterince küçük
110	General	lucky enough adj.	yeterince şanslı
111	General	wet enough adj.	yeterince ıslak
112	General	large enough adj.	yeterince geniş
113	General	fertile enough adj.	yeterince verimli
114	General	brave enough adj.	yeterince cesur
115	General	dry enough adj.	yeterince kuru
116	General	huge enough adj.	yeterince geniş
117	General	well enough adj.	oldukça iyi
118	General	round enough adj.	yeterince yuvarlak
119	General	thick enough adj.	yeterince kalın
120	General	thin enough adj.	yeterince ince
121	General	fierce enough adj.	yeterince yırtıcı
122	General	enough to satisfy adj.	doyumluk
123	General	bright enough adj.	yeterince aydınlık
124	General	soft enough adj.	yeterince yumuşak
125	General	sure-enough adj.	özbeöz
126	General	just gay enough adj.	kadınsı
127	General	common enough adj.	genellikle yeterli
128	General	common enough adj.	umumiyetle yeterli
129	General	dark enough adj.	yeterince karanlık
130	General	barely enough adj.	ancak yeterli
131	General	strangely enough adv.	tuhafı şu ki
132	General	just enough to survive adv.	açlıktan ölmeyecek kadar
133	General	strangely enough adv.	garip belki ama
134	General	sure enough adv.	hakikaten
135	General	sure enough adv.	beklenildiği gibi
136	General	early enough adv.	zamanında
137	General	sure enough adv.	sahiden
138	General	sure enough adv.	bugüne bugün
139	General	sure enough adv.	muhakkak
140	General	oddly enough adv.	işin tuhafı şu ki
141	General	well enough adv.	iyi
142	General	oddly enough adv.	şans eseri olarak
143	General	well enough adv.	iyice
144	General	oddly enough adv.	tuhafı şu ki
145	General	sure enough adv.	gerçekten
146	General	interestingly enough adv.	ilginçtir ki
147	General	interestingly enough adv.	gariptir ki
148	General	curiously enough adv.	gariptir ki
149	General	curiously enough adv.	ilginçtir ki
150	General	curiously enough adv.	garip olan şu ki
151	General	interestingly enough adv.	garip olan şu ki
152	General	sure-enough adv.	muhakkak
153	General	time enough adv.	zamanında
154	General	time enough adv.	tam mevsimi
155	General	time enough adv.	yeterince erken
156	General	enough said interj.	yetti
157	General	enough! interj.	yeter!
158	General	that's enough, thank you expr.	bu kadar yeter, teşekkürler
Phrases
159	Phrases	funnily enough adv.	garip biçimde
160	Phrases	funnily enough adv.	şaşırtıcı şekilde
161	Phrases	it can't come soon enough expr.	gelmek bilmiyor
162	Phrases	it can't come soon enough expr.	gelmek bilmedi
163	Phrases	it can't end soon enough expr.	bitmek bilmiyor
164	Phrases	it can't end soon enough expr.	bitmek bilmedi
165	Phrases	enough is enough expr.	bu kadarı da fazla
166	Phrases	even that is enough expr.	bu bile yeter
167	Phrases	cannot have enough of expr.	doyum olmaz
168	Phrases	the world is not enough expr.	dünya yetmez
169	Phrases	can't have enough of expr.	doyum olmaz
170	Phrases	yes, but not enough expr.	evet ama yetmez
171	Phrases	more than enough expr.	gereğinden çok
172	Phrases	when your best isn't good enough expr.	en iyinin yeterince iyi olmadığı zaman
173	Phrases	funnily enough expr.	gariptir ki
174	Phrases	enough and more than enough expr.	elverir
175	Phrases	more than enough expr.	ihtiyaçtan fazla
176	Phrases	even that is enough expr.	o bile yeter
177	Phrases	funnily enough expr.	tuhaftır ki
178	Phrases	surprisingly enough expr.	yeterince şaşırtıcı
179	Phrases	not enough but yes expr.	yetmez ama evet
180	Phrases	enough and more than enough expr.	yeter de artar
181	Phrases	scarcely enough expr.	zar zor yetecek (kadar)
182	Phrases	not enough expr.	yeterli değil
183	Phrases	enough's enough expr.	yeter artık!
184	Phrases	yes, but not enough expr.	yetmez ama evet
185	Phrases	as if that were not enough expr.	yetmezmiş gibi
186	Phrases	as if that were not enough expr.	dahası
187	Phrases	as if that were not enough expr.	üstüne üstlük
188	Phrases	as if that were not enough expr.	bir de üstüne
189	Phrases	as if that were not enough expr.	bununla da kalmayıp
190	Phrases	as if that were not enough expr.	üstelik
191	Phrases	as if that were not enough expr.	her şeyin ötesinde
192	Phrases	as if that were not enough expr.	dahası
193	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	idare eder
194	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	kısa bir süre yeter
195	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	iş görür seviyede
196	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	yeterli
197	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	bir süre yeter
198	Phrases	enough to be going on with [uk] expr.	bir süre iş görür
199	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	idare eder
200	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	kısa bir süre yeter
201	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	iş görür seviyede
202	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	yeterli
203	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	bir süre yeter
204	Phrases	enough/something to be going on with [uk] expr.	bir süre iş görür
205	Phrases	thank you doesn't begin to say enough expr.	teşekkür etmek yeterli değil
Proverb
206	Proverb	a word is enough to the wise	anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
207	Proverb	a word to the wise is enough	anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
208	Proverb	a word to the wise in enough	anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
209	Proverb	a word to the wise is enough	anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
210	Proverb	a word to the wise is enough, and many words won't fill a bushel	anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
211	Proverb	enough is as good as a feast	aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
212	Proverb	enough is as good as a feast	kılık kıyafet ziyafettir
213	Proverb	enough is as good as a feast	elde bulunan nimete şükretmeli
214	Proverb	enough is as good as a feast	azı karar çoğu zarar
215	Proverb	give him enough rope and he'll hang himself	bırak kendi kuyusunu kazsın
216	Proverb	give him enough rope and he'll hang himself	sen eline ipi ver o kendini asar
217	Proverb	give them enough rope to hang themselves	bırak kendi kuyusunu kazsın
218	Proverb	give them enough rope to hang themselves	sen eline ipi ver o kendini asar
219	Proverb	give somebody enough rope to hang themselves	bırak kendi kuyusunu kazsın
220	Proverb	give someone enough rope and he'll hang himself	bırak kendi kuyusunu kazsın
221	Proverb	give somebody enough rope	bırak kendi kuyusunu kazsın
222	Proverb	enough is as good as a feast	her şeyin fazlası zarar
223	Proverb	too many chiefs, not enough indians	sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa?
224	Proverb	i'm not rich enough to buy cheap things	ucuz mal alacak kadar zengin değilim
225	Proverb	i'm not rich enough to buy cheap stuff	ucuz mal alacak kadar zengin değilim
226	Proverb	too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
227	Proverb	word to the wise is enough	arife tarif gerekmez
228	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	emir veren çok, çalışan yok
229	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
230	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa?
231	Proverb	enough is a feast	aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
232	Proverb	enough is a feast	elde bulunan nimete şükretmeli
233	Proverb	enough is a feast	azı karar çoğu zarar
234	Proverb	enough is a feast	her şeyin fazlası zarar
235	Proverb	give a man enough rope and he will hang himself	sen eline ipi ver o kendini asar
236	Proverb	give a man enough rope and he will hang himself	bırak kendi kuyusunu kazsın
237	Proverb	more than enough is too much	gereğinden fazla çok fazla demektir
238	Proverb	more than enough is too much	yeterinden fazlası çok fazla demektir
239	Proverb	more than enough is too much	yeterinden/gereğinden fazlası aşırıya kaçmaktır
240	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlası aşırı demektir
241	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlasıysa gereksizdir
Colloquial
242	Colloquial	be man enough to do something v.	bir şey yapmak için yeterince cesur olmak
243	Colloquial	be man enough to do something v.	(sokak ağzı) delikanlı olmak
244	Colloquial	be man enough to do something v.	bir şey yapmak için yeterince erkek olmak
245	Colloquial	make enough money v.	yeterince kazanmamak
246	Colloquial	be good enough for (one) v.	(biri) için yeterli olmak
247	Colloquial	be good enough for (one) v.	(birinin) ihtiyacını karşılamak
248	Colloquial	be good enough for (one) v.	(biri) için yeterince iyi olmak
249	Colloquial	be good enough for (one) v.	(birinin) işini görmek
250	Colloquial	be man enough v.	delikanlı olmak
251	Colloquial	be man enough v.	yeterince erkek olmak
252	Colloquial	be man enough v.	kendine güvenmek
253	Colloquial	be man enough v.	yeterince cesareti olmak
254	Colloquial	be man enough v.	yeterince cesur olmak
255	Colloquial	be man enough v.	babayiğit olmak
256	Colloquial	be man enough v.	yürekli/taşaklı olmak
257	Colloquial	get enough courage up v.	yeterli cesareti olmak
258	Colloquial	get enough courage up v.	kendinde yeterli cesareti bulmak
259	Colloquial	get enough courage up v.	cesaretini toplamak
260	Colloquial	get enough nerve up v.	yeterli cesareti olmak
261	Colloquial	get enough nerve up v.	kendinde yeterli cesareti bulmak
262	Colloquial	get enough nerve up v.	cesaretini toplamak
263	Colloquial	have had enough (of somebody/something) v.	(birinden/bir şeyden) usanmak
264	Colloquial	have had enough (of somebody/something) v.	(biri/bir şey) canına yetmek/tak etmek
265	Colloquial	have had enough (of somebody/something) v.	(biri/bir şey) burasına kadar getirmek/gelmek
266	Colloquial	can't get enough (of something) v.	(bir şeye) doyamamak
267	Colloquial	can't get enough (of something) v.	(bir şeyden) çok keyif almak
268	Colloquial	can't get enough (of something) v.	daha fazlasını istemek
269	Colloquial	can't get enough (of something) v.	yaptıkça yapası gelmek
270	Colloquial	good enough adj.	idare eder
271	Colloquial	good enough adj.	fena değil
272	Colloquial	good enough for adj.	için yeterli
273	Colloquial	good enough for (one) adj.	(biri) için yeterli
274	Colloquial	good enough for (one) adj.	(biri) için yeterince iyi
275	Colloquial	good enough to eat adj.	hoş görünüşlü
276	Colloquial	good enough to eat adj.	fevkalade güzel
277	Colloquial	good enough to eat adj.	harika görünen
278	Colloquial	doesn't have enough sense to bell a cat expr.	akılsızın teki
279	Colloquial	doesn't have enough sense to come in out of the rain expr.	akılsızın teki
280	Colloquial	doesn't have enough sense to bell a cat expr.	bir gıdım aklı yok
281	Colloquial	haven't you made enough mistakes for one day? expr.	bir günde yeterince hata yapmadın mı?
282	Colloquial	have had enough expr.	bıktırdı
283	Colloquial	enough already expr.	canıma yetti
284	Colloquial	enough is enough expr.	canıma yetti
285	Colloquial	just gay enough expr.	efeminen
286	Colloquial	something is enough to plague a saint expr.	en sakin insanı bile çileden çıkarır
287	Colloquial	enough something to plague a saint expr.	en sakin insanı bile çileden çıkarır
288	Colloquial	doesn't have enough sense to bell a cat expr.	hiç aklı yok
289	Colloquial	doesn't have enough sense to come in out of the rain expr.	hiç aklı yok
290	Colloquial	close enough to use the same toothpick expr.	etle tırnak gibi
291	Colloquial	oddly enough expr.	işin garip yanı
292	Colloquial	doesn't have enough sense to come in out of the rain expr.	iki gıdım aklı yok
293	Colloquial	fair enough expr.	öyle olsun
294	Colloquial	not get enough of watching expr.	seyretmeye doyum olmaz
295	Colloquial	enough said expr.	yeterince anlaşılır
296	Colloquial	have had enough expr.	usandırdı
297	Colloquial	enough said expr.	yeterince açık
298	Colloquial	have had enough expr.	yeterince sıktı
299	Colloquial	brave enough expr.	yeterince cesur
300	Colloquial	enough is enough expr.	uzun etme yeter
301	Colloquial	there are not enough hours in a day expr.	24 saat yetmiyor
302	Colloquial	there aren't enough hours in the day expr.	24 saat yetmiyor
303	Colloquial	like enough expr.	büyük bir olasılıkla
304	Colloquial	like enough expr.	öyle görünüyor ki
305	Colloquial	like enough expr.	muhtemelen
306	Colloquial	like enough expr.	görünüşe göre
307	Colloquial	like enough expr.	büyük ihtimalle
308	Colloquial	loud enough to wake the dead expr.	ölüyü uyandıracak kadar yüksek sesli/gürültülü
309	Colloquial	loud enough to wake the dead expr.	aşırı gürültülü
310	Colloquial	loud enough to wake the dead expr.	rahatsız edici derecede gürültülü
311	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	çok sinirli/sinirlenmiş
312	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	çok kızgın/öfkeli
313	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	küplere binmiş
314	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	burnundan soluyan
315	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	öfkeden deliye dönmüş
316	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	sinirden aklını kaçırmış/yitirmiş
317	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	kontrolden çıkmış
318	Colloquial	mad enough to spit tacks expr.	kontrolünü kaybetmiş
319	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	çok cimri
320	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	çok pinti
321	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	eli sıkı
322	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	eli cebine gitmeyen
323	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	günahını vermeyen
324	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	cebinde akrep olan
325	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	üç kuruşun/üçün beşin hesabını yapan
326	Colloquial	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.	üç kuruşa tamah eden
327	Colloquial	near enough [uk] expr.	neredeyse
328	Colloquial	near enough [uk] expr.	hemen hemen
329	Colloquial	near enough [uk] expr.	yaklaşık
330	Colloquial	near enough [uk] expr.	aşağı yukarı
331	Colloquial	near enough [uk] expr.	takriben
332	Colloquial	right enough expr.	tamamıyla
333	Colloquial	right enough expr.	inkar edilemez şekilde
334	Colloquial	right enough expr.	tamamen doğru
335	Colloquial	right enough expr.	tartışmasız
336	Colloquial	right enough expr.	şüphesiz
337	Colloquial	right enough expr.	kesinlikle
338	Colloquial	right enough expr.	kuşkusuz
339	Colloquial	right enough expr.	bal gibi gerçek
340	Colloquial	right enough expr.	kesin
341	Colloquial	right enough expr.	su götürmez bir şekilde
342	Colloquial	strangely, enough expr.	ilginçtir, ki
343	Colloquial	strangely, enough expr.	gariptir, ki
344	Colloquial	strangely, enough expr.	tuhaftır, ki
345	Colloquial	strangely, enough expr.	ilginç olan şu ki
346	Colloquial	strangely, enough expr.	garip olan şu ki
347	Colloquial	strangely, enough expr.	tuhaf olan şu ki
348	Colloquial	enough is too much expr.	işler çığırından çıktı
349	Colloquial	enough is too much expr.	işler dayanılmaz/çekilmez hale geldi
350	Colloquial	enough is too much expr.	durum dayanılmaz/çekilmez hale geldi
351	Colloquial	enough is too much expr.	yetti artık
352	Colloquial	enough is too much expr.	sabır kalmadı
353	Colloquial	enough already! exclam.	yeter artık!
354	Colloquial	enough already! exclam.	yetti artık!
355	Colloquial	enough already! exclam.	tamam artık!
356	Colloquial	enough already! exclam.	bu kadarı yeter!
357	Colloquial	enough foolishness exclam.	bu kadar saçmalık yeter
358	Colloquial	enough foolishness exclam.	bu kadarı yeter
359	Colloquial	enough foolishness exclam.	bıktım artık
360	Colloquial	enough foolishness exclam.	sabrım tükendi
361	Colloquial	enough foolishness exclam.	bu kadar salaklık yeter
362	Colloquial	enough foolishness exclam.	bu kadar aptallık yeter
363	Colloquial	enough, already! exclam.	yeter artık!
364	Colloquial	enough, already! exclam.	yetti artık!
365	Colloquial	enough, already! exclam.	tamam artık!
366	Colloquial	enough, already! exclam.	bu kadarı yeter!
367	Colloquial	hot enough for you? exclam.	çok sıcak değil mi?
368	Colloquial	hot enough for you? exclam.	yeterince sıcak mı?
369	Colloquial	hot enough for you? exclam.	yeterince sıcak değil mi?
Idioms
370	Idioms	not know enough to come in out of the rain n.	aptal
371	Idioms	cold enough to freeze the balls off a brass monkey n.	aşırı soğuk
372	Idioms	not know enough to come in out of the rain n.	bön
373	Idioms	just enough to keep body and soul together n.	bir lokma bir hırka
374	Idioms	man enough n.	erkek adam
375	Idioms	man enough n.	güvenilecek adam
376	Idioms	tall enough to hunt geese with a rake n.	ortalamanın çok üzerinde boylu olan kimse
377	Idioms	enough (food) to feed coxey's army n.	bir orduyu doyuracak kadar yemek/yiyecek
378	Idioms	enough (food) to feed coxey's army n.	bir orduya yetecek kadar yemek/yiyecek
379	Idioms	know enough to come in out of the rain v.	aşikar çözümü seçecek kadar sağduyu sahibi olmak
380	Idioms	know enough to come in out of the rain v.	sağduyulu davranmak
381	Idioms	know enough to come in out of the rain v.	yapması gerekeni seçecek kadar aklı olmak
382	Idioms	be old enough to be someone's mother v.	annesi yaşında olmak
383	Idioms	be mad enough to kick a cat v.	burnundan solumak
384	Idioms	leave well enough alone v.	bir şeye karışmamak
385	Idioms	not get enough of something v.	bir şeye doyamamak
386	Idioms	let well enough alone v.	bir şeye karışmamak
387	Idioms	be man enough to do something v.	bir işi yapacak cesareti olmak
388	Idioms	be old enough to be someone's father v.	babası yaşında olmak
389	Idioms	be enough make a saint swear v.	dinden imandan çıkarmak
390	Idioms	let well enough alone v.	fazla kurcalamamak
391	Idioms	leave well enough alone v.	fazla kurcalamamak
392	Idioms	muster enough courage up to do the job v.	işi yapmak için gerekli cesareti toplamak
393	Idioms	let well enough alone v.	ilişmemek
394	Idioms	muster up enough courage to do the job v.	işi yapmak için gerekli cesareti toplamak
395	Idioms	leave well enough alone v.	ilişmemek
396	Idioms	leave well enough alone v.	kendini uzak tutmak
397	Idioms	have enough on someone's mind v.	kendi derdi kendine yetmek
398	Idioms	let well enough alone v.	kendini uzak tutmak
399	Idioms	leave well enough alone v.	rahat bırakmak
400	Idioms	let well enough alone v.	rahat bırakmak
401	Idioms	get enough guts up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
402	Idioms	get enough spunk up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
403	Idioms	get enough pluck up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
404	Idioms	get enough nerve up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
405	Idioms	get enough courage up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
406	Idioms	get enough nerve up (to do something) v.	(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak
407	Idioms	get enough guts up (to do something) v.	(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak
408	Idioms	get enough nerve up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
409	Idioms	get enough guts up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
410	Idioms	get enough courage up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
411	Idioms	get enough spunk up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
412	Idioms	get enough pluck up (to do something) v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
413	Idioms	get enough courage up (to do something) v.	(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak
414	Idioms	get enough pluck up (to do something) v.	(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak
415	Idioms	get enough spunk up (to do something) v.	(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak
416	Idioms	have a lot/enough on one's plate v.	zaten yeterince derdi/işi olmak
417	Idioms	(be) good enough to eat v.	fevkalade güzel olmak
418	Idioms	(be) good enough to eat v.	hoş görünüşlü olmak
419	Idioms	(be) good enough to eat v.	harika görünmek
420	Idioms	have enough sense to pound salt v.	minimum zekaya/akla sahip olmak
421	Idioms	have enough sense to pound salt v.	minimum kabiliyete sahip olmak
422	Idioms	have enough sense to pound salt v.	kendine yetecek aklı olmamak
423	Idioms	have enough sense to pound salt v.	yarım akıllı olmak
424	Idioms	have enough sense to pound salt v.	kafası bir şeye basmamak
425	Idioms	have enough sense to pound sand v.	aklı/zekası bir şeye yetmemek
426	Idioms	have enough sense to pound sand v.	akılsız olmak
427	Idioms	have enough sense to pound sand v.	zekası yetmemek
428	Idioms	have enough sense to pound sand v.	sağduyusuz olmak
429	Idioms	have enough sense to pound sand v.	sağduyu/akıl/zeka yoksunu olmak
430	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şeyi yapabilecek) kadar delikanlı olmak
431	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şeyi yapabilecek) kadar erkek olmak
432	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şeyi yapabilecek) kadar kendine güvenmek
433	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şey için) yeterince cesareti olmak
434	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şey için) yeterince cesur olmak
435	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şeyi yapabilecek kadar) babayiğit olmak
436	Idioms	be man enough (to do something/for something) v.	(bir şeyi yapabilecek) kadar yürekli/taşaklı olmak
437	Idioms	give (someone) enough rope v.	bırak kendi kuyusunu kazsın
438	Idioms	give (someone) enough rope v.	sen eline ipi ver o kendini asar
439	Idioms	get enough nerve up v.	cesaretini toplamak
440	Idioms	get enough nerve up v.	kendinde yeterli cesareti bulmak
441	Idioms	get enough nerve up v.	yeterli cesareti olmak
442	Idioms	give (one) enough rope v.	bırak kendi kuyusunu kazsın
443	Idioms	give (one) enough rope v.	sen eline ipi ver o kendini asar
444	Idioms	have enough on (one's) plate v.	zaten yeterince derdi/işi olmak
445	Idioms	have enough on (one's) plate v.	işi/derdi başından aşkın olmak
446	Idioms	have enough on your plate v.	zaten yeterince derdi/işi olmak
447	Idioms	have enough on your plate v.	işi/derdi başından aşkın olmak
448	Idioms	can't get enough (of something) v.	hiç bıkmamak
449	Idioms	can't get enough (of something) v.	doyamamak
450	Idioms	can't get enough (of something) v.	bıkmadan yemek, seyretmek
451	Idioms	can't get enough (of something) v.	doyum olmamak
452	Idioms	old enough to know better adj.	görmüş geçirmiş
453	Idioms	old enough to know better adj.	deneyimli
454	Idioms	old enough to know better adj.	tecrübeli
455	Idioms	old enough to know better adj.	olgun
456	Idioms	old enough to know better adj.	feraset sahibi
457	Idioms	old enough to know better adj.	doğru karar verecek kadar olgun
458	Idioms	fool enough adj.	(bir şeyi yapacak kadar) aptal
459	Idioms	fair enough adj.	uygun
460	Idioms	fool enough adj.	yeterince aptal
461	Idioms	loud enough to wake the dead adj.	çok gürültülü
462	Idioms	loud enough to wake the dead adj.	kulakları sağır edecek kadar gürültülü
463	Idioms	loud enough to wake the dead adj.	ölüleri diriltecek kadar yüksek sesli
464	Idioms	loud enough to wake the dead adj.	ölüyü diriltecek kadar gürültülü
465	Idioms	close enough for government work adj.	idare eder
466	Idioms	close enough for government work adj.	durumu kurtarır
467	Idioms	enough to go around adj.	herkese yetecek kadar
468	Idioms	enough to go around adj.	herkes için yeterli miktarda
469	Idioms	enough to go round adj.	herkese yetecek kadar
470	Idioms	enough to go round adj.	herkes için yeterli miktarda
471	Idioms	enough to make a cat laugh adj.	çok saçma
472	Idioms	enough to make a cat laugh adj.	çok komik
473	Idioms	enough to make a cat laugh adj.	karga bile güler
474	Idioms	enough to make a cat laugh adj.	kuşlar bile güler
475	Idioms	enough to make the angels weep adj.	çok üzücü
476	Idioms	enough to make the angels weep adj.	üzüntü verici
477	Idioms	enough to make the angels weep adj.	çok fena
478	Idioms	enough to make the angels weep adj.	çok acıklı
479	Idioms	enough to plague a saint adj.	en sakin insanı bile çileden çıkarmaya yeter
480	Idioms	mad enough to spit adj.	çok sinirli/sinirlenmiş
481	Idioms	mad enough to spit adj.	çok kızgın/öfkeli
482	Idioms	mad enough to spit adj.	küplere binmiş
483	Idioms	mad enough to spit adj.	burnundan soluyan
484	Idioms	mad enough to spit adj.	öfkeden deliye dönmüş
485	Idioms	mad enough to spit adj.	sinirden aklını kaçırmış/yitirmiş
486	Idioms	mad enough to spit adj.	kontrolden çıkmış
487	Idioms	mad enough to spit adj.	kontrolünü kaybetmiş
488	Idioms	mad enough to spit adj.	çok kızgın
489	Idioms	mad enough to spit adj.	çok öfkeli
490	Idioms	old enough to be (one's) father adj.	(birinin) babası yaşında
491	Idioms	old enough to be (one's) father adj.	(birinin) babası olacak yaşta
492	Idioms	old enough to be (one's) mother adj.	(birinin) annesi yaşında
493	Idioms	old enough to be (one's) mother adj.	(birinin) annesi olacak yaşta
494	Idioms	old enough to be mother adj.	annesi yaşında
495	Idioms	old enough to be mother adj.	annesi olacak yaşta
496	Idioms	old enough to vote adj.	oy verecek yaşta
497	Idioms	old enough to vote adj.	seçimlerde oy kullanabilecek yaşta
498	Idioms	old enough to vote adj.	yeterince olgun
499	Idioms	old enough to vote adj.	kemale ermiş
500	Idioms	old enough to vote adj.	birçok şeyi anlayacak yaşta