Geçmiş

yönünden

"yönünden" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	yönünden	from the point of ed.
2	Genel	yönünden	in terms of ed.
3	Genel	yönünden	for ed.
4	Genel	yönünden	with regard ed.
5	Genel	yönünden	from the standpoint of ed.
6	Genel	yönünden	with respect ed.
Colloquial
7	Konuşma Dili	yönünden	fo ed.

"yönünden" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 180 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	hız yönünden alt etmek	outspeed f.
General
2	Genel	petrol yönünden zengin bölge	oil field i.
3	Genel	petrol yönünden zengin bölge	oilfield i.
4	Genel	içerdiği yağ yönünden zengin	oil rich i.
5	Genel	petrol yönünden zengin	oil rich i.
6	Genel	gramer yönünden yanlış cümle	grammatically incorrect sentence i.
7	Genel	uygunluk sertifikası (yangın yönünden)	certificate of fitness i.
8	Genel	(itibar veya şeref yönünden) düşkünlük	fallenness i.
9	Genel	eşeysellik yönünden hem kadın hem erkek işlevi gösterebilme	bipotentiality i.
10	Genel	sıra, yapı veya etki yönünden ters çevrilmiş şey	opposite i.
11	Genel	taşıtların zarafet ve güzellikleri yönünden değerlendirildiği halka açık sergi ve yarışma	concours délégance i.
12	Genel	vitamin yönünden zengin olmak	be rich in vitamin f.
13	Genel	yönünden şanslı olmak	be lucky about f.
14	Genel	yönünden şanslı olmak	be lucky in respect of f.
15	Genel	yönünden zengin olmak	abound in f.
16	Genel	yönünden şanslı olmak	be lucky in terms of f.
17	Genel	besin yönünden zenginleştirmek	enrich f.
18	Genel	saat aksi yönünden dönerek çalışan	lefthanded s.
19	Genel	yönünden sapmış	deflected s.
20	Genel	oksijen yönünden zengin	oxygen-rich s.
21	Genel	sağlık açısından/yönünden	health-wise s.
22	Genel	kaynak yönünden zengin	resource-rich s.
23	Genel	personel yönünden eksik veya yetersiz	understrength s.
24	Genel	vitamin yönünden zengin	rich in vitamin s.
25	Genel	lif yönünden zengin	fiber-rich s.
26	Genel	kaynak yönünden fakir	resource-poor s.
27	Genel	kaynak yönünden zayıf	resource-poor s.
28	Genel	yönünden sapmamış	undeflected s.
29	Genel	boyutu ve yapım biçimi yönünden bir yere uygun	cabinet s.
30	Genel	kireç yönünden zengin	lime-rich s.
31	Genel	protein yönünden zengin (yem)	narrow s.
32	Genel	besin yönünden zengin	nutrient-rich s.
33	Genel	gıda yönünden zengin	nutrient-rich s.
34	Genel	iş gücü yönünden yetersiz	undermanned s.
35	Genel	vitamin yönünden zengin	vitamin-rich s.
36	Genel	yakıt yönünden fakir	lean s.
37	Genel	altın yönünden zengin	golden s.
38	Genel	karmaşıklık yönünden gordion düğümü'ne benzer	gordian s.
39	Genel	parlaklık, renk veya biçim yönünden alevi andıran	flaming s.
40	Genel	av yönünden zengin	preyful [obsolete] s.
41	Genel	açısından yönünden	from the stand point of zf.
42	Genel	kendi yönünden	from one's perspective zf.
43	Genel	kendi yönünden	from one's point of view zf.
44	Genel	sağlık açısından/yönünden	healthwise zf.
45	Genel	besin açısından/yönünden	nutritionally zf.
46	Genel	kalite yönünden	in terms of quality zf.
47	Genel	kaynak yönünden zengin biçimde	resourcefully zf.
48	Genel	çevrebilim yönünden	ecologically zf.
Phrasals
49	Öbek Fiiller	yönünden zengin olmak	teem in f.
50	Öbek Fiiller	yönünden zengin olmak	pullulate with f.
51	Öbek Fiiller	tekneyi rüzgarın yönünden uzaklaştırmak	bear off f.
52	Öbek Fiiller	tekneyi (bir şeyin) yönünden uzaklaştırmak	bear off from (something) f.
53	Öbek Fiiller	bir şey açısından/yönünden zengin olmak	abound in something f.
54	Öbek Fiiller	biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak	abound with someone or something f.
55	Öbek Fiiller	yönünden yükselmek	rise in f.
56	Öbek Fiiller	yönünden büyümek	rise in f.
57	Öbek Fiiller	yönünden artmak	rise in f.
58	Öbek Fiiller	(bir şey) yönünden yükselmek	rise in (something) f.
59	Öbek Fiiller	(bir şey) yönünden büyümek	rise in (something) f.
60	Öbek Fiiller	(bir şey) yönünden artmak	rise in (something) f.
61	Öbek Fiiller	(gemi) rüzgar yönünden yaklaşmak	bear down f.
62	Öbek Fiiller	(başka bir gemiye) rüzgar yönünden yaklaşmak	bear down on f.
Phrases
63	İfadeler	kendi yönünden	from one's viewpoint expr.
64	İfadeler	(bir şey) açısından/yönünden	in terms of (something) expr.
65	İfadeler	… yönünden	in terms of... expr.
66	İfadeler	… yönünden	in ... terms expr.
Colloquial
67	Konuşma Dili	bir şey yönünden ağır basmak	heavy on f.
68	Konuşma Dili	bir şey yönünden zengin	strong on s.
69	Konuşma Dili	bir şey yönünden/bakımından güçlü	strong on s.
70	Konuşma Dili	işe olumlu yönünden bakarsak	to look at a positive side expr.
71	Konuşma Dili	olaya iyi yönünden bakarsak	to look at a positive side expr.
Idioms
72	Deyim	ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk	golden handcuffs i.
73	Deyim	ekonomi yönünden bağlılık/zorunluluk	velvet handcuffs i.
74	Deyim	olaya iyi yönünden bakmak	look on the bright side f.
75	Deyim	(bir şey yönünden) zengin olmak	pullulate with f.
76	Deyim	(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak	be over someone's head f.
77	Deyim	(bir şey yönünden) zengin olmak	abound in f.
78	Deyim	yönünden zengin olmak	teem in f.
79	Deyim	(bir şey yönünden) zengin olmak	teem in f.
80	Deyim	(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak	pass over someone's head f.
81	Deyim	yönünden zengin olmak	abound in f.
82	Deyim	yönünden zengin olmak	pullulate with f.
83	Deyim	(bir konunun anlaşılması yönünden) birini aşmak	go over someone's head f.
84	Deyim	bir şey yönünden güçlü olmak	be strong on something f.
85	Deyim	bir şey yönünden dolu/bilgili olmak	be strong on something f.
86	Deyim	bir şey yönünden zengin olmak	be strong on something f.
87	Deyim	bir işin bir çok farklı yönünden sorumlu olmak	be the chief cook and bottle washer f.
88	Deyim	zeka yönünden yetersiz olmak	have kangaroos in the top paddock [australia] f.
89	Deyim	zeka yönünden yetersiz olmak	have kangaroos one's the top paddock [australia] f.
90	Deyim	...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz	long on something (and short on something else) s.
91	Deyim	...yönünden bol...yönünden dar/yetersiz	long on one thing and short on another s.
92	Deyim	(bir şey) konusunda/yönünden zengin	long on one thing and short on another s.
93	Deyim	(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış	long on one thing and short on another s.
94	Deyim	(bir şey) açısından/yönünden zengin	rich in (something) s.
95	Deyim	(bir şey) yönünden eksik/yetersiz	short on (something) (and long on something else) s.
96	Deyim	(bir şey) yönünden zengin/yeterli	short on (something) (and long on something else) s.
97	Deyim	(sağlık yönünden) sapasağlam	right as a trivet expr.
98	Deyim	(sağlık yönünden) sapasağlam	as right as a trivet expr.
Trade/Economic
99	Ticaret/Ekonomi	bilgi yönünden etkin piyasa	informationally efficient market i.
100	Ticaret/Ekonomi	grevin işveren yönünden karşılığı	lockout i.
101	Ticaret/Ekonomi	gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları	nutrition labelling for foodstuffs i.
102	Ticaret/Ekonomi	kütlenin yaş, cinsiyet, eğitim gelir vb özellikleri yönünden bileşimi	audience composition i.
103	Ticaret/Ekonomi	şekil yönünden kontrol	formal control i.
104	Ticaret/Ekonomi	vergi yönünden sürekli yükümlü kişi ya da işletmenin sürekli bulunduğu ve işlerini yürüttüğü yer	fiscal domicile i.
105	Ticaret/Ekonomi	kabuklu deniz ürünlerini ekonomi yönünden inceleyen alan	shellfishery i.
Law
106	Hukuk	zaman ve kişi yönünden sınırlayıcı kelimeler	word of limitation i.
Insurance
107	Sigortacılık	sigortacı yönünden kötü riziko seçimi	selection against the insurer i.
108	Sigortacılık	sigorta yönünden normal standardın altında düşünülen riziko	under-average risk i.
109	Sigortacılık	geminin ağırlık yönünden kaldırma kapasitesi	deadweight i.
Technical
110	Teknik	elektronik donanımın güvenilirlik yönünden gerilme elemesi	reliability stress screening of electronic hardware i.
111	Teknik	karbonat yönünden zengin	carbonate-rich i.
112	Teknik	kara yönünden denize doğru esen rüzgar	land breeze i.
113	Teknik	oksijen yönünden zengin atmosfer	oxygen-enriched atmosphere i.
114	Teknik	vida veya dişlinin bir uçtan diğer uca bakıldığında eksenel yönünden sapması	hand i.
115	Teknik	silika yönünden zengin	acid s.
Marine
116	Denizcilik	dalga yönünden esen rüzgar	following wind i.
Mining
117	Maden	maden yönünden zengin yöre	mining region i.
118	Maden	maden yönünden zengin yöre	mining district i.
Medical
119	Medikal	sellüloz yönünden zengin meyve ve sebzeler	cellulose-rich fruits and vegetables i.
120	Medikal	etkinlik yönünden opyuma veya türevlerine benzer	opiate s.
Physiology
121	Fizyoloji	fizyolojik veya farmakolojik etkileri yönünden morfine benzeyen ağrı giderici maddelere verilen ad	opiate i.
Food Engineering
122	Gıda	gıda maddelerinin genel etiketleme ve beslenme yönünden etiketleme kuralları	nutrition labelling for foodstuffs i.
123	Gıda	kalsiyum yönünden zengin	calcium-rich s.
124	Gıda	kalsiyum yönünden zengin	rich in calcium s.
125	Gıda	vitamin yönünden zengin	vitamin-enriched s.
Gastronomy
126	Mutfak	koyun veya sığırın omzuna yakın kısmında bulunan, kas dokusu yönünden zengin et	mousepiece i.
Physics
127	Fizik	azot ve fosfat yönünden zengin	eutrophication i.
128	Fizik	(diferansiyel) integrali yol yönünden bağımlı olan	inexact s.
Biology
129	Biyoloji	bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket	nastic movement i.
130	Biyoloji	şekil ve işlev yönünden gırtlağa benzeyen şey	gullet i.
131	Biyoloji	(protein) esas amino asit yönünden eksik	incomplete s.
Astronomy
132	Gökbilim	dikey yüzeyi bulunup pusulanın dört ana yönünden herhangi birine doğrudan dönük olan (güneş saati)	direct s.
Botanic
133	Botanik	yaralanmaya yanıt olarak bitkide uyaranın yönünden bağımsız gerçekleşen hareket	traumatonasty i.
134	Botanik	kireç yönünden zengin topraklarda yetişen bitki	calcicole i.
135	Botanik	eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki	american saffron (carthamus tinctorius) i.
136	Botanik	eski dünya'da yaygın olarak yetiştirilen tohumları yağ yönünden zengin bir bitki	safflower i.
137	Botanik	avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad	mallet i.
138	Botanik	avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad	mallet bark i.
139	Botanik	avustralya'ya özgü, özellikle mazı tozu yönünden zengin çeşitli okaliptüs ağaçlarına verilen ad	mallet wood i.
140	Botanik	yağ yönünden zengin tohum	oil-rich seed i.
141	Botanik	dış uyaranın yönünden bağımsız (hareket)	nastic s.
Agriculture
142	Tarım	enerji yönünden zengin yem	energy rich feed i.
143	Tarım	(iskoçya'nın highlands bölgesinin batısında) otlak ve ekilebilir arazi olarak kullanılan kumlu, çimenlik, kireç yönünden zengin toprak parçası	machair [scotland] i.
Education
144	Eğitim	içerik yönünden zengin eğitim	content-rich education i.
145	Eğitim	eğitim yönünden	educationally zf.
Linguistics
146	Dilbilim	(dil) görece uzun sözcük yönünden baskın	polysynthetic s.
Religious
147	Dini	islam dini yönünden helal veya haram olup olmadığı belli olmayan yiyecek	mushbooh i.
148	Dini	(vika dininde) boynuzlu tanrı'nın üç yönünden birini temsil eden, oğlan çocuğu veya genç adam şeklinde tasvir edilen bir tanrı	master i.
Environment
149	Çevre	çevre yönünden duyarlı alan	environmentally sensitive area i.
150	Çevre	çevre yönünden elverişli enerji seçenekleri	environmentally favorable energy options i.
151	Çevre	su yönünden kıtlık çeken	water-scarce s.
Geography
152	Coğrafya	kuzey yönünden esen fırtına	northerly i.
153	Coğrafya	güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler	matopo hills i.
154	Coğrafya	güneybatı zimbabve'de, bulawayo'nun güneyinde yer alan granit yönünden zengin tepeler	matopos i.
155	Coğrafya	basra körfezi kıyısında yer alıp petrol yönünden zengin ülkelere verilen ad	gulf states i.
156	Coğrafya	yıldız-poyraz yönünden esen (rüzgar)	north-northeast s.
157	Coğrafya	yıldız-karayel yönünden esen (rüzgar)	north-northwest s.
158	Coğrafya	yıldız-poyraz yönünden	north-northeast zf.
159	Coğrafya	yıldız-karayel yönünden	north-northwest zf.
Meteorology
160	Meteoroloji	yıldız-poyraz yönünden esen rüzgar	north-northeasterly i.
161	Meteoroloji	yıldız-poyraz yönünden gelen fırtına	north-northeasterly i.
162	Meteoroloji	yıldız-karayel yönünden esen rüzgar	north-northwesterly i.
163	Meteoroloji	yıldız-karayel yönünden gelen fırtına	north-northwesterly i.
164	Meteoroloji	rüzgarın genel yönünden lokal olarak sapması	slant of wind i.
Geology
165	Jeoloji	okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik bir kaya türü	tholeiite i.
166	Jeoloji	alüminyum yönünden zengin ve potasyum bakımından zayıf bir bazalt kayaç	tholeiite i.
167	Jeoloji	kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak	vertisol i.
168	Jeoloji	kil yönünden çok zengin olan ve yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak	vertisol soil i.
169	Jeoloji	okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüyle ilgili	tholeiitic s.
170	Jeoloji	okyanus tabanında bulunan, alüminyum yönünden zengin, bazalt benzeri magmatik veya volkanik kaya türüne benzeyen	tholeiitic s.
171	Jeoloji	demir ve magnezyum yönünden zengin ancak silika miktarı az	ultrabasic s.
Sport
172	Spor	(golf) topa vuruş duruşunun ters yönünden vurmak	pull f.
Baseball
173	Beysbol	topun normal yönünden saptığı atış	bender i.
Music
174	Müzik	ses yönünden zengin	tonous s.
Photography
175	Fotoğrafçılık	(görseli) keskinlik yönünden yumuşatmak	feather f.
Archaic
176	Eski Kullanım	yönünden sapmış etki	glance i.
177	Eski Kullanım	yönünden sapmış darbe	glance i.
Slang
178	Argo	zeka yönünden yetersiz	kangaroos loose in the top paddock expr.
179	Argo	bilim kurgu hayranları arasında bilim kurgu hayranlarının diğer türlerin hayranlarına kıyasla zeka ve hayal gücü yönünden daha üstün olduklarına dair bir görüş/ifade	fans are slans [dated] expr.
British Slang
180	İngiliz Argosu	karda (para yönünden)	quids-in expr.