sıkıntıya - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

sıkıntıya



"sıkıntıya" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Idioms
sıkıntıya into (a bit of) a jam expr.

"sıkıntıya" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 117 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sıkıntıya değme worthwhileness i.
sıkıntıya sokma straitening i.
sıkıntıya düşmek be hard up f.
sıkıntıya gelememek be unable to stand the gaff f.
sıkıntıya girmek get into hot water f.
sıkıntıya sebep olmak ail f.
sıkıntıya sebebiyet vermek ail f.
sıkıntıya neden olmak ail f.
sıkıntıya neden olmak cause trouble f.
sıkıntıya sebep olmak cause trouble f.
sıkıntıya sebep vermek cause trouble f.
sıkıntıya sebep vermek ail f.
sıkıntıya sebebiyet vermek cause trouble f.
sıkıntıya sokmak lead to trouble f.
sıkıntıya sokmak cause trouble f.
sıkıntıya gelememek be unable to bear up under difficulties f.
sıkıntıya sokmak put into trouble f.
sıkıntıya düşmek become hard up for money f.
sıkıntıya sokmak cause anxiety f.
sıkıntıya sokmak embarrass f.
sıkıntıya sokmak make someone feel uncomfortable f.
sıkıntıya sokmak cause unease f.
sıkıntıya sokmak distress f.
sıkıntıya veya yorgunluğa dayanmak stand the gaff f.
birini sıkıntıya sokmak put someone to trouble f.
sıkıntıya sokmak labor f.
sıkıntıya dayanmak labor f.
sıkıntıya sokmak labour f.
sıkıntıya dayanmak labour f.
sıkıntıya sebep olmak eale [obsolete] f.
sıkıntıya neden olmak encomber [obsolete] f.
(probleme/sıkıntıya) sürüklemek lay f.
(bir sıkıntıya) hazır olmak man f.
sıkıntıya neden olmak wring f.
sıkıntıya sokmak wring f.
sıkıntıya sokmak impester [obsolete] f.
sıkıntıya sokmak distrain [obsolete] f.
sıkıntıya düşürmek press f.
sıkıntıya girmeye değer worthwhile s.
sıkıntıya girmeye değer worth the while s.
sıkıntıya neden olan hellish s.
Phrasals
sıkıntıya sokmak put about f.
(bir şeyin, işin, görevin) sorumluluğunu alarak/üstlenerek sıkıntıya girmek trouble (someone or oneself) with (something) f.
mali sıkıntıya düşürmek wipe out f.
ekonomik/parasal sıkıntıya düşürmek wipe out f.
(biri/bir şey) için sıkıntıya girmek bother about (someone or something) f.
Colloquial
sıkıntıya sokan şey hell i.
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak trouble oneself (to do something) f.
sıkıntıya girmek heeby-jeebies f.
(evi satan kişi) satış tamamlanmadan önce anlaşmadan çekilerek potansiyel alıcıyı sıkıntıya düşürmek gazang f.
(spor müsabakasında) kazanma şansını sıkıntıya sokmuş in the hole s.
sıkıntıya sokan unlucky [dialect] s.
Idioms
başarısızlığa/sıkıntıya neden olabilecek bir durum a slippery slope i.
sıkıntıya sokulmak be under hatches f.
sıkıntıya girmek get into (a bit of) a jam f.
katlandığı/girdiği zahmete/sıkıntıya değmek be worth it f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe göğüs germek carry a millstone (around one's neck) f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe dayanmak carry a millstone (around one's neck) f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe katlanmak carry a millstone (around one's neck) f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe göğüs germek bear a millstone (around one's neck) f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe dayanmak bear a millstone (around one's neck) f.
ağır bir sıkıntıya/derde/güçlüğe katlanmak bear a millstone (around one's neck) f.
başka birisi için sıkıntıya girmek go through fire and water for someone f.
birini sıkıntıya sokmak put somebody in a hole f.
sıkıntıya göğüs germek weather the storm f.
sıkıntıya girmek/düşmek get into the soup f.
parasal sıkıntıya düşmek/girmek feel pinched f.
sıkıntıya düşmemek keep one's head above water f.
sıkıntıya girmek/düşmek get in the soup f.
sıkıntıya girmek/düşmek be in the soup f.
(parasal) sıkıntıya düşmek be in a jam f.
(parasal) sıkıntıya düşmek get into a jam f.
(parasal olarak) sıkıntıya düşmek have a thin time f.
(parasal) sıkıntıya düşmek get into a bind f.
(parasal) sıkıntıya düşmek be in a bind f.
(parasal) sıkıntıya düşmek find oneself in a jam f.
(parasal) sıkıntıya düşmek find oneself in a bind f.
(parasal olarak) sıkıntıya düşmek have a thin time of it f.
dara/sıkıntıya düşmek go through/hit a sticky patch f.
dara/sıkıntıya düşmek hit a sticky patch f.
maddi sıkıntıya girmek feel the crunch f.
kendi kendini sıkıntıya sokmak dig yourself into a hole f.
kendi kendini sıkıntıya sokmak dig a hole for yourself f.
(birini) büyük sıkıntıya düşürmek put (one) through the mangle f.
(birini/bir şeyi) sıkıntıya sokmak knock the bejesus out of (someone or something) f.
bir sıkıntıya dikkat çekip diğerlerine gölge düşürmek scream loudest f.
kendini sıkıntıya sokmak land yourself in the soup f.
sıkıntıya düşmek land yourself in the soup f.
birini sıkıntıya sokmak land somebody in the soup f.
sıkıntıya düşürmek land somebody in the soup f.
birden maddi sıkıntıya/darlığa düşmek be on the rocks f.
büyük sıkıntıya sokulmak be put through the mangle f.
(birini) sıkıntıya sokmamak give (one) an easy ride f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya dayanamamak able to take just so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek able to take just so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek able to take just so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek able to take just so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya dayanamamak able to take only so much f.
fazla fiziksel/ruhsal sıkıntıya tahammül edememek able to take only so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek able to take only so much f.
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek able to take only so much f.
sıkıntıya girmek/düşmek land yourself/somebody in the soup f.
sıkıntıya düşmek be down on your uppers [old-fashioned] [uk] f.
sıkıntıya düşmek get into a (tight) spot f.
sıkıntıya düşmemek keep head above water f.
(birini/bir şeyi) sıkıntıya sokmak put (someone or something) in a hole f.
her türlü sıkıntıya karşı hazırlıklı loaded for bear s.
gittikçe sıkıntıya girerek with sinking heart expr.
sıkıntıya düşmüş in the soup expr.
sıkıntıda/sıkıntıya düşmüş in the soup expr.
(ekonomik) sıkıntıya doğru sürüklenmiş on the high-road to needham [uk] expr.
henüz olmamış bir şey için stres olma/sıkıntıya girme don't meet trouble halfway expr.
sıkıntıya girmiş in a flat spin expr.
Trade/Economic
vergi yükümlüsüne vereceği sıkıntıya değmeyecek kadar az gelir sağlayan vergi nuisance tax i.
mali sıkıntıya sokmak pinch f.
Slang
başı derde/sıkıntıya/belaya girmek get in a pickle f.
birini ekonomik/parasal sıkıntıya sokmak wipe someone out f.