|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
early lunch i.
|
erken öğle yemeği |
|
2 |
Genel |
working lunch i.
|
iş görüşmesi yapılan öğle yemeği |
|
3 |
Genel |
lunch break i.
|
öğle tatili |
|
|
4 |
Genel |
lunch break i.
|
öğle arası |
|
5 |
Genel |
basket lunch i.
|
piknik |
|
6 |
Genel |
lunch hour i.
|
öğle tatili |
|
7 |
Genel |
lunch box i.
|
beslenme çantası |
|
8 |
Genel |
lunch counter i.
|
büfe |
|
9 |
Genel |
lunch rooms i.
|
restoranlar |
|
10 |
Genel |
lunch time i.
|
öğle yemeği zamanı |
|
11 |
Genel |
potluck lunch i.
|
davetlilerin kendi yiyeceklerini getirdikleri yemek |
|
12 |
Genel |
potluck lunch i.
|
yardımlaşmalı yemek |
|
13 |
Genel |
packed lunch i.
|
paketlenmiş öğle yemeği |
|
14 |
Genel |
sack lunch i.
|
paketlenmiş öğle yemeği |
|
15 |
Genel |
lunch money i.
|
öğle yemeği parası |
|
16 |
Genel |
lunch service i.
|
öğle yemeği servisi |
|
17 |
Genel |
a rich lunch i.
|
zengin bir öğle yemeği |
|
18 |
Genel |
a big lunch i.
|
zengin bir öğle yemeği |
|
19 |
Genel |
lunch pail i.
|
beslenme çantası |
|
20 |
Genel |
lunch kit i.
|
beslenme çantası |
|
21 |
Genel |
lunch counter i.
|
amerikan bar tarzı ufak amerikan restaurantı |
|
22 |
Genel |
bag lunch i.
|
evde hazırlanıp getirilmiş öğle yemeği |
|
23 |
Genel |
bag lunch i.
|
evden getirilmiş yemek |
|
|
24 |
Genel |
bag lunch i.
|
evden getirilmiş öğle yemeği |
|
25 |
Genel |
bag lunch i.
|
evde hazırlanıp getirilmiş yemek |
|
26 |
Genel |
bag lunch i.
|
kesekağıdında öğle yemeği |
|
27 |
Genel |
lunch break i.
|
yemek molası |
|
28 |
Genel |
ploughman's lunch i.
|
genellikle ekmek peynir ve turşudan oluşan bir öğün |
|
29 |
Genel |
box lunch i.
|
öğle yemeği kutusu |
|
30 |
Genel |
lunch [caribbean] i.
|
beş çayı |
|
31 |
Genel |
lunch [caribbean] i.
|
ikindi çayı |
|
32 |
Genel |
lunch [minnesota] i.
|
küçük porsiyonlu yemek |
|
33 |
Genel |
lunch meat i.
|
sosis |
|
34 |
Genel |
lunch meat i.
|
jambon |
|
35 |
Genel |
lunch meat i.
|
salam |
|
36 |
Genel |
lunch meat i.
|
dilimlenerek soğuk servis edilen et ürünleri |
|
37 |
Genel |
lunch meat i.
|
salam-sosis grubu ürünler |
|
38 |
Genel |
lunch meeting i.
|
(öğle vakti gerçekleştirilen) yemekli iş toplantısı |
|
39 |
Genel |
lunch period i.
|
öğle vakti |
|
40 |
Genel |
lunch period i.
|
öğle yemeği vakti |
|
41 |
Genel |
play-lunch [new zealand] i.
|
okul çocuklarının öğlene doğru yediği atıştırmalık |
|
42 |
Genel |
free lunch i.
|
(eskiden bazı bar veya meyhanelerde) içki alanlara açık büfe şeklinde sunulan öğle yemeği |
|
43 |
Genel |
skip lunch f.
|
öğle yemeğini yememek |
|
44 |
Genel |
have lunch f.
|
öğle yemeği yemek |
|
45 |
Genel |
be out to lunch f.
|
öğle yemeği yemeye çıkmış olmak |
|
46 |
Genel |
go out for lunch f.
|
yemeğe çıkmak |
|
47 |
Genel |
have lunch together f.
|
beraber öğle yemeği yemek |
|
48 |
Genel |
hold a lunch f.
|
öğle yemeği düzenlemek |
|
49 |
Genel |
offer lunch f.
|
öğle yemeği vermek |
|
50 |
Genel |
give lunch f.
|
öğle yemeği vermek |
|
51 |
Genel |
be out to lunch f.
|
öğle yemeği için dışarı çıkmak |
|
52 |
Genel |
take someone out to lunch f.
|
birini öğle yemeğine götürmek/çıkarmak |
|
53 |
Genel |
pray over the dinner/lunch f.
|
yemek için şükür duası etmek |
|
54 |
Genel |
eat lunch f.
|
öğle yemeği yemek |
|
55 |
Genel |
have lunch break f.
|
öğle tatiline girmek |
|
56 |
Genel |
have lunch break f.
|
öğle arasına girmek |
|
57 |
Genel |
go on lunch break f.
|
öğle tatiline girmek |
|
58 |
Genel |
go on lunch break f.
|
öğle arasına girmek |
|
59 |
Genel |
take someone out to lunch f.
|
birisini yemeğe çıkarmak |
|
60 |
Genel |
after-lunch s.
|
öğle yemeğinden sonra gerçekleşen |
|
61 |
Genel |
out to lunch zf.
|
öğle yemeğinde |
|
62 |
Genel |
during lunch zf.
|
öğle yemeği sırasında |
|
63 |
Genel |
over lunch zf.
|
öğle yemeği sırasında |
|
|
Phrasals |
|
64 |
Öbek Fiiller |
lunch off something f.
|
bir şeyi öğle yemeği niyetine yemek |
|
65 |
Öbek Fiiller |
lunch off something f.
|
bir şeyi öğle yemeği yapmak |
|
66 |
Öbek Fiiller |
lunch out f.
|
(öğle yemeğini) dışarıda yemek |
|
67 |
Öbek Fiiller |
eat somebody's lunch [us] f.
|
başka bir şirketin işini/pazar payını almak/götürmek |
|
68 |
Öbek Fiiller |
eat somebody's lunch [us] f.
|
birinin payını almak |
|
69 |
Öbek Fiiller |
lunch off f.
|
(bir şeyi) öğle yemeği yapmak |
|
70 |
Öbek Fiiller |
lunch off f.
|
(bir şeyi) öğle yemeği niyetine/olarak yemek |
|
71 |
Öbek Fiiller |
lunch off f.
|
öğle yemeğinde (bir şey) yemek |
|
72 |
Öbek Fiiller |
lunch off f.
|
öğle yemeğini (bir şeyin) üstünde yemek |
|
73 |
Öbek Fiiller |
lunch off f.
|
öğle yemeğini (bir şeyden) yemek |
|
Phrases |
|
74 |
İfadeler |
at lunch expr.
|
öğle yemeğinde |
|
Proverb |
|
75 |
Atasözü |
there's no such thing as a free lunch
|
her şeyin bir bedeli vardır |
|
76 |
Atasözü |
there ain't no such thing as a free lunch
|
her şeyin bir bedeli vardır |
|
Colloquial |
|
77 |
Konuşma Dili |
quick lunch i.
|
çabuk öğle yemeği |
|
78 |
Konuşma Dili |
quick lunch i.
|
hızlı öğle yemeği |
|
79 |
Konuşma Dili |
hot lunch i.
|
bir kurumda verilen öğlen yemeği (okul, ofis) |
|
80 |
Konuşma Dili |
hot lunch i.
|
öğlen yemeği |
|
81 |
Konuşma Dili |
break for lunch f.
|
öğle yemeği tatili vermek |
|
82 |
Konuşma Dili |
do lunch f.
|
birlikte öğlen yemeği yemek |
|
83 |
Konuşma Dili |
do lunch f.
|
birlikte öğlen yemeğine çıkmak |
|
84 |
Konuşma Dili |
do lunch f.
|
birlikte öğlen yemeğine gitmek |
|
85 |
Konuşma Dili |
do lunch f.
|
öğlen yemeği için buluşmak |
|
86 |
Konuşma Dili |
lunch-blocking s.
|
birinin öğle yemeğine gitmesine engel olan (kimse) |
|
87 |
Konuşma Dili |
otl (out to lunch) s.
|
öğlen yemeğinde |
|
88 |
Konuşma Dili |
otl (out to lunch) s.
|
öğlen yemeği için dışarı çıkmış |
|
89 |
Konuşma Dili |
some lunch expr.
|
öğle yemeği için birşeyler |
|
90 |
Konuşma Dili |
in a restaurant having lunch expr.
|
restoranda öğle yemeği yerken |
|
91 |
Konuşma Dili |
let's do the lunch thing expr.
|
bir ara bir öğle yemeği yiyelim |
|
92 |
Konuşma Dili |
let's do the lunch thing expr.
|
bir ara öğlen yemeğinde buluşalım |
|
93 |
Konuşma Dili |
we must do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka görüşelim |
|
94 |
Konuşma Dili |
we must do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka birlikte bir öğlen yemeği yiyelim |
|
95 |
Konuşma Dili |
we must do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka buluşalım |
|
96 |
Konuşma Dili |
we have to do lunch sometime expr.
|
bir ara bir öğle yemeği yiyelim |
|
97 |
Konuşma Dili |
we have to do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka görüşelim |
|
98 |
Konuşma Dili |
we have to do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka birlikte bir öğlen yemeği yiyelim |
|
99 |
Konuşma Dili |
we have to do lunch sometime expr.
|
bir ara mutlaka buluşalım |
|
Idioms |
|
100 |
Deyim |
a spot of lunch i.
|
atıştırmalık |
|
101 |
Deyim |
spot of lunch i.
|
atıştırmalık |
|
102 |
Deyim |
a spot of lunch i.
|
hafif bir şeyler (yiyecek) |
|
103 |
Deyim |
spot of lunch i.
|
hafif bir şeyler (yiyecek) |
|
104 |
Deyim |
a spot of lunch i.
|
ağza atmalık |
|
105 |
Deyim |
spot of lunch i.
|
ağza atmalık |
|
106 |
Deyim |
power lunch i.
|
(öğle vaktindeki) iş yemeği |
|
107 |
Deyim |
power lunch i.
|
öğle yemeği şeklinde yapılan iş toplantısı |
|
108 |
Deyim |
out to lunch i.
|
aklı başında olmayan |
|
109 |
Deyim |
out to lunch i.
|
ahmak |
|
110 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
bütün vaktini sosyalleşerek geçiren kadınlar |
|
111 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
sürekli birlikte sosyalleşerek vakit geçiren kadınlar |
|
112 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
birlikte sosyalleşerek boş vakit dolduran zengin kadınlar |
|
113 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
yapacak işi olmayıp birlikte takılan zengin kadınlar |
|
114 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
günlerde/kahvaltılarda/öğlen yemeklerinde vakit geçiren zengin kadınlar |
|
115 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
çalışmayan ve tüm vaktini arkadaşlarıyla geçiren zengin kadınlar |
|
116 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
boş gezen zengin kadınlar |
|
117 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
işi gücü olmayan zengin kadınlar |
|
118 |
Deyim |
ladies who lunch i.
|
öğlen yemeklerinde buluşup vakit geçiren zengin kadınlar |
|
119 |
Deyim |
a free lunch i.
|
bedava şey |
|
120 |
Deyim |
a free lunch i.
|
ücretsiz şey |
|
121 |
Deyim |
a free lunch i.
|
beleş şey |
|
122 |
Deyim |
a free lunch i.
|
karşılıksız şey |
|
123 |
Deyim |
a free lunch i.
|
bağış |
|
124 |
Deyim |
a free lunch i.
|
hibe |
|
125 |
Deyim |
free lunch i.
|
bedava şey |
|
126 |
Deyim |
free lunch i.
|
ücretsiz şey |
|
127 |
Deyim |
free lunch i.
|
beleş şey |
|
128 |
Deyim |
free lunch i.
|
karşılıksız şey |
|
129 |
Deyim |
free lunch i.
|
bağış |
|
130 |
Deyim |
free lunch i.
|
hibe |
|
131 |
Deyim |
fix (something) for breakfast/lunch/dinner f.
|
kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği için bir şeyler hazırlamak |
|
132 |
Deyim |
be out to lunch f.
|
aptalca davranmak |
|
133 |
Deyim |
eat someone's lunch f.
|
birisine karşı kazanmak |
|
134 |
Deyim |
eat someone's lunch f.
|
dövmek |
|
135 |
Deyim |
have a liquid lunch f.
|
öğle yemeğini içkiyle geçiştirmek |
|
136 |
Deyim |
have a liquid lunch f.
|
öğle yemeğinde yemek yemeden sadece içki içmek |
|
137 |
Deyim |
be out to lunch f.
|
tuhaf davranmak |
|
138 |
Deyim |
eat someone's lunch f.
|
yenmek |
|
139 |
Deyim |
fix (something) for breakfast, lunch, dinner f.
|
kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapmak/ayarlamak |
|
140 |
Deyim |
fix (something) for breakfast, lunch, dinner f.
|
kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) hazırlamak |
|
141 |
Deyim |
fix (something) for breakfast, lunch, dinner f.
|
kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapıvermek |
|
142 |
Deyim |
toss one’s lunch f.
|
kusmak |
|
143 |
Deyim |
toss one’s lunch f.
|
yediklerini kusmak/çıkarmak |
|
144 |
Deyim |
toss one’s lunch f.
|
midesi/içi dışına çıkmak |
|
145 |
Deyim |
out to lunch s.
|
mecnun |
|
146 |
Deyim |
out to lunch s.
|
kafasız |
|
147 |
Deyim |
out to lunch s.
|
kaçık |
|
148 |
Deyim |
out to lunch s.
|
sersem |
|
149 |
Deyim |
out to lunch s.
|
salak |
|
150 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
dalgın |
|
151 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
dikkatsiz |
|
152 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
bihaber |
|
153 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
aklı havada |
|
154 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
aklı başka yerde |
|
155 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
yok gibi |
|
156 |
Deyim |
otl (out to lunch) s.
|
gerçek/dış dünyayla bağlantısı kesilmiş gibi |
|
157 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
öyle bedavaya yok |
|
158 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
öyle beleşe yok |
|
159 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
her şeyin bir bedeli vardır |
|
160 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
ne kadar ekmek o kadar köfte |
|
161 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
yok öyle üç kuruşa beş köfte |
|
162 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
dengesiz |
|
163 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
deli |
|
164 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
çılgın |
|
165 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
çatlak |
|
166 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
çıldırmış |
|
167 |
Deyim |
there's no such thing as a free lunch expr.
|
öyle beleşe/bedavaya olmaz |
|
168 |
Deyim |
there ain't no such thing as a free lunch expr.
|
öyle beleşe/bedavaya olmaz |
|
169 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
kalın kafalı |
|
170 |
Deyim |
out to lunch expr.
|
üşütük |
|
171 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
bedavaya yemek olmaz |
|
172 |
Deyim |
(there) ain't no free lunch expr.
|
emeksiz yemek olmaz |
|
173 |
Deyim |
there is no free lunch expr.
|
bedavaya yemek olmaz |
|
174 |
Deyim |
there is no free lunch expr.
|
emeksiz yemek olmaz |
|
175 |
Deyim |
let's do lunch expr.
|
buluşalım |
|
176 |
Deyim |
let's do lunch expr.
|
beraber öğlen yemeği yiyelim |
|
177 |
Deyim |
let's do lunch expr.
|
bir ara bir öğle yemeği yiyelim |
|
178 |
Deyim |
let's do lunch expr.
|
bir öğlen yemeğinde bir araya gelelim |
|
179 |
Deyim |
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr.
|
her şeyin bir bedeli var |
|
180 |
Deyim |
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr.
|
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
|
Informal |
|
181 |
Gündelik |
be out to lunch f.
|
aklı başka yerde olmak |
|
182 |
Gündelik |
be out to lunch f.
|
aklı yerinde olmamak |
|
183 |
Gündelik |
be out to lunch f.
|
kafası pek çalışmamak |
|
Speaking |
|
184 |
Konuşma |
enjoy your lunch ünl.
|
afiyet olsun |
|
185 |
Konuşma |
come by for lunch sometime expr.
|
bir ara öğle yemeğine gel |
|
186 |
Konuşma |
let's do lunch sometime expr.
|
bir ara bir öğle yemeği yiyelim |
|
187 |
Konuşma |
I think that we should get lunch sometime expr.
|
bir ara öğle yemeği yiyelim |
|
188 |
Konuşma |
there ain't no such thing as a free lunch expr.
|
bedava yemek olmaz |
|
189 |
Konuşma |
what is for lunch today? expr.
|
bugün yemekte ne var? |
|
190 |
Konuşma |
we'll have to do lunch sometime expr.
|
bir ara bir öğle yemeği yiyelim |
|
191 |
Konuşma |
there is no free lunch expr.
|
bedava yemek olmaz |
|
192 |
Konuşma |
there's no such thing as a free lunch expr.
|
bedava yemek olmaz |
|
193 |
Konuşma |
what is for lunch today? expr.
|
bugün öğle yemeğinde ne var? |
|
194 |
Konuşma |
are we still on for lunch friday? expr.
|
cuma günü öğle yemeğinde görüşüyoruz o zaman? |
|
195 |
Konuşma |
there is no such thing as a free meal/lunch expr.
|
her şey karşılıklı |
|
196 |
Konuşma |
there ain't no such thing as a free lunch expr.
|
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
|
197 |
Konuşma |
tanstaafl (there ain't no such thing as a free lunch) expr.
|
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
|
198 |
Konuşma |
what do you have for lunch expr.
|
öğle yemeğinde ne var? |
|
199 |
Konuşma |
what do you have for lunch expr.
|
öğle yemeği olarak neyiniz var? |
|
200 |
Konuşma |
where do you eat lunch? expr.
|
öğle yemeğini nerede yiyorsun? |
|
201 |
Konuşma |
who did you have lunch with? expr.
|
öğle yemeğini kiminle yedin? |
|
202 |
Konuşma |
the lunch is ready expr.
|
öğle yemeği hazır |
|
203 |
Konuşma |
what do you have for lunch expr.
|
öğle yemeğinde ne yiyeceksin? |
|
204 |
Konuşma |
what is for lunch? expr.
|
ne yemek var? |
|
205 |
Konuşma |
where do you eat lunch? expr.
|
öğle yemeğinizi nerede yiyorsunuz? |
|
206 |
Konuşma |
after the lunch expr.
|
öğle yemeğinden sonra |
|
207 |
Konuşma |
can I buy you lunch? expr.
|
sana öğle yemeği ısmarlayabilir miyim? |
|
208 |
Konuşma |
can I buy you lunch? expr.
|
sana öğle yemeği ısmarlayayım mı? |
|
209 |
Konuşma |
the lunch is ready expr.
|
yemek hazır |
|
210 |
Konuşma |
how was the lunch? expr.
|
yemek nasıldı? |
|
211 |
Konuşma |
what is for lunch? expr.
|
yemekte ne var? |
|
212 |
Konuşma |
I'm going to have lunch with my friends expr.
|
arkadaşlarımla öğle yemeği yiyeceğim |
|
213 |
Konuşma |
I usually eat chicken and potatoes for lunch expr.
|
öğle yemeğinde genellikle tavuk ve patates yerim |
|
214 |
Konuşma |
I usually have chicken and potatoes for lunch expr.
|
öğle yemeğinde genellikle tavuk ve patates yerim |
|
Trade/Economic |
|
215 |
Ticaret/Ekonomi |
working lunch i.
|
çalışma yemeği |
|
216 |
Ticaret/Ekonomi |
business lunch i.
|
iş yemeği |
|
217 |
Ticaret/Ekonomi |
working lunch i.
|
iş yemeği |
|
218 |
Ticaret/Ekonomi |
brown bag lunch i.
|
resmi olmayan yemekli öğle toplantısı |
|
Technical |
|
219 |
Teknik |
lunch box i.
|
sefer tası |
|
220 |
Teknik |
lunch box i.
|
yemek kabı |
|
Computer |
|
221 |
Bilgisayar |
lunch box i.
|
yemek kutusu |
|
222 |
Bilgisayar |
out to lunch expr.
|
yemeğe çıktım |
|
Food Engineering |
|
223 |
Gıda |
lunch meats i.
|
(salam gibi) yemeye hazır et |
|
Gastronomy |
|
224 |
Mutfak |
lunch-box i.
|
beslenme çantası |
|
225 |
Mutfak |
lunch box i.
|
kumanya |
|
226 |
Mutfak |
lunch voucher i.
|
yemek çeki |
|
227 |
Mutfak |
lunch ticket i.
|
yemek fişi |
|
228 |
Mutfak |
the lunch was excellent expr.
|
öğle yemeği mükemmeldi |
|
Education |
|
229 |
Eğitim |
school lunch i.
|
okul öğle yemeği |
|
230 |
Eğitim |
lunch lady [us] i.
|
okul kafeteryası görevlisi (kadın) |
|
Football |
|
231 |
Futbol |
lunch time kick off i.
|
öğlen maçı |
|
Slang |
|
232 |
Argo |
liquid lunch mid-day i.
|
gün ortası içki molası |
|
233 |
Argo |
liquid lunch mid-day i.
|
günün ortasında içilen içki |
|
234 |
Argo |
cut lunch i.
|
sandviç |
|
235 |
Argo |
counter lunch i.
|
pub yemeği |
|
236 |
Argo |
three-martini lunch i.
|
üç martinilik öğle yemeği |
|
237 |
Argo |
three-martini lunch i.
|
üç martinilik öğlen yemeği |
|
238 |
Argo |
cut lunch commando i.
|
yedek asker |
|
239 |
Argo |
eat someone's lunch f.
|
birinin üstesinden gelmek |
|
240 |
Argo |
eat someone's lunch f.
|
birini alt etmek |
|
241 |
Argo |
blow lunch f.
|
kusmak |
|
242 |
Argo |
lose one's lunch f.
|
kusmak |
|
243 |
Argo |
blow one's lunch f.
|
kusmak |
|
244 |
Argo |
launch one's lunch f.
|
kusmak |
|
245 |
Argo |
blow one's lunch f.
|
yediklerini çıkarmak |
|
246 |
Argo |
lose one's lunch f.
|
yediklerini çıkarmak |
|
247 |
Argo |
eat (one's) lunch f.
|
(birini) yenmek |
|
248 |
Argo |
eat (one's) lunch f.
|
(birini) mağlup etmek |
|
249 |
Argo |
eat (one's) lunch f.
|
(birini) birini alt etmek |
|
250 |
Argo |
lose your lunch f.
|
kusmak |
|
251 |
Argo |
lose your lunch f.
|
yediklerini çıkarmak |
|
252 |
Argo |
who opened their lunch? expr.
|
kim osurdu? |
|
253 |
Argo |
there ain't no such thing as a free lunch expr.
|
yok öyle 3 kuruşa 5 köfte |
|
British Slang |
|
254 |
İngiliz Argosu |
liquid lunch i.
|
içki içmek için verilen öğle yemeği arası |
|
255 |
İngiliz Argosu |
out to lunch s.
|
kaçık |
|
256 |
İngiliz Argosu |
out to lunch expr.
|
deli |
|
257 |
İngiliz Argosu |
out to lunch expr.
|
çılgın |
|
Modern Slang |
|
258 |
Modern Argo |
a boxers lunch i.
|
açlığını gidermek için kendi midesini yumruklama |
|