Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | kımıldamak | move f. | ||
Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore. Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | kımıldamak | budge f. | ||
I didn't budge. Ben kımıldamadım. More Sentences |
||||
Genel | kımıldamak | stir f. | ||
Tom didn't stir. Tom yerinden kımıldamadı. More Sentences |
||||
Genel | kımıldamak | move f. | ||
Come on, move it. Hadi, kımıldayın. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | kımıldamak | budge f. | ||
Tom isn't going to budge. Tom kımıldamayacak. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | kımıldamak | stir one's stumps f. | ||
Genel | kımıldamak | play f. | ||
Genel | kımıldamak | wiggle f. | ||
Genel | kımıldamak | fidget f. | ||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | kımıldamak | quitch [dialect] f. | ||
Idioms | ||||
Deyim | kımıldamak | move (one's) body f. | ||
Deyim | kımıldamak | stir your stumps f. | ||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | kımıldamak | quinche f. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | durmadan kımıldamak | fidget f. |
Genel | durmadan kımıldamak | fidge f. |
Genel | durmadan kımıldamak | fike f. |
Idioms | ||
Deyim | olduğu yerden/noktadan kımıldamak istemeyen | riveted to (one's) spot s. |