keyifli - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

keyifli



"keyifli" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 51 sonuç

Türkçe İngilizce
General
keyifli delighted s.
keyifli zestful s.
keyifli fit as a fiddle s.
keyifli blissful s.
keyifli joyous s.
keyifli bucked s.
keyifli pleased s.
keyifli up s.
keyifli mellow s.
keyifli gay s.
keyifli jovial s.
keyifli elevated s.
keyifli cheerful s.
keyifli cheery s.
keyifli cosy s.
keyifli merry s.
keyifli convivial s.
keyifli jolly s.
keyifli pleasant s.
keyifli in a good mood s.
keyifli delighted at s.
keyifli heightened s.
keyifli cozy s.
keyifli trim [obsolete] s.
keyifli aleger [obsolete] s.
keyifli amused s.
keyifli elysian s.
keyifli chirk s.
keyifli chirrupy s.
keyifli fawe [obsolete] s.
keyifli gaucy s.
keyifli rollicky s.
keyifli proud [dialect] s.
keyifli sublime [obsolete] s.
keyifli agreeable s.
keyifli cheerfully zf.
keyifli in high spirits zf.
Colloquial
keyifli bumping s.
keyifli in the groove s.
Idioms
keyifli off the hook s.
keyifli (all) beer and skittles s.
keyifli bright-eyed and bushy-tailed s.
keyifli of good cheer s.
keyifli snug as a bug s.
keyifli snug as a bug (in a rug) s.
keyifli in fine fettle expr.
keyifli bowl of cherries expr.
Archaic
keyifli cheerly s.
keyifli joysome s.
keyifli heartsome s.
Slang
keyifli hyggelig [us] s.

"keyifli" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 83 sonuç

Türkçe İngilizce
General
keyifli bir tatil a pleasant holiday i.
keyifli ruh hali enjoyment i.
keyifli zaman barney i.
keyifli sözler jollity i.
keyifli bir yaşam süren kimse jovialist [obsolete] i.
keyifli aktivite luxuriation i.
ıvır zıvırlarla keyifli ve rahatça oyalanma desipience i.
vurgulu ve keyifli bir ritim groove i.
çok keyifli etkinlik hit i.
keyifli arkadaş goodfellow i.
keyifli arkadaşlık goodfellowship i.
keyifli durum dream i.
genellikle bir köşke bağlı olan keyifli dinlenme odası plesance i.
keyifli etkinlik sportance i.
keyifli olmak be in high spirits f.
keyifli/cazip hale getirmek salt f.
keyifli bir şekilde vakit geçirmek while (away) f.
keyifli hale getirmek sauce f.
keyifli kılmak beatificate f.
alaylı ve keyifli (gülüş/bakış vb) quizzical s.
son derece keyifli highly enjoyable s.
keyifli olmayan unentertained s.
keyifli olmayan unexpansive s.
keyifli olmayan unmerry s.
içmesi keyifli quaffable s.
aşırı keyifli heavenly s.
keyifli bir biçimde beatifically zf.
keyifli bir şekilde convivially zf.
keyifli bir şekilde gayly zf.
keyifli bir şekilde blissfully zf.
keyifli bir şekilde cosily zf.
keyifli bir şekilde cozily zf.
Phrasals
(biriyle) neşeli/keyifli vakit geçirmek joke around with (one) f.
Colloquial
keyifli anlar moments of pleasure i.
keyifli şey groove i.
keyifli bir deneyim a laugh i.
iyi ve keyifli hissetmek feel groovy f.
keyifli olmak be laughing f.
hiç keyifli görünmeyen none-too-pleasant s.
çok keyifli whale on s.
çok keyifli real gone s.
aşırı keyifli high old time [old-fashioned] s.
pek keyifli pleased with (oneself) s.
Idioms
en eğlenceli/keyifli/güzel kısım high point i.
keyifli şey a kick in the pants i.
çok keyifli bir deneyim a (real) gas i.
keyifli/hoş durum a bowl of cherries i.
keyifli/hoş bir deneyim a bowl of cherries i.
hoş/keyifli bir yer/durum a bed of roses i.
(bir şeyin) en eğlenceli/keyifli/güzel kısmı high point (of something) i.
hayatının en eğlenceli/heyecanlı/keyifli zamanı the time of (one's) life i.
çok eğlenceli/keyifli zaman the time of (one's) life i.
hayatının en eğlenceli/heyecanlı/keyifli zamanı the time of your life i.
çok eğlenceli/keyifli zaman the time of your life i.
hayatının en keyifli vakti/zamanı time of one's life i.
bir şeyi daha az keyifli/başarılı ya da önemli hale getirmek throw a wet blanket over (something) f.
bir şeyi daha az keyifli/başarılı ya da önemli hale getirmek throw a wet blanket over something f.
keyifli vakit geçirmek have a high old time f.
keyifli vakit geçirmek have a laugh [uk] f.
keyifli olmak be (as) snug as a bug in a rug f.
keyifli olmak be as happy as a sandboy f.
keyifli vakit geçirmek beguile the time f.
çok keyifli merry as a grig s.
çok keyifli lively as a grig s.
her şey çok keyifli (olacak) the goose hangs high [old-fashioned] expr.
40 yaşına kadar edinilen beceriler ve tecrübeler insana 40'ından sonra daha keyifli bir hayat sağlar life begins at 40 expr.
bir şey yüzünden daha az değerli, etkileyici, keyifli, faydalı değil none the worse for something expr.
hayat kısa, ne yaparsan/ne kadar keyifli vakit geçirirsen/geçirirsek kar you're a long time dead expr.
hayat kısa, ne yaparsan/ne kadar keyifli vakit geçirirsen/geçirirsek kar we're a long time dead expr.
Speaking
seyahat etmenin en keyifli yanı istenen yere varmak değil seyahatin kendisidir the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr.
Automotive
çok keyifli araç multi-convivial vehicle i.
Social Sciences
daha keyifli bir işe girmek için emekli olmak protiring i.
Archaic
keyifli his joyance i.
sosyal ve keyifli bir şekilde içki içmek hobnob f.
sosyal ve keyifli bir şekilde içki içmek hobornob f.
Slang
keyifli etkinlik thing i.
keyifli bir kafa a glow i.
keyifli bir kafa glow i.
çok keyifli olmak be happy as a pig in shit f.
keyifli bir şeye başlamak get it on f.
çok keyifli olmak be off the hook f.
keyifli/mutlu vakit geçirmek bliss out f.
keyifli vakit geçiren grooving s.