|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
kötü bir şey olacağını sezme |
foreboding i.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
yumuşak bir maddeden yapılmış koruyucu şey |
pad i.
|
|
3 |
Yaygın Kullanım |
(elinde) (bir şey) tutmak |
hold f.
|
|
4 |
Yaygın Kullanım |
(birine bir şey) ısmarlamak |
buy f.
|
|
General |
|
5 |
Genel |
mükemmel bir şey |
a bit of all right i.
|
|
6 |
Genel |
milyoner gibi bir şey |
a kind of millionaire i.
|
|
7 |
Genel |
vesika arkasına bir şey yazan |
endorsor i.
|
|
|
8 |
Genel |
kötü bir şey olacağını önceden hissedebilme |
forebodingness i.
|
|
9 |
Genel |
insanların buluşmayı veya bir şey kurmayı kararlaştırdıkları herhangi bir yer |
venue i.
|
|
10 |
Genel |
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey |
substitute i.
|
|
11 |
Genel |
artık sahibinin işine yaramayan bir şey |
white elephant i.
|
|
12 |
Genel |
sinir bozucu ufak bir şey |
pinprick i.
|
|
13 |
Genel |
bir neslin kendisinden sonra gelen nesle bıraktığı şey |
heritage i.
|
|
14 |
Genel |
çok kolay bir şey |
a piece of cake i.
|
|
15 |
Genel |
eleyen bir kişi veya şey |
eliminator i.
|
|
16 |
Genel |
tabii bir şey |
matter of course i.
|
|
17 |
Genel |
resmen kabul edilmemiş fakat fiilen olmuş bir şey |
virtual i.
|
|
18 |
Genel |
antik çağlardan kalma bir şey |
antiquity i.
|
|
19 |
Genel |
kahveye benzer bir şey |
coffee of a kind i.
|
|
20 |
Genel |
hızlı bir şekilde dönen şey |
whirlabout i.
|
|
21 |
Genel |
birinin bir şey hakkındaki düşünceleri |
feedback i.
|
|
22 |
Genel |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece i.
|
|
23 |
Genel |
içine bir şey konulan nesne |
holder i.
|
|
24 |
Genel |
geçici olan bir şey |
sandburg i.
|
|
25 |
Genel |
kötü bir şey yapma |
perpetration i.
|
|
26 |
Genel |
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey |
olive branch i.
|
|
27 |
Genel |
şaşırtıcı bir şey |
a new one on me i.
|
|
|
28 |
Genel |
kaygılanacak bir şey |
a matter of concern i.
|
|
29 |
Genel |
teşvik eden bir şey |
spur i.
|
|
30 |
Genel |
aşırı derecede yapılan bir şey |
spree i.
|
|
31 |
Genel |
içinde bir şey saklanabilen kap |
holder i.
|
|
32 |
Genel |
iğrenç bir şey |
abomination i.
|
|
33 |
Genel |
bir sözcüğün çağrıştırdığı şey |
connotation i.
|
|
34 |
Genel |
zorlayan şey (bir kimsenin takatını/sabrını vb'ni) |
tax i.
|
|
35 |
Genel |
öyle bir şey |
something of the kind i.
|
|
36 |
Genel |
olmuş bitmiş bir şey |
an accomplished fact i.
|
|
37 |
Genel |
bir araba dolusu şey |
cartload i.
|
|
38 |
Genel |
içine bir şey geçirilen delik |
socket i.
|
|
39 |
Genel |
saman alevi gibi bir şey |
flash in the pan i.
|
|
40 |
Genel |
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey |
vade mecum i.
|
|
41 |
Genel |
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey |
fringe benefit i.
|
|
42 |
Genel |
karmakarışık bir sürü (şey) |
welter i.
|
|
43 |
Genel |
tek bir şey düşünme |
single mindedness i.
|
|
44 |
Genel |
5 kuruş bir şey |
a matter of 5 cents i.
|
|
45 |
Genel |
sırtı çukur olan herhangi bir şey |
saddleback i.
|
|
46 |
Genel |
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey |
white elephant i.
|
|
47 |
Genel |
vesika arkasına bir şey yazma |
endorsing i.
|
|
48 |
Genel |
birine birdenbire moral veren bir şey |
a shot in the arm i.
|
|
49 |
Genel |
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra |
queue i.
|
|
50 |
Genel |
kendine bir şey yapma izni verme |
indulgence i.
|
|
51 |
Genel |
kendini bir şey sanan |
smart al·eck i.
|
|
52 |
Genel |
kendini bir şey zanneden kimse |
smart aleck i.
|
|
53 |
Genel |
ezilmiş meyveye benzeyen bir şey |
pulp i.
|
|
54 |
Genel |
sıradan bir şey |
commonplace i.
|
|
55 |
Genel |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to i.
|
|
56 |
Genel |
yapılmış bir şey |
act i.
|
|
57 |
Genel |
sahte bir şey |
fake i.
|
|
58 |
Genel |
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey |
transplant i.
|
|
59 |
Genel |
belli belirsiz bir şey |
suggestion i.
|
|
60 |
Genel |
bir başka şeyden gelişerek büyüyen şey |
outgrowth i.
|
|
61 |
Genel |
bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey |
means i.
|
|
62 |
Genel |
olumsuz bir şey ima eden söz |
innuendo i.
|
|
63 |
Genel |
bir kimseyle gönderilen şey |
safety deposit i.
|
|
64 |
Genel |
belli belirsiz bir şey |
wisp i.
|
|
65 |
Genel |
tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı) |
prognostication i.
|
|
66 |
Genel |
yelpaze biçimindeki herhangi bir şey |
fan i.
|
|
67 |
Genel |
araya bir şey sokma |
interpolation i.
|
|
|
68 |
Genel |
bir şeyi inişe geçiren kişi ya da şey |
lander i.
|
|
69 |
Genel |
bir araya getirilmiş şey |
aggregate i.
|
|
70 |
Genel |
yapacak bir şey yok |
nothing to do i.
|
|
71 |
Genel |
kendini bir şey sanan tip |
squirt i.
|
|
72 |
Genel |
yaşanan iyi bir şey |
gest i.
|
|
73 |
Genel |
ıstırabı yok eden herhangi bir şey |
nepenthe i.
|
|
74 |
Genel |
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey |
nonfood i.
|
|
75 |
Genel |
kendini bir şey sanma |
pomposity i.
|
|
76 |
Genel |
bir kişinin en iyi yaptığı şey |
forte i.
|
|
77 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
99 cent store i.
|
|
78 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
dollar outlet i.
|
|
79 |
Genel |
takip etmede kullanılan herhangi bir şey |
follow-up i.
|
|
80 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
dollar store i.
|
|
81 |
Genel |
gerçekleşmesi imkansız bir şey |
will-o-the-wisp i.
|
|
82 |
Genel |
bir kimseyi ilgilendiren şey |
concern i.
|
|
83 |
Genel |
-e yakın bir şey |
approximation i.
|
|
84 |
Genel |
yapılacak bir şey yok |
nothing to do i.
|
|
85 |
Genel |
bir şey için ayrılmış para |
a put away i.
|
|
86 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
bicker i.
|
|
87 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
pettifoggery i.
|
|
88 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
tiff i.
|
|
89 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
bickering i.
|
|
90 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
squabble i.
|
|
91 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
spat i.
|
|
92 |
Genel |
önemsiz bir şey için yapılan tartışma |
fuss i.
|
|
93 |
Genel |
yatıştıran bir şey |
alleviant i.
|
|
94 |
Genel |
her şey bir milyoncu |
price-point retailer i.
|
|
95 |
Genel |
her şey bir milyoncu |
variety store i.
|
|
96 |
Genel |
bir konu için ilk yapılan ya da ilk söylenen şey |
first mentioned i.
|
|
97 |
Genel |
korkutucu bir şey olmaktan çıkarma |
de-demonising i.
|
|
98 |
Genel |
farklı malzemeleri bir araya getirip yeni bir şey ortaya çıkaran kimse |
bricoleur i.
|
|
99 |
Genel |
bir şey oluşturan şey |
thinghood i.
|
|
100 |
Genel |
her şey bir milyoncu |
variety store i.
|
|
101 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
variety store i.
|
|
102 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
pound shop i.
|
|
103 |
Genel |
her-şey bir milyoncu |
dollar store i.
|
|
104 |
Genel |
(bir konu hakkında) aksi olabilecek şey, dikkat edilmesi gereken nokta |
caveat i.
|
|
105 |
Genel |
bir kerede her şey |
everything at once i.
|
|
106 |
Genel |
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey |
tally i.
|
|
107 |
Genel |
değerli, yüksek fiyatlı herhangi bir şey |
taonga [new zeland] i.
|
|
108 |
Genel |
hediye olarak alınıp bir başkasına verilen şey |
regift i.
|
|
109 |
Genel |
birine bir şey karşılığında yapılan iyilik |
backscratch i.
|
|
110 |
Genel |
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey |
changeling [obsolete] i.
|
|
111 |
Genel |
sürpriz bir şekilde ele geçen şey |
nap-taking i.
|
|
112 |
Genel |
bir şeyi taşımayan şey |
noncarrier i.
|
|
113 |
Genel |
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey |
necklace i.
|
|
114 |
Genel |
bir yere yeni gelen veya varan şey |
newcome i.
|
|
115 |
Genel |
büyük bir ün ya da seçkinlik yolunda ilerleyen şey |
newcomer i.
|
|
116 |
Genel |
bir sonra gelen şey |
next i.
|
|
117 |
Genel |
bir şey için teşekkür eden kimse |
thanksgiver i.
|
|
118 |
Genel |
hepsi belirli bir mesele veya iş ile bağlantılı olan şey |
the whole concern i.
|
|
119 |
Genel |
bir hareketi, fikri veya gelişmeyi yayan şey |
tinder i.
|
|
120 |
Genel |
ürünlerin tepesine bir şey ekleyen işçi |
topper i.
|
|
121 |
Genel |
işkence, sıkıntı veya acı veren herhangi bir şey |
tormentry i.
|
|
122 |
Genel |
küçük bir kuleye benzeyen şey |
tourelle i.
|
|
123 |
Genel |
herhangi bir kategoride sınıflandırılamayan kimse/şey |
transcendent i.
|
|
124 |
Genel |
belirli bir çizgiye göre sabit konuma sahip olan şey |
liner i.
|
|
125 |
Genel |
küçük bir şey |
a little something i.
|
|
126 |
Genel |
bir şeyin durumunu değiştiren şey |
alterant i.
|
|
127 |
Genel |
avantaj olarak kullanılacak bir şey |
an ace up your sleeve i.
|
|
128 |
Genel |
ikincil ancak kendi özgü bir özelliği olan şey |
edge i.
|
|
129 |
Genel |
(bir şeyin) kaynağı olan şey |
ancestor i.
|
|
130 |
Genel |
başka bir eylemden önce yapılan şey |
antefact i.
|
|
131 |
Genel |
belirli bir kişi, nesne ya da makam ile yakından ilişkili olan şey |
attribute i.
|
|
132 |
Genel |
her bir kişi/şey |
each and every one i.
|
|
133 |
Genel |
bir şey tamamlandıktan sonra yapılan eleştirel analiz |
autopsy i.
|
|
134 |
Genel |
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey |
effect [obsolete] i.
|
|
135 |
Genel |
(bir yerin etrafını) çeviren şey |
enclosure i.
|
|
136 |
Genel |
(bir şeyin) altında çıkıntı yapmış şey |
underlap i.
|
|
137 |
Genel |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey |
underlap i.
|
|
138 |
Genel |
(bir şeyin) altından fışkırmış şey |
underlap i.
|
|
139 |
Genel |
(maddi olmayan bir şey) temel |
underpinning i.
|
|
140 |
Genel |
(katlanmış bir şeyi) açan şey |
unfolder i.
|
|
141 |
Genel |
yılda bir kez olan şey |
yearlies i.
|
|
142 |
Genel |
bir kimseye hitap eden şey |
bag i.
|
|
143 |
Genel |
bir kimsenin sevdiği veya iyi yaptığı şey |
bag i.
|
|
144 |
Genel |
kayarak hareket eden bir şey |
scooter i.
|
|
145 |
Genel |
hakkında pek bir şey bilinmeyen kimse |
unknown quantity i.
|
|
146 |
Genel |
(biri veya bir şey hakkında) son karar |
epitaph i.
|
|
147 |
Genel |
yatağa bir şey yerleştiren kimse |
bedder i.
|
|
148 |
Genel |
dört bir yandan sıkıştıran şey |
besetter i.
|
|
149 |
Genel |
bir şeyi serpen kimse veya şey |
besprinkler i.
|
|
150 |
Genel |
bir şey veya yere ait kimse |
child i.
|
|
151 |
Genel |
cümlenin veya konuşmanın önceki kısmında belirtilen bir şey |
jobbie i.
|
|
152 |
Genel |
gülünç bir şekilde dandik şey |
joke i.
|
|
153 |
Genel |
üzerine bir şey kurulu toprak parçası |
land site i.
|
|
154 |
Genel |
üzerine bir şey kurulması planlanan toprak parçası |
land site i.
|
|
155 |
Genel |
kötü bir amacı gizleyen şey |
visor i.
|
|
156 |
Genel |
kötü bir amacı gizleyen şey |
vizor i.
|
|
157 |
Genel |
(sembolik bir yolculukta) yol gösteren şey |
waypost i.
|
|
158 |
Genel |
havadaki bir şey nedeniyle büzüşme |
blastment i.
|
|
159 |
Genel |
eylemde bulunmak veya bir şey üretmek için gerekli teçhizat |
material i.
|
|
160 |
Genel |
içinden yeni bir şey türeyen, oluşan veya gelişen şey |
matrix i.
|
|
161 |
Genel |
geçmişi veya herhangi bir şeye dayalı olmayıp tamamen yeni yapılmış şey |
whole cloth i.
|
|
162 |
Genel |
bir şeyi açığa vuran şey |
manifester i.
|
|
163 |
Genel |
hava durumunu önceden haber veren bir şey |
weatherwiser i.
|
|
164 |
Genel |
rehin olarak verilen veya bırakılan bir kimse veya şey |
wed [dialect] [uk] i.
|
|
165 |
Genel |
bir şey yapma fırsatı |
whack i.
|
|
166 |
Genel |
bir şey yapma girişimi |
whack i.
|
|
167 |
Genel |
bir tek şey hakkında bilinebilecek veya söylenebilecek her şey |
what i.
|
|
168 |
Genel |
değersiz bir şey |
white chip i.
|
|
169 |
Genel |
değeri düşük bir şey |
white chip i.
|
|
170 |
Genel |
görünüşü ve işlevi açısından rüzgar gülüne benzeyen bir şey |
windmill i.
|
|
171 |
Genel |
gerçekler bilinmeden yapılan bir şey |
blindman's bluff i.
|
|
172 |
Genel |
hile ve şaşırtmaya dayalı bir şey |
blindman's bluff i.
|
|
173 |
Genel |
görüşü engelleyen bir şey |
blindfold i.
|
|
174 |
Genel |
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey |
blood brother i.
|
|
175 |
Genel |
bir şey yaratan kimse |
hand i.
|
|
176 |
Genel |
bir yüzeye veya nesneye kolayca takılan şey |
hang-on i.
|
|
177 |
Genel |
(duvar, tavan gibi) bir yere tutturulabilen şey |
hang-up i.
|
|
178 |
Genel |
anlaşılması güç bir şekilde girift veya çetrefilli olan şey |
maze i.
|
|
179 |
Genel |
bir kelime veya isim olarak kullanılan bir ifade tarafından adlandırılan şey veya sınıf |
meaning in extension i.
|
|
180 |
Genel |
(bir kimseden veya durumdan) beklenilen şey |
measure i.
|
|
181 |
Genel |
bir kimsenin veya olayın anısına yapılan şey |
memorial i.
|
|
182 |
Genel |
birinin veya bir olayın anısına yapılan şey |
memory i.
|
|
183 |
Genel |
bir işçinin yaptığı veya ürettiği şey |
workmanship i.
|
|
184 |
Genel |
bir nesnenin paketlendiği veya sarıldığı şey |
wrapper i.
|
|
185 |
Genel |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork i.
|
|
186 |
Genel |
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey |
heritage i.
|
|
187 |
Genel |
sayesinde bir şey başarılan kimse veya şey |
ministry i.
|
|
188 |
Genel |
hızlı bir şekilde başarıya ulaşan şey |
boomer i.
|
|
189 |
Genel |
belirli bir sınıfa ait şey |
brother i.
|
|
190 |
Genel |
rastgele bir araya getirilmiş bir grup şey |
hill i.
|
|
191 |
Genel |
belirli bir ülkeden olan kimse veya şey |
homeling i.
|
|
192 |
Genel |
bir şeyi aslına sadık kalarak yansıtan şey |
mirror i.
|
|
193 |
Genel |
rastgele bir grup şey |
mob i.
|
|
194 |
Genel |
pek ilişkili olmayan bir grup şey |
mob i.
|
|
195 |
Genel |
bir sürü şey |
mobs i.
|
|
196 |
Genel |
bir aylık şey |
monthling i.
|
|
197 |
Genel |
ömrü bir aylık olan şey |
monthling i.
|
|
198 |
Genel |
(bir şeyin) sonucunda oluşan şart, durum veya şey |
mony i.
|
|
199 |
Genel |
g harfi şeklinde bir şey |
g i.
|
|
200 |
Genel |
dağınık haldeki bir grup şey |
gaggle i.
|
|
201 |
Genel |
müzakerede bir şey öneren kimse |
mover i.
|
|
202 |
Genel |
bir sürü şey |
muchwhat [obsolete] i.
|
|
203 |
Genel |
gizemli bir hava veren şey |
mystification i.
|
|
204 |
Genel |
kolayca sınıflandırılamayacak şekilde bir araya getirilmiş şey |
business i.
|
|
205 |
Genel |
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey |
game-changer i.
|
|
206 |
Genel |
bir şeyi bağlamaya yarayan şey |
girding i.
|
|
207 |
Genel |
bir arada tutan şey |
glue i.
|
|
208 |
Genel |
bir yere sabitlenen şey |
lodger i.
|
|
209 |
Genel |
bir yere yerleştirilen şey |
lodger i.
|
|
210 |
Genel |
hoş bir değişiklik sağlayan şey |
oasis i.
|
|
211 |
Genel |
bir şeyin sonuna işaret eden şey |
obituary i.
|
|
212 |
Genel |
rastlantısal bir şey |
occasional i.
|
|
213 |
Genel |
tesadüfi bir şey |
occasional i.
|
|
214 |
Genel |
ara sıra olan bir şey |
occasional i.
|
|
215 |
Genel |
belirli bir duruma yönelik şey |
occasionality i.
|
|
216 |
Genel |
planlanmış harcama veya ifraz olarak alıkonan veya tutulan bir şey |
holdback i.
|
|
217 |
Genel |
bekletilen bir şey |
holdout i.
|
|
218 |
Genel |
uzatılan bir şey |
holdout i.
|
|
219 |
Genel |
taşınan bir şey |
holdover i.
|
|
220 |
Genel |
bir şey hakkında kafa yorma |
debatement i.
|
|
221 |
Genel |
bir şey hakkında tartışma |
debatement i.
|
|
222 |
Genel |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence i.
|
|
223 |
Genel |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence i.
|
|
224 |
Genel |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence i.
|
|
225 |
Genel |
geçici olarak bir yerde kalan şey |
denizen i.
|
|
226 |
Genel |
belirli bir soydan gelen şey |
descension i.
|
|
227 |
Genel |
birinden başka birine karşılıksız olarak devredilen bir şey |
gift i.
|
|
228 |
Genel |
(belirli bir şekilde) büyüyen kimse veya şey |
grower i.
|
|
229 |
Genel |
bir şeyi aniden sonlandırdığı için giyotine benzetilen şey |
guillotine i.
|
|
230 |
Genel |
bir çırpıda tüketen şey |
gulf i.
|
|
231 |
Genel |
bir sürü şey |
grundle i.
|
|
232 |
Genel |
belirli bir sonucun veya durumun oluşacağını temin eden şey |
guarantee i.
|
|
233 |
Genel |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust i.
|
|
234 |
Genel |
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık |
murphy game i.
|
|
235 |
Genel |
bir birim olarak kabul edilen sekiz benzer şey |
octette i.
|
|
236 |
Genel |
yaşlı bir şey |
old i.
|
|
237 |
Genel |
bir kez gerçekleşen şey |
one shot i.
|
|
238 |
Genel |
bir kere yapılan şey |
one shot i.
|
|
239 |
Genel |
bir kere kullanılan şey |
one shot i.
|
|
240 |
Genel |
yalnızca bir kez gerçekleşen şey |
one-shot i.
|
|
241 |
Genel |
yalnızca bir kez yapılan şey |
one-shot i.
|
|
242 |
Genel |
yalnızca bir kez kullanılan şey |
one-shot i.
|
|
243 |
Genel |
bir şeyin üzerine serilen şey |
onlay i.
|
|
244 |
Genel |
bir şeyin üzerine uygulanan şey |
onlay i.
|
|
245 |
Genel |
bir şeyin üzerinde bulunan şey |
overlier i.
|
|
246 |
Genel |
belirli bir açıdan diğerine eşit olan şey |
rival i.
|
|
247 |
Genel |
belirli bir açıdan diğerine neredeyse eşit olan şey |
rival i.
|
|
248 |
Genel |
(bir şey hakkında bilinen) kesin bilgi |
bead i.
|
|
249 |
Genel |
amaçsızca bir şey karalama |
doodle i.
|
|
250 |
Genel |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supersede f.
|
|
251 |
Genel |
bir şey için sağ kolunu feda etmek |
give eyeteeth for f.
|
|
252 |
Genel |
bir şey başka bir şeye uymak |
tally up with f.
|
|
253 |
Genel |
bir şey için kalmak |
stick around for f.
|
|
254 |
Genel |
kendini bir şey sanmak |
get above oneself f.
|
|
255 |
Genel |
birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak |
have no business doing something f.
|
|
256 |
Genel |
bir şey yapmaya tenezzül etmemek |
disdain to do something f.
|
|
257 |
Genel |
düşünmek (bir şey yapmayı) |
think of f.
|
|
258 |
Genel |
açılmak (halka şeklinde sarılı bir şey) |
uncoil f.
|
|
259 |
Genel |
ikna etmek (tatlılıkla kötü bir şey yapmaya) |
entice f.
|
|
260 |
Genel |
bir şey elinin altında bulunmak |
have something at one's fingertips f.
|
|
261 |
Genel |
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in f.
|
|
262 |
Genel |
kokmak (soyut bir şey) |
smack of f.
|
|
263 |
Genel |
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
keep someone from doing something f.
|
|
264 |
Genel |
itmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to f.
|
|
265 |
Genel |
bir şey ile övünmek |
pride oneself on something f.
|
|
266 |
Genel |
bir şey için her şeyini vermek |
give eyeteeth for f.
|
|
267 |
Genel |
bir şey için birine borçlu olmak |
have someone to thank for f.
|
|
268 |
Genel |
elde avuçta bir şey kalmamak |
have nothing left f.
|
|
269 |
Genel |
bir şey başka bir şeyin sonucunu etkilemek |
tilt the balance f.
|
|
270 |
Genel |
bir şey üzerinde düşünmek |
give something one's consideration f.
|
|
271 |
Genel |
bir şey için hazırlamak |
make ready for f.
|
|
272 |
Genel |
ısrarla birinden bir şey istemek |
press someone for something f.
|
|
273 |
Genel |
vazgeçirmek (birini) (bir şey yapmaktan) |
put someone off f.
|
|
274 |
Genel |
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak |
shade into f.
|
|
275 |
Genel |
bir şey için çabalamak |
strive at f.
|
|
276 |
Genel |
bir şey karşısında çılgına dönmek |
become hysterical over f.
|
|
277 |
Genel |
peşini bırakmamak (kötü bir şey) |
dog f.
|
|
278 |
Genel |
bir şey için fırsat kollamak |
be out to f.
|
|
279 |
Genel |
yöneltmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to f.
|
|
280 |
Genel |
bir şey karşısında çılgına dönmek |
get hysterical over f.
|
|
281 |
Genel |
kendini bir şey için hazırlamak |
brace oneself for f.
|
|
282 |
Genel |
birinden bir şey için özür dilemek |
make amends to someone for something f.
|
|
283 |
Genel |
dil dökerek birini bir şey yapmaya ikna etmek |
wheedle someone into f.
|
|
284 |
Genel |
yemeğe bir şey katarak tat vermek |
doctor up with f.
|
|
285 |
Genel |
bir şey yapmaya ant içmek |
make a vow to do something f.
|
|
286 |
Genel |
birini utandırarak bir şey yapmaya mecbur etmek |
shame f.
|
|
287 |
Genel |
tenezzül etmek (kötü bir şey yapmaya) |
sink f.
|
|
288 |
Genel |
bir şey olup biterken uyumak |
sleep through something f.
|
|
289 |
Genel |
ertelemek (kötü bir şey) |
reprieve f.
|
|
290 |
Genel |
bir şey birinin hoşuna gitmek |
find something sympathetic f.
|
|
291 |
Genel |
bir şey mantıken (başka bir şeyi) gerektirmek |
presuppose f.
|
|
292 |
Genel |
belirli bir şey yaparak birini sürekli rahatsız etmek |
plague someone with f.
|
|
293 |
Genel |
sevk etmek (bir kimseyi bir şey yapmaya) |
prompt to f.
|
|
294 |
Genel |
tahmininde bulunmak (gelecekte bir şey olacağı) |
prognosticate f.
|
|
295 |
Genel |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to f.
|
|
296 |
Genel |
kendine bir şey yapma izni vermek |
indulge in f.
|
|
297 |
Genel |
bir şey tartışılabilmek |
be open to dispute f.
|
|
298 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to f.
|
|
299 |
Genel |
tatlılıkla ikna etmek (kötü bir şey yapmaya) |
entice f.
|
|
300 |
Genel |
aşağılık bir şey olmak |
not to be worth a shit f.
|
|
301 |
Genel |
bir şey için birini sıkıştırmak |
press someone for something f.
|
|
302 |
Genel |
bir giysiye bir şey dikmek |
sew something on f.
|
|
303 |
Genel |
izin almak (birinden bir şey için) |
be in the clear with f.
|
|
304 |
Genel |
çözülmek (zor bir şey) |
unravel f.
|
|
305 |
Genel |
görmek (iyi bir şey) |
receive f.
|
|
306 |
Genel |
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak |
be within someone's grasp f.
|
|
307 |
Genel |
bir şey için deli olmak |
go gaga over f.
|
|
308 |
Genel |
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak |
be beneath someone f.
|
|
309 |
Genel |
saat vb gibi bir şey kurmak |
wind something up f.
|
|
310 |
Genel |
midesini bir şey ile tıka basa doldurmak |
gorge oneself on f.
|
|
311 |
Genel |
gözünü bir şey hırsı bürümek |
be greedy for f.
|
|
312 |
Genel |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something f.
|
|
313 |
Genel |
fena halde bir şey kokmak |
stink of f.
|
|
314 |
Genel |
önüne bir şey koyarak gözükmemesini sağlamak |
screen off f.
|
|
315 |
Genel |
birinin haberi olmadan bir şey yapmak |
do something unbeknown to someone f.
|
|
316 |
Genel |
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak |
be short f.
|
|
317 |
Genel |
alıp hiçbir şey yapmamak (bir şeyi) |
sit on f.
|
|
318 |
Genel |
örtmek (sahte bir şey gerçek bir şeyi) |
belie f.
|
|
319 |
Genel |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to f.
|
|
320 |
Genel |
hazırlamak (kötü bir şey) |
brew f.
|
|
321 |
Genel |
başka bir şey yaparak bir şeyi tamamlamak |
follow up f.
|
|
322 |
Genel |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
323 |
Genel |
birinin hiç bilmediği bir şey olmak |
be beyond one's ken f.
|
|
324 |
Genel |
bir şey birini ayakta tutmak |
carry one through f.
|
|
325 |
Genel |
sökülmek (örülü bir şey) |
unravel f.
|
|
326 |
Genel |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with f.
|
|
327 |
Genel |
birine yeterli miktarda bir şey olmamak |
go short f.
|
|
328 |
Genel |
demek istemek (kötü bir şey) |
insinuate f.
|
|
329 |
Genel |
birinin bir şey yapmasına ket vurmak |
inhibit someone from f.
|
|
330 |
Genel |
su içinde yüzmek (bir şey) |
be awash f.
|
|
331 |
Genel |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to f.
|
|
332 |
Genel |
kendini bir şey sanmak |
think oneself important f.
|
|
333 |
Genel |
emin olmak (bir şey hakkında) |
tell f.
|
|
334 |
Genel |
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak |
go to one's head f.
|
|
335 |
Genel |
gidip birine bir şey söylemek |
accost f.
|
|
336 |
Genel |
bir şey uygun düşmek |
be in good taste f.
|
|
337 |
Genel |
dil dökerek birinden bir şey koparmak |
wheedle something out of someone f.
|
|
338 |
Genel |
bir şey için emek harcamak |
work at f.
|
|
339 |
Genel |
bir şey birinin aleyhinde olmak |
tell against f.
|
|
340 |
Genel |
satılık bir şey biri için ayrılmak |
be spoken for f.
|
|
341 |
Genel |
belirli bir şey yapabilmek için yaşı tutmamak |
be underage f.
|
|
342 |
Genel |
bir şey birinin belirli bir gruba ait olduğunu göstermek |
stamp someone as f.
|
|
343 |
Genel |
parası olmak (bir şey için) |
afford f.
|
|
344 |
Genel |
birine yeterli miktarda bir şey olmamak |
go short of f.
|
|
345 |
Genel |
nefes nefese (bir şey) demek |
puff f.
|
|
346 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to f.
|
|
347 |
Genel |
çözülmek (sarılı bir şey) |
unwind f.
|
|
348 |
Genel |
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak |
be a thing of the past f.
|
|
349 |
Genel |
bir şey yapmayı ihmal etmemek |
make a point of f.
|
|
350 |
Genel |
birini bir şey yapmaya zorlamak |
bludgeon someone into doing something f.
|
|
351 |
Genel |
açılmak (katlanmış bir şey) |
unfold f.
|
|
352 |
Genel |
çözülmek (halka şeklinde sarılı bir şey) |
uncoil f.
|
|
353 |
Genel |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
354 |
Genel |
açılmak (sarılı bir şey) |
unwrap f.
|
|
355 |
Genel |
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek |
drive a hard bargain f.
|
|
356 |
Genel |
artırmak (belirli bir şey yaparak) |
supplement by f.
|
|
357 |
Genel |
bir şey yapmaya can atmamak |
be in no hurry to f.
|
|
358 |
Genel |
dilemek (iyi bir şey) |
wish f.
|
|
359 |
Genel |
eksikliklerini gidermek (belirli bir şey yaparak) |
supplement by f.
|
|
360 |
Genel |
bir şey yapmaya dikkat etmek |
make a point of f.
|
|
361 |
Genel |
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak |
be beyond someone's grasp f.
|
|
362 |
Genel |
önüne bir şey koyarak kapatmak |
screen off f.
|
|
363 |
Genel |
geliştirerek (başka bir şey) yapmak |
work up into f.
|
|
364 |
Genel |
yapmak (birine olumsuz bir şey) |
subject to f.
|
|
365 |
Genel |
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak |
flavor f.
|
|
366 |
Genel |
düşünmek (bir şey yapmayı) |
think about f.
|
|
367 |
Genel |
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
stop someone from f.
|
|
368 |
Genel |
mektup göndererek bir şey istemek |
write off for f.
|
|
369 |
Genel |
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak |
be none the worse f.
|
|
370 |
Genel |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to f.
|
|
371 |
Genel |
bir şey boğazını tıkamak |
gag on f.
|
|
372 |
Genel |
elinden bir şey gelmemek |
not to be able to do anything f.
|
|
373 |
Genel |
açılmak (sarılı bir şey) |
unwind f.
|
|
374 |
Genel |
sivri bir şey bir uzva batmak |
prick something on f.
|
|
375 |
Genel |
bir şey yapmakla yetersiz bir şeyi artırmak |
eke out f.
|
|
376 |
Genel |
bir şey yapmayı denemek |
have a fling at f.
|
|
377 |
Genel |
birini bir şey ile durmadan tehdit etmek |
hold a thing over someone f.
|
|
378 |
Genel |
bir sıvıyı süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak |
strain something out of f.
|
|
379 |
Genel |
bir şey başka bir şeyden farksız olmaya başlamak |
shade off into f.
|
|
380 |
Genel |
bir şey birini başarılı bir sonuca ulaştırmak |
carry one through f.
|
|
381 |
Genel |
bir şey söylememek |
hold one's peace f.
|
|
382 |
Genel |
bir şey birinin lehinde olmak |
tell in someone's favor f.
|
|
383 |
Genel |
kendini bir şey sanmak |
be too big for one's boots f.
|
|
384 |
Genel |
birinin bir şey yapması için ısrar etmek |
press someone to f.
|
|
385 |
Genel |
kol gezmek (kötü bir şey) |
be about f.
|
|
386 |
Genel |
bir şey anlatmak |
get through to f.
|
|
387 |
Genel |
değersiz bir şey olmak |
not to be worth a shit f.
|
|
388 |
Genel |
gerekmek (bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için belirli bir şey) |
take f.
|
|
389 |
Genel |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supplant f.
|
|
390 |
Genel |
bir şey hakkında bilgi edinmek |
familiarize oneself with f.
|
|
391 |
Genel |
birini tatlı sözlerle kandırarak bir şey elde etmek |
coax something out of someone f.
|
|
392 |
Genel |
bir şey yapmak |
be about something f.
|
|
393 |
Genel |
bir şey kılığına girmiş olmak |
be something in disguise f.
|
|
394 |
Genel |
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için) |
position oneself to do something f.
|
|
395 |
Genel |
birine bir şey hakkında bilgi vermek |
prime someone about f.
|
|
396 |
Genel |
önüne bir şey koyarak örtmek |
screen off f.
|
|
397 |
Genel |
bir şey başka bir şeye bağlı olmak |
be conditioned by f.
|
|
398 |
Genel |
malı olmak (bir şey birinin) |
belong to f.
|
|
399 |
Genel |
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
restrain someone from f.
|
|
400 |
Genel |
tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into something f.
|
|
401 |
Genel |
birini menetmek (bir şey yapmaktan) |
prohibit someone from f.
|
|
402 |
Genel |
birinin bir şey yapmasını engellemek |
restrain someone from f.
|
|
403 |
Genel |
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak |
cut down a piece of clothing into f.
|
|
404 |
Genel |
bir şey için göz kulak olmak |
keep an eye out for f.
|
|
405 |
Genel |
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in f.
|
|
406 |
Genel |
yaklaşıp bir şey söylemek |
accost f.
|
|
407 |
Genel |
diğer taraftan çıkmak (bir taraftan giren şey) |
come through f.
|
|
408 |
Genel |
başına kötü bir şey gelmek |
get into hot water f.
|
|
409 |
Genel |
başına kötü bir şey gelmek |
get in trouble f.
|
|
410 |
Genel |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it f.
|
|
411 |
Genel |
ucuna bir şey takmak |
tip f.
|
|
412 |
Genel |
bir şey sormak |
ask something f.
|
|
413 |
Genel |
kandırıp bir şey yaptırmak |
induce f.
|
|
414 |
Genel |
yanlış bir şey yapmak |
do wrong f.
|
|
415 |
Genel |
aklına bir şey getirmek |
bring to mind f.
|
|
416 |
Genel |
kendini bir şey sanmak |
fancy oneself as something f.
|
|
417 |
Genel |
bir şey üzerinde fikir ayrılığına düşmek |
clash over f.
|
|
418 |
Genel |
(birine) (bir şey) aldırmak |
have (someone) get (something) f.
|
|
419 |
Genel |
birini yanlış bir şey yaparken yakalamak |
nab f.
|
|
420 |
Genel |
bir şey unutmak |
forget something f.
|
|
421 |
Genel |
(bir şey) (bir yerden) çıkmak |
come forth f.
|
|
422 |
Genel |
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) |
come closer f.
|
|
423 |
Genel |
bir şey keşfetmek |
make a discovery f.
|
|
424 |
Genel |
bir şeyin yerine başka bir şey koymak |
replace f.
|
|
425 |
Genel |
bir şey yapma ayrıcalığı olmak |
have the prerogative of doing something f.
|
|
426 |
Genel |
bir hobi olarak (bir şey) ile ilgilenmek |
fool around with f.
|
|
427 |
Genel |
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek |
submit a bid f.
|
|
428 |
Genel |
(kötü bir şey) kurmak |
brew f.
|
|
429 |
Genel |
bir şey yapmayı kafaya takmak |
be bent on doing something f.
|
|
430 |
Genel |
birisine bir şey yaptırmak |
make someone do something f.
|
|
431 |
Genel |
birisine bir şey yaptırmak |
have someone do something f.
|
|
432 |
Genel |
birisi ya da bir şey için uykusu kaçmak |
lose sleep over someone or something f.
|
|
433 |
Genel |
(bir şey yapmaya) dikkat etmek |
make a point of f.
|
|
434 |
Genel |
(bir şey yapmayı) ihmal etmemek |
make a point of f.
|
|
435 |
Genel |
-in nasıl bir şey olduğunu anlamak |
size up f.
|
|
436 |
Genel |
-den (bir şey) yapmak |
shape into f.
|
|
437 |
Genel |
yol açmak (bir kimsenin bir şey yapmasına) |
prompt to f.
|
|
438 |
Genel |
meydana gelmek (bir olay/bir durum sürerken başka bir şey) |
supervene f.
|
|
439 |
Genel |
bir şey içinde yüzmek |
swim f.
|
|
440 |
Genel |
meydana gelmek (bir olay/bir durum meydana geldikten sonra başka bir şey) |
supervene f.
|
|
441 |
Genel |
bir kimsenin bir şey için hazır veya uygun olmasını sağlamak |
fit for f.
|
|
442 |
Genel |
bir şey birinin asabını bozmak |
shake out one's nerves f.
|
|
443 |
Genel |
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak |
have knowledge of a thing f.
|
|
444 |
Genel |
kötü bir şey yaparken yakalamak |
catch out f.
|
|
445 |
Genel |
bir şey yapmaya zorlamak |
chivy into f.
|
|
446 |
Genel |
(kötü bir şey için) kandırmak |
inveigle f.
|
|
447 |
Genel |
bir şey için hazırlanmak |
make ready for f.
|
|
448 |
Genel |
bir şey için zaman harcamak |
spend time on something f.
|
|
449 |
Genel |
birini bir şey yapmaya zorlamak |
place someone under an obligation f.
|
|
450 |
Genel |
kendini bir şey sanmak |
think highly of oneself f.
|
|
451 |
Genel |
birisinden bir şey rica etmek |
ask someone for a thing f.
|
|
452 |
Genel |
birisine bir şey sormak |
ask about a thing f.
|
|
453 |
Genel |
gibi bir şey olmak |
be something of a f.
|
|
454 |
Genel |
gibi bir şey olmak |
be somewhat of a f.
|
|
455 |
Genel |
bir şey hakkında endişelenmek |
get nervous about f.
|
|
456 |
Genel |
bir şey için kavga etmek |
fight for something f.
|
|
457 |
Genel |
bir şey için kavga etmek |
struggle f.
|
|
458 |
Genel |
(bir şey) hakkında endişeli olmak |
be nervous about f.
|
|
459 |
Genel |
komik veya eğlenceli bir şey yapmak |
do something funny f.
|
|
460 |
Genel |
karşılığında bir şey almamak |
get nothing in return f.
|
|
461 |
Genel |
karşılığında bir şey almamak |
receive nothing in return f.
|
|
462 |
Genel |
karşılığında bir şey almamak |
take nothing in return f.
|
|
463 |
Genel |
dikkati bir şey üzerine çekmek |
center upon f.
|
|
464 |
Genel |
birisini bir şey hakkında uyarmak |
warn someone about something f.
|
|
465 |
Genel |
birisini bir şey hakkında uyarmak |
warn someone against f.
|
|
466 |
Genel |
bir yerden bir şey almak |
receive something from some place f.
|
|
467 |
Genel |
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak |
argue with someone over something f.
|
|
468 |
Genel |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into doing something f.
|
|
469 |
Genel |
birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak |
argue with someone about something f.
|
|
470 |
Genel |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something f.
|
|
471 |
Genel |
birinin bir şey yapmasını yasaklamak |
ban someone from something f.
|
|
472 |
Genel |
birisine bir şey sunmak |
lay something before someone f.
|
|
473 |
Genel |
bir şey ile bütünleşmek |
commune with something f.
|
|
474 |
Genel |
birini bir şey ile meşgul etmek |
busy someone with someone or something f.
|
|
475 |
Genel |
bir şey ile meşgul olmak |
busy oneself with someone or something f.
|
|
476 |
Genel |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
confuse one thing with another f.
|
|
477 |
Genel |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
mistake something for something else f.
|
|
478 |
Genel |
bir şeyi başka bir şey sanmak |
mix something up with something else f.
|
|
479 |
Genel |
bir şey yaparak başlamak |
begin by doing something f.
|
|
480 |
Genel |
birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak |
torment someone into doing something f.
|
|
481 |
Genel |
bir şey üzerinde çalışmak |
hard at something f.
|
|
482 |
Genel |
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
know a thing or two (about something) f.
|
|
483 |
Genel |
birisini bir şey yapmaya itmek |
drive someone to do something f.
|
|
484 |
Genel |
bir şey ile sıkıca birleştirmek |
dovetail with something f.
|
|
485 |
Genel |
yeni bir şey üzerinde çalışmak |
work on something new f.
|
|
486 |
Genel |
eşyaları arasında bir şey bulmak |
find something among one's belongings f.
|
|
487 |
Genel |
cebinden bir şey çıkarmak |
pull something from one’s pocket f.
|
|
488 |
Genel |
bir şey aracılığıyla iletişim kurmak |
communicate via something f.
|
|
489 |
Genel |
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak |
fling something in f.
|
|
490 |
Genel |
birine bir şey atmak/fırlatmak |
fling something at someone f.
|
|
491 |
Genel |
(çöp gibi) bir yere bir şey atmak |
fling something into something f.
|
|
492 |
Genel |
bir şey kızartmak |
fry something up f.
|
|
493 |
Genel |
(bir yerden) (bir şey) uzamak/uzayıp gitmek |
stretch forth from something f.
|
|
494 |
Genel |
birisi için bir şey ayırmak |
earmark something for someone f.
|
|
495 |
Genel |
birini bir şey için eğitmek |
educate someone for something f.
|
|
496 |
Genel |
birine bir şey yapması için yetki vermek |
empower someone to do something f.
|
|
497 |
Genel |
bir şey ile büyülemek |
enchant someone with something f.
|
|
498 |
Genel |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something f.
|
|
499 |
Genel |
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable someone to do something f.
|
|
500 |
Genel |
birini bir şey ile meşgul etmek |
engage someone in something f.
|
|