|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
gap between rich and poor i.
|
zengin ile fakir arasındaki uçurum |
|
2 |
Genel |
clash between the police and the demonstrators i.
|
polis ile göstericiler arasında yaşanan arbede |
|
3 |
Genel |
clash between the police and the demonstrators i.
|
polis ile göstericiler arasında yaşanan çatışma |
|
4 |
Genel |
time between dog and wolf i.
|
köpek ve kurt arasındaki zaman |
|
5 |
Genel |
the linkage between observation and reality i.
|
gözlem ve gerçeklik arasındaki bağ |
|
6 |
Genel |
differences between male and female brains i.
|
dişi beyni ile erkek beyni arasındaki farklar |
|
7 |
Genel |
be few and far between f.
|
nadir rastlanmak |
|
8 |
Genel |
shuttle back and forth between two countries f.
|
iki ülke arasında mekik dokumak |
|
9 |
Genel |
be few and far between f.
|
çok seyrek olmak |
|
10 |
Genel |
be between a rock and a hard place f.
|
iki arada kalmak |
|
11 |
Genel |
be between a rock and a hard place f.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
12 |
Genel |
fluctuate between something and something else f.
|
arasında dalgalanmak |
|
13 |
Genel |
between now and tomorrow zf.
|
yarına kadar |
|
14 |
Genel |
by and between zf.
|
tarafından aralarında |
|
15 |
Genel |
by and between zf.
|
tarafından ve aralarında |
|
16 |
Genel |
between 1999 and 2003 zf.
|
1999-2003 arasında |
|
17 |
Genel |
between 1999 and 2003 zf.
|
1999-2003 arası |
|
18 |
Genel |
between four in the afternoon and midnight zf.
|
öğleden sonra dört ile gece yarısı arasında |
|
19 |
Genel |
between dream and reality zf.
|
hayal ile gerçek arasında |
|
|
20 |
Genel |
betwixt and between ed.
|
ne bu ne o |
|
21 |
Genel |
betwixt and between ed.
|
ne o ne bu |
|
22 |
Genel |
betwixt and between ed.
|
ikisinin ortası |
|
Phrasals |
|
23 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle diğerinin) aralarını bulmak |
|
24 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
uzlaştırmak |
|
25 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
barıştırmak |
|
26 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(iki tarafı) uzlaştırmak |
|
27 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(iki tarafı) barıştırmak |
|
28 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(iki taraf arasındaki) anlaşmazlığı gidermek/çözmek |
|
29 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(iki taraf arasındaki) sorunu gidermek/çözmek |
|
30 |
Öbek Fiiller |
arbitrate between (someone and someone else) f.
|
(iki taraf arasında) anlaşma sağlamak/ara buluculuk yapmak |
|
31 |
Öbek Fiiller |
fall between (something and something else) f.
|
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek |
|
32 |
Öbek Fiiller |
fall between (something and something else) f.
|
(bir şeylerin) arasına girmek |
|
33 |
Öbek Fiiller |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
|
34 |
Öbek Fiiller |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
|
35 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
|
36 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
üzerinde uçmak/tur atmak |
|
37 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
|
38 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
|
39 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
|
|
40 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
|
41 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
|
42 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
|
43 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
|
44 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
|
45 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
|
46 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
|
47 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
|
48 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
|
49 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
|
50 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
|
51 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
üzerinde uçmak/tur atmak |
|
52 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
|
53 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
|
54 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
|
55 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
|
56 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
|
57 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
|
58 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
|
59 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
|
60 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
|
61 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
|
62 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
|
63 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
|
64 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
|
65 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek |
|
66 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak |
|
67 |
Öbek Fiiller |
step between (someone or something and someone or something else) f.
|
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
|
68 |
Öbek Fiiller |
waver between someone and someone else f.
|
iki kişi arasında kararsız kalmak |
|
69 |
Öbek Fiiller |
oscillate between someone and someone f.
|
iki seçenek arasında kararsız kalmak |
|
70 |
Öbek Fiiller |
oscillate between someone and someone f.
|
iki şey arasında kalmak (karar verememek) |
|
71 |
Öbek Fiiller |
split something between (something and something else) f.
|
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
|
72 |
Öbek Fiiller |
split something between (someone and someone else) f.
|
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
|
73 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
iki şey arasında asılı kalmak |
|
74 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
havada asılı kalmak |
|
75 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(iki şey arasında) gidip gelmek |
|
76 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
|
77 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
muallakta kalmak/olmak |
|
78 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
sürüncemede kalmak |
|
79 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak |
|
81 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
seçenekler arasında bocalamak |
|
82 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
iki şey arasında asılı kalmak |
|
83 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
havada asılı kalmak |
|
84 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(iki şey arasında) gidip gelmek |
|
85 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
|
86 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
muallakta kalmak/olmak |
|
87 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
sürüncemede kalmak |
|
88 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
|
89 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak |
|
90 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
iki seçenek arasında kalmak |
|
91 |
Öbek Fiiller |
hover between something (and something else) f.
|
seçenekler arasında bocalamak |
|
92 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
|
93 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
|
94 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
|
95 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
|
96 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
|
97 |
Öbek Fiiller |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
|
98 |
Öbek Fiiller |
fall between (something and something else) f.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasına/ortasına düşmek |
|
99 |
Öbek Fiiller |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
(iki kişi/iki şey) arasında kararsız kalmak |
|
100 |
Öbek Fiiller |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek |
|
101 |
Öbek Fiiller |
vacillate between (one person or thing) and (another) f.
|
(iki kişi/iki şey) arasında kalmak |
|
102 |
Öbek Fiiller |
vacillate between (thing) and (another) f.
|
(iki durum/hal) arasında gidip gelmek |
|
103 |
Öbek Fiiller |
vacillate between (thing) and (another) f.
|
(iki durum/hal) arasında dalgalanmak |
|
104 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
105 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
106 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri arasında) sırayla yapılmak |
|
107 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
|
108 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
109 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında sırayla yapılmak |
|
110 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
111 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
112 |
Öbek Fiiller |
alternate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri arasında) sırayla yapılmak |
|
113 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
|
114 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
115 |
Öbek Fiiller |
alternate between something and something else f.
|
biriyle başka biri arasında sırayla yapılmak |
|
116 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(iki kişinin) arasında olmak |
|
117 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka birinin) arasında olmak |
|
118 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka birinin) arasında yer almak/gelmek |
|
119 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(iki kişinin) arasına girmek |
|
120 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka birinin) arasına girmek |
|
121 |
Öbek Fiiller |
come between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka birinin) ilişkisine burnunu sokmak |
|
122 |
Öbek Fiiller |
come between (something and something else) f.
|
(iki şeyin) arasında olmak |
|
123 |
Öbek Fiiller |
come between (something and something else) f.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasında olmak |
|
124 |
Öbek Fiiller |
come between (something and something else) f.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasında yer almak/gelmek |
|
125 |
Öbek Fiiller |
decide between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında bir seçim yapmak |
|
126 |
Öbek Fiiller |
decide between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında bir karar vermek |
|
127 |
Öbek Fiiller |
decide between (someone and someone else) f.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
128 |
Öbek Fiiller |
decide between (someone and someone else) f.
|
ikisinin arasından birini seçmek |
|
129 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) ayırt etmek |
|
130 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark görmek |
|
131 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırmak |
|
132 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında ayrım yaratmak |
|
133 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark oluşturmak |
|
134 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) farklı hale getirmek |
|
135 |
Öbek Fiiller |
differentiate between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) ayırt edilebilir hale getirmek |
|
136 |
Öbek Fiiller |
discern between (someone or something) and (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırt etmek |
|
137 |
Öbek Fiiller |
discern between (someone or something) and (someone or something) f.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırmak |
|
138 |
Öbek Fiiller |
discern between (someone or something) and (someone or something) f.
|
(biriyle birini/bir şeyle bir şeyi) birbirinden ayırt etmek |
|
139 |
Öbek Fiiller |
discern between and f.
|
birbirinden ayırmak/ayırt etmek |
|
140 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
141 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında muallakta kalmak |
|
142 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında kararsız olmak |
|
143 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (someone and someone else) f.
|
(biriyle başka biri) arasında tereddüt etmek |
|
144 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (something) and (something) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
|
145 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (something) and (something) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında kararsız kalmak |
|
146 |
Öbek Fiiller |
fluctuate between (something) and (something) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında tereddüt etmek |
|
147 |
Öbek Fiiller |
go between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle başka birinin/bir şeyin) arasına girmek/sızmak |
|
148 |
Öbek Fiiller |
go between (someone or something and someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle başka birinin/bir şeyin) arasından geçmek/gitmek |
|
149 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak |
|
150 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak |
|
151 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak |
|
152 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak |
|
153 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak |
|
154 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek |
|
155 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak |
|
156 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek |
|
157 |
Öbek Fiiller |
hover between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek |
|
158 |
Öbek Fiiller |
migrate between (some place or something) and (some place or something else) f.
|
(bir yerden/bir şeyden bir yere/bir şeye) göç edip durmak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
migrate between (some place or something) and (some place or something else) f.
|
(iki yer/iki şey) arasında sürekli göç etmek |
|
160 |
Öbek Fiiller |
stand between (someone or something) and (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle birinin/bir şeyin) arasında durmak/yer almak |
|
161 |
Öbek Fiiller |
stand between (someone or something) and (someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle birinin/bir şeyin) arasına girmek |
|
162 |
Öbek Fiiller |
vary between (someone or something) and (someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında değişmek |
|
163 |
Öbek Fiiller |
vary between (someone or something) and (someone or something else) f.
|
kişiden kişiye, gruptan gruba değişmek/farklılık göstermek |
|
164 |
Öbek Fiiller |
vary between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
|
165 |
Öbek Fiiller |
vary between (something) and (something else) f.
|
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
|
166 |
Öbek Fiiller |
vary between (something) and (something else) f.
|
(bir durumla/halle başka bir durum/hal) arasında gidip gelmek |
|
167 |
Öbek Fiiller |
vary between (something) and (something else) f.
|
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
|
168 |
Öbek Fiiller |
waver between (someone or something) and (someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında kararsız kalmak |
|
169 |
Öbek Fiiller |
waver between (someone or something) and (someone or something else) f.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında gidip gelmek |
|
170 |
Öbek Fiiller |
waver between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında değişmek |
|
171 |
Öbek Fiiller |
waver between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle bir şey) arasında dalgalanmak |
|
Phrases |
|
172 |
İfadeler |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal |
|
173 |
İfadeler |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
iki ucu boklu değnek |
|
174 |
İfadeler |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
iki arada bir derede |
|
175 |
İfadeler |
few and far between expr.
|
çok nadir |
|
176 |
İfadeler |
between the hammer and the anvil expr.
|
çok zor durumda |
|
177 |
İfadeler |
between the hammer and the anvil expr.
|
çok müşkül bir durumda |
|
178 |
İfadeler |
I really need a day between saturday and sunday expr.
|
cumartesi ve pazar arasında bir güne daha ihtiyacım var gerçekten |
|
179 |
İfadeler |
I really need a day between saturday and sunday expr.
|
cumartesi ve pazar'ın arasında bir gün daha olmasına ihtiyacım var |
|
180 |
İfadeler |
between the hammer and the anvil expr.
|
iki ateş arasında |
|
181 |
İfadeler |
between now and then expr.
|
o zamana/tarihe kadar |
|
182 |
İfadeler |
few and far between expr.
|
nadir |
|
183 |
İfadeler |
few and far between expr.
|
seyrek olarak |
|
184 |
İfadeler |
few and far between expr.
|
seyrek |
|
185 |
İfadeler |
few and far between expr.
|
tek tük |
|
Proverb |
|
186 |
Atasözü |
there's a fine line between genius and insanity
|
dahilik ile delilik arasında ince bir çizgi vardır |
|
Colloquial |
|
187 |
Konuşma Dili |
insert (something) between (something and something else) f.
|
arasına yerleştirmek/koymak |
|
188 |
Konuşma Dili |
be a toss-up (between a and b) f.
|
iki seçenek de eşit durumda olmak |
|
189 |
Konuşma Dili |
be a toss-up (between a and b) f.
|
ya o ya da bu olmak |
|
190 |
Konuşma Dili |
be a toss-up (between a and b) f.
|
iki seçeneğin de yarı yarıya şansı olmak |
|
191 |
Konuşma Dili |
be a toss-up (between a and b) f.
|
iki seçenek arasında gidip gelmek |
|
192 |
Konuşma Dili |
between her/his morning and afternoon classes expr.
|
sabah ve öğleden sonraki dersleri arasında |
|
193 |
Konuşma Dili |
in the interim between her/his morning and afternoon classes expr.
|
sabah ve öğleden sonraki dersleri arasında |
|
194 |
Konuşma Dili |
pick a number between one and ten expr.
|
1'den 10'a kadar bir sayı seç |
|
195 |
Konuşma Dili |
pick a number between one and ten expr.
|
1 ile 10 arasında bir sayı tut |
|
196 |
Konuşma Dili |
pick a number between one and ten expr.
|
1 ile 10 arasında bir sayı seç |
|
197 |
Konuşma Dili |
think a number between one and ten expr.
|
1 ile 10 arasında bir sayı seç |
|
198 |
Konuşma Dili |
think a number between one and ten expr.
|
1 ile 10 arasında bir sayı tut |
|
199 |
Konuşma Dili |
think a number between one and ten expr.
|
1'den 10'a kadar bir sayı seç |
|
200 |
Konuşma Dili |
(just) between you and me expr.
|
(sadece) seninle benim aramda |
|
201 |
Konuşma Dili |
(just) between you and me expr.
|
(sadece) ikimizin arasında |
|
202 |
Konuşma Dili |
(just) between you and me expr.
|
aramızda kalsın |
|
203 |
Konuşma Dili |
between (someone or something) and (someone or something else) expr.
|
(biri /bir şey) ile (biri/bir şey) arasından |
|
204 |
Konuşma Dili |
between (someone or something) and (someone or something else) expr.
|
(biri /bir şey) ile (biri/bir şey) arasında |
|
205 |
Konuşma Dili |
pibcac (problem is between chair and computer) kısalt.
|
problem bilgisayarla kullanıcı arasında |
|
206 |
Konuşma Dili |
pibcac (problem is between chair and computer) kısalt.
|
problem bilgisayarda değil kullanıcının kendisinde |
|
207 |
Konuşma Dili |
pibcak (problem is between chair and keyboard) kısalt.
|
problem bilgisayarla kullanıcı arasında |
|
208 |
Konuşma Dili |
pibcak (problem is between chair and keyboard) kısalt.
|
problem bilgisayarda değil kullanıcının kendisinde |
|
Idioms |
|
209 |
Deyim |
a choice between good and evil i.
|
iyi ile kötü arasında bir seçim |
|
210 |
Deyim |
a thin line between love and hate i.
|
sevgi ve nefret arasında ince bir çizgi |
|
211 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) büyük bir fark |
|
212 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dağlar kadar fark |
|
213 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) epeyce bir fark |
|
214 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) bir hayli fark |
|
215 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dünya kadar fark |
|
216 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) aşırı fark |
|
217 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) büyük bir fark |
|
218 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dağlar kadar fark |
|
219 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) epeyce bir fark |
|
220 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) bir hayli fark |
|
221 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dünya kadar fark |
|
222 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) aşırı fark |
|
223 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) büyük fark |
|
224 |
Deyim |
a world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dünya kadar fark |
|
225 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) büyük fark |
|
226 |
Deyim |
the world of difference (between a and b) i.
|
(a ve b arasında) dünya kadar fark |
|
227 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) dargınlık |
|
228 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) düşmanlık |
|
229 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) kin |
|
230 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) öfke |
|
231 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) husumet |
|
232 |
Deyim |
bad blood (between a and b) [old-fashioned] i.
|
(birileri arasında) kızgınlık |
|
233 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
(özellikle aile meselelerine) burnunu sokmak |
|
234 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
(özellikle aile meselelerine) müdahale etmek |
|
235 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
(özellikle aile meselelerine) karışmak |
|
236 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
etle tırnak arasına girmek (girilmez) |
|
237 |
Deyim |
go between the moon and the milkman f.
|
gece vakti (pılıyı pırtıyı toplayıp) kaçmak/sıvışmak |
|
238 |
Deyim |
put some distance between someone and oneself f.
|
birisiyle arasına mesafe koymak |
|
239 |
Deyim |
be between a rock and a hard place f.
|
iki arada kalmak |
|
240 |
Deyim |
be torn (between a and b) f.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
241 |
Deyim |
be torn (between a and b) f.
|
ikilemde kalmak |
|
242 |
Deyim |
between the devil and the deep blue sea f.
|
iki ucu boklu değnek |
|
243 |
Deyim |
be torn (between a and b) f.
|
iki arada kalmak |
|
244 |
Deyim |
be between a rock and a hard place f.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
245 |
Deyim |
be between a rock and a hard place f.
|
ikilemde kalmak |
|
246 |
Deyim |
hover between life and death f.
|
yaşam ile ölüm arasında gidip gelmek |
|
247 |
Deyim |
lie hovering between life and death f.
|
yaşamla ölüm arasında gidip gelmek |
|
248 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
birinin kişisel meselelerine gereğinden fazla burnunu sokmak |
|
249 |
Deyim |
go between the bark and the tree f.
|
karı koca arasına girmek |
|
250 |
Deyim |
bridge the gap (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) köprü görevi görmek |
|
251 |
Deyim |
bridge the gap (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) iletişim/bağlantı kurmak |
|
252 |
Deyim |
bridge the gap (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) bir köprü oluşturmak |
|
253 |
Deyim |
bridge the gap (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) bir geçiş sağlamak |
|
254 |
Deyim |
bridge the gap (between a and b) f.
|
(a ile b arasındaki) geçişi sağlamak/kolaylaştırmak |
|
255 |
Deyim |
bridge the gulf (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) köprü görevi görmek |
|
256 |
Deyim |
bridge the gulf (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) iletişim/bağlantı kurmak |
|
257 |
Deyim |
bridge the gulf (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) bir köprü oluşturmak |
|
258 |
Deyim |
bridge the gulf (between a and b) f.
|
(a ile b arasında) bir geçiş sağlamak |
|
259 |
Deyim |
bridge the gulf (between a and b) f.
|
(a ile b arasındaki) geçişi sağlamak/kolaylaştırmak |
|
260 |
Deyim |
build bridges (between a and b/with somebody) f.
|
(a ile b/biriyle arasındaki) ilişkileri güçlendirmek |
|
261 |
Deyim |
build bridges (between a and b/with somebody) f.
|
(a ile b/biriyle arasındaki) köprüleri kurmak |
|
262 |
Deyim |
draw the line between something and something else f.
|
bir şeyle bir şey arasına çizgi çizmek |
|
263 |
Deyim |
draw the line between something and something else f.
|
bir şeyle bir şeyi ayırmak |
|
264 |
Deyim |
draw the line between something and something else f.
|
bir şeyle bir şeyi birbirinden ayırmak |
|
265 |
Deyim |
draw the line between something and something else f.
|
bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek |
|
266 |
Deyim |
drive a wedge between a and b f.
|
(iki kişinin) arasını açmak |
|
267 |
Deyim |
drive a wedge between a and b f.
|
(iki kişinin) arasına bariyer koymak |
|
268 |
Deyim |
drive a wedge between a and b f.
|
(iki kişinin) arasına set koymak/çekmek |
|
269 |
Deyim |
drive a wedge between a and b f.
|
(iki kişinin) arasını bozmak |
|
270 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(iki kişinin) arasını açmak |
|
271 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(iki kişinin) arasına bariyer koymak |
|
272 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(iki kişinin) arasına set koymak/çekmek |
|
273 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(iki kişinin) arasını bozmak |
|
274 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(biriyle birinin) arasını açmak |
|
275 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(biriyle birinin) arasına bariyer koymak |
|
276 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(biriyle birinin) arasına set koymak/çekmek |
|
277 |
Deyim |
drive a wedge between someone and someone f.
|
(biriyle birinin) arasını bozmak |
|
278 |
Deyim |
put some distance between someone and someone/something f.
|
biriyle biri/bir şey arasına mesafe koymak |
|
279 |
Deyim |
walk on a thin line between (something) and (something else) f.
|
(bir şeyle başka bir şey) arasında ince bir çizgi üzerinde yürümek/ilerlemek |
|
280 |
Deyim |
too few and far between s.
|
çok nadir |
|
281 |
Deyim |
too few and far between s.
|
pek görülmemiş |
|
282 |
Deyim |
too few and far between s.
|
çok az sayıda |
|
283 |
Deyim |
between hawk and buzzard zf.
|
iki ateş arasında |
|
284 |
Deyim |
between hawk and buzzard zf.
|
kendini iki ateş arasında bulmuş |
|
285 |
Deyim |
between hawk and buzzard zf.
|
aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık |
|
286 |
Deyim |
between hawk and buzzard zf.
|
iki arada bir derede |
|
287 |
Deyim |
between hawk and buzzard zf.
|
iki zıt şey arasında |
|
288 |
Deyim |
between hay and grass zf.
|
karman çorman/karmakarışık |
|
289 |
Deyim |
between hay and grass zf.
|
her şey birbirine karışma/girme |
|
290 |
Deyim |
between hay and grass zf.
|
sapla samanı ayıramama |
|
291 |
Deyim |
between the jigs and the reels zf.
|
çapraşık işler içinde/arasında/nedeniyle |
|
292 |
Deyim |
between the jigs and the reels zf.
|
içinden çıkılması zor/güç bir durum/hal nedeniyle |
|
293 |
Deyim |
between the jigs and the reels zf.
|
her şey düğüm olduğu/birbirine girdiği için |
|
294 |
Deyim |
between the jigs and the reels zf.
|
tam bir kaos içinde/nedeniyle |
|
295 |
Deyim |
between the jigs and the reels zf.
|
(işler) çığırından çıktığı için |
|
296 |
Deyim |
between wind and water zf.
|
tehlikeye açık/riskli bir yerde/durumda |
|
297 |
Deyim |
between wind and water zf.
|
tehlikede |
|
298 |
Deyim |
between wind and water zf.
|
bıçak sırtında |
|
299 |
Deyim |
between wind and water zf.
|
uçurum kenarında |
|
300 |
Deyim |
between wind and water zf.
|
batma noktasında |
|
301 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
iki ateş arasında |
|
302 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
kendini iki ateş arasında bulmuş |
|
303 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık |
|
304 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
iki ucu boklu değnek |
|
305 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea zf.
|
iki arada bir derede kalma |
|
306 |
Deyim |
few and far between expr.
|
arada bir |
|
307 |
Deyim |
few and far between expr.
|
arada sırada |
|
308 |
Deyim |
few and far between expr.
|
az |
|
309 |
Deyim |
few and far between expr.
|
ara sıra |
|
310 |
Deyim |
between you and me and the wall expr.
|
aramızda |
|
311 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
aramızda |
|
312 |
Deyim |
between you and me and the bed post expr.
|
aramızda |
|
313 |
Deyim |
between the devil and the deep blue sea expr.
|
aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık |
|
314 |
Deyim |
caught between a rock and a hard place expr.
|
aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık |
|
315 |
Deyim |
between scylla and charybdis expr.
|
aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık |
|
316 |
Deyim |
few and far between expr.
|
bazı bazı |
|
317 |
Deyim |
few and far between expr.
|
çok ender |
|
318 |
Deyim |
between the devil and the deep sea expr.
|
iki arada bir derede |
|
319 |
Deyim |
between the devil and the deep blue sea expr.
|
iki arada bir derede |
|
320 |
Deyim |
between scylla and charybdis expr.
|
iki ateş arasında |
|
321 |
Deyim |
between a rock and a hard place expr.
|
iki arada bir derede |
|
322 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
laf aramızda |
|
323 |
Deyim |
between you and me and the bed post expr.
|
kimseler duymasın ama |
|
324 |
Deyim |
few and far between expr.
|
nadir |
|
325 |
Deyim |
between you and me and the wall expr.
|
laf aramızda |
|
326 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
kimseler duymasın ama |
|
327 |
Deyim |
between you and me and the lamppost expr.
|
laf aramızda |
|
328 |
Deyim |
between you and me and the wall expr.
|
kimseler duymasın ama |
|
329 |
Deyim |
between you (and) me and the bedpost expr.
|
laf aramızda kalsın |
|
330 |
Deyim |
between you and me and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
331 |
Deyim |
between you and me and the bed post expr.
|
laf aramızda |
|
332 |
Deyim |
between a rock and a hard place expr.
|
kırk katır kırk satır |
|
333 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
söz aramızda |
|
334 |
Deyim |
few and far between expr.
|
seyrek |
|
335 |
Deyim |
few and far between expr.
|
tek tük |
|
336 |
Deyim |
between you and me and the wall expr.
|
yalnız ikimizin arasında |
|
337 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
yalnız ikimizin arasında |
|
338 |
Deyim |
between you and me and the bed post expr.
|
yalnız ikimizin arasında |
|
339 |
Deyim |
between life and death expr.
|
yaşamla ölüm arasında |
|
340 |
Deyim |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık |
|
341 |
Deyim |
between dog and wolf expr.
|
alacakaranlıkla gün ışığı arası |
|
342 |
Deyim |
between dog and wolf expr.
|
az karanlık |
|
343 |
Deyim |
between dog and wolf expr.
|
loş |
|
344 |
Deyim |
between dog and wolf expr.
|
yarı karanlık |
|
345 |
Deyim |
between hay and grass expr.
|
kolay kategorize edilemeyen |
|
346 |
Deyim |
between you, me, and the four walls expr.
|
aramızda |
|
347 |
Deyim |
between you, me, and the four walls expr.
|
aramızda kalsın |
|
348 |
Deyim |
between you, me, and the four walls expr.
|
laf aramızda |
|
349 |
Deyim |
between you and me and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
350 |
Deyim |
between you and me and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
351 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
laf aramızda |
|
352 |
Deyim |
between you and me and the gatepost expr.
|
aramızda kalsın |
|
353 |
Deyim |
between you and me and the four walls expr.
|
laf aramızda |
|
354 |
Deyim |
between you and me and the four walls expr.
|
aramızda kalsın |
|
355 |
Deyim |
between you and me and the lamppost expr.
|
laf aramızda |
|
356 |
Deyim |
between you and me and the lamppost expr.
|
aramızda kalsın |
|
357 |
Deyim |
between you, (and) me, and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
358 |
Deyim |
between you, (and) me, and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
359 |
Deyim |
between you, (and) me, and the gatepost expr.
|
laf aramızda |
|
360 |
Deyim |
between you, (and) me, and the gatepost expr.
|
aramızda kalsın |
|
361 |
Deyim |
between you, me, and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
362 |
Deyim |
between you, me, and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
363 |
Deyim |
between you, me, and the lamppost expr.
|
laf aramızda |
|
364 |
Deyim |
between you, me, and the lamppost expr.
|
aramızda kalsın |
|
365 |
Deyim |
between you, me, and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
366 |
Deyim |
between you, me, and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
367 |
Deyim |
between you, me, and these four walls expr.
|
laf aramızda |
|
368 |
Deyim |
between you, me, and these four walls expr.
|
aramızda kalsın |
|
369 |
Deyim |
(caught/stuck) between a rock and a hard place expr.
|
aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık |
|
370 |
Deyim |
(caught/stuck) between a rock and a hard place expr.
|
iki ucu boklu değnek |
|
371 |
Deyim |
(caught/stuck) between a rock and a hard place expr.
|
iki arada bir derede kalmış |
|
372 |
Deyim |
pebcac (problem exists between chair and computer) expr.
|
problem bilgisayarın yanlış kullanımından kaynaklı |
|
373 |
Deyim |
pebcac (problem exists between chair and computer) expr.
|
problem bilgisayarla kullanıcı arasında |
|
374 |
Deyim |
pebcac (problem exists between chair and computer) expr.
|
problem bilgisayarda değil kullanıcının kendisinde |
|
375 |
Deyim |
pebcak (problem exists between chair and keyboard) expr.
|
problem bilgisayarın yanlış kullanımından kaynaklı |
|
376 |
Deyim |
pebcak (problem exists between chair and keyboard) expr.
|
problem bilgisayarla kullanıcı arasında |
|
377 |
Deyim |
pebcak (problem exists between chair and keyboard) expr.
|
problem bilgisayarda değil kullanıcının kendisinde |
|
378 |
Deyim |
pebkam (problem exists between keyboard and monitor) expr.
|
problem bilgisayarın yanlış kullanımından kaynaklı |
|
379 |
Deyim |
pebkam (problem exists between keyboard and monitor) expr.
|
problem bilgisayarla kullanıcı arasında |
|
380 |
Deyim |
pebkam (problem exists between keyboard and monitor) expr.
|
problem bilgisayarda değil kullanıcının kendisinde |
|
381 |
Deyim |
there is a fine line between (something) and (something else) expr.
|
(bir şeyle bir şey arasında) arasında ince bir çizgi var |
|
Speaking |
|
382 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
aranızda bir şeyler mi var? |
|
383 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
aranızda bir şey mi var? |
|
384 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
aranızda bir şeyler mi var? |
|
385 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
aranızda bir şey mi var? |
|
386 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
aranızda bir şey mi var? |
|
387 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
aranızda bir şeyler mi var? |
|
388 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
aranızda bir şey mi var? |
|
389 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
aranızda bir şeyler mi var? |
|
390 |
Konuşma |
between you and I expr.
|
aramızda kalsın |
|
391 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
aramızda |
|
392 |
Konuşma |
between you and me and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
393 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
aramızda kalsın |
|
394 |
Konuşma |
between you me and the bedpost expr.
|
aramızda kalsın |
|
395 |
Konuşma |
between you me and the gatepost expr.
|
aramızda kalsın |
|
396 |
Konuşma |
between you and me and these four walls expr.
|
aramızda kalsın |
|
397 |
Konuşma |
between you and me and the gatepost expr.
|
aramızda kalsın |
|
398 |
Konuşma |
it's between you and me expr.
|
bu seninle benim aramda |
|
399 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
gizli kalsın |
|
400 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
ikimizin arasında |
|
401 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
onunla aranda bir şey mi var? |
|
402 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
onunla aranda bir şey mi var? |
|
403 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
onunla aranızda bir şeyler mi var? |
|
404 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
onunla aranda bir şey mi var? |
|
405 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
onunla aranızda bir şey mi var? |
|
406 |
Konuşma |
between you and me and these four walls expr.
|
laf aramızda |
|
407 |
Konuşma |
between you and me and the gatepost expr.
|
laf aramızda |
|
408 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
onunla aranızda bir şeyler mi var? |
|
409 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
kimse duymasın |
|
410 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
laf aramızda |
|
411 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
onunla aranda bir şeyler mi var? |
|
412 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
onunla aranda bir şey mi var? |
|
413 |
Konuşma |
the only difference between us and them expr.
|
onlarla aramızdaki tek fark |
|
414 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
onunla aranızda bir şeyler mi var? |
|
415 |
Konuşma |
is there something between you and her? expr.
|
onunla aranda bir şeyler mi var? |
|
416 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
onunla aranızda bir şey mi var? |
|
417 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
onunla aranızda bir şey mi var? |
|
418 |
Konuşma |
is there something going on between you and him? expr.
|
onunla aranızda bir şeyler mi var? |
|
419 |
Konuşma |
between you me and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
420 |
Konuşma |
between you me and the gatepost expr.
|
laf aramızda |
|
421 |
Konuşma |
between you and me and the bedpost expr.
|
laf aramızda |
|
422 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
onunla aranda bir şeyler mi var? |
|
423 |
Konuşma |
is there something between you and him? expr.
|
onunla aranda bir şeyler mi var? |
|
424 |
Konuşma |
is there something going on between you and her? expr.
|
onunla aranızda bir şey mi var? |
|
425 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
söz aramızda |
|
426 |
Konuşma |
between you and me expr.
|
yalnıza biz bilelim |
|
427 |
Konuşma |
pick a number between one and ten expr.
|
1'den 10'a kadar bir sayı tut |
|
428 |
Konuşma |
think a number between one and ten expr.
|
1'den 10'a kadar bir sayı tut |
|
Trade/Economic |
|
429 |
Ticaret/Ekonomi |
difference between the revenues generated and the expenses incurred and the acquisition costs of the goods sold within an accounting period i.
|
basit usülde ticari kazanç |
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
difference between the redemption and issuance of net tl government bonds and lease certificates i.
|
net türk lirası cinsi dibs ve kira sertifikası itfa-ihraç farkı |
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
Agreement Establishing An Association Between Turkey and the European Economic Community i.
|
türkiye ile avrupa ekonomik topluluğu arasında bir ortaklık yaratan anlaşma |
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
signed by and between s.
|
tarafından ve arasında imzalanan/imzalanmış |
|
Law |
|
433 |
Hukuk |
relation between law and customs i.
|
hukuk-örf ve adet ilişkisi |
|
434 |
Hukuk |
relation between law and religion i.
|
hukuk-din ilişkisi |
|
435 |
Hukuk |
relation between law and moral i.
|
hukuk-ahlak ilişkisi |
|
436 |
Hukuk |
eavesdropping and recording of conversations between persons i.
|
kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması |
|
437 |
Hukuk |
difference between the declared and weighted and the actual tax-basis i.
|
matrah farkı |
|
Politics |
|
438 |
Siyasal |
clash between police and demonstrators i.
|
polis ile göstericiler arasındaki çatışma |
|
Technical |
|
439 |
Teknik |
protection of low voltage installations against faults between high voltage systems and earth i.
|
alçak gerilim tesisatının yüksek gerilim sistemleri ile toprak arasındaki arızalara karşı korunması |
|
440 |
Teknik |
non-end-load-bearing elastomeric sealing ring type joints between pressure pipes and moulded fittings i.
|
basınçlı borular ve kalıplamayla imal edilen ekleme parçaları arasındaki elastomerik halka tipi contalı bağlantılar |
|
441 |
Teknik |
coiled tube assemblies for air brake connection used between towing and towed vehicles i.
|
çekici ile römork arasındaki havalı fren bağlantılarında kullanılan helezon hortum takımları |
|
442 |
Teknik |
connection between the electrode holder and the work piece i.
|
elektrot pensi ve iş parçası arasındaki bağlantı |
|
443 |
Teknik |
angular misalignment between fibre and ferrule axis i.
|
fiber ile ferrule ekseni arasındaki açısal eğilme |
|
444 |
Teknik |
real-time communication between controls and drives i.
|
kontrol ve tahrik elemanları arasındaki gerçek zamanlı haberleşme |
|
445 |
Teknik |
shield between the operators hand and the saw chain i.
|
operatörün eli ile testere zinciri arasındaki koruyucu |
|
Computer |
|
446 |
Bilgisayar |
messages between the integrated circuit card and the card accepting device i.
|
bütünleşik devre kartı ve kart kabul eden cihazlar arasında mesajlar |
|
447 |
Bilgisayar |
row height must be between 0 and 409 expr.
|
satır yüksekliği 0 ile 409 arasında olmalıdır |
|
448 |
Bilgisayar |
switch between header and footer expr.
|
üstbilgi ve altbilgi arasında geçiş yap |
|
Electric |
|
449 |
Elektrik |
connected between one phase and neutral s.
|
bir faz ile nötr arasına bağlanan |
|
Automotive |
|
450 |
Otomotiv |
mechanical connections between towing vehicles and trailers i.
|
çekici taşıtlar ile çekilen taşıtlar arasındaki mekanik bağlantılar |
|
451 |
Otomotiv |
difference between front and rear wheels i.
|
ön ve arka tekerlekler arasındaki fark |
|
Aeronautic |
|
452 |
Havacılık |
separation distance between taxiway and object i.
|
taksirut ile herhangi bir cisim arasındaki ayrım mesafesi |
|
Marine |
|
453 |
Denizcilik |
hastening of water exchange between bay and ocean i.
|
koy ile açık deniz arasındaki su değişiminin hızlanması |
|
Medical |
|
454 |
Medikal |
distance between the alveolus and its adjacent capillary i.
|
alveol ve kapillerler arası mesafe |
|
455 |
Medikal |
differences between the right and left brain i.
|
sağ beyin ile sol beyin arasındaki farklar |
|
456 |
Medikal |
interaction between the upper and lower airways i.
|
üst ve alt hava yolları arasındaki etkileşim |
|
Psychology |
|
457 |
Psikoloji |
relationship between mother and infant i.
|
anne-bebek ilişkisi |
|