Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
allow
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"allow"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 40 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
allow
f.
izin vermek
2
Yaygın Kullanım
allow
f.
müsaade etmek
General
3
Genel
allow
f.
kabul etmek
4
Genel
allow
f.
ayırmak
5
Genel
allow
f.
indirim yapmak
6
Genel
allow
f.
itiraf etmek
7
Genel
allow
f.
düşünmek
8
Genel
allow
f.
hoş görmek
9
Genel
allow
f.
saymak
10
Genel
allow
f.
olanak vermek
11
Genel
allow
f.
cevaz vermek
12
Genel
allow
f.
koyvermek
13
Genel
allow
f.
göz önüne almak
14
Genel
allow
f.
hesaba katmak
15
Genel
allow
f.
vermek
16
Genel
allow
f.
izin vermek
17
Genel
allow
f.
mahal vermek
18
Genel
allow
f.
olanak sağlamak
19
Genel
allow
f.
bırakmak
20
Genel
allow
f.
geçit vermek
21
Genel
allow
f.
imkan vermek
22
Genel
allow
f.
süre vermek
23
Genel
allow
f.
zaman vermek
24
Genel
allow
f.
tahsis etmek
25
Genel
allow
f.
hesaba katmak
26
Genel
allow
f.
kesinti olarak ayırmak
27
Genel
allow
f.
razı gelmek
28
Genel
allow
f.
sağlamak
Law
29
Hukuk
allow
f.
hukuken geçerli saymak
30
Hukuk
allow
f.
müsaade etmek
31
Hukuk
allow
f.
vermek
Technical
32
Teknik
allow
f.
bırakmak
33
Teknik
allow
f.
izin vermek
34
Teknik
allow
f.
müsaade etmek
Computer
35
Bilgisayar
allow
i.
izin verilen kullanıcı sayısı
36
Bilgisayar
allow
expr.
izin ver
Sport
37
Spor
allow
f.
rakip takımın veya oyuncunun başarmasını engelleyememek
Archaic
38
Eski Kullanım
allow
f.
övmek
39
Eski Kullanım
allow
f.
onaylamak
40
Eski Kullanım
allow
f.
kabullenmek
"allow"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 290 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
allow of
f.
meydan vermek
2
Genel
allow to be
f.
izin vermek
3
Genel
allow immigrants
f.
göç almak
4
Genel
not to allow
f.
meydan vermemek
5
Genel
allow for
f.
hesaba almak
6
Genel
allow of
f.
olanak tanımak
7
Genel
allow oneself be led by the nose
f.
sakalı ele vermek
8
Genel
allow to succeed
f.
rast getirmek
9
Genel
allow bail
f.
kefaletle serbest bırakmak
10
Genel
allow to
f.
izin vermek
11
Genel
not to allow anybody to speak ill of someone
f.
toz kondurmamak
12
Genel
allow in
f.
içeri almak
13
Genel
allow to enter
f.
içeri almak
14
Genel
allow rest
f.
oturtmak
15
Genel
allow (something to happen)
f.
meydan vermek
16
Genel
allow to succeed
f.
rast getirmek (Allah)
17
Genel
not allow
f.
mahal bırakmamak
18
Genel
not allow
f.
mahal vermemek
19
Genel
allow for
f.
yer vermek
20
Genel
allow (something) happen
f.
yer vermek
21
Genel
allow (something happen)
f.
meydana bırakmak
22
Genel
allow to act without restraints
f.
engel olmamak
23
Genel
allow to move freely
f.
engel olmamak
24
Genel
allow someone freedom
f.
özgürlük tanımak
25
Genel
allow of
f.
olanak sağlamak
26
Genel
allow for tare
f.
darasını düşmek
27
Genel
allow a compensation
f.
bağış yapmak
28
Genel
allow a compensation
f.
telafi yoluna gitmek
29
Genel
not to allow enough time for
f.
yeterince zaman ayıramamak
30
Genel
allow for
f.
imkan tanımak
31
Genel
allow for
f.
müsamaha göstermek
32
Genel
allow for
f.
izin vermek
33
Genel
allow for
f.
fırsat vermek
34
Genel
allow someone into a place
f.
içeri girmesine müsaade etmek
35
Genel
allow someone up
f.
kalkmasına izin vermek
36
Genel
allow someone in
f.
içeri girmesine müsaade etmek
37
Genel
allow someone into a place
f.
birisini içeri almak
38
Genel
allow someone in
f.
birisini içeri almak
39
Genel
allow something to happen
f.
meydan vermek
40
Genel
not allow something to happen
f.
meydan vermemek
41
Genel
allow the death penalty
f.
ölüm cezasına izin vermek
42
Genel
allow someone to pass
f.
geçmesine izin vermek
43
Genel
allow for maximum mobility
f.
maksimum hareketlilik sağlamak
44
Genel
allow maximum mobility
f.
maksimum hareketlilik sağlamak
45
Genel
allow for
f.
olanak sağlamak
46
Genel
not allow to enter the country
f.
ülkeye giriş izni vermemek
47
Genel
allow room
f.
imkan vermek
48
Genel
allow someone
f.
birine izin vermek
49
Genel
allow time
f.
zaman ayırmak
50
Genel
allow somebody to do something
f.
birinin bir şey yapmasına izin vermek
51
Genel
allow of
f.
izin vermek
52
Genel
allow of
f.
kabul etmek
53
Genel
allow [dialect]
f.
söylemek
54
Genel
allow [dialect]
f.
öne sürmek
55
Genel
allow [dialect]
f.
düşünmek
56
Genel
allow [dialect]
f.
niyetli olmak
57
Genel
allow [dialect]
f.
olduğuna inanmak
58
Genel
allow [obsolete]
f.
(hak) tanımak
Phrasals
59
Öbek Fiiller
allow for
f.
biraz daha sabretmek
60
Öbek Fiiller
allow for
f.
biraz daha beklemek
61
Öbek Fiiller
allow for
f.
süre tanımak
62
Öbek Fiiller
allow for
f.
tolerans göstermek
63
Öbek Fiiller
allow for
f.
zaman tanımak
64
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birini hesaba katmak
65
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birini hesaba katarak davranmak/hareket etmek
66
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birine de yetecek şekilde planlamak
67
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şeyi hesaba katmak
68
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şeyi hesaba katarak hareket etmek/davranmak
69
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak
70
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
71
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi bir yere almak
72
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi içeri almak
73
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
74
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
75
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
76
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
77
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
78
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi bir yere almak
79
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi içeri almak
80
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
81
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
82
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
83
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
84
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şey ayırmak
85
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için uygun miktarda bir şey ayırmak
86
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için uygun zamanı, parayı, yeri ayırmak
87
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şeyi hesaba katmak
88
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şeyi düşünerek hareket etmek
89
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şeye yer/pay bırakmak
90
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şeyi göz önünde bulundurmak
91
Öbek Fiiller
allow (one) up
f.
(birinin) kalkmasına izin vermek
92
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
93
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
94
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
95
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
96
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
97
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
98
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
99
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
100
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
101
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
102
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
103
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
104
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
105
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
106
Öbek Fiiller
allow for
f.
önceden göz önünde bulundurmak
107
Öbek Fiiller
allow for
f.
önceden planlamak
108
Öbek Fiiller
allow for
f.
önden düşünmek
109
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterince ayırmak
110
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterli miktarda bölmek
111
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterli miktarda paylaştırmak
112
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere girmesine izin vermek
113
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere almak
114
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri almak
115
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere kabul etmek
116
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri kabul etmek
117
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere girmesine müsaade etmek
118
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri geçmesine izin vermek
119
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) olanak tanımak
120
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) meydan vermek
121
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) izin vermek
122
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) olanak sağlamak
123
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeyi) mümkün kılmak
124
Öbek Fiiller
allow up
f.
kalkmasına izin vermek
125
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birini hesaba katmak
126
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birini hesaba katarak davranmak/hareket etmek
127
Öbek Fiiller
allow for someone
f.
birine de yetecek şekilde planlamak
128
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şeyi hesaba katmak
129
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şeyi hesaba katarak hareket etmek/davranmak
130
Öbek Fiiller
allow for something
f.
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak
131
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
132
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi bir yere almak
133
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi içeri almak
134
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
135
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
136
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
137
Öbek Fiiller
allow someone or something into a place
f.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
138
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
139
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi bir yere almak
140
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi içeri almak
141
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
142
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
143
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
144
Öbek Fiiller
and allow someone or something in
f.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
145
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şey ayırmak
146
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için uygun miktarda bir şey ayırmak
147
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için uygun zamanı, parayı, yeri ayırmak
148
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şeyi hesaba katmak
149
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şey için bir şeyi düşünerek hareket etmek
150
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şeye yer/pay bırakmak
151
Öbek Fiiller
allow something for something
f.
bir şeyi göz önünde bulundurmak
152
Öbek Fiiller
allow (one) up
f.
(birinin) kalkmasına izin vermek
153
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
154
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
155
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
156
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
157
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
158
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
159
Öbek Fiiller
allow (someone or something) in (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
160
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
161
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
162
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
163
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
164
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
165
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
166
Öbek Fiiller
allow (someone or something) into (something or some place)
f.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
167
Öbek Fiiller
allow for
f.
önceden göz önünde bulundurmak
168
Öbek Fiiller
allow for
f.
önceden planlamak
169
Öbek Fiiller
allow for
f.
önden düşünmek
170
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterince ayırmak
171
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterli miktarda bölmek
172
Öbek Fiiller
allow for
f.
yeterli miktarda paylaştırmak
173
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere girmesine izin vermek
174
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere almak
175
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri almak
176
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere kabul etmek
177
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri kabul etmek
178
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yere girmesine müsaade etmek
179
Öbek Fiiller
allow into a place
f.
bir yerden içeri geçmesine izin vermek
180
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) olanak tanımak
181
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) meydan vermek
182
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) izin vermek
183
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeye) olanak sağlamak
184
Öbek Fiiller
allow of (something)
f.
(bir şeyi) mümkün kılmak
185
Öbek Fiiller
allow up
f.
kalkmasına izin vermek
Phrases
186
İfadeler
when circumstances allow
expr.
koşullar el verdiğinde
187
İfadeler
whenever the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
188
İfadeler
when the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
189
İfadeler
when circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
190
İfadeler
when the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
191
İfadeler
whenever circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
192
İfadeler
whenever circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
193
İfadeler
whenever the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
Idioms
194
Deyim
allow as how [us]
f.
kabul etmek
195
Deyim
allow as how [us]
f.
itiraf etmek
196
Deyim
allow something full play
f.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak
197
Deyim
allow something full play
f.
bir şeye yeterince/tam yer vermek
198
Deyim
allow somebody a free rein
f.
birisine müsamaha göstermek
199
Deyim
allow nature to take its course
f.
doğal akışına bırakmak
200
Deyim
allow somebody a free rein
f.
ipini gevşetmek
201
Deyim
allow somebody a free rein
f.
serbest bırakmak
202
Deyim
allow (one) full rein
f.
(birini) tamamen özgür bırakmak
203
Deyim
allow (one) full rein
f.
(birini) tamamen kendi haline bırakmak
204
Deyim
allow (one) full rein
f.
(birini) yapacağı/yapmak istediği şeyde tamamen özgür bırakmak
205
Deyim
allow (one) full rein
f.
(birine) müsamaha göstermek
206
Deyim
allow full rein to somebody/something
f.
birini/bir şeyi kısıtlamamak
207
Deyim
allow full rein to somebody/something
f.
birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
208
Deyim
allow full rein to somebody/something
f.
birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
209
Deyim
allow free rein to somebody/something
f.
birini/bir şeyi kısıtlamamak
210
Deyim
allow free rein to somebody/something
f.
birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
211
Deyim
allow free rein to somebody/something
f.
birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
212
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birini) serbest/özgür bırakmak
213
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birine) müsamaha göstermek
214
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birinin) istediğini yapmasına izin vermek
215
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birini) serbest/özgür bırakmak
216
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birine) müsamaha göstermek
217
Deyim
allow (one) free rein
f.
(birinin) istediğini yapmasına izin vermek
218
Deyim
give/allow somebody/something free/full rein
f.
birine/bir şeye açık çek vermek
219
Deyim
give/allow somebody/something free/full rein
f.
birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
220
Deyim
give/allow somebody/something free/full rein
f.
birine/bir şeye tam yetki vermek
221
Deyim
give/allow somebody/something free/full rein
f.
birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
222
Deyim
give/allow somebody/something free/full rein
f.
birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak
223
Deyim
give/allow free/full rein to somebody/something
f.
birine/bir şeye açık çek vermek
224
Deyim
give/allow free/full rein to somebody/something
f.
birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
225
Deyim
give/allow free/full rein to somebody/something
f.
birine/bir şeye tam yetki vermek
226
Deyim
give/allow free/full rein to somebody/something
f.
birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
227
Deyim
give/allow free/full rein to somebody/something
f.
birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak
Speaking
228
Konuşma
allow me to explain
expr.
açıklamama izin verin
229
Konuşma
we cannot allow the matter to rest here
expr.
bu meseleyi burada bırakamayız
230
Konuşma
I can't allow him to do that
expr.
bunu yapmasına izin veremem
231
Konuşma
allow me
expr.
izin verin
232
Konuşma
allow me
expr.
izninizle
233
Konuşma
if you allow me
expr.
izin verirseniz
234
Konuşma
allow me
expr.
izin ver
235
Konuşma
allow me
expr.
izninle
236
Konuşma
allow me
expr.
izninizle
237
Konuşma
if you allow me
expr.
izin verirsen
238
Konuşma
allow me
expr.
müsaadenle
239
Konuşma
allow me
expr.
müsaadenizle
240
Konuşma
if you allow me
expr.
müsaade ederseniz
241
Konuşma
my health doesn't allow
expr.
sağlığım izin vermiyor
242
Konuşma
don't allow yourself to be provoked
expr.
tahriklere kapılma
243
Konuşma
don't allow yourself to be provoked
expr.
tahriklere kapılmayın
244
Konuşma
not allow its citizens to carry handguns
expr.
vatandaşlarının silah taşımasına izin vermemek
245
Konuşma
allow me to doubt that
expr.
bundan şüphe etmeme izin ver
Law
246
Hukuk
circumstances which allow exemption from punishment
i.
cezayı kaldıran sebepler
247
Hukuk
allow time pay
i.
ödemeye mehir tanımaya
Computer
248
Bilgisayar
allow transmit
i.
aktarıma izin ver
249
Bilgisayar
allow edits
i.
düzenleme izni
250
Bilgisayar
allow editing
i.
düzenleme izni
251
Bilgisayar
allow additions
i.
ekleme izni
252
Bilgisayar
allow updating
i.
güncelleştirme izni
253
Bilgisayar
allow users to
i.
kullanıcılara verilecek izin
254
Bilgisayar
allow redirectallow users to
i.
kullanıcılara verilecek izin
255
Bilgisayar
allow multilink
expr.
birden çok bağlantıya izin ver
256
Bilgisayar
allow launch
expr.
başlatmaya izin ver
257
Bilgisayar
allow control
expr.
denetime izin ver
258
Bilgisayar
allow editing
expr.
düzenlemeye izin ver
259
Bilgisayar
allow multi-user editing
expr.
çok-kullanıcılı düzenlemeye izin ver
260
Bilgisayar
allow whispers
expr.
fısıltıya izin ver
261
Bilgisayar
allow cell drag and drop
expr.
hücre sürükle ve bırak
262
Bilgisayar
always allow
expr.
her zaman izin ver
263
Bilgisayar
allow access
expr.
erişime izin ver
264
Bilgisayar
allow fast saves
expr.
hızlı kaydet
265
Bilgisayar
allow hiding
expr.
gizlemeye izin ver
266
Bilgisayar
allow transmit
expr.
göndermeye izin ver
267
Bilgisayar
allow form view
expr.
form görünümüne izin ver
268
Bilgisayar
allow any
expr.
herhangi birine izin ver
269
Bilgisayar
allow bleeds
expr.
kenar taşmasına izin ver
270
Bilgisayar
allow customize
expr.
özelleştirmeye izin ver
271
Bilgisayar
allow zero
expr.
sıfır olmasına olanak sağla
272
Bilgisayar
allow overlap
expr.
taşmaya izin ver
273
Bilgisayar
allow moving
expr.
taşımaya izin ver
274
Bilgisayar
allow movement
expr.
taşımaya izin ver
275
Bilgisayar
allow failback
expr.
yeniden çalışmaya izin ver
276
Bilgisayar
allow resizing
expr.
yeniden boyutlandırmaya izin ver
277
Bilgisayar
allow accented uppercase
expr.
vurgulu büyük harfleri kullan
278
Bilgisayar
allow resize
expr.
yeniden boyutlandırmaya izin ver
279
Bilgisayar
allow config
expr.
yapılandırmaya izin ver
Traffic
280
Trafik
allow passage of vehicles
f.
araç geçişine müsaade etmek
Military
281
Askeri
allow subsequent fine tuning
f.
müteakip ince ayarlara izin vermek
Football
282
Futbol
allow the goal
f.
golü saymak
283
Futbol
allow the goal
f.
golü vermek
284
Futbol
allow play to continue
f.
pozisyonu avantaja bırakmak
285
Futbol
allow the first aiders to enter the field of play
f.
sağlık görevlilerini oyun alanına çağırmak
286
Futbol
allow the first aiders to enter the field of play
f.
sağlık görevlilerini oyun alanına davet etmek
British Slang
287
İngiliz Argosu
allow (it)
expr.
boşver
288
İngiliz Argosu
allow (it)
expr.
takma kafana
Modern Slang
289
Modern Argo
allow yourself
expr.
boşver
290
Modern Argo
allow yourself
expr.
takma kafana
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of allow
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy