wait - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
wait beklemek v.
  • It would be unfair if any of the three had to wait until the others caught up in the democratisation process.
  • Üçünden herhangi birinin, diğerlerinin demokratikleşme sürecini yakalamasını beklemek zorunda kalması haksızlık olur.
  • What do we see, however, but amendments proposing waiting for a new Treaty, or until 2009.
  • Ancak gördüğümüz yeni bir Antlaşma'nın ya da 2009'un beklenmesini öneren değişikliklerden başka bir şey değil.
  • That is something for which we have waited for many years.
  • Bu bizim uzun yıllardır beklediğimiz bir şey.
Show More (1828)
wait bekletmek v.
  • Do not make us wait until the end; let us start this discussion now.
  • Bizi sonuna kadar bekletmeyin; bu tartışmaya şimdi başlayalım.
  • So you keep a few Ministers waiting - it could be worse!
  • Yani birkaç bakanı bekletiyorsunuz - daha kötüsü de olabilirdi!
  • Do not make them wait any longer than is necessary and let us put into practice this policy that everyone wants.
  • Onları gerekenden daha fazla bekletmeyin ve herkesin istediği bu politikayı uygulamaya koyalım.
Show More (145)
wait bekleyiş n.
  • That seems to me to be a very long wait.
  • Bu bana çok uzun bir bekleyiş gibi geliyor.
  • A longer wait will involve further risks to public health.
  • Daha uzun bir bekleyiş halk sağlığı açısından daha fazla risk içerecektir.
  • The question is whether this long wait is desirable.
  • Soru, bu uzun bekleyişin arzu edilip edilmediğidir.
Show More (7)
wait durmak v.
  • Wait, you wrote me a song?
  • Dur br dakika, bana bir şarkı mı yazdın?
  • Wait, don't shoot!
  • Dur, ateş etme!
  • Wait, don't shoot yourself!
  • Dur, kendini vurma!
Show More (2)
wait bekleme n.
  • Tom is unlikely to wait.
  • Tom'un bekleme ihtimali yok.
  • The wait is over.
  • Bekleme bitti.
  • The wait is almost over.
  • Bekleme neredeyse bitti.
Show More (0)
wait kalmak v.
  • I really do not see why their distribution has to wait until the afternoon.
  • Bunların dağıtımının neden öğleden sonraya kaldığını gerçekten anlamıyorum.
  • That can wait until later.
  • Bu daha sonraya kalabilir.
Show More (-1)
wait bekleme süresi n.
  • He did a good bit of waiting.
  • İyi bir bekleme süresi geçirdi.
Show More (-2)