refah

Sens de "refah" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 32 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	refah	prosperity n.
Export is essential to the economic prosperity of a country. Bir ülkenin ekonomik refahı için ihracat elzemdir. More Sentences
2	Common Usage	refah	welfare n.
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well. Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur. More Sentences
General
3	General	refah	affluence n.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries. Amerika Birleşik Devletleri'nin refahı genellikle gelişmemiş ülkelerin yoksulluğu ile karşılaştırılır. More Sentences
4	General	refah	welfare n.
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well. Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur. More Sentences
5	General	refah	well being n.
The well being of all refugees needs to be guaranteed. Tüm mültecilerin refahı garanti altına alınmalıdır. More Sentences
6	General	refah	prosperity n.
Export is essential to the economic prosperity of a country. Bir ülkenin ekonomik refahı için ihracat elzemdir. More Sentences
7	General	refah	prosperous adj.
We want to see two states living side by side, peaceful and prosperous. Yan yana, barış ve refah içinde yaşayan iki devlet görmek istiyoruz. More Sentences
Trade/Economic
8	Trade/Economic	refah	prosperity n.
Export is essential to the economic prosperity of a country. Bir ülkenin ekonomik refahı için ihracat elzemdir. More Sentences
9	Trade/Economic	refah	welfare n.
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well. Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur. More Sentences
10	Trade/Economic	refah	prosperity n.
Export is essential to the economic prosperity of a country. Bir ülkenin ekonomik refahı için ihracat elzemdir. More Sentences
11	Trade/Economic	refah	well-being n.
I am particularly concerned with the element of well-being at work. İşyerindeki refah unsuruyla özellikle ilgileniyorum. More Sentences
Politics
12	Politics	refah	welfare n.
Essentially, it is a matter, not just of animal health, but of human health and welfare as well. Esasen, bu sadece hayvan sağlığını değil, insan sağlığı ve refahını da ilgilendiren bir konudur. More Sentences
General
13	General	refah	flourish n.
14	General	refah	bonanza n.
15	General	refah	weal n.
16	General	refah	ease n.
17	General	refah	comfort n.
18	General	refah	abundance n.
19	General	refah	opulence n.
20	General	refah	felicity n.
21	General	refah	wale n.
22	General	refah	affluency [obsolete] n.
23	General	refah	affluentness [obsolete] n.
24	General	refah	thrift [obsolete] n.
25	General	refah	happiness n.
26	General	refah	hide [obsolete] [uk] n.
27	General	refah	riches n.
28	General	refah	secundation n.
29	General	refah	sonce [scotland/ireland] n.
Idioms
30	Idioms	refah	a chicken in every pot n.
31	Idioms	refah	a chicken in every pot n.
Archaic
32	Archaic	refah	hale n.

Sens de "refah" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 144 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	sosyal refah devleti	social welfare state n.
Germans value a strong social welfare state. Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler. More Sentences
2	General	sosyal refah	social welfare n.
President Berlusconi has just invited us to reflect upon the durability of European social welfare. Başkan Berlusconi az önce bizi Avrupa sosyal refahının dayanıklılığı üzerine düşünmeye davet etti. More Sentences
3	General	refah politikası	welfare policy n.
Joint funding via income tax is required for funding our common welfare policy. Ortak refah politikamızın finansmanı için gelir vergisi yoluyla ortak finansman gereklidir. More Sentences
4	General	refah devleti	welfare state n.
The European Union is and will remain a very important factor in building Lithuania as a welfare state. Avrupa Birliği, Litvanya'nın bir refah devleti olarak inşasında çok önemli bir faktördür ve öyle kalacaktır. More Sentences
5	General	sosyal refah	social well-being n.
He founded new monasteries and championed the social well-being of the public. Yeni manastırlar kurdu ve halkın sosyal refahını savundu. More Sentences
6	General	barış ve refah vadeden	messianic adj.
The charismatic leader had messianic beliefs and promised radical changes. Karizmatik lider, barış ve refah vadeden inançlara sahipti ve radikal değişikliklerin sözünü veriyordu. More Sentences
Idioms
7	Idioms	refah içinde	on easy street expr.
With the money Jack won from his lawsuit, he should be able to live on easy street. Jack davasından kazandığı parayla refah içinde yaşayabilmeli. More Sentences
Trade/Economic
8	Trade/Economic	ekonomik refah	economic well-being n.
It is very important, and vital as well to our economic well-being in this part of the world. Dünyanın bu bölgesindeki ekonomik refahımız için çok önemli ve aynı zamanda hayati önem taşımaktadır. More Sentences
9	Trade/Economic	refah düzeyi	level of welfare n.
This is expressed in the level of welfare experienced by them. Bu durum, yaşadıkları refah düzeyiyle de ifade edilmektedir. More Sentences
10	Trade/Economic	refah devleti	welfare state n.
The European Union is and will remain a very important factor in building Lithuania as a welfare state. Avrupa Birliği, Litvanya'nın bir refah devleti olarak inşasında çok önemli bir faktördür ve öyle kalacaktır. More Sentences
11	Trade/Economic	refah devleti	welfare state n.
The European Union is and will remain a very important factor in building Lithuania as a welfare state. Avrupa Birliği, Litvanya'nın bir refah devleti olarak inşasında çok önemli bir faktördür ve öyle kalacaktır. More Sentences
12	Trade/Economic	sosyal refah	social welfare n.
President Berlusconi has just invited us to reflect upon the durability of European social welfare. Başkan Berlusconi az önce bizi Avrupa sosyal refahının dayanıklılığı üzerine düşünmeye davet etti. More Sentences
Politics
13	Politics	refah devleti	welfare state n.
The European Union is and will remain a very important factor in building Lithuania as a welfare state. Avrupa Birliği, Litvanya'nın bir refah devleti olarak inşasında çok önemli bir faktördür ve öyle kalacaktır. More Sentences
14	Politics	sosyal refah devleti	social welfare state n.
Germans value a strong social welfare state. Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler. More Sentences
15	Politics	sosyal refah	social welfare n.
President Berlusconi has just invited us to reflect upon the durability of European social welfare. Başkan Berlusconi az önce bizi Avrupa sosyal refahının dayanıklılığı üzerine düşünmeye davet etti. More Sentences
General
16	General	refah ölçütleri	welfare criteria n.
17	General	sosyal refah hizmetleri	social welfare services n.
18	General	arta kalan refah modeli	residual welfare model n.
19	General	refah dönemi	summer n.
20	General	refah politikası	social policy n.
21	General	refah dönemlerindeki en üst noktası	zenith n.
22	General	refah toplumu	welfare society n.
23	General	refah iktisadı	welfare economics n.
24	General	endüstriyel refah	industrial welfare n.
25	General	toplumsal refah	social wealth n.
26	General	bin yıllık barış ve refah dönemi	millenarian n.
27	General	refah günleri	palmy days n.
28	General	vücudun rahatına hizmet eden şeyler, gıda, refah, konfor vb	creature conforts n.
29	General	refah ekonomisi	welfare economics n.
30	General	refah devletçiliği yanlısı	welfarist n.
31	General	refah seviyesi	welfare level n.
32	General	maddi refah	material well-being n.
33	General	sosyal refah ölçütleri-kriterleri	welfare criteria n.
34	General	refah devletçiliği	welfarism n.
35	General	fiziksel refah	physical welfare n.
36	General	işten kaynaklanan refah	work-related wellbeing n.
37	General	uzun süreli refah	prolonged welfare n.
38	General	toplumsal refah	weal n.
39	General	büyük barış ve refah döneminin geleceğine inanan kimse	millenarist n.
40	General	refah durumu	fair-world n.
41	General	refah seviyesi yüksek olan millet	have n.
42	General	sağlık ve refah	hayle n.
43	General	refah dönemi	boom time n.
44	General	ortak refah	coprosperity n.
45	General	yüksek refah	fat city n.
46	General	refah düzeyi yükselmek	prosper v.
47	General	refah getirmek	bring prosperity v.
48	General	refah düzeyi artmak	upscale v.
49	General	refah vermek	bless v.
50	General	refah kazandırmak	secundate v.
51	General	refah içinde	affluent adj.
52	General	refah içinde	palmy adj.
53	General	refah sahibi	nonpoor adj.
54	General	refah içinde olmayan	unaffluent adj.
55	General	toplumsal refah veya iyilikle aktif olarak ilgilenen	social-minded adj.
56	General	refah içinde	in the seventh heaven adv.
57	General	refah içinde	in easy circumstances adv.
58	General	refah içinde	in the lap of luxury adv.
59	General	refah içinde	wealthily adv.
Colloquial
60	Colloquial	gökten gelen refah	gold rush n.
61	Colloquial	gökten gelen refah	bonanza n.
62	Colloquial	gökten gelen refah	manna from heaven n.
63	Colloquial	gökten gelen refah	bunce n.
64	Colloquial	gökten gelen refah	gravy n.
65	Colloquial	gökten gelen refah	windfall n.
66	Colloquial	gökten gelen refah	godsend n.
67	Colloquial	gökten gelen refah	boom n.
68	Colloquial	ekonomik refah	fat city n.
69	Colloquial	yüksek refah	fat city n.
70	Colloquial	refah içinde olma	fat city n.
71	Colloquial	yüksek refah	fat city n.
72	Colloquial	refah içinde yaşamak	live well v.
73	Colloquial	refah içinde	in clover expr.
Idioms
74	Idioms	bolluk ve refah	milk and honey n.
75	Idioms	refah içinde yaşam	the lap of luxury n.
76	Idioms	refah düzeyi yükselmek	be above water v.
77	Idioms	refah içinde yaşamak	live in clover v.
78	Idioms	refah düzeyi yüksek bir hayat yaşamak	live in clover v.
79	Idioms	refah içinde yaşamak	be in clover v.
80	Idioms	refah düzeyi yüksek bir hayat yaşamak	be in clover v.
81	Idioms	çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek	think the world owes (one) a living v.
82	Idioms	çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek	think the world owes you a living v.
83	Idioms	lüks/refah içinde yaşamak	be living high on the hog v.
84	Idioms	refah dolu zamanlar geçtikten sonra	after the party is over expr.
85	Idioms	refah içinde uzun bir ömür dilerim	lang may yer lum reek [scotland] expr.
Trade/Economic
86	Trade/Economic	ekonominin refah kuramlannı inceleyen dalı	welfare economics n.
87	Trade/Economic	en iyi refah düzeyi	best level of welfare n.
88	Trade/Economic	ekonomik refah	economic welfare n.
89	Trade/Economic	genel refah	general welfare n.
90	Trade/Economic	maddi refah	material wellbeing n.
91	Trade/Economic	ortak refah alanı	area of common prosperity n.
92	Trade/Economic	net ekonomik refah	net economic welfare n.
93	Trade/Economic	paylaşılan refah	shared prosperity n.
94	Trade/Economic	refah maliyeti	welfare cost n.
95	Trade/Economic	refah ekonomisi	welfare economics n.
96	Trade/Economic	refah ekonomisi	welfare economy n.
97	Trade/Economic	refah planı	welfare plan n.
98	Trade/Economic	refah ekonomisi	welfare economics n.
99	Trade/Economic	refah teorisi	welfare theory n.
100	Trade/Economic	refah etkisi	wealth effect n.
101	Trade/Economic	refah kaybı	welfare loss n.
102	Trade/Economic	refah hizmetleri	welfare services n.
103	Trade/Economic	refah fonu	welfare fund n.
104	Trade/Economic	refah toplumu	affluent society n.
105	Trade/Economic	sosyal refah harcamaları	social welfare expenditures n.
106	Trade/Economic	sosyal refah fonksiyonu	social welfare function n.
107	Trade/Economic	sosyal refah planları	social welfare schemes n.
108	Trade/Economic	toplumsal refah	social welfare n.
109	Trade/Economic	tekelin toplumsal refah maliyeti	welfare cost of monopoly n.
110	Trade/Economic	ulusal refah	national wealth n.
111	Trade/Economic	ulusal refah	national welfare n.
112	Trade/Economic	gayri safi milli refah	gross national welfare n.
113	Trade/Economic	yoksulluk-refah eğrisi	poverty-welfare curve
Law
114	Law	tutuklu refah fonu	inmate welfare fund n.
Politics
115	Politics	ekonomide bırakınız yapsınlar politikasını, refah karşıtlığını ve birey haklarının kamu yararından önce geldiğini savunan radikal sağcı bir ideoloji	new right n.
116	Politics	avrupa refah devletleri	the european welfare states n.
117	Politics	refah kesintisi	welfare deduction n.
118	Politics	refah memuru	welfare officer n.
119	Politics	refah fonu	prosperity fund n.
120	Politics	refah seviyesi karşılaştırması	economic welfare comparison n.
121	Politics	refah partisi	welfare party n.
122	Politics	refah kapitalizmi	welfare capitalism n.
123	Politics	sosyal refah	social well being n.
124	Politics	tek bir hükümdarın refah sağlamak için halkı yönetmesi	enlightened absolutism n.
125	Politics	(britanya'da) 65 yaş üstü ağır engelliler için vergiden muaf bir tür refah yardımı	attendance allowance n.
126	Politics	refah devleti modeli	flexicurity n.
127	Politics	(refah hizmetlerinde) ihtiyaca göre önceliklendirme prensibi	selectivity n.
128	Politics	kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlere ait	messianic adj.
129	Politics	kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlerle ilgili	messianic adj.
130	Politics	kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatlerine ait	messianic adj.
131	Politics	kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatleriyle ilgili	messianic adj.
Social Sciences
132	Social Sciences	refah göçü	amenity migration n.
133	Social Sciences	refah düzeyi	wealth level n.
134	Social Sciences	yerliler ile yerli olmayan halk arasındaki refah farkı	gap [australia] n.
Education
135	Education	sosyal refah yüksek lisans derecesi	msw (master of social welfare) abrev.
History
136	History	birinci dünya savaşı öncesinde avrupa'nın refah içinde olduğu dönem	belle époque n.
Religious
137	Religious	bir tür refah teolojisi	prosperity gospel n.
138	Religious	bin yıllık barış ve refah dönemi dini doktrinine ait	chiliastic adj.
Mythology
139	Mythology	iskandinav mitolojisinde deniz, balıkçılık ve refah tanrısı	njord n.
140	Mythology	iskandinav mitolojisinde deniz, balıkçılık ve refah tanrısı	njorth n.
Archaic
141	Archaic	refah getirmek	felicitate v.
142	Archaic	refah sahibi olmayan	improsperous adj.
Slang
143	Slang	yüksek refah	hog heaven n.
Star Wars
144	Star Wars	refah-sınıfı gümrük kruvazörü	prosperity-class customs cruiser n.