refah - Türkisch Englisch Wörterbuch

refah

Bedeutungen von dem Begriff "refah" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 32 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
refah prosperity n.
Export is essential to the economic prosperity of a country.
Bir ülkenin ekonomik refahı için ihracat elzemdir.

More Sentences
refah welfare n.
I am also worried about the welfare of vulnerable sea areas and the environmental risks they face.
Hassas deniz alanlarının refahı ve karşı karşıya oldukları çevresel riskler konusunda da endişeliyim.

More Sentences
General
refah affluence n.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
Amerika Birleşik Devletleri'nin refahı genellikle gelişmemiş ülkelerin yoksulluğu ile karşılaştırılır.

More Sentences
refah welfare n.
Plugging the welfare gap is crucial for attaining stability and peace in the world.
Refah açığının kapatılması, dünyada istikrar ve barışın sağlanması açısından hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
refah well being n.
Noise pollution has a significant effect on the well being of very many European citizens.
Gürültü kirliliği çok sayıda Avrupa vatandaşının refahı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

More Sentences
refah prosperity n.
We need to ensure that labour rights and greater prosperity advance hand-in-hand.
İşçi hakları ile daha fazla refahın el ele ilerlemesini sağlamalıyız.

More Sentences
refah prosperous adj.
We want to see two states living side by side, peaceful and prosperous.
Yan yana, barış ve refah içinde yaşayan iki devlet görmek istiyoruz.

More Sentences
Trade/Economic
refah prosperity n.
The prosperity gap between the north and south of the Mediterranean is not diminishing.
Akdeniz'in kuzeyi ile güneyi arasındaki refah farkı da azalmamaktadır.

More Sentences
refah welfare n.
Only peaceful cooperation can ensure the existence and welfare of both countries.
Sadece barışçıl iş birliği her iki ülkenin de varlığını ve refahını sağlayabilir.

More Sentences
refah prosperity n.
Turkey took a number of initiatives promoting stability and prosperity in the region.
Türkiye, bölgede istikrar ve refahı geliştirmeye yönelik bir dizi girişimde bulunmuştur.

More Sentences
refah well-being n.
Knowledge and know-how are the basis of economic competitiveness and of the well-being of society as a whole.
Bilgi ve teknik bilgi, ekonomik rekabet gücünün ve bir bütün olarak toplumun refahının temelidir.

More Sentences
Politics
refah welfare n.
The welfare problems of actually handling chicken also have to be considered.
Tavuğun fiilen işlenmesinden kaynaklanan refah sorunları da dikkate alınmalıdır.

More Sentences
General
refah flourish n.
refah bonanza n.
refah weal n.
refah ease n.
refah comfort n.
refah abundance n.
refah opulence n.
refah felicity n.
refah wale n.
refah affluency [obsolete] n.
refah affluentness [obsolete] n.
refah thrift [obsolete] n.
refah happiness n.
refah hide [obsolete] [uk] n.
refah riches n.
refah secundation n.
refah sonce [scotland/ireland] n.
Idioms
refah a chicken in every pot n.
refah a chicken in every pot n.
Archaic
refah hale n.

Bedeutungen, die der Begriff "refah" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 144 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
sosyal refah devleti social welfare state n.
Germans value a strong social welfare state.
Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.

More Sentences
sosyal refah social welfare n.
Different countries have different public services and operate on different principles regarding social welfare.
Farklı ülkeler farklı kamu hizmetlerine sahiptir ve sosyal refah konusunda farklı ilkelerle çalışırlar.

More Sentences
refah politikası welfare policy n.
Joint funding via income tax is required for funding our common welfare policy.
Ortak refah politikamızın finansmanı için gelir vergisi yoluyla ortak finansman gereklidir.

More Sentences
refah devleti welfare state n.
The European Union is and will remain a very important factor in building Lithuania as a welfare state.
Avrupa Birliği, Litvanya'nın bir refah devleti olarak inşasında çok önemli bir faktördür ve öyle kalacaktır.

More Sentences
sosyal refah social well-being n.
He founded new monasteries and championed the social well-being of the public.
Yeni manastırlar kurdu ve halkın sosyal refahını savundu.

More Sentences
barış ve refah vadeden messianic adj.
The charismatic leader had messianic beliefs and promised radical changes.
Karizmatik lider, barış ve refah vadeden inançlara sahipti ve radikal değişikliklerin sözünü veriyordu.

More Sentences
Idioms
refah içinde on easy street expr.
With the money Jack won from his lawsuit, he should be able to live on easy street.
Jack davasından kazandığı parayla refah içinde yaşayabilmeli.

More Sentences
Trade/Economic
ekonomik refah economic well-being n.
It is very important, and vital as well to our economic well-being in this part of the world.
Dünyanın bu bölgesindeki ekonomik refahımız için çok önemli ve aynı zamanda hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
refah düzeyi level of welfare n.
This is expressed in the level of welfare experienced by them.
Bu durum, yaşadıkları refah düzeyiyle de ifade edilmektedir.

More Sentences
sosyal refah social welfare n.
President Berlusconi has just invited us to reflect upon the durability of European social welfare.
Başkan Berlusconi az önce bizi Avrupa sosyal refahının dayanıklılığı üzerine düşünmeye davet etti.

More Sentences
Politics
sosyal refah social welfare n.
She attended the lecture on social welfare.
Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.

More Sentences
General
refah ölçütleri welfare criteria n.
sosyal refah hizmetleri social welfare services n.
arta kalan refah modeli residual welfare model n.
refah dönemi summer n.
refah politikası social policy n.
refah dönemlerindeki en üst noktası zenith n.
refah toplumu welfare society n.
refah iktisadı welfare economics n.
endüstriyel refah industrial welfare n.
toplumsal refah social wealth n.
bin yıllık barış ve refah dönemi millenarian n.
refah günleri palmy days n.
vücudun rahatına hizmet eden şeyler, gıda, refah, konfor vb creature conforts n.
refah ekonomisi welfare economics n.
refah devletçiliği yanlısı welfarist n.
refah seviyesi welfare level n.
maddi refah material well-being n.
sosyal refah ölçütleri-kriterleri welfare criteria n.
refah devletçiliği welfarism n.
fiziksel refah physical welfare n.
işten kaynaklanan refah work-related wellbeing n.
uzun süreli refah prolonged welfare n.
toplumsal refah weal n.
büyük barış ve refah döneminin geleceğine inanan kimse millenarist n.
refah durumu fair-world n.
refah seviyesi yüksek olan millet have n.
sağlık ve refah hayle n.
refah dönemi boom time n.
ortak refah coprosperity n.
yüksek refah fat city n.
refah düzeyi yükselmek prosper v.
refah getirmek bring prosperity v.
refah düzeyi artmak upscale v.
refah vermek bless v.
refah kazandırmak secundate v.
refah içinde affluent adj.
refah içinde palmy adj.
refah sahibi nonpoor adj.
refah içinde olmayan unaffluent adj.
toplumsal refah veya iyilikle aktif olarak ilgilenen social-minded adj.
refah içinde in the seventh heaven adv.
refah içinde in easy circumstances adv.
refah içinde in the lap of luxury adv.
refah içinde wealthily adv.
Colloquial
gökten gelen refah gold rush n.
gökten gelen refah bonanza n.
gökten gelen refah manna from heaven n.
gökten gelen refah bunce n.
gökten gelen refah gravy n.
gökten gelen refah windfall n.
gökten gelen refah godsend n.
gökten gelen refah boom n.
ekonomik refah fat city n.
yüksek refah fat city n.
refah içinde olma fat city n.
yüksek refah fat city n.
refah içinde yaşamak live well v.
refah içinde in clover expr.
Idioms
bolluk ve refah milk and honey n.
refah içinde yaşam the lap of luxury n.
refah düzeyi yükselmek be above water v.
refah içinde yaşamak live in clover v.
refah düzeyi yüksek bir hayat yaşamak live in clover v.
refah içinde yaşamak be in clover v.
refah düzeyi yüksek bir hayat yaşamak be in clover v.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek think the world owes (one) a living v.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek think the world owes you a living v.
lüks/refah içinde yaşamak be living high on the hog v.
refah dolu zamanlar geçtikten sonra after the party is over expr.
refah içinde uzun bir ömür dilerim lang may yer lum reek [scotland] expr.
Trade/Economic
ekonominin refah kuramlannı inceleyen dalı welfare economics n.
en iyi refah düzeyi best level of welfare n.
ekonomik refah economic welfare n.
genel refah general welfare n.
maddi refah material wellbeing n.
ortak refah alanı area of common prosperity n.
net ekonomik refah net economic welfare n.
paylaşılan refah shared prosperity n.
refah maliyeti welfare cost n.
refah ekonomisi welfare economics n.
refah ekonomisi welfare economy n.
refah planı welfare plan n.
refah ekonomisi welfare economics n.
refah devleti welfare state n.
refah teorisi welfare theory n.
refah etkisi wealth effect n.
refah kaybı welfare loss n.
refah hizmetleri welfare services n.
refah devleti welfare state n.
refah fonu welfare fund n.
refah toplumu affluent society n.
sosyal refah harcamaları social welfare expenditures n.
sosyal refah fonksiyonu social welfare function n.
sosyal refah planları social welfare schemes n.
toplumsal refah social welfare n.
tekelin toplumsal refah maliyeti welfare cost of monopoly n.
ulusal refah national wealth n.
ulusal refah national welfare n.
gayri safi milli refah gross national welfare n.
yoksulluk-refah eğrisi poverty-welfare curve
Law
tutuklu refah fonu inmate welfare fund n.
Politics
ekonomide bırakınız yapsınlar politikasını, refah karşıtlığını ve birey haklarının kamu yararından önce geldiğini savunan radikal sağcı bir ideoloji new right n.
avrupa refah devletleri the european welfare states n.
refah kesintisi welfare deduction n.
refah memuru welfare officer n.
refah devleti welfare state n.
refah fonu prosperity fund n.
refah seviyesi karşılaştırması economic welfare comparison n.
refah partisi welfare party n.
refah kapitalizmi welfare capitalism n.
sosyal refah devleti social welfare state n.
sosyal refah social well being n.
tek bir hükümdarın refah sağlamak için halkı yönetmesi enlightened absolutism n.
(britanya'da) 65 yaş üstü ağır engelliler için vergiden muaf bir tür refah yardımı attendance allowance n.
refah devleti modeli flexicurity n.
(refah hizmetlerinde) ihtiyaca göre önceliklendirme prensibi selectivity n.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlere ait messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlerle ilgili messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatlerine ait messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatleriyle ilgili messianic adj.
Social Sciences
refah göçü amenity migration n.
refah düzeyi wealth level n.
yerliler ile yerli olmayan halk arasındaki refah farkı gap [australia] n.
Education
sosyal refah yüksek lisans derecesi msw (master of social welfare) abrev.
History
birinci dünya savaşı öncesinde avrupa'nın refah içinde olduğu dönem belle époque n.
Religious
bir tür refah teolojisi prosperity gospel n.
bin yıllık barış ve refah dönemi dini doktrinine ait chiliastic adj.
Mythology
iskandinav mitolojisinde deniz, balıkçılık ve refah tanrısı njord n.
iskandinav mitolojisinde deniz, balıkçılık ve refah tanrısı njorth n.
Archaic
refah getirmek felicitate v.
refah sahibi olmayan improsperous adj.
Slang
yüksek refah hog heaven n.
Star Wars
refah-sınıfı gümrük kruvazörü prosperity-class customs cruiser n.