| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | preclude v. | önlemek | ||
|
Systematic testing precludes fraud and makes it possible to offer better guarantees. Sistematik testler sahtekarlığı önler ve daha iyi garantiler sunmayı mümkün kılar. More Sentences |
||||
| General | preclude v. | engellemek | ||
|
For example, as they stand, the Commission's programmes will preclude us from meeting our obligations under Kyoto. Örneğin, bu haliyle Komisyon'un programları Kyoto kapsamındaki yükümlülüklerimizi yerine getirmemizi engelleyecektir. More Sentences |
||||
| General | preclude v. | engel olmak | ||
|
His lack of technical knowledge precluded him from promotion. Teknik bilgisinin olmayışı terfi etmesine engel oldu. More Sentences |
||||
| General | preclude v. | imkansız kılmak | ||
| General | preclude v. | dışarıda bırakmak | ||
| General | preclude v. | olanaksızlaştırmak | ||
| General | preclude v. | imkansızlaştırmak | ||
| General | preclude v. | menetmek | ||
| General | preclude v. | meydan vermemek | ||
| General | preclude v. | imkansız hale getirmek | ||
| General | preclude v. | olanak dışı bırakmak | ||
| General | preclude v. | önüne geçmek | ||
| General | preclude v. | men etmek | ||
| General | preclude v. | yolunu kapamak | ||
| Technical | ||||
| Technical | preclude v. | engel olmak | ||
| Technical | preclude v. | önüne geçmek | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | wrong use does not preclude proper use adj. | kötüye kullanma hiç kullanılmamasını gerektirmez | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | preclude from v. | -den engellemek | ||
| Phrasals | preclude from v. | 'e engel olmak | ||
| Phrasals | preclude (someone or something) from (something) v. | (birini/bir şeyi bir şeyden) menetmek | ||
| Phrasals | preclude (someone or something) from (something) v. | (birini/bir şeyi bir şeyden) alıkoymak | ||
| Phrasals | preclude (someone or something) from (something) v. | (birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak | ||
| Phrasals | preclude (someone or something) from (something) v. | (birini/bir şeyi bir şeyden) hariç tutmak | ||
| Phrases | ||||
| Phrases | wrong use does not preclude proper use expr. | bir şey suistimal edilebilir/edildi diye onu kullanmamazlık edemeyiz | ||
