basın - Turc Anglais Dictionnaire

basın

Sens de "basın" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 38 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
basin n. havza
The water problems of the Island of Islay or the Glen of Strathspey are hardly comparable with those of the Rhine basin.
Islay Adası'nın ya da Strathspey Vadisi'nin su sorunları Ren havzasınınkilerle kıyaslanamaz.

More Sentences
basin n. leğen
Tom poured water into the basin.
Tom leğene su döktü.

More Sentences
General
basin n. leğen
She poured water into the basin.
Leğene su döktü.

More Sentences
basin n. küvet
Tom poured water into the basin.
Tom küvete su doldurdu.

More Sentences
Technical
basin leğen
Don't ask where that turkey baster's been.
Hindi leğeninin nerede olduğunu sorma.

More Sentences
Environment
basin havza
This district forms a basin.
Bu bölge bir havza oluşturur.

More Sentences
General
basin n. yalak
basin n. kase
basin n. kara ile çevrili liman
basin n. havuz
basin n. tas
basin n. tekne
basin n. tesisat
basin n. funda
basin n. lavabo
basin n. geniş kase
basin n. kap
basin n. çanak
basin n. gemi havuzu
basin n. su çukuru
basin n. açık, sığ ve yuvarlak bir kabın alabileceği miktar
Technical
basin lavabo
basin (cam fırını) havuzcuk
Marine
basin n. dok
Medical
basin pelvis
Marine Biology
basin n. basen
Botanic
basin n. elma ve benzeri meyvelerin tepesindeki çukur
Agriculture
basin havuz
Environment
basin n. ağaç köklerinin nemlenmesi için ağacın tabanında açılan çukur
basin n. su akışını kontrol etmek için açılan küçük çukur veya cep
Geography
basin n. (nehir, nehir kolu, göl, deniz) drenaj alanı
basin n. (nehir, nehir kolu, göl, deniz) su toplama alanı
basin n. dünya yüzeyinde çöküntü
basin n. okyanus tabanında çöküntü
Geology
basin n. çanak
basin n. dünya yüzeyinin ortak merkeze doğru eğimli kaya katmanlarından oluşan bölümü
basin n. artezyen suyunun varlığını kolaylaştıracak bileşim, yapısal ve topografik ilişkilere sahip kayalar
basin v. (yer kabuğunun bir bölümünü) havza şeklinde bükmek

Sens de "basın" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 15 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
basın press n.
I thanked the chief observer in a press statement I made on 5 May 2003.
Baş gözlemciye 5 Mayıs 2003 tarihinde yaptığım basın açıklamasında teşekkür ettim.

More Sentences
General
basın the press n.
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.

More Sentences
basın media n.
The private remarks of the British Ambassador in Tel Aviv have been reported in the Israeli media.
Tel Aviv'deki İngiliz Büyükelçisinin özel açıklamaları İsrail basınında yer aldı.

More Sentences
basın press n.
This is a discerning way of ridiculing the Kremlin's authoritarian press policy.
Bu, Kremlin'in otoriter basın politikasını alaya almanın zeki bir yoludur.

More Sentences
Media
basın press n.
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June.
Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur.

More Sentences
Sport
basın the press n.
The press agencies still maintain that it was the Italian Prime Minister who raised the Chechen question.
Basın ajansları hala Çeçen sorununu gündeme getirenin İtalya Başbakanı olduğunu iddia ediyor.

More Sentences
General
basın journalism n.
basın newspapers n.
basın fleet street n.
basın fourth estate n.
basın medial n.
basın preace n.
Media
basın public press n.
basın journ (journalism) abrev.
Archaic
basın prease n.