İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | basin i. | havza | ||
The water problems of the Island of Islay or the Glen of Strathspey are hardly comparable with those of the Rhine basin. Islay Adası'nın ya da Strathspey Vadisi'nin su sorunları Ren havzasınınkilerle kıyaslanamaz. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | basin i. | leğen | ||
She poured water into the basin. Leğene su döktü. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | basin i. | leğen | ||
She poured water into the basin. Leğene su döktü. More Sentences |
||||
Genel | basin i. | küvet | ||
Tom poured water into the basin. Tom küvete su doldurdu. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | basin | leğen | ||
She poured water into the basin. Leğene su döktü. More Sentences |
||||
Environment | ||||
Çevre | basin | havza | ||
The water problems of the Island of Islay or the Glen of Strathspey are hardly comparable with those of the Rhine basin. Islay Adası'nın ya da Strathspey Vadisi'nin su sorunları Ren havzasınınkilerle kıyaslanamaz. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | basin i. | yalak | ||
Genel | basin i. | kase | ||
Genel | basin i. | kara ile çevrili liman | ||
Genel | basin i. | havuz | ||
Genel | basin i. | tas | ||
Genel | basin i. | tekne | ||
Genel | basin i. | tesisat | ||
Genel | basin i. | funda | ||
Genel | basin i. | lavabo | ||
Genel | basin i. | geniş kase | ||
Genel | basin i. | kap | ||
Genel | basin i. | çanak | ||
Genel | basin i. | gemi havuzu | ||
Genel | basin i. | su çukuru | ||
Genel | basin i. | açık, sığ ve yuvarlak bir kabın alabileceği miktar | ||
Technical | ||||
Teknik | basin | lavabo | ||
Teknik | basin | (cam fırını) havuzcuk | ||
Marine | ||||
Denizcilik | basin i. | dok | ||
Medical | ||||
Medikal | basin | pelvis | ||
Marine Biology | ||||
Deniz Biyolojisi | basin i. | basen | ||
Botanic | ||||
Botanik | basin i. | elma ve benzeri meyvelerin tepesindeki çukur | ||
Agriculture | ||||
Tarım | basin | havuz | ||
Environment | ||||
Çevre | basin i. | ağaç köklerinin nemlenmesi için ağacın tabanında açılan çukur | ||
Çevre | basin i. | su akışını kontrol etmek için açılan küçük çukur veya cep | ||
Geography | ||||
Coğrafya | basin i. | (nehir, nehir kolu, göl, deniz) drenaj alanı | ||
Coğrafya | basin i. | (nehir, nehir kolu, göl, deniz) su toplama alanı | ||
Coğrafya | basin i. | dünya yüzeyinde çöküntü | ||
Coğrafya | basin i. | okyanus tabanında çöküntü | ||
Geology | ||||
Jeoloji | basin i. | çanak | ||
Jeoloji | basin i. | dünya yüzeyinin ortak merkeze doğru eğimli kaya katmanlarından oluşan bölümü | ||
Jeoloji | basin i. | artezyen suyunun varlığını kolaylaştıracak bileşim, yapısal ve topografik ilişkilere sahip kayalar | ||
Jeoloji | basin f. | (yer kabuğunun bir bölümünü) havza şeklinde bükmek |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | basın | press i. | ||
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June. Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | basın | the press i. | ||
The helicopters shoot from the air and the press has been muzzled, In Nepal there is both terror and counter-terror. Helikopterler havadan ateş ediyor ve basın susturulmuş durumda, Nepal'de hem terör hem de terörle mücadele var. More Sentences |
||||
Genel | basın | media i. | ||
I have no doubt that women journalists are also under pressure in the written media. Kadın gazetecilerin yazılı basında da baskı altında olduğundan hiç şüphem yok. More Sentences |
||||
Genel | basın | press i. | ||
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June. Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur. More Sentences |
||||
Media | ||||
Medya | basın | press i. | ||
This decision was the subject of a press release issued on the same day, 20 June. Bu karar, aynı gün, 20 Haziran'da yayınlanan bir basın açıklamasına konu olmuştur. More Sentences |
||||
Sport | ||||
Spor | basın | the press i. | ||
The helicopters shoot from the air and the press has been muzzled, In Nepal there is both terror and counter-terror. Helikopterler havadan ateş ediyor ve basın susturulmuş durumda, Nepal'de hem terör hem de terörle mücadele var. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | basın | journalism i. | ||
Genel | basın | newspapers i. | ||
Genel | basın | fleet street i. | ||
Genel | basın | fourth estate i. | ||
Genel | basın | medial i. | ||
Genel | basın | preace i. | ||
Media | ||||
Medya | basın | public press i. | ||
Medya | basın | journ (journalism) kısalt. | ||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | basın | prease i. |