around - Turc Anglais Dictionnaire

around

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "around" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 32 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
around adv. çevrede
You must be aware that it is very foggy around Strasbourg and I have been told that many Members are not here.
Strazburg çevresinde havanın çok sisli olduğunun ve birçok Üyenin burada olmadığının farkında olmalısınız.

More Sentences
around adv. çevresinde
People's health is inseparably linked to the environment around them.
İnsanların sağlığı, çevrelerindeki ortamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

More Sentences
General
around adv. görünürlerde
Nobody's around.
Görünürde hiç kimse yok.

More Sentences
around adv. ortalıkta
I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Eskiden Tom'la çok takılırdık ama bugünlerde pek ortalıkta yok.

More Sentences
around adv. çevrede
They have a higher standard of living than those around them and make greater demands on their government.
Çevrelerindekilerden daha yüksek bir yaşam standardına sahipler ve hükümetlerinden daha fazla talepte bulunuyorlar.

More Sentences
around adv. yaklaşık
In 1999, around 190.000 tonnes were brought in.
1999 yılında yaklaşık 190.000 ton getirilmiştir.

More Sentences
around adv. bu civarda
I've seen you around, too, working the streets.
Ben de seni bu civarda, sokaklarda çalışırken, gördüm.

More Sentences
around adv. çevresinde
Children learn by watching what adults around them do.
Çocuklar çevrelerindeki yetişkinlerin yaptıklarını izleyerek öğrenirler.

More Sentences
around adv. civarı
The gross cost of personnel policy reform to 2006 will be around EUR111.9 million.
Personel politikası reformunun 2006 yılına kadar brüt maliyeti 111.9 milyon Euro civarında olacaktır.

More Sentences
around prep. gibi
At present, people are herded around Europe like animals.
Şu anda insanlar Avrupa'da hayvanlar gibi güdülüyor.

More Sentences
Colloquial
around adv. her yere
Let's say that this time track goes all around the planet.
Diyelim ki bu zaman yolu gezegenin her yerine gidiyor.

More Sentences
around adv. her yerde
There were flowers all around.
Her yerde çiçekler vardı.

More Sentences
Common Usage
around adv. sularında
around adv. etrafında
around adv. etrafta
around adv. aşağı yukarı
around adv. çevresine
around adv. etrafına
General
around adv. meydanda
around adv. doğru
around adv. orada burada
around adv. etrafta
around adv. aşağı yukarı
around adv. etrafına
around adv. oraya buraya
around adv. bu dolaylarda
around prep. civarında
around prep. sularında
around prep. dolaylarında
around prep. çevresine
Technical
around adv. çevresinde
around prep. etrafında

Sens de "around" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
mess around v. oyalanmak
Don't mess around and finish your meal quickly.
Oyalanma ve yemeğini çabucak bitir.

More Sentences
walk around v. dolaşmak
This entails reception and a document entitling them to walk around freely.
Bu, kabul edilmeyi ve serbestçe dolaşma hakkı veren bir belgeyi gerektirir.

More Sentences
look around v. bakınmak
Tom looked around the lunch room to see who was there.
Orada kim olduğunu görmek için Tom yemek odasına bakındı.

More Sentences
look around v. etrafa bakmak
Looking around, I thought we could have met in the bar.
Etrafa bakınca barda tanışmış olabileceğimizi düşündüm.

More Sentences
General
get around v. yürümek
In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Sonunda hastalığı nedeniyle yürüyemez hale geldi ve etrafta dolaşmak için motorlu bir tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

More Sentences
play around v. oynamak
You remember when the Ivory Coast was playing around with money and the hammer fell.
Fildişi Sahili'nin parayla oynadığı ve çekicin düştüğü zamanı hatırlıyorsunuz.

More Sentences
feel around for v. bulmaya çalışmak
He stuck his hand into the pouch, and felt around for one of the stones.
Elini kesenin içine soktu ve yoklayarak taşlardan birini bulmaya çalıştı.

More Sentences
get around v. çok gezmek
He gets around a lot.
O çok gezer.

More Sentences
look around v. bakınmak
Tom looked around the room carefully.
Tom odaya dikkatlice bakındı.

More Sentences
fool around v. oyalanmak
Stop fooling around.
Etrafta oyalanmayı bırak!

More Sentences
walk around v. etrafını dolaşmak
Tom is walking around.
Tom etrafta dolaşıyor.

More Sentences
come around v. uğramak
Tom comes around now and then.
Tom ara sıra uğrar.

More Sentences
get around v. yayılmak (haber)
What a pity so few Members were here, but perhaps more will turn up in the Chamber when word gets around.
Ne yazık ki bu kadar az Üye buradaydı, ama belki de haber yayıldığında daha fazlası Meclise gelecektir.

More Sentences
get around v. dolaşmak
Tom used crutches to get around.
Tom etrafta dolaşmak için koltuk değnekleri kullanıyordu.

More Sentences
ask around v. birilerine sormak
I'll ask around for you.
Senin için birilerine soracağım.

More Sentences
stroll around v. dolaşmak
The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
Patron ofisin üstündeki balkonda dolaşıp işçileri gözlemledi.

More Sentences
go around v. herkese yetmek
Are there enough chairs to go around?
Herkese yetecek kadar sandalye var mı?

More Sentences
go around v. gezinmek
We were sure the Earth went around the Sun.
Dünyanın güneşin etrafında gezindiğinden emindik.

More Sentences
turn around v. etrafında dönmek
The world turns around sex, money and drugs.
Dünya seks, para ve uyuşturucu etrafında dönüyor.

More Sentences
travel around v. etrafında dolaşmak
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
Güneşin etrafında dolaşan dokuz gezegen vardır, dünya da bunlardan biridir.

More Sentences
mess around with v. uğraşmak
I don't have time to mess around with bribes.
Rüşvetle uğraşacak vaktim yok.

More Sentences
turn around v. arkaya dönmek
I turned around.
Arkaya döndüm.

More Sentences
wander around v. dolaşmak
We can't wander around the park at night.
Gece parkta dolaşamayız.

More Sentences
get around v. gezinmek
In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

More Sentences
stick around v. takılmak
I stuck around for a while to see if anyone else would come.
Başka birinin gelip gelmeyeceğini görmek için bir süre takıldım.

More Sentences
look around v. araştırmak
Tom looked around the room, but no one else was there.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.

More Sentences
roll around v. yuvarlanmak
Tom and Mary rolled around in the grass.
Tom ve Mary çimlerde yuvarlandılar.

More Sentences
laze around v. tembellik etmek
They'll go on lazing around.
Tembellik etmeye devam edecekler.

More Sentences
hang around v. beklemek
To my mind, the worst part of air travel is the hanging around in airport lounges.
Benim düşünceme göre hava yolculuğunun en kötü yanı, havaalanı salonlarında beklemektir.

More Sentences
monkey around v. oyalanmak
Stop monkeying around!
Etrafta oyalanmayı bırak!

More Sentences
flounder around v. çabalamak
How long did you flounder around before you asked for help?
Yardım istemeden önce ne kadar çabaladın?

More Sentences
revolve around v. etrafında dönmek
This debate revolves around two or three main themes.
Bu tartışma iki ya da üç ana tema etrafında dönmektedir.

More Sentences
play around v. oyalanmak
Don't play around too much after school.
Okuldan sonra fazla oyalanma.

More Sentences
hang around v. oyalanmak
Why don't you hang around a while after everyone else leaves so we can talk?
Herkes gittikten sonra biz konuşabilelim diye neden bir süre oyalan mıyorsun?

More Sentences
drop around v. uğramak
Why don't you drop around sometime?
Neden bir ara uğramıyorsun?

More Sentences
ask around v. çevresine sormak
I asked around and everybody says Tom is a good guy.
Çevreye sordum ve herkes Tom'un iyi bir adam olduğunu söylüyor.

More Sentences
hang around v. aylak aylak dolaşmak
I hung around for one hour.
Bir saat boyunca aylak aylak dolaştım.

More Sentences
parade around v. dolaşmak
The women paraded around seminude.
Kadınlar yarı çıplak dolaşıyordu.

More Sentences
look around v. etrafına bakınmak
Tom looked around at his apartment.
Tom dairesinde etrafına bakındı.

More Sentences
screw around v. boş boş dolaşmak
We were just screwing around.
Biz sadece boş boş dolaşıyorduk.

More Sentences
go around v. dolaşmak
Even we in the European Union may shortly be going around in blinkers.
Avrupa Birliği'nde bizler bile kısa bir süre sonra at gözlüğü ile dolaşıyor olabiliriz.

More Sentences
joke around v. şakalaşmak
My brothers are always joking around.
Kardeşlerim hep şakalaşır.

More Sentences
prowl around v. kol gezmek
Robbers prowl around at midnight.
Hırsızlar gece yarısı kol gezer.

More Sentences
(have a) walk around v. çevreyi dolaşmak
He walked around to see the town.
Kenti tanımak için çevrede dolaştı.

More Sentences
spread around v. çevreye yayılmak
The gossip spread around the school like wildfire.
Dedikodu orman yangını gibi okul çevresinde yayıldı.

More Sentences
drive around v. araçla gezmek
Tom has been driving around all day.
Tom bütün gün araçla geziyor.

More Sentences
roam around v. dolaşmak
Someone is roaming around the house.
Biri evin etrafında dolaşıyor.

More Sentences
walk around naked v. çıplak dolaşmak
Even if it's your own house, please stop walking around naked.
Kendi eviniz bile olsa, lütfen etrafta çıplak dolaşmayı bırakın.

More Sentences
move around v. gezinmek
I move around a lot.
Ben çok gezinirim.

More Sentences
horse around v. oyalanmak
Cut out the horsing around; get over there now.
Oyalanmayı bırak da oraya git hemen.

More Sentences
gather around v. etrafında toplanmak
The crowd gathered around the speaker.
Kalabalık, konuşmacının etrafında toplandı.

More Sentences
look around v. etrafı seyretmek
Tom has been looking around.
Tom etrafı seyrediyor.

More Sentences
look around v. çevresine bakınmak
I looked around me.
Çevreme bakındım.

More Sentences
turn around v. geriye dönmek
Tom turned around.
Tom geriye döndü.

More Sentences
walk around v. amaçsızca dolanmak
I walked around aimlessly.
Amaçsızca dolaştım.

More Sentences
walk around v. gezinmek
He's walking around in his underwear.
İç çamaşırlarıyla geziniyor.

More Sentences
look around v. çevreye bakınmak
Would you mind if I look around?
Çevreye bakınmamın bir sakıncası var mı?

More Sentences
walk around v. etrafta gezinmek
Armstrong walked around.
Armstrong, etrafta gezindi.

More Sentences
clown around v. soytarılık etmek
Tom was clowning around at the party last night.
Tom dün geceki partide soytarılık ediyordu.

More Sentences
all around adv. her tarafta
The rain is raining all around.
Her tarafta yağmur yağıyor.

More Sentences
all around adv. çepeçevre
I drove all around town looking for Tom.
Tom'u ararken kasabayı çepeçevre gezdim.

More Sentences
around the world adv. tüm dünyada
Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.

More Sentences
around noon adv. öğleyin
She will arrive around noon.
Öğlen gibi gelecek.

More Sentences
somewhere around adv. civarında bir yerde
He lives somewhere around the park.
O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.

More Sentences
around the clock adv. gün boyunca
They worked around the clock.
Onlar gün boyunca çalıştılar.

More Sentences
Common Usage
idle around v. oyalanmak
General
going around n. dolaşma
the world around n. ortalık
ring put around a stove pipe n. boru bileziği
aubergine wrapped around pieces of meat and roasted n. patlıcan kebabı
run around n. atlatma
stick around n. yakınında bekle
run around n. dolama
the people around someone n. etrafındaki insanlar
run around n. oyalama
rotation of the earth around its own axis n. dünyanın kendi etrafında dönmesi
the rotation of the earth around the sun n. dünyanın güneş etrafındaki dönüşü
rotation of the earth around its own axis n. dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi
zip around wallet n. boydan boya fermuarlı cüzdan
run-around n. dolama
around the world race n. dünya'nın etrafını tekne ile kat etme yarışı
people around you n. çevrendeki insanlar
ring-around-a-rosy n. çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun
ring-around-the-rosy n. çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun
turn-around n. tersine çevirme
turn-around n. geri dönüş
turn-around n. etrafında dönme
turn-around n. etrafında dönüş
sleeping around n. önüne gelenle düşüp kalkma
go around with v. ile arkadaş olmak
show someone around v. birine rehberlik etmek
wander around v. başıboş dolaşmak
fiddle around v. oyalanmak
revolve around v. çevirmek
stand around idly v. avara durmak
scout around v. arayıp taramak
rake around for something v. arayıp taramak
wrap around v. sarmak
hang around v. sallanmak
entwine something around v. bir şeyi başka bir şeye dolamak
wheel around v. birdenbire dönmek
root around v. altını üstüne getirmek
swing around v. dönüvermek
whip around v. şiddetle esmek (rüzgar)
beat around the bush v. bin dereden su getirmek
hedge around v. sınırlamak
go the long way around v. dolaşmak
hang around v. gezinmek
go around with v. ile birlikte olmak
boss someone around v. birine emir yağdırmak
go around with somebody v. peşinde dolaşmak
whirl around v. dönüvermek
fish around v. araştırmak
monkey around with v. uğraşmak
go around v. çok kişiye bulaşmak (hastalık)
get around v. kurtulmak (birinden)
have shadows around one's eyes v. gözleri mor halkalarla çevrili olmak
cavort around v. tepinmek
revolve around v. döndürmek (etrafında)
get around somebody v. ikna etmek
stick around for v. bir şey için kalmak
hector around v. gözdağı vermek
bum around v. aylak aylak dolaşmak
cast around v. tasarlamak
throw one's weight around v. otoritesini konuşturmak
monkey around v. vakit geçirmek
walk around v. gezdirmek
go around v. yaygın olmak
turn around one's business v. düzlüğe çıkmak
knock around v. çıkmak
fiddle around v. vakit geçirmek
knock around v. hırpalamak
throw (one's) money around v. parayı sokağa atmak
shop around v. en uygun fiyatların peşinde çarşı pazar dolaşmak
have a quick look around v. etrafı kolaçan etmek
hector around v. başına bela olmak
come around v. kendine gelmek
horse around v. gürültü yaparak oynamak
get around v. bir yol bulup kurtulmak (birinden)
arse around v. aylaklık etmek
bring around v. ayıltmak
rake around v. taramak
lurk around v. sinsi sinsi dolaşmak
slide around v. ustalıkla atlatmak (bir meseleyi)
drive around v. araba ile gezmek
nose around v. koklamak
bum around v. başıboş takılmak
cut around v. çevresinden kesmek
careen around the corner v. motorlu araç yan yatarak köşeyi dönmek
monkey around v. dalga geçmek
wave around v. savurmak
scout around v. aramak
get around v. yayılmak (söylenti)
get around to v. vakit ayırıp bir şeyi yapmak
wheel around v. etrafında döndürmek
mess around with women v. fındık kırmak
gather around the same table v. aynı masada toplanmak
stroll around v. gezmek
hedge around v. kısıtlamak
cast around v. araştırmak
get around v. bir yol bulup atlatmak (birini)
bat around v. dolaşmak
cast around v. çare aramak
stick around v. bir yerde çakılı kalmak
romp around v. sıçrayıp oynamak
drop around v. ziyaret etmek
walk around v. dolaştırmak
fool around v. abesle iştigal etmek
beat around the bush v. dolaylı konuşmak
twine around v. çevrelemek
revolve around v. ile ilgili olmak
monkey around with v. ile oynamak
loaf around v. aylaklık etmek
hedge around v. engellemek
jump around v. hoplayıp zıplamak
drop around v. damlamak
cavort around v. hoplayıp sıçramak
stick around v. ayrılmamak
look around v. bütün ihtimalleri düşünmek
go around v. ele almak
bat around v. gezinmek
go around begging v. dilencilik etmek
come around v. hastalığı atlatmak
loaf around v. kaytarmak
gad around v. başıboş dolaşmak
cut around v. etrafını kesmek
go around in circles v. harman çevirmek
get around v. yayılmak
poke around in v. bir yerde bir şeyi aramak veya merakını gidermek için etrafı karıştırmak
fool around v. dalgasına bakmak
knock around v. gezmek
show someone around v. birini gezdirmek
come around v. iyileşmek (hastalık vb)
loaf around v. boş kalmak
moon around v. dalgın dalgın dolanıp durmak
be unaware of the happenings around oneself v. dünyadan haberi olmamak
nose around v. koku almak
fool around v. siftinmek
ask around v. ona buna sormak
turn around v. altüst etmek
fiddle around v. aylaklık etmek
whip around v. çabucak gitmek
wheel around v. dönüvermek
come around v. imana gelmek
stick around v. bir yerden ayrılmamak
come around v. canlanmak
bat around v. tartışmak
whip around v. bir koşu gitmek
turn around v. vazgeçmek
bring around v. ikna etmek
get around to v. zaman ayırmak
slide around v. ustalıkla geçiştirmek (bir meseleyi)
hover around somebody v. fır dönmek
horse around v. sürtmek
pry around v. etrafı gözetlemek
browse around v. dolaşmak
hover around v. etrafında dönmek
slope around v. aylak aylak dolaşmak
moon around v. dalgın dalgın dolaşmak
gather around the same table v. aynı masanın çevresinde toplanmak
look around v. bakışmak
lurk around v. gizli gizli dolaşmak
kick around v. dövmek
play around v. vakit geçirmek
horse around v. aylak aylak dolaşmak
mope around v. üzgün olarak gezinmek
fool around v. abesle uğraşmak
gad around v. aylaklık etmek
bum around v. aylaklık etmek
wheel around v. dönmek
drive around v. gezinti yapmak
scamper around v. koşuşturmak
look around v. etrafı kolaçan etmek
hover around v. etrafında dört dönmek
turn around v. yuvarlanmak
fumble around v. el yordamıyla aramak
fool around v. tembellik etmek
fool around v. zaman harcamak
show around v. gezdirmek
browse around v. gezmek
beat around the bush v. lafı dolandırmak
get around v. hareket etmek
hem around v. kuşatmak
show around v. dolaştırmak
lark around v. takılmak
be wrapped around v. dolanmak
loaf around v. başıboş dolaşmak
lark around v. muziplik yapmak
mess around v. dalgasına bakmak
fool around v. aylak aylak dolaşmak
come around v. dediğine gelmek
entwine itself around v. bir şeyin etrafına dolanmak
wander around idly v. avare dolaşmak
throw one's weight around v. zart zurt etmek
boss someone around v. birine karşı amirane davranmak
be heard around the world v. cihanı tutmak
horse around v. vakit öldürmek
throw one's weight around v. amirane davranmak
push around v. itip kakmak
beat around the bush v. lafı gevelemek
fool around v. at koşturmak
boss around v. patronluk taslamak
monkey around with v. karıştırmak
revolve around v. hakkında olmak
hem around v. sarmak
monkey around with v. ellemek
bum around v. başıboş dolaşmak
look around v. bakmak
swivel around v. dönüvermek
fool around v. şakalaşmak
fool around v. çevresine şakalar yapmak
fool around v. maskaralık etmek
joke around v. çevresine şakalar yapmak
joke around v. maskaralık etmek
kid around with someone v. dalga geçmek
beat around the bush v. kırk dereden su getirmek
be able run rings around (somebody) v. taş çıkartmak
get around v. gidermek
get around v. kaçınmak
diffuse around v. çevreye yayılmak
be unable to get one's tongue around a word v. dili dönmemek
be left around v. çevreye bırakılmak
disperse around v. çevreye dağılmak
be aligned around v. çevresine dizilmek
scatter around v. çevreye dağılmak
wander around v. amaçsızca dolaşmak
wander around v. amaçsızca dolanmak
wander around v. dolanıp durmak
travel around the world v. dünyayı gezmek
(someone's world) collapse around him/her v. dünyayı başına yıkmak
take a ride around v. gezip tozmak
go around naked v. çıplak gezmek
go around naked v. çıplak dolaşmak
roam around v. aylak aylak dolanmak
roam around v. gezinmek
look around v. sağa sola bakınmak
look around for a familiar face v. tanıdık bir yüz aramak
look around v. sağa sola bakmak
stare around v. sağa sola bakınmak
stare around v. sağa sola bakmak
disperse around v. etrafa savrulmak
scatter around v. etrafa savrulmak
scatter around v. çevreye yayılmak
not get along with the people around v. çevresi ile geçinememek
can not get along with the people around v. çevresi ile geçinememek
be unaware of what is going on around oneself v. dünyadan haberi olmamak
move around v. dolanmak
gad about around v. aylak aylak dolanmak
gad about around v. sürtmek
run around in circles v. boşa uğraşmak
go around in circles v. boşa uğraşmak
horse around v. vaktini boşa harcamak
fool around v. vaktini boşa geçirmek
horse around v. avare avare dolaşmak
goof around v. maskaralık etmek
horse around v. maskaralık etmek
fool around with v. bir hobi olarak (bir şey) ile ilgilenmek
fool around with v. ile oynamak
goof around v. vaktini boşa harcamak
goof around v. avare avare dolaşmak
goof around v. oyalanmak
goof around v. aylak aylak dolaşmak
be bandied around v. ağızdan ağıza dolaşmak
sit around the table v. masaya oturmak
kid around v. makara yapmak
twist (someone) around one's finger v. parmağında oynatmak
mope around v. üzüntülü olmak
mope around v. amaçsızca dolanmak
mope around v. canı sıkkın olmak
get around somebody v. kafalamak
rotate around one's own axis v. kendi ekseni etrafında dönmek
turn around one's own axis v. kendi ekseni etrafında dönmek
walk around on the street v. sokakta dolaşmak
twist someone around one's little finger v. birini parmağında oynatmak
give somebody the run-around v. başından savmak
give somebody the run-around v. boynuzlamak
get the run-around v. boynuzlanmak
hang around v. başıboş gezerek oyalanmak
hang around v. sürtmek
have been around v. görmüş geçirmiş olmak
have been around v. çok deneyimli olmak
gaze around v. şaşkınlıkla çevresini incelemek
get around v. güvenini kazanmak
get around v. gönlünü yapmak
get around v. gönlünü etmek
get around v. başarmak
get around v. üstesinden gelmek
gaze around v. şaşkın şaşkın etrafa bakınmak
gaze around v. (bir şeylerin arasında) sevinç ya da şaşkınlıkla dolanmak
watch around v. etrafı seyretmek
scatter around v. etrafa saçmak
death (be) all around v. ölüm kol gezmek
piddle around v. aylaklık etmek
circle around v. yörüngesinde dönmek
revolve around v. yörüngesinde dönmek
bring around v. inancından döndürmek
bring around v. düşüncesini değiştirtmek
bring around v. düşüncesinden caymasını sağlamak
come around v. ayılmak
come around v. yüksekten atmaktan vazgeçmek
come around v. kendi görüşünden caymak
come around v. yelkenleri suya indirmek
cast around v. sıkıntıyla aramak
cast around v. aranıp durmak
build one’s whole life around his/her children v. bütün hayatını çocukları üzerine kurmak
mess around with v. düşüp kalmak
turn around v. geriye döndürmek
tour around v. etrafı gezinmek
tour around v. turlamak
tour around v. tur atmak
rummage around v. arayıp taramak
whirl around v. kendi ekseni etrafında dönmek
nose around v. burnunu sokmak
order around v. emir yağdırmak
walk around v. etrafta dolanmak
grope around v. burnunu sokmak
grope around v. kolaçan etmek
muck around v. aylak aylak dolanmak
monkey around v. haylazlık etmek
muck around v. başıboş dolaşmak
monkey around v. oynamak
monkey around v. yaramazlık yapmak
nose around v. kolaçan etmek
swing sword around v. kılıç sallamak
come around v. başkasının görüşüne uymak
ferret (around) in a bag v. çanta karıştırmak
ferret (around) in a bag v. çantasını karıştırmak
spread positive energy around v. çevresine pozitif enerji yaymak
spread negative energy around v. çevresine negatif enerji yaymak
jerk around v. birisini oyalamak
jerk around v. birisinin vaktini çalmak
jerk someone around v. birisine rahatsızlık vermek
jerk someone around v. birisini oyalamak
jerk someone around v. birisinin vaktini çalmak
jerk around v. birisine rahatsızlık vermek
poison around v. zehir saçmak
bring around v. yaşama döndürmek
bring around v. hayata döndürmek
disconnect with the world (around) v. dünyayla bağını koparmak
sit around table v. masanın etrafında oturmak
sit around table v. masa etrafında oturmak
revolve around the world v. dünya etrafında dönmek
revolve around the world v. dünya etrafında dolaşmak
travel around the world v. dünya etrafında dolaşmak
ask around about someone v. (farklı kaynaklardan) soruşturmak
bang someone around v. birisini dövmek/pataklamak
push around v. (birisini) sindirmek
push around v. gözünü korkutmak
push around v. kabadayılık etmek
boss around v. gözünü korkutmak
boss around v. (birisini) sindirmek
boss around v. kabadayılık etmek
walk around with a gun v. cebinde silahla dolaşmak
flash something around v. göstermek
fit around something v. bir şeyi sarmak/örtmek
entwine one's arms around each other v. kollarını birbirlerine dolamak
gather someone around oneself v. birilerini etrafında toplamak
group around something v. bir şey çevresinde toplanmak
guide someone around v. birine rehberlik etmek (çevreyi vb gezdirmek)
show someone around v. birine etrafı göstermek
travel around the country v. ülkenin dört bir yanını gezmek
hand something around v. elden ele vermek/dolaştırmak
stack them up and wrap rubber bands around them v. üst üste yığıp lastik bantlarla sarmak
see the kids around the swings v. çocukları salıncakların civarından görmek
throw one's arms around one's neck v. boynuna sarılmak
put/throw one's arm around someone's shoulder v. elini omzuna atmak
take someone around v. birine etrafı gezdirmek
get around to v. bir şey için zaman bulmak
whirl something around v. bir şeyi döndürmek
twist it around pull it down v. döndürüp aşağı çekmek
travel the dust around v. tozutmak ( odayı/belli bir ortamı)
put a fence around v. etrafına tel örmek
put a fence around v. etrafına çit örmek
put a fence around v. etrafını tel örgü ile kaplamak
drift around aimlessly v. amaçsızca dolanmak
feel comfortable around v. rahat davranmak
throw rubbish around v. yerlere çöp atmak
throw rubbish around v. etrafa çöp atmak
hang around at home on sunday v. pazar günü evde takılmak
spread around the world v. dünyaya yayılmak
widespread around the world v. dünyaya yayılmak
walk around together v. birlikte gezmek
slouch around v. yalpalayarak yürümek
loom around v. kol gezmek
loom around v. kol gezmek
help around the house v. ev işlerine yardım etmek
pass around the hat v. şapkanın içine para toplamak
pass around the hat v. bir grup insandan bağış toplamak
get around to v. vakit bulmak
moon around v. başıboş dolanmak
moon around v. hülyalı gezinmek
run around v. farklı şeyler ile meşgul olmak
run around v. başı kalabalık olmak
run around v. bir yerden bir yere gitmek
run around v. gezmek
put your arm around someone v. kolunu birinin omzuna koymak
hake (about/around) [scotland] v. avare dolaşmak
hake (about/around) [scotland] v. ağır adımlarla yürümek
hake (about/around) [scotland] v. serserice dolaşmak
scrounge (around) v. araştırma yapmak
scrounge (around) v. keşif yapmak
scrounge (around) v. bakınmak
scrounge (around) v. aranmak
scrounge (around) v. avlanmak
slush around v. bol miktarda dökülmek
slush around v. bolca sıçramak
slush around v. beceriksizce etrafa dökülüp saçılmak
putter around v. oyalanmak
putter around v. boş boş dolanmak
run around v. koşuşturmak
up and around adj. hastalıktan kalkmış
all around adj. dört taraftan
brought around adj. ikna edilmiş
all around adj. her yer
around-the-clock adj. gün boyu süren
all-around adj. mükemmel
all-around adj. pek çok yeteneği olan
all-around adj. her alanda başarılı
wrap-around adj. başa sarmalı
around-the-clock adj. gün boyu süren
around-the-clock adj. aralıksız devam eden
around-the-clock adj. ara vermeden yapılan
year-around adj. yıl boyunca aktif
year-around adj. yıl boyunca çalışan
year-around adj. mevsimsel olmayan
year-around adj. yıl boyunca açık
year-around adj. yıl boyunca hizmet veren
for many miles around adv. bütün civarda
all around adv. çepçevre
around here adv. bu civarda
all around adv. dağ taş
around the corner adv. eli kulağında
around the corner adv. yakında
all around adv. fırdolayı
around noon adv. öğle üstü
just around the corner adv. eli kulağında
all around adv. dört bir yanı
all around adv. dört bir tarafı
around the clock adv. tam gün devam eden
all around adv. dört yandan