tereddüt

Significados de "tereddüt" en diccionario inglés turco : 43 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
Common Usage
1	Common Usage	tereddüt	hesitation n.
There is no hesitation in cherry-picking the most promising immigrants, or those who serve our interests. En umut vaat eden ya da çıkarlarımıza hizmet eden göçmenleri seçme konusunda hiçbir tereddüt yok. More Sentences
General
2	General	tereddüt	hesitation n.
There is no hesitation in cherry-picking the most promising immigrants, or those who serve our interests. En umut vaat eden ya da çıkarlarımıza hizmet eden göçmenleri seçme konusunda hiçbir tereddüt yok. More Sentences
3	General	tereddüt	hesitancy n.
She displayed hesitancy in making decisions. Karar vermekte tereddüt ediyordu. More Sentences
4	General	tereddüt	waver n.
Such an event would demand common action, without wavering or compromise. Böyle bir olay, tereddüt ya da uzlaşma olmaksızın ortak hareket edilmesini gerektirecektir. More Sentences
5	General	tereddüt	doubt n.
A moment's doubt can cost a pilot his life. Bir anlık tereddüt, bir pilotun hayatına mal olabilir. More Sentences
6	General	tereddüt	reservation n.
The resolution refers to action against Islamophobia, which I support without reservation. Kararda İslamofobiye karşı eyleme atıfta bulunuluyor ki ben bunu tereddütsüz destekliyorum. More Sentences
7	General	tereddüt	qualm n.
He had no qualms in doing so. Bunu yaparken hiç tereddüt etmedi. More Sentences
8	General	tereddüt	shillyshally n.
9	General	tereddüt	compunction n.
10	General	tereddüt	oscillation n.
11	General	tereddüt	perplexity n.
12	General	tereddüt	fluctuation n.
13	General	tereddüt	wobble n.
14	General	tereddüt	quandary n.
15	General	tereddüt	vibration n.
16	General	tereddüt	cunctation n.
17	General	tereddüt	suspense n.
18	General	tereddüt	puzzle n.
19	General	tereddüt	reluctance n.
20	General	tereddüt	uncertainty n.
21	General	tereddüt	irresolution n.
22	General	tereddüt	hesitance n.
23	General	tereddüt	scruple n.
24	General	tereddüt	demurral n.
25	General	tereddüt	indecision n.
26	General	tereddüt	indetermination n.
27	General	tereddüt	vacillation n.
28	General	tereddüt	pause n.
29	General	tereddüt	incertitude n.
30	General	tereddüt	shilly-shally n.
31	General	tereddüt	discrepancy n.
32	General	tereddüt	demur n.
33	General	tereddüt	ambivalence n.
34	General	tereddüt	totter [dialect] n.
35	General	tereddüt	tremor n.
36	General	tereddüt	unconfidence n.
37	General	tereddüt	limbo n.
38	General	tereddüt	haw n.
39	General	tereddüt	hink [obsolete] n.
40	General	tereddüt	shillyshally n.
41	General	tereddüt	sus n.
42	General	tereddüt	indecisive adj.
Archaic
43	Archaic	tereddüt	boggle n.

Significados de "tereddüt" con otros términos en diccionario inglés turco: 161 resultado(s)

	Categoría	Turco	Inglés
Common Usage
1	Common Usage	tereddüt etmek	hesitate v.
After hesitating for a moment, she told me the secret ingredient. Bir an tereddüt etmesinin ardından bana tarifteki gizli malzemeyi söyledi. More Sentences
2	Common Usage	tereddüt etmek	waver v.
Such things could never have been achieved if they had wavered or doubted. Eğer tereddüt etselerdi ya da şüphe duysalardı, bu tür şeyler asla başarılamazdı. More Sentences
3	Common Usage	tereddüt etmeden	without hesitation adv.
Tom accepted the offer without hesitation. Tom öneriyi tereddüt etmeden kabul etti. More Sentences
General
4	General	tereddüt etmek	waver v.
Such things could never have been achieved if they had wavered or doubted. Eğer tereddüt etselerdi ya da şüphe duysalardı, bu tür şeyler asla başarılamazdı. More Sentences
5	General	tereddüt etmek	balk at v.
Certain dependent or associated territories balk at adopting the exchange of information. Bazı bağımlı veya ilişkili bölgeler bilgi değişimini kabul etmekte tereddüt etmektedir. More Sentences
6	General	tereddüt etmek	falter v.
If the powerful dark elves falter, the world below is open for insurrection. Eğer kudretli kara elfler tereddüt edecek olursa, aşağıdaki dünya ayaklanmaya hazır demektir. More Sentences
7	General	tereddüt etmek	hesitate v.
After hesitating for a moment, she told me the secret ingredient. Bir an tereddüt etmesinin ardından bana tarifteki gizli malzemeyi söyledi. More Sentences
8	General	tereddüt etmeye başlamak	have second thoughts (about) v.
I'm beginning to have second thoughts. Tereddüt etmeye başlıyorum. More Sentences
9	General	tereddüt etmek	stand v.
We stand at their side unhesitatingly and express our admiration and our gratitude to them. Hiç tereddüt etmeden onların yanındayız ve onlara hayranlığımızı ve minnettarlığımızı ifade ediyoruz. More Sentences
Idioms
10	Idioms	tereddüt etmek	miss a beat v.
Tom didn't miss a beat. Tom tereddüt etmedi. More Sentences
11	Idioms	tereddüt etmek	miss a beat v.
Tom didn't miss a beat. Tom tereddüt etmedi. More Sentences
Speaking
12	Speaking	tereddüt etme	do not hesitate expr.
He did not hesitate in taking his share of the money. O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi. More Sentences
Technical
13	Technical	tereddüt etmek	hesitate v.
After hesitating for a moment, she told me the secret ingredient. Bir an tereddüt etmesinin ardından bana tarifteki gizli malzemeyi söyledi. More Sentences
Common Usage
14	Common Usage	tereddüt ederek	hesitatingly adv.
General
15	General	tereddüt (vicdanın elvermemesinden ileri gelen)	scruple n.
16	General	tereddüt eden kimse	waverer n.
17	General	tereddüt etme	scrupling n.
18	General	vicdanın elvermemesinden ileri gelen tereddüt	scruple n.
19	General	tereddüt eden	vacillator n.
20	General	tereddüt hali	jelly n.
21	General	tereddüt etme	vacillancy n.
22	General	konuşmacının çıkardığı tereddüt belirten ses	haw n.
23	General	tereddüt eden kimse	hesitater n.
24	General	tereddüt eden kimse	ditherer n.
25	General	hakkında tereddüt içinde olmak	be unsettled about v.
26	General	tereddüt etmek	stagger v.
27	General	tereddüt etmek	demur v.
28	General	önceden verilen bir kararla ilgili tereddüt etmeye başlamak	have second thoughts about v.
29	General	tereddüt etmek	pause v.
30	General	tereddüt etmek	vacillate v.
31	General	tereddüt etmek	vibrate v.
32	General	tereddüt etmek	hover v.
33	General	tereddüt etmek	stickle v.
34	General	tereddüt etmek	pendulate v.
35	General	tereddüt etmek	be vague about something v.
36	General	tereddüt etmek	oscillate v.
37	General	tereddüt etmek	halt v.
38	General	tereddüt etmek	seesaw v.
39	General	tereddüt etmek	hang back v.
40	General	tereddüt etmek	wobble v.
41	General	tereddüt etmek	scruple v.
42	General	tereddüt yaratmak	cause hesitation v.
43	General	tereddüt etmek	shilly-shally v.
44	General	tereddüt içinde olmak	be doubtful about v.
45	General	tereddüt etmek	fluctuate v.
46	General	tereddüt etmek	dither v.
47	General	(parayı) tereddüt ederek göstermek	thrumble v.
48	General	tereddüt etmek	tiddle v.
49	General	tereddüt etmek	hang in doubt v.
50	General	tereddüt etmek	make scruple v.
51	General	tereddüt etmek	totter [obsolete] v.
52	General	tereddüt etmek	balance v.
53	General	tereddüt etmek	balk v.
54	General	tereddüt etmek	mammer [dialect] v.
55	General	tereddüt etmek	waffle v.
56	General	tereddüt ederek konuşmak	hack [dialect] v.
57	General	konuşurken tereddüt etmek	hacker [uk] [dialect] v.
58	General	tereddüt ederek konuşmak	hammer [uk] [dialect] v.
59	General	tereddüt etmek	hanker [scotland] v.
60	General	tereddüt etmek	haver [uk] v.
61	General	tereddüt etmek	haver [uk] v.
62	General	karar verirken tereddüt etmek	haver v.
63	General	konuşurken tereddüt etmek	hem v.
64	General	tereddüt etme	hesitating v.
65	General	tereddüt etmek	dacker [scotland/north england] v.
66	General	tereddüt etmek	daiker v.
67	General	tereddüt etmek	gib v.
68	General	(parayı) tereddüt ederek göstermek	thrimble [ul] v.
69	General	tereddüt etmek	crane v.
70	General	tereddüt etmek	shrink v.
71	General	tereddüt etmek	fribble [obsolete] v.
72	General	tereddüt etmek	spook v.
73	General	tereddüt etmek	stick v.
74	General	tereddüt eder görünen	vacillatory adj.
75	General	tereddüt eden	vacillatory adj.
76	General	tereddüt içinde	undecided adj.
77	General	tereddüt etmiş	dillydallied adj.
78	General	tereddüt eden	gun-shy adj.
79	General	tereddüt eden	irresolute adj.
80	General	tereddüt eden	hesitating adj.
81	General	tereddüt eden	vacillating adj.
82	General	tereddüt etmeyen	unscrupled adj.
83	General	tereddüt etmeyen	haltless adj.
84	General	tereddüt eden	hesitative adj.
85	General	tereddüt eden	hesitatory adj.
86	General	tereddüt ederek	haltingly adv.
87	General	tereddüt ederek	indeterminedly adv.
88	General	tereddüt etmeden	straight off adv.
89	General	tereddüt etmeden	unhaltingly adv.
90	General	hiç tereddüt etmeden	like a shot adv.
91	General	tereddüt içinde	reluctantly adv.
92	General	tereddüt etmeden	confidentially adv.
93	General	tereddüt etmeden	boom adv.
94	General	tereddüt ederek	unconfidently adv.
95	General	tereddüt etmeden	plumply adv.
96	General	tereddüt ederek	shill-i-shall-i adv.
97	General	tereddüt ederek	shilly-shally adv.
98	General	tereddüt belirten ünlem	uh interj.
99	General	tereddüt, şüphe, keyif belirten bir ünlem	h'm interj.
Phrasals
100	Phrasals	tereddüt etmek	hold off v.
101	Phrasals	tatsız bir durum karşısında tırsmak ya da tereddüt etmek	blanch at (something) v.
102	Phrasals	tatsız bir durum karşısında tırsmak ya da tereddüt etmek	blanch at something v.
103	Phrasals	(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek	hover between (something) and (something else) v.
104	Phrasals	(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek	hover between something (and something else) v.
105	Phrasals	bir konuda tereddüt etmek	hesitate over something v.
106	Phrasals	tereddüt etmek	blanch at v.
107	Phrasals	(biriyle başka biri) arasında tereddüt etmek	fluctuate between (someone and someone else) v.
108	Phrasals	(bir şeyle bir şey) arasında tereddüt etmek	fluctuate between (something) and (something) v.
109	Phrasals	hakkında/konusunda tereddüt etmek	hesitate over v.
110	Phrasals	'-de/-den tereddüt etmek	hesitate over v.
111	Phrasals	(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek	hover between (something) and (something else) v.
Phrases
112	Phrases	hiç tereddüt etmeden	without any hesitation expr.
113	Phrases	tereddüt etmeden	without demur expr.
114	Phrases	tereddüt etmeden	without a second thought expr.
Proverb
115	Proverb	tereddüt eden kaybeder	he who hesitates is lost
Colloquial
116	Colloquial	başta tereddüt etti	at first he was hesitant expr.
117	Colloquial	tereddüt halinde	in case of doubt expr.
118	Colloquial	çekinme, tereddüt veya hafif karşı çıkma belirten ifade	erm [uk] expr.
119	Colloquial	tereddüt etme	don't give (something) a second thought expr.
Idioms
120	Idioms	tereddüt etmek	um and ah v.
121	Idioms	tereddüt etmeden içeri girmek	walk right in v.
122	Idioms	tereddüt etmemek	not skip a beat v.
123	Idioms	tereddüt etmemek	not miss a beat v.
124	Idioms	(bir şeyi) yapmakta tereddüt etmemek	think nothing of doing something v.
125	Idioms	(bir konuda) tereddüt etmemek/etmeden davranmak	not think twice about something v.
126	Idioms	tereddüt etmek	hem and haw v.
127	Idioms	(birine) tereddüt ettirmek	give (one) pause v.
128	Idioms	(birine) tereddüt ettirmek	give (one) pause for thought v.
129	Idioms	(birine) tereddüt ettirmek	give (somebody) pause for thought v.
130	Idioms	(birine) tereddüt ettirmek	give (somebody) pause v.
131	Idioms	tereddüt ettirmek	give pause v.
132	Idioms	tereddüt ettirmek	give pause for thought v.
133	Idioms	(birini) tereddüt ettirmek	give (somebody) pause for thought v.
134	Idioms	(birini) tereddüt ettirmek	give (somebody) pause v.
135	Idioms	(birini) tereddüt ettirmek	give pause to (one) v.
136	Idioms	birini tereddüt ettirmek	give pause to someone v.
137	Idioms	birini tereddüt ettirmek	give pause to someone (for thought) v.
138	Idioms	birini tereddüt ettirmek	give someone pause (for thought) v.
139	Idioms	(bir konuda) fazla tereddüt etmemek	not give (something) a second thought v.
140	Idioms	(birini) acımasızca/tereddüt etmeden/gözünü kırpmadan öldürmek	terminate (someone) with extreme prejudice v.
141	Idioms	yapmakta tereddüt etmemek	think nothing of doing v.
142	Idioms	tereddüt içinde	undecided adj.
143	Idioms	tereddüt etmeksizin	without skipping a beat adv.
144	Idioms	tereddüt etmeden	without batting an eye expr.
145	Idioms	tereddüt etmeden	without batting an eyelid expr.
146	Idioms	tereddüt etmeden	without missing a beat expr.
147	Idioms	tereddüt (bile) etmeden	without (even) batting an eyelash expr.
148	Idioms	tereddüt etmeden	without (even) batting an eye expr.
149	Idioms	tereddüt etmeden	without (even) blinking an eye expr.
Speaking
150	Speaking	tereddüt veya duraksama ifade eden ses	um n.
151	Speaking	beni tereddüt etmeden arayabilirsiniz	do not hesitate to call me expr.
152	Speaking	beni tereddüt etmeden arayabilirsiniz	do not hesitate to contact me expr.
153	Speaking	lütfen tereddüt etmeyin	please do not hesitate expr.
154	Speaking	tereddüt etmeye başladım	i've had second thoughts expr.
155	Speaking	tereddüt etmeden benimle temasa geçebilirsiniz	do not hesitate to contact me expr.
156	Speaking	umarım tereddüt etmem seni üzmemiştir/kırmamıştır	I hope my hesitation isn't upsetting expr.
Law
157	Law	cezanın infazında tereddüt	uncertainty on execution of punishment n.
158	Law	hükmün tefsirinde tereddüt	uncertainty of interpretation of judgment n.
Military
159	Military	tereddüt etmek	hang fire v.
Archaic
160	Archaic	tereddüt etmek	doubt v.
Slang
161	Slang	tereddüt etmeden	in spades adv.