Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | immigrant adj. | göçmen | ||
It represented a mutually beneficial relationship between the immigrant and the host country. Göçmen ve ev sahibi ülke arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ilişkiyi temsil ediyordu. More Sentences |
||||
General | ||||
General | immigrant n. | göçmen | ||
A member of Al Qaeda is not an illegal immigrant who indulges in terrorism, but an international criminal. El Kaide üyesi bir kişi terörizme bulaşmış yasadışı bir göçmen değil, uluslararası bir suçludur. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | immigrant n. | göçmen | ||
On his way home, he met a man who he thought was an immigrant. Eve dönerken yolda göçmen olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | immigrant n. | göçmen | ||
Oliver found out that his new girlfriend is an illegal immigrant. Oliver, yeni kız arkadaşının yasadışı bir göçmen olduğunu öğrendi. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | immigrant n. | göçmen | ||
This association was founded by an Algerian immigrant to Canada. Bu dernek Kanada'daki bir Cezayirli göçmen tarafından kuruldu. More Sentences |
||||
General | ||||
General | immigrant n. | muhacir | ||
General | immigrant n. | hicret eden kimse | ||
General | immigrant adj. | göçmenlere ait | ||
General | immigrant adj. | göçmenlerle ilgili | ||
General | immigrant adj. | göçmenlerden oluşan | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | immigrant n. | muhacir | ||
Law | ||||
Law | immigrant n. | muhacir | ||
Politics | ||||
Politics | immigrant n. | muhacir | ||
Environment | ||||
Environment | immigrant n. | daha önceden var olduğu bilinmeyen bir yerde ortaya çıkan canlı |