|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
(hazır) bulunmayan |
absent adj.
|
|
It is a pity that the majority of the Members are absent.
Üyelerin çoğunluğunun burada bulunmaması üzücüdür.
More Sentences
|
Colloquial |
|
2 |
Colloquial |
zahmetinde bulunmayan |
not bothered [uk] adj.
|
|
The politician did not bother to apologize for betraying our trust.
Politikacı güvenimizi kötüye kullandığı için özür dileme zahmetinde bulunmadı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
3 |
Common Usage |
hazır bulunmayan |
absent adj.
|
|
General |
|
4 |
General |
yerinde bulunmayan kimse |
defaulter n.
|
|
5 |
General |
özel bir tren (normal tarifede bulunmayan) |
special n.
|
|
6 |
General |
sürücüyle yolcu arasında ayırıcı bölme bulunmayan kapalı araba |
saloon n.
|
|
7 |
General |
görevinde bulunmayan kimse |
absentee n.
|
|
8 |
General |
denize kıyısı bulunmayan ülke |
landlocked state n.
|
|
9 |
General |
hazır bulunmayan kişi |
absentee n.
|
|
10 |
General |
arkasında kapı bulunmayan yük vagonu |
blind baggage n.
|
|
11 |
General |
arkasında kapı bulunmayan posta arabası |
blind baggage n.
|
|
12 |
General |
havanın zemine bitişik olmayıp altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir bölgesi |
midair n.
|
|
13 |
General |
havanın zemine bitişik olmayan veya altında katı veya sıvı yüzey bulunmayan herhangi bir noktası veya bölgesi |
mid-air n.
|
|
14 |
General |
armonik sesleri bulunmayan |
glassy n.
|
|
15 |
General |
yaşam alanı bulunmayan dükkan |
lockup [uk] n.
|
|
|
16 |
General |
yaşam alanı bulunmayan depo |
lockup [uk] n.
|
|
17 |
General |
yaşam alanı bulunmayan dükkan |
lock-up [uk] n.
|
|
18 |
General |
yaşam alanı bulunmayan depo |
lock-up [uk] n.
|
|
19 |
General |
dikey sürgülü kanadı olup karşı ağırlıkları bulunmayan pencere |
guillotine n.
|
|
20 |
General |
ortağı bulunmayan suçlu |
lone wolf n.
|
|
21 |
General |
kesin olarak belirli sorumlulukları bulunmayan genel otorite |
roving commission n.
|
|
22 |
General |
çiftlik yakınlarında bulunmayan otlak |
runoff [new zealand] n.
|
|
23 |
General |
bulunmayan alternatif |
impossible action n.
|
|
24 |
General |
kitaplarda yazmayan/bulunmayan bilgiler |
street smarts n.
|
|
25 |
General |
(ortak ata bulunmayan) anatomik benzerlik |
paralogy n.
|
|
26 |
General |
entelektüel değeri bulunmayan komik şey |
pap n.
|
|
27 |
General |
yaygın olup temeli bulunmayan inanç |
folklore n.
|
|
28 |
General |
papazlık görevleri bulunmayan arpalık sahibi |
sinecurist n.
|
|
29 |
General |
iş birliğinde bulunmayan kimse |
sticker n.
|
|
30 |
General |
kan bağı bulunmayan kimse |
stranger n.
|
|
31 |
General |
kan bağı bulunmayan kimse |
stranger in blood n.
|
|
32 |
General |
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak |
housesit v.
|
|
33 |
General |
evinde bulunmayan bir tanıdığın evine göz kulak olmak |
house-sit v.
|
|
34 |
General |
ilan ve afişe edilmiş programda bulunmayan |
unscheduled adj.
|
|
35 |
General |
belli bir evi bulunmayan |
vagabond adj.
|
|
|
36 |
General |
hakkında herhangi bir suçlama veya itham bulunmayan |
sackless adj.
|
|
37 |
General |
içinde katı parçalar bulunmayan (sıvı) |
smooth adj.
|
|
38 |
General |
evlenmeyen ve cinsel ilişkide bulunmayan (kimse) (genellikle dini nedenlerden dolayı) |
celibate adj.
|
|
39 |
General |
yasaklanmış cinsel ilişkilerde bulunmayan |
chaste adj.
|
|
40 |
General |
aşırılıklar bulunmayan |
abstemious adj.
|
|
41 |
General |
bulunmayan (bulunması gerekirken yerde) |
absentee adj.
|
|
42 |
General |
görevi başında bulunmayan |
absentee adj.
|
|
43 |
General |
vazifede bulunmayan |
absentee adj.
|
|
44 |
General |
yoklamada bulunmayan |
absent adj.
|
|
45 |
General |
katkıda bulunmayan |
noncontributory adj.
|
|
46 |
General |
katkıda bulunmayan |
noncontributing adj.
|
|
47 |
General |
kromozomda bulunmayan |
nonchromosomal adj.
|
|
48 |
General |
içinde süt ürünleri bulunmayan |
nondairy adj.
|
|
49 |
General |
kendi isteği ile telefon rehberinde bulunmayan |
ex-directory adj.
|
|
50 |
General |
hazır bulunmayan |
absentee adj.
|
|
51 |
General |
katkıda bulunmayan |
non-contributing adj.
|
|
52 |
General |
katkıda bulunmayan |
non-contributory adj.
|
|
53 |
General |
içinde süt ürünleri bulunmayan |
non-dairy adj.
|
|
54 |
General |
telif hakkı bulunmayan |
non-copyrighted adj.
|
|
55 |
General |
bulunmayan (kişi) |
absent adj.
|
|
56 |
General |
(bir yerde) bulunmayan |
absentee adj.
|
|
57 |
General |
üniversite, kurum, kuruluş veya işletmenin yerleşkesinde bulunmayan |
noncampus adj.
|
|
58 |
General |
ilişkisi bulunmayan |
noninvolved adj.
|
|
59 |
General |
kehanette bulunmayan |
nonprognosticative adj.
|
|
60 |
General |
kötü muamelede bulunmayan |
unabusive adj.
|
|
61 |
General |
fiziksel veya sözlü olarak kötü muamelede bulunmayan |
unabusive adj.
|
|
62 |
General |
eşi bulunmayan |
unapproached adj.
|
|
63 |
General |
olumsuz eleştiride bulunmayan |
uncritical adj.
|
|
64 |
General |
toplumsal olarak uygun bulunmayan |
unfashionable adj.
|
|
65 |
General |
sosyal açıdan doğru bulunmayan |
unfashionable adj.
|
|
66 |
General |
serzenişte bulunmayan |
unreproachful adj.
|
|
67 |
General |
serzenişte bulunmayan |
unreproaching adj.
|
|
68 |
General |
serzenişte bulunmayan |
unreproving adj.
|
|
69 |
General |
canlı varlık bulunmayan |
lifeless adj.
|
|
70 |
General |
ayırt edici özelliği bulunmayan |
blank adj.
|
|
71 |
General |
icraatta bulunmayan |
workless [obsolete] adj.
|
|
72 |
General |
başarısızlık ihtimali bulunmayan |
fail-safe adj.
|
|
73 |
General |
uyumsuz öğeleri bulunmayan |
homogeneal adj.
|
|
74 |
General |
(katolik inancında) kilise kanunlarınca roma ile hiyerarşik bir ilişkisi bulunmayan ve roma'ya doğrudan bağlı olmayan |
missionary adj.
|
|
75 |
General |
güvensizliği bulunmayan |
mistrustless adj.
|
|
|
76 |
General |
telafisi bulunmayan |
reverseless adj.
|
|
77 |
General |
papaz evi bulunmayan |
glebeless adj.
|
|
78 |
General |
(diş, pençe) savunma kısımları bulunmayan |
mutic adj.
|
|
79 |
General |
hiçbir özelliği bulunmayan |
mine-run adj.
|
|
80 |
General |
iddiası bulunmayan |
claimless adj.
|
|
81 |
General |
talebi bulunmayan |
claimless adj.
|
|
82 |
General |
yol gösterme gayesi bulunmayan |
directionless adj.
|
|
83 |
General |
uzun süredir ortalıkta bulunmayan |
long-lost adj.
|
|
84 |
General |
spesifik bir özelliği bulunmayan |
common adj.
|
|
85 |
General |
görünüşünce zayıflık emaresi bulunmayan |
compact adj.
|
|
86 |
General |
sıkı olup fazlalığı bulunmayan |
compact adj.
|
|
87 |
General |
ortak elemanı bulunmayan |
disjoint adj.
|
|
88 |
General |
toplumla sabit veya alışılageldik bir ilişkisi bulunmayan |
disoriented adj.
|
|
89 |
General |
belirli bir ortak bağıntısı bulunmayan (önermeler) |
disparate adj.
|
|
90 |
General |
kıyafet kodu bulunmayan |
informal adj.
|
|
91 |
General |
yeterli alan bulunmayan |
incommodious adj.
|
|
92 |
General |
din kitaplarında bulunmayan |
irrubrical adj.
|
|
93 |
General |
sıkı bir bağlılığı bulunmayan |
fluid adj.
|
|
94 |
General |
söz konusu şey ile bağlantısı bulunmayan |
foreign adj.
|
|
95 |
General |
olay örgüsü bulunmayan |
plotless adj.
|
|
96 |
General |
tüyleri bulunmayan |
plumeless adj.
|
|
97 |
General |
hortum ağzı bulunmayan |
roseless adj.
|
|
98 |
General |
kraliyet asası bulunmayan |
scepterless [us] adj.
|
|
99 |
General |
kraliyet asası bulunmayan |
sceptreless [uk] adj.
|
|
100 |
General |
ahlaki, manevi veya entelektüel ilgi alanları bulunmayan |
sensual adj.
|
|
101 |
General |
resmi yetkisi bulunmayan |
shadow adj.
|
|
102 |
General |
uzun vadeli sözleşmesi bulunmayan |
freelance adj.
|
|
103 |
General |
akrabalığı bulunmayan |
fremd [scotland] adj.
|
|
104 |
General |
belirli faaliyet sahasında bulunmayan |
offsite adv.
|
|
105 |
General |
belirli faaliyet sahasında bulunmayan |
off-site adv.
|
|
Colloquial |
|
106 |
Colloquial |
idealleri uğruna hiçbir eylemde bulunmayan liberal kimse |
armchair liberal n.
|
|
107 |
Colloquial |
içki bulunmayan bölge |
dry n.
|
|
108 |
Colloquial |
seri üretimden çıkmış gibi görünen, ayırt edici özellikleri bulunmayan ve yerel mimariyle uyumsuz olan büyük ve modern ev |
mcmansion n.
|
|
Idioms |
|
109 |
Idioms |
arayıp da bulunmayan kişi/şey |
just the job n.
|
|
110 |
Idioms |
o anda bulunmayan şeyin yerini en iyi tutabilecek şey |
the next best thing n.
|
|
Trade/Economic |
|
111 |
Trade/Economic |
belirli bir vadesi bulunmayan kredi |
evergreen credit n.
|
|
112 |
Trade/Economic |
bankaların kredi mekanizması ile oluşmuş bulunmayan mevduat |
primary deposit n.
|
|
113 |
Trade/Economic |
birbiriyle iş yapan birbirine akrabalık ortaklık vb bağlarla bağlı bulunmayan kimselerin bağımsız biçimde hareket ederek yalnızca kendi çıkarlarını düşünecekleri kuralı |
arm's length principle n.
|
|
114 |
Trade/Economic |
faaliyette bulunmayan şirket |
nonoperating company n.
|
|
115 |
Trade/Economic |
faaliyetleri arasında ilişki bulunmayan iki işletmenin birleşmesi |
conglomerate merger n.
|
|
116 |
Trade/Economic |
geri ödeme tarihi bulunmayan bono |
consol n.
|
|
117 |
Trade/Economic |
görevi başında bulunmayan |
absentee n.
|
|
118 |
Trade/Economic |
gerçekte bulunmayan şirket |
paper company n.
|
|
119 |
Trade/Economic |
halen mevcut bir piyasası bulunmayan menkul değer ihracı |
unseasoned issue n.
|
|
120 |
Trade/Economic |
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı |
time bargain n.
|
|
121 |
Trade/Economic |
ileride teslim edilmek üzere henüz elde bulunmayan malın satışı |
forward n.
|
|
122 |
Trade/Economic |
itibari değeri bulunmayan hisse senedi |
no-par value stock n.
|
|
123 |
Trade/Economic |
menkul değer borsasında fiyat sınırlaması bulunmayan alım-satım emri |
no-limit order n.
|
|
124 |
Trade/Economic |
ödeme imkanı bulunmayan borçlar |
dead loans n.
|
|
125 |
Trade/Economic |
ödenme olanağı bulunmayan tahvil |
irredeemable debenture n.
|
|
126 |
Trade/Economic |
tahsil kabiliyeti bulunmayan alacak |
non-performing loan n.
|
|
127 |
Trade/Economic |
yasal bir hükmü bulunmayan |
null and void n.
|
|
128 |
Trade/Economic |
alınan hizmet için içine para konulan, başında görevli bulunmayan kutu |
honesty box n.
|
|
129 |
Trade/Economic |
ihraç edildiği ülkede eşdeğer modeli bulunmayan ithal araç |
gray import n.
|
|
130 |
Trade/Economic |
ihraç edildiği ülkede eşdeğer modeli bulunmayan ithal araç |
grey import n.
|
|
131 |
Trade/Economic |
kar etmek amacıyla elde bulunmayan malı ilerde teslim etmek üzere satmak |
sell short v.
|
|
132 |
Trade/Economic |
üretime katkısı bulunmayan |
nonproductive adj.
|
|
133 |
Trade/Economic |
ambalajında üreticinin adı veya markası bulunmayan (gıda maddesi) |
generic adj.
|
|
134 |
Trade/Economic |
fiyatı bulunmayan |
nonquotation adj.
|
|
135 |
Trade/Economic |
izinsiz olarak işbaşında bulunmayan |
absent without leave adj.
|
|
136 |
Trade/Economic |
önlenme olanağı bulunmayan |
unavoidable adj.
|
|
137 |
Trade/Economic |
sulandırma etkisi bulunmayan |
antidilutive adj.
|
|
138 |
Trade/Economic |
yinelenme olasılığı bulunmayan |
nonrecurring adj.
|
|
139 |
Trade/Economic |
ödeme önceliği bulunmayan (borç) |
subordinated adj.
|
|
Law |
|
140 |
Law |
bulunmayan kimse |
absenter n.
|
|
141 |
Law |
dava taraflarıyla ilişkisi olmayan ve bu sebeple tanıklığa engel durumu bulunmayan kimse |
disinterested witness n.
|
|
142 |
Law |
daha önceden bir emsali bulunmayan durum/dava |
a case of first impression n.
|
|
143 |
Law |
finansman olanakları bulunmayan müvekkillere verilen ücretsiz avukatlık hizmeti |
pro bono case n.
|
|
144 |
Law |
hüküm bulunmayan haller |
situations for which there are no provisions n.
|
|
145 |
Law |
hüküm bulunmayan haller |
legal clauses n.
|
|
146 |
Law |
mahkemede hazır bulunmayan şahsın mazur görülmesi |
essoign n.
|
|
147 |
Law |
mahkemede hazır bulunmayan şahsın mazur görülmesi |
essoin n.
|
|
148 |
Law |
üzerinde ipotek veya rehin bulunmayan |
without encumbrance n.
|
|
149 |
Law |
şeriflerin suçlu bulunmayan yerlerdeki katip ve hakimlere verdiği ödül |
glove money n.
|
|
150 |
Law |
dava vekilinin iddiasını kanıtlayıcı gerçekleri içermediği için hukukça nitelikli bulunmayan ithamnamesi |
conclusion n.
|
|
151 |
Law |
yükümlülüğü bulunmayan |
nonliable adj.
|
|
152 |
Law |
çıkarı bulunmayan |
disinterested adj.
|
|
153 |
Law |
uygun bulunmayan |
unwarrantable adj.
|
|
154 |
Law |
kuramsal veya hukuki olup uygulamada gerçekliği bulunmayan |
mere adj.
|
|
Politics |
|
155 |
Politics |
siyaseten bağlılığı bulunmayan kimse |
free-lance n.
|
|
Insurance |
|
156 |
Insurance |
tam zarar ihtimali bulunmayan durumları kapsayıcı kısmi teminat sağlayan bir sigorta türü |
first-loss policy n.
|
|
Tourism |
|
157 |
Tourism |
otelde başında görevli bulunmayan bar |
honesty bar n.
|
|
Technical |
|
158 |
Technical |
bulunmayan x-ışınları yansıması |
absent x-ray reflection n.
|
|
159 |
Technical |
bulunmayan yansıma |
absent reflection n.
|
|
160 |
Technical |
düşük sıcaklık bölmesi bulunan veya bulunmayan soğutucular |
refrigerators with or without low temperature compartment n.
|
|
161 |
Technical |
yağlama yağı bulunmayan karter |
dry crankcase n.
|
|
162 |
Technical |
çalışma modları bulunmayan |
nonmodal adj.
|
|
163 |
Technical |
eşi bulunmayan |
unpaired adj.
|
|
Computer |
|
164 |
Computer |
(benzer renklerde noktaları bir araya getirerek) sistemde bulunmayan rengi yaratmaya çalışmak |
dither v.
|
|
165 |
Computer |
belirlenmiş amacı bulunmayan oyun yazılımı ile ilgili |
nongame adj.
|
|
166 |
Computer |
(değer) bulunmayan |
default adj.
|
|
167 |
Computer |
veri yapısında üst öğesi bulunmayan |
parentless adj.
|
|
Telecom |
|
168 |
Telecom |
numarası rehberde bulunmayan |
ex-directory adj.
|
|
Textile |
|
169 |
Textile |
üzerinde teyel bulunmayan |
unbasted adj.
|
|
Architecture |
|
170 |
Architecture |
açıklığı bulunmayan duvar |
dead wall n.
|
|
171 |
Architecture |
sütunla ayrılmış geçidi bulunmayan (kilise) |
apteral adj.
|
|
Furniture |
|
172 |
Furniture |
alçak çerçeveli ve ayak kısmı bulunmayan, köşe direkleri ve bazen başlığı olan yatak |
hollywood bed n.
|
|
Railway |
|
173 |
Railway |
yolcu veya yük vagonu bulunmayan lokomotif |
wildcat [us/canada] n.
|
|
174 |
Railway |
(tren) geçiş önceliği bulunmayan |
inferior adj.
|
|
Aeronautic |
|
175 |
Aeronautic |
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife |
normal fare n.
|
|
176 |
Aeronautic |
yolcuların rahatından sorumlu olan ve uçuşla ilgili sorumlulukları bulunmayan uçak personeli |
cabin crew n.
|
|
177 |
Aeronautic |
kontrol kulesi bulunmayan gemilerde aynı işlevi gören iletişim merkezi |
helicopter control station n.
|
|
Marine |
|
178 |
Marine |
yatacak yeri bulunmayan küçük yelkenli |
dayboat n.
|
|
179 |
Marine |
yatacak yeri bulunmayan küçük yelkenli |
daysailor n.
|
|
180 |
Marine |
pruvadan kıça kadar kesintisiz devam eden ve üzerinde hiç yapı bulunmayan tekne güvertesi |
flush deck n.
|
|
Medical |
|
181 |
Medical |
cinsiyet bezi bulunmayan |
agonadal n.
|
|
182 |
Medical |
genellikle kür şansı bulunmayan hastalar için yapılan bakım ünitesi |
hospice n.
|
|
183 |
Medical |
geri dönüşümü bulunmayan hastalık |
irreversible disease n.
|
|
184 |
Medical |
kedilerle temas öyküsü bulunmayan hasta |
patient without history of contact with cats n.
|
|
185 |
Medical |
sigara geçmişi bulunmayan hasta |
patient with no smoking history n.
|
|
186 |
Medical |
tıbbi tedavisi bulunmayan hastalık |
irreversible disease n.
|
|
187 |
Medical |
safrası bulunmayan |
acholous adj.
|
|
188 |
Medical |
hastalığın teşhisinde etkisi/önemi bulunmayan |
noncontributory adj.
|
|
189 |
Medical |
geri dönüşü bulunmayan |
irreversible adj.
|
|
190 |
Medical |
alyuvarlarında rhd antijeni bulunmayan |
rhesus negative adj.
|
|
191 |
Medical |
cinsel yolla bulaşan hastalığı bulunmayan |
clean adj.
|
|
192 |
Medical |
farmakolojik etkisi bulunmayan |
inert adj.
|
|
193 |
Medical |
metabolik etkisi bulunmayan |
inert adj.
|
|
194 |
Medical |
fizyolojik etkisi bulunmayan |
inert adj.
|
|
Anatomy |
|
195 |
Anatomy |
çift olarak bulunmayan bir anatomik yapı |
azygos n.
|
|
196 |
Anatomy |
dış amniyon zarı bulunmayan (plasenta) |
nondeciduate adj.
|
|
197 |
Anatomy |
çift olarak bulunmayan |
azygos adj.
|
|
198 |
Anatomy |
koksigeal omurları bulunmayan |
rumpless adj.
|
|
199 |
Anatomy |
normalde bitişik olup eklemde bulunmayan iki kemiğin ayrılmasıyla ilgili |
divaricate adj.
|
|
Psychology |
|
200 |
Psychology |
(anlamsal ilişki bulunmayan) birbiri ile kafiyeli sözcük veya ifade |
clang n.
|
|
201 |
Psychology |
gerçekliği bulunmayan |
fantasied adj.
|
|
Physiology |
|
202 |
Physiology |
hastalık kökeni bulunmayan ağrılı adet durumu |
primary dysmenorrhea n.
|
|
203 |
Physiology |
duraklama evresinde bulunmayan |
nondiapausing adj.
|
|
204 |
Physiology |
hücresel bileşeni bulunmayan ve salgılandığı hücreye ciddi bir hasar vermeksizin dışarı atılan bir salgı üreten |
merocrine adj.
|
|
Pharmaceutics |
|
205 |
Pharmaceutics |
(yardımcı madde) farmakolojik faaliyeti bulunmayan |
inert adj.
|
|
Gastronomy |
|
206 |
Gastronomy |
normalde kümmelde bulunmayan lezzetli malzemelerle hazırlanan tatlı kümmel |
allasch n.
|
|
Math |
|
207 |
Math |
(önünde hiçbir eleman bulunmayan) grup permütasyonu |
derangement n.
|
|
208 |
Math |
aynı çizgide bulunmayan noktalarla ilgili olan |
noncollinear adj.
|
|
Geometry |
|
209 |
Geometry |
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) |
opposite adj.
|
|
Biology |
|
210 |
Biology |
aynı türün bazı bireylerinde bulunup bazılarında bulunmayan antijen |
alloantigen n.
|
|
211 |
Biology |
aynı türün bazı bireylerinde bulunup bazılarında bulunmayan antijen |
isoantigen n.
|
|
212 |
Biology |
ölüm sonrası dokuda meydana gelen ve normalde canlı dokuda bulunmayan yapı |
artefact n.
|
|
213 |
Biology |
ölüm sonrası dokuda meydana gelen ve normalde canlı dokuda bulunmayan yapı |
artifact n.
|
|
214 |
Biology |
çift olarak bulunmayan bir biyolojik yapı |
azygos n.
|
|
215 |
Biology |
türün ya da genetik yapının evrimsel tarihinde bulunmayan bir özelliğin embriyo gelişimi sırasında belirmesi |
kainogenesis n.
|
|
216 |
Biology |
organik madde bulunmayan oksijenli ortamda yaşayan canlı |
katharobe n.
|
|
217 |
Biology |
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu |
rh negative n.
|
|
218 |
Biology |
organik madde bulunmayan oksijenli ortamda yaşayan |
katharobic adj.
|
|
219 |
Biology |
eşi bulunmayan genlere sahip olan |
hemizygous adj.
|
|
220 |
Biology |
eşi bulunmayan genlerle karakterize olan |
hemizygous adj.
|
|
221 |
Biology |
arka uzuvları bulunmayan |
mutilate adj.
|
|
222 |
Biology |
tomurcuklanma hücresi bulunmayan (maya) |
ripe adj.
|
|
223 |
Biology |
kafa derisi bulunmayan |
scalpless adj.
|
|
Biochemistry |
|
224 |
Biochemistry |
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubundan kimse |
rh negative n.
|
|
225 |
Biochemistry |
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu |
rh negative n.
|
|
226 |
Biochemistry |
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu |
rh-negative blood n.
|
|
227 |
Biochemistry |
alyuvarlarında rh faktörü bulunmayan kan grubu |
rh-negative blood type n.
|
|
Marine Biology |
|
228 |
Marine Biology |
zehirli iğneleri bulunmayan büyük vatozlar |
family mobulidae n.
|
|
229 |
Marine Biology |
(bazı sınıflandırmalarda) yüzgeçlerinde kılçık bulunmayan veya yüzgeç kılçıkları kısmi gelişmiş olan, çift akciğere sahip protopterus ve lepidosiren cinsi akciğerli balıkları içeren bir grup |
dipneumona n.
|
|
230 |
Marine Biology |
oltayla tutulup piyasada bulunmayan ufak yem balığı |
panfish n.
|
|
231 |
Marine Biology |
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan teleost balığı |
physoclist n.
|
|
232 |
Marine Biology |
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan (teleost balığı) |
physoclist adj.
|
|
233 |
Marine Biology |
hava kesesi ile sindirim kanalı arasında kanal bulunmayan (teleost balığı) |
physoclistic adj.
|
|
Astronomy |
|
234 |
Astronomy |
etrafını saran bir kara delik bulunmayan sonsuz derecede yoğun nokta kütlesi |
naked singularity n.
|
|
235 |
Astronomy |
içinde hiç yıldız bulunmayan veya çok az bulunan varsayımsal galaksiler |
dark galaxy n.
|
|
Zoology |
|
236 |
Zoology |
planaryalar sınıfında yer alan, anal açıklığı bulunmayan bir grup bağırsak solucanı |
aprocta n.
|
|
237 |
Zoology |
uzun dişleri bulunmayan erkek asya filleri |
hine n.
|
|
238 |
Zoology |
azı dişleri bulunmayan erkek asya filleri |
hine n.
|
|
239 |
Zoology |
uzun dişleri bulunmayan erkek asya filleri |
hines n.
|
|
240 |
Zoology |
azı dişleri bulunmayan erkek asya filleri |
hines n.
|
|
241 |
Zoology |
(süngerler) işlevsel farklılığı bulunmayan çoklu yapısal formlara ilişkin varsayım |
polymorphosis n.
|
|
242 |
Zoology |
anal açıklığı bulunmayan |
aproctous adj.
|
|
Botanic |
|
243 |
Botanic |
dişi ve erkek organı bulunmayan çiçek |
barren n.
|
|
244 |
Botanic |
morumsu kahverengi olup yaprakları bulunmayan, pterospora cinsine ait saprofit bir bitki |
pinedrops n.
|
|
245 |
Botanic |
adında biber geçtiği halde biberle ilişkisi bulunmayan çeşitli bitkilere verilen ad |
pepper n.
|
|
246 |
Botanic |
sarkık çanak yapraklarında tüy bulunmayan süsen |
beardless iris n.
|
|
247 |
Botanic |
bitki örtüsü bulunmayan |
achlamydeous adj.
|
|
248 |
Botanic |
çiçek örtüsü bulunmayan |
achlamydeous adj.
|
|
249 |
Botanic |
eğrelti otu bulunmayan |
fernless adj.
|
|
250 |
Botanic |
gerçek tohumları bulunmayan |
flowerless adj.
|
|
251 |
Botanic |
sapının her iki tarafında yaprakçıklar yer alıp ucunda yaprakçık bulunmayan |
paripinnate adj.
|
|
252 |
Botanic |
yapraksız çiçek sapı bulunmayan |
scapeless adj.
|
|
Agriculture |
|
253 |
Agriculture |
koruyucu tertibatı bulunmayan orak makinesi bıçağı |
naked cutter bar n.
|
|
Breeding |
|
254 |
Breeding |
yeterli üreme gücü bulunmayan |
impotent adj.
|
|
Tobacco |
|
255 |
Tobacco |
üzerinde uç kağıdı bulunmayan filtre çubuğu |
filter plug n.
|
|
Education |
|
256 |
Education |
üniversite ile ilişiği bulunmayan üniversite kenti sakini |
oppidan [obsolete] n.
|
|
257 |
Education |
geleneksel sınıf ortamı içerisinde bulunmayan |
nonclassroom adj.
|
|
Linguistics |
|
258 |
Linguistics |
(ses veya harf) etimolojik açıklaması bulunmayan |
inorganic adj.
|
|
259 |
Linguistics |
son ek, birleşik sözcük öğesi gibi yardımcı bileşenleri bulunmayan |
simple adj.
|
|
History |
|
260 |
History |
(ihtilal öncesi fransa'da) yasama gücü bulunmayan adli kurumlar |
parlements n.
|
|
261 |
History |
kölelik bulunmayan bölge |
free-soil n.
|
|
Religious |
|
262 |
Religious |
kendi topraklarında veya kültüründe bulunmayan yabancı tanrılara ibadet etme |
allotheism n.
|
|
263 |
Religious |
düzenli vezni bulunmayan ve bazı kiliselerdeki belirli ayinlerde okunan veya söylenen metin veya ilahi |
sequence n.
|
|
264 |
Religious |
düzenli vezni bulunmayan ve bazı kiliselerdeki belirli ayinlerde okunan veya söylenen monoton şarkı veya ilahilerin yer aldığı kitap |
sequencer n.
|
|
265 |
Religious |
(papazlık yetkisi bulunmayan) ilahiyat öğrencisi |
stibbler [scotland] n.
|
|
266 |
Religious |
(hristiyanlıkta) dini külliyatta bulunmayan |
extracanonical adj.
|
|
267 |
Religious |
(musevilik) et ve süt ürünü içermeyip et veya süt içeren gıdalarla yenmesinde sakınca bulunmayan |
parev adj.
|
|
268 |
Religious |
(musevilik) et ve süt ürünü içermeyip et veya süt içeren gıdalarla yenmesinde sakınca bulunmayan |
pareve adj.
|
|
Geography |
|
269 |
Geography |
denize kıyısı bulunmayan ülke |
landlocked state n.
|
|
270 |
Geography |
denize kıyısı bulunmayan ülke |
landlocked country n.
|
|
271 |
Geography |
denize kıyısı bulunmayan ülke |
landlocked country n.
|
|
272 |
Geography |
tropik bölgelerde bulunmayan |
nontropical adj.
|
|
273 |
Geography |
(deniz benzeri) daha büyük bir med cezirsel su kütlesine yer altından bağlı olup yüzey bağlantısı bulunmayan |
anchialine adj.
|
|
274 |
Geography |
belirli bir coğrafi bölgede bulunmayan |
extralimital adj.
|
|
Meteorology |
|
275 |
Meteorology |
don bulunmayan |
fresh [scotland] adj.
|
|
Geology |
|
276 |
Geology |
ticari değeri olup nadir bulunmayan ve pahalı olmayan taş |
semiprecious stone n.
|
|
277 |
Geology |
içinde yaşam belirtisi bulunmayan |
azoic adj.
|
|
Military |
|
278 |
Military |
askeri hizmet bulunmayan yerde bulunan |
paramilitary adj.
|
|
Sport |
|
279 |
Sport |
kurtarılma şansı bulunmayan |
hot adj.
|
|
Card |
|
280 |
Card |
içerisinde koz bulunmayan (el) |
nontrump adj.
|
|
Art |
|
281 |
Art |
(arka planı bulunmayan) tam formlu heykel |
round [obsolete] n.
|
|
Music |
|
282 |
Music |
sanatsal estetiği bulunmayan müzik |
rough music n.
|
|
Cinema |
|
283 |
Cinema |
ortasında kolçak bulunmayan birleştirilmiş çift kişilik koltuk |
two-seater n.
|
|
Librarianship |
|
284 |
Librarianship |
üzerinde metin bulunmayan kitap sayfası |
oddment [uk] n.
|
|
Printery |
|
285 |
Printery |
ilk baskıda bulunmayan skeç, gravür gibi görseller ekleyerek kitabı geliştirme |
grangerism n.
|
|
Archaic |
|
286 |
Archaic |
tanınmamak için kılık değiştirerek toplumsal olarak uygun bulunmayan bir yere gitmek |
mob v.
|
|
Slang |
|
287 |
Slang |
bir şirketin üyesi olup şirketin üretimine uzunca bir süredir katkıda bulunmayan kişi |
dead wood n.
|
|
288 |
Slang |
vitrinde mağazada bulunmayan malların ve bunlara ait gerçek dışı fiyatların lanse edilip müşterinin kandırılması |
bait and switch n.
|
|
289 |
Slang |
uygun bulunmayan talip |
detrimental n.
|
|
290 |
Slang |
çıkarı bulunmayan |
clean adj.
|
|
291 |
Slang |
doğrudan ilişkisi bulunmayan |
clean adj.
|
|