well!

Meanings of "well!" in Turkish English Dictionary : 4 result(s)

	Category	English	Turkish
General
1	General	well! interj.	vay
Well, well, well, what have we here? Vay, vay, vay, burada neyimiz varmış? More Sentences
2	General	well! interj.	ey
3	General	well! interj.	oh be
4	General	well! interj.	ayol

Meanings of "well!" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

	Category	English	Turkish
Common Usage
1	Common Usage	well n.	kuyu
Out of curiosity, the child threw a rock in the well. Çocuk meraktan kuyuya bir tane taş attı. More Sentences
2	Common Usage	get on well v.	geçinmek
We get on well with our neighbors. Komşularımızla iyi geçiniriz. More Sentences
3	Common Usage	well-kept adj.	bakımlı
The French forces were regular, well-armed, trained and well-kept. Fransız kuvvetleri düzenli, iyi silahlanmış, eğitimli ve bakımlıydı. More Sentences
4	Common Usage	well-groomed adj.	bakımlı
The businessman always appeared well-groomed in his suit. İşadamı takım elbisesi içinde her zaman bakımlı görünüyor. More Sentences
5	Common Usage	well-behaved adj.	uslu
The children were well-behaved during the school assembly. Çocuklar okul toplantısı sırasında uslu durdular. More Sentences
6	Common Usage	well-informed adj.	bilgili
If this is the information age, what are we so well-informed about? Madem bilgi çağındayız, ne hakkında bu kadar bilgiliyiz? More Sentences
7	Common Usage	well adj.	iyi
I'm feeling very well, thank you. Kendimi çok iyi hissediyorum, teşekkür ederim. More Sentences
8	Common Usage	well-known adj.	tanınmış
Vesuvius and Etna are the two most well-known volcanoes in Italy. Vezüv ve Etna İtalya'nın en tanınmış iki yanardağıdır. More Sentences
9	Common Usage	well interj.	peki
Well, it was nice having you. Peki, seninle olmak güzeldi. More Sentences
10	Common Usage	well done interj.	aferin
Well done, son. Aferin evlat. More Sentences
General
11	General	well n.	iyi durum
We must hope they turn out well. Onların iyi durumda olmalarını ummalıyız. More Sentences
12	General	well n.	merdiven boşluğu
I dropped my phone down the stairwell. Telefonumu merdiven boşluğuna düşürdüm. More Sentences
13	General	well n.	petrol kuyusu
They discovered a new oil well with 100 billion barrels of reserves. Yüz milyar varil rezervi olan yeni bir petrol kuyusu keşfettiler. More Sentences
14	General	oil well n.	kuyu
They will of course have won control of the Iraqi oil wells, but Afghanistan is ignored. Elbette Irak petrol kuyularının kontrolünü kazanmış olacaklar ama Afganistan göz ardı ediliyor. More Sentences
15	General	well water n.	kuyu suyu
Tom boiled the well water so it would be safe to drink. Tom içmek güvenli olsun diye kuyu suyunu kaynattı. More Sentences
16	General	social well-being n.	sosyal refah
He founded new monasteries and championed the social well-being of the public. Yeni manastırlar kurdu ve halkın sosyal refahını savundu. More Sentences
17	General	sense of well-being n.	sağlık
With the help of implants their sense of well-being can be restored. İmplantların yardımıyla sağlık duyguları geri kazanılabilir. More Sentences
18	General	well-being n.	sağlık
You should pay attention to your well-being. Sağlığına dikkat etmelisin. More Sentences
19	General	well-being n.	esenlik
I am particularly concerned with the element of well-being at work. Ben özellikle iş yerinde esenlik unsuruyla ilgileniyorum. More Sentences
20	General	well being n.	refah
Noise pollution has a significant effect on the well being of very many European citizens. Gürültü kirliliği çok sayıda Avrupa vatandaşının refahı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. More Sentences
21	General	well n.	kuyu
Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells. Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır. More Sentences
22	General	well of zamzam n.	zemzem kuyusu
Sami drank water from the Well of Zamzam. Sami Zemzem kuyusundan su içti. More Sentences
23	General	act well v.	iyi rol yapmak
Jane saw the students acting well on the stage. Jane, öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü. More Sentences
24	General	go well v.	iyi gitmek
We therefore hope things will go well, but we have major doubts. Bu nedenle işlerin iyi gideceğini umuyoruz, ancak büyük şüphelerimiz var. More Sentences
25	General	sleep well v.	rahat uyumak
I've been so worried about you that I haven't been sleeping well at night. Senin için o kadar kaygılandım ki geceleri rahat uyuyamıyorum. More Sentences
26	General	get well v.	iyileşmek
Get well! İyileş! More Sentences
27	General	behave well v.	iyi davranmak
You can come to visit me, as long as you promise to behave well. İyi davranacağına söz verdiğin sürece beni ziyarete gelebilirsin. More Sentences
28	General	get well v.	düzelmek
I got well soon. Kısa sürede düzeldim. More Sentences
29	General	fit well v.	oturmak
What shoes fit well? Hangi ayakkabılar tam oturuyor? More Sentences
30	General	mean well v.	niyeti iyi olmak
I know you mean well. Niyetinin iyi olduğunu biliyorum. More Sentences
31	General	be well off v.	durumu iyi olmak
Tom must be well off. Tom'un durumu iyi olmalı. More Sentences
32	General	doing well v.	iyi olmak
I believe Tom is doing well. Tom'un iyi olduğuna inanıyorum. More Sentences
33	General	doing well v.	iyi gitmek
The pharmaceutical industry is doing well, boasting high profits over a long period of time. İlaç endüstrisi iyi gidiyor ve uzun bir süre boyunca yüksek karlar elde ediyor. More Sentences
34	General	doing well v.	iyi kazanmak
The company, wholly owned by NTT, is doing well. Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor. More Sentences
35	General	bode well v.	iyiye işaret olmak
That is something I think bodes well for forthcoming negotiations. Bu, önümüzdeki müzakereler için iyiye işaret olduğunu düşündüğüm bir şey. More Sentences
36	General	pay well v.	iyi ödemek
They pay well. İyi ödüyorlar. More Sentences
37	General	get along well (with) v.	iyi anlaşmak
Do you think my cat and your pet rat will get along well together? Sence benim kedim ve senin faren iyi anlaşabilir mi? More Sentences
38	General	get well soon v.	çabuk iyileşmek
I got well soon. Çok çabuk iyileştim. More Sentences
39	General	know well v.	iyi bilmek
There were references to China and we know well the record there. Çin'e atıflar vardı ve oradaki kayıtları iyi biliyoruz. More Sentences
40	General	see well v.	iyi görmek
You don't see well. İyi göremiyorsun. More Sentences
41	General	be well trained v.	iyi eğitilmek
Fortunately I was well trained. Neyse ki iyi eğitimliydim. More Sentences
42	General	sleep well v.	iyi uyumak
I haven't slept well since then. O zamandan beri iyi uyumadım. More Sentences
43	General	eat well v.	iyi beslenmek
If you eat well, you're likely to live longer. İyi beslenirseniz, daha uzun yaşarsınız. More Sentences
44	General	be well-known v.	tanınmak
The man is well-known all over the village. Adam, köyün her yerinde tanınıyor. More Sentences
45	General	might well v.	-abilmek
Whoever denies this might well be the one to light the fuse to the powder keg. Bunu kim inkar ederse, barut fıçısının fitilini ateşleyen kişi de o olabilir. More Sentences
46	General	get well v.	sağlığına kavuşmak
I hope you get well soon. Umarım kısa zamanda sağlığına kavuşursun. More Sentences
47	General	get well v.	eski sağlığına kavuşmak
It will not be long before Scott gets well. Scott'ın eski sağlığına kavuşması uzun sürmeyecek. More Sentences
48	General	look well v.	iyi görünmek
You do not look well. İyi görünmüyorsun. More Sentences
49	General	perform well v.	iyi performans göstermek
Tom has always performed well in every job he has had. Tom sahip olduğu her işte her zaman iyi performans göstermiştir. More Sentences
50	General	seem well v.	iyi görünmek
Tom didn't seem well today. Tom bugün iyi görünmüyordu. More Sentences
51	General	sing well v.	iyi şarkı söylemek
Tom sings well, but he can't dance. Tom iyi şarkı söyler ama dans edemez. More Sentences
52	General	speak well of v.	(birisi hakkında) iyi konuşmak
Everybody speaks well of her. Herkes onun hakkında iyi konuşuyor. More Sentences
53	General	speak well v.	iyi konuşmak
The speaker didn't know his subject, nor did he speak well; in short, he was disappointing. Konuşmacı ne konusunu biliyordu ne de iyi konuşuyordu; kısacası hayal kırıklığı yarattı. More Sentences
54	General	well v.	süzülmek
Tears welled up in her eyes as her son received his diploma on stage. Oğlu sahnede diplomasını alırken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. More Sentences
55	General	well v.	kaplamaya başlamak
Sympathy welled up inside him as he thought of the child in need. Muhtaç çocuğu düşündükçe içini şefkat hissi kaplamaya başladı. More Sentences
56	General	well adj.	uygun
City life suits me very well. Şehir hayatı bana çok uygun. More Sentences
57	General	well educated adj.	iyi eğitimli
Some very well educated people from the new countries will also be joining us. Yeni ülkelerden bazı çok iyi eğitimli insanlar da bize katılacak. More Sentences
58	General	well known adj.	ünlü
This newspaper is well known in the local area. Bu gazete bölgede ünlüdür. More Sentences
59	General	well fed adj.	iyi beslenmiş
We were well fed at the hotel. Otelde iyi beslendik. More Sentences
60	General	well adj.	pek
We may well end up needing to import many of these biofuels. Bu biyoyakıtların pek çoğunu ithal etmek zorunda kalabiliriz. More Sentences
61	General	well balanced adj.	iyi dengelenmiş
We consider the Commission's proposal to be well balanced. Komisyon'un önerisinin iyi dengelenmiş olduğunu düşünüyoruz. More Sentences
62	General	well done adj.	iyi yapılmış
If I am completely honest, I must also say that this was a job well done. Tamamen dürüst olmam gerekirse, bunun iyi yapılmış bir iş olduğunu da söylemeliyim. More Sentences
63	General	well behaved adj.	iyi davranılmış
Tom is very well behaved. Tom'a çok iyi davranılıyor. More Sentences
64	General	well adjusted adj.	iyi ayarlanmış
I guess I'm well adjusted. Sanırım iyi ayarlanmışım. More Sentences
65	General	well read adj.	iyi okunmuş
He is well read in English literature. İngiliz edebiyatını iyi okuyor. More Sentences
66	General	well advised adj.	tavsiye edilmiş
The Commission would therefore be well advised to listen carefully and take the utmost account of that opinion. Bu nedenle Komisyon'un bu görüşü dikkatle dinlemesi ve azami ölçüde dikkate alması tavsiye edilir. More Sentences
67	General	well adj.	yolunda
If the Council agrees, and I hope that it does, then all will be well. Konsey kabul ederse, ki umarım eder, o zaman her şey yoluna girecektir. More Sentences
68	General	well adj.	güzel
It is all very well to speak of stringent controls, but you cannot guard against human failure. Sıkı kontrollerden bahsetmek çok güzel, ancak insan hatalarına karşı koruma sağlayamazsınız. More Sentences
69	General	well informed adj.	bilgili
You're not very well informed. Pek bilgili değilsin. More Sentences
70	General	well adj.	iyice
What academics have called the terrorist criminal nexus is well established. Akademisyenlerin terör suçu bağlantısı olarak adlandırdıkları şey iyice yerleşmiştir. More Sentences
71	General	well mannered adj.	iyi huylu
The dog is well mannered. Köpek iyi huylu. More Sentences
72	General	well defined adj.	iyi tanımlanmış
It is the framework for climate change which is well defined and in place. İklim değişikliği için iyi tanımlanmış ve yürürlükte olan bir çerçevedir. More Sentences
73	General	well adj.	yerinde
So the honourable Member's remarks about the strategic importance of these regions are extremely well made. Sayın Üyenin bu bölgelerin stratejik önemine ilişkin sözleri son derece yerinde. More Sentences
74	General	well made adj.	iyi yapılmış
This chair is well made. Bu sandalye iyi yapılmış. More Sentences
75	General	well adj.	tamam
Well, I'll be off then, since it's all over between us. Tamam, ben gidiyorum o zaman, madem aramızdaki her şey bitti. More Sentences
76	General	well informed adj.	iyi bilgilenmiş
The EU has a responsibility to see that its citizens are well informed. AB, vatandaşlarının iyi bilgilendirilmesini sağlama sorumluluğuna sahiptir. More Sentences
77	General	well written adj.	iyi yazılmış
The teacher told Tom his essay was well written. Öğretmen Tom'a kompozisyonunun iyi yazılmış olduğunu söyledi. More Sentences
78	General	well adj.	güzelce
Note well. Güzelce not al. More Sentences
79	General	well read adj.	çok bilgili
He is well read in English literature. İngiliz edebiyatında çok bilgilidir. More Sentences
80	General	well adj.	iyi
Our relations have progressed well since Helsinki. Helsinki'den bu yana ilişkilerimiz iyi yönde ilerledi. More Sentences
81	General	well mannered adj.	terbiyeli
The dog is well mannered. Köpek çok terbiyeli. More Sentences
82	General	well-known adj.	meşhur
Moreover, to quote the well-known biblical saying, it is better to give than to receive. Ayrıca, İncil'deki meşhur sözden alıntı yapacak olursak, vermek almaktan daha iyidir. More Sentences
83	General	well-educated adj.	iyi eğitimli
Tom is a well-educated person. Tom iyi eğitimli bir insan. More Sentences
84	General	well-rounded adj.	çok yönlü
I believe it is a well-rounded package with good provisions. İyi hükümler içeren çok yönlü bir paket olduğuna inanıyorum. More Sentences
85	General	well-liked adj.	popüler
He is well-liked. O popülerdir. More Sentences
86	General	well-respected adj.	saygın
Then a German delegation led by Norbert Blüm, the well-respected former German minister, was thrown out as well. Ardından Almanya'nın saygın eski bakanı Norbert Blüm başkanlığındaki Alman heyeti de dışarı atıldı. More Sentences
87	General	well-rounded adj.	dolgun
She is known for her well-rounded figure and hourglass shape. Dolgun fiziği ve kum saati şeklindeki vücuduyla ün salmıştı. More Sentences
88	General	well-versed adj.	uzman
She is well-versed in classical literature. Klasik edebiyat konusunda uzmandı. More Sentences
89	General	well-known adj.	iyi bilinen
One example is that of the azo-colourants, which are well-known carcinogens. İyi bilinen kanserojen maddeler olan azo renklendiriciler buna bir örnektir. More Sentences
90	General	well-groomed adj.	bakımlı
Mary is always well-groomed and fashionably dressed. Mary her zaman bakımlı ve modaya uygun giyinir. More Sentences
91	General	well-mannered adj.	iyi huylu
She is a well-mannered girl. O iyi huylu bir kızdır. More Sentences
92	General	well-versed adj.	bilgili
Please allow me to remark on how well-versed and well-informed he is on European affairs. Lütfen kendisinin Avrupa meseleleri konusunda ne kadar bilgili ve donanımlı olduğunu belirtmeme izin verin. More Sentences
93	General	well-known adj.	ünlü
The well-known poet attempted to commit suicide in his study. Ünlü şair çalışma odasında intihara teşebbüs etti. More Sentences
94	General	well-meant adj.	iyi niyetli
A right of veto, however well-meant, cannot be awarded to any section of the population; this causes division. Veto hakkı, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, nüfusun herhangi bir kesimine verilemez; bu bölünmeye neden olur. More Sentences
95	General	well-off adj.	hali vakti yerinde
She comes from a well-off family and has never worried about money. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak hiçbir zaman para derdi olmamış. More Sentences
Common Usage
96	Common Usage	well out v.	fışkırmak (sıvı bir yerden)
97	Common Usage	do well v.	becermek
General
98	General	well rounded n.	güzel vücutlu
99	General	well n.	pınar
100	General	well over n.	taşma
101	General	artesian well n.	artezyen
102	General	well n.	asansör yuvası
103	General	well n.	asansör boşluğu
104	General	well n.	çeşme
105	General	draw well n.	su kuyusu
106	General	single well surfactant soaking treatment n.	tek kuyuluk surfaktan emdirme operasyonu
107	General	well being n.	esenlik
108	General	well traveled road n.	işlek yol
109	General	bleeder well n.	boşaltma kuyusu
110	General	well n.	hokka
111	General	well n.	asansör kuyusu
112	General	tubular well n.	borulu kuyu
113	General	well bore n.	kuyu sondajı
114	General	well n.	bagaj
115	General	water well n.	su kuyusu
116	General	well n.	sahanlık
117	General	dry well n.	körkuyu
118	General	well n.	memba
119	General	well wisher n.	iyi dilekte bulunan
120	General	relief well n.	boşaltma kuyusu
121	General	well n.	kaynak
122	General	well preserved older person n.	eski toprak
123	General	exploratory well n.	keşif kuyusu
124	General	abandoned well n.	terk edilmiş kuyu
125	General	caisson well n.	keson kuyusu
126	General	well water n.	yeraltı suyu
127	General	well n.	apartman boşluğu
128	General	perfect well n.	mükemmel kuyu
129	General	perfect well n.	kusursuz kuyu
130	General	dug well n.	kazma kuyu
131	General	dump well n.	kör kuyu
132	General	being well-cooked n.	pişkinlik
133	General	a well-wisher n.	duacı
134	General	light-well n.	aydınlık
135	General	material well-being n.	maddi refah
136	General	oil-well n.	petrol kuyusu
137	General	ne'er-do-well n.	hiçbir işi beceremeyen (kimse)
138	General	ne'er-do-well n.	serseri
139	General	never-do-well n.	beceriksiz
140	General	never-do-well n.	işe yaramaz kimse
141	General	ne'er-do-well n.	beceriksiz
142	General	sense of well-being n.	mutluluk
143	General	never-do-well n.	serseri
144	General	well-doing n.	iyi gitme
145	General	well-being n.	iyi oluş
146	General	well-balanced budget state n.	denk bütçeli devlet
147	General	well-off society n.	varlıklı toplum
148	General	well-worn expression n.	basmakalıp bir deyim
149	General	well-timed action n.	isabet
150	General	well-wisher n.	başkasının iyiliğini isteyen kimse
151	General	well-being n.	hayır
152	General	well-paid job n.	yüksek maaşlı iş
153	General	well-developed personality n.	oturmuş kişilik
154	General	well-groomed lady n.	bakımlı kadın
155	General	well-timed word n.	isabet
156	General	well-behaved child n.	uslu çocuk
157	General	well-mannered person n.	adam evladı
158	General	well-to-do family n.	varlıklı aile
159	General	well-heeled person n.	kalantor
160	General	well-spring n.	kaynak
161	General	well-read person n.	ayaklı kütüphane
162	General	city water supply and well water n.	şehir şebeke suyu ve kuyu suyu
163	General	well-to-do man n.	zengin adam
164	General	well established firm n.	sağlam müessese
165	General	well furnished stock n.	zengin mal çeşidi
166	General	well established firm n.	sağlam firma
167	General	well being n.	iyilik
168	General	well-wisher n.	iyilik dileyen kimse
169	General	well-wisher n.	mutluluk dileyen kimse
170	General	well n.	baca
171	General	well n.	su deposu
172	General	well n.	hazne
173	General	well-foundedness n.	sağlam bir temele dayanma
174	General	well-deserved place n.	hak ettiği yer
175	General	bottomless well n.	dipsiz kuyu
176	General	a well-known member n.	ünlü bir üye
177	General	a well-known member n.	tanınmış bir üye
178	General	a well-hidden informer n.	çok gizli bir muhbir
179	General	a well-thought-out phrase n.	iyi düşünülmüş bir söz
180	General	wishing well n.	dilek havuzu
181	General	wishing well pond n.	dilek havuzu
182	General	wishing well fountain n.	dilek çeşmesi
183	General	wishing well n.	dilek kuyusu
184	General	well-trimmed bush n.	güzel budanmış çalı
185	General	well-furnished apartment n.	iyi/eksiksiz döşenmiş daire
186	General	well-raised/cared/nourished child n.	iyi bakılmış çocuk
187	General	emotional well-being n.	duygusal iyi oluş
188	General	picture and draw the well dry n.	bir kağıt oyunu
189	General	zamzam well n.	zemzem kuyusu
190	General	well-built body n.	kaslı/yapılı vücut
191	General	well-trodden path/track/route n.	sık kullanılan yol
192	General	well-trodden path/track/route n.	işlek yol
193	General	well-balanced diet n.	düzenli beslenme
194	General	well-known figure n.	meşhur kişi
195	General	well-established family n.	köklü aile
196	General	get well wish n.	geçmiş olsun dileği
197	General	get well soon wishes n.	geçmiş olsun dilekleri
198	General	get well soon wish n.	geçmiş olsun dileği
199	General	get well wishes n.	geçmiş olsun dilekleri
200	General	well chosen words n.	iyi seçilmiş kelimeler
201	General	well-off person n.	hali vakti yerinde olan kimse
202	General	a well-known businesswoman n.	tanınmış bir iş kadını
203	General	subjective well-being n.	öznel iyi oluş
204	General	well pit n.	kuyu deliği
205	General	well-posedness n.	iyi konumlanmışlık
206	General	stair well n.	merdiven boşluğu
207	General	air well n.	hava boşluğu
208	General	hail-fellow-well-met n.	samimiyet
209	General	hail-fellow-well-met n.	dostluk
210	General	get-well card n.	geçmiş olsun kartı
211	General	well sinker n.	kuyucu
212	General	well-being n.	afiyet
213	General	ink well n.	hokka
214	General	ink well n.	mürekkep hokkası
215	General	wear well v.	uygun gelmek
216	General	speak well for v.	biri için olumlu bir puan olmak
217	General	bode well v.	iyi olmak
218	General	know somebody well v.	yakından tanımak
219	General	be well worth the trouble v.	zahmete değmek
220	General	well up v.	boşanmak
221	General	sink a well v.	kuyu kazmak
222	General	get on well with v.	bağdaşmak
223	General	manage one's affairs well v.	gemisini yürütmek
224	General	well v.	kaynamak
225	General	speak well of v.	övmek
226	General	dig a well v.	kuyu açmak
227	General	sit well with v.	birinin hoşuna gitmek
228	General	wear well v.	iyi uymak
229	General	well within v.	ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
230	General	match well together v.	birbirine tam anlamıyla uymak (renk vb)
231	General	acquit oneself well v.	yüzünün akıyla çıkmak
232	General	think out well v.	tedbirli olmak
233	General	wear well v.	süregelmek
234	General	treat well v.	hoş tutmak
235	General	drill or bore a well v.	sondaj kuyusu açmak
236	General	do well and easily v.	döktürmek
237	General	fit well v.	iyi göstermek (elbise vb)
238	General	well suit v.	tamı tamına uymak
239	General	go well v.	yaver gitmek
240	General	progress well v.	iyi gitmek
241	General	well over v.	taşmak
242	General	stick well v.	tutmak
243	General	wish somebody well v.	şans dilemek
244	General	go well together v.	uyuşmak
245	General	fit well v.	cuk oturmak
246	General	feel well v.	keyfi iyi olmak
247	General	fit well with v.	tam anlamıyla uymak
248	General	fit well v.	tam gelmek
249	General	pan out well v.	başarmak
250	General	well out v.	kaynamak
251	General	get well v.	iflah olmak
252	General	well out v.	akmak
253	General	get along well with each other v.	yıldızları barışmak
254	General	get on well v.	anlaşmak
255	General	sit well with v.	bir şeyi uygun bulmak
256	General	fare well v.	birisi için iyi gitmek
257	General	be pretty well suited to v.	iyi uymak
258	General	well in v.	ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
259	General	speak well of v.	övgü dolu sözler söylemek
260	General	well forth v.	akmak
261	General	play one's cards well v.	kozunu iyi oynamak
262	General	well up v.	ile dolmak (gözyaşı/bir duygu)
263	General	begin to go well v.	adama dönmek
264	General	go well v.	rast gitmek
265	General	not to go well v.	ters gitmek
266	General	do well v.	durumu iyi olmak
267	General	drill an oil well v.	petrol kuyusu açmak
268	General	do well v.	iyi etmek
269	General	play one's cards well v.	kartlarını iyi oynamak
270	General	get on well with somebody v.	anlaşmak
271	General	get along quite well v.	gül gibi geçinmek
272	General	wear well v.	iyi dayanmak
273	General	let well enough alone v.	olanla yetinmek
274	General	get well oiled v.	sarhoş olmak
275	General	begin to go well v.	bir adama benzemek
276	General	going well v.	becermek
277	General	going well v.	iyi olmak
278	General	doing well v.	iyi dinlenmiş olmak
279	General	doing well v.	becermek
280	General	going well v.	iyi gitmek
281	General	going well v.	iyi dinlenmiş olmak
282	General	going well v.	iyi kazanmak
283	General	(one's exam/test) go well v.	sınavı iyi geçmek
284	General	make use of the time well v.	zamanı iyi değerlendirmek
285	General	bode well v.	hayra alamet olmak
286	General	be well balanced v.	dengede durmak
287	General	do well in the exam v.	sınavda başarılı olmak
288	General	pay well v.	yüklü ödeme yapmak
289	General	manage well v.	iyi idare etmek
290	General	not go well v.	yolunda gitmemek
291	General	do well in the exam v.	sınavda iyi yapmak
292	General	(something) to begin to go well v.	yoluna girmek
293	General	go down the well v.	kuyuya inmek
294	General	manage well v.	iyi yönetmek
295	General	be well-received v.	iyi karşılanmak
296	General	be well-liked by the public v.	halk tarafından çok sevilmek
297	General	become well-behaved v.	uslanmak
298	General	become well-arranged v.	düzgünleşmek
299	General	be well-arranged v.	düzgün olmak
300	General	do something well-timed v.	isabet etmek
301	General	place well-ordered v.	düzenli yerleştirmek
302	General	well-suit v.	tam anlamıyla örtüşmek
303	General	be well-versed in v.	bir konuda bilgili olmak
304	General	be well-versed in v.	bir şeyde uzman olmak
305	General	be well-heard v.	iyi duyulmak
306	General	get well v.	yeniden sağlığını kazanmak
307	General	get well v.	eski durumuna kavuşmak
308	General	get well v.	durumu iyiye gitmek
309	General	wear well v.	iyi davranmak
310	General	wear well v.	yıllara meydan okumak
311	General	wear well v.	yaşını göstermemek
312	General	wear well v.	yıpranmamak
313	General	look well v.	sağlıklı görünmek
314	General	be well understood v.	iyi anlaşılmak
315	General	be well understood v.	iyi anlaşılmış olmak
316	General	be well informed v.	günü gününe bilgi edinmek
317	General	be well informed v.	düzenli haber almak
318	General	look well v.	çekici görünmek
319	General	look well v.	güzel görünmek
320	General	look well v.	hoş görünmek
321	General	be very well received v.	çok hoş karşılanmak
322	General	be very well received v.	çok olumlu bulunmak
323	General	be well-known with its v.	ile meşhur olmak
324	General	be well-known with its v.	ile bilinmek
325	General	perform well v.	iyi çalışmak
326	General	turn out well v.	iyi şekilde sonuçlanmak
327	General	suit very well v.	çok yakışmak
328	General	be well-controlled v.	kontrollü olmak
329	General	learn something very well v.	çok iyi öğrenmek
330	General	express well v.	iyi ifade etmek
331	General	augur well for v.	iyiye işaret olmak
332	General	dress well v.	iyi/güzel giyinmek
333	General	know someone very well v.	birini çok iyi tanımak
334	General	wish someone get well soon v.	geçmiş olsun dilemek
335	General	express oneself well v.	kendini iyi ifade etmek
336	General	not do as well as expected at the box office v.	gişede umduğunu bulamamak
337	General	be well received v.	iyi tepki almak
338	General	be well received v.	olumlu tepkiler almak
339	General	be well received v.	olumlu tepki almak
340	General	think well of someone v.	hakkında iyi/olumlu düşünmek
341	General	be well-versed in v.	bir konudan oldukça anlamak
342	General	dance very well v.	çok iyi dans etmek
343	General	might well v.	-ebilmek
344	General	go well v.	becermek
345	General	know something very well v.	bir şeyi çok iyi bilmek
346	General	use one's time well v.	zamanını iyi kullanmak
347	General	use the time well v.	zamanı iyi kullanmak
348	General	serve well v.	çok işine yaramak
349	General	get well fast v.	çabuk iyileşmek
350	General	get well quickly v.	çabuk iyileşmek
351	General	behave well v.	uslu durmak
352	General	be well-looked after v.	iyi bakılmak
353	General	drill a well v.	kuyu açmak
354	General	well lit living-room v.	iyi aydınlatılmış salon
355	General	not do as well as expected at the box office v.	gişede beklediğini bulamamak
356	General	well v.	fışkırmak
357	General	speak well for v.	takdir etmek
358	General	speak well for v.	birine referans olmak
359	General	play a musical instrument very well v.	bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak
360	General	be well v.	sağlıklı olmak
361	General	be well v.	iyi hissetmek
362	General	wish well v.	geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut hissetmek
363	General	wish well v.	geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut ifade etmek
364	General	well informed adj.	aydın
365	General	well rounded adj.	endamlı
366	General	well groomed adj.	iyi giyimli
367	General	well adj.	adamakıllı
368	General	well timed adj.	iyi zamanlanmış
369	General	well on in life adj.	yaşı hayli ilerlemiş
370	General	well rounded adj.	iyi fizikli
371	General	well bound adj.	yolunda giden
372	General	well formed adj.	iyi biçimlendirilmiş
373	General	well mannered adj.	efendi
374	General	well informed adj.	tahsilli
375	General	well adj.	karlı
376	General	well knit adj.	adaleli
377	General	well made adj.	biçimli
378	General	well made adj.	iyi yapılı
379	General	well proven adj.	kesin olarak kanıtlanmış
380	General	well proportioned adj.	orantılı
381	General	rather well adj.	iyice
382	General	well rounded adj.	boylu poslu
383	General	well founded adj.	iyi tesis edilmiş
384	General	well made adj.	iyi yapımlı
385	General	well chosen adj.	iyi seçilmiş
386	General	hail fellow well met adj.	samimi dost
387	General	well lighted adj.	iyi ışıklandırılmış
388	General	well oiled adj.	sarhoş
389	General	well roasted adj.	nar gibi
390	General	well coordinated adj.	derli toplu
391	General	well nourished adj.	iyi desteklenmiş
392	General	well adj.	ala
393	General	well preserved adj.	iyi korunmuş
394	General	well oiled adj.	küfelik
395	General	well adj.	sıhhatli
396	General	well toasted adj.	nar gibi
397	General	well worn adj.	iyi giyilmiş
398	General	well read adj.	çok okumuş
399	General	well accepted adj.	kabul görmüş
400	General	hail fellow well met adj.	herkesle çabuk ahbap olan kimse
401	General	well settled adj.	oturaklı
402	General	well adj.	iyi durumda
403	General	well enough adj.	oldukça iyi
404	General	well bred adj.	soylu
405	General	well off adj.	iyi durumda
406	General	well adj.	pekala
407	General	hail fellow well met adj.	yakın arkadaş
408	General	well groomed adj.	derli toplu
409	General	well and sound adj.	sapasağlam
410	General	well adj.	elverişli
411	General	well situated adj.	hali vakti yerinde
412	General	well adj.	hoş
413	General	well pleased adj.	çok memnun
414	General	well kept adj.	iyi korunmuş
415	General	well adj.	sağlıklı
416	General	well past adj.	hayli geçmiş
417	General	well accepted adj.	kabul gören
418	General	well grounded adj.	iyi bilgilenmiş
419	General	well mannered adj.	kibar
420	General	well developed adj.	iyi geliştirilmiş
421	General	well disposed adj.	iyi düzenlenmiş
422	General	well stacked adj.	iyi istiflenmiş
423	General	well matched adj.	iyi uymuş
424	General	well adj.	esen
425	General	well conditioned adj.	iyi durumda
426	General	well organized adj.	iyi düzenlenmiş
427	General	well arranged adj.	iyi düzenlenmiş
428	General	well arranged adj.	iyi ayarlanmış
429	General	well documented adj.	yazılı olarak desteklenmiş
430	General	well documented adj.	yazılı kanıtlara dayanan
431	General	well documented adj.	detaylı olarak hazırlanmış
432	General	well earned adj.	hak edilmiş
433	General	well skilled adj.	çok becerikli
434	General	hail-fellow-well-met adj.	cana yakın
435	General	light-well adj.	ferah
436	General	hail-fellow-well-met adj.	içten
437	General	not well-known adj.	adı belirsiz
438	General	tall and well-built adj.	dalyan gibi
439	General	well-cooked adj.	pişkin
440	General	well-matured adj.	olgunluğa erişmiş
441	General	well-preserved adj.	iyi muhafaza edilmiş
442	General	well-founded adj.	temelli
443	General	well-heeled adj.	varlıklı
444	General	well-spoken adj.	güzel konuşan
445	General	well-balanced adj.	dengeli (beslenme)
446	General	well-appointed adj.	iyi döşenmiş
447	General	well-known adj.	herkesçe malum
448	General	well-pruned adj.	iyi budanmış
449	General	well-favored adj.	yakışıklı
450	General	well-knit adj.	kaslı
451	General	well-made adj.	çelimli
452	General	well-rounded adj.	balık etinde
453	General	well-bred adj.	terbiyeli
454	General	well-controlled adj.	iyi kontrol edilen
455	General	well-ordered adj.	düzenli
456	General	well-cut adj.	biçimli
457	General	well-turned adj.	iyi şekilde ifade edilmiş
458	General	well-known adj.	sanlı
459	General	well-worn adj.	çok giyilmiş
460	General	well-endowed adj.	hali vakti yerinde
461	General	well-mannered adj.	çelebi
462	General	well-worn adj.	klişeleşmiş
463	General	well-advised adj.	tedbirli
464	General	well-read adj.	çok okumuş ve bilgili
465	General	well-turned adj.	şekilli
466	General	well-bred adj.	iyi terbiye görmüş
467	General	well-done adj.	iyi yapılmış
468	General	well-said adj.	yerinde söylenmiş
469	General	well-read adj.	bilgili (çeşitli konularda çok kitap okuduğu için)
470	General	well-beloved adj.	değerli
471	General	well-done adj.	iyi pişmiş
472	General	well-favored adj.	güzel
473	General	well-sugared adj.	çok şekerli
474	General	well-proportioned adj.	endamlı
475	General	well-steeped adj.	demli
476	General	well-born adj.	kibar
477	General	well-versed adj.	becerikli
478	General	well-meaning adj.	niyeti iyi
479	General	well-disposed adj.	iyi düzenlenmiş
480	General	well-worn adj.	iyice eskimiş
481	General	well-behaved adj.	edepli
482	General	well-founded adj.	sağlam zeminli
483	General	well-disposed adj.	yardıma hazır
484	General	well-mannered adj.	kültürlü
485	General	well-disposed adj.	nazik
486	General	well-tuned adj.	iyi akort edilmiş
487	General	well-disciplined adj.	disiplinli
488	General	well-travelled adj.	gezmiş görmüş
489	General	well-travelled adj.	çok yeri gezmiş
490	General	well-organized adj.	iyi örgütlenmiş
491	General	well-timed adj.	isabetli
492	General	well-qualified adj.	son derece nitelikli
493	General	well-suited adj.	tam tamına uyan
494	General	well-heeled adj.	para babası
495	General	well-deserved adj.	tamamen hakedilmiş
496	General	well-funded adj.	yeterli oranda finanse edilmiş
497	General	well-heeled adj.	kalantor
498	General	well-grounded adj.	sağlam temelleri olan
499	General	well-known adj.	maruf
500	General	well-dressed adj.	kerli ferli