|
- I'm feeling very well, thank you.
- Kendimi çok iyi hissediyorum, teşekkür ederim.
- What is decisive for the public's sense of belonging is what goes down well with them.
- Halkın aidiyet duygusu açısından belirleyici olan, onların neyi iyi karşıladığıdır.
- The operations to introduce the euro that have taken place in these first two weeks have gone extraordinarily well.
- Bu ilk iki hafta içerisinde gerçekleştirilen Avro'yu tanıtma operasyonları olağanüstü iyi gitti.
- First of all, we think that the Commission could well do with that staff, in principle.
- Her şeyden önce, Komisyon'un prensip olarak bu personelle iyi bir şekilde çalışabileceğini düşünüyoruz.
- History will not judge us extremely well if we fail to show the leadership and courage required at this moment.
- Şu anda gereken liderlik ve cesareti gösteremezsek tarih bizi çok iyi yargılamayacaktır.
- That is something we would do very well.
- Bu bizim çok iyi yapacağımız bir şeydir.
- It is right for their money to be employed well and for them to enjoy long, very long lives as pensioners.
- Paralarının iyi bir şekilde değerlendirilmesi ve emekliler olarak uzun, çok uzun bir yaşam sürmeleri doğru olandır.
- It provides a happy marriage between the role of public authorities and market procedures and we should wish it well.
- Kamu otoritelerinin rolü ile piyasa prosedürleri arasında mutlu bir evlilik sağlar ve bunun iyi olmasını dilemeliyiz.
- In that regard it has therefore begun quite well.
- Bu bakımdan rapor oldukça iyi bir başlangıç yapmıştır.
- We think the Commission has acted well in this respect.
- Komisyon'un bu konuda iyi hareket ettiğini düşünüyoruz.
- It is too early, moreover, to evaluate Eurojust, which appears to be operating well.
- Ayrıca, iyi işliyor gibi görünen Eurojust'ı değerlendirmek için henüz çok erken.
- You know full well that there are rules which apply.
- Uygulanması gereken kurallar olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz.
- The House would be well advised to approve these three amendments.
- Meclis'in bu üç değişikliği onaylaması iyi olacaktır.
- This study has been very well received by cultural circles.
- Bu çalışma kültür çevreleri tarafından çok iyi karşılandı.
- These two directives are important when it comes to creating an internal market that operates well.
- Bu iki yönerge, iyi işleyen bir iç pazar yaratılması bakımından önemlidir.
- If it functions well, if we are satisfied that the Commission has acted correctly, why the modification?
- Eğer iyi işliyorsa, Komisyonun doğru hareket ettiğinden eminsek, neden değişiklik yapalım?
- Are there sufficient resources for the work to be carried out well?
- İşin iyi bir şekilde yürütülmesi için yeterli kaynak var mı?
- The situation with cod fishing will then turn out well, too.
- Morina balıkçılığının durumu da o zaman iyi olacaktır.
- I will run through the four points, although the honourable Members know them very well.
- Her ne kadar Sayın Üyeler bunları çok iyi biliyor olsalar da, ben dört noktadan bahsedeceğim.
- I was fascinated by that science book, which was so well explained to a young person like me.
- Benim gibi genç bir insana çok iyi açıklanmış olan bu bilim kitabı beni büyüledi.
- There is a very well established relationship here.
- Burada çok iyi kurulmuş bir ilişki var.
- Our role as stewards of God's creation requires us to manage the earth and its resources well.
- Tanrı'nın yarattıklarının vekilleri olarak rolümüz, dünyayı ve kaynaklarını iyi yönetmemizi gerektirir.
- Unfortunately, work on the annual programme has not always proceeded so well.
- Ne yazık ki yıllık program üzerindeki çalışmalar her zaman bu kadar iyi ilerlememiştir.
- You put it very well and I fully agree with you.
- Çok iyi ifade ettiniz ve ben de size tamamen katılıyorum.
- This is a big step forward and augurs well for the coming discussions with the Council.
- Bu ileriye doğru atılmış büyük bir adımdır ve Konsey ile önümüzdeki dönemde yapılacak görüşmeler için iyi bir işarettir.
- Mr Harbour, your point is well made and well understood by the Bureau.
- Sayın Harbour, söylemek istedikleriniz iyi ifade edilmiş ve Büro tarafından iyi anlaşılmıştır.
- I think we will continue to work very well together.
- Birlikte çok iyi çalışmaya devam edeceğimizi düşünüyorum.
- The agricultural sector is, moreover, well protected from competition from foreign imports.
- Ayrıca, tarım sektörü yabancı ithalatın rekabetine karşı iyi korunmaktadır.
- We who live on the border with Eastern Europe know these countries very well.
- Doğu Avrupa sınırında yaşayan bizler bu ülkeleri çok iyi tanıyoruz.
- This is all well and good for other countries, but the United States does not feel like adhering to these.
- Bu diğer ülkeler için iyi ve güzel, ancak Amerika Birleşik Devletleri bunlara bağlı kalmak istemiyor.
- A real part of the story is that quite an impressive amount of money has not been well utilised.
- Hikayenin gerçek bir kısmı, oldukça yüklü miktarda paranın iyi kullanılmamış olmasıdır.
- Whether this project is managed well or badly will determine whether Europe's unity will be strengthened or weakened.
- Bu projenin iyi ya da kötü yönetilmesi Avrupa'nın birliğinin güçlenmesini ya da zayıflamasını belirleyecektir.
- Nowadays, we are judged on how well we discharge our responsibilities.
- Günümüzde sorumluluklarımızı ne kadar iyi yerine getirdiğimize göre değerlendiriliyoruz.
- In my view, it is crucial for us to be well acquainted with this political commitment, this clear line.
- Bana göre, bu siyasi taahhüdü, bu net çizgiyi iyi bilmemiz çok önemlidir.
- The Commission has worked well, but what are we going to do now?
- Komisyon iyi çalıştı ama şimdi ne yapacağız?
- This is the only Parliament that is kept so well abreast of the day-to-day expenditure situation.
- Bu Parlamento, günlük harcama durumundan bu kadar iyi haberdar olan tek Parlamentodur.
- The outcome of the Madrid Summit shows that the bi-regional strategic partnership is now well under way.
- Madrid Zirvesi'nin sonuçları, iki bölgeli stratejik ortaklığın artık iyi bir şekilde ilerlediğini göstermektedir.
- And it is not doing well it comes to human liberties.
- İnsan özgürlükleri konusunda da durum pek iyi değil.
- Well thought-out, prompt and effective legislation - that is what Europe needs.
- İyi düşünülmüş, hızlı ve etkili mevzuat - Avrupa'nın ihtiyacı olan budur.
- Biotechnology is certainly the key to a new society, which, if we manage it well, will be more just and more equitable.
- Biyoteknoloji, iyi yönettiğimiz takdirde daha adil ve daha eşitlikçi olacak yeni bir toplumun anahtarıdır.
- In these conditions women have done well.
- Bu koşullarda kadınlar iyi iş çıkarıyor.
- From an organisational point of view, the presidency has operated well.
- Kurumsal açıdan bakıldığında başkanlık iyi işlemektedir.
- This study has been very well received by cultural circles.
- Bu çalışma kültürel çevreler tarafından çok iyi karşılandı.
- I think he deserves a lot of credit for that, and it reflects well on Parliament too.
- Bence bu konuda büyük bir takdiri hak ediyor ve bu Parlamento'ya da iyi yansıyor.
- Therefore the response must be well thought out and proportionate.
- Bu nedenle müdahale iyi düşünülmüş ve orantılı olmalıdır.
- There are very good basic reasons why these poor countries are not well integrated into the world economy.
- Bu yoksul ülkelerin dünya ekonomisine iyi entegre olamamalarının çok iyi temel nedenleri var.
- Your point is clear, well made and well taken.
- Anlatmak istediğiniz çok açık, iyi ifade edilmiş ve iyi anlaşılmış.
- The problems and challenges surrounding aquaculture were brought to the fore well in his report.
- Su ürünleri yetiştiriciliğini çevreleyen sorunlar ve zorluklar raporunda iyi bir şekilde ön plana çıkarılmıştır.
- On this issue the Fifth Directive rounds off the Fourth very well indeed.
- Bu konuda Beşinci Direktif, Dördüncü Direktif'i çok iyi bir şekilde tamamlamaktadır.
- The risk reduction methods that feature in the recommendation are well established.
- Tavsiyede yer alan risk azaltma yöntemleri iyi bir şekilde belirlenmiştir.
- I will run through the four points, although the honourable Members know them very well.
- Sayın Üyeler çok iyi bilseler de ben dört madde üzerinden gideceğim.
- It is all well and good to affirm a priority, but this priority must also be followed up by concrete action.
- Bir önceliği teyit etmek iyi ve güzel bir şeydir, ancak bu önceliğin somut eylemlerle takip edilmesi de gerekir.
- So Parliament had a weak hand but both rapporteurs played it extremely well.
- Dolayısıyla Parlamento'nun eli zayıftı ancak her iki sözcü de bunu son derece iyi kullandı.
- As the House is all too well aware, Europe's external relations budget is already heavily committed.
- Meclis'in de çok iyi bildiği üzere, Avrupa'nın dış ilişkiler bütçesi halihazırda büyük bir iş yükü altındadır.
- Your point is well made but has already been fully anticipated and acted on.
- İyi bir noktaya değindiniz ancak bu zaten tamamen öngörülmüş ve harekete geçilmiştir.
- That is also well and good.
- Bu da iyi ve güzel.
- They have presented their opinions very well, and I thank them for this.
- Görüşlerini çok iyi bir şekilde ortaya koydular ve bunun için kendilerine teşekkür ediyorum.
- While this is happening, while we are evolving, we should have the generosity to do it together and to do it well.
- Bu gerçekleşirken, evrim geçirirken, bunu birlikte yapma ve iyi yapma cömertliğine sahip olmalıyız.
- The connection between animal health and the treatment of animals and human health is well documented.
- Hayvan sağlığı ve hayvanlara yapılan muamele ile insan sağlığı arasındaki bağlantı çok iyi belgelenmiştir.
- Whoever has confidential information at their disposal does well to protect that confidential information.
- Elinde gizli bilgi olan herkes, bu gizli bilgiyi korumakla iyi yapar.
- I remember very well that my last appearance in this House coincided with a terrorist attack in Italy.
- Bu Meclise son gelişimin İtalya'daki bir terör saldırısına denk geldiğini çok iyi hatırlıyorum.
- I think that the Commission has done its work well too.
- Komisyon'un da işini iyi yaptığını düşünüyorum.
- The temporary work agency sector functions well in Sweden and could be a model for Europe.
- İsveç'te geçici iş ajansı sektörü iyi işlemektedir ve Avrupa için bir model olabilir.
- The best they can do, as they well know, is to steer clear of products with fragrances in them altogether.
- Kendilerinin de çok iyi bildiği gibi, yapabilecekleri en iyi şey, içinde koku bulunan ürünlerden tamamen uzak durmaktır.
- We know full well that pollution and restoration costs run into billions.
- Kirlilik ve restorasyon maliyetlerinin milyarları bulduğunu çok iyi biliyoruz.
- We worked well with NGOs and I believe that this also contributed to this good result.
- STK'larla iyi çalıştık ve bunun da bu iyi sonuca katkıda bulunduğuna inanıyorum.
- The Commission has grasped this well and is showing itself willing to do something about this.
- Komisyon bunu çok iyi kavramış ve bu konuda bir şeyler yapmaya istekli olduğunu göstermiştir.
- Thank you for the debate, and I hope that the vote, which is about to take place, will go well.
- Tartışma için teşekkür ediyor ve birazdan yapılacak olan oylamanın iyi geçeceğini umuyorum.
- I am very well aware that it is the discarding issue that rears its head here.
- Burada baş gösteren konunun ıskarta meselesi olduğunun çok iyi farkındayım.
- I am extremely grateful to the Spanish Presidency, for we have worked both well and hard.
- Hem iyi hem de sıkı çalıştığımız için İspanya Dönem Başkanlığına da son derece müteşekkirim.
- The Pechiney, Crédit Lyonnais and Vivendi Universal affairs, show this all to well.
- Pechiney, Crédit Lyonnais ve Vivendi Universal olayları bunu çok iyi göstermektedir.
- They know very well that such action is illegal.
- Böyle bir eylemin yasadışı olduğunu çok iyi biliyorlar.
- We are well placed to give a strong lead to others.
- Diğerlerine güçlü bir liderlik yapmak için iyi bir konumdayız.
- The outcome of the Madrid Summit shows that the bi-regional strategic partnership is now well under way.
- Madrid Zirvesi'nin sonuçları iki bölgeli stratejik ortaklığın artık iyi bir şekilde ilerlediğini göstermektedir.
- The free database with different levels for users, health staff, companies and others is all very well.
- Kullanıcılar, sağlık personeli, şirketler ve diğerleri için farklı seviyelerde ücretsiz veritabanı çok iyi.
- Rural areas and the most distant extremes of the regions, on the other hand, are not usually so well served.
- Kırsal alanlar ve bölgelerin en uç noktaları ise genellikle bu kadar iyi hizmet alamamaktadır.
- The Member States have now been co-existing very well for over 50 years.
- Üye Devletler 50 yılı aşkın bir süredir çok iyi bir şekilde bir arada yaşamaktadır.
- We know perfectly well that a plenary session reduced to four days does not allow us to work properly.
- Dört güne indirilmiş bir genel kurul oturumunun düzgün çalışmamıza izin vermediğini gayet iyi biliyoruz.
- It is just as well that this is the second reading, when we should have just been fine-tuning a few positions.
- Sadece birkaç tutum üzerinde ince ayar yapmamız gerekirken, bunun ikinci okuma olması iyi oldu.
- This procedure has been well established and has proved its worth.
- Bu prosedür iyi bir şekilde oluşturulmuş ve değerini kanıtlamıştır.
- The Commission's response would appear to bode well.
- Komisyon'un yanıtı iyiye işaret gibi görünmektedir.
- Mr Karas, I believe that either I did not express myself well or the translation has not been entirely correct.
- Sayın Karas, ya kendimi iyi ifade edemediğimi ya da çevirinin tam olarak doğru olmadığını düşünüyorum.
- In this respect, the proposal is not very well thought out.
- Bu açıdan teklif çok iyi düşünülmüş değildir.
- Very well, but which budgets are going to pay for them?
- Çok iyi ama bunların parasını hangi bütçe ödeyecek?
- We have done well but we could still do a lot better.
- İyi iş çıkardık ama hala çok daha iyisini yapabiliriz.
- The tandem arrangement worked extremely well and I am pleased to be able to underline that here.
- Tandem düzenlemesi son derece iyi çalıştı ve burada bunun altını çizebilmekten memnuniyet duyuyorum.
- Mr Ñoos' motion for a resolution is correct, balanced and well pitched politically.
- Sayın Ñoos'un çözüm önerisi doğru, dengeli ve siyasi açıdan iyi bir yaklaşımdır.
- This proposed amendment works perfectly well as an addition, and can therefore be voted on as an addition.
- Bu değişiklik önerisi bir ek olarak gayet iyi işlemektedir ve bu nedenle bir ek olarak oylanabilir.
- Reinforced cooperation works very well with a minimum of eight Member States.
- Güçlendirilmiş işbirliği en az sekiz Üye Devlet ile çok iyi çalışır.
- These initiatives may well be a good thing in themselves, but they are increasingly creating problems for us.
- Bu girişimler kendi içlerinde iyi bir şey olabilir, ancak bizim için giderek daha fazla sorun yaratıyorlar.
- The possible effects of noise are very well documented.
- Gürültünün olası etkileri çok iyi belgelenmiştir.
- Such rights are already very well safeguarded in Ireland's own Constitution.
- Bu tür haklar İrlanda'nın kendi Anayasasında zaten çok iyi bir şekilde güvence altına alınmıştır.
- It works well, and it saves money.
- İyi çalışıyor ve para tasarrufu sağlıyor.
- Well, I know very well that I will be greeted with smiles and grins everywhere.
- Her yerde gülümsemeler ve sırıtışlarla karşılanacağımı çok iyi biliyorum.
- The principle of European cooperation in defence procurement is well established.
- Savunma tedarikinde Avrupa işbirliği ilkesi iyi bir şekilde yerleşmiştir.
- We know all too well since 11 September what the implications of that could be.
- Bunun sonuçlarının neler olabileceğini 11 Eylül'den bu yana çok iyi biliyoruz.
- I would also like to mention that the committee of which I am chairman has worked well on this matter, as always.
- Başkanı olduğum komitenin her zaman olduğu gibi bu konuda da iyi çalıştığını belirtmek isterim.
- We look forward to seeing that detail and wish its progress well.
- Bu ayrıntıyı görmek için sabırsızlanıyoruz ve ilerlemesinin iyi olmasını diliyoruz.
- Rather tubby young ladies, in particular, were extremely well served by cigarettes.
- Özellikle tombik genç bayanlar sigaradan son derece iyi yararlandılar.
- That is all well and good, but what are we asking of President Arafat?
- Her şey iyi güzel de Başkan Arafat'tan ne istiyoruz?
- I am therefore well aware of the issues involved.
- Bu nedenle söz konusu meselelerin çok iyi farkındayım.
- Work on the proposal for a new directive on the treatment of mining waste is progressing well.
- Maden atıklarının işlenmesine ilişkin yeni bir direktif teklifi üzerindeki çalışmalar iyi bir şekilde ilerliyor.
- Mr Nisticò has set out the arguments extremely well, drawing on the strength of his professional expertise.
- Sayın Nisticò, mesleki uzmanlığının gücünden yararlanarak argümanlarını son derece iyi bir şekilde ortaya koymuştur.
- Mr Haarder is well aware of this.
- Sayın Haarder bunun gayet iyi farkında.
- This process is now well under way.
- Bu süreç şu anda iyi bir şekilde devam etmektedir.
- Well targeted from a marketing point of view does not necessarily mean either welcome or limited.
- Pazarlama açısından iyi hedeflenmiş olması, mutlaka hoş karşılanacağı ya da sınırlı olacağı anlamına gelmez.
- Plainly, not everything has gone so well.
- Açıkçası her şey o kadar da iyi gitmedi.
- I am sleeping very well at the moment and I have had a lot of dreams.
- Şu anda çok iyi uyuyorum ve bir sürü rüya gördüm.
- Mr Ferber urged the Commission and the Council to ensure that the money is well spent.
- Sayın Ferber, Komisyon ve Konsey'i paranın iyi harcanmasını sağlamaya çağırdı.
- You are well aware that the Council's position on Turkey is very clear.
- Konseyin Türkiye'ye ilişkin tutumunun çok net olduğunu çok iyi biliyorsunuz.
- This will need considerable planning, with all the implications well thought through.
- Bunun için ciddi bir planlama yapılması ve tüm sonuçlarının iyi düşünülmesi gerekecektir.
- The problem is that at the moment the peace agreement is holding in Monrovia, but less well outside.
- Sorun şu ki, şu anda barış anlaşması Monrovia'da tutunuyor, ancak dışarıda daha az iyi.
- You know perfectly well what Parliament wants, so just put it into the Budget proposal.
- Parlamentonun ne istediğini gayet iyi biliyorsunuz, o halde bunu Bütçe teklifine koyun.
- In recent years, the Portuguese labour market has generally performed well.
- Son yıllarda Portekiz işgücü piyasası genel olarak iyi bir performans sergilemiştir.
- There are networks which work incredibly well and it should use them.
- İnanılmaz derecede iyi çalışan ağlar var ve bunları kullanmalı.
- The government's various changes of attitude illustrate their embarrassment very well.
- Hükümetin çeşitli tutum değişiklikleri içinde bulundukları mahcubiyeti çok iyi göstermektedir.
- These are large sums of money, and their implementation must of course be well prepared.
- Bunlar büyük meblağlar tutmaktadır ve uygulamalarının da elbette iyi hazırlanması gerekmektedir.
- The resulting humanitarian crisis appears to be well identified and manageable.
- Ortaya çıkan insani kriz iyi tanımlanmış ve yönetilebilir görünmektedir.
- In my opinion, the Commission and the Member States would do well to emphasise this.
- Kanaatimce Komisyon ve Üye Devletlerin bunu vurgulamaları iyi olacaktır.
- They knew very well that it is our security and prosperity that will benefit from enlargement.
- Genişlemeden fayda sağlayacak olanın güvenliğimiz ve refahımız olduğunu çok iyi biliyorlardı.
- The problem is that at the moment the peace agreement is holding in Monrovia, but less well outside.
- Sorun şu ki şu anda barış anlaşması Monrovia'da tutunuyor ancak dışarıda daha az iyi.
- That is something we would do very well.
- Bu çok iyi yapabileceğimiz bir şey.
- The rapporteur has worked particularly well with the initiator of policy and legislation in the European Commission.
- Raportör, Avrupa Komisyonu'nda politika ve mevzuatın başlatıcısı ile özellikle iyi çalışmıştır.
- The citizens of the European Union know very well that agriculture does not just produce food these days.
- Avrupa Birliği vatandaşları bugünlerde tarımın sadece gıda üretmek olmadığını çok iyi biliyor.
- It has served us well and must be maintained and defended.
- Bize iyi hizmet etmiştir ve korunmalı ve savunulmalıdır.
- Implementation of the action plan adopted by the European Council in September 2001 is progressing well.
- Eylül 2001'de Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen eylem planının uygulanması iyi bir şekilde ilerlemektedir.
- Those who voted for these provisions know full well what they are doing.
- Bu hükümlere oy verenler ne yaptıklarını gayet iyi bilmektedirler.
- I am extremely grateful to the Spanish Presidency, for we have worked both well and hard.
- Hem iyi hem de sıkı çalıştığımız için İspanya Dönem Başkanlığına son derece müteşekkirim.
- This point is well covered in the national changeover scenarios.
- Bu nokta ulusal değişim senaryolarında iyi bir şekilde ele alınmıştır.
- These populations are managed well and their numbers are increasing.
- Bu popülasyonlar iyi yönetilmektedir ve sayıları artmaktadır.
- We worked together very well.
- Birlikte çok iyi çalıştık.
- Schools are well placed to bridge the digital divide.
- Okullar dijital uçurumu kapatmak için iyi bir konumdadır.
- This has not therefore been done well and it causes many problems.
- Dolayısıyla bu iyi yapılmamıştır ve birçok soruna neden olmaktadır.
- Turkey also feels that it wants to be treated well and fairly.
- Türkiye de kendisine iyi ve adil davranılmasını istediğini hissetmektedir.
- My party of visitors is well aware of that.
- Ziyaretçi grubum bunun gayet iyi farkında.
- I can assure you that it is working extremely well.
- Sizi temin ederim ki son derece iyi çalışıyor.
- The ECB in particular has reacted very well since 11 September, and the euro has held up.
- Özellikle Avrupa Merkez Bankası, 11 Eylül'den bu yana çok iyi tepki verdi ve euro yükseldi.
- Alongside this progress, however, it must be noted that things have not been going too well just lately.
- Ancak bu ilerlemenin yanı sıra, son zamanlarda işlerin pek de iyi gitmediğini belirtmek gerekir.
- I would also like to mention that the committee of which I am chairman has worked well on this matter, as always.
- Başkanı olduğum komitenin bu konuda her zaman olduğu gibi iyi çalıştığını da belirtmek isterim.
- You are well aware that there are on-going difficulties with the Pashtuns.
- Peştunlarla süregelen güçlüklerin gayet iyi farkındasınız.
- Unity and democracy are all very well, but being given power is a little more important.
- Birlik ve demokrasi çok iyi ama güç sahibi olmak biraz daha önemli.
- He knows perfectly well that ours is a non-political Head of State.
- Bizimkinin siyaset dışı bir Devlet Başkanı olduğunu gayet iyi biliyor.
- I think we would all do well to remember that in the coming weeks.
- Önümüzdeki haftalarda hepimizin bunu hatırlamasının iyi olacağını düşünüyorum.
- I understand full well that parliamentary debate is rooted in polemics.
- Parlamento tartışmalarının temelinde polemik olduğunu gayet iyi biliyorum.
- This was an experiment which I think worked well but there is no doubt that it can be improved further.
- Bu bence iyi işleyen bir deneydi ancak daha da geliştirilebileceğine hiç şüphe yok.
- We must hope they turn out well.
- Umarım iyi sonuçlanırlar.
- The whole team, including those who are not themselves being bullied, functions less well.
- Kendileri zorbalığa maruz kalmayanlar da dahil olmak üzere tüm ekip daha az iyi çalışır.
- It would be a distortion of a market that has worked well for a very long time.
- Bu, çok uzun bir süredir iyi işleyen bir piyasanın bozulması anlamına gelecektir.
- I hope this has been time well spent for you too.
- Umarım bu sizin için de iyi geçirilmiş bir zaman olmuştur.
- The rapporteurs do well to give broad guidelines in their reports.
- Raportörler raporlarında geniş kapsamlı kılavuz ilkelere yer vermekle iyi yapmışlardır.
- He has set the problem out very well.
- Sorunu çok iyi ortaya koydu.
- OLAF is doing its work very well here.
- Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Bürosu burada işini çok iyi yapıyor.
- In Finland we still remember all too well how important a conscripted army is for the country's independence.
- Finlandiya'da askere alınmış bir ordunun ülkenin bağımsızlığı için ne kadar önemli olduğunu hala çok iyi hatırlıyoruz.
- It gives me great pleasure to say that the budget for 2003 has gone wonderfully well.
- Bu arada 2003 yılı bütçesinin fevkalade iyi gittiğini söylemekten de büyük memnuniyet duyuyorum.
- The work has been carried out swiftly and, in my opinion, well.
- Çalışmalar hızlı ve bence iyi bir şekilde yürütülmüştür.
- A democratic EU sounds all well and good, but it can only come about when there is a European public.
- Demokratik bir AB kulağa hoş ve iyi geliyor, ancak bu ancak bir Avrupa halkı olduğunda gerçekleşebilir.
- That hardly augurs well for the Italian presidency.
- Bu durum İtalya'nın dönem başkanlığı için pek de iyiye işaret değil.
- On this issue the Fifth Directive rounds off the Fourth very well indeed.
- Bu konuda Beşinci Direktif, Dördüncü Direktifi çok iyi bir şekilde tamamlamaktadır.
- While this is happening, while we are evolving, we should have the generosity to do it together and to do it well.
- Bu gerçekleşirken, bizler değişip gelişirken, bunu birlikte ve iyi bir şekilde yapma cömertliğine sahip olmalıyız.
- I think that developing countries, in particular, are well protected.
- Özellikle gelişmekte olan ülkelerin iyi korunduğunu düşünüyorum.
- I was saying that we work well in the Committee on Petitions and that our work is very important.
- Dilekçe Komisyonunda iyi çalıştığımızı ve işimizin çok önemli olduğunu söylüyordum.
- We believe it is a realistic directive and that it can be complied with perfectly well.
- Bunun gerçekçi bir direktif olduğuna ve gayet iyi bir şekilde uygulanabileceğine inanıyoruz.
- However, the most important thing is for the Office to perform its task of implementing existing legislation well.
- Bununla birlikte, en önemli şey Ofis'in mevcut mevzuatı uygulama görevini iyi bir şekilde yerine getirmesidir.
- Once again, we have managed to work well with fellow MEPs.
- Bir kez daha AP üyesi arkadaşlarımızla iyi çalışmayı başardık.
- The honourable Members are well aware of the Rules of Procedure.
- Sayın Üyeler İç Tüzüğün gayet iyi farkındadırlar.
- That is a system that works very well indeed.
- Bu gerçekten de çok iyi işleyen bir sistemdir.
- What is known as the enlarged internal market for services must also be well prepared.
- Hizmetler için genişletilmiş iç pazar olarak bilinen şey de iyi hazırlanmalıdır.
- The Commission is well aware of the functioning of the German alcohol monopoly.
- Komisyon, Alman alkol tekelinin işleyişinin gayet iyi farkındadır.
- Most of the reasons have been well rehearsed before and we have heard some of them again this morning.
- Nedenlerin çoğu daha önce iyi bir şekilde prova edildi ve bazılarını bu sabah tekrar duyduk.
- Mr Karas, I believe that either I did not express myself well or the translation has not been entirely correct.
- Sayın Karas, ya kendimi iyi ifade edemediğime ya da çevirinin tam olarak doğru olmadığına inanıyorum.
- Mr Ferber urged the Commission and the Council to ensure that the money is well spent.
- Bay Ferber, Komisyon ve Konsey'i paranın iyi harcanmasını sağlamaya çağırdı.
- In that regard it has therefore begun quite well.
- Bu bakımdan oldukça iyi başladı.
- If it is there, it is well hidden.
- Eğer oradaysa, iyi gizlenmiştir.
- Everyone knows perfectly well that that is not the case today.
- Bugün durumun böyle olmadığını herkes gayet iyi biliyor.
- This is an interesting point and you did well to highlight it.
- Bu ilginç bir nokta ve bunu vurgulamakla iyi yaptınız.
- The European Union is very well able to play the role of a respected mediator, which surely all the parties want.
- Avrupa Birliği, kesinlikle tüm tarafların istediği saygın bir arabulucu rolünü çok iyi oynayabilir.
- This is the central idea which the rapporteur has taken up very well in his main report.
- Raportörün ana raporunda çok iyi bir şekilde ele aldığı temel fikir budur.
- Why stop, though, when things are going so well?
- İşler bu kadar iyi giderken neden duralım ki?
- On this point, Lithuania has adjusted very well to the general pattern of European Union negotiations.
- Bu noktada Litvanya, Avrupa Birliği müzakerelerinin genel yapısına çok iyi uyum sağlamıştır.
- All well and good, but these environmental indicators are not all that precise.
- Her şey iyi güzel de bu çevresel göstergeler o kadar da kesin değil.
- We are now at a level of activity that corresponds reasonably well to expectations.
- Şu anda beklentilere oldukça iyi karşılık veren bir faaliyet seviyesindeyiz.
- The components for a solution, which take account of the interests and concerns of all involved, are well documented.
- İlgili herkesin çıkar ve endişelerini dikkate alan bir çözümün bileşenleri iyi bir şekilde belgelenmiştir.
- Otherwise, I think we shall undermine an endeavour which augurs very well for the future.
- Aksi takdirde, gelecek için çok iyi olan bir çabayı baltalayacağımızı düşünüyorum.
- The Commission is well aware of that.
- Komisyon bunun gayet iyi farkındadır.
- According to fisheries biologists, the closed areas did not correspond very well with the mating areas of cod.
- Balıkçılık biyologlarına göre, kapatılan alanlar morinaların çiftleşme alanlarıyla çok iyi örtüşmüyordu.
- Negotiations are progressing well here and that is significant.
- Burada müzakereler iyi ilerliyor ve bu çok önemli.
- As a former Member of Parliament in the West Country, he will know that industry extremely well.
- West Country'de eski bir Parlamento Üyesi olarak, bu sektörü son derece iyi tanıyacaktır.
- In the corridors, it appears that Member States know very well that their pensions are not sustainable.
- Koridorlarda Üye Devletlerin emekli maaşlarının sürdürülebilir olmadığını çok iyi bildikleri görülmektedir.
- It is important to see what has worked well, what has not worked so well and where there is room for improvement.
- Nelerin iyi işlediğini, nelerin iyi işlemediğini ve nerelerde iyileştirme yapılması gerektiğini görmek önemlidir.
- It is all well and good to affirm a priority, but this priority must also be followed up by concrete action.
- Bir önceliği teyit etmek iyi ve güzeldir, ancak bu önceliği somut eylemler de takip etmelidir.
- Our examination of this document went exceptionally well.
- Bu belge üzerindeki incelememiz son derece iyi geçti.
- The Council is very aware of this issue, and I think this has been stated so well that I do not need to repeat it.
- Konsey bu konunun son derece farkındadır ve bunun o kadar iyi ifade edildiğini düşünüyorum ki tekrar etmeme gerek yok.
- There is no doubt that this issue was handled very well.
- Bu konunun çok iyi ele alındığına hiç şüphe yok.
- I wish it well and again congratulate our rapporteur.
- İyi olmasını diliyorum ve raportörümüzü tekrar kutluyorum.
- This is essential, and works very well in the Netherlands, for example.
- Bu çok önemlidir ve örneğin Hollanda'da çok iyi işlemektedir.
- I am very well aware of the difficult work conditions and the time pressure.
- Zorlu çalışma koşullarının ve zaman baskısının çok iyi farkındayım.
- Both Parliament and the Ombudsman are well aware of these positions.
- Hem Parlamento hem de Ombudsman bu pozisyonların gayet iyi farkındadır.
- Emphasising investment is all well and good, but networks and knowledge need investment too.
- Yatırımın vurgulanması iyi ve güzel, ancak ağların ve bilginin de yatırıma ihtiyacı var.
- I know Zimbabwe reasonably well.
- Zimbabve'yi oldukça iyi tanıyorum.
- But we do not manage very well with 15 countries at the moment.
- Ancak şu anda 15 ülke ile çok iyi idare edemiyoruz.
- Why should a system that has worked well and which is still working well for the North no longer be good for the South?
- Kuzey için iyi işleyen ve halen de iyi işleyen bir sistem neden artık Güney için iyi olmasın?
- It is well thought out and deserves to be carried out with the greatest urgency.
- İyi düşünülmüştür ve büyük bir ivedilikle uygulanmayı hak etmektedir.
- She may have misunderstood what I said earlier, or I may not have expressed myself very well.
- Daha önce söylediklerimi yanlış anlamış olabilir ya da ben kendimi çok iyi ifade edememiş olabilirim.
- The cultivation of genetically modified crops presents well documented risks to biodiversity.
- Genetiği değiştirilmiş ürünlerin yetiştirilmesi biyoçeşitlilik açısından iyi belgelenmiş riskler taşımaktadır.
- In his report, Karl von Wogau manages to capture this very well.
- Karl von Wogau raporunda bunu çok iyi yakalamayı başarıyor.
- I am very well aware that it is the discarding issue that rears its head here.
- Burada baş gösteren meselenin atma meselesi olduğunun çok iyi farkındayım.
- This is all well and good, but the regulation did have two weaknesses.
- Tüm bunlar iyi ve güzel, ancak düzenlemenin iki zayıf noktası var.
- They know full well that they should not commit these acts.
- Bu eylemleri yapmamaları gerektiğini çok iyi biliyorlar.
- Meetings are all very well, but it is the result that counts.
- Toplantılar çok iyi ama önemli olan sonuçtur.
- The Commission has done well to come forward with this programme.
- Komisyon bu programla öne çıkmakla iyi yaptı.
- The Commission is well aware of the functioning of the German alcohol monopoly.
- Komisyon, Alman alkol tekelinin işleyişinin çok iyi farkındadır.
- They know all too well what Saddam's pledges are really worth.
- Saddam'ın verdiği sözlerin gerçekte ne kadar değerli olduğunu çok iyi biliyorlar.
- They are doing so and they are doing it very well.
- Bunu yapıyorlar ve çok da iyi yapıyorlar.
- When the price has been high the producer has been doing well.
- Fiyat yüksek olduğunda üretici iyi iş çıkarıyor.
- I am convinced that, whether it has 25 or 30 members, the Commission will be able to function extremely well.
- İster 25 ister 30 üyesi olsun, Komisyon'un son derece iyi bir şekilde çalışabileceğine inanıyorum.
- As I said earlier, the Commission is well aware of the dangers of salmonella.
- Daha önce de söylediğim gibi, Komisyon salmonella tehlikesinin çok iyi farkındadır.
- They know perfectly well that any arrangements with us will involve a dialogue on human rights and related matters.
- Bizimle yapılacak herhangi bir anlaşmanın insan hakları ve ilgili konularda bir diyalog içereceğini çok iyi biliyorlar.
- The Commission has done well to come forward with this programme.
- Komisyon bu programı ortaya koymakla iyi yapmıştır.
- All our best wishes go to the Professor who I am sure will do this job outstandingly well.
- Bu işi fevkalade iyi yapacağından emin olduğum Profesör'e en iyi dileklerimizi sunuyoruz.
- When it comes to behaviour in class, I am not sure that the Union would score well.
- Sınıf içi davranışlar söz konusu olduğunda, Birliğin iyi bir not alacağından emin değilim.
- And if the decisions have already been taken, well decisions are made to be revised.
- Ve kararlar zaten alınmışsa, iyi kararlar revize edilmek için yapılır.
- They know one another very well, they do the same thing.
- Birbirlerini çok iyi tanıyorlar, aynı şeyi yapıyorlar.
- Provided it is done well, the introduction of the euro could , silence all that criticism.
- İyi yapılması koşuluyla avronun uygulamaya konması tüm bu eleştirileri susturabilir.
- It is as well to bear that in mind as a background to what he has just said.
- Az önce söylediklerinin arka planı olarak bunu akılda tutmak iyi olacaktır.
- I am very well aware of the implications of the Treaty.
- Antlaşmanın sonuçlarının çok iyi farkındayım.
- Unfortunately, poppies grow extremely well in drought.
- Ne yazık ki haşhaşlar kuraklıkta son derece iyi büyür.
- All well and good, but when will these significant commitments be followed up by practical action?
- Her şey iyi güzel de, bu önemli taahhütler ne zaman pratik eylemlerle takip edilecek?
- The honourable Members are well aware of the Rules of Procedure.
- Saygıdeğer Üyeler İç Tüzüğün gayet iyi farkındadırlar.
- Mr Goebbels would do well, I believe, to withdraw his amendment.
- Sayın Goebbels'in bu değişikliği geri çekmesinin iyi olacağına inanıyorum.
- I have to say that the Souchet report has been particularly well received in our group.
- Souchet raporunun grubumuzda özellikle iyi karşılandığını söylemeliyim.
- It is too early, moreover, to evaluate Eurojust, which appears to be operating well.
- Ayrıca iyi işliyor gibi görünen Eurojust'ı değerlendirmek için henüz çok erken.
- This is yet again, an outlandish attack on the CAP which has served us well.
- Bu, bir kez daha, bize iyi hizmet etmiş olan OTP'ye yönelik tuhaf bir saldırıdır.
- I thought I knew Europe well.
- Avrupa'yı iyi tanıdığımı sanıyordum.
- The European Patent Office functions well with a three-language regime.
- Avrupa Patent Ofisi üç dilli bir rejimle iyi bir şekilde işlemektedir.
- The Northern Dimension’s future crucially depends on how well we can link it with this wider scenario.
- Kuzey Boyutunun geleceği büyük ölçüde bu daha geniş senaryo ile ne kadar iyi bağlantı kurabileceğimize bağlıdır.
- This works well and happens regularly.
- Bu iyi işliyor ve düzenli olarak gerçekleşiyor.
- I am pleased to be able to report that this general meeting went well.
- Bu genel kurul toplantısının iyi geçtiğini bildirmekten memnuniyet duyuyorum.
- The cultivation of genetically modified crops presents well documented risks to biodiversity.
- Genetiği değiştirilmiş ürünlerin yetiştirilmesi biyolojik çeşitlilik açısından iyi belgelenmiş riskler arz etmektedir.
- From an organisational point of view, the presidency has operated well.
- Organizasyonel açıdan bakıldığında, Başkanlık iyi bir şekilde çalışmıştır.
- That is why I arrived so out of breath, but we did very well.
- Bu yüzden nefes nefese geldim ama çok iyi iş çıkardık.
- It is of crucial importance to have product and capital markets which function well.
- İyi işleyen ürün ve sermaye piyasalarına sahip olmak büyük önem taşımaktadır.
- Development aid has been mentioned, and that is all well and good.
- Kalkınma yardımlarından bahsedildi ve bunların hepsi iyi ve güzel.
- The question is whether existing laws work well.
- Soru, mevcut yasaların iyi işleyip işlemediğidir.
- This is progressing quite well.
- Bu oldukça iyi ilerliyor.
- The Council is very aware of this issue, and I think this has been stated so well that I do not need to repeat it.
- Konsey bu konunun çok farkında ve sanırım bu o kadar iyi ifade edildi ki tekrarlamama gerek yok.
- The broad guidelines relate well to the agreements reached at Lisbon.
- Genel ilkeler Lizbon'da varılan anlaşmalarla iyi bir şekilde ilişkilidir.
- And they certainly do not work well with the Member States.
- Ve kesinlikle Üye Devletlerle iyi çalışmıyorlar.
- We have done well but we could still do a lot better.
- İyi iş çıkardık ancak hala çok daha iyisini yapabilirdik.
- And I would add that my country, among others, does not score very well at all in this matter.
- Diğerlerinin yanı sıra benim ülkemin bu konuda hiç de iyi bir not almadığını da eklemek isterim.
- I think that this work has been carried out extremely well.
- Bu çalışmanın son derece iyi yürütüldüğünü düşünüyorum.
- We hope that you do it well, because we want this Presidency to give Spain prestige within Europe.
- Bunu iyi yapmanızı umuyoruz, çünkü bu Başkanlığın İspanya'ya Avrupa'da prestij kazandırmasını istiyoruz.
- It is important to see what has worked well, what has not worked so well and where there is room for improvement.
- Neyin iyi işlediğini, neyin o kadar iyi işlemediğini ve nerelerde iyileştirme yapılması gerektiğini görmek önemlidir.
- A long memory will serve us well, ladies and gentlemen.
- Uzun bir hafıza bize iyi hizmet edecektir, bayanlar ve baylar.
- In the last part-session I stated that Monterrey did not augur well for the Johannesburg Summit.
- Son oturumda Monterrey'in Johannesburg Zirvesi için iyi bir işaret olmadığını belirtmiştim.
- These are large sums of money, and their implementation must of course be well prepared.
- Bunlar büyük meblağlar ve bunların uygulanması elbette iyi hazırlanmalıdır.
- We need realistic thresholds to allow the directive to work well.
- Direktifin iyi işleyebilmesi için gerçekçi eşiklere ihtiyacımız var.
- You have misunderstood me or I did not express myself well, but I have read you the Rules of Procedure.
- Beni yanlış anladınız ya da ben kendimi iyi ifade edemedim ama size İç Tüzüğü okudum.
- I think this House would do well to agree to that today and tomorrow.
- Bence bu Meclis bugün ve yarın bunu kabul etse iyi olur.
- That is all very well!
- Bu çok iyi!
- The start of progress in getting government on-line is well under way.
- Hükümetin çevrimiçi hizmete başlama süreci iyi bir şekilde ilerliyor.
- We are doing wonderfully well; others, I fear, are not being nearly as successful.
- Biz çok iyi gidiyoruz; korkarım diğerleri bu kadar başarılı olamıyor.
- And it is not doing well it comes to human liberties.
- İnsan özgürlükleri söz konusu olduğunda da durum pek iyi değil.
- What is decisive for the public's sense of belonging is what goes down well with them.
- Halkın aidiyet duygusu için belirleyici olan, onlar için neyin iyi gittiğidir.
- This report has progressed very well.
- Bu rapor çok iyi ilerledi.
- All this is well presented in the report.
- Tüm bunlar raporda iyi bir şekilde sunulmuştur.
- The honourable Members are well aware of the Rules of Procedure.
- Saygıdeğer Üyeler Usul Kurallarının gayet iyi farkındadırlar.
- I am one of them and I know very well what is involved in drawing up a strategic noise map.
- Ben de onlardan biriyim ve stratejik bir gürültü haritasının hazırlanmasında nelerin yer aldığını çok iyi biliyorum.
- The Commission's response would appear to bode well.
- Komisyon'un tepkisi iyiye işaret gibi görünmektedir.
- There is another individual measure that has been well received today.
- Bugün iyi karşılanan bir başka bireysel tedbir daha var.
- Our rapporteur’s conclusion is well argued.
- Raportörümüzün vardığı sonuç iyi tartışılmıştır.
- We are very well aware that the Afghan version of the Koranic schools has nothing to do with education.
- Kur'an okullarının Afgan versiyonunun eğitimle hiçbir ilgisi olmadığını çok iyi biliyoruz.
- That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
- Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.
- Our relations have progressed well since Helsinki.
- Helsinki'den bu yana ilişkilerimiz iyi yönde ilerledi.
- We look forward to seeing that detail and wish its progress well.
- Bu ayrıntıyı görmeyi dört gözle bekliyor ve ilerlemesinin iyi olmasını diliyoruz.
- Several Spanish tourists said on TV that they had been looked after very well during this situation of emergency.
- Bazı İspanyol turistler televizyonda bu acil durum sırasında kendilerine çok iyi bakıldığını söylediler.
- However, the most important thing is for the Office to perform its task of implementing existing legislation well.
- Ancak en önemli şey, Ofis'in mevcut mevzuatı uygulama görevini iyi bir şekilde yerine getirmesidir.
- Otherwise, the European Code of Conduct, no matter how well intended, is completely futile.
- Aksi takdirde, Avrupa Davranış Kuralları, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, tamamen boşunadır.
- However well intentioned our motives, we must act within the Community's proper competences.
- Gerekçelerimiz ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Topluluğun uygun yetkileri dahilinde hareket etmeliyiz.
- And they certainly do not work well with the Member States.
- Ve Üye Devletlerle kesinlikle iyi çalışmıyorlar.
- This is all well and good, but the regulation did have two weaknesses.
- Bunların hepsi iyi ve güzel, ancak düzenlemenin iki zayıf noktası vardı.
- Mr Haarder is well aware of this.
- Bay Haarder bunun gayet iyi farkında.
- You have indeed said what had to be said well within the time allocated.
- Gerçekten de söylenmesi gerekenleri ayrılan süre içinde iyi bir şekilde söylediniz.
- Your point was well made but I would ask you to respect our time constraints.
- Söylemek istediğinizi iyi ifade ettiniz ancak zaman kısıtlamamıza saygı göstermenizi rica ediyorum.
- You all know very well how important multilingualism is to me.
- Çok dilliliğin benim için ne kadar önemli olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
- The majority of MEPs know very well why this directive is important.
- Milletvekillerinin çoğunluğu bu direktifin neden önemli olduğunu çok iyi biliyor.
- The Member States do not necessarily do this well, and could do better, but this is a good start.
- Üye Devletlerin bunu iyi yapmaları gerekmez ve daha iyisini yapabilirler, ancak bu iyi bir başlangıçtır.
- I believe the Commission has worked well with Parliament on the substance of the Genoa decisions.
- Komisyon'un Cenova kararlarının özü konusunda Parlamento ile iyi bir çalışma yürüttüğüne inanıyorum.
- This report has progressed very well.
- Bu rapor çok iyi bir şekilde ilerledi.
- This was an experiment which I think worked well but there is no doubt that it can be improved further.
- Bu bence iyi işleyen bir deneydi ancak daha da geliştirilebileceğine şüphe yok.
- The well thought-out result of the joint efforts of the Commission, the Council and this Parliament is commendable.
- Komisyon, Konsey ve Parlamentonun ortak çabalarının iyi düşünülmüş sonucu takdire şayandır.
- The Commission has worked well, but what are we going to do now?
- Komisyon iyi iş çıkarmıştır, ancak bizler bundan sonra ne yapacağız?
- Thank you for the debate, and I hope that the vote, which is about to take place, will go well.
- Tartışma için teşekkür eder, birazdan yapılacak olan oylamanın iyi geçmesini temenni ederim.
- Preparatory work has progressed well since then.
- Hazırlık çalışmaları o zamandan bu yana iyi bir şekilde ilerledi.
- We need realistic thresholds to allow the directive to work well.
- Direktifin iyi işleyebilmesi için gerçekçi eşik değerlere ihtiyacımız var.
- I know Zimbabwe reasonably well.
- Zimbabwe'yi oldukça iyi tanıyorum.
- I have the Rules of Procedure in front of me and furthermore we all know them very well.
- İçtüzük önümde duruyor ve ayrıca hepimiz çok iyi biliyoruz.
- On the other hand, a narrow tyre works well on snow.
- Öte yandan, dar bir lastik karda iyi çalışır.
- The distinction is there for one simple reason and it has served its purpose well down the years.
- Bu ayrım basit bir nedenden ötürü vardır ve yıllar boyunca amacına iyi hizmet etmiştir.
- The Sangatte refugee camp has closed, that is all very well.
- Sangatte mülteci kampı kapandı, bu çok iyi.
- My fellow MEP here only knows this too well, as she is from Ireland.
- Buradaki AP üyesi arkadaşım İrlandalı olduğu için bunu çok iyi biliyor.
- These are things that have worked well.
- Bunlar iyi işleyen şeylerdir.
- We would do well to draw some inspiration from that side of the Atlantic.
- Atlantik'in bu yakasından biraz ilham alsak iyi olur.
- You know full well that there are rules which apply.
- Uygulanması gereken kurallar olduğunu çok iyi biliyorsunuz.
- For a man with limited speaking time you did well!
- Kısıtlı konuşma süresi olan biri için iyi iş çıkardınız!
- In my view, it is crucial for us to be well acquainted with this political commitment, this clear line.
- Benim görüşüme göre, bu siyasi taahhüdü, bu net çizgiyi iyi bilmemiz çok önemlidir.
- Enlargement must be supported and well received by national public opinion.
- Genişleme ulusal kamuoyu tarafından desteklenmeli ve iyi karşılanmalıdır.
- Those farms are well run, they provide churches, schools and hospital treatment in those areas.
- Bu çiftlikler iyi işletiliyor, o bölgelerde kilise, okul ve hastane tedavisi sağlıyorlar.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ama zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- I can't get over how well you look.
- Ne kadar iyi göründüğünü unutamıyorum.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O da senin gibi iyi bir adam.
- The included Microsoft Edge web browser has come a long way and works really well.
- Birlikte verilen Microsoft Edge internet tarayıcısı uzun bir yol kat etti ve gerçekten iyi çalışıyor.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Yani, belki de her şeyi unutsak iyi olur.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Pekala, belki de bütün her şeyi unutsak iyi ederiz.
- But you haven't looked so well since your accident.
- Ama kazadan beri pek iyi görünmüyorsunuz.
- My advice is to know one another well before you make plans for the future.
- Benim tavsiyem, gelecekle ilgili planlar yapmadan önce birbirinizi iyi tanımanızdır.
- Well, she's a sweet kid underneath it all.
- Yani, o özünde iyi bir çocuk aslında.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ancak zihninizin tamamen sakin ve huzurlu olması gerekir.
- Whatever is taught well to children stays with them throughout their lives.
- Çocuklara iyi öğretilen her şey hayatları boyunca onlarla birlikte kalır.
- As a rhetorical device, it works well.
- Retorik bir araç olarak iyi çalışıyor.
- We all know full well that that would be a travesty.
- Bunun bir komedi olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birileri bu adama hemen bir şeyler verse iyi olur.
- Nurture one another whenever possible and play this beautiful game together well.
- Mümkün olduğunca birbirinizi besleyin ve bu güzel oyunu birlikte iyi oynayın.
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birisi bu adam hakkında bir an önce bir şeyler yapsa iyi olur.
- Well, if I am, we better move fast, 'cause those tracks are clear now.
- Yani, eğer öyleysem hızlı hareket etsek iyi ederiz, çünkü o izler artık apaçık ortada.
- It looks like things have gone really well for you since.
- O zamandan beri işler senin için gerçekten iyi gitmiş gibi görünüyor.
- I kept you from hard labour, and you did well for me.
- Seni ağır işlerden alıkoydum ve sen benim için iyi iş çıkardın.
- As a rhetorical device, it works well.
- Retorik bir araç olarak bu gayet iyi işliyor.
- But you haven't looked so well since your accident.
- Ama kazadan beri pek iyi görünmüyordun.
- Well, if I am, we better move fast, 'cause those tracks are clear now.
- Pekâlâ, eğer öyleysem de acele etsek iyi olacak çünkü şu izler artık belirgin.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider, ancak zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- I brought in a quarter of a million dollars in sales this quarter; how well did you do?
- Bu çeyrekte çeyrek milyon dolarlık satış yaptım; siz ne kadar iyi yaptınız?
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birileri bu adam hakkında çabucak bir şeyler bulsa iyi olur.
- As a rhetorical device, it works well.
- Retorik bir araç olarak iyi iş görüyor.
- But you haven't looked so well since your accident.
- Fakat, kazadan beridir pek iyi görünmüyordun.
- I kept you from hard labour, and you did well for me.
- Sizi zorlu işlerden uzak tuttum ve benim için iyi iş çıkardınız.
- Do you work well under pressure?
- Baskı altında iyi çalışır mısınız?
- Tom doesn't seem so well.
- Tom o kadar iyi görünmüyor.
- Everyone did well.
- Herkes iyiydi.
- You may as well leave home at once.
- Bir an önce evi terk etsen iyi olur.
- I know you meant well.
- İyi niyetli olduğunu biliyorum.
- It's very obvious that Tom doesn't understand French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca anlamadığı çok açık.
- If you want a thing done well, do it yourself.
- Bir şeyin iyi yapılmasını istiyorsan, kendin yap.
- You handled that problem quite well.
- O sorunu oldukça iyi şekilde ele aldın.
- Gray goes well with red.
- Gri, kırmızı ile iyi gider.
- Do you know Boston well?
- Boston'u iyi biliyor musun?
- I didn't know that Tom could speak French so well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
- I slept very well last night.
- Dün gece çok iyi uyudum.
- I haven't been sleeping very well.
- Pek iyi uyuyamadım.
- Tell me three things you can do well.
- Bana iyi yapabileceğin üç şey söyle.
- We didn't play well today.
- Bugün iyi oynamadık.
- Tom hasn't been well recently.
- Tom son zamanlarda iyi değildi.
- Tom can really play baseball well.
- Tom gerçekten iyi beyzbol oynayabilir.
- Our football team defended well.
- Futbol takımımız iyi savunma yaptı.
- Tom couldn't spell very well.
- Tom çok iyi heceleyemiyordu.
- Tom said Mary was well.
- Tom Mary'nin iyi olduğunu söyledi.
- Last night was very hot and muggy, so I didn't sleep so well.
- Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı, bu yüzden pek iyi uyuyamadım.
- Iron transmits heat well.
- Demir ısıyı iyi iletir.
- Mary plays basketball well.
- Mary iyi basketbol oynuyor.
- I think Tom does that well.
- Bence Tom bunu iyi yapar.
- Tom can hear Mary very well.
- Tom Mary'yi çok iyi duyabiliyor.
- Sami doesn't look too well.
- Sami pek iyi görünmüyor.
- Tom hasn't been well.
- Tom iyi değildi.
- Do you know Tom well?
- Tom'u iyi tanıyor musun?
- Her voice carries very well.
- Sesini çok iyi taşır.
- I'm glad you're well.
- İyi olmana sevindim.
- I don't feel well today.
- Bugün kendimi iyi hissetmiyorum.
- She knows us well.
- Bizi iyi tanıyor.
- I don't think Tom will be able to do that very well.
- Tom'un bunu çok iyi yapabileceğini sanmıyorum.
- Can you still ski well?
- Hala iyi kayak yapabiliyor musun?
- Tom dances well.
- Tom iyi dans eder.
- Does your new computer run well?
- Yeni bilgisayarın iyi çalışıyor mu?
- She knows your mother very well.
- O, anneni çok iyi tanır.
- I'm not well today.
- Bugün iyi değilim.
- He can swim well.
- İyi yüzebiliyor.
- We're pretty well known around town.
- Şehirde oldukça iyi tanınıyoruz.
- She knows your mother very well.
- Anneni çok iyi tanıyor.
- I can't really dance very well.
- Pek iyi dans edemiyorum.
- We both played well.
- İkimiz de iyi oynadık.
- Do it well or don't do it.
- Ya iyi yap ya da hiç yapma.
- Well, you'd better hurry.
- Pekala, acele etsen iyi olur.
- Her books sell pretty well.
- Kitapları oldukça iyi satıyor.
- We get along really well.
- Gerçekten iyi anlaşıyoruz.
- This won't end well.
- Bu işin sonu iyi bitmeyecek.
- Tom didn't have enough experience to do the job well.
- Tom'un işi iyi yapmak için yeterli deneyimi yoktu.
- Tom handled it well.
- Tom iyi idare etti.
- Tom plays basketball well.
- Tom iyi basketbol oynuyor.
- You may as well leave home at once.
- Hemen evden ayrılsanız iyi edersiniz.
- Did we do well?
- İyi yaptık mı?
- You don't know me very well.
- Sen beni çok iyi tanımıyorsun?
- I don't cook very well.
- Çok iyi yemek yapamam.
- He speaks Japanese very well.
- O, Japonca'yı çok iyi konuşur.
- This engine works well.
- Bu motor iyi çalışıyor.
- You taught him well.
- Ona iyi öğretmişsin.
- Tom is able to sing very well.
- Tom çok iyi şarkı söyleyebilir.
- Chew your food well.
- Yiyeceğinizi iyi çiğneyin.
- Where did you learn to speak French so well?
- Fransızcayı bu kadar iyi konuşmayı nereden öğrendin?
- I don't feel well at all.
- Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
- Tom writes well.
- Tom iyi yazar.
- Tom said he didn't really know how to do that very well.
- Tom bunu nasıl yapacağını pek iyi bilmediğini söyledi.
- If a job is worth doing, it's worth doing well.
- Eğer bir iş yapmaya değerse, iyi yapmaya da değer.
- I'm glad you're well.
- İyi olduğunuza memnun oldum.
- Tom didn't take the news very well.
- Tom haberleri pek iyi karşılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
- Susie, kendini iyi hissetmediği için oyunda yer alamadı.
- I dance quite well.
- Oldukça iyi dans ederim.
- She plays the violin very well.
- Çok iyi keman çalıyor.
- The last time when I saw him, he was quite well.
- Onu son gördüğümde gayet iyiydi.
- Tom and I can both do that quite well.
- Tom ve ben ikimiz de bunu oldukça iyi yapabiliriz.
- That worked well.
- Bu iyi çalıştı.
- He talks well.
- İyi konuşur.
- We're playing well as a team.
- Takım olarak iyi oynuyoruz.
- We did real well.
- Gerçekten iyi iş çıkardık.
- No one but you could have done it this well.
- Senden başka hiç kimse bunu bu kadar iyi yapamazdı.
- You pay Tom well, don't you?
- Sen Tom'a iyi ödüyorsun, değil mi?
- Unable to do this well, he started hitting himself.
- Bunu iyi yapamayınca kendine vurmaya başladı.
- Tom fought well.
- Tom iyi savaştı.
- Tom's dog can swim well.
- Tom'un köpeği iyi yüzüyor.
- It is probable that her first album will sell well.
- Muhtemelen ilk albümü iyi satacak.
- I taught you well.
- Ben sana iyi öğrettim.
- Even with his glasses, he doesn't see very well.
- Gözlüğüyle bile, o çok iyi görmez.
- Tom can't cook very well, so he often eats out.
- Tom çok iyi yemek yapamıyor, bu yüzden sık sık dışarıda yiyor.
- This house is well insulated.
- Bu ev iyi yalıtılmıştır.
- You know perfectly well what I'm talking about.
- Neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun.
- It's not working well because the batteries are weak.
- Pilleri zayıf olduğu için iyi çalışmıyor.
- Tom still doesn't sing very well.
- Tom hala çok iyi şarkı söyleyemiyor.
- As I didn't feel well I stayed at home all day.
- Kendimi iyi hissetmediğim için bütün gün evde kaldım.
- Someone who knows English well must've written it.
- İngilizceyi iyi bilen biri bunu yazmış olmalı.
- You and I never did get along very well.
- Sen ve ben hiç iyi anlaşamadık.
- Tom wasn't feeling well.
- Tom kendini iyi hissetmiyordu.
- I didn't know Tom could cook so well.
- Tom'un bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum.
- She plays the violin very well.
- O, çok iyi keman çalar.
- Tom did his job well.
- Tom işini iyi yaptı.
- How well does Tom swim?
- Tom ne kadar iyi yüzüyor?
- Tom plays the harmonica well.
- Tom iyi mızıka çalar.
- What goes well with potatoes?
- Ne patatesle iyi gider?
- Tom and I know each other quite well.
- Tom ve ben birbirimizi oldukça iyi tanırız.
- They pay her well.
- Ona iyi ödüyorlar.
- Tom can dance fairly well, can't he?
- Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
- I do remember the day very well.
- O günü gayet iyi hatırlıyorum.
- The opening address went very well.
- Açılış konuşması çok iyi gitti.
- I can't cook very well.
- Ben çok iyi yemek pişiremem.
- Tom knows Mary very well.
- Tom Mary'yi çok iyi tanıyor.
- Tom can't dribble a basketball very well.
- Tom basketbol topunu çok iyi süremiyor.
- Speaking a foreign language well isn't easy.
- Yabancı bir dili iyi konuşmak kolay değildir.
- Tom didn't sleep very well last night.
- Tom dün gece pek iyi uyuyamadı.
- I can't cook well.
- İyi yemek yapamıyorum.
- I can't swim very well.
- Çok iyi yüzemem.
- Tom speaks French well, I think.
- Tom iyi Fransızca konuşuyor, sanırım.
- I couldn't hear you very well.
- Seni çok iyi duyamadım.
- Tom sings quite well.
- Tom oldukça iyi şarkı söyler.
- I can dance well.
- İyi dans edebiliyorum.
- I knew both Tom and Mary very well.
- Hem Tom'u hem de Mary'yi çok iyi tanırdım.
- You speak Spanish very well.
- İspanyolcayı çok iyi konuşuyorsunuz.
- He handles horses well.
- Atları iyi idare eder.
- Tom wasn't feeling well, so he went home.
- Tom kendini iyi hissetmiyordu, o yüzden eve gitti.
- Tom can sing quite well.
- Tom oldukça iyi şarkı söyleyebilir.
- She can't play the piano very well.
- Çok iyi piyano çalamıyor.
- Tom could very well do that.
- Tom bunu çok iyi yapabilir.
- His secretary can speak three languages well.
- Onun sekreteri üç dili iyi biçimde konuşabiliyor.
- I don't feel very well today.
- Bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum.
- I chose well.
- İyi bir seçim yaptım.
- He answered that he could swim well.
- İyi yüzebileceğini cevapladı.
- The ceremony went off well.
- Tören iyi geçti.
- You know Tom pretty well, don't you?
- Tom'u oldukça iyi tanıyorsun, değil mi?
- I feel like this is not going to end well.
- Bu iyi sonlanacakmış gibi gelmiyor bana.
- He plays the guitar well.
- İyi gitar çalıyor.
- Is he well, as of late?
- Son zamanlarda iyi mi?
- This is going very well.
- Çok iyi gidiyor.
- We know we can't do that very well.
- Bunu çok iyi yapamadığımızı biliyoruz.
- Washington knows very well that invading Iran would be extremely costly and probably doomed to failure.
- Washington, İran’ı istila etmenin aşırı maliyetli olacağını ve muhtemelen başarısızlığa mahkum olacağını çok iyi biliyor.
- They have treated her well.
- Ona iyi davrandılar.
- Tom doesn't think Mary will do the job well.
- Tom Mary'nin işi iyi yapacağını düşünmüyor.
- Tom isn't doing well.
- Tom'un durumu iyi değil.
- Although French isn't Tom's native language, he speaks it quite well.
- Fransızca Tom'un ana dili olmasa da, oldukça iyi konuşuyor.
- Tom doesn't think Mary will do the job well.
- Tom, Mary'nin işi iyi yapacağını düşünmüyor.
- You answer questions so well.
- Sorulara çok iyi cevap veriyorsunuz.
- Tell me three things that you can do well.
- Bana yapmakta iyi olduğun üç şey söyle.
- I wasn't feeling very well.
- Kendimi pek iyi hissetmiyordum.
- Sami is treated very well.
- Sami'ye çok iyi davranılıyor.
- Tom still doesn't walk very well.
- Tom hala çok iyi yürüyemiyor.
- His English is coming along pretty well.
- İngilizcesi oldukça iyi ilerliyor.
- It isn't easy to speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşmak kolay değil.
- They pay Tom well.
- Tom'a iyi para ödüyorlar.
- You really do speak English quite well.
- Gerçekten çok iyi İngilizce konuşuyorsun.
- Tom isn't going to take this well.
- Tom bunu iyi karşılamayacak.
- The ceremony went off well.
- Tören iyi gitti.
- I can't express myself in French very well.
- Fransızca kendimi pek iyi ifade edemiyorum.
- This morning, Tatoeba isn't working very well.
- Bu sabah, Tatoeba pek iyi çalışmıyor.
- Well do I remember the man's name.
- Adamın adını çok iyi hatırlıyorum.
- Tom is my neighbor, but I don't know him very well.
- Tom benim komşum, ama onu çok iyi tanımıyorum.
- Books for young people sell well these days.
- Gençler için kitaplar bugünlerde iyi satıyor.
- He knows very well how to deceive people.
- O, insanları nasıl aldatacağını çok iyi biliyor.
- I know those girls over there quite well.
- Oradaki kızları çok iyi tanıyorum.
- Keep in mind that Tom doesn't speak French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca konuşamadığını aklınızda tutun.
- These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
- I fear this won't end well.
- Bunun iyi bitmeyeceğinden korkuyorum.
- I still don't write Chinese well.
- Çinceyi hâlâ iyi yazmıyorum.
- You pay me very well.
- Bana çok iyi ödeme yapıyorsunuz.
- I know both Tom and Mary very well.
- Tom ve Mary'nin her ikisini de çok iyi tanırım.
- I can't play piano very well.
- Çok iyi piyano çalamam.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- That didn't go too well.
- O çok iyi gitmedi.
- Everybody knew Tom could speak French well.
- Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyordu.
- What things can't you do well?
- Sen neleri iyi yapamıyorsun?
- This tie goes well with the suit, I guess.
- Sanırım bu kravat takım elbise ile iyi gider.
- Tom swims well for his age.
- Tom yaşına göre iyi yüzer.
- My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesleri çok iyi pişirdi.
- Do you know this place well?
- Burayı iyi biliyor musun?
- No one likes me in the company; I know that well.
- Şirkette kimse beni sevmiyor; bunu iyi biliyorum.
- We both did really well.
- İkimiz de çok iyiydik.
- Tom said he didn't really know how to surf very well.
- Tom nasıl sörf yapılacağını çok iyi bilmediğini söyledi.
- Tom knows I can't do that very well.
- Tom bunu çok iyi yapamayacağımı biliyor.
- She speaks Spanish well.
- İspanyolcayı iyi konuşuyor.
- I think Tom doesn't speak French very well, but I could be wrong.
- Sanırım Tom çok iyi Fransızca konuşmuyor fakat yanılabilirim.
- I asked Tom if he knew Mary well.
- Tom'a Mary'yi iyi tanıyıp tanımadığını sordum.
- Tom didn't do that well.
- Tom bunu iyi yapmadı.
- Tom hid the eggs so well that no one could find them.
- Tom yumurtaları o kadar iyi sakladı ki kimse onları bulamadı.
- Tom knows us very well.
- Tom bizi çok iyi tanıyor.
- What sports can you play well?
- Hangi sporları iyi oynayabilirsin?
- Tom said that he couldn't swim well.
- Tom iyi yüzemediğini söyledi.
- I don't think Tom knows Mary very well.
- Tom'un Mary'yi iyi tanıdığını sanmıyorum.
- Her father could swim well when he was young.
- Onun babası gençken iyi yüzebilirdi.
- Tom can play tennis very well.
- Tom çok iyi tenis oynayabilir.
- I know this boy well.
- Bu çocuğu iyi tanıyorum.
- I knew him well.
- Onu iyi tanıyordum.
- I have to study a lot, so that I can speak German well.
- Almancayı iyi konuşabilmem için çok çalışmak zorundayım.
- Not feeling well, I stayed home on that day.
- Kendimi iyi hissetmediğim için o gün evde kaldım.
- We're still doing well.
- Hâlâ iyiyiz.
- She dances well.
- Çok iyi dans ediyor.
- I still don't write Chinese well.
- Hala iyi Çince yazamıyorum.
- Tony can play tennis very well.
- Tony çok iyi tenis oynayabiliyor.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
- Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- Tom and Mary get along very well.
- Tom ve Mary çok iyi anlaşırlar.
- I really did well.
- Gerçekten iyi iş çıkardım.
- He expressed himself very well in English.
- Kendini İngilizce çok iyi ifade etti.
- Tom was very well prepared.
- Tom çok iyi hazırlanmıştı.
- We work really well together.
- Birlikte çok iyi çalışıyoruz.
- How well does Tom play the guitar?
- Tom gitarı ne kadar iyi çalıyor?
- You really do speak French quite well.
- Fransızcayı gerçekten oldukça iyi konuşuyorsun.
- You're still not well.
- Hala iyi değilsin.
- Tom said he didn't speak French very well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşmadığını söyledi.
- Our team did very well.
- Takımımız çok iyiydi.
- I tell you, this can't end well.
- Sana söylüyorum, bu işin sonu iyi bitmeyecek.
- The patient is doing well.
- Hastanın durumu iyi.
- You've chosen well.
- İyi seçtin.
- I don't know how well Tom can play the drums.
- Tom'un ne kadar iyi davul çalabildiğini bilmiyorum.
- Take this medicine if you don't feel well.
- Kendini iyi hissetmiyorsan bu ilacı al.
- Tom and I know each other pretty well.
- Tom ve ben birbirimizi oldukça iyi tanıyoruz.
- I knew your father well.
- Babanı iyi tanırdım.
- She doesn't sing very well.
- O çok iyi şarkı söylemiyor.
- Marco thinks he writes well.
- Marco iyi yazdığını düşünüyor.
- It is difficult for foreign students to speak English well.
- Yabancı öğrencilerin İngilizceyi iyi konuşması zordur.
- Nobody but you could've done it this well.
- Senden başka kimse onu bu kadar iyi yapamazdı.
- Tom did exceptionally well.
- Tom son derece iyiydi.
- You eat well in France.
- Fransa'da iyi yemek yersin.
- I thought I did that well.
- Bunu iyi yaptığımı sanıyordum.
- For years I've been saying that this wouldn't end well.
- Yıllardır bunun iyi bitmeyeceğini söylüyorum.
- Tom writes very well.
- Tom çok iyi yazar.
- Tom's business is doing very well.
- Tom'un işi çok iyi gidiyor.
- I know a man who can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen bir adam tanıyorum.
- She was well brought up by her parents.
- Ailesi tarafından iyi yetiştirilmiş.
- Tom speaks French extremely well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşuyor.
- Both Tom and I can swim quite well.
- Hem Tom hem de ben oldukça iyi yüzebiliriz.
- Even though he is my neighbour, I did not know him well.
- Komşum olmasına rağmen onu iyi tanımıyordum.
- I told Tom I didn't know Mary very well.
- Tom'a Mary'yi çok iyi tanımadığımı söyledim.
- Tom stayed in bed because he wasn't feeling very well.
- Tom yatakta kaldı çünkü kendini pek iyi hissetmiyordu.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
- Tom ve Mary çok tartışıyorlar ama yine de oldukça iyi anlaşıyorlar.
- I did my work well.
- İşimi iyi yaptım.
- His men fought hard and well.
- Onun adamları sert ve iyi savaştı.
- Some of my friends speak English well.
- Bazı arkadaşlarım iyi İngilizce konuşuyor.
- I don't know French that well.
- Fransızcayı o kadar iyi bilmiyorum.
- I'm impressed by how well you speak French.
- Senin böyle iyi Fransızca konuşmandan etkilendim.
- My father swims very well.
- Babam çok iyi yüzer.
- I know her quite well.
- Onu çok iyi tanıyorum.
- I heard that Tom doesn't swim very well.
- Tom'un çok iyi yüzmediğini duydum.
- This car handles curves well.
- Bu araba virajları iyi alıyor.
- We know his name very well.
- Onun adını çok iyi biliyoruz.
- Tom handles horses well.
- Tom atları iyi idare eder.
- Tom is well paid for the work he does.
- Tom'a yaptığı iş için iyi ödeme yapılmaktadır.
- Tom is doing very well considering his lack of experience.
- Deneyim eksikliği düşünülünce Tom çok iyi gidiyor.
- The engine works well.
- Motor iyi çalışıyor.
- I chose well.
- Ben iyi seçtim.
- Tom doesn't like people to know that he can't speak French well.
- Tom insanların iyi Fransızca konuşamadığını bilmesinden hoşlanmıyor.
- You did that well.
- Bunu iyi yaptın.
- I was doing well.
- İyi yapıyordum.
- Tom plays tennis really well.
- Tom gerçekten iyi tenis oynuyor.
- I know someone who speaks French well.
- İyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- She speaks English well.
- İngilizceyi iyi konuşuyor.
- I actually play piano fairly well.
- Aslında oldukça iyi piyano çalarım.
- Do you think Tom did that well?
- Tom'un o işi iyi becerdiğini düşünüyor musun?
- Both Tom and Mary have done well.
- Hem Tom hem de Mary iyi iş çıkardı.
- What wine goes well with Brie?
- Brie peyniriyle hangi şarap iyi gider?
- He works well.
- O iyi çalışıyor.
- I know you're going to do very well.
- Senin çok iyi yapacağını biliyorum.
- Tom was surprised how well Mary could sing.
- Tom Mary'nin ne kadar iyi şarkı söyleyebildiğine şaşırdı.
- These colors don't match well.
- Bu renkler iyi uyuşmuyor.
- This job pays very well.
- Bu iş çok iyi öder.
- She speaks English very well.
- O, çok iyi şekilde İngilizce konuşur.
- In college, I fared ill with physics and well with chemistry.
- Üniversitede fizikte kötü, kimyada iyiydim.
- It's hard to speak English well.
- İyi İngilizce konuşmak zordur.
- I can't speak your language very well.
- Senin dilini pek iyi konuşamıyorum.
- People are always telling me that I speak French very well.
- İnsanlar bana her zaman çok iyi Fransızca konuştuğumu söylüyor.
- He handled the knife and fork very well.
- Çatal ve bıçağı çok iyi kullanıyor.
- He plays the guitar very well.
- O, çok iyi şekilde gitar çalar.
- Are you all doing well?
- Hepiniz iyi misiniz?
- Everybody knows Tom can't speak French very well.
- Herkes Tom'un Fransızcayı çok iyi konuşamadığını bilir.
- Tom swims well for his age.
- Tom yaşına göre iyi yüzüyor.
- I know an American girl who speaks Japanese very well.
- Japonca'yı çok iyi konuşan bir Amerikalı kız tanıyorum.
- Tom is handling it very well.
- Tom çok iyi idare ediyor.
- You really did that well.
- Gerçekten bunu iyi yaptın.
- I have a feeling this won't end well.
- İçimde bunun iyi bitmeyeceğine dair bir his var.
- I can't play the drums very well.
- Çok iyi bateri çalamam.
- Tom isn't handling it very well.
- Tom pek iyi idare edemiyor.
- I'm afraid I didn't explain it too well.
- Korkarım çok iyi açıklayamadım.
- You swim quite well.
- Oldukça iyi yüzüyorsun.
- I didn't know them very well.
- Onları çok iyi bilmiyordum.
- You'd be surprised how well Tom can speak French.
- Tom'un ne kadar iyi Fransızca konuştuğunu bilsen şaşırırdın.
- Tom plays the violin well.
- Tom iyi keman çalıyor.
- Tom can't do that very well.
- Tom bunu pek iyi yapamaz.
- They all did well.
- Onların hepsi iyi iş çıkardı.
- We pay Tom well.
- Biz Tom'a iyi ödeme yaparız.
- Tom never could swim very well.
- Tom asla çok iyi yüzemezdi.
- I can't see very well.
- Çok iyi göremem.
- Tom did that really well.
- Tom bunu gerçekten iyi yaptı.
- Have you been well?
- Sen iyi miydin?
- That didn't go very well.
- Pek iyi gitmedi.
- One can eat very well in São Paulo.
- São Paulo'da çok iyi yemek yenebilir.
- He can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabiliyor.
- Tom speaks French pretty well, doesn't he?
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur, değil mi?
- I'm not doing well.
- Ben iyi değilim.
- He knows quite well what it is like to be poor.
- Fakir olmanın ne olduğunu o çok iyi bilir.
- I thought we played well.
- İyi oynadığımızı düşündüm.
- Does your job pay well?
- İşin iyi para kazandırıyor mu?
- You don't lie well.
- İyi yalan söyleyemiyorsun.
- I'm happy to know she's well.
- Onun iyi olduğunu bildiğim için mutluyum.
- It was an exciting story and he told it well.
- Heyecan verici bir hikayeydi ve iyi anlattı.
- I could swim well when I was a child.
- Çocukken çok iyi yüzerdim.
- I do my work well.
- Ben işimi iyi yaparım.
- Listen well to the meaning of what I'm saying.
- Söylediklerimin anlamını iyi dinleyin.
- My older sister plays the guitar well.
- Ablam iyi gitar çalar.
- Choose a particular event you remember well.
- İyi hatırladığınız özel bir olay seçin.
- Tom could sing quite well when he was a child.
- Tom çocukken oldukça iyi şarkı söyleyebiliyordu.
- All of us know him well.
- Hepimiz onu iyi tanırız.
- Tom didn't do it so well.
- Tom bunu çok iyi yapmadı.
- Your father trained you well.
- Baban seni iyi eğitmiş.
- He works well, just as usual.
- Her zamanki gibi iyi çalışıyor.
- I didn't know that Tom could write Chinese so well.
- Tom'un bu kadar iyi Çince yazabildiğini bilmiyordum.
- Tom is well dressed.
- Tom iyi giyinmiş.
- This code wasn't written very well.
- Bu kod çok iyi yazılmamış.
- That seemed to go pretty well.
- Oldukça iyi gitmiş gibi görünüyordu.
- We knew them very well.
- Onları çok iyi tanırdık.
- He is able to swim well.
- İyi yüzebiliyor.
- I didn't play well.
- Ben iyi oynamadım.
- I guess both of us don't really speak French all that well.
- Sanırım her ikimiz de gerçekten o kadar iyi Fransızca konuşmuyoruz.
- Tom looks like he doesn't feel well.
- Tom kendini iyi hissetmiyor gibi görünüyor.
- We get along very well.
- Çok iyi anlaşıyoruz.
- Well, you'd better hurry.
- Şey, acele etseniz iyi olur.
- He is well acquainted with the history of England.
- İngiltere tarihini iyi biliyor.
- Some of my friends can speak English well.
- Arkadaşlarımdan bazıları İngilizceyi iyi konuşabilir.
- You must know her very well.
- Onu çok iyi tanıyor olmalısın.
- I want to show you how well I can dance now.
- Şimdi ne kadar iyi dans edebileceğimi sana göstermek istiyorum.
- I actually slept quite well last night.
- Dün gece gerçekten çok iyi uyudum.
- Tell me three things you can do well.
- Bana iyi yapabildiğin üç şey söyle.
- Your French is coming along well.
- Fransızcan iyi gidiyor.
- I have several friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- I know them well.
- Ben onları iyi tanırım.
- She plays her cards well.
- Kartlarını iyi oynar.
- Tom doesn't express himself well.
- Tom kendini iyi ifade etmez.
- Tom hasn't been feeling well.
- Tom kendini iyi hissetmiyor.
- Japanese cars sell well overseas.
- Japon arabaları yurtdışında iyi satıyor.
- How well do you play the violin?
- Kemanı ne kadar iyi çalıyorsun?
- We did pretty well.
- Oldukça iyiydik.
- Everybody knows Tom can speak French well.
- Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyor.
- Aren't you feeling well?
- Sen iyi hissetmiyor musun?
- I know Boston very well.
- Boston'u çok iyi bilirim.
- I can't speak French very well.
- Fransızcayı çok iyi konuşamam.
- That is the man whom I know well.
- O, iyi tanıdığım adam.
- We pay them well.
- Onlara iyi ödeme yapıyoruz.
- Tom doesn't feel well.
- Tom kendini iyi hissetmiyor.
- Tom is responding well to the new treatment.
- Tom yeni tedaviye iyi cevap veriyor.
- My daughter plays the violin very well.
- Kızım kemanı çok iyi çalıyor.
- We both know you don't swim very well.
- Çok iyi yüzmediğini ikimiz de biliyoruz.
- Tom speaks French well, but not as well as he speaks English.
- Tom Fransızcayı iyi konuşur ama İngilizceyi konuştuğu kadar iyi değil.
- I didn't know you could cook this well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum, Tom.
- My books sell very well.
- Kitaplarım çok iyi satıyor.
- She knows us well.
- O bizi iyi tanıyor.
- Tom didn't expect that Mary would be able to play the harp so well.
- Tom Mary'nin arpı o kadar çok iyi çalacağını beklemiyordu.
- I think this is money well spent.
- Bence bu iyi yere harcanmış bir para.
- Tom said Mary isn't well.
- Tom, Mary'nin iyi olmadığını söyledi.
- He does well considering that he has no experience.
- Hiç tecrübesi olmamasına rağmen iyi iş çıkarıyor.
- We don't get along very well.
- Çok iyi anlaşamıyoruz.
- My sister can play the guitar very well.
- Kız kardeşim çok iyi gitar çalabiliyor.
- I can't play piano all that well.
- O kadar iyi piyano çalamıyorum.
- Mr Brown speaks Japanese very well.
- Bay Brown, Japonca'yı çok iyi konuşur.
- I hope things will turn out well for you.
- Umarım her şey senin için iyi olur.
- Both Tom and Mary weren't feeling well, so they went home.
- Hem Tom hem de Mary iyi hissetmiyorlardı, bu yüzden eve gittiler.
- Tom doesn't seem so well.
- Tom pek iyi görünmüyor.
- She types well.
- O iyi yazar.
- I don't play chess well, on the board or not.
- Satrancı iyi oynayamam, tahtada ya da değil.
- You're not feeling well, are you?
- Kendini iyi hissetmiyorsun, değil mi?
- These birds don’t fly well but they are excellent runners.
- Bu kuşlar iyi uçmaz ama harika koşuculardır.
- You've done it very well.
- Çok iyi yapmışsın.
- I know myself very well.
- Kendimi çok iyi tanıyorum.
- I don't know how to play cards well, and I don't solve crossword puzzles often.
- İyi kâğıt oynamayı bilmem ve sık sık bulmaca çözmem.
- I knew your mother well.
- Anneni iyi tanıyordum.
- All's well that ends well.
- İyi biten her şey iyidir.
- Fadil knows that all too well.
- Fadil bunu çok iyi biliyor.
- I hope your family is well.
- Umarım aileniz iyidir.
- Did you know Tom very well?
- Tom'u çok iyi tanıyor muydun?
- Mary pays Tom well.
- Mary Tom'a iyi ödeme yapar.
- That is the girl whom I know well.
- Bu, iyi tanıdığım kız.
- You've really done well.
- Gerçekten iyi başardın.
- He does that very well.
- Bunu çok iyi yapıyor.
- I don't know him very well.
- Onu çok iyi bilmiyorum.
- He served his master well.
- O, efendisine iyi hizmet etti.
- How well she cooks!
- Ne kadar iyi yemek yapıyor!
- I still can't parallel park very well.
- Hala çok iyi paralel park edemiyorum.
- I might have done well on yesterday's test, but I do not know the results yet.
- Dünkü sınavda iyi iş çıkarmış olabilirim ama henüz sonuçları bilmiyorum.
- It is not easy to speak English well.
- İngilizceyi iyi konuşmak kolay değildir.
- I know the area around here quite well.
- Buraları iyi bilirim.
- I know most of those people pretty well.
- Bu insanların çoğunu oldukça iyi tanıyorum.
- Everybody knows she can speak English well.
- Herkes onun iyi İngilizce konuştuğunu biliyor.
- I can't express myself in English very well.
- İngilizce'de kendimi çok iyi ifade edemiyorum.
- It went pretty well for us.
- Bizim için oldukça iyi gitti.
- She behaved exceptionally well.
- Son derece iyi davrandı.
- Tom never did learn to play guitar very well.
- Tom gitar çalmayı hiç iyi öğrenemedi.
- Tom knows a girl who can speak French quite well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilen bir kız tanıyor.
- We know each other very well.
- Birbirimizi çok iyi tanıyoruz.
- This was quite a well thought-out plan.
- Bu oldukça iyi düşünülmüş bir plandı.
- She speaks Spanish well.
- O, iyi İspanyolca konuşur.
- You didn't tell the story very well.
- Hikayeyi pek iyi anlatmadın.
- Tom didn't know Mary spoke French so well.
- Tom, Mary'nin bu kadar iyi Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
- She doesn't translate well.
- İyi çeviri yapamıyor.
- Louder please, I cannot hear well.
- Daha yüksek lütfen, iyi duyamıyorum.
- I don't think Tom can hear very well.
- Tom'un iyi duyabildiğini sanmıyorum.
- I knew them very well.
- Onları çok iyi tanıyordum.
- Tom treated Mary very well.
- Tom Mary'ye çok iyi davrandı.
- This dog minds well.
- Bu köpek iyi itaat eder.
- I don't feel so well.
- Kendimi iyi hissetmiyorum.
- Tom bragged about how well he could play chess.
- Tom ne kadar iyi satranç oynadığıyla övünürdü.
- It is difficult to speak Chinese well.
- Çinceyi iyi konuşmak zordur.
- Tom didn't expect that Mary would be able to play the harp so well.
- Tom, Mary'nin bu kadar iyi arp çalabileceğini beklemiyordu.
- That knife cuts well.
- O bıçak iyi keser.
- Tom has lived in Boston for thirty years, but he still doesn't seem to know the city well.
- Tom otuz yıldır Boston'da yaşıyor ama şehri hala iyi tanıyor gibi görünmüyor.
- They don't know each other very well.
- Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- I thought that went exceedingly well.
- Onun son derece iyi gittiğini düşünüyordum.
- I still can't do that very well.
- Hâlâ onu çok iyi yapamıyorum.
- I think Tom speaks French well.
- Sanırım Tom Fransızcayı iyi konuşur.
- Tom plays violin exceptionally well.
- Tom son derece iyi keman çalıyor.
- Tom and Mary wished each other well.
- Tom ve Mary birbirlerini iyi dilediler.
- Tom handled the situation very well.
- Tom durumu çok iyi idare etti.
- If you want to learn Chinese well, you can study in China.
- Çinceyi iyi öğrenmek istiyorsan, Çin'de okuyabilirsin.
- Tom plays volleyball well.
- Tom iyi voleybol oynuyor.
- If you want to learn a language well, learn it yourself.
- Bir dili iyi öğrenmek istiyorsan, kendin öğren.
- I don't really know Tom all that well.
- Tom'u gerçekten o kadar iyi tanımıyorum.
- I wasn't feeling very well.
- Ben çok iyi hissetmiyordum.
- I hope Tom's recovery goes well.
- Umarım Tom'un iyileşmesi iyi gider.
- She boasts that she can swim well.
- İyi yüzebilmesiyle övünür.
- I've done well here.
- Burada iyi iş çıkardım.
- He is well acquainted with ancient history.
- Antik tarihi çok iyi bilir.
- Can you speak Chinese well?
- İyi Çince konuşabilir misin?
- Do you know Tom well?
- Tom'u iyi tanır mısınız?
- Tom plays the piano very well.
- Tom çok iyi piyano çalıyor.
- The park is well wooded.
- Park iyi ağaçlandırılmış.
- I know that you don't speak French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşmadığınızı biliyorum.
- I really don't feel well.
- Gerçekten iyi hissetmiyorum.
- He gets along very well with his friends.
- O arkadaşlarıyla çok iyi anlaşır.
- Tom said he didn't really know how to swim very well.
- Tom yüzmeyi çok iyi bilmediğini söyledi.
- Tom is responding well to the treatment.
- Tom tedaviye iyi yanıt veriyor.
- Tom didn't know Mary spoke French so well.
- Tom Mary'nin Fransızca'yı bu kadar iyi konuştuğunu bilmiyordu.
- Both Tom and I can swim quite well.
- Tom da ben de epey iyi yüzeriz.
- Books intended for young people will sell well.
- Genç insanlara yönelik kitaplar iyi satacaktır.
- My space bar doesn't work very well.
- Boşluk tuşum pek iyi basmıyor.
- Tom isn't feeling well.
- Tom iyi hissetmiyor.
- Everybody knows she can speak English well.
- Onun İngilizceyi iyi konuşabildiğini herkes biliyor.
- I might as well starve as do such a thing.
- Böyle bir şey yapacağıma, açlıktan ölürüm daha iyi.
- The quarterback played pretty well.
- Oyun kurucusu oldukça iyi oynadı.
- What goes well with potatoes?
- Patatesle ne iyi gider?
- Anything worth doing is worth doing well.
- Yapmaya değer bir şey iyi yapmaya da değer demektir.
- Tom still doesn't sing very well.
- Tom hâlâ çok iyi şarkı söylemiyor.
- Tom explained that very well.
- Tom bunu çok iyi açıkladı.
- I still don't speak French very well.
- Fransızcayı hâlâ çok iyi konuşmuyorum.
- Tom handled it well.
- Tom onunla iyi başa çıktı.
- They treated me well.
- Bana iyi davrandılar.
- How did you learn to cook so well?
- Bu kadar iyi yemek yapmayı nasıl öğrendin?
- Tom can't dance very well.
- Tom çok iyi dans edemez.
- Tom said Mary sang very well last night.
- Tom dün gece Mary'nin çok iyi şarkı söylediğini söyledi.
- I think Tom is handling it well.
- Sanırım Tom onun üstesinden iyi geliyor.
- I didn't know how to swim very well.
- Yüzmeyi çok iyi bilmiyordum.
- He plays the piano very well.
- O çok iyi piyano çalar.
- He will cope well with difficulties.
- O zorluklarla iyi başa çıkar.
- He can speak both English and French very well.
- O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.
- You aren't well, are you?
- İyi değilsin, değil mi?
- How well did you know him?
- Onu ne kadar iyi tanıyordun?
- He was poor for a long time, but he is well off now.
- Uzun süre fakirdi ama şimdi durumu iyi.
- I can't speak English very well.
- İngilizceyi çok iyi konuşamıyorum.
- I just want her to feel well.
- Sadece iyi hissetmesini istiyorum.
- Tom doesn't really know how to do that very well.
- Tom bunu nasıl yapacağını pek iyi bilmiyor.
- I can hear you well.
- Seni çok iyi duyabiliyorum.
- Tom really speaks French well.
- Tom gerçekten iyi Fransızca konuşuyor.
- I speak French fairly well.
- Oldukça iyi Fransızca konuşurum.
- That Kabuki actor is very well known amongst young people.
- Bu Kabuki aktörü gençler arasında çok iyi tanınıyor.
- Tom knows Mary can't do that very well.
- Tom, Mary'nin bunu iyi yapamayacağını biliyor.
- Sleep well, darling!
- İyi uykular, sevgilim!
- You write well.
- Sen iyi yazıyorsun.
- I guess both of us don't really speak French all that well.
- Sanırım ikimiz de Fransızcayı o kadar iyi konuşamıyoruz.
- Someone who knows English well must have written that.
- Bunu iyi İngilizce bilen biri yazmış olmalı.
- I remember last night very well.
- Dün geceyi çok iyi hatırlıyorum.
- Tom didn't know Mary very well.
- Tom, Mary'yi çok iyi tanımıyordu.
- Tom is doing surprisingly well.
- Tom şaşırtıcı derecede iyi gidiyor.
- I know very well who you are.
- Kim olduğunu çok iyi biliyorum.
- Tom doesn't know me very well.
- Tom beni çok iyi tanımıyor.
- You write well.
- İyi yazıyorsun.
- She cooks well.
- İyi yemek yapar.
- I can't hear you well.
- Seni iyi duyamıyorum.
- He plays the guitar well.
- O iyi gitar çalar.
- To tell the truth, I don't know him well.
- Doğruyu söylemek gerekirse, ben onu iyi tanımıyorum.
- Tom does everything so well.
- Tom her şeyi çok iyi yapıyor.
- Tom didn't know Mary could sing so well.
- Tom, Mary'nin bu kadar iyi şarkı söyleyebildiğini bilmiyordu.
- You do that very well.
- Bunu çok iyi yapıyorsun.
- These photos have come out very well.
- Bu fotoğraflar çok iyi çıkmış.
- I still can't parallel park very well.
- Ben hâlâ çok iyi paralel park yapamıyorum.
- He speaks really well.
- O gerçekten iyi konuşur.
- How well did you know her?
- Onu ne kadar iyi tanıyordunuz?
- I can see pretty well without glasses.
- Gözlüksüz oldukça iyi görebiliyorum.
- How well do you manage your time?
- Zamanını ne kadar iyi yönetiyorsun?
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
- Susie, iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- He played the guitar very well in his father's presence.
- Babasının yanında çok iyi gitar çaldı.
- Tom didn't play well.
- Tom iyi oynamadı.
- I don't do that very well.
- Bunu pek iyi yapamıyorum.
- I was not feeling well.
- Kendimi iyi hissetmiyordum.
- I think I sing quite well.
- Bence çok iyi şarkı söylüyorum.
- I do remember the incident quite well.
- Olayı oldukça iyi hatırlıyorum.
- I thought Tom did that well.
- Tom'un bunu iyi yaptığını sanıyordum.
- I know a girl who speaks French well.
- İyi Fransızca konuşan bir kız tanıyorum.
- I remember it very well.
- Onu çok iyi hatırlıyorum.
- I teach Spanish very well.
- Çok iyi İspanyolca öğretiyorum.
- I know him quite well.
- Onu çok iyi tanırım.
- Tom stayed in bed because he wasn't feeling very well.
- Tom kendisini çok iyi hissetmiyor olduğu için yatakta kaldı.
- Does Tom cope well with failure?
- Tom başarısızlıkla iyi başa çıkıyor mu?
- If you abuse your computer, it won't work well.
- Eğer bilgisayarınızı kötüye kullanırsanız, iyi çalışmaz.
- Tom didn't seem to be well.
- Tom iyi görünmüyordu.
- I can't hear very well.
- Ben çok iyi duyamıyorum.
- The dress suits you very well.
- Elbise size çok iyi uyuyor.
- Few Japanese can use English well.
- Çok az Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.
- She knows the Chinese characters very well.
- O, Çince karakterleri çok iyi bilir.
- I knew him very well.
- Onu çok iyi tanıyordum.
- I didn't know Tom could sing so well.
- Tom'un bu kadar iyi şarkı söyleyebildiğini bilmiyordum.
- Sami was alive and well.
- Sami hayattaydı ve iyiydi.
- I know from experience that such confrontations never end well.
- Deneyimlerimden biliyorum ki bu tür çatışmaların sonu asla iyi bitmez.
- I'm also very well versed in the movies.
- Filmlerden de çok iyi anlarım.
- Tom isn't very well.
- Tom pek iyi değil.
- Swimming is one thing I can do fairly well.
- Yüzme oldukça iyi yapabildiğim bir şey.
- Tom handled that very well.
- Tom bunu çok iyi halletti.
- Tom did extremely well at school.
- Tom okula son derece iyi gitti.
- I played really well today.
- Bugün gerçekten iyi oynadım.
- Tom plays the organ very well.
- Tom çok iyi org çalar.
- He can't chew well, because he has a toothache now.
- İyi çiğneyemiyor, çünkü şimdi dişi ağrıyor.
- Tom isn't handling the situation very well.
- Tom durumu pek iyi idare edemiyor.
- I didn't know how to speak French very well.
- Fransızca konuşmayı çok iyi bilmiyordum.
- Why don't your students read that well?
- Öğrencileriniz niye o kadar iyi okumuyor?
- Tom is doing exceptionally well.
- Tom son derece iyi gidiyor.
- I didn't play very well today.
- Bugün pek iyi oynayamadım.
- Apart from a couple of early setbacks, the project is progressing well.
- Birkaç erken aksamanın dışında proje iyi ilerliyor.
- Tom knows this city very well.
- Tom bu şehri çok iyi biliyor.
- I heard you did well.
- İyi geçtiğini duydum.
- Tom is doing quite well.
- Tom gayet iyi gidiyor.
- Tom sings quite well.
- Tom çok iyi şarkı söyler.
- We get along really well.
- Biz gerçekten iyi anlaşıyoruz.
- My little sister can read books well now.
- Küçük kız kardeşim artık iyi kitap okuyabiliyor.
- Tom could tell that Mary wasn't feeling well.
- Tom Mary'nin iyi hissetmediğini söyleyebilir.
- You must know them very well.
- Onları çok iyi tanıyor olmalısın.
- Tom explained that very well.
- Tom onu çok iyi açıkladı.
- We played so well as a team.
- Takım olarak çok iyi oynadık.
- He is badly off, because his book doesn't sell well.
- Durumu kötü, çünkü kitabı iyi satmıyor.
- What foods can you cook well?
- Hangi yemekleri iyi pişirebilirsin?
- I speak French fairly well, I think.
- Sanırım, oldukça iyi Fransızca konuşuyorum.
- The meeting went really well.
- Toplantı gerçekten iyi geçti.
- Tom knew Mary could speak French fairly well.
- Tom Mary'nin oldukça iyi Fransızca konuşabildiğini biliyordu.
- I heard that since Tom isn't feeling well he'll stay home today.
- Tom kendini iyi hissetmediği için bugün evde kalacağını duydum.
- Listen well.
- İyi dinleyin.
- That will do me well.
- O bana iyi gelecektir.
- He treats me really well.
- O bana gerçekten iyi davranıyor.
- You don't know us very well.
- Bizi çok iyi tanımıyorsun.
- He knows us very well.
- Bizi çok iyi tanıyor.
- You all did well.
- Hepiniz iyi iş yaptınız.
- Last night was very hot and muggy and I didn't sleep very well.
- Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı ve pek iyi uyuyamadım.
- Tom can't read very well.
- Tom çok iyi okuyamaz.
- Tom can lie well.
- Tom iyi yalan söyleyebilir.
- We always treated you well.
- Biz her zaman sana iyi davrandık.
- Did you know him well?
- Onu iyi tanır mıydın?
- I know him very well.
- Onu çok iyi tanıyorum.
- Unfortunately, my wife and my lover don't get along very well together.
- Ne yazık ki, karım ve sevgilim pek iyi anlaşamıyorlar.
- The quarterback played pretty well.
- Oyun kurucu oldukça iyi oynadı.
- Tom doesn't feel well.
- Tom iyi hissetmiyor.
- You're looking very well.
- Çok iyi görünüyorsun.
- I am not going to the picnic, because I don't feel well.
- Pikniğe gitmeyeceğim, çünkü kendimi iyi hissetmiyorum.
- I wonder where Tom learned how to speak French so well.
- Tom'un Fransızca konuşmayı nerede çok iyi öğrendiğini merak ediyorum.
- Is your new car behaving well?
- Yeni araban iyi çalışıyor mu?
- Tom does well in physics.
- Tom fizikte iyidir.
- You must know him very well.
- Onu çok iyi bir şekilde tanımalısın.
- He can read pretty well.
- Oldukça iyi okuyabiliyor.
- We know each other fairly well.
- Birbirimizi oldukça iyi tanıyoruz.
- I don't remember well.
- Çok iyi hatırlamıyorum.
- I can't play guitar very well.
- Çok iyi gitar çalamıyorum.
- Tom didn't explain it very well.
- Tom pek iyi açıklamadı.
- Sleep well, darling!
- İyi uykular, canım!
- The meeting was well attended.
- Toplantıya katılım iyiydi.
- You must employ your capital well.
- Sermayeni iyi şekilde kullanmalısın.
- You speak French very well.
- Fransızcayı çok iyi konuşuyorsun.
- He speaks Chinese very well.
- Çok iyi Çince konuşuyor.
- Electric cars don't function as well in cold weather.
- Elektrikli arabalar soğuk havalarda iyi çalışmaz.
- Although my car is very old, it still runs very well.
- Arabam çok eski olmasına rağmen hala çok iyi çalışıyor.
- Whether sick or well, she is always cheerful.
- Hasta da olsa, iyi de olsa, her zaman neşelidir.
- This knife won't cut well.
- Bu bıçak iyi kesmiyor.
- Tom knows this area very well.
- Tom bu bölgeyi çok iyi biliyor.
- I know you mean well.
- İyi niyetli olduğunu biliyorum.
- How did you learn to dance so well?
- Bu kadar iyi dans etmeyi nasıl öğrendin?
- I used to play the guitar fairly well.
- Eskiden oldukça iyi gitar çalardım.
- He can handle English well.
- İngilizceyi iyi biliyor.
- Both my mother and I can cook fairly well.
- Annem de ben de oldukça iyi yemek yaparız.
- Tom dresses well.
- Tom iyi giyiniyor.
- Tom is handling it very well.
- Tom onunla çok iyi başa çıkıyor.
- Where did you learn Czech so well?
- Çekçe'yi nerede bu kadar iyi öğrendiniz?
- Tom got to know Mary well.
- Tom Mary'yi iyi tanımak zorunda.
- Do you know her well?
- Onu iyi tanıyor musunuz?
- Neither team played well in the game.
- İki takım da maçta iyi oynamadı.
- Do you know her well?
- Onu iyi biliyor musunuz?
- He can play tennis very well.
- Çok iyi tenis oynayabiliyor.
- We're looking for somebody who is well versed in French.
- Fransızcası iyi olan birini arıyoruz.
- Tom did well in school.
- Tom okulda iyiydi.
- She put up with the pain quite well.
- Acıya oldukça iyi dayandı.
- Sami dressed well.
- Sami iyi giyinmişti.
- I haven't felt very well in recent days.
- Son günlerde kendimi pek iyi hissetmiyorum.
- You did well, my son.
- İyi yaptın, oğlum.
- Tom says he cooks well.
- Tom iyi yemek yaptığını söylüyor.
- Tom doesn't tell stories very well.
- Tom pek iyi hikaye anlatamıyor.
- I have a lot of friends that can speak Portuguese well.
- İyi Portekizce konuşan çok sayıda arkadaşım var.
- Today didn't go well.
- Bugün iyi geçmedi.
- I see the signs well.
- İşaretleri iyi görüyorum.
- Japanese cars sell well overseas.
- Japon arabaları yurt dışında iyi satılır.
- Tom was well prepared for the exam.
- Tom sınav için iyi hazırlanmıştı.
- Tom writes very well.
- Tom çok iyi yazıyor.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
- Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- Not feeling well, I stayed home all day.
- Kendimi iyi hissetmediğim için bütün gün evde oturdum.
- My daughter plays the violin very well.
- Kızım çok iyi keman çalar.
- I think Tom doesn't speak French very well.
- Sanırım Tom Fransızcayı çok iyi konuşmuyor.
- I heard that since Tom isn't feeling well he won't come to school today.
- İyi hissetmediği için Tom'un bugün okula gelmeyeceğini duydum.
- It went really well.
- O gerçekten iyi gitti.
- Of course I can drive a car very well.
- Tabii ki çok iyi araba kullanabilirim.
- He treats his employees well.
- Çalışanlarına iyi davranıyor.
- Tom can't sing very well and neither can I.
- Tom da ben de iyi şarkı söyleyemiyoruz.
- My brain doesn't seem to be working well today.
- Beynim bugün iyi çalışmıyormuş gibi.
- I don't feel well today and prefer to stay at home.
- Bugün iyi hissetmiyorum ve evde kalmayı tercih ediyorum.
- You obviously don't know Tom very well.
- Sen belli ki Tom'u çok iyi tanımıyorsun.
- Tom and I got along very well.
- Tom ve ben çok iyi anlaşıyorduk.
- I didn't know that Tom could write Chinese so well.
- Tom'un bu kadar iyi Çince yazabileceğini bilmiyordum.
- She speaks English well.
- O iyi İngilizce konuşur.
- I know a man who can speak Russian well.
- İyi Rusça konuşabilen bir adam tanıyorum.
- To tell the truth, I don't know him well.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onu iyi tanımıyorum.
- I think I speak French very well.
- Sanırım çok iyi Fransızca konuşurum.
- The children behaved quite well.
- Çocuklar çok iyi davrandılar.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
- Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi iş çıkaramazsın.
- The children were well looked after.
- Çocuklara iyi bakıldı.
- How well did you really know Tom?
- Tom'u gerçekten ne kadar iyi tanıyordun?
- You can't judge a person if you don't know him well.
- Bir insanı iyi tanımıyorsanız, onu yargılayamazsınız.
- Tom plays the guitar well.
- Tom iyi gitar çalıyor.
- My mother cooks well.
- Annem iyi yemek yapar.
- He conducts his business very well.
- O işini çok iyi yönetir.
- Tom and Mary work well together.
- Tom ve Mary birlikte iyi çalışır.
- Do you speak French well?
- Fransızcayı iyi konuşuyor musun?
- He speaks Japanese well.
- Japoncayı iyi konuşuyor.
- Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
- Tom doesn't swim very well.
- Tom çok iyi yüzemez.
- How did you learn to dance so well?
- Böyle iyi dans etmeyi nasıl öğrendin?
- She can sew very well.
- Çok iyi dikiş dikebiliyor.
- This machine does not run well.
- Bu makine iyi çalışmıyor.
- Tom didn't look very well.
- Tom pek iyi görünmüyordu.
- Tom and Mary aren't getting along very well with each other nowadays.
- Tom ve Mary bugünlerde birbirleriyle pek iyi anlaşamıyorlar.
- He played the guitar very well in his father's presence.
- O, babasının varlığında çok iyi gitar çalardı.
- This coat may well fit you.
- Bu palto size iyi olabilir.
- I can hear perfectly well.
- Çok iyi duyabiliyorum.
- My brother swims well.
- Kardeşim iyi yüzer.
- I translated the poem as well as I could.
- Şiiri elimden geldiğince iyi çevirdim.
- I could swim well even when I was a child.
- Çocukken bile iyi yüzebiliyordum.
- The cleanup went well.
- Temizlik iyi geçti.
- How well she plays the piano!
- Ne kadar iyi piyano çalıyor!
- All is well that ends well.
- Sonu iyi biten her şey iyidir.
- Treat him well.
- Ona iyi davran.
- Even though Tom is my neighbor, I don't know him very well.
- Tom benim komşum olmasına rağmen, onu çok iyi tanımıyorum.
- To speak a foreign language well takes time.
- Yabancı bir dili iyi konuşmak zaman alır.
- Tom can handle French quite well.
- Tom Fransızca ile oldukça iyi başa çıkabiliyor.
- Tom is doing very well in Boston.
- Tom Boston'da çok iyi iş çıkartıyor.
- Both of us can swim fairly well.
- İkimiz de oldukça iyi yüzebiliyoruz.
- Tom couldn't speak French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuşamıyordu.
- I don't know Tom that well yet.
- Henüz Tom'u o kadar iyi tanımıyorum.
- You answer questions so well.
- Soruları çok iyi cevaplıyorsun.
- Anything worth doing is worth doing well.
- Yapmaya değer her şey iyi yapılmaya da değerdir.
- They're very well.
- Onlar çok iyi.
- Tom really did do well.
- Tom gerçekten iyi iş çıkardı.
- In fact, he can't swim well.
- Aslında, iyi yüzemiyor.
- I think Tom played very well.
- Sanırım Tom çok iyi oynadı.
- The children were all well and looked happy.
- Çocukların hepsi iyiydi ve mutlu görünüyorlardı.
- Tom is my neighbor, but I don't know him very well.
- Tom benim komşum, ama onu pek iyi tanımam.
- There is a big difference in being able to speak a language well, and being able to speak a language fluently.
- Bir dili iyi konuşabilmek ile bir dili akıcı bir şekilde konuşabilmek arasında büyük bir fark vardır.
- I didn't know you could cook this well.
- Bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum.
- If you want to study Chinese well, you should communicate with Chinese people more often.
- Çinceyi iyi öğrenmek istiyorsanız, Çinli insanlarla daha sık iletişim kurmalısınız.
- It is difficult to form sentences in languages you don't know very well.
- Çok iyi bilmediğin dillerde cümle oluşturmak zordur.
- He always plays well.
- Daima iyi oynar.
- The tenor sang very well tonight.
- Tenor bu gece çok iyi şarkı söyledi.
- Sami is treated very well.
- Sami'ye çok iyi davranılır.
- You might as well read a novel instead of staring at the ceiling.
- Tavana bakacağına bir roman okusan daha iyi olur.
- You handled that particular situation very well.
- O dediğim durumu çok iyi idare ettin.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
- Bu kitabı çok iyi biliyor gibisiniz; kitaptan pek çok alıntı yapıyorsunuz.
- If you want to succeed, use your time well.
- Başarılı olmak istiyorsanız, zamanınızı iyi kullanın.
- I thought we played really well.
- Bence gerçekten iyi oynadık.
- You must know Tom pretty well.
- Tom'u iyi tanıyor olmalısın.
- Tom says Mary can sing quite well.
- Tom, Mary'nin çok iyi şarkı söyleyebildiğini söyledi.
- He speaks Hebrew very well.
- O çok iyi İbranice konuşur.
- Tom plays the oboe very well.
- Tom çok iyi obua çalıyor.
- I can't dance very well.
- Ben çok iyi dans edemem.
- I am afraid they don't get along very well.
- Korkarım pek iyi anlaşamıyorlar.
- She can play tennis very well, but I can play as well as she can.
- Çok iyi tenis oynayabiliyor ama ben de onun kadar iyi oynayabiliyorum.
- We played reasonably well.
- Oldukça iyi oynadık.
- You've really done well.
- Gerçekten iyi iş çıkardın.
- You speak French well.
- İyi derecede Fransızca konuşuyorsun.
- This brooch goes well with your sweater.
- Bu broş senin kazağına iyi gider.
- Tom knows Boston very well.
- Tom Boston'u çok iyi biliyor.
- These pajamas absorb sweat well.
- Bu pijamalar teri iyi emer.
- Sorry, I don't speak very well Esperanto.
- Üzgünüm, çok iyi Esperanto konuşamıyorum.
- Few Japanese can use English well.
- Az sayıda Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.
- You don't sing very well.
- Çok iyi şarkı söyleyemiyorsun.
- Tom likes to eat well.
- Tom iyi yemekten hoşlanıyor.
- I have a friend who speaks French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşan bir arkadaşım var.
- You didn't draw your dog well.
- Köpeğini iyi çizememişsin.
- I haven't slept so well for months.
- Aylardır bu kadar iyi uyumamıştım.
- Tom plays the harmonica well.
- Tom mızıkayı iyi çalar.
- Not the people, but the economy must be well!
- İnsanlar değil ama ekonomi iyi olmalı!
- I know somebody who speaks French quite well.
- Fransızcayı oldukça iyi konuşan birini tanıyorum.
- I'm sure that Tom will do very well.
- Tom'un çok iyi olacağından eminim.
- This dress fits you well.
- Bu elbise size iyi uyuyor.
- Tom really didn't do that very well.
- Tom bunu gerçekten iyi yapmadı.
- Can you speak French well?
- İyi Fransızca konuşabiliyor musun?
- I remember my childhood well.
- Çocukluğumu çok iyi hatırlıyorum.
- Neither of my parents can sing very well.
- Annem de babam da çok iyi şarkı söyleyemez.
- Do you know him well?
- Onu iyi tanıyor musun?
- Indeed, Japanese sweets go well with Japanese tea.
- Aslında, Japon tatlıları Japon çayı ile iyi gider.
- She communicates well with her teachers.
- O, öğretmenleri ile iyi iletişim kurar.
- Jim kicks a ball very well.
- Jim, topa çok iyi vurur.
- I feel like this isn't going to end well.
- Bunun iyi bitmeyeceğini hissediyorum.
- I pay them well.
- Ben onlara iyi ödeme yapıyorum.
- They aren't well.
- İyi değiller.
- How well can you dance?
- Ne kadar iyi dans edebiliyorsun?
- Tom seems to be unwilling to spend the time it takes to do a job well.
- Tom bir işi iyi yapmak için gereken zamanı harcamak istemiyor gibi görünüyor.
- Tom isn't looking very well.
- Tom pek iyi görünmüyor.
- I like the English language, but I don't speak it well.
- İngilizceyi seviyorum ama iyi konuşamıyorum.
- I was able to play piano very well.
- Çok iyi piyano çalabiliyordum.
- I know this area quite well.
- Bu alanı oldukça iyi biliyorum.
- Tom didn't seem to be well.
- Tom iyi gözükmüyordu.
- I didn't really know Tom that well.
- Tom'u gerçekten o kadar iyi tanımıyorum.
- You can still swim quite well, can't you?
- Hala epey iyi yüzebiliyorsun, değil mi?
- She types well.
- İyi daktilo yazıyor.
- They'll be well paid.
- İyi ödeme alacaklar.
- It was a fascinating story, and he told it well.
- Büyüleyici bir hikâyeydi ve onu çok iyi anlattı.
- I know her sister well.
- Onun kız kardeşini iyi tanıyorum.
- Tom knows me very well.
- Tom beni çok iyi tanır.
- I think Tom will be well prepared.
- Bence Tom iyi hazırlanmış olacak.
- I'm so glad you and Tom get along so well.
- Tom'la böyle iyi anlaşmanıza çok sevindim.
- Layla was attractive because she dressed well.
- Leyla iyi giyinmiş olduğu için çekiciydi.
- My grandfather could sing quite well when he was young.
- Büyükbabam gençken oldukça iyi şarkı söyleyebiliyordu.
- My father knows your mother very well.
- Babam, senin anneni çok iyi tanır.
- I know you can't do that very well.
- Bunu pek iyi yapamadığını biliyorum.
- He works well.
- İyi çalışıyor.
- Those children were well looked after.
- O çocuklara iyi bakıldı.
- Tom still can't swim very well.
- Tom hala çok iyi yüzemiyor.
- I see you're doing very well in your business.
- Görüyorum ki işinizde çok iyisiniz.
- I didn't really know Tom that well.
- Tom'u o kadar iyi tanımıyordum.
- He was well prepared for the exam.
- Sınav için iyi hazırlanmıştı.
- You really do speak English quite well.
- İngilizceyi gerçekten oldukça iyi konuşuyorsun.
- Things are well organized.
- Her şey iyi organize edilmiş.
- They're well off.
- Durumları iyi.
- Did the meeting go well?
- Toplantı iyi geçti mi?
- You're doing very well.
- Çok iyi gidiyorsun.
- Tom certainly plays the guitar well.
- Tom kesinlikle iyi gitar çalar.
- I thought you did that quite well.
- Bunu oldukça iyi yaptığını sanıyordum.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'nin iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- She speaks really well.
- O gerçekten iyi konuşur.
- You play the guitar very well.
- Çok iyi gitar çalıyorsun.
- We think this will work well.
- Bunun iyi çalışacağını düşünüyoruz.
- It's going really well.
- Gerçekten iyi gidiyor.
- You speak French really well.
- Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
- It's not going to end well.
- Sonu iyi bitmeyecek.
- As a singer, she's well known.
- Bir şarkıcı olarak iyi tanınıyor.
- He is well versed in foreign affairs.
- O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
- Tom knows all too well what the problem is.
- Tom sorunun ne olduğunu çok iyi biliyor.
- Tanaka plays the piano well.
- Tanaka iyi piyano çalıyor.
- I'm well off.
- Durumum iyi.
- I hope everything goes well for Tom.
- Umarım Tom için her şey iyi gider.
- Tom can play tennis quite well.
- Tom oldukça iyi tenis oynayabilir.
- Tom still can't drive very well.
- Tom hâlâ çok iyi araba süremiyor.
- I think I sing quite well.
- Sanırım oldukça iyi şarkı söylerim.
- He knew Uyghur well long before coming to Kashgar.
- Kaşgar'a gelmeden çok önce Uygurcayı iyi biliyordu.
- Tom can swim quite well.
- Tom oldukça iyi yüzer.
- We're doing really well.
- Gerçekten iyi gidiyoruz.
- This does not bode well.
- Bu iyiye işaret değil.
- I heard Tom can sing really well.
- Tom'un gerçekten iyi şarkı söyleyebildiğini duydum.
- Why don't your students read that well?
- Neden öğrencileriniz bu kadar iyi okumuyor?
- Tom and I know each other quite well.
- Tom ve ben birbirimizi oldukça iyi tanıyoruz.
- Tom knows how to sing really well.
- Tom nasıl şarkı söyleneceğini çok iyi biliyor.
- Miss Kanda can swim well.
- Bayan Kanda iyi yüzebilir.
- Tom plays chess very well.
- Tom çok iyi satranç oynar.
- Tom really did well.
- Tom gerçekten iyi iş çıkardı.
- She plays the violin well.
- İyi keman çalıyor.
- To speak a foreign language well takes time.
- Bir yabancı dili iyi konuşmak zaman alır.
- We pay them well.
- Onlara iyi ödüyoruz.
- Tom and Mary both speak French well.
- Tom ve Mary ikisi de Fransızcayı iyi konuşur.
- I know I can't throw a ball very well.
- Çok iyi top atamadığımı biliyorum.
- Tom isn't handling the situation well at all.
- Tom bu durumu hiç de iyi idare edemiyor.
- I play the piano well.
- İyi piyano çalarım.
- He can't cook very well.
- O, çok iyi yemek pişiremez.
- Both of us can swim fairly well.
- İkimiz de oldukça iyi yüzebiliriz.
- She cooks very well.
- O çok iyi yemek yapar.
- Tom plays the saxophone very well.
- Tom saksofonu çok iyi çalar.
- I'm actually doing quite well.
- Aslında gayet iyi gidiyorum.
- Someone who knows English well must've written that.
- Bunu iyi İngilizce bilen biri yazmış olmalı.
- He can't cook very well.
- Çok iyi yemek yapamıyor.
- I'm sure you'll do very well.
- Eminim çok iyi iş çıkaracaksın.
- Her novels sold well.
- Onun romanları iyi sattı.
- Tom and I know each other well.
- Tom ve ben birbirimizi iyi tanıyoruz.
- Ann plays tennis very well.
- Ann çok iyi tenis oynar.
- You aren't well.
- İyi değilsin.
- I play tennis fairly well, I think.
- Tenisi oldukça iyi oynuyorum, sanırım.
- I sleep pretty well.
- Oldukça iyi uyuyorum.
- I know I can't throw a ball very well.
- Ben bir topu çok iyi fırlatamadığımı biliyorum.
- What wine goes well with Brie?
- Brie ile hangi şarap iyi gider?
- He knows me well.
- Beni iyi tanır.
- You explained that well.
- Bunu iyi açıkladın.
- We know it very well.
- Bunu gayet iyi biliyoruz.
- He knows US history well.
- O, ABD tarihini iyi bilir.
- I did really well.
- Gerçekten iyi iş çıkardım.
- Your sister cannot swim well, can she?
- Kız kardeşin iyi yüzemiyor, değil mi?
- Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
- This dish goes very well with sake.
- Bu yemek, sakeyle çok iyi gider.
- She knows herself well.
- O kendini iyi tanır.
- This book is selling well these days.
- Bu kitap bu günlerde iyi satıyor.
- He speaks English very well.
- İngilizceyi çok iyi konuşuyor.
- They will probably handle this well.
- Muhtemelen bunu iyi idare edeceklerdir.
- Tom did his part well.
- Tom üzerine düşeni iyi yaptı.
- I don't handle loneliness well.
- Yalnızlıkla iyi başa çıkamıyorum.
- I remember it well.
- Ben onu iyi hatırlıyorum.
- You must be doing very well.
- Çok iyi gidiyor olmalısın.
- You know very well how it happened.
- Onun nasıl meydana geldiğini gayet iyi biliyorsun.
- Tom doesn't know Mary that well.
- Tom Mary'yi o kadar iyi tanımıyor.
- You do that really well.
- Bunu gerçekten iyi yapıyorsun.
- I know Tom very well.
- Tom'u çok iyi tanıyorum.
- Tom plays the trombone very well.
- Tom çok iyi trombon çalıyor.
- Tom can do that quite well.
- Tom bunu gayet iyi yapabilir.
- This is going very well.
- Bu çok iyi gidiyor.
- Some of my friends speak English well.
- Bazı arkadaşlarım iyi İngilizce konuşurlar.
- I don't really know Tom very well.
- Gerçekten Tom'u çok iyi tanımıyorum.
- How well do you know Boston?
- Boston'ı ne kadar iyi biliyorsunuz?
- I'm not feeling well today.
- Ben bugün iyi hissetmiyorum.
- My house is well insulated.
- Evim iyi yalıtılmış.
- Speaking English well is difficult.
- İyi İngilizce konuşmak zordur.
- Tom is still alive and well.
- Tom hâlâ hayatta ve iyi.
- Tom says Mary can sing quite well.
- Tom, Mary'nin oldukça iyi şarkı söyleyebileceğini söylüyor.
- How well do you know them?
- Onları ne kadar iyi tanıyorsunuz?
- Tom plays the guitar very well.
- Tom çok iyi gitar çalıyor.
- Tom can cook very well.
- Tom çok iyi yemek yapabilir.
- I can't ski very well.
- Çok iyi kayak yapamıyorum.
- She was very well before lunch, but felt sick afterward.
- O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.
- She really speaks English well.
- İngilizceyi gerçekten iyi konuşuyor.
- Tom didn't speak French very well.
- Tom Fransızcayı pek iyi konuşamazdı.
- Tom skated very well.
- Tom çok iyi kayıyordu.
- Usually, Greek tragedies don't end well.
- Yunan trajedileri genellikle iyi bitmez.
- I don't know her very well.
- Onu çok iyi tanımıyorum.
- I can't sing very well.
- Ben çok iyi şarkı söyleyemiyorum.
- You really speak French well.
- Gerçekten Fransızcayı iyi konuşuyorsun.
- I think I've done well.
- Bence iyi iş çıkardım.
- Tom and his brother didn't use to get along very well.
- Tom ve erkek kardeşi birbirleriyle çok iyi anlaşmazlardı.
- Tom and Mary work well together.
- Tom ve Mary birlikte iyi çalışıyorlar.
- You play tennis well.
- İyi tenis oynuyorsun.
- Did the surgery go well?
- Ameliyat iyi geçti mi?
- I want to show you how well I can dance now.
- Şimdi ne kadar iyi dans edebildiğimi size göstermek istiyorum.
- I can speak French fairly well, but I still make a lot of mistakes.
- Oldukça iyi Fransızca konuşabiliyorum ama hala birçok hata yapıyorum.
- Do you know the area well?
- Bölgeyi iyi tanıyor musun?
- I can't play the drums very well.
- Çok iyi davul çalamıyorum.
- Tom plays tennis well.
- Tom iyi tenis oynar.
- I'm sure you meant well.
- Eminim iyi niyetliydin.
- It's hard to speak French well.
- İyi Fransızca konuşmak zor.
- Tom is pretty well known around here.
- Tom buralarda oldukça iyi tanınıyor.
- You speak Spanish very well.
- İspanyolcayı çok iyi konuşuyorsun.
- Tom sang very well.
- Tom çok iyi şarkı söyledi.
- Tom still can't drive very well.
- Tom hala çok iyi araba kullanamıyor.
- He speaks Uyghur well.
- O, Uygurcayı iyi konuşur.
- Books intended for young people will sell well.
- Gençlere yönelik kitaplar iyi satar.
- Her books sell pretty well.
- Onun kitapları oldukça iyi satıyor.
- I don't know the city very well.
- Kenti çok iyi bilmiyorum.
- The foreigner speaks Japanese fairly well.
- Yabancı, oldukça iyi Japonca konuşur.
- I know it very well.
- Onu çok iyi biliyorum.
- Did you know her well?
- Onu iyi tanıdın mı?
- He speaks Spanish well.
- O iyi İspanyolca konuşur.
- Do they pay you well?
- Sana iyi ödeme yapıyorlar mı?
- He knows us well.
- Bizi iyi tanıyor.
- It didn't go too well.
- Pek iyi gitmedi.
- The edge of this knife is sharp and cuts well.
- Bu bıçağın kenarı keskin ve iyi kesiyor.
- Tom knows the area pretty well.
- Tom bölgeyi oldukça iyi biliyor.
- I wonder where Tom learned how to speak French so well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşmayı nereden öğrendiğini merak ediyorum.
- I was impressed by how well Tom could speak French.
- Tom'un Fransızcayı ne kadar iyi konuştuğundan etkilendim.
- I remember Tom well.
- Tom'u iyi hatırlıyorum.
- I know a man who can speak Russian well.
- Rusça'yı iyi konuşabilen bir adam tanıyorum.
- A very well known wine is produced in that region.
- O bölgede, çok iyi tanınmış bir şarap üretilir.
- Tom knows a girl who can speak French quite well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşabilen bir kız tanıyor.
- He answered by saying that he could swim well.
- İyi yüzebildiğini söyleyerek cevap verdi.
- They pay you well.
- Onlar sana iyi ödeme yapıyor.
- Are you doing well?
- Sen iyi misin?
- Tom speaks French really well.
- Tom gerçekten iyi Fransızca konuşuyor.
- I am well aware of the gravity of the situation.
- Durumun ciddiyetinin çok iyi farkındayım.
- How well do you think you really know me?
- Beni gerçekten ne kadar iyi tanıdığını düşünüyorsun?
- I'm not feeling too well.
- Ben çok iyi hissetmiyorum.
- It may well rain before tonight.
- Bu geceden önce iyi yağmur yağabilir.
- I know somebody who speaks French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- The king ordered that the town should be fortified as well as possible.
- Kral şehrin mümkün olduğunca iyi tahkim edilmesini emretti.
- Tom can't speak French well.
- Tom iyi Fransızca konuşamıyor.
- Tom plays golf really well.
- Tom gerçekten iyi golf oynuyor.
- Well, did you have a good weekend?
- Hafta sonun iyi geçti mi?
- I feel jealous of people that can speak English well.
- İyi İngilizce konuşabilen insanları kıskanıyorum.
- I knew Tom well.
- Tom'u iyi tanırdım.
- I play tennis fairly well, I think.
- Sanırım oldukça iyi tenis oynuyorum.
- Tom can't swim very well yet.
- Tom henüz çok iyi yüzemiyor.
- They could ride and shoot well.
- Onlar iyi ata binebiliyor ve iyi ateş edebiliyorlardı.
- We work really well together.
- Biz birlikte gerçekten iyi çalışırız.
- I speak three languages fairly well.
- Üç dili oldukça iyi konuşurum.
- Did Tom do that well?
- Tom bunu iyi yaptı mı?
- I feel well.
- Kendimi iyi hissediyorum.
- She can speak English pretty well.
- Oldukça iyi İngilizce konuşabiliyor.
- Tom was surprised how well Mary could play the piano.
- Tom, Mary'nin bu kadar iyi piyano çalabilmesine şaşırmıştı.
- Tom knows us very well.
- Tom bizi çok iyi tanır.
- That is the girl whom I know well.
- O, benim iyi tanıdığım kız.
- How come you know it so well?
- Nasıl bu kadar iyi biliyorsun?
- Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
- She brags about how well she can cook.
- Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.
- Tom didn't do that very well.
- Tom bunu pek iyi yapmadı.
- The system is working well.
- Sistem iyi çalışıyor.
- He is able to swim well.
- O iyi yüzebiliyor.
- I don't know French that well.
- Fransızcayı o kadar iyi bilmem.
- Tom is well paid for what he does.
- Tom yaptığı iş için iyi para alıyor.
- Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels.
- Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden bisikletinin alıştırma tekerlekleri var.
- Hello, are you well?
- Merhaba, iyi misiniz?
- I don't think Tom will be able to do that very well.
- Tom'un bunu pek iyi yapabileceğini sanmıyorum.
- Layla knew Sami all too well.
- Leyla, Sami'yi çok iyi tanıyordu.
- It's difficult to speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşmak zordur.
- This didn't fit me very well.
- Bu bana çok iyi uymadı.
- I was not feeling well.
- İyi hissetmiyordum.
- Tom isn't well.
- Tom iyi değil.
- Should I tell Tom you're not feeling well?
- İyi hissetmediğini Tom'a söylemeli miyim?
- It went very well.
- Bu çok iyi gitti.
- Food must be chewed well to be digested properly.
- Yiyeceklerin düzgün sindirilmesi için iyi çiğnenmesi gerekir.
- He speaks English well.
- İngilizceyi iyi konuşuyor.
- I can speak Japanese, but I can't read it very well.
- Japonca konuşabilirim ama onu çok iyi okuyamam.
- Tom told me he didn't know Mary very well.
- Tom bana Mary'yi çok iyi bilmediğini söyledi.
- She can speak English very well.
- Çok iyi İngilizce konuşabiliyor.
- I hope it went well.
- Umarım iyi geçmiştir.
- You will soon learn to speak English well.
- Yakında iyi İngilizce konuşmayı öğreneceksin.
- Make sure you closed the freezer door well.
- Dondurucu kapısını iyi kapattığından emin ol.
- I swim very well.
- Çok iyi yüzerim.
- Neither Tom nor Mary can play tennis very well.
- Ne Tom ne de Mary çok iyi tenis oynayabilirler.
- Tom does that really well.
- Tom bunu gerçekten iyi yapıyor.
- Tom didn't do so well on his test.
- Tom sınavda pek iyi değildi.
- Tom is doing very well, isn't he?
- Tom çok iyi gidiyor, değil mi?
- He speaks Chinese very well.
- O, Çinceyi çok iyi konuşur.
- You speak French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
- Tell me three things that you can do well.
- Bana iyi yapabileceğin üç şey söyle.
- I don't speak English well even though I took it for six years at school.
- Altı yıl okulda İngilizce eğitimi almama rağmen, çok iyi İngilizce konuşmam.
- Some of my friends can speak French well.
- Bazı arkadaşlarım iyi Fransızca konuşabiliyor.
- My level of Japanese is weak, so I can't write well.
- Benim Japonca düzeyim zayıf, bu yüzden iyi yazamam.
- Do you really think Tom is well?
- Gerçekten Tom'un iyi olduğunu düşünüyor musun?
- Tom dances quite well.
- Tom oldukça iyi dans eder.
- I feel like this is not going to end well.
- Bunun iyi bitmeyeceğini hissediyorum.
- I don't swim very well.
- Çok iyi yüzmem.
- I know a guy who plays the guitar fairly well.
- Ben oldukça iyi gitar çalan bir adam biliyorum.
- She asked me if I wasn't feeling well.
- O bana iyi hissedip hissetmediğimi sordu.
- He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
- Dry wood burns well.
- Kuru odun iyi yanar.
- We currently have 200 well organized sales offices all over Japan.
- Şu anda tüm Japonya'da iyi organize olmuş 200 satış ofisimiz var.
- I knew her very well.
- Onu çok iyi tanıyordum.
- They could ride and shoot well.
- İyi ata biniyor ve ateş edebiliyorlardı.
- Tom knows this area very well.
- Tom bu alanı çok iyi bilir.
- Tom and Mary got along very well.
- Tom ve Mary çok iyi anlaşıyorlardı.
- He is well paid.
- İyi maaş alıyor.
- I thought we did well.
- Bence iyi iş çıkardık.
- Tom doesn't do that well.
- Tom bunu iyi yapamaz.
- I remember your grandfather well.
- Büyükbabanı iyi hatırlıyorum.
- Tom communicates extremely well.
- Tom son derece iyi iletişim kurar.
- Tom Jackson's new book isn't selling well.
- Tom Jackson'un yeni kitabı iyi satmıyor.
- Layla didn't know Sami very well.
- Layla Sami'yi çok iyi tanımıyordu.
- Painting is another thing I can do fairly well.
- Resim yapmak da oldukça iyi yapabildiğim başka bir şey.
- He will soon be able to swim well.
- Yakında iyi yüzebilecek.
- Tom said that Mary wasn't feeling well.
- Tom, Mary'nin kendini iyi hissetmediğini söyledi.
- I still don't feel very well.
- Ben hâlâ çok iyi hissetmiyorum.
- He stayed in bed because he wasn't feeling well.
- Kendini iyi hissetmediği için yatakta kaldı.
- We know each other, but not all that well.
- Biz birbirimizi tanıyoruz ancak pek de iyi değil.
- Although my car is very old, it still runs very well.
- Arabam çok yaşlı olsa da, hala çok iyi çalışıyor.
- Tom told me he didn't know Mary very well.
- Tom bana Mary'yi çok iyi tanımadığını söyledi.
- That worked pretty well.
- O oldukça iyi çalıştı.
- I thought the concert went pretty well.
- Konserin oldukça iyi geçtiğini düşündüm.
- I thought you did fairly well.
- Oldukça iyi iş çıkardığını düşünmüştüm.
- Tom and Mary know each other well.
- Tom ve Mary birbirlerini iyi tanırlar.
- You both did well.
- İkiniz de iyi iş çıkardınız.
- Tom doesn't know whether the concert went well or not.
- Tom konserin iyi geçip geçmediğini bilmiyor.
- I know this area very well.
- Bu bölgeyi çok iyi biliyorum.
- I remember the day you were born very well.
- Doğduğun günü çok iyi hatırlıyorum.
- I hope you are all well.
- Umarım hepiniz iyisinizdir.
- Tom knows Boston very well.
- Tom Boston'u çok iyi bilir.
- How well do you play golf?
- Ne kadar iyi golf oynuyorsun?
- We get along really well.
- Çok iyi anlaşıyoruz.
- Tom looked surprised at how well Mary was doing.
- Tom, Mary'nin ne kadar iyi olduğuna şaşırmış görünüyordu.
- I know this boy well.
- Ben bu çocuğu iyi tanıyorum.
- I'm sorry I couldn't explain it well.
- İyi açıklayamadığım için üzgünüm.
- Tom doesn't know Mary very well.
- Tom, Mary'yi çok iyi tanımıyor.
- Her voice carries well.
- Onun sesi iyi taşıyor.
- Tom and his father are alive and well.
- Tom ve babası hayatta ve iyiler.
- He speaks English well.
- O, iyi İngilizce konuşur.
- Tom swims quite well.
- Tom oldukça iyi yüzüyor.
- I hope you're well paid.
- Umarım iyi para alıyorsundur.
- I have several friends who speak French fairly well.
- Fransızcayı oldukça iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- He's well dressed.
- İyi giyinmiş.
- We always eat well.
- Her zaman iyi yeriz.
- This car handles well.
- Bu araba iyi gidiyor.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
- Birini iyi tanımıyorsan, yargılayamazsın.
- I know you can't do that very well.
- Bunu çok iyi yapamadığınızı biliyorum.
- Layla knew Sami all too well.
- Layla, Sami'yi çok iyi tanıyordu.
- I know this area quite well.
- Bu bölgeyi oldukça iyi biliyorum.
- We do very well.
- Çok iyiyiz.
- Sami dressed well.
- Sami iyi giyindi.
- It didn't go very well.
- Pek iyi gitmedi.
- I don't remember well.
- İyi hatırlamıyorum.
- We've not done well.
- Pek iyi değildik.
- You did that really well.
- Bunu gerçekten iyi yaptın.
- It works pretty well.
- Bu oldukça iyi çalışıyor.
- Either she's really doing well, or she can hide everything behind a smile.
- Ya gerçekten durumu iyi, ya da her şeyi tebessümünün arkasında saklayabiliyor.
- This dress fits me very well.
- Bu elbise bana çok iyi uyuyor.
- Why do you speak French so well?
- Fransızcayı neden bu kadar iyi konuşuyorsun?
- They lived very well without working very hard.
- Çok çalışmadan çok iyi yaşadılar.
- We've prepared well.
- Biz iyi hazırlık yaptık.
- It's hard to speak English well.
- İngilizceyi iyi konuşmak zordur.
- Tom is able to swim well.
- Tom iyi yüzebiliyor.
- She talks well.
- İyi konuşuyor.
- I can play tennis, but not very well.
- Tenis oynayabilirim ama çok iyi değil.
- You do that well.
- Bunu iyi yaptın.
- Tom could tell that Mary wasn't feeling well.
- Tom, Mary'nin kendini iyi hissetmediğini söyleyebilirdi.
- I knew Tom very well.
- Tom'u çok iyi biliyordum.
- You swim well, don't you?
- İyi yüzüyorsun, değil mi?
- Tom knows Mary well.
- Tom Mary'i iyi tanıyor.
- Tom is fairly well known.
- Tom oldukça iyi tanınıyor.
- Tom is doing fairly well.
- Tom oldukça iyi gidiyor.
- I can't really cook very well.
- Pek iyi yemek yapamam.
- She is not very well off.
- Durumu pek iyi değil.
- She can play the piano well.
- İyi piyano çalabiliyor.
- Tom isn't feeling at all well.
- Tom hiç iyi hissetmiyor.
- Tom couldn't talk very well.
- Tom çok iyi konuşamıyordu.
- You know very well what I mean.
- Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun.
- Tom has done well.
- Tom iyi iş çıkardı.
- We didn't do that very well.
- Bunu çok iyi yapmadık.
- The photo didn't come out well.
- Fotoğraf iyi çıkmadı.
- Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın saklamak zorunda olduğu iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
- They didn't speak English very well.
- Onlar çok iyi İngilizce konuşmadı.
- Do you play basketball well?
- Basketbolu iyi oynar mısın?
- Things are going pretty well.
- İşler oldukça iyi gidiyor.
- Tom can read very well.
- Tom çok iyi okuyabilir.
- I think Tom doesn't speak French very well.
- Bence Tom çok iyi Fransızca konuşmuyor.
- You must know him pretty well.
- Onu çok iyi tanıyor olmalısın.
- Neither Tom nor Mary can play tennis very well.
- Ne Tom ne de Mary çok iyi tenis oynayabilir.
- I wasn't well, but it wasn't life-threatening either.
- İyi değildim ama hayati tehlikem de yoktu.
- You play Starcraft really well.
- Starcraft'ı gerçekten iyi oynuyorsun.
- I didn't feel very well, but I went to work anyway.
- Kendimi pek iyi hissetmiyordum ama yine de işe gittim.
- Can you swim well?
- İyi yüzebilir misin?
- I actually play piano fairly well.
- Ben aslında oldukça iyi piyano çalıyorum.
- Tom didn't do well on the test.
- Tom sınavda iyi değildi.
- On the contrary, you speak English very well, indeed!
- Tam tersine, siz çok iyi İngilizce konuşuyorsunuz, gerçekten!
- I know your older brother quite well.
- Ağabeyini çok iyi tanıyorum.
- It is better to do well than to say well.
- İyi yapmak, iyi söylemekten daha iyidir.
- Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ailesi dışında kimse onu çok iyi tanımıyor.
- I remember that man's name very well.
- O adamın adını çok iyi hatırlıyorum.
- Do you know how to cook rice well?
- İyi pilav nasıl yapılır biliyor musun?
- We know we can't do that very well.
- Bunu çok iyi yapamayacağımızı biliyoruz.
- You swim well, don't you?
- Sen iyi yüzersin, değil mi?
- And he knew my deceased father well.
- Ve o, rahmetli babamı iyi tanırdı.
- They mean well.
- Onların niyeti iyi.
- She sings and dances very well.
- Çok iyi şarkı söylüyor ve dans ediyor.
- Mary can sew very well.
- Mary çok iyi dikiş dikebiliyor.
- My sister sings songs very well.
- Kız kardeşim şarkıları çok iyi söyler.
- Tom fought well.
- Tom iyi dövüştü.
- Food you eat that you don't like will not be digested well.
- Sevmediğin bir yemeği yersen iyi sindiremezsin.
- Tom and I both don't speak French very well.
- Tom ve ben her ikimiz de pek iyi Fransızca konuşmuyoruz.
- I have several friends who speak French fairly well.
- Oldukça iyi Fransızca konuşan birkaç arkadaşım var.
- I don't do that well.
- Bunu iyi yapamıyorum.
- Tom bragged about how well he could play chess.
- Tom ne kadar iyi satranç oynayabileceği hakkında kendini övdü.
- He could ski well when he was young.
- Gençken, iyi kayabilirdi.
- You speak English very well.
- Çok iyi İngilizce konuşuyorsun.
- Our artificial island isn't very well forested yet.
- Yapay adamız henüz çok iyi ağaçlandırılmadı.
- Tom looks like he doesn't feel well.
- Tom iyi hissetmiyor gibi görünüyor.
- I'm well acquainted with Tom.
- Tom'u iyi tanırım.
- Jane and I play the piano very well.
- Jane ve ben, çok iyi piyano çalarız.
- That captain handles his troops well.
- O yüzbaşı, birliklerini iyi idare eder.
- Your parents raised you well.
- Annenle baban seni iyi yetiştirmiş.
- She pays Tom well.
- Tom'a iyi para ödüyor.
- Do you really think Tom is well?
- Tom'un gerçekten iyi olduğunu düşünüyor musun?
- Tom does that fairly well.
- Tom bunu oldukça iyi yapıyor.
- You did well.
- İyi yaptın.
- Tom knows that I can't sing very well.
- Tom çok iyi şarkı söyleyemediğimi biliyor.
- The children were all well and looked happy.
- Çocukların hepsi iyiydi ve mutlu görünüyordu.
- You handled that matter well.
- Bu meseleyi iyi idare ettin.
- I can't speak the Berber language, but someday I will speak it well.
- Berberi dilini konuşamıyorum, ama bir gün iyi konuşacağım.
- You will soon be able to ski well.
- Yakında iyi kayak yapabileceksin.
- You know very well how it happened.
- Nasıl olduğunu çok iyi biliyorsun.
- I didn't know you could cook this well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum, Tom.
- Tom plays his cards well.
- Tom kartlarını iyi oynuyor.
- I know this area pretty well.
- Bu bölgeyi oldukça iyi biliyorum.
- It worked out well.
- İyi gitti.
- You play tennis well.
- Sen iyi tenis oynuyorsun.
- Is it true that Tom can't see very well out of his left eye?
- Tom'un sol gözünün iyi görmediği doğru mu?
- Can you ski well?
- İyi kayak yapabiliyor musun?
- I remember last night well.
- Dün geceyi çok iyi hatırlıyorum.
- Tom doesn't feel well today.
- Tom bugün kendini iyi hissetmiyor.
- Nobody there knew him well.
- Oradaki hiç kimse onu iyi tanımıyordu.
- Tom did well today.
- Tom bugün iyiydi.
- I'm not well.
- İyi değilim.
- Tom may not be feeling well.
- Tom iyi hissetmiyor olabilir.
- Tom can speak French fairly well.
- Tom oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I could swim well when I was a child.
- Bir çocukken iyi yüzebiliyordum.
- Tom doesn't play the piano very well.
- Tom çok iyi piyano çalamıyor.
- You can speak English well, can't you?
- İngilizceyi iyi konuşabilirsin, değil mi?
- I think we did very well.
- Bence çok iyi iş çıkardık.
- I think we're moving along pretty well.
- Biz oldukça iyi ilerliyoruz sanırım.
- She put up with the pain quite well.
- O, acıya oldukça iyi katlandı.
- I haven't been well.
- İyi değildim.
- Do they pay you well?
- Sana iyi para veriyorlar mı?
- We're very well prepared.
- Çok iyi hazırlandık.
- Tom plays the guitar fairly well.
- Tom oldukça iyi gitar çalıyor.
- Indeed, Japanese sweets go well with Japanese tea.
- Gerçekten Japon tatlıları, Japon çayı ile iyi gider.
- That didn't go very well.
- O çok iyi gitmedi.
- We fit together well.
- Birbirimize iyi uyuyoruz.
- My sister can play the guitar very well.
- Kız kardeşim çok iyi gitar çalabilir.
- Tom decided not to play dodge ball because he wasn't feeling well.
- Tom yakar top oynamamaya karar verdi çünkü kendini iyi hissetmiyordu.
- He is pretty well today.
- O bugün oldukça iyi.
- The teacher handles his pupils well.
- Öğretmen öğrencilerini iyi idare ediyor.
- Someone who knows English well must've written that.
- İngilizceyi iyi bilen biri onu yazmış olmalı.
- I was impressed on how well Tom could speak French.
- Tom'un ne kadar iyi Fransızca konuştuğundan etkilendim.
- I thought that went quite well.
- Onun oldukça iyi gittiğini düşünüyordum.
- I'm not at all well.
- Hiç iyi değilim.
- Tom plays the violin very well.
- Tom çok iyi keman çalar.
- I'm sorry, but I don't speak French very well.
- Üzgünüm ama Fransızcam pek iyi değil.
- The children work well together.
- Çocuklar birlikte iyi çalışıyorlar.
- I knew your father very well.
- Babanı çok iyi tanıyordum.
- Tom can cook very well.
- Tom çok iyi yemek pişirebilir.
- That didn't go very well, did it?
- O çok iyi gitmedi, değil mi?
- He's doing very well today.
- Bugün çok iyi gidiyor.
- She speaks English really well.
- İngilizceyi çok iyi konuşuyor.
- Tom hasn't been very well recently.
- Tom son zamanlarda çok iyi değil.
- She sings very well.
- Çok iyi şarkı söylüyor.
- I hope everything goes well.
- Umarım her şey iyi gider.
- We did that very well.
- Bunu çok iyi yaptık.
- I can't play tennis that well.
- Ben o kadar iyi tenis oynayamam.
- I didn't know them very well.
- Onları çok iyi tanımıyordum.
- Tom didn't feel well, but he went to work anyway.
- Tom kendini iyi hissetmiyordu ama yine de işe gitti.
- I was able to swim well when I was a child.
- Çocukken iyi yüzebiliyordum.
- I was impressed by how well Tom could speak French.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabilmesi beni çok etkiledi.
- I know it well.
- Ben onu iyi biliyorum.
- Tom speaks French fairly well, doesn't he?
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
- I know someone who speaks French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birini tanıyorum.
- You must know him very well.
- Onu çok iyi tanıyor olmalısın.
- You can't judge a person if you don't know him well.
- İyi tanımıyorsan, birini yargılayamazsın.
- Weigh your words well.
- Sözlerini iyi tart.
- He speaks Spanish well.
- İspanyolca'yı iyi konuşuyor.
- Tom didn't play well.
- Tom iyi çalmadı.
- If you aren't feeling well, maybe you should rest in bed a little longer.
- Eğer iyi hissetmiyorsan, belki de yatakta biraz daha dinlenmelisin.
- You look like you're not feeling very well.
- Pek iyi hissetmiyormuş gibi duruyorsun.
- You really did that well.
- Bunu gerçekten iyi yaptın.
- I don't sing very well.
- Çok iyi şarkı söylemiyorum.
- I still don't feel very well.
- Hâlâ kendimi iyi hissetmiyorum.
- I know this very well.
- Bunu çok iyi biliyorum.
- Tom and Mary get along very well.
- Tom ve Mary çok iyi anlaşıyorlar.
- He was treated well but still was scared.
- Ona iyi davranılmıştı ama yine de korkuyordu.
- It didn't go too well.
- O çok iyi gitmedi.
- I hear you very well.
- Seni çok iyi duyuyorum.
- Tom is able to sing very well.
- Tom çok iyi şarkı söyleyebiliyor.
- She can't cook well.
- O, iyi yemek pişiremez.
- My son gets on very well at school.
- Oğlum okulda çok iyi.
- I think I did very well on the test.
- Sanırım sınavda çok iyiydim.
- I heard that Tom doesn't swim very well.
- Tom'un çok iyi yüzemediğini duydum.
- I'm well rested.
- İyi dinlenmiş durumdayım.
- The meeting went really well.
- Miting gerçekten iyi gitti.
- I can't play the drums very well.
- Ben de çok iyi bateri çalamıyorum.
- I don't work well under pressure.
- Baskı altında iyi çalışamıyorum.
- Things are well organized.
- İşler iyi organize edilmiş.
- We both know you don't swim very well.
- İkimiz de çok iyi yüzemediğini biliyoruz.
- I can't swim well.
- İyi yüzemem.
- We'll be well paid.
- Bize iyi ödeme yapılacak.
- She is not only well known in India, but is also well known in China.
- O sadece Hindistan'da değil aynı zamanda Çin'de de iyi tanınmaktadır.
- Your voice carries well.
- Sesin iyi çıkıyor.
- The motor is not running well.
- Motor iyi çalışmıyor.
- Tom knows us well.
- Tom bizi iyi tanır.
- I must study well.
- İyi çalışmak zorundayım.
- We know very well what our chances are.
- Şanslarımızın ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
- That will do me well.
- Bu benim için iyi olacak.
- I knew your father very well.
- Babanı çok iyi tanırdım.
- Tom doesn't do his job very well.
- Tom işini pek iyi yapmaz.
- I think I can sing fairly well.
- Bence oldukça iyi şarkı söyleyebilirim.
- Tom plays the guitar very well.
- Tom çok iyi gitar çalar.
- Tom isn't feeling well.
- Tom kendini iyi hissetmiyor.
- I don't know whether Tom can cook well or not.
- Tom'un iyi yemek yapıp yapamadığını bilmiyorum.
- He speaks English very well.
- O, İngilizceyi çok iyi konuşur.
- I actually play piano pretty well.
- Ben aslında piyanoyu oldukça iyi çalıyorum.
- Tom has done really well.
- Tom gerçekten iyi iş çıkardı.
- If you want to learn a foreign language well, you should speak that language with native speakers as often as you can.
- Bir yabancı dili iyi öğrenmek istiyorsanız, o dili anadili olarak konuşan kişilerle mümkün olduğunca sık konuşmalısınız.
- Tom can speak both French and English very well.
- Tom hem Fransızcayı hem de İngilizceyi çok iyi konuşabiliyor.
- I'm not feeling well.
- Kendimi iyi hissetmiyorum.
- He seems well acquainted with the history of Japan.
- Japonya'nın tarihini iyi biliyor gibi görünüyor.
- I don't swim well.
- Ben iyi yüzmem.
- Tom can speak French very well.
- Tom Fransızcayı çok iyi konuşabilir.
- She knew perfectly well what he was doing.
- Ne yaptığını gayet iyi biliyordu.
- Gray goes well with red.
- Gri, kırmızıyla iyi gider.
- It works incredibly well.
- O, inanılmaz şekilde iyi çalışır.
- Did you know him well?
- Onu iyi tanır mıydınız?
- His men fought hard and well.
- Adamları sıkı ve iyi savaştı.
- I could swim well when I was a child, too.
- Çocukken ben de iyi yüzerdim.
- Tom says he swims well.
- Tom iyi yüzdüğünü söylüyor.
- I'm not very well.
- Çok iyi değilim.
- Tom can play the drums well.
- Tom iyi davul çalabilir.
- I'm sorry but I don't speak Esperanto very well.
- Üzgünüm ama Esperanto dilini pek iyi konuşamıyorum.
- I might as well die as lead such a life.
- Böyle bir hayat sürmektense, ölürüm daha iyi.
- Tom treats Mary well.
- Tom, Mary'ye iyi davranıyor.
- He said he could swim well.
- İyi yüzebildiğini söyledi.
- He plays the violin very well.
- O, çok iyi şekilde keman çalar.
- Tom and Mary know each other well.
- Tom ve Mary birbirlerini iyi tanıyorlar.
- How well can you swim?
- Ne kadar iyi yüzebilirsin?
- Even though he is my neighbour, I did not know him well.
- Komşum olsa da onu iyi tanımıyordum.
- We've done exceptionally well.
- Son derece iyiydik.
- Tom performed very well.
- Tom çok iyi bir performans sergiledi.
- My job pays fairly well.
- İşimin maaşı oldukça iyi.
- You'll do well, I'm sure.
- İyi yapacağına eminim.
- Tom's dog can swim well.
- Tom'un köpeği iyi yüzebilir.
- My operation went very well.
- Ameliyatım çok iyi geçti.
- I know a person who speaks Russian very well.
- Çok iyi Rusça konuşan birini tanıyorum.
- They've spent their money well.
- Paralarını iyi harcadılar.
- Toshio can speak English very well.
- Toshio, çok iyi İngilizce konuşabiliyor.
- Tom is not as well off as he used to be.
- Tom'un durumu eskisi kadar iyi değil.
- Tom handles a saw very well.
- Tom bir testereyi çok iyi kullanır.
- Tom swims quite well.
- Tom çok iyi yüzer.
- No one likes me in the company; I know that well.
- Şirkette kimse beni sevmiyor. Bunu çok iyi biliyorum.
- Tom dances very well.
- Tom çok iyi dans eder.
- They are well looked after.
- Onlara iyi bakılıyor.
- Betty speaks Esperanto very well.
- Betty çok iyi Esperanto konuşuyor.
- Tom looked like he wasn't feeling very well.
- Tom kendini pek iyi hissetmiyormuş gibi görünüyordu.
- My father can speak English well.
- Babam iyi İngilizce konuşabiliyor.
- I swim pretty well.
- Oldukça iyi yüzerim.
- He plays tennis very well.
- O çok iyi tenis oynar.
- People are always telling me that I speak French very well.
- İnsanlar her zaman bana Fransızcayı çok iyi konuştuğumu söylüyorlar.
- You taught him well.
- Ona iyi öğrettin.
- I am well acquainted with the subject.
- Konuyu iyi biliyorum.
- We pay him well.
- Ona iyi ödüyoruz.
- Tom can't play the piano very well.
- Tom çok iyi piyano çalamıyor.
- She handles a saw very well.
- Testereyi çok iyi kullanır.
- Tom can sing very well.
- Tom çok iyi şarkı söyleyebilir.
- Air pollution prevents some plants from growing well.
- Hava kirliliği bazı bitkilerin iyi büyümesini engelliyor.
- I know that Tom can't speak French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca konuşamadığını biliyorum.
- I still can't swim very well.
- Ben hâlâ çok iyi yüzemiyorum.
- The girl speaks English very well.
- Kız İngilizceyi çok iyi konuşuyor.
- Both Tom and Mary are well paid.
- Tom da Mary de iyi maaş alıyorlar.
- I hear that you're not well.
- İyi olmadığınızı duydum.
- The last time I saw Kent, he was very well.
- Kent'i son gördüğümde çok iyiydi.
- Tom is well paid for what he does.
- Tom'a yaptığı iş için iyi ödeme yapılıyor.
- My son knows all the letters well.
- Oğlum bütün harfleri iyi bilir.
- Are you able to swim well?
- İyi yüzebiliyor musun?
- Are you not feeling well?
- İyi hissetmiyor musun?
- Do you know him well?
- Onu iyi tanıyor musunuz?
- He can swim well.
- O iyi yüzebilir.
- She doesn't translate well.
- O iyi çeviri yapmaz.
- Sorry, I don't feel well.
- Üzgünüm, kendimi iyi hissetmiyorum.
- I see you're doing very well in your business.
- İşinizde çok iyi olduğunuzu görüyorum.
- It's not going very well.
- Çok iyi gitmiyor.
- Tom couldn't explain it very well.
- Tom çok iyi açıklayamadı.
- My brother swims well.
- Erkek kardeşim iyi yüzer.
- You'll do well, I'm sure.
- İyi yapacaksın, eminim.
- It is difficult to find a well paid permanent job.
- İyi ücretli daimi bir iş bulmak zordur.
- I know someone who speaks French very well.
- Fransızcayı çok iyi konuşan birini tanıyorum.
- Are you sure that Midori plays the violin well?
- Midori'nin iyi keman çaldığına emin misin?
- I think Tom played very well.
- Bence Tom çok iyi oynadı.
- Tom doesn't do that very well.
- Tom bunu pek iyi yapmaz.
- She speaks really well.
- Gerçekten iyi konuşuyor.
- He said that everything would turn out well.
- Her şeyin iyi sonuçlanacağını söyledi.
- The story ends well.
- Hikaye iyi bitiyor.
- Tom plays volleyball well.
- Tom iyi voleybol oynar.
- Tom really did that exceptionally well.
- Tom bunu gerçekten çok iyi yaptı.
- I used to know Tom quite well.
- Tom'u oldukça iyi tanırdım.
- My wife cooks well.
- Karım iyi yemek yapar.
- Let's see how well Tom does.
- Bakalım Tom ne kadar iyi.
- Someone who knows English well must have written it.
- İngilizceyi iyi bilen biri bunu yazmış olmalı.
- I have a lot of friends that can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen bir sürü arkadaşım var.
- Both of his parents are well.
- Anne ve babasının her ikisi de iyi.
- I hear they pay pretty well.
- Oldukça iyi ödeme yaptıklarını duydum.
- Did you know Tom very well?
- Tom'u çok iyi tanır mıydınız?
- You handled that well.
- Onunla iyi başa çıktın.
- Of course I remember the news quite well.
- Tabii ki haberleri gayet iyi hatırlıyorum.
- I don't know Boston very well.
- Boston'u pek iyi bilmiyorum.
- My father does play golf, but not well.
- Babam golf oynuyor ama iyi değil.
- We have many employees who can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen birçok çalışanımız var.
- They didn't pay us very well.
- Bize pek iyi ödeme yapmadılar.
- Fadil can't lie very well.
- Fadıl çok iyi yalan söyleyemez.
- I don't know Boston that well.
- Boston'u o kadar iyi bilmiyorum.
- His business is doing very well.
- İşleri çok iyi gidiyor.
- I don't know the theater play, but I know the author well.
- Tiyatro oyununu bilmiyorum ama yazarını iyi tanıyorum.
- I suspect Tom can't do that very well.
- Tom'un bunu çok iyi yapamayacağından şüpheleniyorum.
- She is able to sing very well.
- O çok iyi şarkı söyleyebilir.
- I don't feel too well.
- Kendimi pek iyi hissetmiyorum.
- You really do speak French quite well.
- Gerçekten çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
- Tom isn't feeling very well.
- Tom kendini pek iyi hissetmiyor.
- It's not easy to speak French well.
- Fransızcayı iyi bir şekilde konuşmak kolay değildir.
- I can't do that very well.
- Bunu çok iyi yapamam.
- I don't know very well German syntax.
- Almanca sözdizimini çok iyi bilmiyorum.
- He is well paid.
- İyi ücret alıyor.
- Toshio can speak English very well.
- Toshio, çok iyi İngilizce konuşabilir.
- I can't speak Tok Pisin well.
- Tok Pisin dilini iyi konuşamıyorum.
- Tom has been well paid.
- Tom'a iyi para ödendi.
- Tom now has a job that pays well.
- Tom'un artık iyi para kazandıran bir işi var.
- I can't express myself in French very well.
- Kendimi Fransızcada çok iyi ifade edemiyorum.
- Tom told me that he was well.
- Tom bana iyi olduğunu söyledi.
- I didn't do that so well.
- Bunu pek iyi yapamadım.
- Cornbread goes well in cupcake pans.
- Mısır ekmeği kek kalıbında iyi gider.
- We can get along very well without you.
- Sensiz çok iyi idare edebiliriz.
- Tom dances quite well.
- Tom oldukça iyi dans ediyor.
- My older sister can play the guitar very well.
- Ablam çok iyi gitar çalabilir.
- I can't use a fork well.
- Çatalı iyi kullanamıyorum.
- This is the girl I know well.
- Bu iyi tanıdığım bir kız.
- Tom really played well.
- Tom gerçekten iyi oynadı.
- He knows quite well what it is like to be poor.
- Fakir olmanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyor.
- Tom has lived in Boston for thirty years, but he still doesn't seem to know the city well.
- Tom otuz yıldır Boston'da yaşıyor, ancak şehri hala iyi tanımıyor gibi görünüyor.
- I hope you're well.
- Umarım iyisindir.
- We always eat well.
- Biz her zaman iyi yiyoruz.
- One of my friends can speak French fairly well.
- Arkadaşlarımdan biri oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I can hear perfectly well.
- Ben gayet iyi duyabiliyorum.
- Tom doesn't know us very well.
- Tom bizi çok iyi tanımıyor.
- I wanted to wish you well.
- Sana iyi dileklerde bulunmak istedim.
- You pay them well, don't you?
- Onlara iyi ödeme yapıyorsun, değil mi?
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan bir Japon arkadaşı var.
- Tom can speak both French and English quite well.
- Tom hem Fransızcayı hem de İngilizceyi oldukça iyi konuşabilirler.
- I really don't know Tom that well.
- Tom'u o kadar iyi tanımıyorum.
- Tom and Mary didn't get along very well.
- Tom ve Mary pek iyi anlaşamıyorlardı.
- It always takes time to get to know someone well.
- Birini iyi tanımak her zaman zaman alır.
- Tom doesn't sing very well.
- Tom çok iyi şarkı söylemiyor.
- You can eat very well there.
- Orada çok iyi yiyebilirsiniz.
- Tom is doing very well so far.
- Tom şu ana kadar çok iyi iş çıkarıyor.
- Mike can't play baseball well.
- Mike, iyi beyzbol oynayamaz.
- I don't know the theater play, but I know the author well.
- Tiyatro oyununu bilmiyorum, fakat yazarı iyi biliyorum.
- He likes mountaineering and knows the mountains of Japan quite well.
- Dağcılığı seviyor ve Japonya'nın dağlarını oldukça iyi biliyor.
- Tom can do that extremely well.
- Tom bunu son derece iyi yapabilir.
- That was money well spent.
- İyi harcamaydı.
- We didn't play that well.
- Biz o kadar iyi oynamadık.
- The children behaved quite well.
- Çocuklar oldukça iyi davrandılar.
- Tom and Mary can both sing quite well.
- Tom ve Mary oldukça iyi şarkı söyleyebiliyorlar.
- I think you're doing well.
- İyi iş çıkardığınızı düşünüyorum.
- Your French is coming along well.
- Fransızcan iyi ilerliyor.
- He is a good swimmer and also plays tennis well.
- Kendisi iyi bir yüzücüdür ayrıca güzel de tenis oynar.
- He plays the guitar very well.
- Çok iyi gitar çalıyor.
- Tom is doing surprisingly well.
- Tom şaşırtıcı derecede iyi iş çıkarıyor.
- Tom can't write very well.
- Tom çok iyi yazamaz.
- She can play the piano very well.
- Çok iyi şekilde piyano çalabilir.
- Tom treated me very well.
- Tom bana çok iyi davrandı.
- That captain handles his troops well.
- O yüzbaşı askerlerini iyi idare ediyor.
- I like English, but I can't speak it well.
- İngilizceyi severim ama iyi konuşamam.
- How well did you know them?
- Onları ne kadar iyi tanıyordunuz?
- That does not augur well for the rest of our dialogue.
- Bu, diyaloğumuzun geri kalanı için iyi bir işaret değil.
- Tom dresses well.
- Tom iyi giyinir.
- I don't know Tom well, but I know his wife.
- Tom'u iyi tanımıyorum fakat karısını tanıyorum.
- Tom speaks French well.
- Tom iyi Fransızca konuşur.
- Brush your teeth well.
- Dişlerinizi iyi fırçalayın.
- Tom can read very well.
- Tom çok iyi okuyabiliyor.
- It works well.
- İyi çalışıyor.
- Tom said that Mary wasn't well.
- Tom Mary'nin iyi olmadığını söyledi.
- Tom is doing well today.
- Tom bugün iyi iş çıkarıyor.
- Tom can't play the tin whistle very well.
- Tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.
- Tom said Mary sang very well last night.
- Tom, Mary'nin dün gece çok iyi şarkı söylediğini söyledi.
- I didn't play well.
- İyi oynamadım.
- I can't see very well.
- Çok iyi göremiyorum.
- We pay her well.
- Ona iyi ödüyoruz.
- Tom can dance well.
- Tom iyi dans edebilir.
- She cooks well.
- O iyi yemek yapar.
- Tom does that very well.
- Tom bunu çok iyi yapıyor.
- She plays tennis very well.
- O çok iyi tenis oynuyor.
- You must know her pretty well.
- Onu çok iyi tanıyor olmalısın.
- I'm alive and well.
- Hayattayım ve iyiyim.
- Tom doesn't know Boston very well.
- Tom Boston'u çok iyi bilmiyor.
- Both Tom and Mary did well.
- Hem Tom hem de Mary iyi iş çıkardı.
- I don't swim very well.
- Ben çok iyi yüzemem.
- A few hours' catnap will do you well.
- Birkaç saat kestirmek sana iyi gelecektir.
- Tom doesn't like people to know that he can't speak French well.
- Tom insanların iyi Fransızca konuşamadığını bilmelerini istemiyor.
- I think Tom does that well.
- Tom bunu iyi yapar diye düşünüyorum.
- Mariko speaks English well.
- Mariko iyi İngilizce konuşuyor.
- The last time I saw Tom he didn't look too well.
- Tom'u son gördüğümde o çok iyi görünmüyordu.
- I have a feeling this won't end well.
- Bunun iyi bitmeyeceği şeklinde bir hissim var.
- She handles a saw very well.
- O, bir testereyi çok iyi kullanır.
- He knows us well.
- O bizi iyi tanır.
- I hope that my mother is well.
- Umarım annem iyidir.
- They meant well.
- Onların niyeti iyiydi.
Show More (1706)
|