dik dik - Turkish English Dictionary

dik dik

Meanings of "dik dik" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
dik dik angularly adv.
Slang
dik dik skeef expr.

Meanings of "dik dik" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
dik yamaç steep slope n.
He stared at the steep slope.
Dik yamaca baktı.

More Sentences
dik dik bakmak stare v.
I didn't mean to stare.
Dik dik bakmak istemedim.

More Sentences
dik steep adj.
We climbed up the steep mountain.
Dik dağa tırmandık.

More Sentences
dik vertical adj.
The cliff is almost vertical.
Uçurum, neredeyse dik.

More Sentences
General
dik ve kayalık tepe tor n.
They hiked to the top of the tor for a breathtaking view.
Nefes kesici bir manzara için dik kayalık tepeye tırmandılar.

More Sentences
dik açı right angle n.
A rectangle has four right angles.
Bir dikdörtgenin dört dik açısı vardır.

More Sentences
saçmalığın dik alası absolute nonsense n.
That's absolute nonsense!
Bu saçmalığın dik alası.

More Sentences
taşlı dik kayalık yamaç scree n.
Hiking down the steep scree slope required careful footing.
Dik kayalık yamaçta yürürken dikkatli adımlar atmak lazım.

More Sentences
dik dik bakmak stare at v.
Don't stare at me.
Bana dik dik bakma.

More Sentences
dik oturmak sit up v.
The sick child sat up in bed.
Hasta çocuk yatakta dik oturdu.

More Sentences
dik durmak stand upright v.
An empty bag can't stand upright.
Boş torba, dik duramaz.

More Sentences
dik dik bakmak stare v.
The girl staring back at me was angry.
Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.

More Sentences
dik dik bakmak gaze at v.
A policeman was gazing at a suspicious pedestrian.
Bir polis, şüpheli bir yayaya dik dik bakıyordu.

More Sentences
dik dik bakmak glare v.
The child glared impudently at its mother.
Çocuk annesine küstahça dik dik baktı.

More Sentences
dik dik bakmak glare at v.
Tom and I glared at each other.
Tom ve ben birbirimize dik dik baktık.

More Sentences
dik oturmak sit up straight v.
Tom was sitting up straight.
Tom dik oturuyordu.

More Sentences
dik kafalı obstinate adj.
Tom is quite obstinate, isn't he?
Tom oldukça dik kafalı, değil mi?

More Sentences
dik up adj.
She held her head up bravely.
Başını cesurca dik tuttu.

More Sentences
dik straight adj.
Keep your back straight!
Sırtını dik tut!

More Sentences
dik başlı obstinate adj.
Do people ever accuse you of being obstinate?
İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı?

More Sentences
dik duran standing adj.
She is to be congratulated for standing her ground.
Dik durduğu için kendisini tebrik etmek gerekir.

More Sentences
dik başlı pig-headed adj.
Tom accused Mary of being pig-headed.
Tom Mary'yi dik başlı olmakla suçladı.

More Sentences
dik kafalı stiff-necked adj.
Tom's a stiff-necked old man.
Tom dik kafalı yaşlı bir adam.

More Sentences
dik kafalı pig-headed adj.
Tom says I'm pig-headed.
Tom dik kafalı olduğumu söylüyor.

More Sentences
dik kafalı hardheaded adj.
Tom was hardheaded.
Tom dik kafalıydı.

More Sentences
dik duran upstanding adj.
The upstanding trees provided shade on a sunny day.
Dik duran ağaçlar güneşli bir günde gölge sağlıyordu.

More Sentences
dik açılı at right angles adv.
These two lines are at right angles.
Bu iki çizgi dik açılıdır.

More Sentences
dik straight adv.
Keep your back straight!
Omurganı dik tut!

More Sentences
Idioms
başını dik tutmak walk tall v.
Walk tall, son.
Başını dik tut, evlat.

More Sentences
Common Usage
dik upright adj.
dik perpendicular adj.
General
ayakta dik duruş pozisyonu upright position n.
dik yaka neckband n.
dik ve kayalık uçurum crag n.
dik kayalık escarpment n.
dik yüzey vertical surface n.
dik açılı yansıma specular reflection n.
uçurtmalarda ortaya dik olarak gelen çıta cross spar n.
bir yolun başka bir yola dik açıyla katılması t junction n.
sokakların birbiriyle dik açısıyla kesiştiği sokak planı gridiron pattern n.
dik başlılık headiness n.
dik kafalılık stubbornness n.
dik kafalılık stiffness n.
dik dik bakan kimse gazer n.
dik duran şey upright n.
dik sap üzerinde yetiştirilen bitki standard n.
kenarları dik, derin vadi ya da koyak canyon n.
dik destek standard n.
dik kafalılık opinionatedness n.
dik veya sivri kayalık crag n.
bir kayalığın dik yüzü cliff n.
dik kuyruk vertical tail n.
dik başlılık opinionatedness n.
dik başlılık obstinacy n.
dik pozisyon upright position n.
uçurtmanın dik çıtası spine n.
dik başlılık opinionativeness n.
dik yamaçlarla çevrili vadi cove n.
ayakta dik duruş pozisyonu erect position n.
dik kafalılık opinionativeness n.
bitkiyi dik tutan çubuk stake n.
dik oturuş pozisyonu erect sitting position n.
dik dik bakma gazing n.
dik bakış gaze n.
dik yaka (giyside) neckband n.
dik kafalılık obstinateness n.
dik saç fell n.
dik ve derin uçurum precipice n.
kapı veya pencerenin dik yanı veya kenar pervazı jamb n.
dik yokuş steep n.
yüzeye dik gerilim normal stress n.
dik kafalılık wrongheadedness n.
yassı ve yanları dik tepe mesa n.
dik doğru vertical line n.
dik meyil steep slope n.
dik kafalı hardhead n.
dik yamaç precipitous slope n.
dik yamaç sheer slope n.
dik kanat ell n.
suyuna dik kenar end grain n.
dik iniş drop-off n.
göğüsleri alttan destekleyerek dik ve yukarda görünmelerini sağlayan sütyen push-up bra n.
dik ve sarp araziler steep-lands n.
dik meyil steep gradient n.
dik başlılık intractability n.
dik başlılık refractoriness n.
dik başlılık recalcitrancy n.
dik başlılık recalcitrance n.
dik tepe steep hill n.
dik bayır steep incline n.
dik bayır steep slope n.
dik başlılık unmanageableness n.
dik ağaçlı yamaç steep wooded slope n.
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü cliff face n.
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü cliff-face n.
dik yamaç sheer drop n.
dik başlılık adamancy n.
dik mesafe vertical distance n.
dik duruş/dik yürüyüş upright gait n.
cep telefonunun kılıfında telefonun dik durmasını sağlayan ince bölme standee n.
dik durabilirlik standability n.
dik çivi caltrop n.
dik başlılık adamance n.
dik kafalı kimse recalcitrant n.
dik kafalı olma recalcitration n.
inatçılık, dik kafalılık, itaatsizlik recalcitration n.
dik başlı kimse recusant n.
çok dik yokuş toboggan n.
dik yamaç edge n.
(bir şeyi) dik tutan araç underpinning n.
dik açı vertical angle n.
dik uzanma uprightness n.
(sürerken dik duruş için) pedalları koltuğun altında olma uprightness n.
dik kayalık escarpment n.
bitişik yüzeylerle dik açı oluşturmayan yüzey bevel n.
dik kafalı kimse wronghead n.
dik kafalılık wrong-headedness n.
dik kafalılık wrongheadedness n.
dik duran dikdörtgen şeklinde hanedan arması işareti billet n.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad june 21 n.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad midsummer n.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad summer solstice n.
ağaçlı dik yamaç hanger n.
dik kafalı kimseler hardheads n.
üzerinde dik yerleştirilmiş bir taş levhanın yükseldiği sembol yapı mearstone [obsolete] n.
tek tarafı dik olan sekili geniş yamaç mesa n.
dik ön kenarı ve kavisli arka kenarı olan testere dişi mill tooth n.
başı yukarıda ve vücudu dik balık figürü hauriant n.
dik başlı kimse hellbender n.
dik bir tepeye çıkan yol borstal [dialect] [uk] n.
dik bir tepeye çıkan yol borstall [dialect] [uk] n.
iki büyük dik taş ve bir kapak taşından oluşan tarih öncesi bir mezar bowing stone n.
dik duruş brace n.
dik yol brae [scotland] n.
dik yol bray [dialect] [scotland] n.
çok dik breakneck n.
dik duran ağaçların çaplarının ölçüldüğü yükseklik breastheight n.
dik yokuş brow [dialect] [uk] n.
saçın fırça gibi dik durduğu kısa saç kesimi brush cut n.
(bayrağın) direğe asıldığı dik kısmı hoist n.
çapraz yapılı dik bir çerçeveden oluşan yapı gallows n.
dik dik bakma glaring n.
dik dik bakma glout [obsolete] n.
dik kafalılık obduracy n.
dik kafalılık obfirmation [obsolete] n.
dik kafalılık obstination n.
yarığa dik açıda olan ve yarıktan daha az göze çarpan kaya yarılma yönü grain n.
(krikette) oyuncunun kaleye ulaşacağı belli olan bir topu durdururken sopasının durdurma noktasında aldığı dik pozisyon guard n.
düzensiz arazinin alanını hesaplamak için ölçümde ana hatta dik ölçülen kısa mesafe offset n.
hattan dik açılarla ölçülen kısa mesafe offset n.
dik kafalı kimse opinative n.
dik kafalı kimse opiniaster [obsolete] n.
dik kafalı kimse opiniator n.
dik kafalı kimse opiniatre [obsolete] n.
dik kafalılık opiniatrety [obsolete] n.
tüyü dik kesen şerit bar n.
kanyonun dik ve dar bölümü gorge n.
dik kaya craig [scotland] n.
dik yamaç drop n.
fistolu dik yaka pickadilly n.
sert dik yaka desteği pickadilly n.
fistolu dik yaka pickadil n.
sert dik yaka desteği pickadil n.
elektrik tellerini dik tutan direk pike pole n.
arkadan düğmeli dik ve beyaz yaka reversed collar n.
dik kafalı kimse intractable n.
göz ile nesne arasında görüş hattına dik duran düzlem plan n.
dik duran bağlı ekin demetleri shock n.
dik dik bakış fisheye n.
tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili flat top n.
(oşinografi) dalganın tepe noktasından dik çizilen hayali çizgi orthogonal n.
dik konumda duran eşya prick [obsolete] n.
dik durması için muma yapıştırılan sivri uç pricket n.
tüfeğin elde dik durma pozisyonu present n.
dik uçurum scaur n.
dik başlılık self-willedness n.
kuruması için ekinleri dik yığınlar haline getiren kimse shocker n.
(kerestecilikte) dik yamaçlı kanyon ve vadileri geçmek için iki ağaç arasına gevşek şekilde çekilen çelik halat slackline n.
dik yokuş sprunt n.
kollar dik şekilde yerde tutulurken bacakların toplanıp serbest bırakıldığı bir hareket squat thrust n.
katlanmış yakanın dik kısmı stand n.
dik duran şey stander n.
dik duran şey stand-up n.
dik dik bakan kimse starer n.
dik duran şey stickup n.
dik yaka stickup n.
kuyruğu dik tutma stiff upper lip n.
(haçta yer alan) dik kiriş stipes n.
dik durmak posture v.
dik bir tepeden hızla kaymak schuss v.
dik tutmak (baş) poise v.
dik dik bakmak gaze v.
dik bir duruma gelmek straighten up v.
dik dik bakmak fix v.
dik dik bakmak glower v.
el ve ayakların hafif hareketiyle su içinde dik durmak tread water v.
başını dik tutmak save face v.
dik tutmak hold straight v.
başını dik tutmak hold one's head high v.
dik durmak stand erect v.
dik dik bakmak glower at v.
dik dik bakmak gaze on v.
dik konuma getirmek right v.
dik tutmak square v.
dik durmak crane v.
dik kesmek cut vertically v.
başı dik durmak hold one's head high v.
saçlarını dik dik yapmak get one's hair standing up v.
saçlarını dik dik yapmak get one's hair spiky v.
saçlarını dik dik yapmak wear a spiky hair v.
dik durmak stick up v.
başını dik tutmak hold one's head up high v.
dik bir şekilde düşmek fall steeply v.
dik durmak take a tough stance v.
bitkilerin dik saplarını (keserek) çıplak bırakmak breast up a hedge v.
dik dik bakmak eyeball v.
dik açı yapmak jackknife v.
dik dik bakmak gloar [obsolete] v.
dik pozisyona geri dönmek righten v.
dik dik bakmak ogle v.
fikrini dik kafalı şekilde öne sürmek opinionate v.
at yelesini dik kalacak şekilde kesmek roach v.
baykuş gibi dik dik bakmak owl [dialect] v.
dik dik bakarak yıldırmak outstare v.
dik şekilde asmak plumb v.
dik inmek plumb v.
dik olmak plumb v.
dik bir şekilde düşmek precipitate v.
(sereni) dik açıya getirmek square by the lifts and braces v.
dik yerleştirmek stand up v.
dik dik bakmak stare out v.
dik on end adj.
dik square adj.
dik başlı refractory adj.
dik başlı stubborn adj.
en dik steepest adj.
dik kayalı craggy adj.
dik kafalı fractious adj.
dik başlı obdurate adj.
daha dik steeper adj.
dik erect adj.
belli olmayacak bir şekilde dik finedraw adj.
dik kafalı headstrong adj.
dik kafalı heady adj.
dik başlı froward adj.
dik açılı square adj.
dik (saç) rough adj.
dik fixed adj.
dik arduous adj.
dik başlı wayward adj.
dik açılı rectangular adj.
dik precipitous adj.
daha dik başlı deafer adj.
dik upstanding adj.
dik kafalı opinionated adj.
dik perpendicular adj.
dik başlı deaf adj.
dik kafalı unsubmissive adj.
dik bold adj.
dik başlı contrary adj.
dik dallara sahip olan (bitki vb) fastigiate adj.
iki dik açılı birectangular adj.
dik intent adj.
dik (açı) right adj.
dik başlı bullheaded adj.
dik standup adj.
dik jagged adj.
en dik başlı deafest adj.
dik kafalı bulkheaded adj.
kadar dik as stiff as adj.
dik scarped adj.
dik kafalı intractable adj.
dik kafalı spiky adj.
dik kafalı self opinionated adj.
dik stiff adj.
dik horny adj.
dik kafalı strongheaded adj.
dik uzanan upright adj.
dik abrupt adj.
dik kafalı pigheaded adj.
dik kafalı stubborn adj.
dik kafalı rigid adj.
dik bluff adj.
dik açılı normal adj.
dik kayalı cragged adj.
dik (yüzey vb) steeper adj.
dik açılı right adj.
dik kafalı dogged adj.
dik rapid adj.
dik başlı headstrong adj.
kısmen dik semierect adj.
daha dik sheerer adj.
dik kafalı recalcitrant adj.
dik perpendicular to adj.
dik başlı awkward adj.
çok dik abrupt adj.
dik başlı adamant adj.
dik başlı hard-headed adj.
dik kafalı self-opinionated adj.
dik başlı stiff-necked adj.
dik stand-up adj.
dik ve pütürlü craggy adj.
(yokuş) dik rapid adj.
dik yokuşlu declivitous adj.
oldukça dik quite steep adj.
dik kafalı opinionate adj.
dik upended adj.
dik kafalı angular adj.
dik dik bakan agaze adj.
dik başlı refractary [obsolete] adj.
dik kafalı testif [obsolete] adj.
dik kafalı thraward adj.
dik kafalı thrawart [scottish] adj.
dik kafalı tough-minded adj.
dik upset adj.
dik undeclining adj.
dik eğimli steeply-sloping adj.
dik kafalı undocile adj.
dik olmayan unerect adj.
dik durmayan unerect adj.
dik uzanmayan unerect adj.
dik dik bakılmayan ungazed adj.
dik dik bakmayan ungazing adj.
dik kafalı entêté adj.
dik kafalı unpliable adj.
dik kafalı unpliant adj.
dik pozisyona getirilebilir erectile adj.
dik up-and-down adj.
birbirine dik uzanan quartering adj.
dik kafalı wronghead adj.
dik kafalı willsome adj.
önü geniş ve dik olan bluff adj.
dik başlı militant adj.
başı dik heads up adj.
başı dik heads-up adj.
dik brant [dialect] adj.
dik brent [dialect] [uk] adj.
dik brent [dialect] [uk] adj.
dik bir şekilde ileriye atılan gadarene adj.
dik saçlı burr-headed adj.
gözleri parlak ve kuyruğu dik bushy-tailed adj.
dik kafalı obdure adj.
(göz) dik dik bakan goggle adj.
dik dik bakan goggled adj.
yüzeye dik açıyla hareket eden direct [obsolete] adj.
yüzeye dik olarak uzanan direct [obsolete] adj.
(eğim) dik veya ani olmayan gradual adj.
dik heavy adj.
dik yerleştirilen longitudinal adj.
dik longways adj.
dik kafalı opinative adj.
dik kafalı opiniaster adj.
dik kafalı opiniastrous [obsolete] adj.
dik kafalı opiniated adj.
dik kafalı opiniative adj.
dik kafalı opiniatre adj.
dik kafalı opinionative adj.
aşırı dik başlı overopinionated adj.
çok dik downsteepy adj.
dik kafalı constipated adj.
(arma figürü) dik olmayan couch adj.
(arma figürü) dik olmayan couché adj.
(arma figürü) dik olmayan couched adj.
(hanedan armalarında) dik çizgilerle farklı renkte eşit parçalara ayrılmış counter-paly adj.
dik başlı inveterate adj.
dik eğimli pendant adj.
dik eğimli pendent adj.
dik kafalı foreright [dialect] adj.
dik açılı orthometric adj.
dik orthometric adj.
birbirine dik olan iki veya üç düzlemde simetrik özelliklere (kuvvet, sertlik, elastiklik) sahip olan orthotropic adj.
(kulaklar) dik duran prick adj.
çok dik precipitate adj.
dik precipitious [obsolete] adj.
dik kenarlı precipitous adj.
dik kayalıklı precipitous adj.
dik prerupt adj.
dik (sayı, harf) roman adj.
dik scraggy adj.
dik scragly [dated] adj.
dik sideling adj.
dik açılı on the square adj.
(yaka) dik duran stand-up adj.
(tepe, dağ, yamaç) dik stey [scotland] adj.
dik stickle [dialect] [uk] adj.
dik stickup adj.
başı dik stiff adj.
dik stiff-backed adj.
dik stiffish adj.
dik kuyruklu stiff-tailed adj.
dik super adj.
dik superficial adj.
dik endlong adv.
dik endwise adv.
dik olarak straight adv.
dik başlı olma hali stubbornly adv.
dik olarak upright adv.
dik olarak endways adv.
dik kafalıca headily adv.
dik bir şekilde steeply adv.
dik kafalı bir şekilde spikily adv.
dik olarak endwise adv.
dik bir şekilde erectly adv.
dik kafalı şekilde wrongheadedly adv.
dik olarak vertically adv.
dik kafalılıkla mullishly adv.
dik kafalı bir şekilde fractiously adv.
dik başlı bir şekilde frowardly adv.
dik bir şekilde straightly adv.
dik uprightly adv.
dik kafalı bir şekilde intractably adv.
dik kafalı bir şekilde recalcitrantly adv.
dik bir biçimde precipitously adv.
dik kafalı bir şekilde opinionatedly adv.
dik başlı bir şekilde bullheadedly adv.
dik kafalı bir şekilde unsubmissively adv.
dik olarak perpendicularly adv.
dik şekilde in an upright manner adv.
dik şekilde perpendicularly adv.
dik şekilde vertically adv.
dik şekilde uprightly adv.
dik kafalı şekilde wrong-headedly adv.
başı dik with his head held high adv.
dik başlılıkla refractorily adv.
dik endways adv.
dik kafalı bir şekilde unpliably adv.
dik dik bakarak gloweringly adv.
dik durarak offhand adv.
dik durarak off-hand adv.
dik açıda square adv.
dik anlamı veren ön ek ortho- pref.
dik duruş anlamına gelen bir ön ek stasi- pref.
dik postür anlamına gelen bir ön ek stasi- pref.
Phrasals
yatakta dik bir şekilde oturmak sit up v.
(kendini) dik tutmak draw up v.
(dik bir yere) tırmanmaya uğraşmak toil up something v.
dik bir duruş takınmak draw up v.
dik bir duruş takınmak draw up v.
dik durmak stick up v.
dik durmak stick up v.
dik dik yapmak slick up v.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak peer out at (someone or something) v.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak glare at (someone or something) v.
dik dik bakmak glare down v.
'-e dik dik bakmak glare down on v.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak glare down on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak peer at (someone or something) v.
'-e dik dik bakmak peer out at v.
(bir şey) için yüzeyine dik çizikler atmak score for (something) v.
(dışarıdaki birine/bir şeye) dik dik bakmak stare out at (someone or something) v.
dik konuma getirmek place upright v.
Phrases
di̇k şeki̇lde taşıyınız carry upright expr.
dik olarak on end expr.
Proverb
boş çuval dik durmaz an empty sack cannot stand upright
Colloquial
dik up high adj.
başı dik up high adj.
başını dik tut keep your head up expr.
başını dik tut! keep your chin up! expr.
kafaya dik! drink up! exclam.
Idioms
gıcık ötesi/gıcığın dik alası a royal pain n.
gıcık ötesi/gıcığın dik alası royal pain n.
gıcık ötesi/gıcığın dik alası a royal pain n.
saçmalığın dik alası a load of baloney n.
saçmalığın dik alası a load of bunk n.
saçmalığın daniskası/dik alası a lot of bunk [uk] n.
kilise dik kulaklıları autem prickear [obsolete] n.
aralıksız dik dik bakmak fasten one's eyes upon v.
dik, kambur vs. yürümek carry (oneself) v.
dik, kambur vs. durarak hareket etmek carry (oneself) v.
başı dik olmak walk tall v.
başını dik tutmak keep one's chin up v.
başını dik tutmak hold one's head up v.
dik durmak stand/walk tall v.
dik dik bakmak look someone in the face v.
dik dik bakmak rivet the eyes on v.
dik dik bakmak stare daggers at v.
dik dik bakmak look daggers at v.
dik dik bakmak shoot daggers at v.
dik dik bakmak stare someone in the face v.
dik dik bakmak have one's beady eye on someone v.
dik dik bakmak look right in the eye v.
dik dik bakmak look in the face v.
dik dik bakmak look straight in the eye v.
gözünün içine dik dik bakmak look right in the eye v.
gözünün içine dik dik bakmak look straight in the eye v.
dik durmak draw (oneself) up v.
tamamen dik durmak draw (oneself) up (to something) v.
dik durmak draw (oneself) up (to something) v.
dik durmak draw (oneself) up to (one's) full height v.
dik durmak draw yourself up/rise to your full height v.
birine dik dik bakmak fix somebody with a look/stare v.
dik durmak rise to (one's) full height v.
başını dik tutmak rise to (one's) full height v.
başını dik tutmak be tall in one's saddle v.
başını dik tutmak be tall in the saddle v.
başı dik olmak/kalmak ride tall in the saddle v.
başı dik olmak/kalmak ride tall in one's saddle v.
başı dik olmak/kalmak sit tall in the saddle v.
başı dik olmak/kalmak sit tall in one's saddle v.
dik durmak sit tall in the saddle v.