yasaklanmış - Türkisch Englisch Wörterbuch

yasaklanmış

Bedeutungen von dem Begriff "yasaklanmış" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 14 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yasaklanmış forbidden adj.
For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements.
Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır.

More Sentences
yasaklanmış barred adj.
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.

More Sentences
yasaklanmış proscribed adj.
The addition of remains from proscribed GM products must naturally also not be allowed.
Yasaklanmış GDO'lu ürünlerin kalıntılarının eklenmesine de doğal olarak izin verilmemelidir.

More Sentences
yasaklanmış banned adj.
We now have a ban on one of these flame retardants, and the two others have undergone risk assessment.
Şu anda bu alev geciktiricilerden biri yasaklanmış durumda ve diğer ikisi de risk değerlendirmesine tabi tutuldu.

More Sentences
yasaklanmış prohibited adj.
Anything that goes against EU law must be prohibited.
AB yasalarına aykırı olan her şey yasaklanmalıdır.

More Sentences
Law
yasaklanmış forbidden adj.
For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements.
Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır.

More Sentences
yasaklanmış barred adj.
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.

More Sentences
yasaklanmış prohibited adj.
Anything that goes against EU law must be prohibited.
AB yasalarına aykırı olan her şey yasaklanmalıdır.

More Sentences
General
yasaklanmış embargoed adj.
yasaklanmış inhibited adj.
yasaklanmış enjoined adj.
yasaklanmış tapu adj.
yasaklanmış off-limits adj.
Law
yasaklanmış interdicted adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yasaklanmış" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 42 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ithal veya ihracı yasaklanmış contraband n.
toplama (yasaklanmış şeyi) confiscation n.
yasaklanmış cinsel ilişkilerde bulunmama chastity n.
yasaklanmış bölge forbidden zone n.
yasaklanmış patlayıcılar prohibited explosives n.
yasaklanmış işlemler prohibited transactions n.
uzun zaman yasaklanmış ziyaret long-banned visit n.
yasaklanmış veya tabu olan cinsel ilişki unlawful carnal knowledge n.
yasaklanmış veya tabu olan cinsel ilişki criminal congress n.
ahlak dışı olduğu için kanunen yasaklanmış eylem vice crime n.
toplamak (yasaklanmış şeyi) confiscate v.
yasaklanmış cinsel ilişkilerde bulunmayan chaste adj.
kanunen yasaklanmış forbidden by law adj.
uzun zaman yasaklanmış long-banned adj.
kanunen yoldan geçilmesi yasaklanmış roadless adj.
araçla girilmesi yasaklanmış roadless adj.
kesin bir şekilde yasaklanmış close-barred adj.
belirli bir kesime yasaklanmış segregated adj.
yönetmeliklerle girilmesi yasaklanmış bir alanda off limits adv.
Trade/Economic
ithal veya ihracı kanunen yasaklanmış olan mallar contraband n.
Law
yasaklanmış işlemler prohibited transactions n.
yasaklanmış silahlar prohibited arms n.
yasaklanmış silahlar forbidden arms n.
yasaklanmış ve kontrole tabi (uyuşturucu) madde controlled substance n.
teamül hukukuna aykırı olup sadece ahlaki olan suçlardan kanunlarla yasaklanmış olmaları ile ayrışan ihlaller mala prohibita n.
kanunen yasaklanmış suçlar mala prohibita n.
tahdit kanunu ile yasaklanmış barred by by the statute of limitation adj.
Politics
yasaklanmış ürünler prohibited products n.
Telecom
yasaklanmış mobil telefonu bandit mobile n.
Traffic
yasal olarak yolu kullanması yasaklanmış roadless adj.
Aeronautic
yasaklanmış saha prohibited area n.
Chemistry
yasaklanmış amaçlar prohibited purposes n.
Religious
kutsal kitapta ne yasaklanmış ne şart koşulmuş şey adiaphoron n.
(doğu ortodoks kilisesi'nde) ibadete izni olup ekmek ve şarap ayinine katılması yasaklanmış tövbekar kimse consistent n.
Environment
müsaadesiz dağıtımı yasaklanmış bazı tasnif dışı hükümet malumatı unclassified controlled nuclear information n.
Military
daha önce yasaklanmış bilgi formerly restricted data n.
yasaklanmış tehlikeli hava yükü restricted dangerous air cargo n.
yasaklanmış hava savunma bölgesi air defence restricted area n.
Hunting
avlanması yasaklanmış close adj.
Cinema
yasaklanmış film banned film n.
Printery
karşıt görüşteki veya yasaklanmış edebi eserlerin gizlice basımı ve dağıtımı underground press n.
Star Wars
yasaklanmış şelaleler forbidden falls n.