sonucu - Türkisch Englisch Wörterbuch

sonucu

Bedeutungen von dem Begriff "sonucu" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Idioms
sonucu the sum of n.

Bedeutungen, die der Begriff "sonucu" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
seçim sonucu return n.
Election returns were what we had expected.
Seçim sonuçları beklediğimiz gibiydi.

More Sentences
ölüm (kaza sonucu olan) fatality n.
Unfortunately accidents involving lorries often result in fatalities.
Ne yazık ki kamyonların karıştığı kazalar genellikle ölümle sonuçlanıyor.

More Sentences
araştırma sonucu research result n.
Research results must be translated into new products.
Araştırma sonuçları yeni ürünlere dönüştürülmelidir.

More Sentences
sınav sonucu exam result n.
Let me know your exam results.
Sınav sonuçlarını bana bildir.

More Sentences
sınav sonucu result n.
My parents congratulated me on my excellent exam results.
Annemle babam mükemmel sınav sonuçlarım için beni kutladılar.

More Sentences
(sonucu belirsiz) yarış sweepstake n.
The mayoral race was a closely contested sweepstake.
Belediye başkanlığı seçimi, oldukça çekişmeli bir yarışa sahne oldu.

More Sentences
sonucu çıkmak follow from v.
It follows from what she says that he is guilty.
Söylediklerinden adamın suçlu olduğu sonucu çıkıyor.

More Sentences
sonucu çıkmak follow v.
It does not inevitably follow, though, that we need a European legislative instrument in order to do this.
Ancak bunun için kaçınılmaz olarak bir Avrupa yasama aracına ihtiyacımız olduğu sonucu çıkmaz.

More Sentences
(hesaplama veya ölçüm) sonucu vermek give v.
Thus a combination of growth and reform can indeed give the desired result.
Dolayısıyla büyüme ve reformun bir araya gelmesi gerçekten de istenen sonucu verebilir.

More Sentences
sonucu olan corollary adj.
What is the situation regarding development aid, a corollary to restricting emigration?
Göçün kısıtlanmasının bir sonucu olan kalkınma yardımlarına ilişkin durum nedir?

More Sentences
rastlantı sonucu by accident adv.
I met her by accident on Third Avenue.
Üçüncü caddede rastlantı sonucu onunla karşılaştım.

More Sentences
bunun sonucu olarak as a consequence adv.
My typwriter got broken; as a consequence, I borrowed my friend's.
Daktilom bozuldu; bunun sonucu olarak, arkadaşımınkini ödünç aldım.

More Sentences
sonucu olarak in consequence of prep.
Mr Corbett, does 144 fall in consequence of adopting 142?
Bay Corbett, 142'nin kabul edilmesinin sonucu olarak 144 düşüyor mu?

More Sentences
Idioms
(bir şeyin) sonucu olarak in consequence (of something) expr.
What happened in consequence?
Sonuç olarak ne oldu?

More Sentences
General
proje sonucu project result n.
normal kullanılma sonucu eskime wear and tear n.
seçim sonucu vote n.
bir rastlantı sonucu vaki olan fortuitousness n.
sonucu belirleyen karşılaşma decider n.
sonucu şüpheli olan önemli ve zor iş enterprize n.
sonucu hile ile ayarlayan kimse fixer n.
nefes alamama sonucu boğulma drawning n.
kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması süreci hyperventilation n.
aşınma sonucu kopan parçalar abrasion n.
gözlem sonucu observation n.
çökelme sonucu oluşan çamur ve kum tabakası silt n.
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu aurora borealis n.
sonucu olma durumu consequentialness n.
hesap sonucu calculation n.
bunalım sonucu öldürme arzusu amok n.
spekülasyon sonucu sequitur n.
çeşitli tamirler sonucu hızı arttırılmış araba hot rod n.
çeşitli modifikasyonlar sonucu hızı arttırılmış araba hotrod n.
analiz sonucu analysis result n.
analiz sonucu result of analysis n.
toplantının sonucu result of meeting n.
toplantı sonucu result of meeting n.
özellikle yangın sonucu olan kırım holocaust n.
kura ile sonucu belirleme casting lots n.
dava sonucu case result n.
ölçüm sonucu result of a measurement n.
bir şeyin doğal sonucu corollary n.
anket sonucu survey result n.
bir sonucu doğuran sebep procuring cause n.
test sonucu kontrolü validation n.
olağan sonucu the natural consequence of n.
olağan sonucu the inevitable consequence of n.
olağan sonucu the natural result of n.
ihbar/arama sonucu gidilen kurtarma/yardım olayı call-out n.
değerlendirme sonucu evaluation result n.
laboratuvar sonucu laboratory result n.
bir milyon kişinin ölmesi (genelde nükleer patlama sonucu) megadeath n.
bir geyiğin otları ezmesi sonucu bıraktığı iz abature n.
sürecin/işlemin sonucu end result n.
hedefe yapılan saldırıların toplam sonucu targeting effects n.
içindeki suyun buharlaşması sonucu patlayan küçük cam balon candlebomb n.
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme reasoning backward n.
rastlantı sonucu olma causelessness n.
hikaye sonucu story conclusion n.
kimyasal işlem sonucu rengi değişen posta pulu changeling n.
borcun ödenmemesi sonucu oluşan zarar nonremittal n.
yanma sonucu oluşan duman perfume [obsolete] n.
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey effect [obsolete] n.
istenen sonucu verebilme efficaciousness n.
beklenen sonucu vermeme lapse n.
olası sonucu açısından değerlendirilen plan veya seçenek bet n.
(genellikle birleşik halde kullanılır) ince partiküllerin sürtülmesi sonucu meydana gelen aşınma blasting n.
dikkatsizlik sonucu yaralanmaya veya ölüme yol açabilecek şey mantrap n.
dikkatsizlik sonucu yaralanmaya veya ölüme yol açabilecek şey man-trap n.
işlenme sonucu ortası delikli meyve veya sebze bloater n.
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon meaning n.
gözlem veya muhakeme sonucu bir kimseye veya bir şeye atfedilen karakter, beceri veya büyüklük measure n.
erimenin sonucu meltage n.
kaza sonucu nükleer reaktör çekirdeğinin erimesi meltdown n.
sürtünme sonucu oluşan yara merry-gall n.
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey heritage n.
avcı türlerin tadını sevmedikleri veya kendileri için zehirli olan bir hayvanla karıştırması sonucu avlanmaktan kurtulan, genellikle yenilebilir ve zararsız hayvan mimic n.
sonucu en küçük olan şey minim n.
gelişimin doğal bir sonucu branch n.
şiddetli egzersiz sonucu nefes nefese kalma breathing n.
bir girişimin sonucu homestretch n.
anlayamama sonucu oluşan yanlış fikir veya kanı misappreciation n.
yanılgı sonucu itaat etme misobedience [obsolete] n.
darbe sonucu oluşan mor şişlik mouse n.
meselenin sonucu loose [obsolete] n.
(partneri emme sonucu oluşan) geçici iz love bite n.
sürtünme sonucu kesilme veya yıpranma burning n.
ısınma sonucu sertleşme burning n.
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi rictus n.
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık rictus n.
(hasırotu mantarının büyümesi sonucu bazı otların çiçeklenmesinde görülen) gelişim durması choke n.
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru demiwolf n.
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat demonstration n.
kurutma sonucu elde edilen ürün desiccate n.
kurutma sonucu oluşan tortu desiccate n.
canlandırma, teşvik etme veya ilham verme özelliklerinin kaybolması sonucu oluşan bozulma desiccation n.
geceleri ışıkların kısıtlı kullanılması sonucu oluşan loşluk dim-out n.
darbe sonucu oluşan ufak çukur dinge n.
dehşet verici bir olayın ikincil sonucu grue n.
(bir sözcüğün tekrarlanması sonucu oluşan) kafiye identical rhyme n.
tek bir yumurtanın bölünmesi sonucu oluşan ikizler identical twin n.
çarpım sonucu multiplicate [obsolete] n.
resmi yetki kullanması sonucu zarar gören kimselere karşı sorumluluk nedeniyle bir kamu görevlisine tanınan kişisel dokunulmazlık official immunity n.
gelişmenin doğal sonucu offshoot n.
(atın arka ayağını ön ayağına vurması sonucu meydana gelen) yaralanma overreach n.
(üründe) değersiz başka bir madde eklenmesi sonucu hacim artışı overrun n.
sürtünme sonucu oluşan etki ruboff n.
yüzde ve özellikle burun üzerinde aşırı alkol tüketimi sonucu oluşan kızarıklık rum bud n.
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki rust n.
emdirme sonucu oluşan katı-sıvı karışımı imbibition [obsolete] n.
sonucu olan tavır importance n.
gururun incinmesi sonucu duyulan kin disdain [obsolete] n.
kısıtlamaların tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması sonucu oluşan serbest davranış disinhibition n.
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış disinhibition n.
dikkatsizlik sonucu meydana gelen hata inadvertence n.
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum incident n.
daha önemli bir şeyin sonucu olarak meydana gelen durum incident n.
(sızıntı sonucu) dokuda toplanan madde infiltrate n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası cum hoc fallacy n.
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası post hoc ergo propter hoc n.
karar sonucu closure n.
birkaç bileşenin birleştirilmesinin sonucu combinate n.
doğal birleşme sonucu oluşan birikme concrement n.
gösteri hayvanından hata sonucu kırılan puan cut n.
hareketi yineleme sonucu oluşan ses drum n.
bir dizi gözlem sonucu elde edilerek gösterge olarak kullanılan faktör index n.
entelektüel ve estetik eğitim sonucu aydınlanma culture n.
kümülasyon işleminin sonucu cumulation n.
maddenin aşırı yüklenme sonucu zayıflaması fatigue n.
yaşlanma sonucu vücut yıpranması involution n.
betel cevizinin kabuklu küçük misket limonu ile betel yaprağına sarılması sonucu hazırlanan çiğneme karışımı pan n.
pozitif test sonucu positive n.
istenen sonucu veren uyaran positive stimulus n.
performans ölçüm sonucu power n.
saldırı sonucu çıkan yangın fire storm n.
birbirinden ayrılan pulların kenarlarında deliklerden yırtma sonucu meydana gelen diş perforation n.
barutlu silahın patlaması sonucu silahtan çıkan duman pluff n.
kurumun başvurması sonucu arpalığa atanma presentation n.
kazıma sonucu ortaya çıkan şey scarification n.
sosyal deneyimler sonucu kazanılan davranışsal kimlik self n.
toplantı sonucu varılan genel anlaşma sense of the meeting n.
fay oluşumu sonucu normalde kesintiye uğramayan bir yüzeyde oluşan iki ayrık parçanın arasındaki mesafe separation n.
(sıkışma sonucu) toprak düzleşmesi shrinkage n.
(sıkışma sonucu) toprakta gelişen hacim kaybı shrinkage n.
açlık veya huzursuzluk sonucu karında yumru hissi sinking n.
kaçınılamaz/kesin sonucu the inevitable consequence of n.
yılan sokması sonucu zehirlenme snakebite n.
üst fıçıdaki genç şarabın alt fıçıdaki olgun şarap ile karıştırılması sonucu lezzet istikrarı sağlayan bir sistem solera n.
üst fıçıdaki genç şarabın alt fıçıdaki olgun şarap ile karıştırılması sonucu lezzet istikrarı sağlayan bir sistem solera system n.
(olumlu izlenim sonucu elde edilen) kredi point n.
karın erimesi sonucu oluşan suyun miktarı snowmelt n.
yerüstü sularının taşması sonucu oluşan geçici bataklık soak [australia] n.
(ayakkabı) ön yüzün kesilmesi sonucu topuk bölümünde gerilme spring n.
(şekerin kaynatılması sonucu geriye kalan) ağda kıvamlı şeker kütlesi strike n.
(ani saldırı sonucu gelişen) korku surprise n.
(ani saldırı sonucu gelişen) endişe surprise n.
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün symphyogenesis n.
(iç ses düşmesi sonucu gelişen) kısaltma syncope n.
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek drive a hard bargain v.
çarpmak (kaza sonucu) crash v.
sonucu olmak be the result of v.
sonucu olmak represent v.
istenilen sonucu vermemek (plan) miscarry v.
sonucu olmak result v.
sonucu olmak follow v.
düşmek (kaza sonucu) crash v.
sonucu olmak ensue v.
kaza sonucu bulmak come by v.
sonucu bildirmek announce the result v.
sonucu bildirmek inform someone about the result v.
sonucu bildirmek read out the result v.
kaza sonucu ölmek die in an accident v.
kaza sonucu ölmek die accidentally v.
sonucu kötü olmak have had it v.
rastlantı sonucu bulmak chance upon v.
rastlantı sonucu bulmak chance on v.
istenen sonucu elde edememek misfire v.
istediği sonucu elde etmek attain one's desire v.
istediği sonucu almak attain one's desire v.
istediği sonucu almak achieve one's goal v.
istediği sonucu almak get what someone wants v.
istediği sonucu almak attain the expected result v.
istediği sonucu elde etmek achieve one's goal v.
istediği sonucu elde etmek get what someone wants v.
istediği sonucu elde etmek attain the expected result v.
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetmek be killed by a drive by shooting v.
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını yitirmek be killed by a drive by shooting v.
yangın sonucu zarar görmek be burned out v.
sonucu olmak come v.
bir şeyin sonucu olmak be due v.
sonucu doğurmak mean v.
kanama sonucu ölmek bleed (away) v.
(egzersiz sonucu) terlemek break v.
bekleme süresi sonucu ortaya çıkmak break v.
gerilim sonucu kırılmak burst v.
istenen sonucu güvenceye almak için önceden ayarlamak rig v.
yarışma sonucu meydana gelmek go v.
(yarışma, soru) sonucu belirleyici şekilde etkilemek decide v.
ihmal sonucu işlevini yitirmek rust v.
sonucu olmak import v.
gelişim sonucu yok olmak improve v.
sonucu olmak owe (to) v.
sonucu olarak izlemek develop v.
sonucu olarak takip etmek develop v.
rakibin kazandığını sonucu beklemeden kabullenmek concede v.
baskı sonucu değişmek drive v.
(sergilenen hayvandan) hata sonucu puan kırmak cut v.
istenen sonucu verecek şekilde yapısını değiştirmek pack v.
(özellikle ısınma sonucu) fokurdamak intumesce v.
yoğun çaba sonucu elde etmek penetrate v.
yoğun çaba sonucu ulaşmak penetrate v.
tesadüf sonucu başarısız olmak fluke v.
(sonucu) getirmek prefer [obsolete] v.
(kısa devre sonucu) yönünü kaybetmek short-circuit v.
(kısa devre sonucu) yeri değişmek short-circuit v.
alüvyonların birikmesi sonucu tıkanmak silt v.
alüvyonların birikmesi sonucu kapanmak silt v.
alüvyon veya çamur birikmesi sonucu kaplamak silt v.
sonucu olmak sue [obsolete] v.
sonucu olmuş ensued adj.
saldırı sonucu olan violent adj.
ensest sonucu doğan incestuous adj.
sonucu olan consequent adj.
dondurarak kurutma sonucu elde edilen lyophiled adj.
sonucu olan consequential adj.
rastlantı sonucu fortuitous adj.
istenilen sonucu veren effectual adj.
istenen sonucu veren efficacious adj.
rastlantı sonucu olan fortuitous adj.
sonucu önceden haber veren prognostic adj.
sonucu olan resultant adj.
istenen sonucu veren effectual adj.
sonucu belli olmayan touch-and-go adj.
-in sonucu olan resultant adj.
rastlantı sonucu olan accidental adj.
rastlantı sonucu olan causeless adj.
tufan sonucu oluşan diluvial adj.
sonucu kuşkulu doubtful adj.
kültürel etkileşimin/bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesirlerin sonucu olan acculturational adj.
kültürel etkileşimin/bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesirlerin sonucu olan acculturative adj.
akraba evliliği sonucu doğmuş inbred adj.
sonucu tartışmalı controversial adj.
bilimsel ve endüstriyel gelişim sonucu ortaya çıkan technological adj.
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) thumbed adj.
ceza sonucu yitirilmeyen unforfeitable adj.
bir olay veya durumun dolaylı fakat kaçınılmaz sonucu olan knock-on adj.
toplanma sonucu oluşan massed adj.
sonucu belirsiz olan wide-open adj.
ağartma sonucu rengi açılmış blond adj.
ağartma sonucu rengi açılmış blonde adj.
tamamen fiziksel değişim içeren bir süreç sonucu oluşan mechanical adj.
bombardıman sonucu evini kaybetmiş bombed-out adj.
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) born-again adj.
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) born-again adj.
geriden çiftleşme sonucu üreyen retrogenerative adj.
mantıksal çıkarım sonucu uygun yönetime ulaşabileceğine inanan kimse derivationist adj.
doğrudan sonucu olan gut adj.
istenen sonucu elde etmek için ilgili ögelerin miktarında tasarruflu olan oeconomical adj.
belirli sonucu olan open-and-shut adj.
aşırı planlama sonucu ortaya çıkan overplanned adj.
sonucu etkileyen runaway adj.
bir sonucu olan implicated adj.
ani istek sonucu yapılan impulse adj.
sonucu olan consectary adj.
sonucu belirleyen dispositive adj.
sınırlı birliktelikler sonucu oluşan inbred adj.
belirli bir sonucu vermesi kesin olan good (for) adj.
(yakın gözlem sonucu) ayrıntılı closeup adj.
sonucu belirsiz close adj.
olumsuz sonucu olan dim adj.
belirsiz sonucu olan dim adj.
istek sonucu ortaya çıkan fanatic adj.
korsancılık sonucu oluşan piratic adj.
kadro şişirme sonucu yaratılan (istihdam) feather-bed adj.
kadro şişirme sonucu yaratılan (istihdam) featherbed adj.
hata sonucu gelişen postfault adj.
tatil sonucu meydana gelen postholiday adj.
sonucu kesin cocksure [obsolete] adj.
kullanım sonucu kirlenen fingered adj.
sonucu olan sequential adj.
sokaktaki virüsler sonucu gelişen street adj.
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen synthetic adj.
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen synthetical adj.
dikkatsizlik sonucu by an oversight adv.
sonucu olarak as a result adv.
rastlantı sonucu accidentally adv.
dikkatsizlik sonucu inadvertently adv.
bunun sonucu olarak therewith adv.
istenilen sonucu yaratacak şekilde effectually adv.
bunun sonucu olarak hence adv.
bunun sonucu olarak thereupon adv.
rastlantı sonucu olarak casually adv.
(bir şeyin) bir sonucu olarak in reaction to adv.
yetiştirme sonucu olan nurtural adv.
yetiştirilme sonucu olan nurtural adv.
(sonucu etkileyebilecek) önemli bilgilerden yoksun bir şekilde blind adv.
bunun sonucu olarak hen [dialect] adv.
bunun sonucu olarak henen [obsolete] adv.
bunun sonucu olarak hennes adv.
doğrudan sonucu olarak on the coattails of adv.
inceleme sonucu olarak in course adv.
sonucu olarak by virtue of prep.
sonucu olarak as a result of prep.
sonucu olarak as a consequence of prep.
bir fonksiyonun sonucu ve temel bir varlık arasındaki ilişkiyi belirten edat of prep.
sonucu olarak on prep.
sonucu olarak in prep.
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek mes- pref.
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek meso- pref.
yarılma veya bölünme sonucu oluşmuş anlamını veren bir ön ek schizo- pref.
yarılma veya bölünme sonucu oluşmuş anlamını veren bir ön ek schiz- pref.
belirli bir hareketin somut sonucu, hedefi veya etkeni anlamını veren bir son ek -ment suf.
bir olayın sonucu anlamına gelen son ek -ing suf.
sürecin sonucu anlamı veren son ek -ion suf.
işlem sonucu üretilen madde anlamı veren son ek -ite suf.
karlı bir yere bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması snow-blindness n.
Phrasals
gelişigüzel üreme sonucu ayırt edici cins özelliklerini kaybetmek run out v.
sonucu iyi/kötü olmak come out v.
sonucu başarılı/başarısız olmak come out v.
uzun bir araştırma sonucu bulmak/elde etmek dredge up v.
büyük çabalar sonucu bir şeye ulaşmak/bir şeyi elde etmek dredge up v.
bir şeyi birinden bir boğuşma sonucu almak wrestle something from someone v.
bir etkinliğin sonucu üstüne bahis oynamak gamble on v.
bir etkinliğin sonucu üstüne bahse girmek gamble on v.
bir etkinliğin sonucu üstüne para yatırıp/basıp bahis oynamak gamble on v.
bir şeyin sonucu olarak (bir şeye) sahip olmak land up with (something) v.
yoğun görüşmeler sonucu bir şey geliştirmek thresh out v.
aniden ve kuvvet sonucu ortaya çıkmak break (forth) v.
(bir şeyin) sonucu olarak ortaya çıkmak come out of (something) v.
(bir şeyin) sonucu olmak come out of (something) v.
sonucu ölmek die by v.
(bir şey) sonucu ölmek die by (something) v.
(beyzbolda) vurulan topun rakip oyuncu tarafından yakalanması sonucu topu dışarı atmış sayılmak fly out v.
(bir şey) sonucu ortaya çıkmak result from (something) v.
'-den bir boğuşma sonucu almak wrestle from v.
(bir şeyin) sonucu olmak flow from v.
Phrases
sebebi veya sonucu ne olursa olsun no force adv.
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla/niyetiyle with the best of intentions expr.
bunun sonucu olarak as a result of which expr.
dikkatsizlik sonucu through an oversight expr.
çabalar sonucu as a result of the efforts made expr.
(bir şeyin) sonucu olarak as a result of (something) expr.
(bir şeyin) sonucu olarak in virtue of (something) expr.
Colloquial
rastlantı (sonucu) the breaks n.
sonucu değiştirebilecek sürpriz gelişme a joker in the deck n.
içkiyi bırakma sonucu oluşan hezeyan hali the bats n.
dolaylı etki sonucu ortaya çıkan şey knock-on [uk] n.
alkol yoksunluğu veya aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan ve öldürücü olabilen aşırı korku horror n.
düşme sonucu derinin sıyrılması road rash [us] [canada] n.
düşme sonucu derinin sıyrılmasıyla oluşan yara road-rash n.
belirli bir getirisi/sonucu bulunan olay stick-on n.
kaza sonucu ölmek die with one's boots on v.
rastlantı sonucu karşılaşmak bump into v.
somut bir sonucu olmamak amount to nothing v.
hold sözcüğünün yanlış yazımı sonucu kripto para piyasalarında alınan kripto veya tokeni değişken fiyatlar karşısında satmamak hodl v.
sonucu ne olursa olsun damn the consequences expr.
sonucu ne olursa olsun damn the consequences expr.
Idioms
sonucu çok az farkla belli olan yarış/seçim close call n.
tehdit sonucu susma libel chill n.
(genel anlamda) nükleer reaktördeki patlama sonucu radyoaktif gazların atmosfere yayılması china syndrome n.
en iyi sonucu elde etmek için uygulanan bekleme taktiği waiting game n.
sonucu baştan belli olan dava a cut-and-dried case n.
sonucu değiştirebilecek sürpriz gelişme the joker in the pack n.
savaşın sonucu fortunes of war n.
müsabakanın sonucu fortunes of war n.
yarışın sonucu fortunes of war n.
yarışmanın sonucu fortunes of war n.
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürünler/meyveler the fruits of (something) n.
bir çabanın sonucu/meyvesi the fruit of (something) n.
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürün/meyve the fruit of (something) n.
birden bire kesilip sonucu hüsran olan eylem abortive action n.
sonucu/çözümü asla bilinemeyecek olan şey the lady or the tiger n.
(bir şeyin) sonucu the upshot (of something) n.
bir şeyin sonucu upshot of something n.
iki uçağın havada çarpışması sonucu meydana gelen moloz yağmuru aluminum shower n.
iki uçağın havada çarpışması sonucu meydana gelen enkaz/metal parçası yağmuru aluminum shower n.
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği a waiting game n.
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği the waiting game n.
gidişatı/sonucu net bir dava an open-and-shut case n.
gidişatı/sonucu belli bir dava an open-and-shut case n.
uzun süre kapalı bir yerde kalmak sonucu oluşan anksiyete/depresyon cabin fever n.
uzun aramalar sonucu keşfedilen değerli bir şey paydirt n.
uzun aramalar sonucu tekrar ortaya çıkarılan işe yarar bir şey paydirt n.
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi rum blossom [dated] n.
ikinci yedek oyuncu (oyuna ilk çıkan oyuncunun yerine geçen oyuncunun da değiştirilmesi sonucu oyuna üçüncü sırada giren yedek oyuncu) third string n.
'-in sonucu upshot of n.
sonucu etkileyecek güçte olmak tip the scale v.
(davanın sonucu) birinin iyi haline bağlı olmak be upon one's good behavior v.
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek do (something) for the best v.
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek do (something) for the best v.
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek do/mean something for the best v.
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek do/mean something for the best v.
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek mean (something) for the best v.
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek mean (something) for the best v.
yaptıklarının bir karşılığı/sonucu olmak come home to roost v.
en başarısız sonucu almak take the cake v.
en başarısız sonucu almak take the biscuit v.
sonucu belirlemek tip the balance v.
sonucu belirlemek swing the balance v.
(kaza vb sonucu) birisini yaralamak bump someone up v.
(sonucu olarak) meydana gelmek make for v.
yapbozun parçalarını birleştirip sonucu görmek join (up) the dots v.
sonucu bitiş çizgisinde belli olmak (yarış) go, come (right) down to the wire v.
beklenen/ideal sonucu yaratmak drop into place v.
(başarıyı, sonucu birine veya bir şeye) borçlu olmak be a credit to (someone or something) v.
sonucu iyi olur umuduyla söylemek mean (something) for the best v.
-in sonucu olmak lie in v.
sonucu tahmin edilememek be wide open v.
sonucu belli olmamak be touch-and-go (whether...) v.
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak save the furniture [australia] v.
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak save the furniture [australia] v.
sonucu iyi olmak work out for the best v.
sonucu olmayan of no avail adj.
yazı turanın sonucu on a toss of a coin expr.
geçmiş tecrübe sonucu her şeyin artık net bir şekilde anlaşılması 20/20 hindsight expr.
çarpışmanın etkisiyle/sonucu upon impact expr.
her şeyin bir sonucu vardır the longest day must have an end expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over but the shouting expr.
rastlantı sonucu by the seat of one's pants expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over bar the shouting expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş it's all over bar the shouting expr.
sonucu olmayan to no avail expr.
sonucu/sonu belirsiz in the melting pot expr.
rastlantı sonucu by the seat of pants expr.
rastlantı sonucu by the seat of (one's) pants expr.
rastlantı sonucu by the seat of the pants expr.
rastlantı sonucu by the seat of your pants expr.
(bir şeyin) sonucu olarak by virtue of (something) expr.
bir şeyin sonucu olarak by/in virtue of something expr.
bir şeyin sonucu olarak by virtue of something expr.
hikayeye dayanan kanıtlar bilimsel araştırmalar sonucu elde edilen verilerin yerine kullanılamaz the plural of anecdote is not data expr.
… bunun bir sonucu therein lies... expr.
sonucu olarak consequent on expr.
Speaking
bundan sonucu çıkarılamaz it does not follow that expr.
riskli ve sonucu ağır olabilir the stakes are high expr.
tedaviye ne kadar erken başlarsan sonucu o kadar iyi olur the sooner you start treatment the better the outcome expr.
Trade/Economic
bir sektörde ulusal düzeyde toplu pazarlık sonucu ortaya çıkan ücret oranlarını ve diğer çalışma koşullarını kapsayan yazılı resmi anlaşmalar national agreement n.
borcun ödenmemesi sonucu oluşan zarar nonpayment n.
bir olayın/durumun doğal sonucu olarak gelişen maliyet follow-on cost n.
birleşme sonucu doğan şirket surviving company n.
bölüm sonucu segment result n.
bu sözleşme sonucu ya da bu sözleşme ile bağlantılı olarak doğacak/doğan tüm anlaşmazlıklar all disputes arising out of or in connection with this contract n.
bir kararın tek bir sonucu olması ve o sonucun da tam olarak bilinmesi certainty n.
ceza sonucu hakkın yitirilmesi forfeit n.
faaliyeti sonucu operating result n.
faaliyet sonucu operating result n.
fiyatın denge düzeyinin üzerinde olması sonucu arzın talebi aşması surplus n.
işletme sonucu operating result n.
ihale sonucu tender result n.
ihale sonucu result of the tender n.
madeni paranın uzun süre tedavülde kalması sonucu aşınıp ağırlığından kaybetmesi abrasion n.
ölçme sonucu measuring result n.
pazarlık sonucu saptanan fiyat negotiated price n.
sonucu belirleyici oy deciding vote n.
sonucu belirleyici rey deciding vote n.
terfi sonucu maaşın artması promotional salary increase n.
tasfiye sonucu ortaklara dağıtılan tutar liquidation dividend n.
tarifeler sonucu etkin olmayan kaynak kullanımı ile yurt içi üretimin artırılması ve tüketimde ortaya çıkan bozulmaların toplum açısından toplam maliyeti protection costs of a tariff n.
ücretin işçi ve işveren arasındaki pazarlık sonucu belirlendiğini savunan teori bargaining theory of wages n.
yeniden değerleme sonucu değer kazanma appreciation n.
yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar particular average n.
sendikaların çalışanları korunması sonucu gereğinden fazla işçi alınması featherbedding n.
maliyet tasarrufu sağlamak için nitelikli çalışanların işten çıkarılması sonucu şirkette işlerin kötüye gitmesi corporate anorexia n.
küçük arazilerin birleşimi sonucu arazinin toplam değerinin artması plottage n.
belirli bir endüstride aşırı üretim veya fazla rekabet sonucu gelişen dramatik kırılma shakeout n.
bağımsız kuruluşların birleşme sonucu ortaya sunduğu daha başarılı olma potansiyeli synergism n.
bağımsız kuruluşların birleşme sonucu ortaya çıkardığı başarılı performans synergism n.
spekülatif yatırım veya hızlı büyüme sonucu çok yüksek getiriler elde eden go-go adj.
serbest rekabet sonucu ulaşılan open-market adj.
Law
iflas sonucu haciz emri receiving order [obsolete] n.
tımar vergisini iki yıl ödememe sonucu tımar hakkının kaybedilmesi tinsel of the feu [scottish] n.
genel itiraz sonucu yapılan ihraç general issue n.
bir ihmalin doğal sonucu olan zararlar general damages n.
dikkatsizlik sonucu işlenen suç negligent offense n.
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen hızlı karar summary judgement n.
gözetim görevlisinin ihmali sonucu suçlunun firar etmesi negligent escape n.
ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olan suç culpable negligence n.
ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olan suç criminal negligence n.
ihmal sonucu ölüme sebebiyet verme wrongful death claim n.
kanunun ihmal sonucu ihlal edilmesi negligent violation of statute n.
kiracının kiraladığı mülke ihmal sonucu olarak verdiği zarar permissive waste n.
kayıtsızlık sonucu sebep olunan zarar wanton injury n.
kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf enjoyment of lost property or property obtained by mistake n.
kaza sonucu ölüm kararı a verdict of accidental death n.
nefes alamama sonucu boğulma suffocation n.
sel basması sonucu arazinin bölünmesi avulsion n.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil injurious falsehood n.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil malicious falsehood n.
(yanlış teşhis sonucu) sakat doğan çocuğun (maddi manevi) tazminat talebinde bulunması wrongful life n.
hukuki bir kararın sonucu olma materiality n.
öfke krizi sonucu işlenen cinayet manslaughter n.
dava sonucu tutuklanmış imtiyazlı bir kişiyi hapisten çıkarmak için verilen mahkeme emri writ of privilege n.
suların çekilmesi sonucu toprak kazanma dereliction n.
suların çekilmesi sonucu elde edilen arazi dereliction n.
çalışma arkadaşına ihmal sonucu zarar verme vakalarında işverenin mesuliyeti olmadığını belirten yasa fellow-servant rule n.
(firma ihmali sonucu gerçekleşen) iş ölümü corporate manslaughter n.
(haksız muamele hukukunda) eylemin veya eylemsizliğin doğal sonucu olarak öngörülen şey foreseeability n.
bilinçli taksirle trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet vermek cause death by dangerous driving v.
idam hükmü sonucu hükümlünün medeni hukukunu kaldırmak attaint v.
kadının evlenmesi sonucu çeyiz payından düşen mülkiyeti ile ilgili paraphernal adj.