|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
seçim sonucu |
return n.
|
|
Election returns were what we had expected.
Seçim sonuçları beklediğimiz gibiydi.
More Sentences
|
2 |
General |
ölüm (kaza sonucu olan) |
fatality n.
|
|
Unfortunately accidents involving lorries often result in fatalities.
Ne yazık ki kamyonların karıştığı kazalar genellikle ölümle sonuçlanıyor.
More Sentences
|
3 |
General |
araştırma sonucu |
research result n.
|
|
Research results must be translated into new products.
Araştırma sonuçları yeni ürünlere dönüştürülmelidir.
More Sentences
|
4 |
General |
sınav sonucu |
exam result n.
|
|
Let me know your exam results.
Sınav sonuçlarını bana bildir.
More Sentences
|
5 |
General |
sınav sonucu |
result n.
|
|
My parents congratulated me on my excellent exam results.
Annemle babam mükemmel sınav sonuçlarım için beni kutladılar.
More Sentences
|
6 |
General |
(sonucu belirsiz) yarış |
sweepstake n.
|
|
The mayoral race was a closely contested sweepstake.
Belediye başkanlığı seçimi, oldukça çekişmeli bir yarışa sahne oldu.
More Sentences
|
7 |
General |
sonucu çıkmak |
follow from v.
|
|
It follows from what she says that he is guilty.
Söylediklerinden adamın suçlu olduğu sonucu çıkıyor.
More Sentences
|
8 |
General |
sonucu çıkmak |
follow v.
|
|
It does not inevitably follow, though, that we need a European legislative instrument in order to do this.
Ancak bunun için kaçınılmaz olarak bir Avrupa yasama aracına ihtiyacımız olduğu sonucu çıkmaz.
More Sentences
|
9 |
General |
(hesaplama veya ölçüm) sonucu vermek |
give v.
|
|
Thus a combination of growth and reform can indeed give the desired result.
Dolayısıyla büyüme ve reformun bir araya gelmesi gerçekten de istenen sonucu verebilir.
More Sentences
|
10 |
General |
sonucu olan |
corollary adj.
|
|
What is the situation regarding development aid, a corollary to restricting emigration?
Göçün kısıtlanmasının bir sonucu olan kalkınma yardımlarına ilişkin durum nedir?
More Sentences
|
11 |
General |
rastlantı sonucu |
by accident adv.
|
|
I met her by accident on Third Avenue.
Üçüncü caddede rastlantı sonucu onunla karşılaştım.
More Sentences
|
12 |
General |
bunun sonucu olarak |
as a consequence adv.
|
|
My typwriter got broken; as a consequence, I borrowed my friend's.
Daktilom bozuldu; bunun sonucu olarak, arkadaşımınkini ödünç aldım.
More Sentences
|
13 |
General |
sonucu olarak |
in consequence of prep.
|
|
Mr Corbett, does 144 fall in consequence of adopting 142?
Bay Corbett, 142'nin kabul edilmesinin sonucu olarak 144 düşüyor mu?
More Sentences
|
Idioms |
|
14 |
Idioms |
(bir şeyin) sonucu olarak |
in consequence (of something) expr.
|
|
What happened in consequence?
Sonuç olarak ne oldu?
More Sentences
|
General |
|
15 |
General |
proje sonucu |
project result n.
|
|
16 |
General |
normal kullanılma sonucu eskime |
wear and tear n.
|
|
17 |
General |
seçim sonucu |
vote n.
|
|
18 |
General |
bir rastlantı sonucu vaki olan |
fortuitousness n.
|
|
19 |
General |
sonucu belirleyen karşılaşma |
decider n.
|
|
|
20 |
General |
sonucu şüpheli olan önemli ve zor iş |
enterprize n.
|
|
21 |
General |
sonucu hile ile ayarlayan kimse |
fixer n.
|
|
22 |
General |
nefes alamama sonucu boğulma |
drawning n.
|
|
23 |
General |
kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması süreci |
hyperventilation n.
|
|
24 |
General |
aşınma sonucu kopan parçalar |
abrasion n.
|
|
25 |
General |
gözlem sonucu |
observation n.
|
|
26 |
General |
çökelme sonucu oluşan çamur ve kum tabakası |
silt n.
|
|
27 |
General |
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu |
aurora borealis n.
|
|
28 |
General |
sonucu olma durumu |
consequentialness n.
|
|
29 |
General |
hesap sonucu |
calculation n.
|
|
30 |
General |
bunalım sonucu öldürme arzusu |
amok n.
|
|
31 |
General |
spekülasyon sonucu |
sequitur n.
|
|
32 |
General |
çeşitli tamirler sonucu hızı arttırılmış araba |
hot rod n.
|
|
33 |
General |
çeşitli modifikasyonlar sonucu hızı arttırılmış araba |
hotrod n.
|
|
34 |
General |
analiz sonucu |
analysis result n.
|
|
35 |
General |
analiz sonucu |
result of analysis n.
|
|
36 |
General |
toplantının sonucu |
result of meeting n.
|
|
37 |
General |
toplantı sonucu |
result of meeting n.
|
|
38 |
General |
özellikle yangın sonucu olan kırım |
holocaust n.
|
|
39 |
General |
kura ile sonucu belirleme |
casting lots n.
|
|
|
40 |
General |
dava sonucu |
case result n.
|
|
41 |
General |
ölçüm sonucu |
result of a measurement n.
|
|
42 |
General |
bir şeyin doğal sonucu |
corollary n.
|
|
43 |
General |
anket sonucu |
survey result n.
|
|
44 |
General |
bir sonucu doğuran sebep |
procuring cause n.
|
|
45 |
General |
test sonucu kontrolü |
validation n.
|
|
46 |
General |
olağan sonucu |
the natural consequence of n.
|
|
47 |
General |
olağan sonucu |
the inevitable consequence of n.
|
|
48 |
General |
olağan sonucu |
the natural result of n.
|
|
49 |
General |
ihbar/arama sonucu gidilen kurtarma/yardım olayı |
call-out n.
|
|
50 |
General |
değerlendirme sonucu |
evaluation result n.
|
|
51 |
General |
laboratuvar sonucu |
laboratory result n.
|
|
52 |
General |
bir milyon kişinin ölmesi (genelde nükleer patlama sonucu) |
megadeath n.
|
|
53 |
General |
bir geyiğin otları ezmesi sonucu bıraktığı iz |
abature n.
|
|
54 |
General |
sürecin/işlemin sonucu |
end result n.
|
|
55 |
General |
hedefe yapılan saldırıların toplam sonucu |
targeting effects n.
|
|
56 |
General |
içindeki suyun buharlaşması sonucu patlayan küçük cam balon |
candlebomb n.
|
|
57 |
General |
varılan sonucu doğru varsayıp kanıt için geriye dönük muhakeme etme |
reasoning backward n.
|
|
58 |
General |
rastlantı sonucu olma |
causelessness n.
|
|
59 |
General |
hikaye sonucu |
story conclusion n.
|
|
60 |
General |
kimyasal işlem sonucu rengi değişen posta pulu |
changeling n.
|
|
61 |
General |
borcun ödenmemesi sonucu oluşan zarar |
nonremittal n.
|
|
62 |
General |
yanma sonucu oluşan duman |
perfume [obsolete] n.
|
|
63 |
General |
bir eylemin beklenen sonucu olarak kazanılan şey |
effect [obsolete] n.
|
|
64 |
General |
istenen sonucu verebilme |
efficaciousness n.
|
|
65 |
General |
beklenen sonucu vermeme |
lapse n.
|
|
66 |
General |
olası sonucu açısından değerlendirilen plan veya seçenek |
bet n.
|
|
67 |
General |
(genellikle birleşik halde kullanılır) ince partiküllerin sürtülmesi sonucu meydana gelen aşınma |
blasting n.
|
|
68 |
General |
dikkatsizlik sonucu yaralanmaya veya ölüme yol açabilecek şey |
mantrap n.
|
|
69 |
General |
dikkatsizlik sonucu yaralanmaya veya ölüme yol açabilecek şey |
man-trap n.
|
|
70 |
General |
işlenme sonucu ortası delikli meyve veya sebze |
bloater n.
|
|
71 |
General |
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon |
meaning n.
|
|
72 |
General |
gözlem veya muhakeme sonucu bir kimseye veya bir şeye atfedilen karakter, beceri veya büyüklük |
measure n.
|
|
73 |
General |
erimenin sonucu |
meltage n.
|
|
74 |
General |
kaza sonucu nükleer reaktör çekirdeğinin erimesi |
meltdown n.
|
|
75 |
General |
sürtünme sonucu oluşan yara |
merry-gall n.
|
|
76 |
General |
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey |
heritage n.
|
|
77 |
General |
avcı türlerin tadını sevmedikleri veya kendileri için zehirli olan bir hayvanla karıştırması sonucu avlanmaktan kurtulan, genellikle yenilebilir ve zararsız hayvan |
mimic n.
|
|
78 |
General |
sonucu en küçük olan şey |
minim n.
|
|
79 |
General |
gelişimin doğal bir sonucu |
branch n.
|
|
|
80 |
General |
şiddetli egzersiz sonucu nefes nefese kalma |
breathing n.
|
|
81 |
General |
bir girişimin sonucu |
homestretch n.
|
|
82 |
General |
anlayamama sonucu oluşan yanlış fikir veya kanı |
misappreciation n.
|
|
83 |
General |
yanılgı sonucu itaat etme |
misobedience [obsolete] n.
|
|
84 |
General |
darbe sonucu oluşan mor şişlik |
mouse n.
|
|
85 |
General |
meselenin sonucu |
loose [obsolete] n.
|
|
86 |
General |
(partneri emme sonucu oluşan) geçici iz |
love bite n.
|
|
87 |
General |
sürtünme sonucu kesilme veya yıpranma |
burning n.
|
|
88 |
General |
ısınma sonucu sertleşme |
burning n.
|
|
89 |
General |
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi |
rictus n.
|
|
90 |
General |
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık |
rictus n.
|
|
91 |
General |
(hasırotu mantarının büyümesi sonucu bazı otların çiçeklenmesinde görülen) gelişim durması |
choke n.
|
|
92 |
General |
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru |
demiwolf n.
|
|
93 |
General |
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat |
demonstration n.
|
|
94 |
General |
kurutma sonucu elde edilen ürün |
desiccate n.
|
|
95 |
General |
kurutma sonucu oluşan tortu |
desiccate n.
|
|
96 |
General |
canlandırma, teşvik etme veya ilham verme özelliklerinin kaybolması sonucu oluşan bozulma |
desiccation n.
|
|
97 |
General |
geceleri ışıkların kısıtlı kullanılması sonucu oluşan loşluk |
dim-out n.
|
|
98 |
General |
darbe sonucu oluşan ufak çukur |
dinge n.
|
|
99 |
General |
dehşet verici bir olayın ikincil sonucu |
grue n.
|
|
100 |
General |
(bir sözcüğün tekrarlanması sonucu oluşan) kafiye |
identical rhyme n.
|
|
101 |
General |
tek bir yumurtanın bölünmesi sonucu oluşan ikizler |
identical twin n.
|
|
102 |
General |
çarpım sonucu |
multiplicate [obsolete] n.
|
|
103 |
General |
resmi yetki kullanması sonucu zarar gören kimselere karşı sorumluluk nedeniyle bir kamu görevlisine tanınan kişisel dokunulmazlık |
official immunity n.
|
|
104 |
General |
gelişmenin doğal sonucu |
offshoot n.
|
|
105 |
General |
(atın arka ayağını ön ayağına vurması sonucu meydana gelen) yaralanma |
overreach n.
|
|
106 |
General |
(üründe) değersiz başka bir madde eklenmesi sonucu hacim artışı |
overrun n.
|
|
107 |
General |
sürtünme sonucu oluşan etki |
ruboff n.
|
|
108 |
General |
yüzde ve özellikle burun üzerinde aşırı alkol tüketimi sonucu oluşan kızarıklık |
rum bud n.
|
|
109 |
General |
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki |
rust n.
|
|
110 |
General |
emdirme sonucu oluşan katı-sıvı karışımı |
imbibition [obsolete] n.
|
|
111 |
General |
sonucu olan tavır |
importance n.
|
|
112 |
General |
gururun incinmesi sonucu duyulan kin |
disdain [obsolete] n.
|
|
113 |
General |
kısıtlamaların tamamen veya kısmen ortadan kaldırılması sonucu oluşan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
114 |
General |
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
115 |
General |
dikkatsizlik sonucu meydana gelen hata |
inadvertence n.
|
|
116 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum |
incident n.
|
|
117 |
General |
daha önemli bir şeyin sonucu olarak meydana gelen durum |
incident n.
|
|
118 |
General |
(sızıntı sonucu) dokuda toplanan madde |
infiltrate n.
|
|
119 |
General |
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası |
cum hoc fallacy n.
|
|
120 |
General |
alakasız iki olayın birbirinin nedeni veya sonucu olabileceği safsatası |
post hoc ergo propter hoc n.
|
|
121 |
General |
karar sonucu |
closure n.
|
|
122 |
General |
birkaç bileşenin birleştirilmesinin sonucu |
combinate n.
|
|
123 |
General |
doğal birleşme sonucu oluşan birikme |
concrement n.
|
|
124 |
General |
gösteri hayvanından hata sonucu kırılan puan |
cut n.
|
|
125 |
General |
hareketi yineleme sonucu oluşan ses |
drum n.
|
|
126 |
General |
bir dizi gözlem sonucu elde edilerek gösterge olarak kullanılan faktör |
index n.
|
|
127 |
General |
entelektüel ve estetik eğitim sonucu aydınlanma |
culture n.
|
|
128 |
General |
kümülasyon işleminin sonucu |
cumulation n.
|
|
129 |
General |
maddenin aşırı yüklenme sonucu zayıflaması |
fatigue n.
|
|
130 |
General |
yaşlanma sonucu vücut yıpranması |
involution n.
|
|
131 |
General |
betel cevizinin kabuklu küçük misket limonu ile betel yaprağına sarılması sonucu hazırlanan çiğneme karışımı |
pan n.
|
|
132 |
General |
pozitif test sonucu |
positive n.
|
|
133 |
General |
istenen sonucu veren uyaran |
positive stimulus n.
|
|
134 |
General |
performans ölçüm sonucu |
power n.
|
|
135 |
General |
saldırı sonucu çıkan yangın |
fire storm n.
|
|
136 |
General |
birbirinden ayrılan pulların kenarlarında deliklerden yırtma sonucu meydana gelen diş |
perforation n.
|
|
137 |
General |
barutlu silahın patlaması sonucu silahtan çıkan duman |
pluff n.
|
|
138 |
General |
kurumun başvurması sonucu arpalığa atanma |
presentation n.
|
|
139 |
General |
kazıma sonucu ortaya çıkan şey |
scarification n.
|
|
140 |
General |
sosyal deneyimler sonucu kazanılan davranışsal kimlik |
self n.
|
|
141 |
General |
toplantı sonucu varılan genel anlaşma |
sense of the meeting n.
|
|
142 |
General |
fay oluşumu sonucu normalde kesintiye uğramayan bir yüzeyde oluşan iki ayrık parçanın arasındaki mesafe |
separation n.
|
|
143 |
General |
(sıkışma sonucu) toprak düzleşmesi |
shrinkage n.
|
|
144 |
General |
(sıkışma sonucu) toprakta gelişen hacim kaybı |
shrinkage n.
|
|
145 |
General |
açlık veya huzursuzluk sonucu karında yumru hissi |
sinking n.
|
|
146 |
General |
kaçınılamaz/kesin sonucu |
the inevitable consequence of n.
|
|
147 |
General |
yılan sokması sonucu zehirlenme |
snakebite n.
|
|
148 |
General |
üst fıçıdaki genç şarabın alt fıçıdaki olgun şarap ile karıştırılması sonucu lezzet istikrarı sağlayan bir sistem |
solera n.
|
|
149 |
General |
üst fıçıdaki genç şarabın alt fıçıdaki olgun şarap ile karıştırılması sonucu lezzet istikrarı sağlayan bir sistem |
solera system n.
|
|
150 |
General |
(olumlu izlenim sonucu elde edilen) kredi |
point n.
|
|
151 |
General |
karın erimesi sonucu oluşan suyun miktarı |
snowmelt n.
|
|
152 |
General |
yerüstü sularının taşması sonucu oluşan geçici bataklık |
soak [australia] n.
|
|
153 |
General |
(ayakkabı) ön yüzün kesilmesi sonucu topuk bölümünde gerilme |
spring n.
|
|
154 |
General |
(şekerin kaynatılması sonucu geriye kalan) ağda kıvamlı şeker kütlesi |
strike n.
|
|
155 |
General |
(ani saldırı sonucu gelişen) korku |
surprise n.
|
|
156 |
General |
(ani saldırı sonucu gelişen) endişe |
surprise n.
|
|
157 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
158 |
General |
(iç ses düşmesi sonucu gelişen) kısaltma |
syncope n.
|
|
159 |
General |
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek |
drive a hard bargain v.
|
|
160 |
General |
çarpmak (kaza sonucu) |
crash v.
|
|
161 |
General |
sonucu olmak |
be the result of v.
|
|
162 |
General |
sonucu olmak |
represent v.
|
|
163 |
General |
istenilen sonucu vermemek (plan) |
miscarry v.
|
|
164 |
General |
sonucu olmak |
result v.
|
|
165 |
General |
sonucu olmak |
follow v.
|
|
166 |
General |
düşmek (kaza sonucu) |
crash v.
|
|
167 |
General |
sonucu olmak |
ensue v.
|
|
168 |
General |
kaza sonucu bulmak |
come by v.
|
|
169 |
General |
sonucu bildirmek |
announce the result v.
|
|
170 |
General |
sonucu bildirmek |
inform someone about the result v.
|
|
171 |
General |
sonucu bildirmek |
read out the result v.
|
|
172 |
General |
kaza sonucu ölmek |
die in an accident v.
|
|
173 |
General |
kaza sonucu ölmek |
die accidentally v.
|
|
174 |
General |
sonucu kötü olmak |
have had it v.
|
|
175 |
General |
rastlantı sonucu bulmak |
chance upon v.
|
|
176 |
General |
rastlantı sonucu bulmak |
chance on v.
|
|
177 |
General |
istenen sonucu elde edememek |
misfire v.
|
|
178 |
General |
istediği sonucu elde etmek |
attain one's desire v.
|
|
179 |
General |
istediği sonucu almak |
attain one's desire v.
|
|
180 |
General |
istediği sonucu almak |
achieve one's goal v.
|
|
181 |
General |
istediği sonucu almak |
get what someone wants v.
|
|
182 |
General |
istediği sonucu almak |
attain the expected result v.
|
|
183 |
General |
istediği sonucu elde etmek |
achieve one's goal v.
|
|
184 |
General |
istediği sonucu elde etmek |
get what someone wants v.
|
|
185 |
General |
istediği sonucu elde etmek |
attain the expected result v.
|
|
186 |
General |
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetmek |
be killed by a drive by shooting v.
|
|
187 |
General |
hareket halindeki bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını yitirmek |
be killed by a drive by shooting v.
|
|
188 |
General |
yangın sonucu zarar görmek |
be burned out v.
|
|
189 |
General |
sonucu olmak |
come v.
|
|
190 |
General |
bir şeyin sonucu olmak |
be due v.
|
|
191 |
General |
sonucu doğurmak |
mean v.
|
|
192 |
General |
kanama sonucu ölmek |
bleed (away) v.
|
|
193 |
General |
(egzersiz sonucu) terlemek |
break v.
|
|
194 |
General |
bekleme süresi sonucu ortaya çıkmak |
break v.
|
|
195 |
General |
gerilim sonucu kırılmak |
burst v.
|
|
196 |
General |
istenen sonucu güvenceye almak için önceden ayarlamak |
rig v.
|
|
197 |
General |
yarışma sonucu meydana gelmek |
go v.
|
|
198 |
General |
(yarışma, soru) sonucu belirleyici şekilde etkilemek |
decide v.
|
|
199 |
General |
ihmal sonucu işlevini yitirmek |
rust v.
|
|
200 |
General |
sonucu olmak |
import v.
|
|
201 |
General |
gelişim sonucu yok olmak |
improve v.
|
|
202 |
General |
sonucu olmak |
owe (to) v.
|
|
203 |
General |
sonucu olarak izlemek |
develop v.
|
|
204 |
General |
sonucu olarak takip etmek |
develop v.
|
|
205 |
General |
rakibin kazandığını sonucu beklemeden kabullenmek |
concede v.
|
|
206 |
General |
baskı sonucu değişmek |
drive v.
|
|
207 |
General |
(sergilenen hayvandan) hata sonucu puan kırmak |
cut v.
|
|
208 |
General |
istenen sonucu verecek şekilde yapısını değiştirmek |
pack v.
|
|
209 |
General |
(özellikle ısınma sonucu) fokurdamak |
intumesce v.
|
|
210 |
General |
yoğun çaba sonucu elde etmek |
penetrate v.
|
|
211 |
General |
yoğun çaba sonucu ulaşmak |
penetrate v.
|
|
212 |
General |
tesadüf sonucu başarısız olmak |
fluke v.
|
|
213 |
General |
(sonucu) getirmek |
prefer [obsolete] v.
|
|
214 |
General |
(kısa devre sonucu) yönünü kaybetmek |
short-circuit v.
|
|
215 |
General |
(kısa devre sonucu) yeri değişmek |
short-circuit v.
|
|
216 |
General |
alüvyonların birikmesi sonucu tıkanmak |
silt v.
|
|
217 |
General |
alüvyonların birikmesi sonucu kapanmak |
silt v.
|
|
218 |
General |
alüvyon veya çamur birikmesi sonucu kaplamak |
silt v.
|
|
219 |
General |
sonucu olmak |
sue [obsolete] v.
|
|
220 |
General |
sonucu olmuş |
ensued adj.
|
|
221 |
General |
saldırı sonucu olan |
violent adj.
|
|
222 |
General |
ensest sonucu doğan |
incestuous adj.
|
|
223 |
General |
sonucu olan |
consequent adj.
|
|
224 |
General |
dondurarak kurutma sonucu elde edilen |
lyophiled adj.
|
|
225 |
General |
sonucu olan |
consequential adj.
|
|
226 |
General |
rastlantı sonucu |
fortuitous adj.
|
|
227 |
General |
istenilen sonucu veren |
effectual adj.
|
|
228 |
General |
istenen sonucu veren |
efficacious adj.
|
|
229 |
General |
rastlantı sonucu olan |
fortuitous adj.
|
|
230 |
General |
sonucu önceden haber veren |
prognostic adj.
|
|
231 |
General |
sonucu olan |
resultant adj.
|
|
232 |
General |
istenen sonucu veren |
effectual adj.
|
|
233 |
General |
sonucu belli olmayan |
touch-and-go adj.
|
|
234 |
General |
-in sonucu olan |
resultant adj.
|
|
235 |
General |
rastlantı sonucu olan |
accidental adj.
|
|
236 |
General |
rastlantı sonucu olan |
causeless adj.
|
|
237 |
General |
tufan sonucu oluşan |
diluvial adj.
|
|
238 |
General |
sonucu kuşkulu |
doubtful adj.
|
|
239 |
General |
kültürel etkileşimin/bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesirlerin sonucu olan |
acculturational adj.
|
|
240 |
General |
kültürel etkileşimin/bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesirlerin sonucu olan |
acculturative adj.
|
|
241 |
General |
akraba evliliği sonucu doğmuş |
inbred adj.
|
|
242 |
General |
sonucu tartışmalı |
controversial adj.
|
|
243 |
General |
bilimsel ve endüstriyel gelişim sonucu ortaya çıkan |
technological adj.
|
|
244 |
General |
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) |
thumbed adj.
|
|
245 |
General |
ceza sonucu yitirilmeyen |
unforfeitable adj.
|
|
246 |
General |
bir olay veya durumun dolaylı fakat kaçınılmaz sonucu olan |
knock-on adj.
|
|
247 |
General |
toplanma sonucu oluşan |
massed adj.
|
|
248 |
General |
sonucu belirsiz olan |
wide-open adj.
|
|
249 |
General |
ağartma sonucu rengi açılmış |
blond adj.
|
|
250 |
General |
ağartma sonucu rengi açılmış |
blonde adj.
|
|
251 |
General |
tamamen fiziksel değişim içeren bir süreç sonucu oluşan |
mechanical adj.
|
|
252 |
General |
bombardıman sonucu evini kaybetmiş |
bombed-out adj.
|
|
253 |
General |
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) |
born-again adj.
|
|
254 |
General |
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) |
born-again adj.
|
|
255 |
General |
geriden çiftleşme sonucu üreyen |
retrogenerative adj.
|
|
256 |
General |
mantıksal çıkarım sonucu uygun yönetime ulaşabileceğine inanan kimse |
derivationist adj.
|
|
257 |
General |
doğrudan sonucu olan |
gut adj.
|
|
258 |
General |
istenen sonucu elde etmek için ilgili ögelerin miktarında tasarruflu olan |
oeconomical adj.
|
|
259 |
General |
belirli sonucu olan |
open-and-shut adj.
|
|
260 |
General |
aşırı planlama sonucu ortaya çıkan |
overplanned adj.
|
|
261 |
General |
sonucu etkileyen |
runaway adj.
|
|
262 |
General |
bir sonucu olan |
implicated adj.
|
|
263 |
General |
ani istek sonucu yapılan |
impulse adj.
|
|
264 |
General |
sonucu olan |
consectary adj.
|
|
265 |
General |
sonucu belirleyen |
dispositive adj.
|
|
266 |
General |
sınırlı birliktelikler sonucu oluşan |
inbred adj.
|
|
267 |
General |
belirli bir sonucu vermesi kesin olan |
good (for) adj.
|
|
268 |
General |
(yakın gözlem sonucu) ayrıntılı |
closeup adj.
|
|
269 |
General |
sonucu belirsiz |
close adj.
|
|
270 |
General |
olumsuz sonucu olan |
dim adj.
|
|
271 |
General |
belirsiz sonucu olan |
dim adj.
|
|
272 |
General |
istek sonucu ortaya çıkan |
fanatic adj.
|
|
273 |
General |
korsancılık sonucu oluşan |
piratic adj.
|
|
274 |
General |
kadro şişirme sonucu yaratılan (istihdam) |
feather-bed adj.
|
|
275 |
General |
kadro şişirme sonucu yaratılan (istihdam) |
featherbed adj.
|
|
276 |
General |
hata sonucu gelişen |
postfault adj.
|
|
277 |
General |
tatil sonucu meydana gelen |
postholiday adj.
|
|
278 |
General |
sonucu kesin |
cocksure [obsolete] adj.
|
|
279 |
General |
kullanım sonucu kirlenen |
fingered adj.
|
|
280 |
General |
sonucu olan |
sequential adj.
|
|
281 |
General |
sokaktaki virüsler sonucu gelişen |
street adj.
|
|
282 |
General |
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen |
synthetic adj.
|
|
283 |
General |
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen |
synthetical adj.
|
|
284 |
General |
dikkatsizlik sonucu |
by an oversight adv.
|
|
285 |
General |
sonucu olarak |
as a result adv.
|
|
286 |
General |
rastlantı sonucu |
accidentally adv.
|
|
287 |
General |
dikkatsizlik sonucu |
inadvertently adv.
|
|
288 |
General |
bunun sonucu olarak |
therewith adv.
|
|
289 |
General |
istenilen sonucu yaratacak şekilde |
effectually adv.
|
|
290 |
General |
bunun sonucu olarak |
hence adv.
|
|
291 |
General |
bunun sonucu olarak |
thereupon adv.
|
|
292 |
General |
rastlantı sonucu olarak |
casually adv.
|
|
293 |
General |
(bir şeyin) bir sonucu olarak |
in reaction to adv.
|
|
294 |
General |
yetiştirme sonucu olan |
nurtural adv.
|
|
295 |
General |
yetiştirilme sonucu olan |
nurtural adv.
|
|
296 |
General |
(sonucu etkileyebilecek) önemli bilgilerden yoksun bir şekilde |
blind adv.
|
|
297 |
General |
bunun sonucu olarak |
hen [dialect] adv.
|
|
298 |
General |
bunun sonucu olarak |
henen [obsolete] adv.
|
|
299 |
General |
bunun sonucu olarak |
hennes adv.
|
|
300 |
General |
doğrudan sonucu olarak |
on the coattails of adv.
|
|
301 |
General |
inceleme sonucu olarak |
in course adv.
|
|
302 |
General |
sonucu olarak |
by virtue of prep.
|
|
303 |
General |
sonucu olarak |
as a result of prep.
|
|
304 |
General |
sonucu olarak |
as a consequence of prep.
|
|
305 |
General |
bir fonksiyonun sonucu ve temel bir varlık arasındaki ilişkiyi belirten edat |
of prep.
|
|
306 |
General |
sonucu olarak |
on prep.
|
|
307 |
General |
sonucu olarak |
in prep.
|
|
308 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
mes- pref.
|
|
309 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
meso- pref.
|
|
310 |
General |
yarılma veya bölünme sonucu oluşmuş anlamını veren bir ön ek |
schizo- pref.
|
|
311 |
General |
yarılma veya bölünme sonucu oluşmuş anlamını veren bir ön ek |
schiz- pref.
|
|
312 |
General |
belirli bir hareketin somut sonucu, hedefi veya etkeni anlamını veren bir son ek |
-ment suf.
|
|
313 |
General |
bir olayın sonucu anlamına gelen son ek |
-ing suf.
|
|
314 |
General |
sürecin sonucu anlamı veren son ek |
-ion suf.
|
|
315 |
General |
işlem sonucu üretilen madde anlamı veren son ek |
-ite suf.
|
|
316 |
General |
karlı bir yere bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması |
snow-blindness n.
|
|
Phrasals |
|
317 |
Phrasals |
gelişigüzel üreme sonucu ayırt edici cins özelliklerini kaybetmek |
run out v.
|
|
318 |
Phrasals |
sonucu iyi/kötü olmak |
come out v.
|
|
319 |
Phrasals |
sonucu başarılı/başarısız olmak |
come out v.
|
|
320 |
Phrasals |
uzun bir araştırma sonucu bulmak/elde etmek |
dredge up v.
|
|
321 |
Phrasals |
büyük çabalar sonucu bir şeye ulaşmak/bir şeyi elde etmek |
dredge up v.
|
|
322 |
Phrasals |
bir şeyi birinden bir boğuşma sonucu almak |
wrestle something from someone v.
|
|
323 |
Phrasals |
bir etkinliğin sonucu üstüne bahis oynamak |
gamble on v.
|
|
324 |
Phrasals |
bir etkinliğin sonucu üstüne bahse girmek |
gamble on v.
|
|
325 |
Phrasals |
bir etkinliğin sonucu üstüne para yatırıp/basıp bahis oynamak |
gamble on v.
|
|
326 |
Phrasals |
bir şeyin sonucu olarak (bir şeye) sahip olmak |
land up with (something) v.
|
|
327 |
Phrasals |
yoğun görüşmeler sonucu bir şey geliştirmek |
thresh out v.
|
|
328 |
Phrasals |
aniden ve kuvvet sonucu ortaya çıkmak |
break (forth) v.
|
|
329 |
Phrasals |
(bir şeyin) sonucu olarak ortaya çıkmak |
come out of (something) v.
|
|
330 |
Phrasals |
(bir şeyin) sonucu olmak |
come out of (something) v.
|
|
331 |
Phrasals |
sonucu ölmek |
die by v.
|
|
332 |
Phrasals |
(bir şey) sonucu ölmek |
die by (something) v.
|
|
333 |
Phrasals |
(beyzbolda) vurulan topun rakip oyuncu tarafından yakalanması sonucu topu dışarı atmış sayılmak |
fly out v.
|
|
334 |
Phrasals |
(bir şey) sonucu ortaya çıkmak |
result from (something) v.
|
|
335 |
Phrasals |
'-den bir boğuşma sonucu almak |
wrestle from v.
|
|
336 |
Phrasals |
(bir şeyin) sonucu olmak |
flow from v.
|
|
Phrases |
|
337 |
Phrases |
sebebi veya sonucu ne olursa olsun |
no force adv.
|
|
338 |
Phrases |
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla/niyetiyle |
with the best of intentions expr.
|
|
339 |
Phrases |
bunun sonucu olarak |
as a result of which expr.
|
|
340 |
Phrases |
dikkatsizlik sonucu |
through an oversight expr.
|
|
341 |
Phrases |
çabalar sonucu |
as a result of the efforts made expr.
|
|
342 |
Phrases |
(bir şeyin) sonucu olarak |
as a result of (something) expr.
|
|
343 |
Phrases |
(bir şeyin) sonucu olarak |
in virtue of (something) expr.
|
|
Colloquial |
|
344 |
Colloquial |
rastlantı (sonucu) |
the breaks n.
|
|
345 |
Colloquial |
sonucu değiştirebilecek sürpriz gelişme |
a joker in the deck n.
|
|
346 |
Colloquial |
içkiyi bırakma sonucu oluşan hezeyan hali |
the bats n.
|
|
347 |
Colloquial |
dolaylı etki sonucu ortaya çıkan şey |
knock-on [uk] n.
|
|
348 |
Colloquial |
alkol yoksunluğu veya aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan ve öldürücü olabilen aşırı korku |
horror n.
|
|
349 |
Colloquial |
düşme sonucu derinin sıyrılması |
road rash [us] [canada] n.
|
|
350 |
Colloquial |
düşme sonucu derinin sıyrılmasıyla oluşan yara |
road-rash n.
|
|
351 |
Colloquial |
belirli bir getirisi/sonucu bulunan olay |
stick-on n.
|
|
352 |
Colloquial |
kaza sonucu ölmek |
die with one's boots on v.
|
|
353 |
Colloquial |
rastlantı sonucu karşılaşmak |
bump into v.
|
|
354 |
Colloquial |
somut bir sonucu olmamak |
amount to nothing v.
|
|
355 |
Colloquial |
hold sözcüğünün yanlış yazımı sonucu kripto para piyasalarında alınan kripto veya tokeni değişken fiyatlar karşısında satmamak |
hodl v.
|
|
356 |
Colloquial |
sonucu ne olursa olsun |
damn the consequences expr.
|
|
357 |
Colloquial |
sonucu ne olursa olsun |
damn the consequences expr.
|
|
Idioms |
|
358 |
Idioms |
sonucu çok az farkla belli olan yarış/seçim |
close call n.
|
|
359 |
Idioms |
tehdit sonucu susma |
libel chill n.
|
|
360 |
Idioms |
(genel anlamda) nükleer reaktördeki patlama sonucu radyoaktif gazların atmosfere yayılması |
china syndrome n.
|
|
361 |
Idioms |
en iyi sonucu elde etmek için uygulanan bekleme taktiği |
waiting game n.
|
|
362 |
Idioms |
sonucu baştan belli olan dava |
a cut-and-dried case n.
|
|
363 |
Idioms |
sonucu değiştirebilecek sürpriz gelişme |
the joker in the pack n.
|
|
364 |
Idioms |
savaşın sonucu |
fortunes of war n.
|
|
365 |
Idioms |
müsabakanın sonucu |
fortunes of war n.
|
|
366 |
Idioms |
yarışın sonucu |
fortunes of war n.
|
|
367 |
Idioms |
yarışmanın sonucu |
fortunes of war n.
|
|
368 |
Idioms |
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürünler/meyveler |
the fruits of (something) n.
|
|
369 |
Idioms |
bir çabanın sonucu/meyvesi |
the fruit of (something) n.
|
|
370 |
Idioms |
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürün/meyve |
the fruit of (something) n.
|
|
371 |
Idioms |
birden bire kesilip sonucu hüsran olan eylem |
abortive action n.
|
|
372 |
Idioms |
sonucu/çözümü asla bilinemeyecek olan şey |
the lady or the tiger n.
|
|
373 |
Idioms |
(bir şeyin) sonucu |
the upshot (of something) n.
|
|
374 |
Idioms |
bir şeyin sonucu |
upshot of something n.
|
|
375 |
Idioms |
iki uçağın havada çarpışması sonucu meydana gelen moloz yağmuru |
aluminum shower n.
|
|
376 |
Idioms |
iki uçağın havada çarpışması sonucu meydana gelen enkaz/metal parçası yağmuru |
aluminum shower n.
|
|
377 |
Idioms |
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği |
a waiting game n.
|
|
378 |
Idioms |
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği |
the waiting game n.
|
|
379 |
Idioms |
gidişatı/sonucu net bir dava |
an open-and-shut case n.
|
|
380 |
Idioms |
gidişatı/sonucu belli bir dava |
an open-and-shut case n.
|
|
381 |
Idioms |
uzun süre kapalı bir yerde kalmak sonucu oluşan anksiyete/depresyon |
cabin fever n.
|
|
382 |
Idioms |
uzun aramalar sonucu keşfedilen değerli bir şey |
paydirt n.
|
|
383 |
Idioms |
uzun aramalar sonucu tekrar ortaya çıkarılan işe yarar bir şey |
paydirt n.
|
|
384 |
Idioms |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
rum blossom [dated] n.
|
|
385 |
Idioms |
ikinci yedek oyuncu (oyuna ilk çıkan oyuncunun yerine geçen oyuncunun da değiştirilmesi sonucu oyuna üçüncü sırada giren yedek oyuncu) |
third string n.
|
|
386 |
Idioms |
'-in sonucu |
upshot of n.
|
|
387 |
Idioms |
sonucu etkileyecek güçte olmak |
tip the scale v.
|
|
388 |
Idioms |
(davanın sonucu) birinin iyi haline bağlı olmak |
be upon one's good behavior v.
|
|
389 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek |
do (something) for the best v.
|
|
390 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek |
do (something) for the best v.
|
|
391 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek |
do/mean something for the best v.
|
|
392 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek |
do/mean something for the best v.
|
|
393 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur umuduyla yapmak/söylemek |
mean (something) for the best v.
|
|
394 |
Idioms |
sonucu iyi/olumlu olur niyetiyle yapmak/söylemek |
mean (something) for the best v.
|
|
395 |
Idioms |
yaptıklarının bir karşılığı/sonucu olmak |
come home to roost v.
|
|
396 |
Idioms |
en başarısız sonucu almak |
take the cake v.
|
|
397 |
Idioms |
en başarısız sonucu almak |
take the biscuit v.
|
|
398 |
Idioms |
sonucu belirlemek |
tip the balance v.
|
|
399 |
Idioms |
sonucu belirlemek |
swing the balance v.
|
|
400 |
Idioms |
(kaza vb sonucu) birisini yaralamak |
bump someone up v.
|
|
401 |
Idioms |
(sonucu olarak) meydana gelmek |
make for v.
|
|
402 |
Idioms |
yapbozun parçalarını birleştirip sonucu görmek |
join (up) the dots v.
|
|
403 |
Idioms |
sonucu bitiş çizgisinde belli olmak (yarış) |
go, come (right) down to the wire v.
|
|
404 |
Idioms |
beklenen/ideal sonucu yaratmak |
drop into place v.
|
|
405 |
Idioms |
(başarıyı, sonucu birine veya bir şeye) borçlu olmak |
be a credit to (someone or something) v.
|
|
406 |
Idioms |
sonucu iyi olur umuduyla söylemek |
mean (something) for the best v.
|
|
407 |
Idioms |
-in sonucu olmak |
lie in v.
|
|
408 |
Idioms |
sonucu tahmin edilememek |
be wide open v.
|
|
409 |
Idioms |
sonucu belli olmamak |
be touch-and-go (whether...) v.
|
|
410 |
Idioms |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak |
save the furniture [australia] v.
|
|
411 |
Idioms |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak |
save the furniture [australia] v.
|
|
412 |
Idioms |
sonucu iyi olmak |
work out for the best v.
|
|
413 |
Idioms |
sonucu olmayan |
of no avail adj.
|
|
414 |
Idioms |
yazı turanın sonucu |
on a toss of a coin expr.
|
|
415 |
Idioms |
geçmiş tecrübe sonucu her şeyin artık net bir şekilde anlaşılması |
20/20 hindsight expr.
|
|
416 |
Idioms |
çarpışmanın etkisiyle/sonucu |
upon impact expr.
|
|
417 |
Idioms |
her şeyin bir sonucu vardır |
the longest day must have an end expr.
|
|
418 |
Idioms |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
all over but the shouting expr.
|
|
419 |
Idioms |
rastlantı sonucu |
by the seat of one's pants expr.
|
|
420 |
Idioms |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
all over bar the shouting expr.
|
|
421 |
Idioms |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
it's all over bar the shouting expr.
|
|
422 |
Idioms |
sonucu olmayan |
to no avail expr.
|
|
423 |
Idioms |
sonucu/sonu belirsiz |
in the melting pot expr.
|
|
424 |
Idioms |
rastlantı sonucu |
by the seat of pants expr.
|
|
425 |
Idioms |
rastlantı sonucu |
by the seat of (one's) pants expr.
|
|
426 |
Idioms |
rastlantı sonucu |
by the seat of the pants expr.
|
|
427 |
Idioms |
rastlantı sonucu |
by the seat of your pants expr.
|
|
428 |
Idioms |
(bir şeyin) sonucu olarak |
by virtue of (something) expr.
|
|
429 |
Idioms |
bir şeyin sonucu olarak |
by/in virtue of something expr.
|
|
430 |
Idioms |
bir şeyin sonucu olarak |
by virtue of something expr.
|
|
431 |
Idioms |
hikayeye dayanan kanıtlar bilimsel araştırmalar sonucu elde edilen verilerin yerine kullanılamaz |
the plural of anecdote is not data expr.
|
|
432 |
Idioms |
… bunun bir sonucu |
therein lies... expr.
|
|
433 |
Idioms |
sonucu olarak |
consequent on expr.
|
|
Speaking |
|
434 |
Speaking |
bundan sonucu çıkarılamaz |
it does not follow that expr.
|
|
435 |
Speaking |
riskli ve sonucu ağır olabilir |
the stakes are high expr.
|
|
436 |
Speaking |
tedaviye ne kadar erken başlarsan sonucu o kadar iyi olur |
the sooner you start treatment the better the outcome expr.
|
|
Trade/Economic |
|
437 |
Trade/Economic |
bir sektörde ulusal düzeyde toplu pazarlık sonucu ortaya çıkan ücret oranlarını ve diğer çalışma koşullarını kapsayan yazılı resmi anlaşmalar |
national agreement n.
|
|
438 |
Trade/Economic |
borcun ödenmemesi sonucu oluşan zarar |
nonpayment n.
|
|
439 |
Trade/Economic |
bir olayın/durumun doğal sonucu olarak gelişen maliyet |
follow-on cost n.
|
|
440 |
Trade/Economic |
birleşme sonucu doğan şirket |
surviving company n.
|
|
441 |
Trade/Economic |
bölüm sonucu |
segment result n.
|
|
442 |
Trade/Economic |
bu sözleşme sonucu ya da bu sözleşme ile bağlantılı olarak doğacak/doğan tüm anlaşmazlıklar |
all disputes arising out of or in connection with this contract n.
|
|
443 |
Trade/Economic |
bir kararın tek bir sonucu olması ve o sonucun da tam olarak bilinmesi |
certainty n.
|
|
444 |
Trade/Economic |
ceza sonucu hakkın yitirilmesi |
forfeit n.
|
|
445 |
Trade/Economic |
faaliyeti sonucu |
operating result n.
|
|
446 |
Trade/Economic |
faaliyet sonucu |
operating result n.
|
|
447 |
Trade/Economic |
fiyatın denge düzeyinin üzerinde olması sonucu arzın talebi aşması |
surplus n.
|
|
448 |
Trade/Economic |
işletme sonucu |
operating result n.
|
|
449 |
Trade/Economic |
ihale sonucu |
tender result n.
|
|
450 |
Trade/Economic |
ihale sonucu |
result of the tender n.
|
|
451 |
Trade/Economic |
madeni paranın uzun süre tedavülde kalması sonucu aşınıp ağırlığından kaybetmesi |
abrasion n.
|
|
452 |
Trade/Economic |
ölçme sonucu |
measuring result n.
|
|
453 |
Trade/Economic |
pazarlık sonucu saptanan fiyat |
negotiated price n.
|
|
454 |
Trade/Economic |
sonucu belirleyici oy |
deciding vote n.
|
|
455 |
Trade/Economic |
sonucu belirleyici rey |
deciding vote n.
|
|
456 |
Trade/Economic |
terfi sonucu maaşın artması |
promotional salary increase n.
|
|
457 |
Trade/Economic |
tasfiye sonucu ortaklara dağıtılan tutar |
liquidation dividend n.
|
|
458 |
Trade/Economic |
tarifeler sonucu etkin olmayan kaynak kullanımı ile yurt içi üretimin artırılması ve tüketimde ortaya çıkan bozulmaların toplum açısından toplam maliyeti |
protection costs of a tariff n.
|
|
459 |
Trade/Economic |
ücretin işçi ve işveren arasındaki pazarlık sonucu belirlendiğini savunan teori |
bargaining theory of wages n.
|
|
460 |
Trade/Economic |
yeniden değerleme sonucu değer kazanma |
appreciation n.
|
|
461 |
Trade/Economic |
yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar |
particular average n.
|
|
462 |
Trade/Economic |
sendikaların çalışanları korunması sonucu gereğinden fazla işçi alınması |
featherbedding n.
|
|
463 |
Trade/Economic |
maliyet tasarrufu sağlamak için nitelikli çalışanların işten çıkarılması sonucu şirkette işlerin kötüye gitmesi |
corporate anorexia n.
|
|
464 |
Trade/Economic |
küçük arazilerin birleşimi sonucu arazinin toplam değerinin artması |
plottage n.
|
|
465 |
Trade/Economic |
belirli bir endüstride aşırı üretim veya fazla rekabet sonucu gelişen dramatik kırılma |
shakeout n.
|
|
466 |
Trade/Economic |
bağımsız kuruluşların birleşme sonucu ortaya sunduğu daha başarılı olma potansiyeli |
synergism n.
|
|
467 |
Trade/Economic |
bağımsız kuruluşların birleşme sonucu ortaya çıkardığı başarılı performans |
synergism n.
|
|
468 |
Trade/Economic |
spekülatif yatırım veya hızlı büyüme sonucu çok yüksek getiriler elde eden |
go-go adj.
|
|
469 |
Trade/Economic |
serbest rekabet sonucu ulaşılan |
open-market adj.
|
|
Law |
|
470 |
Law |
iflas sonucu haciz emri |
receiving order [obsolete] n.
|
|
471 |
Law |
tımar vergisini iki yıl ödememe sonucu tımar hakkının kaybedilmesi |
tinsel of the feu [scottish] n.
|
|
472 |
Law |
genel itiraz sonucu yapılan ihraç |
general issue n.
|
|
473 |
Law |
bir ihmalin doğal sonucu olan zararlar |
general damages n.
|
|
474 |
Law |
dikkatsizlik sonucu işlenen suç |
negligent offense n.
|
|
475 |
Law |
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen hızlı karar |
summary judgement n.
|
|
476 |
Law |
gözetim görevlisinin ihmali sonucu suçlunun firar etmesi |
negligent escape n.
|
|
477 |
Law |
ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olan suç |
culpable negligence n.
|
|
478 |
Law |
ihmal sonucu başkasının zarar görmesine neden olan suç |
criminal negligence n.
|
|
479 |
Law |
ihmal sonucu ölüme sebebiyet verme |
wrongful death claim n.
|
|
480 |
Law |
kanunun ihmal sonucu ihlal edilmesi |
negligent violation of statute n.
|
|
481 |
Law |
kiracının kiraladığı mülke ihmal sonucu olarak verdiği zarar |
permissive waste n.
|
|
482 |
Law |
kayıtsızlık sonucu sebep olunan zarar |
wanton injury n.
|
|
483 |
Law |
kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf |
enjoyment of lost property or property obtained by mistake n.
|
|
484 |
Law |
kaza sonucu ölüm kararı |
a verdict of accidental death n.
|
|
485 |
Law |
nefes alamama sonucu boğulma |
suffocation n.
|
|
486 |
Law |
sel basması sonucu arazinin bölünmesi |
avulsion n.
|
|
487 |
Law |
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil |
injurious falsehood n.
|
|
488 |
Law |
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil |
malicious falsehood n.
|
|
489 |
Law |
(yanlış teşhis sonucu) sakat doğan çocuğun (maddi manevi) tazminat talebinde bulunması |
wrongful life n.
|
|
490 |
Law |
hukuki bir kararın sonucu olma |
materiality n.
|
|
491 |
Law |
öfke krizi sonucu işlenen cinayet |
manslaughter n.
|
|
492 |
Law |
dava sonucu tutuklanmış imtiyazlı bir kişiyi hapisten çıkarmak için verilen mahkeme emri |
writ of privilege n.
|
|
493 |
Law |
suların çekilmesi sonucu toprak kazanma |
dereliction n.
|
|
494 |
Law |
suların çekilmesi sonucu elde edilen arazi |
dereliction n.
|
|
495 |
Law |
çalışma arkadaşına ihmal sonucu zarar verme vakalarında işverenin mesuliyeti olmadığını belirten yasa |
fellow-servant rule n.
|
|
496 |
Law |
(firma ihmali sonucu gerçekleşen) iş ölümü |
corporate manslaughter n.
|
|
497 |
Law |
(haksız muamele hukukunda) eylemin veya eylemsizliğin doğal sonucu olarak öngörülen şey |
foreseeability n.
|
|
498 |
Law |
bilinçli taksirle trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet vermek |
cause death by dangerous driving v.
|
|
499 |
Law |
idam hükmü sonucu hükümlünün medeni hukukunu kaldırmak |
attaint v.
|
|
500 |
Law |
kadının evlenmesi sonucu çeyiz payından düşen mülkiyeti ile ilgili |
paraphernal adj.
|
|