poverty - Türkisch Englisch Wörterbuch

poverty

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "poverty" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 27 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
poverty n. sefalet
When poverty comes in at the door, love flies out the window.
Sefalet kapıdan girince aşk pencereden uçar gider.

More Sentences
poverty n. fakirlik
By following this book's advice, I was able to pull myself out of poverty.
Bu kitabın tavsiyelerini izleyerek, kendimi fakirlikten kurtarabilirdim.

More Sentences
poverty n. yoksulluk
Countries have united in efforts to end poverty.
Ülkeler yoksulluğu sona erdirme çabalarında birleşti.

More Sentences
General
poverty n. yoksulluk
Information poverty' hits the same people as social poverty.
Bilgi yoksulluğu' sosyal yoksullukla aynı insanları vurmaktadır.

More Sentences
poverty n. yetersizlik
She was disappointed by the poverty of creativity in her work.
Çalışmalarındaki yaratıcılığın yetersizliği onu hayal kırıklığına uğrattı.

More Sentences
Trade/Economic
poverty n. fakirlik
More than 45 million Americans live in poverty.
45 milyondan fazla Amerikalı fakirlik içinde yaşıyor.

More Sentences
Common Usage
poverty n. yokluk
General
poverty n. darlık
poverty n. eksiklik
poverty n. zaruret
poverty n. ihtiyaç
poverty n. haybet
poverty n. mahrumluk
poverty n. kifayetsizlik
poverty n. ademiyat
poverty n. açlık
poverty n. fukaralık
poverty n. parasızlık
poverty n. düşkünlük
poverty n. kıtlık
poverty n. zafiyet
poverty n. yetersiz beslenmede kaynaklı halsizlik
poverty n. zayıflama
poverty n. bereketsizlik
poverty n. kısırlık
poverty n. verimsizlik
Religious
poverty n. (tarikat mensubu) mülkiyet hakkından feragat etme

Bedeutungen, die der Begriff "poverty" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 131 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
poverty line n. yoksulluk sınırı
Seventy percent of the approximately one and a half billion people who live below the poverty line are women.
Yoksulluk sınırının altında yaşayan yaklaşık bir buçuk milyar insanın yüzde yetmişi kadındır.

More Sentences
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
Millions of human beings live in extreme poverty and every hour of the day many die of hunger.
Milyonlarca insan aşırı yoksulluk içinde yaşamakta ve günün her saatinde birçoğu açlıktan ölmektedir.

More Sentences
rural poverty n. kırsal yoksulluk
For many donors, including the European Commission, rural poverty is a multidimensional issue.
Avrupa Komisyonu da dahil olmak üzere pek çok donör için kırsal yoksulluk çok boyutlu bir meseledir.

More Sentences
poverty-stricken adj. yoksulluk içinde
We can be pleased with the Bonn process and proud of the aid provided by the EU to that poverty-stricken country.
Bonn sürecinden memnun olabilir ve AB'nin yoksulluk içindeki bu ülkeye sağladığı yardımlardan gurur duyabiliriz.

More Sentences
in poverty adv. yoksulluk içinde
It is a little sad to see them excluded, because they have been left to languish in poverty for a far longer period.
Onları dışlanmış görmek biraz üzücü çünkü çok daha uzun bir süre yoksulluk içinde çürümeye terk edildiler.

More Sentences
Trade/Economic
income poverty n. gelir yoksulluğu
There is a clear link between illiteracy and income poverty.
Okuma yazma bilmeme ile gelir yoksulluğu arasında açık bir bağlantı vardır.

More Sentences
absolute poverty n. mutlak yoksulluk
Over the last decade, the number of women living in absolute poverty has risen.
Son on yılda mutlak yoksulluk içinde yaşayan kadınların sayısı artmıştır.

More Sentences
poverty line yoksulluk sınırı
Statistics indicate that by 2005, 30% will be approaching the poverty line.
İstatistikler 2005 yılına kadar %30'unun yoksulluk sınırına yaklaşacağını göstermektedir.

More Sentences
Politics
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
Would dedicating a resolution from this House on extreme poverty on this occasion be giving in to opportunism?
Bu vesileyle bu Meclisten aşırı yoksullukla ilgili bir karar çıkarmak fırsatçılığa teslim olmak anlamına gelir mi?

More Sentences
extreme poverty n. aşırı yoksulluk
There is nothing indecent about stating the figures on extreme poverty in developing countries.
Gelişmekte olan ülkelerdeki aşırı yoksullukla ilgili rakamları ifade etmenin uygunsuz bir yanı yoktur.

More Sentences
poverty reduction n. yoksulluğun azaltılması
Food security is a major dimension and indicator for poverty reduction and is a key element in this context.
Gıda güvenliği, yoksulluğun azaltılması için önemli bir boyut ve göstergedir ve bu bağlamda kilit bir unsurdur.

More Sentences
poverty eradication n. yoksulluğun ortadan kaldırılması
The main thrust of our work in both Assemblies was poverty eradication.
Her iki Meclis'teki çalışmalarımızın ana eksenini yoksulluğun ortadan kaldırılması oluşturuyordu.

More Sentences
struggle against poverty yoksullukla mücadele
People struggled against poverty.
İnsanlar yoksullukla mücadele etti.

More Sentences
anti-poverty programme yoksullukla mücadele programı
I regret that the financial provision for anti-poverty programmes is still inadequate.
Yoksullukla mücadele programları için ayrılan mali kaynağın hala yetersiz olmasından üzüntü duyuyorum.

More Sentences
General
poverty certificate n. fakirlik belgesi
extreme poverty n. sefalet
abject poverty n. fakru zaruret
poverty line n. fakirlik sınırı
poverty alleviation n. fakirliğin giderilmesi
poverty alleviation n. fakirlikliğin azaltılması
federal poverty level n. federal fakirlik seviyesi
economic poverty n. ekonomik yoksulluk
information-knowledge poverty n. bilgi fakirliği
poverty and need n. fakru-zaruret
great poverty n. fakru zaruret
great poverty n. aşırı yoksulluk
extreme poverty n. fakru zaruret
severe poverty n. aşırı yoksulluk
severe poverty n. fakru zaruret
extreme poverty n. fakr u zaruret
severe poverty n. fakr u zaruret
great poverty n. fakr u zaruret
temporary poverty n. geçici yoksulluk
a great poverty n. büyük bir yoksulluk
intellectual poverty n. fikri kısırlık
urbanization of poverty n. fakirliğin kentleşmesi
poverty map n. yoksulluk haritası
poverty reduction n. fakirliğin azaltılması
live in poverty v. yoksulluk çekmek
fall in poverty v. acından ölmek
be rescued from poverty v. zilliği kırmak
alleviate the poverty v. fakirliği gidermek
alleviate the poverty v. fakirliği azaltmak
combat the poverty v. fakirlikle mücadele etmek
eliminate the poverty v. yoksulluğu gidermek
eradicate the poverty v. yoksulluğu gidermek
be driven to poverty v. yoksulluğa sürüklenmek
poverty stricken adj. çok yoksul
poverty-stricken adj. çok fakir
poverty-stricken adj. yokluk çeken
poverty-stricken adj. aşırı yoksul
poverty-stricken adj. yoksul
poverty-stricken adj. zavallı
poverty-stricken adj. sefil
poverty-stricken adj. çok yoksul
poverty-stricken adj. gariban
below the poverty line adv. yoksulluk sınırının altında
cpag (child poverty action group) abrev. çocuk yoksulluğu eylem grubu
Proverb
when poverty comes in at the door, love flies out at the windows yokluk kapıdan girince aşk pencereden uçar
when poverty comes in at the door love flies out of the window yoksulluk kapıdan girince aşk pencereden kaçar
when poverty comes in at the door love flies out at the window yoksulluk kapıdan girince aşk pencereden kaçar
poverty is not a crime fakirlik ayıp değildir
poverty is no sin fakir olmak günah değil
poverty is not a crime fakir olmak suç değil
poverty is no sin fakirlik ayıp değildir
poverty is no crime fakir olmak suç değil
poverty is no crime fakirlik ayıp değildir
poverty is not a sin fakirlik ayıp değildir
poverty is not a sin fakir olmak günah değil
Idioms
marry one's way out of poverty v. (zengin biri ile) evlenerek yoksulluktan kurtulmak
Trade/Economic
multidimensional poverty index n. çok boyutlu yoksulluk endeksi
poverty line n. fakirlik sınırı
poverty certificate n. fakirlik ilmuhaberi
poverty trap n. fakirlik tuzağı
poverty level n. fakirlik sınırı
poverty threshold n. fakirlik sınırı
absolute poverty n. kişi başına gelirin ancak temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasına yetecek bir düzeyin bile altına düşmesi durumu
urban poverty n. kentsel yoksulluk
official poverty line n. resmi yoksulluk sınırı
underclass poverty n. sınıfaltı yoksulluğu
international poverty line n. uluslararası yoksulluk çizgisi
poverty of time n. zaman yoksulluğu
poverty gap n. yoksulluk açığı
poverty reduction and growth fund n. fakirliği azaltma ve büyüme fonu
poverty rate yoksulluk oranı
poverty gap yoksulluk boşluğu
vicious circle of poverty yoksulluğun kısır döngüsü
poverty trap yoksulluk tuzağı
circle of poverty yoksulluk çemberi
poverty line yoksulluk hattı
poverty-welfare curve yoksulluk-refah eğrisi
poverty level yoksulluk sınırı
poverty threshold yoksulluk sınırı
poverty trap yoksulluk tuzağı
Politics
explosive problems of world poverty n. dünyada her geçen gün büyüyen fakirlik problemi
poverty certificate n. fakirlik ilmuhaberi
certificate of poverty n. fakirlik ilmuhaberi
relative poverty n. göreli yoksulluk
absolute poverty n. mutlak yoksulluk
unctad standing committee on poverty alleviation n. unctad yoksulluğun azaltılması daimi komitesi
poverty reduction strategy n. yoksulluğu azaltma stratejisi
poverty reduction and growth facility (prgf) n. yoksulluğun azaltılması ve büyüme kolaylığı
poverty reduction strategies n. yoksullukla mücadele stratejileri
poverty reduction strategy paper n. yoksullukla mücadele strateji belgesi
alleviating poverty yoksullukla mücadele
poverty threshold yoksulluk sınırı
poverty and social Impact analysis (psIa) yoksulluk ve sosyal etki analizi
programs to fight poverty yoksullukla mücadele programları
programs to fight poverty yoksullukla mücadele edecek programlar
programs fighting poverty yoksullukla mücadele programları
Tourism
poverty tourism n. fakir semtlerin turistik amaçlarla dolaşılması
Computer
information poverty n. bilgi fakirliği
Psychology
poverty of ideas n. düşünce fakirliği
delusion of poverty n. geçimsel çökertilme sanrısı
poverty of content of speech n. konuşma içeriğinin fakirliği
poverty of speech n. konuşma fakirliği
delusion of poverty yoksulluk kuruntusu
Botanic
poverty grass (hudsonia tomentosa) n. kuzey amerika'nın kuzeydoğusundaki plajlarda yetişen beyaz tüylü funda benzeri küçük bir bitki
poverty grass n. kuzey amerika'ya özgü bir çim
poverty grass n. abd ve kanada'da yetişen bir saz
poverty grass n. yaban mersinine benzeyen bir kuzey amerika çalısı
poverty grass n. tarla üçgülü
Social Sciences
white poverty n. beyaz yoksulluğu
working poverty n. çalışan yoksulluğu
working poverty n. çalışan fakirliği
black poverty n. siyah yoksulluğu
grinding poverty n. ezici yoksulluk
poverty reduction n. yoksullukla mücadele
poverty-struck adj. yoksulluk çeken
poverty-struck adj. yoksullukla cebelleşen
Archaeology
poverty point n. kuzeydoğu louisiana'da tarihi ve arkeolojik bir bölge