free - Türkisch Englisch Wörterbuch

free

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "free" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 62 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
free adj. bağımsız
In any case, Members are free to exercise their independent judgment.
Her halükarda, Üyeler bağımsız muhakemelerini kullanmakta özgürdürler.

More Sentences
free adj. beleş
I got it free.
Onu beleşe aldım.

More Sentences
free adj. parasız
The place isn't free.
Mekan parasız değil.

More Sentences
free adj. ücretsiz
Good, free education is essential for development.
İyi ve ücretsiz eğitim kalkınma için şarttır.

More Sentences
free adj. bedava
There is nothing free in this world.
Bu dünyada bedava hiçbir şey yok.

More Sentences
free adj. özgür
We in the Group of the Greens/European Free Alliance have voted for this compromise.
Biz Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı Grubu olarak bu uzlaşı için oy kullandık.

More Sentences
free adj. serbest
Each state is free to conduct diplomatic relations with any other.
Her devlet bir diğeriyle diplomatik ilişkiler yürütmekte serbesttir.

More Sentences
free adj. hür
The International Confederation of Free Trade Unions called for economic sanctions against Burma.
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu Burma'ya karşı ekonomik yaptırım çağrısında bulundu.

More Sentences
General
free v. kurtarmak
We need to free ourselves of you, and we shall!
Kendimizi sizden kurtarmamız gerekiyor ve kurtaracağız!

More Sentences
free v. salıvermek
Tom let his chooks out so they could roam free in the garden.
Tom, bahçede serbestçe dolaşabilsinler diye tavuklarını dışarı salıverdi.

More Sentences
free v. azat etmek
It frees the soul from fear.
Bu ruhu korkudan azat eder.

More Sentences
free v. serbest bırakmak
He was kidnapped in Mukala in Dagestan and nothing has been done to free him.
Dağıstan'da Mukala'da kaçırıldı ve serbest bırakılması için hiçbir şey yapılmadı.

More Sentences
free v. özgürleştirmek
It will be one small step towards freeing a lot of people who, as I said earlier, have been trapped.
Daha önce de söylediğim gibi kapana kısılmış birçok insanı özgürleştirmek için küçük bir adım olacaktır.

More Sentences
free v. özgür bırakmak
Then you leave me free to like you in return.
O zaman karşılığında senden hoşlanmam için beni özgür bırakıyorsun.

More Sentences
free adj. başıboş
Certainly, this agreement must not give the authorities free rein.
Elbette ki bu anlaşma yetkilileri başıboş bırakmamalıdır.

More Sentences
free adj. masrafsız
Free, green, infinitely renewable energy.
Masrafsız, çevre dostu, birçok defa yenilenebilir olan enerji.

More Sentences
free adj. özgür
We in the Group of the Greens/European Free Alliance have voted for this compromise.
Biz Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı Grubu olarak bu uzlaşı için oy kullandık.

More Sentences
free adj. uzak
Being able to lead a life free from poverty and social exclusion is a fundamental human right.
Yoksulluktan ve sosyal dışlanmadan uzak bir yaşam sürdürebilmek temel bir insan hakkıdır.

More Sentences
free adj. cömert
She is very free with her money.
O çok cömerttir.

More Sentences
free adj. serbest
Each state is free to conduct diplomatic relations with any other.
Her devlet bir diğeriyle diplomatik ilişkiler yürütmekte serbesttir.

More Sentences
free adj. boş
Make sure there is enough free space or delete unwanted files.
Yeterince boş alan olduğundan emin olun veya istenmeyen dosyaları silin.

More Sentences
free adj. ücretsiz
Good, free education is essential for development.
İyi ve ücretsiz eğitim kalkınma için şarttır.

More Sentences
free adj. bedava
There is nothing free in this world.
Bu dünyada bedava hiçbir şey yok.

More Sentences
free adj. müsait
I'd like to see you when you are free.
Müsait olduğunda seni görmek isterim.

More Sentences
free adv. serbestçe
The victims are the real prisoners of terrorism; the perpetrators all too often walk free.
Kurbanlar terörizmin gerçek mahkumlarıdır; failler ise çoğu zaman serbestçe dolaşmaktadır.

More Sentences
Computer
free expr. boşalt
Eventually, the garbage collector must perform a collection in order to free some memory.
Sonunda, çöp toplayıcı bir miktar belleği boşaltmak için bir toplama işlemi gerçekleştirmelidir.

More Sentences
Medical
free adj. serbest
Each state is free to conduct diplomatic relations with any other.
Her devlet bir diğeriyle diplomatik ilişkiler yürütmekte serbesttir.

More Sentences
Linguistics
free adj. bağımsız
In any case, Members are free to exercise their independent judgment.
Her halükarda, Üyeler bağımsız muhakemelerini kullanmakta özgürdürler.

More Sentences
Common Usage
free adj. muaf
General
free n. azat
free v. tahliye etmek
free v. muaf tutmak
free v. çözmek
free v. rahatlatmak
free v. rahat bırakmak
free adj. açık
free adj. doğal
free adj. laubali
free adj. azade
free adj. kısıtlanmamış
free adj. teklifsiz
free adj. arsız
free adj. samimi
free adj. bedelsiz
free adj. vergiden muaf
free adj. saygısız
free adj. meşgul olmayan
free adj. erkin
free adj. bağsız
free adj. gevşek
free adj. sabit olmayan
free adj. (yol/geçit) açık
free adj. karşılıksız
free adv. haybeden
free adv. bila ücret
free adv. bedavaya
Technical
free adj. boydak
Computer
free adj. kullanıma açık
Medical
free n. serbest radikaller
Ottoman Turkish
free n. müft
free adj. serazat
free adj. meccanen

Bedeutungen, die der Begriff "free" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
set free v. serbest bırakmak
The trial is to begin again on 30 March and, until then, they should be set free.
Duruşma 30 Mart'ta yeniden başlayacak ve o zamana kadar serbest bırakılmaları gerekiyor.

More Sentences
be free v. özgür olmak
Sami needed to be free.
Sami'nin özgür olması gerekiyordu.

More Sentences
free of charge adj. bedava
It's free of charge.
Bedava.

More Sentences
interest-free adj. faizsiz
Making these interest-free would be a greater help to the recipients.
Bunların faizsiz hale getirilmesi alıcılar için daha büyük bir yardım olacaktır.

More Sentences
duty-free adj. gümrüksüz
Between 2006 and 2009, these three products will become entirely duty-free.
2006 ve 2009 yılları arasında bu üç ürün tamamen gümrüksüz hale gelecektir.

More Sentences
tax-free adj. vergisiz
The same situation happened previously in the case of the tax-free shops at airports.
Aynı durum daha önce havaalanlarındaki vergisiz satış mağazalarında da yaşanmıştı.

More Sentences
alcohol-free adj. alkolsüz
The doctor advised Tom to have at least three alcohol-free days per week.
Doktor Tom'a haftada en az üç günü alkolsüz geçirmesini tavsiye etti.

More Sentences
General
free port n. serbest liman
I am, in any case, in favour of free port services.
Ben her halükarda serbest liman hizmetlerinden yanayım.

More Sentences
free world n. özgür dünya
The unified state should not be defended at all costs, but the free world needs to stand against Muslim terrorism.
Tek devlet her ne pahasına olursa olsun savunulmamalı ama özgür dünyanın Müslüman terörizmine karşı durması gerekiyor.

More Sentences
free enterprise n. hür teşebbüs
The private sector and free enterprise account for over 80% of GDP which, last year, grew by 7%.
Özel sektör ve hür teşebbüs, geçen yıl %7 oranında büyüyen GSYH'nin %80'inden fazlasını oluşturmaktadır.

More Sentences
free trade n. serbest ticaret
Increased free trade and the reduction of unfair subsidies have been a most positive result.
Serbest ticaretin artması ve haksız sübvansiyonların azaltılması çok olumlu bir sonuç olmuştur.

More Sentences
setting free n. salıverme
The prisoner was set free yesterday.
Tutuklu dün salıverildi.

More Sentences
free market economy n. serbest piyasa ekonomisi
It will contribute to the development of greater free market economies.
Daha büyük serbest piyasa ekonomilerinin gelişmesine katkıda bulunacaktır.

More Sentences
free time n. boş zaman
Learning, having fun and loving one another in your free time is a pleasure.
Boş zamanlarınızda öğrenmek, eğlenmek ve birbirinizi sevmek bir zevktir.

More Sentences
free from care n. kaygısız
Her life is free from care.
Onun hayatı kaygısızdır.

More Sentences
free market n. serbest pazar
Globalisation is meant to be about freer markets and about increased competition.
Küreselleşme daha serbest pazarlar ve artan rekabet anlamına gelmektedir.

More Sentences
free market n. serbest piyasa
Not only people and their environment but also animal welfare is sacrificed to the free market.
Sadece insanlar ve çevreleri değil, hayvan refahı da serbest piyasaya kurban edilmektedir.

More Sentences
free will n. özgür irade
A peaceful solution on the basis of free will is now only possible thanks to a confederation.
Özgür irade temelinde barışçıl bir çözüm artık sadece konfederasyon sayesinde mümkün.

More Sentences
visa-free travel n. vizesiz seyahat
Visa-free travel is not, however, today's issue.
Ancak vizesiz seyahat bugünün meselesi değildir.

More Sentences
free time n. boş vakit
Do you have any free time tomorrow?
Yarın boş vaktin var mı?

More Sentences
free entry n. ücretsiz giriş
Free entry.
Ücretsiz giriş.

More Sentences
give free rein v. başıboş bırakmak
Terrorism must not be given free rein within the EU and, on that question, we all of course have a responsibility.
Terörizm AB içerisinde başıboş bırakılmamalıdır ve bu konuda elbette hepimize sorumluluk düşmektedir.

More Sentences
be free v. özgür olmak
Sami needed to be free.
Sami'nin özgür olması gerekiyordu.

More Sentences
as free as adj. kadar özgür
We're not as free as we think.
Düşündüğümüz kadar özgür değiliz.

More Sentences
free of problems adj. sorunsuz
My teeth are totally healthy and free of problems.
Dişlerim tamamen sağlıklı ve sorunsuzdur.

More Sentences
free of tax adj. vergiden muaf
These goods are free of tax.
Bu eşyalar vergiden muaf.

More Sentences
free of debt adj. borçsuz
Fortunately, he was free of debt.
Neyse ki borçsuzdu.

More Sentences
tax-free adj. vergiden muaf
As you know, cigarettes are not a tax-free commodity.
Bildiğiniz gibi sigara vergiden muaf bir ürün değildir.

More Sentences
rent-free adj. kirasız
He always seems to be living rent-free in somebody's house.
O, her zaman birinin evinde kira vermeden yaşıyor gibi görünüyor.

More Sentences
toll-free adj. ücretsiz
Call us toll-free at 1-800-446-2581.
Bizi 1-800-446-2581'den ücretsiz arayın.

More Sentences
rent-free adj. kira ödemeden
He was living rent-free in a small house not too far from us.
Bize çok uzak olmayan küçük bir evde kira ödemeden oturuyordu.

More Sentences
Common Usage
free zone n. serbest bölge
sugar free adj. şekersiz
free of charge adj. masrafsız
free of charge adj. ücretsiz
free of charge adj. parasız
free of cost adj. masrafsız
fat-free adj. yağsız
for free adv. bedavadan
for free adv. beleşten
General
free spirit n. serbest ruh
irish free state n. bağımsız irlanda cumhuriyeti
free rider n. asalak
free association n. serbest çağrışım
free running n. avara
free pass n. parasız giriş kartı
free port n. gümrükten muaf liman
free choice of employment n. serbest iş seçimi
free state n. bağımsız devlet
de facto free movement n. fiilen serbest dolaşım
indirect free kick n. endirekt serbest vuruş
free rider n. beleşçi
free agent n. faili muhtar
mean free time n. ortalama serbest zaman
free lance n. serbest sanatçı
free kick n. serbest vuruş
free zone n. açık bölge
free trade and protection n. serbest ticaret koruma
free play n. tolerans
free fight n. meydan kavgası
free convection n. zorlanmamış taşınım
free field n. boş alan
setting free n. azat
free flowing n. serbest akış
free parts n. serbest bölgeler
free moisture n. özgün nem
free love n. nikahsız olarak birlikte yaşama
free admission n. duhuliyesiz
free will and determinism n. özgür irade ve belirlenimcilik
free will n. hür irade
free convection n. özgün taşınım
free gold n. saf altın
free society n. hür toplum
free port n. açık liman
free kick n. frikik
free distribution of water n. sebil
free will n. gönüllü tercih/karar
free play n. esneklik
free time occupation n. boş zaman faaliyetleri
the free churches n. anglikan olmayan protestan kiliseleri
free standing n. ayaklı ürün
free goods n. serbest mallar
free domicile n. adrese teslim
free development n. serbest gelişim
interest free banking n. faizsiz bankacılık
free field overpressure n. serbest alan
free education n. parasız okuma
free rider n. otlakçı
free contraction n. özgün büzülme
free enterprise n. serbest girişim
free spender n. fütursuzca para harcayan
free thought n. hür düşünce
free play n. görkem
free market board n. serbest piyasa kurulu
free show n. göz banyosu
free ports and zones n. serbest limanlar ve bölgeler
free boarding education n. parasız yatılı öğrenim
free thought n. özgür düşünce
free for all n. birçok kişinin karıştığı kavga
free library n. halk kütüphanesi
free allowance of luggage n. ücretsiz bagaj haddi
free charge n. serbest yük
free encyclopedia n. ücretsiz ansiklopedi
free electron lasers n. serbest elektron lazeri
tenure by free alms n. bağışı yapanlara ve onların ailelerine öldükten sonra ruhları icin duacı olunması karşılığında hibe edilen arazi
free house n. her türlü marka bira satan bar
free house n. kapıdan kapıya teslim
free sample n. bedava numune
free transport n. ücretsiz taşıma
free transportation n. ücretsiz taşımacılık
free consumer n. serbest tüketici
free call n. ücretsiz arama
free moisture n. serbest nem
free motion n. serbest devinim
free moisture n. serbest rutubet
free length n. serbest boy
free motion n. serbest hareket
a free-for-all n. bar kavgası
a free-for-all n. birçok kişinin karıştığı kavga
a free-for-all n. mahalle kavgası
fat-free cheese n. yağsız peynir
free-for-all n. bar kavgası
free-for-all n. mahalle kavgası
lead-free petrol n. kurşunsuz benzin
free will of a person n. irade-i cüz’iyye
interest-free loan n. faizsiz borç
free market economy n. serbest piyasa-pazar ekonomisi
free-rider n. hazıra konucu
free-hand drawing n. elle çizim yapma
free-hand drawing n. serbest el çizimi
free-spare time n. boş zaman
free state-run school n. devlet kontrolünde olmayan okul
free-hand drawing n. elle taslak yapma
free-rider n. kaytarıcı
free-form shell n. serbest biçimli kabuk
free state-run school n. özerk okul
free-lance n. serbest çalışan
free-spender n. aşırı para harcayan kimse
free-riding n. boş-verme
free-for-all n. herkese açık yarışma
free-for all n. meydan kavgası
free-pass n. paso
free-for-all n. tartışma
free hand n. tam yetki
free rein n. tam yetki
free library n. ücretsiz kitap okunan kütüphane
free list n. tarifeye tabi olmayan izleyiciler listesi
free list n. tarifesiz ürün listesi
free will n. serbest irade
free will n. özgür iradeyle yapılan seçim
free ringtones n. bedava cep telefonu melodileri
smoke-free zone n. dumansız hava sahası
smoke-free air zone n. dumansız hava sahası
free airtime minutes n. hediye kontör
free airtime minutes n. bedava kontör
free spirit n. özgür ruh
trouble-free use n. sorunsuz kullanım
free county n. serbest ülke
car free day n. otomobilsiz gün
car free day n. otomobilsiz kent günü
free tennis lesson n. ücretsiz tenis dersi
free edition n. ücretsiz yayın/baskı
litter-free beach n. çöpsüz/çöp atılmamış kumsal/plaj
gun-free zone n. silahsız bölge
sugar-free biscuit n. şekersiz bisküvi
drug-free treatment n. ilaçsız tedavi
free activity n. serbest etkinlik
free events n. serbest etkinlik
free refill n. bedava dolum
alcohol-free beer n. alkolsüz bira
disability free life expectancy n. yeti yitimsiz yaşam beklentisi
free of error n. doğru
fat free milk n. yağsız süt
duty free shop n. gümrüksüz mallar mağazası
salt-free diet n. tuzsuz diyet
free-standing fan n. ayaklı fan
gravity-free environment n. yerçekimsiz ortam
free press n. özgür basın
oil-free moisturizer n. yağsız nemlendirici
oil-free moisturiser n. yağsız nemlendirici
fat-free muscle n. yağsız kas
free-standing air-conditioner n. salon tipi klima
free body waxing n. ücretsiz ağda
accident-free days n. kazasız günler
european free trade association n. avrupa serbest ticaret birliği
free tables n. boş masalar
free table n. boş masa
free standing coat hanger n. ayaklı elbise askısı
meat free monday n. etsiz pazartesi
free soul n. özgür ruh
hands-free umbrella n. sapsız şemsiye
hands-free umbrella n. eller serbest şemsiye
barrier-free living n. engelsiz yaşam
free writing n. serbest yazma
fluoride-free toothpaste n. florürsüz diş macunu
a lot of free time n. çok fazla boş zaman
a lot of free time n. çok boş zaman
stress-free environment n. stressiz çevre
stress-free environment n. stressiz ortam
free edition n. ücretsiz sürümü
free edition n. ücretsiz baskı
free spirit n. özgürlüğüne düşkün kimse
free action n. özgür eylem
free labour n. sendikasız işçilere ait emek
free labour n. hür insanların verdiği emek
free lance n. serbest çalışan kimse
free lance n. (siyasette, sosyal hayatta) bağımsız kimse
free liver n. keyfine düşkün kimse
free liver n. yiyip içip keyfine bakan tip
free living n. keyfine düşkün yaşam
free living n. yiyip içip keyfine bakma
free love n. serbestçe takılma
free love n. bağlılık sözü vermeksizin sevişme
free lover n. bağlılık sözü vermeden seks yapan kimse
free lover n. özgür cinsel ilişkiyi destekleyen kimse
free lunch n. (eskiden bazı bar veya meyhanelerde) içki alanlara açık büfe şeklinde sunulan öğle yemeği
free pass n. güvenli geçiş
free pass n. normal işlemlerden muafiyet
free people n. özgür insanlar
free public house n. (ingiltere'de) herhangi bir bira yapımcısına ait olmayıp sahibinin kendi birasını ürettiği veya birayı istediği yerden satın aldığı bar
free range n. serbest gezen kümes hayvanı
free rein n. gevşek yular
free ride n. kısa günün karı
free ride n. bedava ele geçen şey
free ride n. başkasının ısmarladığı şey
free ride n. yumuşak muamele
free ride n. fazla zorlamayan durum
free silver n. serbest gümüş sikke basımını savunma
free spirit n. yaratıcı düşünen ve yaşayan kimse
free spirit n. toplum kurallarına uymayan kimse
free thought n. doğru kabul edilene aykırı düşünce
free thought n. alışılmışın dışında kalan fikir
free thought n. 18. yüzyıl deizmi
free-base n. saflaştırılmış toz uyuşturucu
free-hand n. uygun gördüğünü seçip yapma özgürlüğü
free-hand n. tam yetki
free-lance n. serbest çalışma yürüten yazar veya sanatçı
free-lance n. kendi seçtiği meselelerle kişisel bağ kurmadan mücadele eden kimse
free-liver n. keyfine düşkün kimse
free-liver n. yiyip içip keyfine bakan tip
free-love n. bağlılık sözü vermeden yapılan seks
free-lover n. bağlılık sözü vermeden seks yapan kimse
free-lover n. özgür cinsel ilişkiyi destekleyen kimse
free-lovism n. bağlılık sözü vermeden seks yapma
free-lovism n. özgür cinsel ilişki
free-will n. karar verme özgürlüğü
free-will n. alternatifler arasından seçim yapma özgürlüğü
illusion of free will n. özgür irade yanılgısı
free speech absolutist n. sınırsız ifade özgürlüğüne inanan
break free v. serbest kalmak
free from nazi ideology v. nazi ideolojisinden uzak kılmak
set somebody free v. tahliye etmek
become free and easy v. kabak çiçeği gibi açılmak
make free from bacteria v. bakterisiz hale getirmek
make free from infection v. hastalıklardan arındırmak
give a free hand v. tam salahiyet vermek
free from duty v. görevden bağımsız kılmak
set free v. özgürlüğüne kavuşturmak
be set free v. azat olmak
become free v. boşalmak
set free v. koyuvermek
get free of v. aralarından sıyrılmak
give a free hand v. birine serbestlik tanımak
give a free hand v. tam yetki vermek
set an animal free v. bir hayvanı azat etmek
have one's hands free v. meşgul olmamak
give a free hand v. tam serbestlik vermek
set free v. salıvermek
give someone a free hand v. birine geniş yetki vermek
be free of v. çıkmış olmak (bir yerden)
set free v. azat etmek
set free v. tahliye etmek
get free of v. aradan sıyrılmak
set free v. kurtarmak
free for all v. herkese açık yarışma
be free v. hür olmak
make free with v. fazla samimi davranmak (bir kadına)
make free v. serbest bırakmak
make free from contamination v. lekesiz hale getirmek
give free rein to somebody v. başıboş bırakmak
be free with one's money v. parasını cömertçe harcamak
be free with one's advice v. sorulmadan öğüt vermek
set free v. salmak
be free v. boş olmak
free oneself v. kurtulmak
set someone free v. birini serbest bırakmak
have one's hands free v. boş olmak
be free of v. kurtulmuş olmak (birinden)
make free with v. izin almadan kullanmak (başkasının malı olan bir şeyi)
have one's hands free v. elleri boş olmak
feel free v. çekinmemek
feel free v. rahat olmak
be running free v. kayıplara karışmak
become free v. özgürleşmek
be cut free from the wreckage v. enkazdan çıkarılmak
cut someone free from the wreckage v. enkaz altından çıkarmak
be cut free from the wreckage v. enkaz altından çıkarılmak
be cut free from the wreckage v. göçük altından çıkarılmak
cut someone free from the wreckage v. göçükten çıkarmak
free someone from the wreckage v. göçükten çıkarmak
be cut free from the wreckage v. göçükten çıkarılmak
cut someone free from the wreckage v. göçük altından çıkarılmak
free someone from the wreckage v. enkazdan çıkarmak
free someone from the wreckage v. enkaz altından çıkarmak
cut someone free from the wreckage v. enkazdan çıkarmak
free someone from the wreckage v. göçük altından çıkarılmak
give free rein to v. engel olmamak
set free v. engel olmamak
be running free v. sırra kadem basmak
become free v. özgür olmak
enter free of charge v. ücretsiz girmek
enter free v. ücretsiz girmek
set free v. bağımsız kılmak
set free v. serbestlik getirmek
free from acid v. asidini gidermek
free-lance v. serbest çalışmak
be free of collusion v. muvazaadan ari olmak
set free v. özgür bırakmak
go scot free v. ceza verilmeden serbest bırakılmak
have free hand v. serbest olmak
free from prejudices v. ön yargılardan arınmak
come out scot-free from an overturned car v. takla atan araçtan burnu bile kanamadan kurtulmak
come out scot-free from an overturned car v. takla atan araçtan burnu bile kanamadan çıkmak
give free passage v. geçit vermek
let one's hair free v. saçını salmak
win a free vacation v. bedava tatil kazanmak
win a free vacation v. hediye tatil kazanmak
be free to travel v. seyahat engeli bulunmamak
be free to travel v. seyahat engeli olmamak
feel free to v. çekinmemek
feel free to v. rahat olmak
get free from v. -den kurtulmak
have free/spare time v. boş zamanı olmak
have free/spare time v. boş zamana/vakte sahip olmak
have free/spare time v. boş vakti olmak
be distributed free v. ücretsiz dağıtılmak
dial the toll-free number on the screen v. ekranda görünen ücretsiz telefon hattını aramak
live rent-free v. kira ödemeden/vermeden yaşamak
give free education v. bedava eğitim vermek
be free to v. -ebilmek
create a free environment v. özgür bir ortam yaratmak
create a free environment v. serbest bir ortam yaratmak
free up space v. (telefonda vb) yer kazanmak
release into free circulation v. serbest dolaşıma sokmak
cut free v. arabanın bağlantı yerlerini keserek içindekileri çıkarmak (itfaiyecilik)
be debt-free v. borcu olmamak
walk free v. serbest kalmak
walk free v. ceza almadan serbest bırakılmak
free-associate v. serbest çağrışım yapmak
free-base v. (kokaini) tortusunu ısıtılmış çözücü yardımıyla ayırarak saflaştırmak
free-base v. (saflaştırılmış katı kokaini) tüttürerek içmek
free-denizen v. özgür kılmak
free-lance v. serbest çalışan olarak yapmak
free living adj. serbest yaşayan
free from bias adj. tarafsız
mortar free adj. harçsız
maintenance free adj. bakım gerektirmeyen
fancy free adj. aşktan azade
risk free adj. tehlikesiz
gas free adj. gazsız
free of risk adj. tehlikesiz
guilt free adj. suçsuz
free from defects adj. ayıpsız
free and easy adj. sert olmayan
free and easy adj. rahat
pain free adj. acısız
distribution­free adj. dağılımsız
free and easy adj. serbest
free and easy adj. mezhebi geniş
free from taint adj. kusursuz
free and easy adj. çok hoşgörülü
free and easy adj. hafifmeşrep (kadın)
free standing adj. solo
free from adj. ari
free standing adj. ayaklı
free and easy adj. merasimsiz
free of worry adj. kasavetsiz
free and easy adj. çok toleranslı
free from a rule adj. kuraldan bağımsız
derivative free adj. türevsiz
free hand adj. elle yapılmış
free and easy adj. teklifsiz
vibration free adj. titreşimsiz
dust free adj. tozsuz
free from duty adj. görevden muaf
noise free adj. gürültüsüz
free and easy adj. babayani
fat free adj. yağsız
free and easy adj. senli benli
free flowing adj. kendiliğinden akan
rent free adj. kirasız
free from defect adj. kusursuz
cost free adj. ücretsiz
risk free adj. risksiz
free of expense adj. masrafsız
economically free adj. ekonomik açıdan özgür
free from pain adj. ağrısız
free from pain adj. acısız
free from a corporeal body adj. bedenden ayrılmış
free from collusion and unlawful conduct adj. muvazaadan ari
free of debt adj. borçlardan arınmış
free to test adj. denemesi bedava
free to try adj. denemesi bedava
free spirited adj. özgür ruhlu
free from acid adj. asitsiz
free from all defects adj. kusursuz
acid-free adj. asitsiz
ice-free adj. buz tutmaz
flicker-free adj. kırpışmasız
culture-free adj. kültürden bağımsız
free-born adj. hür doğmuş
error-free adj. yanlışsız
free-spoken adj. açık sözlü
defect-free adj. hatasız
defect-free adj. arızasız
invoice-free adj. faturasız
free-and-easy adj. senlibenli
duty-free adj. duty-free
ion-free adj. iyonsuz
free-floating adj. oynak
free-floating adj. boşta salınan
ice-free adj. buzsuz
free-choice adj. seçme hakkına sahip olma
cut-free adj. kesiksiz
hassle-free adj. zorluksuz
error-free adj. hatasız
cholesterol-free adj. kolesterolsüz
free-riding adj. kaytarıcı
carbon-free adj. karbonsuz
lead-free adj. kurşunsuz
free-choice adj. seçme hakkına sahip olan
cholesterol-free adj. kolesterol içermeyen
calorie-free adj. kalorisiz
free-hand adj. elle çizilmiş
free-and-easy adj. teklifsiz
free-hand adj. elle yapılmış
free-riding adj. çaba sarfetmeden elde edilen
free-spoken adj. sözünü esirgemeyen
field-free adj. alansız
free-riding adj. hazıra konucu
hassle-free adj. sorunsuz
delay-free adj. aksaksız
free-born adj. özgür doğmuş
hassle-free adj. problemsiz
free-and-easy adj. senli benli
insects-free adj. haşaratsız
fault-free adj. hatasız
problem-free adj. aksaksız
rent-free adj. bedava
problem-free adj. problemsiz
rivet-free adj. perçinsiz
sugar-free adj. şeker ihtiva etmeyen
rust-free adj. passız
post-free adj. posta ücreti ödenmiş
post-free adj. posta ücretsiz
mortar-free adj. harçsız
trouble-free adj. üzgüsüz
vitamin-free adj. vitaminsiz
post-free adj. posta ücretine tabi olmayan
ticket-free adj. biletsiz
torsion-free adj. burulmasız
foam free adj. köpüksüz
nitrogen-free adj. azotsuz
cost free adj. masrafsız
post free adj. posta ücretsiz
moisture-free adj. rutubetsiz
damp-free adj. rutubetsiz
free of damp adj. rutubetsiz
humid-free adj. rutubetsiz
water-free adj. susuz
odour-free adj. kokusuz
odour-free adj. kokmaz
oil-free adj. yağsız
free of liability adj. gayrimesul
free of liability adj. mesuliyetsiz
free from ambiguity adj. kesin
free from ambiguity adj. muğlak olmayan
defect-free adj. kusursuz
meat free adj. etsiz
free of hazard adj. tehlikesiz
free of hazard adj. risksiz
contact-free adj. temassız
hormone-free adj. hormonsuz
blemish-free adj. pürüzsüz
make-up-free adj. makyajsız
completely free adj. kuş kadar özgür
injury free adj. hasarsız
injury free adj. yarasız
bias-free adj. önyargısız
stress-free adj. stressiz
ad-free adj. reklamsız
fancy-free adj. tasasız
fancy-free adj. dertsiz
fancy-free adj. kaygısız
fancy-free adj. gamsız
free headed adj. başıbozuk
cruelty-free adj. hayvanlar üzerinde denenmemiş
securus adversus deos (free from gods) adj. tanrılardan arındırılmış
drug-free adj. ilaçsız
prejudice-free adj. ön yargısız