|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ürün |
product n.
|
|
It must be adopted across the product and packaging policy, transport policy and energy policy.
Ürün ve ambalaj politikası, ulaştırma politikası ve enerji politikası genelinde benimsenmelidir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
ürün |
goods n.
|
|
The time has come to put an end to unfair commercial rules and practices where trade in agricultural goods is concerned.
Tarım ürünleri ticareti söz konusu olduğunda adil olmayan ticari kural ve uygulamalara son vermenin zamanı gelmiştir.
More Sentences
|
3 |
General |
ürün |
harvest n.
|
|
The spell of drought did severe damage to the harvest.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
More Sentences
|
4 |
General |
ürün |
merchandise n.
|
|
You boycotted merchandise from that country.
Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.
More Sentences
|
5 |
General |
ürün |
offspring n.
|
|
Books are the offspring of one's mind.
Kitaplar birinin aklının ürünleridir.
More Sentences
|
6 |
General |
ürün |
fruit n.
|
|
This is the fruit of your imagination.
Bu hayal gücünün ürünüdür.
More Sentences
|
7 |
General |
ürün |
produce n.
|
|
They point out that both organic and conventional produce have been extensively tested and no nitrofen has been found.
Hem organik hem de geleneksel ürünlerin kapsamlı bir şekilde test edildiğini ve nitrofen bulunmadığını belirtiyorlar.
More Sentences
|
8 |
General |
ürün |
product n.
|
|
This draft regulation is the product of a lengthy, in-depth process analysing the situation in the motor vehicle sector.
Bu taslak yönetmelik, motorlu araç sektöründeki durumu analiz eden uzun ve derinlemesine bir sürecin ürünüdür.
More Sentences
|
9 |
General |
ürün |
commodity n.
|
|
Pesticides are expensive commodities and farmers only use them where necessary.
Pestisitler pahalı ürünlerdir ve çiftçiler bunları sadece gerekli olduğu durumlarda kullanırlar.
More Sentences
|
10 |
General |
ürün |
crop n.
|
|
Of course in a drought the farmers cannot grow alternative crops.
Tabii ki kuraklık durumunda çiftçiler alternatif ürünler yetiştiremezler.
More Sentences
|
11 |
General |
ürün |
offspring n.
|
|
Books are the offspring of one's mind.
Kitaplar insanın zihninin ürünüdür.
More Sentences
|
12 |
General |
ürün |
exhibit n.
|
|
This particular exhibit has been brought here from Australia.
Bu özel ürün buraya Avustralya'dan getirilmiştir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
13 |
Trade/Economic |
ürün |
produce n.
|
|
This is therefore a great way of keeping produce fresh after all.
Dolayısıyla bu, her şeye rağmen ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur.
More Sentences
|
14 |
Trade/Economic |
ürün |
crop n.
|
|
Lastly, these crops have an essential role to play at an agronomic and environmental level.
Son olarak, bu ürünler tarımsal ve çevresel düzeyde önemli bir rol oynamaktadır.
More Sentences
|
15 |
Trade/Economic |
ürün |
product n.
|
|
Controversy continued to rage around the issue of whether a product that had been tested on animals could still be sold.
Hayvanlar üzerinde test edilmiş bir ürünün hala satılıp satılamayacağı konusundaki tartışmalar devam etti.
More Sentences
|
Textile |
|
16 |
Textile |
ürün |
article n.
|
|
This shop sells articles of all kinds.
Bu dükkan her türde ürün satar.
More Sentences
|
17 |
Textile |
ürün |
product n.
|
|
The four reports that are on the agenda today are a product of this major difference of opinion.
Bugün gündemde olan dört rapor bu büyük görüş ayrılığının bir ürünüdür.
More Sentences
|
Automotive |
|
18 |
Automotive |
ürün |
product n.
|
|
They should be able to register their product for simple and cost-effective evaluation.
Basit ve uygun maliyetli bir değerlendirme için ürünlerini kaydettirebilmeliler.
More Sentences
|
Food Engineering |
|
19 |
Food Engineering |
ürün |
crop n.
|
|
The high levels of subsidy militate against conversion to other crops.
Yüksek düzeydeki destek, diğer ürünlere dönüşümü engellemektedir.
More Sentences
|
General |
|
20 |
General |
ürün |
output n.
|
|
|
21 |
General |
ürün |
production n.
|
|
22 |
General |
ürün |
bearing n.
|
|
23 |
General |
ürün |
turnout n.
|
|
24 |
General |
ürün |
child n.
|
|
25 |
General |
ürün |
graduate n.
|
|
26 |
General |
ürün |
increase n.
|
|
27 |
General |
ürün |
end product n.
|
|
28 |
General |
ürün |
growth n.
|
|
29 |
General |
ürün |
result n.
|
|
30 |
General |
ürün |
turnoff n.
|
|
31 |
General |
ürün |
progeny n.
|
|
32 |
General |
ürün |
work n.
|
|
33 |
General |
ürün |
thruput n.
|
|
34 |
General |
ürün |
yield n.
|
|
35 |
General |
ürün |
piece n.
|
|
36 |
General |
ürün |
facture n.
|
|
37 |
General |
ürün |
gudes [scotland] n.
|
|
38 |
General |
ürün |
guids [scotland] n.
|
|
39 |
General |
ürün |
cut n.
|
|
Trade/Economic |
|
40 |
Trade/Economic |
ürün |
harvest n.
|
|
|
41 |
Trade/Economic |
ürün |
emblements n.
|
|
42 |
Trade/Economic |
ürün |
production n.
|
|
43 |
Trade/Economic |
ürün |
fruit n.
|
|
44 |
Trade/Economic |
ürün |
manufacture n.
|
|
45 |
Trade/Economic |
ürün |
outcome n.
|
|
46 |
Trade/Economic |
ürün |
output n.
|
|
47 |
Trade/Economic |
ürün |
turnout n.
|
|
48 |
Trade/Economic |
ürün |
merch n.
|
|
49 |
Trade/Economic |
ürün |
merch (merchandise) n.
|
|
Advertising |
|
50 |
Advertising |
ürün |
solution n.
|
|
Technical |
|
51 |
Technical |
ürün |
yield n.
|
|
Informatics |
|
52 |
Informatics |
ürün |
work product n.
|
|
Latin |
|
53 |
Latin |
ürün |
fructus n.
|
|
Archaic |
|
54 |
Archaic |
ürün |
fabric n.
|
|
55 |
Archaic |
ürün |
manufactory n.
|
|
|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
(ürün/meyve) vermek |
bear v.
|
|
Unfortunately, I do not believe that further attempts to change the date will bear fruit.
Ne yazık ki, tarihi değiştirmeye yönelik girişimlerin sonuç vereceğine inanmıyorum.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
ürün vermek |
yield v.
|
|
Another example is the person in charge in Ghana, who told me that women yield more than tomatoes.
Bir başka örnek de Gana'daki sorumlu kişi, bana kadınların domatesten daha fazla ürün verdiğini söyledi.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
ürün yelpazesi |
product range n.
|
|
Check out our vast product range and start ordering today.
Geniş ürün yelpazemize göz atın ve bugün sipariş vermeye başlayın.
More Sentences
|
4 |
General |
ürün sorumluluğu |
products liability n.
|
|
With regard to product liability, Directive 85/374/EEC is only partially transposed.
Ürün sorumluluğu konusunda, 85/374/EEC sayılı yönerge ancak kısmen aktarılmıştır.
More Sentences
|
5 |
General |
özel ürün |
speciality n.
|
|
What's the restaurant's speciality?
Restaurantın özel ürünü nedir?
More Sentences
|
6 |
General |
ana ürün |
main crop n.
|
|
The main crop of Japan is rice.
Japonya'nın ana ürünü pirinçtir.
More Sentences
|
7 |
General |
hayvansal ürün |
animal product n.
|
|
The report covers animal products other than meat, including aquaculture.
Rapor, su ürünleri yetiştiriciliği de dahil olmak üzere et dışındaki hayvansal ürünleri de kapsamaktadır.
More Sentences
|
8 |
General |
ürün kalitesi |
product quality n.
|
|
This guarantees product quality and protects human health to the greatest possible extent.
Bu, ürün kalitesini garanti eder ve insan sağlığını mümkün olan en üst düzeyde korur.
More Sentences
|
9 |
General |
ürün güvenliği |
product safety n.
|
|
The next item is the Commission statement on general product safety.
Bir sonraki madde genel ürün güvenliğine ilişkin Komisyon açıklamasıdır.
More Sentences
|
10 |
General |
kaliteli ürün |
quality product n.
|
|
We must consider the implications of these inferior quality products for consumers.
Bu düşük kaliteli ürünlerin tüketiciler üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurmalıyız.
More Sentences
|
11 |
General |
ilk ürün |
first product n.
|
|
Beats released their first product since the Apple acquisition.
Beats, Apple'ın satın alınmasından bu yana ilk ürününü piyasaya sürdü.
More Sentences
|
12 |
General |
yan ürün |
spin-off n.
|
|
Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program.
Gelişen tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri olmuştur.
More Sentences
|
13 |
General |
yerli ürün |
domestic product n.
|
|
We consumers must buy more domestic products.
Biz tüketiciler daha fazla yerli ürün satın almalıyız.
More Sentences
|
14 |
General |
belirli bir ürün |
a particular product n.
|
|
This can be done because it is very self-contained, it is tax on a particular product.
Bu yapılabilir çünkü çok bağımsızdır, belirli bir ürün üzerinden alınan vergidir.
More Sentences
|
15 |
General |
yeni ürün |
new product n.
|
|
The new product's sales exceeded expectations.
Yeni ürünün satışları beklentileri aştı.
More Sentences
|
16 |
General |
bu ürün |
this product n.
|
|
It may be difficult to get someone to spend the money to test these products for one particular species.
Bu ürünleri belirli bir tür için test etmek üzere para harcayacak birini bulmak zor olabilir.
More Sentences
|
17 |
General |
yan ürün |
by-product n.
|
|
This poor development is the by-product of developing the European economy within restricted national frameworks.
Bu zayıf gelişme, Avrupa ekonomisinin kısıtlı ulusal çerçeveler içerisinde geliştirilmesinin bir yan ürünüdür.
More Sentences
|
18 |
General |
ürün tasarımcısı |
product designer n.
|
|
A group of American architects, product designers, engineers and scientists have developed the seven principles of universal design.
Bir grup Amerikalı mimar, ürün tasarımcısı, mühendis ve bilim insanı evrensel tasarımın yedi ilkesini geliştirdi.
More Sentences
|
19 |
General |
satın alınan ürün |
purchase n.
|
|
Do you remember the date of your purchase, sir?
Satın alınan ürünün tarihini hatırlıyor musunuz, efendim?
More Sentences
|
20 |
General |
ürün vermek |
crop v.
|
|
The avocado plant crops in September.
Avokado bitkisi Eylül'de ürün verir.
More Sentences
|
21 |
General |
vermek (ürün/vergi/sonuç) |
yield v.
|
|
Will the Cotonou Agreement yield more results than its Lomé predecessors?
Cotonou Anlaşması Lomé'deki öncüllerinden daha fazla sonuç verecek mi?
More Sentences
|
22 |
General |
ürün vermek |
yield v.
|
|
Rich soil yields good crops.
Zengin toprak iyi ürün verir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
23 |
Trade/Economic |
bitmiş ürün |
finished product n.
|
|
An exception is made for mixtures of spices or herbs constituting less than 2% of the finished product.
Bitmiş ürünün %2'sinden daha azını oluşturan baharat veya bitki karışımları için bir istisna yapılır.
More Sentences
|
24 |
Trade/Economic |
jenerik ürün |
generic product n.
|
|
We must also remember that generic products are only developed due to innovation.
Jenerik ürünlerin sadece inovasyon sayesinde geliştirildiğini de unutmamalıyız.
More Sentences
|
25 |
Trade/Economic |
kusurlu ürün |
defective product n.
|
|
The company recalled the defective products.
Şirket kusurlu ürünleri geri çağırdı.
More Sentences
|
|
Common Usage |
|
26 |
Common Usage |
seri (ürün vb) |
range n.
|
|
27 |
Common Usage |
promosyon ürün |
promotional product n.
|
|
General |
|
28 |
General |
ürün verme |
fruition n.
|
|
29 |
General |
kalitesiz ürün veya hizmet |
second class n.
|
|
30 |
General |
ürün veya hizmetlerin müşterilere ulaştırıldığı araç |
distribution channel n.
|
|
31 |
General |
ürün sigortası |
crop insurance n.
|
|
32 |
General |
geliştirilmiş ürün |
development n.
|
|
33 |
General |
fabrikada imal edilmiş ürün |
factory made product n.
|
|
34 |
General |
ayaklı ürün |
free standing n.
|
|
35 |
General |
ürün ticareti |
produce trade n.
|
|
36 |
General |
korsan ürün |
knockoff n.
|
|
37 |
General |
ikinci ürün |
aftercrop n.
|
|
38 |
General |
ürün taklitçiliği |
product counterfeiting n.
|
|
39 |
General |
ihraç edilebilir ürün |
exportable product n.
|
|
40 |
General |
yan ürün |
waste product n.
|
|
41 |
General |
yan ürün |
offshoot n.
|
|
42 |
General |
toplanan ürün miktarı |
pick n.
|
|
43 |
General |
turfanda ürün |
forced crop n.
|
|
44 |
General |
telafi edici ürün |
compensating product n.
|
|
45 |
General |
yetkisiz kopya veya korsan ürün |
knockoff n.
|
|
46 |
General |
özel ürün |
specialty n.
|
|
47 |
General |
önceden planlanmış ürün geliştirme |
preplanned product improvements n.
|
|
48 |
General |
son ürün |
last product n.
|
|
49 |
General |
bir ürün veya hizmete talebin en düşük olduğu mevsim veya dönem |
low season n.
|
|
50 |
General |
sonuç ürün |
outcome n.
|
|
51 |
General |
başlıca ürün |
staple n.
|
|
52 |
General |
ürün hattı |
product line n.
|
|
53 |
General |
ürün yönetimi |
product management n.
|
|
54 |
General |
yan ürün |
fallout n.
|
|
55 |
General |
ürün/servis |
product/service n.
|
|
56 |
General |
ürün yönetimi |
product managing n.
|
|
57 |
General |
işlem görmüş ürün |
compensating product n.
|
|
58 |
General |
ürün ve hizmet satmak üzere işe alınmış kişiler |
salespeople n.
|
|
59 |
General |
yan ürün |
byproduct n.
|
|
60 |
General |
esas ürün |
staple n.
|
|
61 |
General |
mantıksal ürün |
logical product n.
|
|
62 |
General |
son ürün |
end result n.
|
|
63 |
General |
net ürün |
net profit n.
|
|
64 |
General |
son ürün |
afterproduct n.
|
|
65 |
General |
yan ürün |
associated product n.
|
|
66 |
General |
tarımsal ürün |
agricultural product n.
|
|
67 |
General |
bitmiş ürün |
end product n.
|
|
68 |
General |
yerli ürün |
inland produce n.
|
|
69 |
General |
yetişen ürün |
growing crops n.
|
|
70 |
General |
ürün çeşitliliği |
product range n.
|
|
71 |
General |
ara ürün |
byproduct n.
|
|
72 |
General |
ürün veya düşünce satışı |
selling a product, service or idea n.
|
|
73 |
General |
ürün bilgisi |
hangtag n.
|
|
74 |
General |
ürün ve toprak |
crops and soils n.
|
|
75 |
General |
ürün artığı |
crop residues n.
|
|
76 |
General |
ürün tezgahı |
counter n.
|
|
77 |
General |
yeni geliştirilen ürün |
newly developed product n.
|
|
78 |
General |
ürün tasarımı |
product design n.
|
|
79 |
General |
ürün iade |
product return n.
|
|
80 |
General |
ürün uygunluğu |
product compatibility n.
|
|
81 |
General |
ürün ayıbı |
product defect n.
|
|
82 |
General |
doğal ürün |
natural product n.
|
|
83 |
General |
iade ürün |
returned product n.
|
|
84 |
General |
ürün değişimi |
product change n.
|
|
85 |
General |
ürün değişimi |
product replacement n.
|
|
86 |
General |
ürün iskontoları |
product discounts n.
|
|
87 |
General |
ürün indirimleri |
product discounts n.
|
|
88 |
General |
ürün grubu |
product group n.
|
|
89 |
General |
üretilen ürün |
manufactured product n.
|
|
90 |
General |
ürün verme |
bearing n.
|
|
91 |
General |
kısa ürün bilgisi |
short product information n.
|
|
92 |
General |
ürün çeşitlendirme |
diversification of products n.
|
|
93 |
General |
ürün kapsamı |
product scope n.
|
|
94 |
General |
ürün çeşitlendirme |
product diversification n.
|
|
95 |
General |
ürün markası |
product brand n.
|
|
96 |
General |
ürün ailesi |
product family n.
|
|
97 |
General |
ürün kodlama sistemi |
product coding system n.
|
|
98 |
General |
ürün ömrü |
product life n.
|
|
99 |
General |
yan ürün |
fall-out n.
|
|
100 |
General |
ikincil ürün |
by-product n.
|
|
101 |
General |
ankastre ürün |
built-in product n.
|
|
102 |
General |
türev ürün |
by-product n.
|
|
103 |
General |
lisanssız ürün |
knock-off n.
|
|
104 |
General |
orijinal ürün kalitesi |
genuine product quality n.
|
|
105 |
General |
ürün iadesi |
product return n.
|
|
106 |
General |
ürün iadesi |
the return of a product n.
|
|
107 |
General |
tarifesiz ürün listesi |
free list n.
|
|
108 |
General |
tarımsal ürün |
produce n.
|
|
109 |
General |
bitkisel ürün |
herbal product n.
|
|
110 |
General |
yan ürün |
biproduct n.
|
|
111 |
General |
yan ürün |
bi-product n.
|
|
112 |
General |
ürün numunesi |
taster n.
|
|
113 |
General |
atık ürün/çıktı |
waste output n.
|
|
114 |
General |
ürün aile standardı |
product family standard n.
|
|
115 |
General |
yeni ürün |
novel product n.
|
|
116 |
General |
ürün tanıtımı |
product overview n.
|
|
117 |
General |
ürün tanıtım kartı |
showcard n.
|
|
118 |
General |
bu ürün soya lesitini içerir |
this product contains soya lecithin n.
|
|
119 |
General |
tıbbi ürün sözlüğü |
medicinal product dictionary n.
|
|
120 |
General |
ikincil ürün |
byproduct n.
|
|
121 |
General |
türev ürün |
byproduct n.
|
|
122 |
General |
ara ürün |
by-product n.
|
|
123 |
General |
ürün geliştirme mühendisi |
product development engineer n.
|
|
124 |
General |
muadil ürün |
equivalent product n.
|
|
125 |
General |
edebi ürün |
literary work n.
|
|
126 |
General |
ürün teslimi |
product delivery n.
|
|
127 |
General |
ürün teslimi |
delivery of product n.
|
|
128 |
General |
en çok satan ürün |
top seller n.
|
|
129 |
General |
tek tip ürün satan veya bir alanda hizmet sunan dükkan/işyeri |
parlour n.
|
|
130 |
General |
tek tip ürün satan veya bir alanda hizmet sunan dükkan/işyeri |
parlor n.
|
|
131 |
General |
ortalama ürün |
average product n.
|
|
132 |
General |
ürün adı yerine marka isminin geçmesi |
generification n.
|
|
133 |
General |
yaşlanma geciktirici ürün |
anti-ager n.
|
|
134 |
General |
uygun ürün |
appropriate product n.
|
|
135 |
General |
ürün mesajı |
product message n.
|
|
136 |
General |
ürün ağırlığı |
product weight n.
|
|
137 |
General |
ürün kullanımı |
product use n.
|
|
138 |
General |
ürün kullanımı |
product usage n.
|
|
139 |
General |
en çok öne çıkan ürün |
tentpole n.
|
|
140 |
General |
endüstriyel ürün tasarımı |
i̇ndustrial product design n.
|
|
141 |
General |
bir ürün veya cihazın kolayca alınabilmesini sağlayan mekanizma |
takedown n.
|
|
142 |
General |
verilmeyen ürün, hizmet, uygulama, ekipman veya materyalin kurumlardan alınması |
reachback n.
|
|
143 |
General |
ortalama çoğunluğun beğenisi için fazla ince ve kaliteli kalan ürün |
caviar n.
|
|
144 |
General |
dama tahtası desenine benzeyen ürün ya da eser |
chequerwork n.
|
|
145 |
General |
markalı ürün, hizmet veya kuruluş |
name brand n.
|
|
146 |
General |
doğal ürün |
natural n.
|
|
147 |
General |
ikinci ürün sezonu |
short-season n.
|
|
148 |
General |
seyyar satıcıların sattığı ürün |
troggin [scottish] n.
|
|
149 |
General |
ürün veren |
yielder n.
|
|
150 |
General |
depolanmış ürün zararlıları |
stored product pests n.
|
|
151 |
General |
yeni piyasaya çıkmış ürün |
youngster n.
|
|
152 |
General |
taze ürün |
youngster n.
|
|
153 |
General |
ürün tanıtım kartpostalı |
bingo card n.
|
|
154 |
General |
tane boyutu, doku gibi özellikleri sebebiyle tohum küspesine benzeyen ürün |
meal n.
|
|
155 |
General |
çeşitli kuru yemişlerin ve diğer yağlı tohumların yağını çıkardıktan sonra geriye kalanların öğütülmesi ile elde edilen ürün |
meal n.
|
|
156 |
General |
et veya balık gibi kurutulmuş çeşitli besinlerin öğütülmesi ile elde edilen ürün |
meal n.
|
|
157 |
General |
aniden kristallendirme ile elde edilen ürün |
meal n.
|
|
158 |
General |
tercih edilmeyen ticari ürün |
bomb n.
|
|
159 |
General |
bitkisel ürün yetiştirme, toplama ve dağıtma işi |
herbalism n.
|
|
160 |
General |
hediye ürün |
boot [dialect] n.
|
|
161 |
General |
gösterişli şekilde süslenmiş ürün |
boutique n.
|
|
162 |
General |
ürün yelpazesindeki ucuz ürünleri satmaya odaklı şirket |
broadline n.
|
|
163 |
General |
ürün veren şey |
yielder n.
|
|
164 |
General |
promosyon ürün |
lagniappe n.
|
|
165 |
General |
tek seferde biçilen (çim, tahıl) ürün miktarı |
mowing n.
|
|
166 |
General |
(ürün sevkiyatında yetersizlik, hasar, kayıp veya fiyat fazlasına ilişkin) iddiaları inceleyerek ayarlama yapan kimse |
claim man n.
|
|
167 |
General |
temin edilebilir ürün |
deliverable n.
|
|
168 |
General |
kurutma sonucu elde edilen ürün |
desiccate n.
|
|
169 |
General |
şirket yetkililerinin şirketin gelecek satışları, kazancı ve ürün beklentileri ile alakalı verdikleri bilgi |
guidance n.
|
|
170 |
General |
kalitesiz ürün |
off-brand n.
|
|
171 |
General |
ürün artışı |
overrun n.
|
|
172 |
General |
büyük ürün |
oversize n.
|
|
173 |
General |
ürün kağıdı |
overwrap n.
|
|
174 |
General |
ürün sargısı |
overwrap n.
|
|
175 |
General |
ithal ürün |
importation n.
|
|
176 |
General |
ürün veya hizmete bedavaya sahip olan kimse |
comp n.
|
|
177 |
General |
ithal ürün |
ingate n.
|
|
178 |
General |
renkli ürün |
coloury n.
|
|
179 |
General |
kaliteli ürün |
coloury n.
|
|
180 |
General |
renkli ürün |
colory n.
|
|
181 |
General |
kaliteli ürün |
colory n.
|
|
182 |
General |
kozmesötik ürün |
cosmeceutical n.
|
|
183 |
General |
özel yapım ürün |
custom-made n.
|
|
184 |
General |
kişiye özel ürün |
custom-made n.
|
|
185 |
General |
saç rengini matlaştıran ürün |
drabber n.
|
|
186 |
General |
talep görmeyen ürün |
drug n.
|
|
187 |
General |
piyasası olmayan ürün |
drug n.
|
|
188 |
General |
kimyasal ürün ve boya tüccarı |
dry-salter [uk] n.
|
|
189 |
General |
kimyasal ürün ve boya ürünleri |
drysaltery [uk] n.
|
|
190 |
General |
kimyasal ürün ve boya ticareti |
drysaltery [uk] n.
|
|
191 |
General |
dayanıklı ürün |
durable n.
|
|
192 |
General |
son teknoloji ürün |
fangle n.
|
|
193 |
General |
satışa hazır ürün |
package n.
|
|
194 |
General |
nihai ürün |
package n.
|
|
195 |
General |
tamamlanmış ürün |
package n.
|
|
196 |
General |
ürün veya ekipman taşıyan kimse |
packer n.
|
|
197 |
General |
basılı ürün |
paperware n.
|
|
198 |
General |
uygun malzeme veya ürün seçimi yapan işçi |
picker n.
|
|
199 |
General |
sıra dışı ürün |
piece of work n.
|
|
200 |
General |
kuru temizleyiciye gönderilen ürün |
cleaning n.
|
|
201 |
General |
üstün kalite ürün |
clinker [uk] n.
|
|
202 |
General |
teftiş amacıyla malzeme veya ürün sayan işçi |
counter n.
|
|
203 |
General |
geniş kitlelere hitap eden ürün |
crowd puller n.
|
|
204 |
General |
çakma ürün olma |
feignedness n.
|
|
205 |
General |
taklit ürün olma |
feignedness n.
|
|
206 |
General |
keçe kumaştan yapılan ürün |
felt n.
|
|
207 |
General |
ara ürün |
intermediary n.
|
|
208 |
General |
çubuk şeklinde kozmetik ürün |
panstick n.
|
|
209 |
General |
cilt görünümünü iyileştirmek için kullanılan bir kozmetik ürün |
pearl powder n.
|
|
210 |
General |
kalem şeklinde kozmetik ürün |
pencil n.
|
|
211 |
General |
bitkisel ürün |
plant product n.
|
|
212 |
General |
ekilen ürün |
plantation n.
|
|
213 |
General |
porselen ürün |
porcelain ware n.
|
|
214 |
General |
(yazı, görsel) pornografik ürün satan kimse |
porn merchant n.
|
|
215 |
General |
kargo ile gelen ürün |
post n.
|
|
216 |
General |
ürün satışından elde edilenler |
salvage n.
|
|
217 |
General |
ilk ürün |
firstborn n.
|
|
218 |
General |
ilk ürün |
firstling n.
|
|
219 |
General |
üst üste yapılan ürün tanıtımı |
flogging n.
|
|
220 |
General |
en gelişmiş ürün |
forefront n.
|
|
221 |
General |
yabancı ülkeden gelen şey (gemi, ürün) |
foreigner n.
|
|
222 |
General |
farmasötik ürün üretimi |
pharming n.
|
|
223 |
General |
baskılı kumaştan yapılan ürün |
print n.
|
|
224 |
General |
prefabrik ürün imal eden kimse |
prefabricator n.
|
|
225 |
General |
önceden ayarlanan ürün |
preorder n.
|
|
226 |
General |
ön sipariş verilen ürün |
preorder n.
|
|
227 |
General |
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması |
presentation n.
|
|
228 |
General |
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması |
presentment n.
|
|
229 |
General |
mevsimsel ürün |
seasonal n.
|
|
230 |
General |
ikinci kalite ürün |
second-rater n.
|
|
231 |
General |
bronzlaştırıcı ürün |
self-tanner n.
|
|
232 |
General |
bronzlaştırıcı ürün |
sunless tanner n.
|
|
233 |
General |
bronzlaştırıcı ürün |
self-tanning n.
|
|
234 |
General |
yarı mamul ürün |
semimanufacture n.
|
|
235 |
General |
sıkıştırılmış ürün miktarı |
crush n.
|
|
236 |
General |
kalitesiz ürün |
beaumontague n.
|
|
237 |
General |
belirli özellikte ürün |
sort n.
|
|
238 |
General |
gerçek büyüklükte ürün |
standee n.
|
|
239 |
General |
ürün dosyası |
stretcher n.
|
|
240 |
General |
ek ürün |
subproduct n.
|
|
241 |
General |
ikincil ürün |
subproduct n.
|
|
242 |
General |
alt ürün |
subproduct n.
|
|
243 |
General |
alternatif ürün |
substitute n.
|
|
244 |
General |
muadil ürün |
substitute n.
|
|
245 |
General |
kaliteli bir ürünü adi bir ürün ile değiştirme |
substitution n.
|
|
246 |
General |
adi ürün ile dolandırma |
substitution n.
|
|
247 |
General |
ucuz ürün tercihi |
substitution n.
|
|
248 |
General |
muadil ürün |
succedane n.
|
|
249 |
General |
piyasaya araştırması bahanesi ile ürün satma |
sugging n.
|
|
250 |
General |
kaliteli ürün |
super n.
|
|
251 |
General |
üst kalitede ürün |
super n.
|
|
252 |
General |
ekstra büyük ürün |
super n.
|
|
253 |
General |
çok kaliteli ürün |
super n.
|
|
254 |
General |
yüksek kaliteli ürün |
superpremium n.
|
|
255 |
General |
ikame ürün |
surrogate n.
|
|
256 |
General |
alternatif ürün |
surrogate n.
|
|
257 |
General |
muadil ürün |
surrogate n.
|
|
258 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
259 |
General |
sentetik ürün endüstrisi |
synthetics n.
|
|
260 |
General |
ürün vermemek (ekinler) |
fail v.
|
|
261 |
General |
ürün vermek |
bring forth v.
|
|
262 |
General |
fazla ürün vermek |
overbear v.
|
|
263 |
General |
ürün vermek |
give a yield v.
|
|
264 |
General |
ürün toplamak |
reap v.
|
|
265 |
General |
hizmete sunulmak (ürün vb) |
(the product) become available v.
|
|
266 |
General |
yurt içinden ürün satın almak |
purchase goods within the country v.
|
|
267 |
General |
yurt dışından ürün satın almak |
import goods from abroad v.
|
|
268 |
General |
yurt dışından ürün satın almak |
import products from abroad v.
|
|
269 |
General |
ürün değişikliğine gitmek |
rebrand v.
|
|
270 |
General |
(ürün) zenginleşmek |
bloom v.
|
|
271 |
General |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell v.
|
|
272 |
General |
ürün vermek |
produce v.
|
|
273 |
General |
ürün sürmek |
release a product v.
|
|
274 |
General |
ürün çıkarmak |
release a product v.
|
|
275 |
General |
ürün sunmak |
present a product v.
|
|
276 |
General |
markalı ürün yaratmak |
create a branded product v.
|
|
277 |
General |
ürün geliştirmek |
develop a product v.
|
|
278 |
General |
ürün sunmak |
offer a product v.
|
|
279 |
General |
ürün sergilemek |
exhibit products v.
|
|
280 |
General |
ürün imal etmek |
manufacture a product v.
|
|
281 |
General |
ürün sağlamak |
give place v.
|
|
282 |
General |
(ürün/malzeme) çalmak |
lift v.
|
|
283 |
General |
(farklı cinsten ürünleri) homojen ürün elde etmek için karıştırmak |
bulk v.
|
|
284 |
General |
ürün olarak vermek |
give v.
|
|
285 |
General |
ürün vermek |
go v.
|
|
286 |
General |
(çok sayıda ürün veya malzeme ile) doldurup taşırmak |
oversupply v.
|
|
287 |
General |
(ürün) koruyucu ekleme işleminden geçmek |
cure v.
|
|
288 |
General |
(ürün, süreç, fikir) geliştirmek |
iterate v.
|
|
289 |
General |
(politika, fikir, ürün) özü bozulmaksızın değişmek |
pivot v.
|
|
290 |
General |
(döner diğer bir ürün ile) aynı hızda dönmek |
corotation v.
|
|
291 |
General |
(ürün veya projeyi) satmaya çalışmak |
shop v.
|
|
292 |
General |
(mağazayı) gezilip ürün bakılacak bir yer olarak sunmak |
showroom v.
|
|
293 |
General |
piyasaya ürün çıkarmak |
strike v.
|
|
294 |
General |
ürün vermeyen |
barren adj.
|
|
295 |
General |
ürün vermeyen |
acarpous adj.
|
|
296 |
General |
ara ürün |
derivative adj.
|
|
297 |
General |
yan ürün |
derivative adj.
|
|
298 |
General |
korsan (ürün vb) |
backstreet adj.
|
|
299 |
General |
kullanıldıktan sonra geri dönüşümle işlem görüp başka bir ürün için kullanılan |
postconsumer adj.
|
|
300 |
General |
kullanıldıktan sonra geri dönüşümle işlem görüp başka bir ürün için kullanılan |
post-consumer adj.
|
|
301 |
General |
paket ürün |
carry-out adj.
|
|
302 |
General |
başlıca ürün olmayan |
nonstaple adj.
|
|
303 |
General |
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün |
nearly-new adj.
|
|
304 |
General |
test edilmemiş (yeni ürün, sistem, tedavi) |
unproven adj.
|
|
305 |
General |
ürün verilmemiş |
unyolden adj.
|
|
306 |
General |
ünlü bir ürün içeren |
big-name adj.
|
|
307 |
General |
kıtı kıtına ürün alınan (toprak) |
marginal adj.
|
|
308 |
General |
artık fazla büyümeyen veya gelişmeyen (sektör, pazar veya ürün) |
mature adj.
|
|
309 |
General |
aynı ayarda taklit ürün olan |
me-too adj.
|
|
310 |
General |
dandik (ürün) |
mickey mouse adj.
|
|
311 |
General |
ürün yelpazesindeki ucuz ürünleri satan işletme |
broadline adj.
|
|
312 |
General |
çok sayıda veya çok miktarda ürün veren |
multiferous adj.
|
|
313 |
General |
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili |
one-stop adj.
|
|
314 |
General |
kökenine, formülüne, tasarımına herkesin ücretsiz ulaşabileceği (ürün, sistem) |
open-source adj.
|
|
315 |
General |
ithal ürün için |
import adj.
|
|
316 |
General |
(edebi tarz veya ürün) incelikten yoksun ve düzensiz |
incult adj.
|
|
317 |
General |
kullanıcının ürün veya fikirleri seçerek istediği gibi birleştirmesine izin veren |
pick and mix adj.
|
|
318 |
General |
çok ürün veren |
feracious adj.
|
|
319 |
General |
hassas ürün içeren |
fine adj.
|
|
320 |
General |
ürün vermeyen |
seck adj.
|
|
321 |
General |
ürün tedarik eden |
service adj.
|
|
322 |
General |
narin yapılı (ürün) |
slimline adj.
|
|
323 |
General |
ürün getiren |
bearing adj.
|
|
324 |
General |
(ürün) daha sonra daha iyisinin alınması amaçlanan |
starter adj.
|
|
325 |
General |
bir üst modeli beklenen (ürün) |
starter adj.
|
|
326 |
General |
ürün vermeyerek |
unproductively adv.
|
|
327 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
mes- pref.
|
|
328 |
General |
etile hidrojen eklenmiş vinil grubunun bulunduğu porfirin gibi pirol türevlerinin indirgenmesi sonucu oluşan ürün anlamında ön ek |
meso- pref.
|
|
329 |
General |
ürün anlamına gelen son ek |
-ing suf.
|
|
330 |
General |
ticari ürün anlamı veren son ek |
-ite suf.
|
|
331 |
General |
özellikle ticari ürün isimlerinde polihidroksi alkol anlamı veren son ek |
-ite suf.
|
|
332 |
General |
tüketici ürün güvenlik komisyonu |
cpsc (consumer product safety commission) abrev.
|
|
Phrasals |
|
333 |
Phrasals |
verimli ürün vermek |
come in v.
|
|
334 |
Phrasals |
(bir ürün veya hizmet için) … kadar para almak |
charge (something) for (something) v.
|
|
335 |
Phrasals |
(ürün vb) popüler olmak |
catch on with someone v.
|
|
336 |
Phrasals |
(ürün) tutmak |
catch on with someone v.
|
|
337 |
Phrasals |
bir şeye/bir yere bir ürün stoklamak |
stock something (up) with something v.
|
|
338 |
Phrasals |
ürün çıkarmak |
fetch up v.
|
|
Phrases |
|
339 |
Phrases |
dünyadaki/piyasadaki en iyi/en mükemmel/ideal (telefon, model, ürün) |
best of all worlds expr.
|
|
Colloquial |
|
340 |
Colloquial |
ucuz ürün |
cheapie n.
|
|
341 |
Colloquial |
bedava verilen ürün veya hizmet |
freebie n.
|
|
342 |
Colloquial |
ücretsiz ürün peşinde koşan |
freebie seeker n.
|
|
343 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
344 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
345 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin etkileşiminden doğan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
346 |
Colloquial |
sosyal medya fenomeni tarafından yapılan ürün tanıtım videosu |
haul video n.
|
|
347 |
Colloquial |
çok satan şey/ürün |
hot item n.
|
|
348 |
Colloquial |
çok satılan şey/ürün |
hot item n.
|
|
349 |
Colloquial |
peynir ekmek gibi satılan şey/ürün |
hot item n.
|
|
350 |
Colloquial |
çakma ürün |
knockoff product n.
|
|
351 |
Colloquial |
orta kalite ürün |
mine-run n.
|
|
352 |
Colloquial |
ucuz fiyatla birçok çeşit ürün satılan dükkan |
variety shop n.
|
|
353 |
Colloquial |
geniş kitlelere hitap eden ürün |
crowd-puller n.
|
|
354 |
Colloquial |
sadece kâr elde etmek amacıyla tasarlanmış ürün |
cash grab n.
|
|
355 |
Colloquial |
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma |
shilling n.
|
|
356 |
Colloquial |
halka açık forumlarda samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışan, ama aslında hizmetleri karşılığında para alan gizli reklamcı |
shill n.
|
|
Idioms |
|
357 |
Idioms |
gözde ürün/marka |
big hitter n.
|
|
358 |
Idioms |
sorunlu ürün |
problem child n.
|
|
359 |
Idioms |
ne az ne fazla fiyatlı ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
360 |
Idioms |
bol miktarda ürün |
corn in egypt n.
|
|
361 |
Idioms |
bol bol/gani gani/mebzul miktarda ürün |
corn in egypt n.
|
|
362 |
Idioms |
uygun fiyatlı ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
363 |
Idioms |
pahası/ederi herkesin alabileceği kadar olan ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
364 |
Idioms |
bir firmaya çok fazla para kazandıran ürün |
a cash cow n.
|
|
365 |
Idioms |
zibil gibi ürün |
corn in egypt n.
|
|
366 |
Idioms |
gani gani olan ürün |
corn in egypt n.
|
|
367 |
Idioms |
verimli ürün |
corn in egypt n.
|
|
368 |
Idioms |
bereketli/bol ürün |
corn in egypt n.
|
|
369 |
Idioms |
ekonomik ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
370 |
Idioms |
satın alınabilir ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
371 |
Idioms |
makul fiyatlı ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
372 |
Idioms |
hesaplı ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
373 |
Idioms |
her keseye uygun ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
374 |
Idioms |
her bütçeye uygun ürün |
a good five-cent cigar n.
|
|
375 |
Idioms |
(bir şeyin) beklenen/istenen ürün veya sonuç |
the fruit of (something) n.
|
|
376 |
Idioms |
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürün/meyve |
the fruit of (something) n.
|
|
377 |
Idioms |
pahalı (bir) ürün |
a big-ticket item n.
|
|
378 |
Idioms |
pahalı ürün |
big-ticket item n.
|
|
379 |
Idioms |
hazır yapılmış/standart ürün satın almak |
buy (something) off the shelf v.
|
|
380 |
Idioms |
hazır yapılmış/standart ürün satın almak |
buy/get something off the shelf v.
|
|
381 |
Idioms |
ürün vermek |
bear fruit v.
|
|
382 |
Idioms |
ürün vermek |
come to fruition v.
|
|
383 |
Idioms |
ürün saklamak |
place something on one side v.
|
|
384 |
Idioms |
hazır bir ürün satın almak |
buy (something) off the shelf v.
|
|
385 |
Idioms |
hazır satılan bir ürün almak |
buy (something) off the shelf v.
|
|
386 |
Idioms |
el yapımı/kişiye özel olmayan bir ürün satın almak |
buy (something) off the shelf v.
|
|
387 |
Idioms |
seri üretim/fabrikasyon bir ürün satın almak |
buy (something) off the shelf v.
|
|
388 |
Idioms |
hazır bir ürün satın almak |
get (something) off the shelf v.
|
|
389 |
Idioms |
hazır satılan bir ürün almak |
get (something) off the shelf v.
|
|
390 |
Idioms |
el yapımı/kişiye özel olmayan bir ürün satın almak |
get (something) off the shelf v.
|
|
391 |
Idioms |
seri üretim/fabrikasyon bir ürün satın almak |
get (something) off the shelf v.
|
|
392 |
Idioms |
bir ürün grubu içerisinden istediğini seçmek |
mix and match v.
|
|
393 |
Idioms |
hazır yapılmış/standart bir ürün satın almak |
buy, get, something off the shelf v.
|
|
394 |
Idioms |
kişiye özel olmayan bir ürün satın almak |
buy, get, something off the shelf v.
|
|
395 |
Idioms |
hazır satılan bir ürün almak |
buy, get, something off the shelf v.
|
|
396 |
Idioms |
seri üretim/fabrikasyon bir ürün satın almak |
buy, get, something off the shelf v.
|
|
397 |
Idioms |
satıcının ürün satmak için yaptığı baskıya maruz kalmak |
get the hard sell v.
|
|
398 |
Idioms |
satıcının ürün satmak için yaptığı baskıya maruz kalmak |
get a hard sell v.
|
|
399 |
Idioms |
bedava verilen ürün veya hizmet |
freeby adj.
|
|
400 |
Idioms |
piyasaya sunulmaya hazır ürün |
in the can expr.
|
|
Trade/Economic |
|
401 |
Trade/Economic |
bedava ürün vadederek müşterinin ilgisini çeken reklam |
teaser n.
|
|
402 |
Trade/Economic |
kurumun ürün veya hizmetleri hakkında müşterilere bilgi verilen telefon hattı |
careline n.
|
|
403 |
Trade/Economic |
ekonomide bireylerin tüm olası ürün ve fiyatları analiz ederek özgürce karar aldığı varsayımı |
rationality n.
|
|
404 |
Trade/Economic |
hatalı olduğu anlaşılan ürün için üretici tarafından yapılan iade çağrısı |
recall n.
|
|
405 |
Trade/Economic |
pazarı çeşitli ürün ve uygun fiyatla domine eden kişi ya da firma |
category killer n.
|
|
406 |
Trade/Economic |
promosyon ürün |
lagnappe n.
|
|
407 |
Trade/Economic |
belirli bir şirketten ürün ya da hizmet almayan kimse |
noncustomer n.
|
|
408 |
Trade/Economic |
yeniden imal edilmiş ürün |
remanufacture n.
|
|
409 |
Trade/Economic |
tanıtım (ürün) |
tease n.
|
|
410 |
Trade/Economic |
yalnızca bağlı satış kapsamında bulunan ürün veya satın alma hakkı |
tie-in n.
|
|
411 |
Trade/Economic |
bir seferde satılan ürün miktarı |
turn n.
|
|
412 |
Trade/Economic |
pazarlanan ürün miktarı |
turnoff n.
|
|
413 |
Trade/Economic |
alıcının söz konusu ürüne ek olarak başka bir ürün veya hizmeti de satın alması şartıyla sağlanan yasadışı anlaşma |
tying agreement n.
|
|
414 |
Trade/Economic |
avrupa ürün belgesi |
european product certificate n.
|
|
415 |
Trade/Economic |
ab'nin çevre ile dost ürün ya da hizmetin sağlanmasını zorunlu hale getireceği çevre projesi |
green procurement n.
|
|
416 |
Trade/Economic |
adetli paketlerde olup tekli satılan çikolata şekerleme gibi ürün |
countline n.
|
|
417 |
Trade/Economic |
alt ürün |
flanker n.
|
|
418 |
Trade/Economic |
amiral ürün |
flagship product n.
|
|
419 |
Trade/Economic |
ana ürün |
main product n.
|
|
420 |
Trade/Economic |
ana ürün |
staple n.
|
|
421 |
Trade/Economic |
ana ürün |
primary product n.
|
|
422 |
Trade/Economic |
ana ürün |
main crop n.
|
|
423 |
Trade/Economic |
ana ürün |
principal product n.
|
|
424 |
Trade/Economic |
ara ürün |
intermediate product n.
|
|
425 |
Trade/Economic |
ara ürün |
derivative n.
|
|
426 |
Trade/Economic |
arızalı ürün |
defective product n.
|
|
427 |
Trade/Economic |
azalan marjinal ürün |
diminishing marginal product n.
|
|
428 |
Trade/Economic |
başlıca ürün |
staple n.
|
|
429 |
Trade/Economic |
benzer ürün üreten iki firma arasındaki birleşme |
horizontal merger n.
|
|
430 |
Trade/Economic |
benlik-ürün uyumu |
self/product congruence n.
|
|
431 |
Trade/Economic |
başlıca ürün |
staple commodity n.
|
|
432 |
Trade/Economic |
belirli bir markayı taşıyan ürün |
branded article n.
|
|
433 |
Trade/Economic |
belirli bir ürün grubuna göre belirlenen para birimi değeri |
composite commodity standard n.
|
|
434 |
Trade/Economic |
bir satın alma işleminde ürün bedelinin bir kısmını ödemek için verilen eşya |
trade-in n.
|
|
435 |
Trade/Economic |
birleşik ürün |
joint product n.
|
|
436 |
Trade/Economic |
bir ürün satın alınırken alıcının aklına gelen tüm markaların oluşturduğu küme |
evoked set n.
|
|
437 |
Trade/Economic |
beyaz ürün |
white product n.
|
|
438 |
Trade/Economic |
bir ürün almak için yetiştirilmiş (ağaç veya hayvan gibi) varlıklar |
cultivated assets n.
|
|
439 |
Trade/Economic |
bitirilmiş ürün |
end product n.
|
|
440 |
Trade/Economic |
bir ürün satın alınırken alıcının aklına gelen tüm markaların oluşturduğu küme |
consideration set n.
|
|
441 |
Trade/Economic |
bozuk ürün |
defective product n.
|
|
442 |
Trade/Economic |
bilinen bir markanın altında piyasaya çıkarılan yeni ürün |
flanker n.
|
|
443 |
Trade/Economic |
butik ürün grubu |
boutique product line n.
|
|
444 |
Trade/Economic |
bir firmaya çok fazla para kazandıran ürün |
cash cow n.
|
|
445 |
Trade/Economic |
birim ürün maliyeti |
unit product cost n.
|
|
446 |
Trade/Economic |
bozuk ürün |
spoilage n.
|
|
447 |
Trade/Economic |
bütün ürün grupları için geçerli navlun |
freight all kinds n.
|
|
448 |
Trade/Economic |
çapa ürün |
anchor product n.
|
|
449 |
Trade/Economic |
çoklu ürün fiyatlandırması |
multiple product pricing n.
|
|
450 |
Trade/Economic |
daha fazla özellik için satın alma opsiyonlu bedava (ürün) |
freemium n.
|
|
451 |
Trade/Economic |
dağıtımı yapılan ürün |
distributed product n.
|
|
452 |
Trade/Economic |
denetime tabi olmayan ürün |
non-regulated product n.
|
|
453 |
Trade/Economic |
denetime tabi ürün |
regulated product n.
|
|
454 |
Trade/Economic |
emeğin marjinal ürün değeri |
value marginal product of labor n.
|
|
455 |
Trade/Economic |
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek |
rain check n.
|
|
456 |
Trade/Economic |
en yalın ve sade ürün |
minimum viable product n.
|
|
457 |
Trade/Economic |
esas ürün |
primary product n.
|
|
458 |
Trade/Economic |
eş ürün eğrisi |
isoquant curve n.
|
|
459 |
Trade/Economic |
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek |
raincheck n.
|
|
460 |
Trade/Economic |
faydalı ürün |
utility model n.
|
|
461 |
Trade/Economic |
gayrisafi milli ürün |
gross investiment n.
|
|
462 |
Trade/Economic |
fiyat (belirli bir ürün sınıfı için özel uygulanan) |
deal n.
|
|
463 |
Trade/Economic |
geciktirilmiş ürün farklılaşması |
delayed product differentiation n.
|
|
464 |
Trade/Economic |
fabrikada üretilen ürün |
output n.
|
|
465 |
Trade/Economic |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalization n.
|
|
466 |
Trade/Economic |
fiziki ürün |
tangible product n.
|
|
467 |
Trade/Economic |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalisation n.
|
|
468 |
Trade/Economic |
firmanın farklı ürün gruplarındaki müşterilerine birbirinden bağımsız bayiler aracılığıyla hizmet verdiği sistem |
service-firm-sponsored retail franchising n.
|
|
469 |
Trade/Economic |
farklı tip ürün belgelendirme |
third-party product certification n.
|
|
470 |
Trade/Economic |
geniş ürün gamı |
large product range n.
|
|
471 |
Trade/Economic |
genişletilmiş ürün |
augmented product n.
|
|
472 |
Trade/Economic |
geniş ürün yelpazesi |
wide range of product n.
|
|
473 |
Trade/Economic |
günlük ürün |
daily product n.
|
|
474 |
Trade/Economic |
genel ürün güvenliği |
general product safety n.
|
|
475 |
Trade/Economic |
güvenli ürün |
safe product n.
|
|
476 |
Trade/Economic |
geniş ürün yelpazesi |
wide product range n.
|
|
477 |
Trade/Economic |
her ürün için aynı olan maliyetler |
joint costs n.
|
|
478 |
Trade/Economic |
ham madde ve nihai ürün sermayesi |
circulating capital n.
|
|
479 |
Trade/Economic |
hızlı satılan ürün |
fast moving product n.
|
|
480 |
Trade/Economic |
haricen sağlanan ürün ve hizmetler |
outside purchases of goods and services n.
|
|
481 |
Trade/Economic |
hasarlı ürün |
damaged product n.
|
|
482 |
Trade/Economic |
hassas ürün |
sensitive product n.
|
|
483 |
Trade/Economic |
hatalı ürün |
faulty product n.
|
|
484 |
Trade/Economic |
hatalı ürün |
defective product n.
|
|
485 |
Trade/Economic |
hasarlı ürün |
defective product n.
|
|
486 |
Trade/Economic |
hasarlı ürün |
flawed product n.
|
|
487 |
Trade/Economic |
ikincil ürün |
a secondary or additional product n.
|
|
488 |
Trade/Economic |
ilk ürün |
first fruits n.
|
|
489 |
Trade/Economic |
ıskarta ürün |
waste product n.
|
|
490 |
Trade/Economic |
ikincil ürün |
by-product n.
|
|
491 |
Trade/Economic |
imalatçıya yarı mamul ürün satan aracı |
supply house n.
|
|
492 |
Trade/Economic |
ithal ürün |
imported product n.
|
|
493 |
Trade/Economic |
ilksel ürün |
primary products n.
|
|
494 |
Trade/Economic |
ikame ürün |
replacement product n.
|
|
495 |
Trade/Economic |
kabul edilebilir yedek ürün |
acceptable alternate product n.
|
|
496 |
Trade/Economic |
nadiren satın alınan ürün |
hard goods n.
|
|
497 |
Trade/Economic |
kalitesi düşürülmüş ürün |
stripped-down product n.
|
|
498 |
Trade/Economic |
kabul edilebilir ürün |
acceptable product n.
|
|
499 |
Trade/Economic |
kendinden sonra gelenler için standartlar getiren ürün |
pacesetter n.
|
|
500 |
Trade/Economic |
kusurlu ürün |
faulty product n.
|
|