Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | yaşlılar | elders i. | ||
The elders decided to expel him from the village. Yaşlılar onu köyden kovmaya karar verdiler. More Sentences |
||||
Genel | yaşlılar | the aged i. | ||
The organization is concerned with the welfare of the aged. Kurum, yaşlıların refahı ile ilgileniyor. More Sentences |
||||
Genel | yaşlılar | old i. | ||
Young people, women, older people and people with disabilities have a particularly hard time of it. Gençler, kadınlar, yaşlılar ve engelliler özellikle zor zamanlar geçirmektedir. More Sentences |
||||
Genel | yaşlılar | old persons i. | ||
Genel | yaşlılar | ancientry [obsolete] i. | ||
Genel | yaşlılar | aged s. |