Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
yapma şey
"yapma şey"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
yapma şey
dummy
i.
2
Genel
yapma şey
ymaked
i.
"yapma şey"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 184 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
kendine bir şey yapma izni verme
indulgence
i.
2
Genel
kötü bir şey yapma
perpetration
i.
3
Genel
bir şey yapma fırsatı
whack
i.
4
Genel
bir şey yapma girişimi
whack
i.
5
Genel
bir şey karşılığında seks yapma
favor
i.
6
Genel
bir şey karşılığında seks yapma
favors
i.
7
Genel
bir şey karşılığında seks yapma
favour
i.
8
Genel
bir şey karşılığında seks yapma
favours
i.
9
Genel
kendine bir şey yapma izni vermek
indulge in
f.
10
Genel
bir şey yapma ayrıcalığı olmak
have the prerogative of doing something
f.
Phrasals
11
Öbek Fiiller
(biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek
oblige (one) by (doing something)
f.
12
Öbek Fiiller
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak
oblige (one) by (doing something)
f.
13
Öbek Fiiller
(biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek
oblige someone by something
f.
14
Öbek Fiiller
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak
oblige someone by something
f.
15
Öbek Fiiller
birine bir şey yapma hakkını vermek
entitle someone to do something
f.
16
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) yetkisini (birine) vermek
empower (someone) to (do something)
f.
17
Öbek Fiiller
birine bir şey yapma lütfunda bulunmak
oblige someone by something
f.
18
Öbek Fiiller
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak
oblige (one) with (something)
f.
19
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) cesaretini bulmak
bring (someone or oneself) to (do something)
f.
20
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) azmini bulmak
bring (someone or oneself) to (do something)
f.
21
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) azmine/cesaretine erişmek
bring (someone or oneself) to (do something)
f.
22
Öbek Fiiller
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak
dare someone (to do something)
f.
23
Öbek Fiiller
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek
dare someone (to do something)
f.
24
Öbek Fiiller
(birinin bir şey yapma) hevesini/isteğini artırmak
jolly (someone) into (doing) (something)
f.
25
Öbek Fiiller
(birini bir şey yapma) seviyesine indirmek
reduce (one) to (doing something)
f.
26
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) girişiminde bulunmak
set out to (do something)
f.
27
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) olasılığı olmak
stand to (do something)
f.
28
Öbek Fiiller
(bir şey yapma) sorumluluğunu almak
undertake to (do something)
f.
29
Öbek Fiiller
bir şey/bir şey yapma derecesinde
to the point of something/of doing something
expr.
30
Öbek Fiiller
bir şey/bir şey yapma boyutunda
to the point of something/of doing something
expr.
31
Öbek Fiiller
bir şey/bir şey yapma ölçüsünde
to the point of something/of doing something
expr.
Phrases
32
İfadeler
(bir şey) yapma olasılığı olmak
be given to (something)
f.
33
İfadeler
bir şey yapma olasılığı olmak
be given to something/to doing something
f.
34
İfadeler
(bir şey yapma) riskine girerek
at the risk of (doing something)
expr.
35
İfadeler
(bir şey yapma) işine giren
in the business of (doing something)
expr.
36
İfadeler
(bir şey yapma) sürecinde
in the process of (doing something)
expr.
Proverb
37
Atasözü
sorun ortaya çıkmadan onu tetikleyecek bir şey yapma
don't trouble trouble till trouble troubles you
Colloquial
38
Konuşma Dili
tam (bir şey) yapma yeri
the place to be
i.
39
Konuşma Dili
(bir şey yapma) zahmetinde bulunmak
trouble oneself (to do something)
f.
40
Konuşma Dili
(bir şey yapma) sıkıntısına girmek
trouble oneself (to do something)
f.
41
Konuşma Dili
bir şey yapma noktasında olmak
be after doing something
f.
42
Konuşma Dili
(bir şey yapma) riskine girmek
chance (doing) (something)
f.
43
Konuşma Dili
(bir şey yapma) riskini almak
chance (doing) (something)
f.
44
Konuşma Dili
işi bir şey yapma raddesine vardırmak
go as far as to do something
f.
45
Konuşma Dili
işi bir şey yapma raddesine getirmek
go as far as to do something
f.
46
Konuşma Dili
işi bir şey yapma raddesine vardırmak
go so far as to do something
f.
47
Konuşma Dili
işi bir şey yapma raddesine getirmek
go so far as to do something
f.
48
Konuşma Dili
işi (bir şey yapma) noktasına getirmek
go so far as (doing something)
f.
49
Konuşma Dili
(bir şey yapma) raddesine vardırmak
go so far as (doing something)
f.
50
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneği olmak
have (got) it in you to do something
f.
51
Konuşma Dili
bir şey yapma becerisi içinde olmak
have (got) it in you to do something
f.
52
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have (got) it in you to do something
f.
53
Konuşma Dili
(bir şey yapma) yeteneği olmak
have it in you (to do something)
f.
54
Konuşma Dili
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak
have it in you (to do something)
f.
55
Konuşma Dili
(bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak
have it in you (to do something)
f.
56
Konuşma Dili
birinin bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something
f.
57
Konuşma Dili
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
have it in one to do something
f.
58
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do something
f.
59
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something
f.
60
Konuşma Dili
bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do something
f.
61
Konuşma Dili
bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in one to do something
f.
62
Konuşma Dili
bir şey yapma potansiyeli olmak
have it in one to do something
f.
63
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneği olmak
have it in you to do something
f.
64
Konuşma Dili
bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in you to do something
f.
65
Konuşma Dili
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in you to do something
f.
66
Konuşma Dili
bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in you to do something
f.
67
Konuşma Dili
bir şey yapma potansiyeli olmak
have it in you to do something
f.
68
Konuşma Dili
bir şey yapma becerisine sahip olmak
have (got) it in you to do something
f.
69
Konuşma Dili
bir şey yapma kapasitesi olmak
have (got) it in you to do something
f.
70
Konuşma Dili
bir şey yapma potansiyeli olmak
have (got) it in you to do something
f.
71
Konuşma Dili
(bir şey yapma) niyetinde olmak
mean to (do something)
f.
72
Konuşma Dili
(bir şey) yapma amacına hizmet etmek
serve to do (something)
f.
73
Konuşma Dili
(bir şey yapma) mücadelesi vermek
struggle to (do something)
f.
74
Konuşma Dili
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak
know what (one) is doing
f.
75
Konuşma Dili
(bir şey yapma) eğiliminde
inclined to (do something)
s.
76
Konuşma Dili
aptalca bir şey yapma
don’t do anything stupid
expr.
77
Konuşma Dili
sakın aptalca bir şey yapma
just don't do anything stupid
expr.
78
Konuşma Dili
pişman olacağın bir şey yapma
don't do anything I wouldn't do
expr.
79
Konuşma Dili
aptalca bir şey yapma
don't do anything I wouldn't do
expr.
80
Konuşma Dili
sorumsuzca bir şey yapma
don't do anything I wouldn't do
expr.
81
Konuşma Dili
bir şey/bir şey yapma korkusuyla
for fear of something/of doing something
expr.
82
Konuşma Dili
bir şey/bir şey yapma korkusundan
for fear of something/of doing something
expr.
83
Konuşma Dili
(bir şey yapma) modunda değil
in no mood to (do something)
expr.
84
Konuşma Dili
(bir şey yapma) havasında değil
in no mood to (do something)
expr.
85
Konuşma Dili
(bir şey yapma) meselesi
it is a matter of (doing something)
expr.
86
Konuşma Dili
(biri bir şey yapma) hakkını nereden buluyor?
where does (one) get off (doing something)?
expr.
87
Konuşma Dili
(birine bir şey yapma) hakkını kim veriyor?
where does (one) get off (doing something)?
expr.
Idioms
88
Deyim
bir şey yapma cesaretini gösterme
brass neck [uk]
i.
89
Deyim
bir şey yapma cesaretini gösterme
brass nerve
i.
90
Deyim
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
have the brass face to (do something)
f.
91
Deyim
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
have the face to (do something)
f.
92
Deyim
(bir şey yapma) şansı bulmak
see (one's) way (clear) to (doing something)
f.
93
Deyim
... (bir şey yapma) ihtimali olmak
see (one's) way (clear) to (doing something)
f.
94
Deyim
... (bir şey yapma) şansını yakalamak
see (one's) way (clear) to (doing something)
f.
95
Deyim
(bir şey yapma) fırsatı doğmak
see (one's) way (clear) to (doing something)
f.
96
Deyim
(bir şey yapma) yolu açılmak
see (one's) way (clear) to (doing something)
f.
97
Deyim
bir şey yapma şansı bulmak
see one's way to
f.
98
Deyim
(bir şey yapma) şansı bulmak
see your way clear to do (or doing) something
f.
99
Deyim
... (bir şey yapma) ihtimali olmak
see your way clear to do (or doing) something
f.
100
Deyim
... (bir şey yapma) şansını yakalamak
see your way clear to do (or doing) something
f.
101
Deyim
(bir şey yapma) fırsatı doğmak
see your way clear to do (or doing) something
f.
102
Deyim
(bir şey yapma) yolu açılmak
see your way clear to do (or doing) something
f.
103
Deyim
(bir şey yapma) gerekçesi olmamak
have no cause to (do something)
f.
104
Deyim
(bir şey yapma isteğiyle) yanıp tutuşmak
be bursting to do something
f.
105
Deyim
(birine bir şey yapma) nezaketini göstermek
do (one) the courtesy of (doing something)
f.
106
Deyim
(birine bir şey yapma) inceliği göstermek
do (one) the courtesy of (doing something)
f.
107
Deyim
(bir şey yapma) nezaketini göstermek
have the courtesy to (do something)
f.
108
Deyim
(bir şey yapma) inceliği göstermek
have the courtesy to (do something)
f.
109
Deyim
birine bir şey yapma nezaketini göstermek
do somebody the courtesy of doing something
f.
110
Deyim
birine bir şey yapma inceliği göstermek
do somebody the courtesy of doing something
f.
111
Deyim
bir şey yapma nezaketi göstermek
have the courtesy to do something
f.
112
Deyim
bir şey yapma inceliği göstermek
have the courtesy to do something
f.
113
Deyim
(bir şey yapma) tuzağına düşmek
fall into the trap of doing something
f.
114
Deyim
(bir şey yapma) aptallığından uzak duramamak
fall into the trap of doing something
f.
115
Deyim
(bir şey yapma) hatasından kaçınamamak
fall into the trap of doing something
f.
116
Deyim
bir şey yapma girişiminde bulunmak
take a pop at (someone or something) [uk]
f.
117
Deyim
(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak
give (someone) an itch to (do something)
f.
118
Deyim
(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak
give (someone) the itch to (do something)
f.
119
Deyim
bir şey (yapma) girişiminde bulunmak
have a bash at (doing) something [uk]
f.
120
Deyim
(bir şey yapma) meselesi olmak
be a matter of (doing something)
f.
121
Deyim
(tamamen) bir şey/bir şey yapma meselesi olmak
be (all) a matter of something/doing something
f.
122
Deyim
bir şey/bir şey yapma meselesi olmak
be a matter of something/doing something
f.
123
Deyim
bir şey/bir şey yapma havasında olmak
be in the mood for something/for doing something
f.
124
Deyim
(bir şey) yapma havasında olmak
be in the mood to do (something)
f.
125
Deyim
genellikle (bir şey yapma) işine girmemek
be not in the business of (doing something)
f.
126
Deyim
(bir şey yapma) emri altında olmak
be under orders (to do something)
f.
127
Deyim
(bir şey yapma) zahmetine girememek
can't be bothered (to do something)
f.
128
Deyim
(birine bir şey yapma) fırsatı vermek
enable (one) to (do something)
f.
129
Deyim
bir şey yapma tuzağına düşmek/düşmekten kaçınmak
fall into the trap of doing something
f.
130
Deyim
bir şey yapma hatasına düşmek/düşmekten kaçınmak
fall into the trap of doing something
f.
131
Deyim
bir şey yapma tuzağına düşmek/düşmekten kaçınmak
avoid the trap of doing something
f.
132
Deyim
bir şey yapma hissinde/modunda/isteğinde olmak
feel like doing something
f.
133
Deyim
bir şey/bir şey yapma hissinde/modunda/isteğinde olmak
feel like something/like doing something
f.
134
Deyim
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak
(not) find it in your heart to do something
f.
135
Deyim
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak
find it in your heart to do something
f.
136
Deyim
bir anda (bir şey yapma) isteği/şevki gelmek
get a wild hair to (do something)
f.
137
Deyim
bir şey/bir şey yapma alışkanlığını yitirmek
get out of the way of something/of doing something
f.
138
Deyim
(birine bir şey yapma) şansı vermek
give (one) a shot at (something)
f.
139
Deyim
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak
have a gift for (doing) something
f.
140
Deyim
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak
have a gift for (doing) something
f.
141
Deyim
(bir şey/bir şey yapma) girişiminde bulunmak
have a go (at something/at doing something)
f.
142
Deyim
(bir şey) yapma eğilimi içinde olmak
have a penchant for (something)
f.
143
Deyim
(bir şey yapma) girişiminde bulunmak
have a stab at (doing something)
f.
144
Deyim
bir şey/bir şey yapma girişiminde bulunmak
have a stab at something/at doing something
f.
145
Deyim
(bir şey/bir şey yapma) ihtimalini açık bırakmak
leave open the possibility of (something or doing something)
f.
146
Deyim
(bir şey/bir şey yapma) olasılığını açık bırakmak
leave open the possibility of (something or doing something)
f.
147
Deyim
(bir şey/bir şey yapma) olasılığını açık bırakmak
leave the door open for (something or doing something)
f.
148
Deyim
(bir şey yapma) süsü vermek
make as if to (do something)
f.
149
Deyim
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak
make no bones about something/about doing something
f.
150
Deyim
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak
make no bones about something/about doing something
f.
151
Deyim
bir şey yapma tuzağına düşmemek
avoid the trap of doing something
f.
152
Deyim
bir şey yapma aptallığından uzak durmak
avoid the trap of doing something
f.
153
Deyim
bir şey yapma hatasından kaçınmak
avoid the trap of doing something
f.
154
Deyim
(bir şey yapma) şansı hiç olmamak
not have a hope in hell (of doing something)
f.
155
Deyim
(bir şey yapma) umudu hiç olmamak
not have a hope in hell (of doing something)
f.
156
Deyim
bir şey yapma şansı bulmak/şansını yakalamak
see your way to doing something
f.
157
Deyim
bir şey yapma fırsatı doğmak
see your way to doing something
f.
158
Deyim
bir şey yapma yolu açılmak
see your way to doing something
f.
159
Deyim
(bir şey yapma) fırsatını seve seve kabul etmek
seize the opportunity (to do something)
f.
160
Deyim
(bir şey yapma) fırsatını istekle/şevkle kabul etmek
seize the opportunity (to do something)
f.
161
Deyim
(bir şey yapma) fırsatının üstüne atlamak
seize the opportunity (to do something)
f.
162
Deyim
(bir şey yapma) fırsatını kaçırmamak
seize the opportunity (to do something)
f.
163
Deyim
(bir şey yapma) fırsatını havada kapmak
seize the opportunity (to do something)
f.
164
Deyim
bir şey yapma seviyesine inmek
stoop to doing something
f.
165
Deyim
bir şey yapma seviyesine düşmek
stoop to doing something
f.
166
Deyim
(bir şey yapma) şansını/fırsatını değerlendirmek
take the chance (to do something)
f.
167
Deyim
(bir şey yapma) şansını değerlendirmek
take the opportunity (to do something)
f.
168
Deyim
(bir şey yapma) fırsatını değerlendirmek
take the opportunity (to do something)
f.
169
Deyim
(bir şey yapma) zahmetine girmek
take the trouble of (doing something)
f.
170
Deyim
(bir şey yapma) zahmetini göstermek
take the trouble of (doing something)
f.
171
Deyim
bir şey yapma seviyesine inmiş/düşmüş
reduced to doing
s.
172
Deyim
kötü ya da yanlış bir şey yapma
up to no good
expr.
173
Deyim
henüz olmamış bir şey için endişelenme/telaş yapma
don't meet trouble halfway
expr.
174
Deyim
(bir şey yapma) havasında/modunda
in a mood to (do something)
expr.
175
Deyim
(bir şey yapma) havasında/modunda
in the mood to (do something)
expr.
176
Deyim
bir şey yapma olasılığı var
there's some question of something/of doing something
expr.
177
Deyim
bir şey yapma olasılığı yok
there's no question of something/of doing something
expr.
Speaking
178
Konuşma
aptalca bir şey yapma
don't do anything stupid
expr.
179
Konuşma
onu şüphelendirecek bir şey yapma
don’t do something to make him suspicious
expr.
Computer
180
Bilgisayar
hiçbir şey yapma
do nothing
expr.
181
Bilgisayar
hiçbir şey yapma
take no action
expr.
Slang
182
Argo
(bir şey) yapma girişimi
a crack at (something)
i.
183
Argo
(bir şey) yapma teşebbüsü
a crack at (something)
i.
184
Argo
(bir şey) yapma denemesi
a crack at (something)
i.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of yapma şey
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy