Geçmiş

the living

"the living" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	the living i.	yaşayanlar

"the living" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 160 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	the problem of earning a living i.	boğaz derdi
2	Genel	the struggle to make a living i.	geçim derdi
3	Genel	a rational person living in the real world i.	gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan
4	Genel	the joy of living i.	yaşama sevinci
5	Genel	the art of living i.	yaşama sanatı
6	Genel	posslq (person of the opposite sex sharing living quarters) i.	karşı cinsten ev arkadaşı
7	Genel	increase the quality of living f.	yaşam kalitesini artırmak
8	Genel	enhance the quality of living f.	yaşam kalitesini artırmak
9	Genel	make a living the hard way f.	ekmeğini taştan çıkarmak
10	Genel	increase the quality of living f.	yaşam kalitesini yükseltmek
11	Genel	enhance the quality of living f.	yaşam kalitesini yükseltmek
12	Genel	go downstairs to the living room f.	aşağı kata oturma odasına inmek
13	Genel	open into the living room f.	oturma odasına açılmak
Idioms
14	Deyim	(the) living proof that i.	-in canlı kanıtı
15	Deyim	(the) living proof that i.	'-in canlı örneği
16	Deyim	(the) living proof of i.	-in canlı kanıtı
17	Deyim	(the) living proof of i.	'-in canlı örneği
18	Deyim	the land of the living i.	hayatta olma
19	Deyim	the land of the living i.	sağ olma
20	Deyim	the land of the living i.	yaşayanlar arasında olma
21	Deyim	the land of the living i.	sağlığını tekrar kazanma
22	Deyim	the land of the living i.	ayağa kalkmış olma
23	Deyim	the land of the living i.	uykudan uyanma/kalkma
24	Deyim	the living daylights i.	akıl
25	Deyim	the living daylights i.	duyular
26	Deyim	the living daylights [obsolete] i.	gözler
27	Deyim	the living image of (someone or something) i.	(birinin/bir şeyin) tıpkısı
28	Deyim	the living image of (someone or something) i.	(birinin/bir şeyin) aynısı
29	Deyim	the living image of (someone or something) i.	(birinin/bir şeyin) tıpatıp aynısı olmak
30	Deyim	the living image of (someone or something) i.	(birinin/bir şeyin) vücut bulmuş hali
31	Deyim	the living image of (someone or something) i.	(birinin/bir şeyin) temsili/yansıması
32	Deyim	be living the life of riley f.	bir eli yağda bir eli balda olmak
33	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	bozguna uğratmak
34	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	birisini hezimete uğratmak
35	Deyim	scare the living daylights out of somebody f.	birisini çok korkutmak
36	Deyim	knock the living daylights of f.	birine tüm gücüyle vurmak
37	Deyim	scare the living daylights out of someone f.	birisini çok korkutmak
38	Deyim	frighten the living daylights out of someone f.	birisini çok korkutmak
39	Deyim	frighten the living daylights out of somebody f.	birisini çok korkutmak
40	Deyim	scare the living daylights out of someone f.	çok korkutmak
41	Deyim	frighten the living daylights out of somebody f.	çok korkutmak
42	Deyim	frighten the living daylights out of someone f.	çok korkutmak
43	Deyim	scare the living daylights out of f.	duman attırmak
44	Deyim	scare the living daylights out of somebody f.	çok korkutmak
45	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	hezimete uğratmak
46	Deyim	beat the (living) daylights out of f.	eşek sudan gelinceye kadar dövmek
47	Deyim	earn a living for the family f.	eve ekmek götürmek
48	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	fena benzetmek
49	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	eşek sudan gelinceye kadar dövmek
50	Deyim	earn a living for the family f.	evine ekmek götürmek
51	Deyim	earn a living for the family f.	evi geçindirmek
52	Deyim	knock the (living) daylights out of f.	eşek sudan gelinceye kadar dövmek
53	Deyim	be living-in-the-past f.	geçmişe takılıp kalmak
54	Deyim	earn a living for the family f.	evini geçindirmek
55	Deyim	scare the living daylights out of somebody f.	ödünü koparmak
56	Deyim	knock the living daylights out of f.	kötek atmak
57	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	öldüresiye dövmek
58	Deyim	frighten the living daylights out of somebody f.	ödünü patlatmak
59	Deyim	beat the living daylights out of f.	kötek atmak
60	Deyim	scare the living daylights out of someone f.	ödünü koparmak
61	Deyim	scare the living daylights out of someone f.	ödünü patlatmak
62	Deyim	frighten the living daylights out of somebody f.	ödünü koparmak
63	Deyim	frighten the living daylights out of someone f.	ödünü patlatmak
64	Deyim	frighten the living daylights out of someone f.	ödünü koparmak
65	Deyim	scare the living daylights out of somebody f.	ödünü patlatmak
66	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	pöstekisini çıkarmak
67	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	pestilini çıkarmak
68	Deyim	beat the living daylights out of f.	sopa çekmek
69	Deyim	beat the living daylights out of someone f.	pöstekisini sermek
70	Deyim	beat the living daylights out of f.	sopa atmak
71	Deyim	be in the land of the living f.	(uyku anlamında) uyanık olmak
72	Deyim	be the living end f.	bir şeyin/konunun en iyisi olmak
73	Deyim	be the living end f.	türünün en iyi örneği olmak
74	Deyim	be the living end f.	bir konuda en uç/en üstün örnek olmak
75	Deyim	be the living end f.	yaşayan en iyi örneği olmak
76	Deyim	be the living end f.	harika olur (olumlu veya olumsuz anlamda)
77	Deyim	think the world owes (one) a living f.	ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
78	Deyim	think the world owes (one) a living f.	çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
79	Deyim	think the world owes (one) a living f.	hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
80	Deyim	think the world owes (one) a living f.	çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
81	Deyim	think the world owes (one) a living f.	çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
82	Deyim	think the world owes (one) a living f.	emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
83	Deyim	think the world owes (one) a living f.	çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
84	Deyim	think the world owes you a living f.	ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
85	Deyim	think the world owes you a living f.	çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
86	Deyim	think the world owes you a living f.	hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
87	Deyim	think the world owes you a living f.	çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
88	Deyim	think the world owes you a living f.	çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
89	Deyim	think the world owes you a living f.	emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
90	Deyim	think the world owes you a living f.	çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
91	Deyim	be living high on the hog f.	para içinde yüzmek
92	Deyim	be living high on the hog f.	bir eli yağda bir eli balda olmak
93	Deyim	be living high on the hog f.	çok rahat bir yaşam sürmek
94	Deyim	be living high on the hog f.	çok zengin olmak
95	Deyim	be living high on the hog f.	lüks/refah içinde yaşamak
96	Deyim	be living high on the hog f.	yüksek standartlarda bir yaşamı olmak
97	Deyim	be living high on the hog f.	yediği önünde, yemediği ardında olmak
98	Deyim	be the living image of somebody/something f.	birinin/bir şeyin hık demiş burnundan düşmüş olmak
99	Deyim	be the living image of somebody/something f.	birinin/bir şeyin tıpatıp aynısı olmak
100	Deyim	be the living image of somebody/something f.	aynı birine/bir şeye benzemek
101	Deyim	be the living image of somebody/something f.	aynı birisi/bir şey olmak
102	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
103	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) fena halde benzetmek
104	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) ciddi benzetmek
105	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birinin) pestilini çıkarmak
106	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) iyi pataklamak
107	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birinin) ağzını burnunu kırmak
108	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) öldüresiye dövmek
109	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) bozguna uğratmak
110	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) farklı yenmek
111	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) hezimete uğratmak
112	Deyim	beat the (living) daylights out of (one) f.	(birini) gölgede bırakmak
113	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
114	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birini) fena halde benzetmek
115	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birini) ciddi benzetmek
116	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birinin) pestilini çıkarmak
117	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birini) iyi pataklamak
118	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birinin) ağzını burnunu kırmak
119	Deyim	beat the living daylights out of f.	(birini) öldüresiye dövmek
120	Deyim	beat the (living) daylights out of somebody f.	birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak
121	Deyim	beat the (living) daylights out of somebody f.	birini fena pataklamak/birinin ödünü patlatmak
122	Deyim	beat the (living) daylights out of somebody f.	birinin pestilini çıkarmak/ödünü koparmak
123	Deyim	scare the (living) daylights out of somebody f.	birini eşek sudan gelinceye kadar dövmek/çok korkutmak
124	Deyim	scare the (living) daylights out of somebody f.	birini fena pataklamak/birinin ödünü patlatmak
125	Deyim	scare the (living) daylights out of somebody f.	birinin pestilini çıkarmak/ödünü koparmak
126	Deyim	frighten the (living) daylights out of f.	çok korkutmak
127	Deyim	frighten the (living) daylights out of f.	ödünü koparmak
128	Deyim	frighten the (living) daylights out of f.	ödünü patlatmak
129	Deyim	scare the (living) daylights out of f.	çok korkutmak
130	Deyim	scare the (living) daylights out of f.	ödünü koparmak
131	Deyim	scare the (living) daylights out of f.	ödünü patlatmak
132	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
133	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birinin) ağzını yüzünü kırmak
134	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birini) fena benzetmek
135	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birini) fena pataklamak
136	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birinin) pestilini çıkarmak
137	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birini) açık ara yenmek
138	Deyim	knock the (living) daylights out of (one) f.	(birini) hezimete uğratmak
139	Deyim	in the land of the living expr.	hayatta
140	Deyim	in the land of the living expr.	sağ
141	Deyim	in the land of the living expr.	yaşayanlar arasında
142	Deyim	living the dream expr.	rüya gibi bir hayata sahip
143	Deyim	living the dream expr.	son derece ideal bir hayat yaşayan
144	Deyim	living the dream expr.	rüyaları gerçek olmuş
145	Deyim	living the dream expr.	rüyalarındaki/hayal ettiği hayatı yaşayan
146	Deyim	(think) the world owes you a living expr.	emek vermeden yemek olur (sanmak)
147	Deyim	(think) the world owes you a living expr.	hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabilirim (sanmak)
148	Deyim	(think) the world owes you a living expr.	ekmek elden su gölden devam edebilirim (sanmak)
149	Deyim	(think) the world owes you a living expr.	çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebilirim (sanmak)
Speaking
150	Konuşma	not a living soul in the house expr.	evde kimsecikler yok
151	Konuşma	I'm the one living in fear expr.	korku içinde yaşayan benim
152	Konuşma	you are the only living relative of him expr.	sen onun hayattaki tek akrabasısın
Trade/Economic
153	Ticaret/Ekonomi	living beyond the means i.	borçla yaşama
154	Ticaret/Ekonomi	living beyond the means i.	imkanlarının ötesinde yaşama
Politics
155	Siyasal	european foundation for the improvement of living and working conditions (eurofound) i.	avrupa yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirme vakfı
156	Siyasal	european foundation for the improvement of living and working conditions i.	avrupa yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirme vakfı
Institutes
157	Kurum/Kuruluş	handicapped people in the european community living independently in an open society i.	avrupa topluluğunun açık toplumunda bağımsızca yaşayan engelli kişiler programı
Medical
158	Medikal	virtual dissection of the living human brain i.	canlı bir bireyde beynin sanal diseksiyonu
159	Medikal	living leech in the oesophagus i.	özofagusta yerleşmiş canlı sülük
Slang
160	Argo	be living the life of riley f.	siki taşağına denk götü trampet çalmak