İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | outrun i. | çıkış |
Genel | outrun i. | koşma |
Genel | outrun i. | uzaktaki sığır veya koyunların ana bina veya istasyona sürülmesi |
Genel | outrun i. | kayakçının atlama veya koşudan sonra durmak için kaydığı alan |
Genel | outrun f. | daha hızlı koşmak |
Genel | outrun f. | aşmak |
Genel | outrun f. | önden koşmak |
Genel | outrun f. | geçmek |
Genel | outrun f. | -den daha hızlı koşmak |
Genel | outrun f. | -den kaçmak |
Genel | outrun f. | -den daha hızlı koşarak kurtulmak |
Genel | outrun f. | daha hızlı artırmak |
Genel | outrun f. | daha hızlı geliştirmek |
Genel | outrun f. | (nokta veya sınırın) ötesine geçmek |
Genel | outrun f. | daha fazla oy almak |
Irregular Verb | ||
Irregular Verb | outrun f. | outran - outrun |
Breeding | ||
Hayvancılık | outrun i. | çoban köpeğinin koyunları ürkütmeyecek şekilde genişten alarak koşması |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | outrun the mugger f. | hırsızın hakkından gelmek | ||
Idioms | ||||
Deyim | outrun the constable f. | borca girmek | ||
Deyim | outrun the constable f. | borca batmak | ||
Speaking | ||||
Konuşma | you can't outrun your fate expr. | kaderinden kaçamazsın |