|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
bir başka devlete bağımlı olan veya onun tarafından kontrol edilen küçük devlet |
satellite state i.
|
|
2 |
Genel |
bir kabloya tutturulmuş ve onun vasıtasıyla hareket eden büyük kabin |
cable car i.
|
|
3 |
Genel |
bir diğerinin hesabına ve onun ismi altında kitap yazan kimse |
ghostwriter i.
|
|
4 |
Genel |
onun kuvvetli tarafı |
his strong point i.
|
|
5 |
Genel |
onun tercihi |
one's own choice i.
|
|
6 |
Genel |
onun tercihi |
one's own preference i.
|
|
7 |
Genel |
kız isterken onun için talep edilen para |
dowry i.
|
|
8 |
Genel |
bir diğerinin hesabına ve onun ismi altında kitap yazan kimse |
ghost-writer i.
|
|
9 |
Genel |
onun annesi |
his mother i.
|
|
10 |
Genel |
onun annesi |
her mother i.
|
|
11 |
Genel |
onun en iyi işinden biri |
one of his finest work i.
|
|
12 |
Genel |
onun yaşı |
her age i.
|
|
13 |
Genel |
onun yaşı |
his age i.
|
|
|
14 |
Genel |
hazreti davut'a ve müritlerine erzak getiren ve daha sonra onun karısı olan kadın |
abigail i.
|
|
15 |
Genel |
onun seçimi |
her choice i.
|
|
16 |
Genel |
onun seçimi |
his choice i.
|
|
17 |
Genel |
bir organizmanın veya onun kısımlarından birinin gelişim şekli |
morphosis i.
|
|
18 |
Genel |
başkası ile kontrast oluşturup onun ayırt edici özelliklerini vurgulayan kimse |
foil i.
|
|
19 |
Genel |
onun kişiliği |
his personality i.
|
|
20 |
Genel |
onun kişiliği |
her personality i.
|
|
21 |
Genel |
dünyalar onun olmak |
rejoice at f.
|
|
22 |
Genel |
birinden izin almadan onun adına konuşmak |
put words into someone's mouth f.
|
|
23 |
Genel |
dünyalar onun olmak |
rejoice over f.
|
|
24 |
Genel |
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade something in f.
|
|
25 |
Genel |
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade something in for f.
|
|
26 |
Genel |
onun hakkında bütün gerçekleri öğrenmek |
get the low-down on him f.
|
|
27 |
Genel |
gruba alıp onun parçası haline getirmek |
co-opt f.
|
|
28 |
Genel |
shakespeare'e veya onun çalışmalarına ait |
shakespearian s.
|
|
29 |
Genel |
shakespeare'e veya onun çalışmalarına ait |
shakespearean s.
|
|
30 |
Genel |
cengiz han veya onun soyundan gelenlerle ilgili |
chinggisid s.
|
|
31 |
Genel |
cengiz han veya onun soyundan gelenlerle ilgili |
chinggisid s.
|
|
32 |
Genel |
geçmişte güneydoğu asya'da yer alan kuzey vietnam ülkesinde yaşayan, onun halkına veya kültürüne ait olan |
north vietnamese s.
|
|
33 |
Genel |
ulrich zwingli veya onun öğretilerine ait |
tigurine s.
|
|
|
34 |
Genel |
ulrich zwingli veya onun öğretileriyle ilgili |
tigurine s.
|
|
35 |
Genel |
ulrich zwingli veya onun öğretilerine ait |
zwinglian s.
|
|
36 |
Genel |
ulrich zwingli veya onun öğretileriyle ilgili |
zwinglian s.
|
|
37 |
Genel |
mary tudor veya onun dönemine ait |
marian s.
|
|
38 |
Genel |
mary tudor veya onun dönemi ile ilişkili |
marian s.
|
|
39 |
Genel |
onun sayesinde |
her s.
|
|
40 |
Genel |
onun için önemli olan |
her s.
|
|
41 |
Genel |
onun bilgisinin olduğu |
her s.
|
|
42 |
Genel |
bizzat onun (dişi) |
her [dialect] s.
|
|
43 |
Genel |
onun gerçekleştirdiği |
his s.
|
|
44 |
Genel |
onun için önemli olan |
his s.
|
|
45 |
Genel |
onun katları şeklinde ifade edilen |
round s.
|
|
46 |
Genel |
onun katları üzerinden değerlendirilen |
round s.
|
|
47 |
Genel |
onun katlarına denk gelen |
round s.
|
|
48 |
Genel |
teşkilat ve malzeme tablosu uyarınca askeri teşkilata atanıp onun daimi bir parçasını oluşturan |
organic s.
|
|
49 |
Genel |
onun için |
accordingly zf.
|
|
50 |
Genel |
onun üzerine |
thereupon zf.
|
|
51 |
Genel |
tam onun kadar |
every bit as much zf.
|
|
52 |
Genel |
onun için |
therefor zf.
|
|
53 |
Genel |
onun sonucunda |
so zf.
|
|
54 |
Genel |
onun vasıtasıyla |
wherewith zf.
|
|
55 |
Genel |
onun düşüncesine göre |
in one's book zf.
|
|
56 |
Genel |
onun için |
so zf.
|
|
57 |
Genel |
onun yaşında |
at his age zf.
|
|
58 |
Genel |
onun için |
therefore zf.
|
|
59 |
Genel |
onun üzerine |
at that zf.
|
|
60 |
Genel |
onun için |
for that reason zf.
|
|
61 |
Genel |
onun iyiliği için |
for its own sake zf.
|
|
62 |
Genel |
onun yerine |
instead zf.
|
|
63 |
Genel |
onun dışında |
otherwise zf.
|
|
64 |
Genel |
onun yerine |
in default of ed.
|
|
65 |
Genel |
onun adına |
on behalf of ed.
|
|
66 |
Genel |
onun adına |
in the name of ed.
|
|
67 |
Genel |
ki onun |
whose zm.
|
|
68 |
Genel |
(erkek) onun |
his zm.
|
|
69 |
Genel |
onun normal halinde |
herself zm.
|
|
70 |
Genel |
onun (eril) |
him zm.
|
|
71 |
Genel |
(kadın) onun |
hor [uk] zm.
|
|
72 |
Genel |
onun vasıtasıyla |
whereby bağ.
|
|
73 |
Genel |
ki onun üzerinde |
whereon bağ.
|
|
|
74 |
Genel |
onun yerine |
rather (than) bağ.
|
|
75 |
Genel |
onun vasıtasıyla |
wherewithal bağ.
|
|
76 |
Genel |
onun yerine |
for fault of [obsolete] expr.
|
|
77 |
Genel |
onun yerine |
for the fault of [obsolete] expr.
|
|
Phrasals |
|
78 |
Öbek Fiiller |
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek |
stack up to someone or something f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade (something) in for (something) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade (something) in on (something) f.
|
|
Phrases |
|
81 |
İfadeler |
hem (onun) hem (bunun) en iyi özellikleri/tarafları |
best of both possible worlds i.
|
|
82 |
İfadeler |
bir şeyden önce gelen ve onun habercisi olan bir olay/etkinlik |
prelude to something i.
|
|
83 |
İfadeler |
onun yanında |
while I'm with him/her expr.
|
|
84 |
İfadeler |
onun yanında |
compare to him/her expr.
|
|
85 |
İfadeler |
onun yanında |
side with expr.
|
|
86 |
İfadeler |
onun çaresi yok |
there's no help for it expr.
|
|
87 |
İfadeler |
onun yüzünden |
because of him/her expr.
|
|
88 |
İfadeler |
onun kahverengi saçları var |
she has brown hair expr.
|
|
89 |
İfadeler |
onun zamanında |
in his day expr.
|
|
90 |
İfadeler |
o benim hayallerime güler fakat ben onun gülüşünü hayal ederim |
she laughs at my dreams, but I dream about her laughter expr.
|
|
Proverb |
|
91 |
Atasözü |
erkeğin evi onun kalesidir |
man's home is his castle
|
|
92 |
Atasözü |
bir ingilizin evi onun kalesidir |
an englishman's home is his castle
|
|
93 |
Atasözü |
bir şeyin büyüklüğü onun değerini belirlemez |
big things come in small packages
|
|
94 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir |
dream of a funeral and you hear of a marriage
|
|
95 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceğine delalettir |
dream of a funeral and you hear of a marriage
|
|
96 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğü görülürse onun evleneceği haberi alınır |
dream of a funeral and you hear of a marriage
|
|
97 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir |
dream of a funeral and you hear of a wedding
|
|
98 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceğine delalettir |
dream of a funeral and you hear of a wedding
|
|
99 |
Atasözü |
rüyada birinin öldüğü görülürse onun evleneceği haberi alınır |
dream of a funeral and you hear of a wedding
|
|
Colloquial |
|
100 |
Konuşma Dili |
gece çocuk ağladığı için yanına gidip onun yatağında uyuyakalma |
musical beds i.
|
|
101 |
Konuşma Dili |
ortaya radikal bir fikir atıp onun potansiyel gelişimini tanımlayan kimse |
arrow shooter i.
|
|
102 |
Konuşma Dili |
onun için üzülmek |
have pity on someone f.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
onun için üzülmek |
have compassion for someone f.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
istediği her iş vb. onun olmak |
be (one's) for the asking f.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
istediği her iş vb. ha deyince onun olmak |
be (one's) for the asking f.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
istediği her iş vs. onun olmak |
be there for the taking f.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
istediği her iş vs. ha deyince onun olmak |
be there for the taking f.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
bir şeyi alıp onun üzerinden ilerlemek |
run with it f.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
onun yerine |
instead zf.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
(kısaca) onu/onun (dişi) |
er zm.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
senin/onun/onlar için çok iyi |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
senin/onun/onlar için harika/mükemmel |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
onun ne yapacağı hiç belli olmaz |
you can never tell with (someone or something) expr.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
kendini onun yerine bir koy |
put yourself into her shoes expr.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
kendini onun yerine koy |
put yourself in his position expr.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
kendini onun yerine bir koy |
put yourself into his shoes expr.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
onun yerine |
in lieu of expr.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
onun için bir şeyler yapamaz mıyız? |
can't we do something for him? expr.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
onun bana söylediğine göre |
from what he told me expr.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
onun görünüşünü tarif et |
describe what he looks like expr.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
onun da dediği gibi |
like he said expr.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
onun gibiler için bu normal |
with his type this is fairly routine expr.
|
|
123 |
Konuşma Dili |
kendini onun yerine bir koy |
pretend you're in his/her place expr.
|
|
124 |
Konuşma Dili |
bu, (onun) hiç hoşuna gitmeyecek |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
|
125 |
Konuşma Dili |
onun kendine hayrı/faydası yok |
he/she couldn’t punch his/her way out of a paper bag expr.
|
|
126 |
Konuşma Dili |
onun sayesinde tamamlandı |
that does it expr.
|
|
127 |
Konuşma Dili |
onun yüz ifadesini sevmiyorum |
I don't like the cut of his/her jib expr.
|
|
128 |
Konuşma Dili |
onun mizacını sevmiyorum |
I don't like the cut of his/her jib expr.
|
|
129 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey |
anything like that expr.
|
|
130 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey |
something like that expr.
|
|
131 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey değil |
nothing of the sort expr.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey değil |
nothing of the kind expr.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey değil |
nothing of the sort expr.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
bu onun son şansı |
one more strike and (one's) out expr.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
bir suç daha işlerse bu onun sonu olur |
one more strike and (one's) out expr.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
ya da onun gibi/o tarz bir şey |
or anything expr.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
ya da onun gibi/o tarz bir şey |
or whatever expr.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
onun gibi bir şey değil |
nothing like that expr.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
(bu) onun en temel özelliği |
(that's) the nature of the beast expr.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and (all) that expr.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and all this expr.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and that expr.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and the like expr.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and the rest expr.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi bir sürü şey |
and (all) the rest (of it) expr.
|
|
147 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi şeyler |
and this and that expr.
|
|
148 |
Konuşma Dili |
ve bunun/onun gibi bir sürü şey |
and whatnot expr.
|
|
149 |
Konuşma Dili |
ya da onun gibi bir şey |
or something expr.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
ya da onun gibi bir şey |
or something (like that) expr.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
ya da onun gibi bir şey |
or the like expr.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
onun nesi var? |
what's got into him/her? expr.
|
|
153 |
Konuşma Dili |
onun nesi var? |
what's gotten into him/her? expr.
|
|
Idioms |
|
154 |
Deyim |
onun hayatı hep böyledir |
the story of someone's life i.
|
|
155 |
Deyim |
onun fikrine göre |
the way someone sees it i.
|
|
156 |
Deyim |
onun gibi bir şey |
words to that effect i.
|
|
157 |
Deyim |
onun gibi kurnaz birini gafil avlamak |
catch a weasel asleep f.
|
|
158 |
Deyim |
onun gibi bir tilkiyi hazırlıksız yakalamak |
catch a weasel asleep f.
|
|
159 |
Deyim |
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek |
say something in the same breath f.
|
|
160 |
Deyim |
dünyalar onun olmak |
be sitting on cloud nine f.
|
|
161 |
Deyim |
gerçek tutkusunu keşfedip onun peşinden koşmak |
find (one's) calling f.
|
|
162 |
Deyim |
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak |
sit at the feet of someone f.
|
|
163 |
Deyim |
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak |
make an honest woman out of f.
|
|
164 |
Deyim |
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak |
sit at someone's feet f.
|
|
165 |
Deyim |
birini, onun için oldukça kötü sonuçlar doğuracak bir karar vermekten vazgeçirmek |
talk someone off the ledge f.
|
|
166 |
Deyim |
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak |
sit at somebody's feet f.
|
|
167 |
Deyim |
birinden övgüyle bahsederek ilgiyi onun üzerinde toplamak |
put a plug in for someone f.
|
|
168 |
Deyim |
dünyalar onun olmak |
sit on top of the world f.
|
|
169 |
Deyim |
dünyalar onun olmak |
be on top of the world f.
|
|
170 |
Deyim |
dünyalar onun olmak |
be sitting on top of the world f.
|
|
171 |
Deyim |
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak |
heap coals of fire on someone's head f.
|
|
172 |
Deyim |
onun hakkından gelmek |
cook someone's goose f.
|
|
173 |
Deyim |
senin/onun gibi birisini bir daha görmek istememek |
never want to see the likes of someone again f.
|
|
174 |
Deyim |
biri dönene kadar onun yerine bakmak |
keep somebody’s seat warm (for them) f.
|
|
175 |
Deyim |
birinin işini onun yerine en iyi şekilde yapmak |
fill somebody’s boots/shoes f.
|
|
176 |
Deyim |
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek |
play the same game (as somebody) f.
|
|
177 |
Deyim |
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak |
be at someone's feet f.
|
|
178 |
Deyim |
(birinin) her istediği onun olmak |
be (one's) for the taking f.
|
|
179 |
Deyim |
birinin her istediği onun olmak |
be somebody's for the taking f.
|
|
180 |
Deyim |
birinin her istediği onun olmak |
be there for the taking f.
|
|
181 |
Deyim |
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak |
be a foil for (someone) f.
|
|
182 |
Deyim |
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak |
be a foil to (someone) f.
|
|
183 |
Deyim |
(biriyle onun) yerinde/ortamında/mekanında yüzleşmek |
beard (one) in (one's) den f.
|
|
184 |
Deyim |
(birini onun) tekniklerini kullanarak yenmek |
beat (one) at (one's) own game f.
|
|
185 |
Deyim |
(birini onun) taktikleriyle yenmek |
beat (one) at (one's) own game f.
|
|
186 |
Deyim |
(birini onun) gücünü kullanarak yenmek |
beat (one) at (one's) own game f.
|
|
187 |
Deyim |
birini onun tekniklerini kullanarak yenmek |
beat somebody at their own game f.
|
|
188 |
Deyim |
birini onun taktikleriyle yenmek |
beat somebody at their own game f.
|
|
189 |
Deyim |
birini onun gücünü kullanarak yenmek |
beat somebody at their own game f.
|
|
190 |
Deyim |
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak |
heap coals of fire on (one's) head f.
|
|
191 |
Deyim |
(biri) yokken onun işini yürütmek |
keep (one's) (something) warm f.
|
|
192 |
Deyim |
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak |
make an honest woman of her f.
|
|
193 |
Deyim |
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak |
make an honest woman of somebody [old-fashioned] [humorous] f.
|
|
194 |
Deyim |
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek |
play somebody's game f.
|
|
195 |
Deyim |
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek |
play the same game (as somebody) f.
|
|
196 |
Deyim |
(onun için) bir başka olmak |
mean the world to (one) f.
|
|
197 |
Deyim |
onun fikrine bakılırsa |
to someone's way of thinking zf.
|
|
198 |
Deyim |
dünya onun etrafında dönüyor |
the world revolves around someone expr.
|
|
199 |
Deyim |
onun cenneti veresiye benimki peşin |
take the cash and let the credit go expr.
|
|
200 |
Deyim |
bir yerde birinin sözünün geçmesi (onun sözü geçer) |
somebody's word is law expr.
|
|
201 |
Deyim |
ben mi onun bekçisiyim |
I am not my brother's keeper expr.
|
|
202 |
Deyim |
ben mi onun bekçisiyim |
am I my brother's keeper expr.
|
|
203 |
Deyim |
onun yaptığını bilmek beni şaşırtmazdı |
I wouldn't put it past somebody expr.
|
|
204 |
Deyim |
onun bekçisi miyim |
am I my brother's keeper expr.
|
|
205 |
Deyim |
onun bekçisi miyim |
I am not my brother's keeper expr.
|
|
206 |
Deyim |
onun derdi ona yeter |
have a lot/enough on one's plate expr.
|
|
207 |
Deyim |
onun derdi ona yeter |
have one's plate full expr.
|
|
208 |
Deyim |
tam onun işi |
up his alley expr.
|
|
209 |
Deyim |
(bir şeyi) kalbi parçalanarak/bağrına taş basarak (onun iyiliği için yapma) |
tough love expr.
|
|
210 |
Deyim |
kimin hayatıysa onun seçimi (senin hayatın senin seçimin) |
what (someone) eats doesn't make (one) fat expr.
|
|
211 |
Deyim |
kimin hayatıysa onun seçimi (senin hayatın senin seçimin) |
what (someone) eats doesn't make (one) poop expr.
|
|
212 |
Deyim |
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık verme |
at (one's) own game expr.
|
|
213 |
Deyim |
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan |
more sinned against than sinning expr.
|
|
214 |
Deyim |
istediği her iş, görev (onun) |
(one's) for the asking expr.
|
|
215 |
Deyim |
ben mi onun bekçisiyim |
I'm not my brother's keeper expr.
|
|
216 |
Deyim |
onun bekçisi miyim |
I'm not my brother's keeper expr.
|
|
217 |
Deyim |
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için her şeyimi veririm |
my kingdom for a horse expr.
|
|
218 |
Deyim |
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için varımı yoğumu veririm |
my kingdom for a horse expr.
|
|
219 |
Deyim |
tam onun işi |
up alley expr.
|
|
Speaking |
|
220 |
Konuşma |
(standart altı ingilizcede) onun |
it's s.
|
|
221 |
Konuşma |
onun arkadaşı mısın? |
are you a friend of his/hers? ünl.
|
|
222 |
Konuşma |
onun gibi bir şey |
something like that ünl.
|
|
223 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I am his brother ünl.
|
|
224 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I am her brother ünl.
|
|
225 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I am her sister ünl.
|
|
226 |
Konuşma |
aynı şey onun için de geçerli |
the same goes for him expr.
|
|
227 |
Konuşma |
ben olsam onun için fazla endişelenmezdim |
I wouldn't worry too much about him expr.
|
|
228 |
Konuşma |
ben onun arkadaşıyım |
I'm her friend expr.
|
|
229 |
Konuşma |
bu onun doğasında var |
that's the nature of the beast expr.
|
|
230 |
Konuşma |
bu onun umursamadığı anlamına gelmez |
that doesn't mean she doesn't care expr.
|
|
231 |
Konuşma |
biraz önce onun neler söylediğine inanamıyorum |
i can't believe what she just said expr.
|
|
232 |
Konuşma |
bu onun aldırmadığı anlamına gelmez |
that doesn't mean she doesn't care expr.
|
|
233 |
Konuşma |
bugün onun doğum günü |
it's her birthday today expr.
|
|
234 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I am her sister expr.
|
|
235 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I'm his brother expr.
|
|
236 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I'm her brother expr.
|
|
237 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I'm her sister expr.
|
|
238 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I am his brother expr.
|
|
239 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I am his sister expr.
|
|
240 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I am her brother expr.
|
|
241 |
Konuşma |
bu ses onun sesiydi |
it was her voice expr.
|
|
242 |
Konuşma |
bu onun fikriydi |
this was his idea expr.
|
|
243 |
Konuşma |
ben onun kardeşiyim |
I'm his sister expr.
|
|
244 |
Konuşma |
bana onun ne yaptığını söyle |
tell me what she did expr.
|
|
245 |
Konuşma |
bunu onun için yapmıyorum |
I am not doing this for her expr.
|
|
246 |
Konuşma |
bu onun aklını başına getirir |
that's given him a bit of a shake up expr.
|
|
247 |
Konuşma |
bugün onun doğum günü |
today is his birthday expr.
|
|
248 |
Konuşma |
bu onun bakış açısından |
that's his version of it expr.
|
|
249 |
Konuşma |
bunu onun göndermediği ne malum? |
who's to say he didn't send this? expr.
|
|
250 |
Konuşma |
bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor |
that doesn't mean he doesn't care expr.
|
|
251 |
Konuşma |
burası onun odası olmalı |
this must be his room expr.
|
|
252 |
Konuşma |
büyüdüğümde onun gibi olmak istiyorum |
I want to be like him when I grow up expr.
|
|
253 |
Konuşma |
bu onun umursamadığı anlamına gelmez |
that doesn't mean he doesn't care expr.
|
|
254 |
Konuşma |
bugün onun doğum günü |
today is her birthday expr.
|
|
255 |
Konuşma |
bu onun bakış açısından |
that's her version of it expr.
|
|
256 |
Konuşma |
bu onun hatası değil |
it's not her fault expr.
|
|
257 |
Konuşma |
bu onun fikriydi |
this was her idea expr.
|
|
258 |
Konuşma |
büyüyünce onun gibi olmak istiyorum |
I want to be like him when I grow up expr.
|
|
259 |
Konuşma |
burada onun dediği olur |
what somebody says goes expr.
|
|
260 |
Konuşma |
benim için (onun) numarasını ister misin ondan? |
can you please ask her for his number for me? expr.
|
|
261 |
Konuşma |
bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor |
that doesn't mean she doesn't care expr.
|
|
262 |
Konuşma |
ben onun arkadaşıyım |
I'm his friend expr.
|
|
263 |
Konuşma |
bunu onun için yapmıyorum |
I am not doing this for him expr.
|
|
264 |
Konuşma |
bunu onun için yapmıyorum |
I am not doing it for her expr.
|
|
265 |
Konuşma |
burası onun odası olmalı |
this must be her room expr.
|
|
266 |
Konuşma |
bunu onun için yapmıyorum |
I am not doing it for him expr.
|
|
267 |
Konuşma |
bana onun ne yaptığını söyle |
tell me what he did expr.
|
|
268 |
Konuşma |
bu ses onun sesiydi |
it was his voice expr.
|
|
269 |
Konuşma |
bu ses onun sesiydi |
that voice belonged to him expr.
|
|
270 |
Konuşma |
bu onun aldırmadığı anlamına gelmez |
that doesn't mean he doesn't care expr.
|
|
271 |
Konuşma |
bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor |
that doesn't mean he doesn't care expr.
|
|
272 |
Konuşma |
bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor |
that doesn't mean she doesn't care expr.
|
|
273 |
Konuşma |
bugün onun doğum günü |
it's his birthday today expr.
|
|
274 |
Konuşma |
hep onun suçu |
it was all her fault expr.
|
|
275 |
Konuşma |
hep onun suçu |
it was all his fault expr.
|
|
276 |
Konuşma |
eğer olaya onun açısında bakarsan |
if you look at it from her point of view expr.
|
|
277 |
Konuşma |
eğer olaya onun açısında bakarsan |
if you look at it from his point of view expr.
|
|
278 |
Konuşma |
eğer olaya onun bakış açısıyla bakarsan |
if you look at it from her point of view expr.
|
|
279 |
Konuşma |
eğer olaya onun bakış açısıyla bakarsan |
if you look at it from his point of view expr.
|
|
280 |
Konuşma |
onun kansayımı düşük |
his blood count is low expr.
|
|
281 |
Konuşma |
onun aklından geçenleri biliyorum |
I know what's in his mind expr.
|
|
282 |
Konuşma |
onun yerinde olmak istemem |
I wouldn't want to be in her shoes expr.
|
|
283 |
Konuşma |
onun için ne yapıyorsun? |
what do you do for him? expr.
|
|
284 |
Konuşma |
onun sen olduğunu söyle |
tell me you're him expr.
|
|
285 |
Konuşma |
onun hakkında ne hatırlıyorsun? |
what do you remember about her? expr.
|
|
286 |
Konuşma |
onun yerinde olmak istemem |
I should not like to be in his shoes expr.
|
|
287 |
Konuşma |
onun omzunu dürttüm |
I poked her on the shoulder expr.
|
|
288 |
Konuşma |
o ses onun sesiydi |
it was his voice expr.
|
|
289 |
Konuşma |
onun yüzünü gördün mü? |
did you see her face? expr.
|
|
290 |
Konuşma |
onun gibisini görmedim |
I've never seen another one like her expr.
|
|
291 |
Konuşma |
onun bir kız arkadaşı var |
he has a girlfriend expr.
|
|
292 |
Konuşma |
onun için deli oluyorum |
I am crazy about her expr.
|
|
293 |
Konuşma |
onun kaybolduğu gece |
the night she went missing expr.
|
|
294 |
Konuşma |
onun nerede olduğunu bilmiyorum |
I don't know where she is expr.
|
|
295 |
Konuşma |
onun adını/ismini çıkaramadım |
I can't remember his/her name expr.
|
|
296 |
Konuşma |
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez |
you don't seem to know much about her expr.
|
|
297 |
Konuşma |
onun sağlığı kötüleşti |
his health worsened expr.
|
|
298 |
Konuşma |
onun kafası çalışıyor |
he has a good head on his shoulders expr.
|
|
299 |
Konuşma |
onun yerinde olsan |
if you were in his/her shoes expr.
|
|
300 |
Konuşma |
onun boyu benimkinden biraz kısa |
he is a little shorter than me expr.
|
|
301 |
Konuşma |
onun vurulduğu gece |
the night she/he got shot expr.
|
|
302 |
Konuşma |
onun telefon numarası nedir? |
what's his telephone number? expr.
|
|
303 |
Konuşma |
onun dikkatini çekecek bir şey yapmalısın |
you have to do something to get her attention expr.
|
|
304 |
Konuşma |
onun bir doktora görünmesi lazım |
she needs to see a doctor expr.
|
|
305 |
Konuşma |
onun o zamanlar eşcinsel olduğundan haberim yoktu |
I didn't know he was gay back then expr.
|
|
306 |
Konuşma |
onun dişleri |
her teeth expr.
|
|
307 |
Konuşma |
onun odası bu olmalı |
this must be her room expr.
|
|
308 |
Konuşma |
onun adresi nedir? |
what is his address? expr.
|
|
309 |
Konuşma |
onun hala orada olmasına imkan yok |
there's no way out that he's still there expr.
|
|
310 |
Konuşma |
ne zamandır onun için çalışıyorsun? |
how long have you been working for him? expr.
|
|
311 |
Konuşma |
onun bir parçası olmak istemezsin |
you do not want a part of it expr.
|
|
312 |
Konuşma |
onun yanına yaklaşmanı istemiyorum |
I don't want you anywhere near her expr.
|
|
313 |
Konuşma |
onun erkek arkadaşı var |
she has a boyfriend expr.
|
|
314 |
Konuşma |
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapmalısın |
you have to do something to get her attention expr.
|
|
315 |
Konuşma |
onun hayatta kalması bir mucize |
it's a wonder she's still alive expr.
|
|
316 |
Konuşma |
onun hakkında ne biliyorsun? |
what do you know about her? expr.
|
|
317 |
Konuşma |
onun odası bu olmalı |
this must be his room expr.
|
|
318 |
Konuşma |
onun hakkında ne hatırlıyorsunuz? |
what do you remember about her? expr.
|
|
319 |
Konuşma |
onun bir tehdit olduğunu nasıl düşünürler? |
how could they possibly think he's a threat? expr.
|
|
320 |
Konuşma |
onun hakkında ne hatırlıyorsunuz? |
what do you remember about him? expr.
|
|
321 |
Konuşma |
onun için nedir ki? |
what's it to him? expr.
|
|
322 |
Konuşma |
onun anlattıkları akla yatkın değil |
her story doesn't add up expr.
|
|
323 |
Konuşma |
onun sana yaptıkları için özür dilerim |
I'm sorry for what he did to you expr.
|
|
324 |
Konuşma |
onun için |
that's why expr.
|
|
325 |
Konuşma |
onun deyişine göre |
according to his version expr.
|
|
326 |
Konuşma |
onun seviyesine düşme/inme |
don't lower yourself to his level expr.
|
|
327 |
Konuşma |
onun sorunu ne? |
what's wrong with her? expr.
|
|
328 |
Konuşma |
onun kaç erkek kardeşi var? |
how many brothers does he have? expr.
|
|
329 |
Konuşma |
onun adı ne? |
what is his name? expr.
|
|
330 |
Konuşma |
onun ölmesini mi istiyorsun? |
do you want him to die? expr.
|
|
331 |
Konuşma |
onun gözleri kahverengi |
her eyes are brown expr.
|
|
332 |
Konuşma |
kimse beni onun sevdiği gibi sevmedi |
nobody ever loved me like she does expr.
|
|
333 |
Konuşma |
onun neye ihtiyacı var? |
what does she need? expr.
|
|
334 |
Konuşma |
onun başının belada olduğunu bilmeliydim |
I should've known he was in trouble expr.
|
|
335 |
Konuşma |
onun sana söylemiş olması gerekirdi |
he should have told you expr.
|
|
336 |
Konuşma |
onun hakkında bana söyleyebileceğiniz bir şey var mı? |
is there anything you can tell me about him? expr.
|
|
337 |
Konuşma |
o ses onun sesiydi |
it was her voice expr.
|
|
338 |
Konuşma |
onun kalbinin kırılmasını istemem |
I don't want him to have his heart broken expr.
|
|
339 |
Konuşma |
onun dikkatini çekecek bir şey yapman gerekiyor |
you have to do something to get her attention expr.
|
|
340 |
Konuşma |
onun kaç çocuğu var? |
how many children does he have? expr.
|
|
341 |
Konuşma |
onun kaç çocuğu var? |
how many kids does he have? expr.
|
|
342 |
Konuşma |
onun kaç çocuğu var? |
how many kids does she have? expr.
|
|
343 |
Konuşma |
onun kaç çocuğu var? |
how many children does she have? expr.
|
|
344 |
Konuşma |
onun sorunu ne? |
what's troubling him/her? expr.
|
|
345 |
Konuşma |
onun sorunu ne? |
what's his/her problem? expr.
|
|
346 |
Konuşma |
onun sorunu ne? |
what's his/her deal? expr.
|
|
347 |
Konuşma |
onun bir partide tanıştım |
I met her at a party expr.
|
|
348 |
Konuşma |
onun kız arkadaşı var |
he has a girlfriend expr.
|
|
349 |
Konuşma |
onun yerinde olsan |
if you were in his/her place expr.
|
|
350 |
Konuşma |
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapman gerekiyor |
you have to do something to get her attention expr.
|
|
351 |
Konuşma |
onun yüzüne ne olmuş? |
what's happened to her face? expr.
|
|
352 |
Konuşma |
onun aklından geçenleri biliyorum |
I know what's in her mind expr.
|
|
353 |
Konuşma |
onun tüm parayı harcamadığını düşündürten ne? |
what makes you think he/she hasn't spent all the money? expr.
|
|
354 |
Konuşma |
onun telefonu çalıyor |
her phone is ringing expr.
|
|
355 |
Konuşma |
onun telefonu çalıyor |
his phone is ringing expr.
|
|
356 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I am his sister expr.
|
|
357 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I'm her brother expr.
|
|
358 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I'm his brother expr.
|
|
359 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I'm her sister expr.
|
|
360 |
Konuşma |
onun kardeşiyim |
I'm his sister expr.
|
|
361 |
Konuşma |
onun boyu benimkinden biraz kısa |
she is a little shorter than me expr.
|
|
362 |
Konuşma |
onun ölmesini mi istiyorsun? |
do you want her to die? expr.
|
|
363 |
Konuşma |
onun hiçbir sorunu yok |
there's nothing wrong with him expr.
|
|
364 |
Konuşma |
onun telefon numarası nedir? |
what's her telephone number? expr.
|
|
365 |
Konuşma |
o ses onun sesiydi |
that voice belonged to him expr.
|
|
366 |
Konuşma |
onun güzel bir yüzü var |
she has a beautiful face expr.
|
|
367 |
Konuşma |
onun hakkında ne düşünüyorsun? |
what do you think of him/her? expr.
|
|
368 |
Konuşma |
onun incinmesini istemiyorum |
I don't want him to be hurt expr.
|
|
369 |
Konuşma |
onun sonu iyi olmaz |
he will come to no good expr.
|
|
370 |
Konuşma |
onun tipi nasıl? |
what does she look like? expr.
|
|
371 |
Konuşma |
onun eline su dökemezsin |
you don't touch her expr.
|
|
372 |
Konuşma |
onun sana anlattığı her şey yalandı |
everything he told you was a lie expr.
|
|
373 |
Konuşma |
onun kaç erkek kardeşi var? |
how many brothers does she have? expr.
|
|
374 |
Konuşma |
onun eline su dökemezsin |
you don't touch him expr.
|
|
375 |
Konuşma |
onun döneceğini sanmıyorum |
I don't think he's coming back expr.
|
|
376 |
Konuşma |
onun yalan söylediğini biliyorum |
I know she's lying expr.
|
|
377 |
Konuşma |
onun bir şeyler sakladığını biliyorum |
I know he's hiding something expr.
|
|
378 |
Konuşma |
onun hakkında ne hatırlıyorsun? |
what do you remember about him? expr.
|
|
379 |
Konuşma |
onun boyu benim boyumdan biraz kısa |
he is a little shorter than me expr.
|
|
380 |
Konuşma |
onun adını/ismini çıkaramadım |
I can't put a name to her/him expr.
|
|
381 |
Konuşma |
onun yerinde olmak istemezdim |
I wouldn't want to be in his shoes expr.
|
|
382 |
Konuşma |
onun gibi biri |
somebody like her expr.
|
|
383 |
Konuşma |
onun dişleri |
his teeth expr.
|
|
384 |
Konuşma |
onun boyu benden biraz kısa |
she is a little shorter than me expr.
|
|
385 |
Konuşma |
onun aklı yerinde değil |
her mind is gone expr.
|
|
386 |
Konuşma |
onun sözüne güvenme |
don't take his word for it expr.
|
|
387 |
Konuşma |
onun sana ne söylediği umurumda değil |
I don't care what he told you expr.
|
|
388 |
Konuşma |
onun gibi olmak istiyorum |
I want to be like him expr.
|
|
389 |
Konuşma |
onun bana yaptığı gibi? |
like he did to me? expr.
|
|
390 |
Konuşma |
onun hakkında ne öğrendin? |
what have you learned about him? expr.
|
|
391 |
Konuşma |
onun nesi var? |
what's gotten into him? expr.
|
|
392 |
Konuşma |
odadaki tüm gözler onun üstünde şu an |
every eye in the room is on him right now expr.
|
|
393 |
Konuşma |
onun gibi insanlar bizim gibi insanları sevmez |
people like him don't like people like us expr.
|
|
394 |
Konuşma |
onun notları benimkilerden daha iyi |
her grades are better than mine expr.
|
|
395 |
Konuşma |
onun her tarakta bezi vardır |
he's got a lot of fingers in a lot of pies expr.
|
|
396 |
Konuşma |
onun boyu benden biraz kısa |
he is a little shorter than me expr.
|
|
397 |
Konuşma |
onun üzerinde silah yok |
he's unarmed expr.
|
|
398 |
Konuşma |
onun isminden banane? |
what's in a name! expr.
|
|
399 |
Konuşma |
onun önemi yok |
it is neither here nor there expr.
|
|
400 |
Konuşma |
onun sözüyle/deyişiyle |
quote end quote expr.
|
|
401 |
Konuşma |
onun ani ölümü |
his sudden death expr.
|
|
402 |
Konuşma |
onun gözleri kahverengi |
his eyes are brown expr.
|
|
403 |
Konuşma |
onun tipi nasıl? |
what does he look like? expr.
|
|
404 |
Konuşma |
onun boyu benim boyumdan biraz kısa |
she is a little shorter than me expr.
|
|
405 |
Konuşma |
onun adresi nedir? |
what is her address? expr.
|
|
406 |
Konuşma |
onun adı ne? |
what is her name? expr.
|
|
407 |
Konuşma |
onun için endişeleniyorum |
I'm worried about him expr.
|
|
408 |
Konuşma |
onun içi doğru bir biri/eş değil |
she's not right for him expr.
|
|
409 |
Konuşma |
onun gibisini görmedim |
I've never seen another one like him expr.
|
|
410 |
Konuşma |
neyi var onun? |
what's the matter with him? expr.
|
|
411 |
Konuşma |
onun nerede olduğunu bilmiyorum |
I don't know where he is expr.
|
|
412 |
Konuşma |
onun ipiyle kuyuya inme |
don't take his word for it expr.
|
|
413 |
Konuşma |
onun yüzünü gördün mü? |
did you see his face? expr.
|
|
414 |
Konuşma |
onun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorum |
I don't know how serious he is expr.
|
|
415 |
Konuşma |
onun için alkış alayım |
give him a round of applause expr.
|
|
416 |
Konuşma |
onun hakkında konuşmamalıyım |
I shouldn't be talking about him expr.
|
|
417 |
Konuşma |
onun yerinde olmak istemezdim |
I wouldn't want to be in her shoes expr.
|
|
418 |
Konuşma |
onun adresi ne? |
what is her address? expr.
|
|
419 |
Konuşma |
onun hakkında ne biliyorsun? |
what do you know about him? expr.
|
|
420 |
Konuşma |
onun bir doktora görünmesi lazım |
he needs to see a doctor expr.
|
|
421 |
Konuşma |
onun gibi bir herifin parasını almaktan hiç gocunmam |
I got no problem taking money from a guy like him expr.
|
|
422 |
Konuşma |
onun dışında kimseye söylemedim |
I didn't tell anyone except him expr.
|
|
423 |
Konuşma |
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez |
you don't seem to know much about him expr.
|
|
424 |
Konuşma |
onun yaptığı haksızlık |
it's unfair of him expr.
|
|
425 |
Konuşma |
onun tatilde olduğunu söylemiştin |
you said he was on vacation expr.
|
|
426 |
Konuşma |
onun üç çocuğu var |
she has three children expr.
|
|
427 |
Konuşma |
onun büyük bir hayranıyım |
I'm a big fan of him expr.
|
|
428 |
Konuşma |
onun hurda olduğunu sandık |
we thought it was junk expr.
|
|
429 |
Konuşma |
onun adresi ne? |
what is his address? expr.
|
|
430 |
Konuşma |
onun yüzüne ne olmuş? |
what's happened to his face? expr.
|
|
431 |
Konuşma |
onun nesi var? |
what's got into him? expr.
|
|
432 |
Konuşma |
onun hakkında bu şekilde konuşmandan bıktım |
I'm tired of you talking about her/him like that expr.
|
|
433 |
Konuşma |
onun bir erkek arkadaşı var |
she has a boyfriend expr.
|
|
434 |
Konuşma |
onun kimseye herhangi bir yararı var mı? |
is he doing anybody any good? expr.
|
|
435 |
Konuşma |
onun imlası iyi |
he's a good speller expr.
|
|
436 |
Konuşma |
onun bu işi yapabileceğini nereden düşündün ki? |
what makes you think he can do this job? expr.
|
|
437 |
Konuşma |
onun yerinde olmak istemem |
I wouldn't want to be in his shoes expr.
|
|
438 |
Konuşma |
onun bu işi yapabileceğini nereden çıkardın ki? |
what makes you think he can do this job? expr.
|
|
439 |
Konuşma |
sen onun avukatı mısın? |
are you his lawyer? expr.
|
|
440 |
Konuşma |
şu an onun ne düşündüğünü bilmiyorum |
I don't know what he's thinking right now expr.
|
|
441 |
Konuşma |
senin sözüne karşı onun sözü |
his word against your word expr.
|
|
442 |
Konuşma |
senin sözüne karşı onun sözü |
her word against your word expr.
|
|
443 |
Konuşma |
sen onun hayattaki tek akrabasısın |
you are the only living relative of him expr.
|
|
444 |
Konuşma |
(onun) ismini unuttum |
I forget his/her name expr.
|
|
445 |
Konuşma |
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? |
does he have anything else on him? expr.
|
|
446 |
Konuşma |
(onun) adını unuttum |
I forget his/her name expr.
|
|
447 |
Konuşma |
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? |
does she have anything else on him? expr.
|
|
448 |
Konuşma |
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? |
does she have anything else on her? expr.
|
|
449 |
Konuşma |
(onun) cesaretine bayılıyorum/cesaretine hayranım |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
450 |
Konuşma |
(onun) arsız/yüzsüz olduğunu düşünüyorum |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
451 |
Konuşma |
(onun) pişkin/şımarık olduğunu düşünüyorum |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
452 |
Konuşma |
(onun) arsızlığına hayranım/hayran oldum |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
453 |
Konuşma |
(onun) yüzsüzlüğüne hayranım/hayran oldum |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
454 |
Konuşma |
(onun) pişkinliğine hayranım/hayran oldum |
I like (his/her) cheek expr.
|
|
455 |
Konuşma |
onun daha önce böyle bir şey dediğini hiç duydun mu? |
have you ever heard her say anything like that? expr.
|
|
456 |
Konuşma |
onun, buna inanmasını bekleyemezsin |
you can't expect her to believe this expr.
|
|
457 |
Konuşma |
onun, buna inanmasını bekleme |
you don't expect her to believe this expr.
|
|
458 |
Konuşma |
ailesi onun alçaklığının bedelini ödedi |
the family paid the price for her meanness expr.
|
|
Trade/Economic |
|
459 |
Ticaret/Ekonomi |
bir bankanın değişken faizli varlıklarının toplam varlıklara oranının onun değişken faizli borçlarının toplam borçlarına oranından daha düşük olması durumu |
negative funds gap i.
|
|
460 |
Ticaret/Ekonomi |
bir belgenin ödenmesinden önce onun üzerinde yapılan kontrol |
preaudit i.
|
|
461 |
Ticaret/Ekonomi |
tüketicilerin bir firmayı ve onun ürünlerini nasıl gördükleri |
image i.
|
|
462 |
Ticaret/Ekonomi |
yöneticinin gücünün, işçilerin onun otoritesini kabul etme konusundaki istekliliğine bağlı olması inancı |
acceptance theory of authority i.
|
|
463 |
Ticaret/Ekonomi |
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade f.
|
|
464 |
Ticaret/Ekonomi |
bir kıymetin üzerinde yazan, onun piyasadaki gerçek değerini ya da alım gücünü yansıtmayan (sayısal değer) |
nominal s.
|
|
Law |
|
465 |
Hukuk |
bir davada davalının yargılama neticesinde mahkum olması halinde mahkeme masraflarını ve mahkum olduğu ücreti ödeyeceğini aksi takdirde onun yerine ödemede bulunacağına dair kefalette bulunan kimse |
bail above i.
|
|
466 |
Hukuk |
kullanmak ve sonradan yerine bırakmak kastiyle sahibinden gizli onun rızası olmaksızın alma |
wrongful appropriation i.
|
|
Politics |
|
467 |
Siyasal |
başbakanın yokluğunda onun yerine görev yapan kimse |
vice-premier i.
|
|
468 |
Siyasal |
oxford grubu hareketinden gelişip onun doktrin ve tekniklerini uluslararası ilişkiler sorunlarına uygulayan bir hareket |
moral re-armament i.
|
|
469 |
Siyasal |
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme |
devo max i.
|
|
Insurance |
|
470 |
Sigortacılık |
sigortalının üçüncü bir tarafa karşı haksız bir fiil işlemesi halinde onun yasal sorumluluğunu kapsayan sigorta |
personal liability insurance i.
|
|
Tourism |
|
471 |
Turizm |
iata'nın genel müdürü veya onun yetkili temsilcisi anlamında iata terimi |
director general i.
|
|
Technical |
|
472 |
Teknik |
birim alana düşen ya da onun tarafından emilen radyasyon |
intensity of light i.
|
|
473 |
Teknik |
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme |
vulcanization i.
|
|
474 |
Teknik |
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme |
vulcanisation i.
|
|
475 |
Teknik |
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme |
vulcanisation i.
|
|
476 |
Teknik |
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme |
vulcanization i.
|
|
477 |
Teknik |
öklit veya onun geometri ilkelerine ait |
euclidean s.
|
|
478 |
Teknik |
öklit veya onun geometri ilkelerine ait |
euclidian s.
|
|
Textile |
|
479 |
Tekstil |
mao zedong ve onun yönetimindeki çin halkı tarafından giyilen dik yakalı, gömleğe benzer düz bir ceket |
mao jacket i.
|
|
Traffic |
|
480 |
Trafik |
öncelik onun |
it's his right-of-way expr.
|
|
Marine |
|
481 |
Denizcilik |
yükün gemiye alındığı bildirilen ve ikinci kaptan tarafından veya onun adına imzalanan belge |
mate's receipt i.
|
|
Medical |
|
482 |
Medikal |
bir oluşumun etrafını sarıp onun kesilerek çıkarılmasına yarayan, telden halkası olan cerrahi alet |
écraseur i.
|
|
483 |
Medikal |
yaşlanma ve onun neden olduğu belirtilerle ilgili olan |
senile s.
|
|
484 |
Medikal |
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhütle ilgili |
hippocratic s.
|
|
485 |
Medikal |
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhüde ait |
hippocratic s.
|
|
Psychology |
|
486 |
Psikoloji |
sigmund freud ve onun psikanaliz sisteminin teori veya uygulamaları ile uyumlu |
freudian s.
|
|
Math |
|
487 |
Matematik |
onun katlarına dayanan yöntem |
decimalism i.
|
|
488 |
Matematik |
karl gauss ve onun matematik kuramlarına ait |
gaussian s.
|
|
Biology |
|
489 |
Biyoloji |
başka bir bakteri türünün yanında kalıp onun özelliklerini alarak bir bakteri türünün oluşması |
entrainement i.
|
|
490 |
Biyoloji |
gene benzer olup fakat onun altında bulunan özdek (plazmajen) |
determinant i.
|
|
Biochemistry |
|
491 |
Biyokimya |
bir protein bileşeni (apoenzim) ve onun koenziminden oluşan aktif enzim |
holoenzyme i.
|
|
Astronomy |
|
492 |
Gökbilim |
güneş'in etrafını panellerle sararak onun tüm enerjisini toplaması amacıyla inşa edilen teorik dev yapı |
dyson swarm i.
|
|
493 |
Gökbilim |
güneş'in etrafını komple sararak onun tüm enerjisini toplaması amacıyla inşa edilen teorik dev yapı |
dyson sphere i.
|
|
Zoology |
|
494 |
Zooloji |
mandrilden daha küçük olan ve renkleri onun kadar parlak olmayan bir babun |
drill (mandrillus leucophaeus) i.
|
|
Botanic |
|
495 |
Botanik |
dikenli bir ağaç türü ve onun meyvesi |
neapolitan medlar (crataegus azarolus) i.
|
|
496 |
Botanik |
yeni zelanda'ya özgü büyük bir ağaç ve onun sert, dayanıklı kerestesi |
new zeland teak (vitex littoralis) i.
|
|
497 |
Botanik |
yeni zelanda'ya özgü büyük bir ağaç ve onun sert, dayanıklı kerestesi |
puriri i.
|
|
498 |
Botanik |
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi |
calamondin i.
|
|
499 |
Botanik |
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi |
calamondin orange i.
|
|
500 |
Botanik |
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi |
citrofortunella mitis i.
|
|