onun - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

onun



"onun" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
onun his zm.
onun hers zm.
General
onun hir s.
onun it [dialect] s.
onun its zm.
onun her zm.
onun hern [dialect] zm.

"onun" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir başka devlete bağımlı olan veya onun tarafından kontrol edilen küçük devlet satellite state i.
bir kabloya tutturulmuş ve onun vasıtasıyla hareket eden büyük kabin cable car i.
bir diğerinin hesabına ve onun ismi altında kitap yazan kimse ghostwriter i.
onun kuvvetli tarafı his strong point i.
onun tercihi one's own choice i.
onun tercihi one's own preference i.
kız isterken onun için talep edilen para dowry i.
bir diğerinin hesabına ve onun ismi altında kitap yazan kimse ghost-writer i.
onun annesi his mother i.
onun annesi her mother i.
onun en iyi işinden biri one of his finest work i.
onun yaşı her age i.
onun yaşı his age i.
hazreti davut'a ve müritlerine erzak getiren ve daha sonra onun karısı olan kadın abigail i.
onun seçimi her choice i.
onun seçimi his choice i.
bir organizmanın veya onun kısımlarından birinin gelişim şekli morphosis i.
başkası ile kontrast oluşturup onun ayırt edici özelliklerini vurgulayan kimse foil i.
onun kişiliği his personality i.
onun kişiliği her personality i.
dünyalar onun olmak rejoice at f.
birinden izin almadan onun adına konuşmak put words into someone's mouth f.
dünyalar onun olmak rejoice over f.
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade something in f.
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade something in for f.
onun hakkında bütün gerçekleri öğrenmek get the low-down on him f.
gruba alıp onun parçası haline getirmek co-opt f.
shakespeare'e veya onun çalışmalarına ait shakespearian s.
shakespeare'e veya onun çalışmalarına ait shakespearean s.
cengiz han veya onun soyundan gelenlerle ilgili chinggisid s.
cengiz han veya onun soyundan gelenlerle ilgili chinggisid s.
geçmişte güneydoğu asya'da yer alan kuzey vietnam ülkesinde yaşayan, onun halkına veya kültürüne ait olan north vietnamese s.
ulrich zwingli veya onun öğretilerine ait tigurine s.
ulrich zwingli veya onun öğretileriyle ilgili tigurine s.
ulrich zwingli veya onun öğretilerine ait zwinglian s.
ulrich zwingli veya onun öğretileriyle ilgili zwinglian s.
mary tudor veya onun dönemine ait marian s.
mary tudor veya onun dönemi ile ilişkili marian s.
onun sayesinde her s.
onun için önemli olan her s.
onun bilgisinin olduğu her s.
bizzat onun (dişi) her [dialect] s.
onun gerçekleştirdiği his s.
onun için önemli olan his s.
onun katları şeklinde ifade edilen round s.
onun katları üzerinden değerlendirilen round s.
onun katlarına denk gelen round s.
teşkilat ve malzeme tablosu uyarınca askeri teşkilata atanıp onun daimi bir parçasını oluşturan organic s.
onun için accordingly zf.
onun üzerine thereupon zf.
tam onun kadar every bit as much zf.
onun için therefor zf.
onun sonucunda so zf.
onun vasıtasıyla wherewith zf.
onun düşüncesine göre in one's book zf.
onun için so zf.
onun yaşında at his age zf.
onun için therefore zf.
onun üzerine at that zf.
onun için for that reason zf.
onun iyiliği için for its own sake zf.
onun yerine instead zf.
onun dışında otherwise zf.
onun yerine in default of ed.
onun adına on behalf of ed.
onun adına in the name of ed.
ki onun whose zm.
(erkek) onun his zm.
onun normal halinde herself zm.
onun (eril) him zm.
(kadın) onun hor [uk] zm.
onun vasıtasıyla whereby bağ.
ki onun üzerinde whereon bağ.
onun yerine rather (than) bağ.
onun vasıtasıyla wherewithal bağ.
onun yerine for fault of [obsolete] expr.
onun yerine for the fault of [obsolete] expr.
Phrasals
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek stack up to someone or something f.
(bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade (something) in for (something) f.
(bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade (something) in on (something) f.
Phrases
hem (onun) hem (bunun) en iyi özellikleri/tarafları best of both possible worlds i.
bir şeyden önce gelen ve onun habercisi olan bir olay/etkinlik prelude to something i.
onun yanında while I'm with him/her expr.
onun yanında compare to him/her expr.
onun yanında side with expr.
onun çaresi yok there's no help for it expr.
onun yüzünden because of him/her expr.
onun kahverengi saçları var she has brown hair expr.
onun zamanında in his day expr.
o benim hayallerime güler fakat ben onun gülüşünü hayal ederim she laughs at my dreams, but I dream about her laughter expr.
Proverb
erkeğin evi onun kalesidir man's home is his castle
bir ingilizin evi onun kalesidir an englishman's home is his castle
bir şeyin büyüklüğü onun değerini belirlemez big things come in small packages
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir dream of a funeral and you hear of a marriage
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceğine delalettir dream of a funeral and you hear of a marriage
rüyada birinin öldüğü görülürse onun evleneceği haberi alınır dream of a funeral and you hear of a marriage
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir dream of a funeral and you hear of a wedding
rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceğine delalettir dream of a funeral and you hear of a wedding
rüyada birinin öldüğü görülürse onun evleneceği haberi alınır dream of a funeral and you hear of a wedding
Colloquial
gece çocuk ağladığı için yanına gidip onun yatağında uyuyakalma musical beds i.
ortaya radikal bir fikir atıp onun potansiyel gelişimini tanımlayan kimse arrow shooter i.
onun için üzülmek have pity on someone f.
onun için üzülmek have compassion for someone f.
istediği her iş vb. onun olmak be (one's) for the asking f.
istediği her iş vb. ha deyince onun olmak be (one's) for the asking f.
istediği her iş vs. onun olmak be there for the taking f.
istediği her iş vs. ha deyince onun olmak be there for the taking f.
bir şeyi alıp onun üzerinden ilerlemek run with it f.
onun yerine instead zf.
(kısaca) onu/onun (dişi) er zm.
senin/onun/onlar için çok iyi bully for you/him/her/them ünl.
senin/onun/onlar için harika/mükemmel bully for you/him/her/them ünl.
onun ne yapacağı hiç belli olmaz you can never tell with (someone or something) expr.
kendini onun yerine bir koy put yourself into her shoes expr.
kendini onun yerine koy put yourself in his position expr.
kendini onun yerine bir koy put yourself into his shoes expr.
onun yerine in lieu of expr.
onun için bir şeyler yapamaz mıyız? can't we do something for him? expr.
onun bana söylediğine göre from what he told me expr.
onun görünüşünü tarif et describe what he looks like expr.
onun da dediği gibi like he said expr.
onun gibiler için bu normal with his type this is fairly routine expr.
kendini onun yerine bir koy pretend you're in his/her place expr.
bu, (onun) hiç hoşuna gitmeyecek (he, she) won't thank you for (something) expr.
onun kendine hayrı/faydası yok he/she couldn’t punch his/her way out of a paper bag expr.
onun sayesinde tamamlandı that does it expr.
onun yüz ifadesini sevmiyorum I don't like the cut of his/her jib expr.
onun mizacını sevmiyorum I don't like the cut of his/her jib expr.
onun gibi bir şey anything like that expr.
onun gibi bir şey something like that expr.
onun gibi bir şey değil nothing of the sort expr.
onun gibi bir şey değil nothing of the kind expr.
onun gibi bir şey değil nothing of the sort expr.
bu onun son şansı one more strike and (one's) out expr.
bir suç daha işlerse bu onun sonu olur one more strike and (one's) out expr.
ya da onun gibi/o tarz bir şey or anything expr.
ya da onun gibi/o tarz bir şey or whatever expr.
onun gibi bir şey değil nothing like that expr.
(bu) onun en temel özelliği (that's) the nature of the beast expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and (all) that expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and all that (rubbish, stuff) expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and all this expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and that expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and the like expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and the rest expr.
ve bunun/onun gibi bir sürü şey and (all) the rest (of it) expr.
ve bunun/onun gibi şeyler and this and that expr.
ve bunun/onun gibi bir sürü şey and whatnot expr.
ya da onun gibi bir şey or something expr.
ya da onun gibi bir şey or something (like that) expr.
ya da onun gibi bir şey or the like expr.
onun nesi var? what's got into him/her? expr.
onun nesi var? what's gotten into him/her? expr.
Idioms
onun hayatı hep böyledir the story of someone's life i.
onun fikrine göre the way someone sees it i.
onun gibi bir şey words to that effect i.
onun gibi kurnaz birini gafil avlamak catch a weasel asleep f.
onun gibi bir tilkiyi hazırlıksız yakalamak catch a weasel asleep f.
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek say something in the same breath f.
dünyalar onun olmak be sitting on cloud nine f.
gerçek tutkusunu keşfedip onun peşinden koşmak find (one's) calling f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at the feet of someone f.
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak make an honest woman out of f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at someone's feet f.
birini, onun için oldukça kötü sonuçlar doğuracak bir karar vermekten vazgeçirmek talk someone off the ledge f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at somebody's feet f.
birinden övgüyle bahsederek ilgiyi onun üzerinde toplamak put a plug in for someone f.
dünyalar onun olmak sit on top of the world f.
dünyalar onun olmak be on top of the world f.
dünyalar onun olmak be sitting on top of the world f.
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak heap coals of fire on someone's head f.
onun hakkından gelmek cook someone's goose f.
senin/onun gibi birisini bir daha görmek istememek never want to see the likes of someone again f.
biri dönene kadar onun yerine bakmak keep somebody’s seat warm (for them) f.
birinin işini onun yerine en iyi şekilde yapmak fill somebody’s boots/shoes f.
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play the same game (as somebody) f.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak be at someone's feet f.
(birinin) her istediği onun olmak be (one's) for the taking f.
birinin her istediği onun olmak be somebody's for the taking f.
birinin her istediği onun olmak be there for the taking f.
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak be a foil for (someone) f.
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak be a foil to (someone) f.
(biriyle onun) yerinde/ortamında/mekanında yüzleşmek beard (one) in (one's) den f.
(birini onun) tekniklerini kullanarak yenmek beat (one) at (one's) own game f.
(birini onun) taktikleriyle yenmek beat (one) at (one's) own game f.
(birini onun) gücünü kullanarak yenmek beat (one) at (one's) own game f.
birini onun tekniklerini kullanarak yenmek beat somebody at their own game f.
birini onun taktikleriyle yenmek beat somebody at their own game f.
birini onun gücünü kullanarak yenmek beat somebody at their own game f.
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak heap coals of fire on (one's) head f.
(biri) yokken onun işini yürütmek keep (one's) (something) warm f.
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak make an honest woman of her f.
bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak make an honest woman of somebody [old-fashioned] [humorous] f.
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play somebody's game f.
birine onun yöntemlerini kullanarak karşılık vermek play the same game (as somebody) f.
(onun için) bir başka olmak mean the world to (one) f.
onun fikrine bakılırsa to someone's way of thinking zf.
dünya onun etrafında dönüyor the world revolves around someone expr.
onun cenneti veresiye benimki peşin take the cash and let the credit go expr.
bir yerde birinin sözünün geçmesi (onun sözü geçer) somebody's word is law expr.
ben mi onun bekçisiyim I am not my brother's keeper expr.
ben mi onun bekçisiyim am I my brother's keeper expr.
onun yaptığını bilmek beni şaşırtmazdı I wouldn't put it past somebody expr.
onun bekçisi miyim am I my brother's keeper expr.
onun bekçisi miyim I am not my brother's keeper expr.
onun derdi ona yeter have a lot/enough on one's plate expr.
onun derdi ona yeter have one's plate full expr.
tam onun işi up his alley expr.
(bir şeyi) kalbi parçalanarak/bağrına taş basarak (onun iyiliği için yapma) tough love expr.
kimin hayatıysa onun seçimi (senin hayatın senin seçimin) what (someone) eats doesn't make (one) fat expr.
kimin hayatıysa onun seçimi (senin hayatın senin seçimin) what (someone) eats doesn't make (one) poop expr.
(birine) onun yöntemlerini kullanarak karşılık verme at (one's) own game expr.
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
istediği her iş, görev (onun) (one's) for the asking expr.
ben mi onun bekçisiyim I'm not my brother's keeper expr.
onun bekçisi miyim I'm not my brother's keeper expr.
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için her şeyimi veririm my kingdom for a horse expr.
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için varımı yoğumu veririm my kingdom for a horse expr.
tam onun işi up alley expr.
Speaking
(standart altı ingilizcede) onun it's s.
onun arkadaşı mısın? are you a friend of his/hers? ünl.
onun gibi bir şey something like that ünl.
onun kardeşiyim I am his brother ünl.
onun kardeşiyim I am her brother ünl.
onun kardeşiyim I am her sister ünl.
aynı şey onun için de geçerli the same goes for him expr.
ben olsam onun için fazla endişelenmezdim I wouldn't worry too much about him expr.
ben onun arkadaşıyım I'm her friend expr.
bu onun doğasında var that's the nature of the beast expr.
bu onun umursamadığı anlamına gelmez that doesn't mean she doesn't care expr.
biraz önce onun neler söylediğine inanamıyorum i can't believe what she just said expr.
bu onun aldırmadığı anlamına gelmez that doesn't mean she doesn't care expr.
bugün onun doğum günü it's her birthday today expr.
ben onun kardeşiyim I am her sister expr.
ben onun kardeşiyim I'm his brother expr.
ben onun kardeşiyim I'm her brother expr.
ben onun kardeşiyim I'm her sister expr.
ben onun kardeşiyim I am his brother expr.
ben onun kardeşiyim I am his sister expr.
ben onun kardeşiyim I am her brother expr.
bu ses onun sesiydi it was her voice expr.
bu onun fikriydi this was his idea expr.
ben onun kardeşiyim I'm his sister expr.
bana onun ne yaptığını söyle tell me what she did expr.
bunu onun için yapmıyorum I am not doing this for her expr.
bu onun aklını başına getirir that's given him a bit of a shake up expr.
bugün onun doğum günü today is his birthday expr.
bu onun bakış açısından that's his version of it expr.
bunu onun göndermediği ne malum? who's to say he didn't send this? expr.
bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor that doesn't mean he doesn't care expr.
burası onun odası olmalı this must be his room expr.
büyüdüğümde onun gibi olmak istiyorum I want to be like him when I grow up expr.
bu onun umursamadığı anlamına gelmez that doesn't mean he doesn't care expr.
bugün onun doğum günü today is her birthday expr.
bu onun bakış açısından that's her version of it expr.
bu onun hatası değil it's not her fault expr.
bu onun fikriydi this was her idea expr.
büyüyünce onun gibi olmak istiyorum I want to be like him when I grow up expr.
burada onun dediği olur what somebody says goes expr.
benim için (onun) numarasını ister misin ondan? can you please ask her for his number for me? expr.
bu onun umursamadığı anlamına gelmiyor that doesn't mean she doesn't care expr.
ben onun arkadaşıyım I'm his friend expr.
bunu onun için yapmıyorum I am not doing this for him expr.
bunu onun için yapmıyorum I am not doing it for her expr.
burası onun odası olmalı this must be her room expr.
bunu onun için yapmıyorum I am not doing it for him expr.
bana onun ne yaptığını söyle tell me what he did expr.
bu ses onun sesiydi it was his voice expr.
bu ses onun sesiydi that voice belonged to him expr.
bu onun aldırmadığı anlamına gelmez that doesn't mean he doesn't care expr.
bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor that doesn't mean he doesn't care expr.
bu onun aldırmadığı anlamına gelmiyor that doesn't mean she doesn't care expr.
bugün onun doğum günü it's his birthday today expr.
hep onun suçu it was all her fault expr.
hep onun suçu it was all his fault expr.
eğer olaya onun açısında bakarsan if you look at it from her point of view expr.
eğer olaya onun açısında bakarsan if you look at it from his point of view expr.
eğer olaya onun bakış açısıyla bakarsan if you look at it from her point of view expr.
eğer olaya onun bakış açısıyla bakarsan if you look at it from his point of view expr.
onun kansayımı düşük his blood count is low expr.
onun aklından geçenleri biliyorum I know what's in his mind expr.
onun yerinde olmak istemem I wouldn't want to be in her shoes expr.
onun için ne yapıyorsun? what do you do for him? expr.
onun sen olduğunu söyle tell me you're him expr.
onun hakkında ne hatırlıyorsun? what do you remember about her? expr.
onun yerinde olmak istemem I should not like to be in his shoes expr.
onun omzunu dürttüm I poked her on the shoulder expr.
o ses onun sesiydi it was his voice expr.
onun yüzünü gördün mü? did you see her face? expr.
onun gibisini görmedim I've never seen another one like her expr.
onun bir kız arkadaşı var he has a girlfriend expr.
onun için deli oluyorum I am crazy about her expr.
onun kaybolduğu gece the night she went missing expr.
onun nerede olduğunu bilmiyorum I don't know where she is expr.
onun adını/ismini çıkaramadım I can't remember his/her name expr.
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez you don't seem to know much about her expr.
onun sağlığı kötüleşti his health worsened expr.
onun kafası çalışıyor he has a good head on his shoulders expr.
onun yerinde olsan if you were in his/her shoes expr.
onun boyu benimkinden biraz kısa he is a little shorter than me expr.
onun vurulduğu gece the night she/he got shot expr.
onun telefon numarası nedir? what's his telephone number? expr.
onun dikkatini çekecek bir şey yapmalısın you have to do something to get her attention expr.
onun bir doktora görünmesi lazım she needs to see a doctor expr.
onun o zamanlar eşcinsel olduğundan haberim yoktu I didn't know he was gay back then expr.
onun dişleri her teeth expr.
onun odası bu olmalı this must be her room expr.
onun adresi nedir? what is his address? expr.
onun hala orada olmasına imkan yok there's no way out that he's still there expr.
ne zamandır onun için çalışıyorsun? how long have you been working for him? expr.
onun bir parçası olmak istemezsin you do not want a part of it expr.
onun yanına yaklaşmanı istemiyorum I don't want you anywhere near her expr.
onun erkek arkadaşı var she has a boyfriend expr.
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapmalısın you have to do something to get her attention expr.
onun hayatta kalması bir mucize it's a wonder she's still alive expr.
onun hakkında ne biliyorsun? what do you know about her? expr.
onun odası bu olmalı this must be his room expr.
onun hakkında ne hatırlıyorsunuz? what do you remember about her? expr.
onun bir tehdit olduğunu nasıl düşünürler? how could they possibly think he's a threat? expr.
onun hakkında ne hatırlıyorsunuz? what do you remember about him? expr.
onun için nedir ki? what's it to him? expr.
onun anlattıkları akla yatkın değil her story doesn't add up expr.
onun sana yaptıkları için özür dilerim I'm sorry for what he did to you expr.
onun için that's why expr.
onun deyişine göre according to his version expr.
onun seviyesine düşme/inme don't lower yourself to his level expr.
onun sorunu ne? what's wrong with her? expr.
onun kaç erkek kardeşi var? how many brothers does he have? expr.
onun adı ne? what is his name? expr.
onun ölmesini mi istiyorsun? do you want him to die? expr.
onun gözleri kahverengi her eyes are brown expr.
kimse beni onun sevdiği gibi sevmedi nobody ever loved me like she does expr.
onun neye ihtiyacı var? what does she need? expr.
onun başının belada olduğunu bilmeliydim I should've known he was in trouble expr.
onun sana söylemiş olması gerekirdi he should have told you expr.
onun hakkında bana söyleyebileceğiniz bir şey var mı? is there anything you can tell me about him? expr.
o ses onun sesiydi it was her voice expr.
onun kalbinin kırılmasını istemem I don't want him to have his heart broken expr.
onun dikkatini çekecek bir şey yapman gerekiyor you have to do something to get her attention expr.
onun kaç çocuğu var? how many children does he have? expr.
onun kaç çocuğu var? how many kids does he have? expr.
onun kaç çocuğu var? how many kids does she have? expr.
onun kaç çocuğu var? how many children does she have? expr.
onun sorunu ne? what's troubling him/her? expr.
onun sorunu ne? what's his/her problem? expr.
onun sorunu ne? what's his/her deal? expr.
onun bir partide tanıştım I met her at a party expr.
onun kız arkadaşı var he has a girlfriend expr.
onun yerinde olsan if you were in his/her place expr.
onun dikkatini çekecek bir şeyler yapman gerekiyor you have to do something to get her attention expr.
onun yüzüne ne olmuş? what's happened to her face? expr.
onun aklından geçenleri biliyorum I know what's in her mind expr.
onun tüm parayı harcamadığını düşündürten ne? what makes you think he/she hasn't spent all the money? expr.
onun telefonu çalıyor her phone is ringing expr.
onun telefonu çalıyor his phone is ringing expr.
onun kardeşiyim I am his sister expr.
onun kardeşiyim I'm her brother expr.
onun kardeşiyim I'm his brother expr.
onun kardeşiyim I'm her sister expr.
onun kardeşiyim I'm his sister expr.
onun boyu benimkinden biraz kısa she is a little shorter than me expr.
onun ölmesini mi istiyorsun? do you want her to die? expr.
onun hiçbir sorunu yok there's nothing wrong with him expr.
onun telefon numarası nedir? what's her telephone number? expr.
o ses onun sesiydi that voice belonged to him expr.
onun güzel bir yüzü var she has a beautiful face expr.
onun hakkında ne düşünüyorsun? what do you think of him/her? expr.
onun incinmesini istemiyorum I don't want him to be hurt expr.
onun sonu iyi olmaz he will come to no good expr.
onun tipi nasıl? what does she look like? expr.
onun eline su dökemezsin you don't touch her expr.
onun sana anlattığı her şey yalandı everything he told you was a lie expr.
onun kaç erkek kardeşi var? how many brothers does she have? expr.
onun eline su dökemezsin you don't touch him expr.
onun döneceğini sanmıyorum I don't think he's coming back expr.
onun yalan söylediğini biliyorum I know she's lying expr.
onun bir şeyler sakladığını biliyorum I know he's hiding something expr.
onun hakkında ne hatırlıyorsun? what do you remember about him? expr.
onun boyu benim boyumdan biraz kısa he is a little shorter than me expr.
onun adını/ismini çıkaramadım I can't put a name to her/him expr.
onun yerinde olmak istemezdim I wouldn't want to be in his shoes expr.
onun gibi biri somebody like her expr.
onun dişleri his teeth expr.
onun boyu benden biraz kısa she is a little shorter than me expr.
onun aklı yerinde değil her mind is gone expr.
onun sözüne güvenme don't take his word for it expr.
onun sana ne söylediği umurumda değil I don't care what he told you expr.
onun gibi olmak istiyorum I want to be like him expr.
onun bana yaptığı gibi? like he did to me? expr.
onun hakkında ne öğrendin? what have you learned about him? expr.
onun nesi var? what's gotten into him? expr.
odadaki tüm gözler onun üstünde şu an every eye in the room is on him right now expr.
onun gibi insanlar bizim gibi insanları sevmez people like him don't like people like us expr.
onun notları benimkilerden daha iyi her grades are better than mine expr.
onun her tarakta bezi vardır he's got a lot of fingers in a lot of pies expr.
onun boyu benden biraz kısa he is a little shorter than me expr.
onun üzerinde silah yok he's unarmed expr.
onun isminden banane? what's in a name! expr.
onun önemi yok it is neither here nor there expr.
onun sözüyle/deyişiyle quote end quote expr.
onun ani ölümü his sudden death expr.
onun gözleri kahverengi his eyes are brown expr.
onun tipi nasıl? what does he look like? expr.
onun boyu benim boyumdan biraz kısa she is a little shorter than me expr.
onun adresi nedir? what is her address? expr.
onun adı ne? what is her name? expr.
onun için endişeleniyorum I'm worried about him expr.
onun içi doğru bir biri/eş değil she's not right for him expr.
onun gibisini görmedim I've never seen another one like him expr.
neyi var onun? what's the matter with him? expr.
onun nerede olduğunu bilmiyorum I don't know where he is expr.
onun ipiyle kuyuya inme don't take his word for it expr.
onun yüzünü gördün mü? did you see his face? expr.
onun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorum I don't know how serious he is expr.
onun için alkış alayım give him a round of applause expr.
onun hakkında konuşmamalıyım I shouldn't be talking about him expr.
onun yerinde olmak istemezdim I wouldn't want to be in her shoes expr.
onun adresi ne? what is her address? expr.
onun hakkında ne biliyorsun? what do you know about him? expr.
onun bir doktora görünmesi lazım he needs to see a doctor expr.
onun gibi bir herifin parasını almaktan hiç gocunmam I got no problem taking money from a guy like him expr.
onun dışında kimseye söylemedim I didn't tell anyone except him expr.
onun hakkında pek fazla şey bildiğiniz söylenemez you don't seem to know much about him expr.
onun yaptığı haksızlık it's unfair of him expr.
onun tatilde olduğunu söylemiştin you said he was on vacation expr.
onun üç çocuğu var she has three children expr.
onun büyük bir hayranıyım I'm a big fan of him expr.
onun hurda olduğunu sandık we thought it was junk expr.
onun adresi ne? what is his address? expr.
onun yüzüne ne olmuş? what's happened to his face? expr.
onun nesi var? what's got into him? expr.
onun hakkında bu şekilde konuşmandan bıktım I'm tired of you talking about her/him like that expr.
onun bir erkek arkadaşı var she has a boyfriend expr.
onun kimseye herhangi bir yararı var mı? is he doing anybody any good? expr.
onun imlası iyi he's a good speller expr.
onun bu işi yapabileceğini nereden düşündün ki? what makes you think he can do this job? expr.
onun yerinde olmak istemem I wouldn't want to be in his shoes expr.
onun bu işi yapabileceğini nereden çıkardın ki? what makes you think he can do this job? expr.
sen onun avukatı mısın? are you his lawyer? expr.
şu an onun ne düşündüğünü bilmiyorum I don't know what he's thinking right now expr.
senin sözüne karşı onun sözü his word against your word expr.
senin sözüne karşı onun sözü her word against your word expr.
sen onun hayattaki tek akrabasısın you are the only living relative of him expr.
(onun) ismini unuttum I forget his/her name expr.
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? does he have anything else on him? expr.
(onun) adını unuttum I forget his/her name expr.
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? does she have anything else on him? expr.
(onun) üzerinde başka bir şey var mı? does she have anything else on her? expr.
(onun) cesaretine bayılıyorum/cesaretine hayranım I like (his/her) cheek expr.
(onun) arsız/yüzsüz olduğunu düşünüyorum I like (his/her) cheek expr.
(onun) pişkin/şımarık olduğunu düşünüyorum I like (his/her) cheek expr.
(onun) arsızlığına hayranım/hayran oldum I like (his/her) cheek expr.
(onun) yüzsüzlüğüne hayranım/hayran oldum I like (his/her) cheek expr.
(onun) pişkinliğine hayranım/hayran oldum I like (his/her) cheek expr.
onun daha önce böyle bir şey dediğini hiç duydun mu? have you ever heard her say anything like that? expr.
onun, buna inanmasını bekleyemezsin you can't expect her to believe this expr.
onun, buna inanmasını bekleme you don't expect her to believe this expr.
ailesi onun alçaklığının bedelini ödedi the family paid the price for her meanness expr.
Trade/Economic
bir bankanın değişken faizli varlıklarının toplam varlıklara oranının onun değişken faizli borçlarının toplam borçlarına oranından daha düşük olması durumu negative funds gap i.
bir belgenin ödenmesinden önce onun üzerinde yapılan kontrol preaudit i.
tüketicilerin bir firmayı ve onun ürünlerini nasıl gördükleri image i.
yöneticinin gücünün, işçilerin onun otoritesini kabul etme konusundaki istekliliğine bağlı olması inancı acceptance theory of authority i.
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak trade f.
bir kıymetin üzerinde yazan, onun piyasadaki gerçek değerini ya da alım gücünü yansıtmayan (sayısal değer) nominal s.
Law
bir davada davalının yargılama neticesinde mahkum olması halinde mahkeme masraflarını ve mahkum olduğu ücreti ödeyeceğini aksi takdirde onun yerine ödemede bulunacağına dair kefalette bulunan kimse bail above i.
kullanmak ve sonradan yerine bırakmak kastiyle sahibinden gizli onun rızası olmaksızın alma wrongful appropriation i.
Politics
başbakanın yokluğunda onun yerine görev yapan kimse vice-premier i.
oxford grubu hareketinden gelişip onun doktrin ve tekniklerini uluslararası ilişkiler sorunlarına uygulayan bir hareket moral re-armament i.
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme devo max i.
Insurance
sigortalının üçüncü bir tarafa karşı haksız bir fiil işlemesi halinde onun yasal sorumluluğunu kapsayan sigorta personal liability insurance i.
Tourism
iata'nın genel müdürü veya onun yetkili temsilcisi anlamında iata terimi director general i.
Technical
birim alana düşen ya da onun tarafından emilen radyasyon intensity of light i.
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme vulcanization i.
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme vulcanisation i.
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme vulcanisation i.
ham kauçuğu kükürt veya onun bileşikleri ve ısı ile işleme vulcanization i.
öklit veya onun geometri ilkelerine ait euclidean s.
öklit veya onun geometri ilkelerine ait euclidian s.
Textile
mao zedong ve onun yönetimindeki çin halkı tarafından giyilen dik yakalı, gömleğe benzer düz bir ceket mao jacket i.
Traffic
öncelik onun it's his right-of-way expr.
Marine
yükün gemiye alındığı bildirilen ve ikinci kaptan tarafından veya onun adına imzalanan belge mate's receipt i.
Medical
bir oluşumun etrafını sarıp onun kesilerek çıkarılmasına yarayan, telden halkası olan cerrahi alet écraseur i.
yaşlanma ve onun neden olduğu belirtilerle ilgili olan senile s.
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhütle ilgili hippocratic s.
tıp alanında çalışmaya başlayanlarca geleneksel olarak verilip hipokrat ve onun eserlerinden esinlenen bir dizi mesleki ve etik taahhüde ait hippocratic s.
Psychology
sigmund freud ve onun psikanaliz sisteminin teori veya uygulamaları ile uyumlu freudian s.
Math
onun katlarına dayanan yöntem decimalism i.
karl gauss ve onun matematik kuramlarına ait gaussian s.
Biology
başka bir bakteri türünün yanında kalıp onun özelliklerini alarak bir bakteri türünün oluşması entrainement i.
gene benzer olup fakat onun altında bulunan özdek (plazmajen) determinant i.
Biochemistry
bir protein bileşeni (apoenzim) ve onun koenziminden oluşan aktif enzim holoenzyme i.
Astronomy
güneş'in etrafını panellerle sararak onun tüm enerjisini toplaması amacıyla inşa edilen teorik dev yapı dyson swarm i.
güneş'in etrafını komple sararak onun tüm enerjisini toplaması amacıyla inşa edilen teorik dev yapı dyson sphere i.
Zoology
mandrilden daha küçük olan ve renkleri onun kadar parlak olmayan bir babun drill (mandrillus leucophaeus) i.
Botanic
dikenli bir ağaç türü ve onun meyvesi neapolitan medlar (crataegus azarolus) i.
yeni zelanda'ya özgü büyük bir ağaç ve onun sert, dayanıklı kerestesi new zeland teak (vitex littoralis) i.
yeni zelanda'ya özgü büyük bir ağaç ve onun sert, dayanıklı kerestesi puriri i.
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi calamondin i.
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi calamondin orange i.
filipinler'de yetişen bodur narenciye ağacı ve onun meyvesi citrofortunella mitis i.