olmadığı - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

olmadığı



"olmadığı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
olmadığı but bağ.

"olmadığı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 300 sonuç

Türkçe İngilizce
General
kompliman olup olmadığı belli olmayan söz backhanded compliment i.
vasiyet edilen şeyin vasiyet edenin ölümü sırasında artık mevcut olmadığı için vasiyetin iptali ademption i.
kaçışın (mümkün) olmadığı nokta point of no escape i.
çıkışın (mümkün) olmadığı nokta point of no escape i.
nüfusun olmadığı bölge unpopulated area i.
gelişmenin olmadığı yer backwater i.
tuvaletin olmadığı durumlarda dışkı yapmak amacıyla kullanılan kova slop-pail i.
nedensellik bağının olmadığı olaylar intervening events i.
elektriğin olmadığı dönemde sokaktaki gaz lambalarını akşam yakıp sabah söndüren kişi leerie [scottish] i.
elektriğin olmadığı dönemde sokaktaki gaz lambalarını akşam yakıp sabah söndüren kişi lamplighter i.
bir şeyin olmadığı yer blank i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin istenen şekilde olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin i.
olmadığı gibi görünmeye çalışan kimse humbuggery i.
gerçekte olmadığı halde erdemli gibi görünen kimse hypocrite i.
arada fark olmadığı halde yapılan ayrım distinction without a difference i.
trafiğin sıkışık olmadığı zaman off-hour i.
kişinin işte olmadığı saat off-hour i.
kişinin işte olmadığı zaman off-hour i.
duygusal bağın olmadığı yakınlaşma situationship i.
kurtuluşun olmadığı bir tuzak iron trap i.
grafikte bağımlı değişkende değişikliğin olmadığı bölge plateau i.
öğrenme eğrisinde düşüşün veya yükselişin olmadığı yatay bölüm plateau i.
ilerlemenin olmadığı zaman aralığı dog days i.
yangın esnasında kaçışın mümkün olmadığı bina fire trap i.
para ve kariyer derdi olmadığı için ilerlenmesi zor işlerde vakit öldüren genç ve eğitimli kimse slacker i.
gülünecek bir şeyin olmadığı durum sohf (sense of humour failure) i.
ana babaları evde olmadığı zaman çocuğa bakmak baby-sit f.
bir bilgisayar sisteme hakkı olmadığı halde/izinsiz girmek hack into a computer system f.
kaçma ihtimalinin olmadığı ıssız bir yere bırakmak maroon f.
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak max f.
davetli olmadığı yere gitmek horn f.
üstüne vazife olmadığı halde sorgulamak intrude f.
ırmağın karşısına geçişin olmadığı (yer) fordless s.
sallanan (sağlam olmadığı için) unsteady s.
arada ciddi bir bağlılık sözünün olmadığı (seks, ilişki) casual s.
fiziksel temasın olmadığı noncontact s.
üyelerinin akraba olmadığı hane halkı, kuruluş veya ilişkilerle ilgili nonfamily s.
penis penetrasyonunun olmadığı (cinsel aktivite) non-penetrative s.
ikincil unsurların olmadığı undiluted s.
(sağlam olmadığı için) sallanan unfirm s.
olmadığı iddia edilmeyen unimpeached s.
belirli bir kurumun sahip olmadığı bir yerde off-site s.
trafiğin sıkışık olmadığı zamanlarda meydana gelen off-hour s.
trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili off-hour s.
olmadığı şekilde davranan pretendant s.
olmadığı gibi davranan pretendent s.
mevsimi olmadığı zaman in the off season zf.
olmadığı takdirde failing this zf.
hiç olmadığı kadar (than) ever before zf.
olup olmadığı whether or bağ.
olmadığı durumda lacking bağ.
olmadığı takdirde except bağ.
olmadığı takdirde excepting bağ.
olmadığı takdirde only [obsolete] bağ.
insanın her zamanki gibi başarılı olmadığı gün off day i.
Phrasals
güldüğü/dalga geçtiği/ciddi olmadığı için (bir fırsatı) kaybetmek laugh out of f.
Phrases
bir gelişme olup olmadığı any advance on (something) expr.
anlaşma olmadığı takdirde if no agreement is reached expr.
anlaşma olmadığı takdirde in case of non-agreement expr.
daha iyisi olmadığı için for want of something better expr.
daha önce hiç olmadığı gibi as never before expr.
daha önce hiç olmadığı gibi like never before expr.
en iyinin yeterince iyi olmadığı zaman when your best isn't good enough expr.
hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize we were so close not any more than anyone else expr.
olup olmadığı ile ilgili as to whether expr.
olmadığı anlamına gelmez this is not to say that expr.
olup olmadığı konusunda as to whether expr.
Proverb
koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi denir in the country of the blind the one-eyed man is king
koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler in the country of the blind the one-eyed man is king
bir düşüncenin doğru olup olmadığı denemeden anlaşılmaz the proof of the pudding is in the eating
koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler among the blind the one-eyed man is king
kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır when the cat's away, the mice will play
bir şeyin yapmaya değer olup olmadığı ona nasıl baktığına bağlıdır whether a thing is worth doing or not really depends on how you look at it
kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır when the cat's away
kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır while the cat's away
Colloquial
somut kanıt olmadığı durumlarda akıl yürüterek anlama duck test i.
olmadığı biri gibi görünme front i.
yemeğin az olduğu veya yemekte etin olmadığı gün banyan day [obsolete] [australia] i.
yetkin olmadığı halde yasal konularda konuşan kimse barrack-room lawyer i.
kimsenin avantajlı durumda olmadığı oyun anyone's game i.
kazanan veya kaybedenin olmadığı durum mexican stand-off i.
iki tarafın da kazançlı olmadığı yüzleşme mexican stand-off i.
özel hayatın olmadığı yer fish bowl i.
özel hayatın olmadığı yer fishbowl i.
kural ve sınırların olmadığı durum free-fire zone i.
ün getirecek bir yeteneği olmadığı halde medyada boy göstererek ünlü olan famous for being famous s.
artık (bir şeyin) içerisinde olmadığı iyi olmuş well out of (something) s.
(bir kaçağın/suçlunun) fark edilmeden yaşamasının mümkün olmadığı yer too hot to hold (someone) expr.
bir kaçağın/suçlu olarak fark edilmeden yaşamanın mümkün olmadığı yer too hot to hold you expr.
(birinin) haberdar olmadığı bir şey (it's) news to (one) expr.
(birinin) farkında olmadığı bir şey (it's) news to (one) expr.
Idioms
üzerine vazife olmadığı halde gereksiz tavsiye verip akıl öğreten kimse back-seat driver i.
özel yaşamın olmadığı yer a fishbowl i.
özel yaşamın olmadığı yer a goldfish bowl i.
mahremiyetin olmadığı yer a fishbowl i.
mahremiyetin olmadığı yer a goldfish bowl i.
iş yerlerinin olmadığı daha çok evlerin bulunduğu bölge bedroom community i.
kazanan veya kaybedenin olmadığı durum stalemate i.
olmadığı biri gibi davranan kimse pod person i.
entelektüel faaliyetlerin olmadığı yer cultural desert i.
mutlu olmadığı halde gülümseme plastic grin i.
herkesin/konu dışı birinin aşina olmadığı detayları içeren bir yaklaşım inside baseball i.
ait olmadığı bir yerde olan kimse land fish i.
artık tartışmanın bir anlamı olmadığı konu moot question i.
kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğünün/avantajının olmadığı ortam a fair field and no favor [dated] i.
üzerine vazife olmadığı halde gereksiz tavsiye verip akıl öğreten kimse a back-seat driver i.
kendi sorumluluğunda olmadığı halde bir şeyin kontrolünü alttan alta elinde tutmak isteyen/tutmaya çalışan kimse a back-seat driver i.
resmi bir üyesi olmadığı halde siyasi bir hareketle/kuruluşla özdeşleşen veya fikirlerini/amaçlarını destekleyen kimse a fellow traveler i.
resmi bir üyesi olmadığı halde siyasi bir hareketle/kuruluşla özdeşleşen veya fikirlerini/amaçlarını destekleyen kimse a fellow traveller i.
kimsenin kimseye karşı bir avantajının/üstünlüğünün olmadığı bir ortam a level playing field i.
özel yaşamın olmadığı yer goldfish bowl i.
mahremiyetin olmadığı yer goldfish bowl i.
gizliliğin olmadığı durum goldfish bowl i.
birinin parasının olup olmadığı the colour of someone's money i.
bedelini ödemek (genellikle sorumlu olmadığı bir şeyin) pick up the bill f.
kendi ait olmadığı bir sosyal sınıfa/statüye evlilik yolu ile girmek marry one's way out of something f.
(planlanan o olmadığı halde sonuçta)...mış olmak wind up (by) doing something f.
(planlanan o olmadığı halde sonuçta)...mış olmak end up (by) doing something f.
artık tanımadığı/aşina olmadığı bir yerde olmak be not in kansas anymore f.
'-in haberdar olmadığı bir şey olmak be news to f.
birinin haberdar olmadığı bir şey olmak be news to someone f.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak be sitting on a gold mine f.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) şüpheyi lehinde yorumlamak give/have the benefit of the doubt f.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) haklı kabul etmek give/have the benefit of the doubt f.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) hakkında olumlu düşünmek give/have the benefit of the doubt f.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) suçsuz kabul etmek give/have the benefit of the doubt f.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) sözüne inanılmak give/have the benefit of the doubt f.
(planlanan o olmadığı halde sonuçta bir şey) yapmış olmak end up doing f.
olmadığı biri gibi davranmak keep the act up f.
olmadığı biri gibi davranmak keep up an act f.
olmadığı biri gibi davranmak keep up one's act f.
olmadığı biri gibi davranmak keep up the act f.
kendi ait olmadığı bir sosyal sınıfa/statüye evlilik yolu ile girmek marry way out of f.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip olmak sit on a gold mine f.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği (bir şey) hazinesine sahip olmak sit on a gold mine of (something) f.
herkesin/konu dışı birinin aşina olmadığı detayları kapsayan inside-baseball s.
heteroseksüel olmadığı çok belli olan (as) bent as a nine-bob note [uk] s.
heteroseksüel olmadığı her halinden belli olan (as) bent as a nine-bob note [uk] s.
heteroseksüel olmadığı çok belli olan (as) queer as a three-dollar bill [us] s.
heteroseksüel olmadığı her halinden belli olan (as) queer as a three-dollar bill [us] s.
farkında olmadığı/henüz değerlendirmediği bir hazineye sahip sitting on a gold mine s.
hiç olmadığı kadar never so zf.
politik, yasal, ahlaki düzenlemelerin olmadığı durumda in a state of nature expr.
ahlakın olmadığı durumda in a state of nature expr.
ileri gitmenin/gelişmenin mümkün olmadığı bir noktada at a dead end expr.
Speaking
bunun mümkün olmadığı ortada that's obviously not possible expr.
dedikoduların doğru olup olmadığı önemli değil it doesn't matter if the rumors are true or not expr.
Trade/Economic
analizlerde dış ticaretin olmadığı durum no trade position i.
bir ürünün kusurlu olmadığı halde iadesi nondefective return i.
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum pareto efficiency i.
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum pareto efficient situation i.
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum pareto optimality i.
bir ürünün kusurlu olmadığı halde iadesi non-defective return i.
faydasından dışlamanın mümkün olduğu ve belirli bir kapasite noktasına kadar tüketiminde rekabetin olmadığı mallar club goods i.
gerçek bir satış olmadığı halde stokların kayıtlardan çıkarılıp satış gibi gösterilmesi channel stuffing i.
ithalat ve ihracat mallarının gümrük ücretlerine tabi olmadığı liman free port i.
iş yerinde takım elbisenin giyilmek zorunda olmadığı cuma günü dress-down friday i.
malın dış ve iç ambalajının dahil olmadığı ağırlık net net weight i.
özel mülkiyet, fiyat mekanizması ve demokratik hakların geçerli olmadığı, ekonomik kararların merkezi planlama tarafından alındığı ekonomik ve siyasal rejim communism i.
satıcının henüz sahip olmadığı malları satması selling short i.
yatırımcının sahip olmadığı menkul kıymetleri satması short sale i.
özel indirimin olmadığı dönem blackout i.
kazanç veya kaybın olmadığı, başlangıç haline dönen piyasa flatline i.
ithalat ve ihracat mallarının gümrük ücretlerine tabi olmadığı liman free zone i.
girişimin yetkin olmadığı alan soft spot i.
yatırımcının şirket üzerinde kontrol sahibi olmadığı bir şirkete yapılan yatırım türü ile ilgili noncontrolling s.
maksimum talep, yoğunluk veya satışın olmadığı döneme ait nonpeak s.
borçlunun şahsen sorumlu olmadığı borç nonrecourse s.
borçlunun şahsen sorumlu olmadığı borçla ilgili nonrecourse s.
sahibinin şirket toplantılarında oy kullanma hakkına sahip olmadığı (hisse) nonvoting s.
sahibinin şirket toplantılarında oy kullanma hakkına sahip olmadığı (hisse) non-voting s.
istişarenin olmadığı execution-only s.
işlerin yoğun olmadığı zaman off-peak s.
satıcının satılan malların durumundan sorumlu olmadığı (satış) voetstoots s.
Law
dava ile ilgili olmadığı halde duruşmada hazır olup da mahkemenin dikkatini maddi veya hukuki bir meseleye celbeden kimse amicus curiae i.
davada herhangi bir çıkarı olmadığı halde kanuni usullere uygunluğu sağlamak için davacı olan kimse nominal plaintiff i.
dava ile ilgili olmadığı halde duruşmada hazır olup ta mahkemenin dikkatini maddi veya hukuki bir meseleye celbeden kimse friend of the court i.
kazanma şansı olmadığı baştan bilinerek açılan dava frivolous litigation i.
dava ile ilgili olmadığı halde duruşmada hazır olup mahkemenin dikkatini maddi veya hukuki bir meseleye celbeden kimse amicus i.
taraf olmadığı veya ilgilenmediği bir yükümlülüğü üstlenen kimse volunteer i.
kanun kapsamında yer almadığı için yasal olup olmadığı belirlenemeyen nonlegal s.
hamilin borçluya zarar için dava açma hakkının olmadığı nonrecourse s.
alkol satışı ve tüketimi, kumar, adi suçlar gibi şeylere ilişkin belirli yasaların uygulanmasının sıkı olmadığı (kasaba veya şehir) wide-open [us] s.
Politics
özel sektörde devlet düzenlemelerinin azaltıldığı veya olmadığı politika noninterventionism i.
abd başkanı, başkan yardımcısı veya başkanın olmadığı anlarda o görevi üstlenen üst düzeylinin aynı yerde toplandığında, başkanın başına bir aksilik gelmesi durumunda, birleşik devletler başkanı olsun diye gizli bir yere saklanıp korunan kabine üyesi designated successor i.
bir şeyin yasalara/kurallara uygun olmadığı iddiası challenge i.
koalisyon hükümet (iktidarın tek partide olmadığı parlamento) hung parliament i.
oy verenlerin yasal yeterliği olmadığı iddia edilmesi challenge i.
üyesi olmadığı halde bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kimse fellow traveler i.
yasal olarak öyle olmadığı halde öyleymiş gibi kabul etme legal fiction i.
belediyenin sahip olmadığı (yol) unassumed s.
(ticaret, seyahat) uluslararası sınırların olmadığı borderland s.
Insurance
hasarın olmadığı nakliyat sigorta poliçesinde primin bir kısmının iadesi no claim return i.
Technical
üzerine bastırarak faal olup olmadığı kontrol edilen lamba push test light i.
markov zincirine benzeyen fakat durumların sürekli olmadığı stokastik bir süreç markoff process i.
çift kırılmanın olmadığı tek yönlü (kristal) uniaxial s.
Computer
bilgisayarın bozuk olmadığı süre uptime i.
kendini olmadığı biri gibi gösterme (internetten tanışırken) false advertising i.
üst düzey arayıcıların veri değerleri veya bunların temsilleri hakkında bilgisinin olmadığı (işlem) opaque s.
Telecom
bağlantının olmadığı evre disconnected phase i.
sinyalin olmadığı yer blind spot i.
yabancı ülkede veya birincil operatör hizmetinin olmadığı bölgede seyahat ederken başka bir hücresel operatörün hizmetlerini kullanma roaming i.
Television
aydınlanmış tv ekranında işaret olmadığı zaman görülen beyaz çizgiler raster i.
Aeronautic
uçuş eğimi bilgisinin mevcut olmadığı durumlarda uygulanan radar kontrollü veya navigasyon yardımlı yaklaşım nonprecision approach i.
rüzgar etkisinin olmadığı varsayılan konum no-wind position i.
üzerine bastırarak faal olup olmadığı kontrol edilen lamba pushtest light i.
havacılık dilinde görüşün en az 10 kilometre olduğu, 5000 feet altında bulutun ve yağışın veya fırtınanın olmadığı hava koşullarını belirten ifade cavok (ceiling (cloud level) and visibility ok) expr.
Marine
başkaca gözlemlerin mümkün olmadığı durumlarda bir geminin konumunu pusulayla hesaplama yöntemi dead reckoning i.
erozyonun olmadığı sıradan sahil normal beach i.
gel-git değişiminin olmadığı nokta amphidromic point i.
Medical
hamile olmadığı halde hamilelik belirtileri gösterme false pregnancy i.
Anatomy
duyu veya motor sistem ile doğrudan bağlantılı olmadığı düşünülen korteks associative cortex i.
Psychology
gerçek olmadığı halde gerçekmiş gibi anımsanan olay recovered memory i.
bazı zihinsel bozukluklarda ortaya çıkan, dünyanın, kişinin zihninin, bedeninin veya benliğinin olmadığı sanrısı nihilism i.
bazı zihinsel bozukluklarda ortaya çıkan, dünyanın, kişinin zihninin, bedeninin veya benliğinin olmadığı sanrısı nihilistic delusion i.
hızlı göz hareketlerinin olmadığı, uyuma süresinin yaklaşık% 75'ini oluşturan rüyasız uyku hali nrem i.
hızlı göz hareketlerinin olmadığı, uyuma süresinin yaklaşık% 75'ini oluşturan rüyasız uyku hali nrem sleep i.
Physiology
hızlı göz hareketlerinin olmadığı uyku nonrapid eye movement sleep i.
Pathology
insanlarda klinik bir hastalığa neden olmadığı tespit edilen bir viral hepatit türü hepatitis g i.
virüsün sebep olmadığı nonviral s.
Pharmaceutics
tıbbi değeri olup karlı olmadığı için üretilmeyen orphan s.
Statistics
değişkenlerin değişim oranlarının sabit olmadığı korelasyon nonlinear correlation i.
Physics
geleneksel uzay-zaman ilişkisinin geçerli olmadığı varsayımsal bir boyut hyperspace i.
Chemistry
aynı maddenin iki farklı formu arasında belirli bir geçiş noktasının olmadığı ilişki monotropy i.
oksijenin olmadığı nonoxygenous s.
Biology
hayatın olmadığı durum nonlife i.
bir türü normalde ait olmadığı bir ortama getirerek alıştırma naturalization i.
eşleşmenin rastgele olduğu ve biaslı üremenin olmadığı populasyon panmictic population i.
türlerin evrimsel sürecinde evrimsel değişikliğin hiç olmadığı veya çok az olduğu süreç stasis i.
dna dizisindeki değişikliklerin neden olmadığı gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalı epigenetics i.
(mikroorganizmayı) normalde uygun olmadığı bir ortamda büyümeye alıştırmak train f.
(birden çok östrus döngüsüne sahip hayvan) cinsel olarak faal olmadığı döneminde bulunan dioestrous s.
(birden çok östrus döngüsüne sahip hayvan) cinsel olarak faal olmadığı döneminde bulunan diestrous s.
(birden çok östrus döngüsüne sahip hayvan) cinsel olarak faal olmadığı döneminde bulunan dioestrus s.
(birden çok östrus döngüsüne sahip hayvan) cinsel olarak faal olmadığı döneminde bulunan diestrual s.
(birden çok östrus döngüsüne sahip hayvan) cinsel olarak faal olmadığı döneminde bulunan dioestrual s.
(mantar bilimi) morfolojik farklılaşmanın olmadığı durumlarda üreme sırasında birleşen iki miselyum türünden birine ilişkin plus s.
Marine Biology
av kurallarına göre av sporuna elverişli olmadığı belirtilen küçük balık minnow i.
hava kesesinin açık olmadığı teleostları içeren bir takım physoclisti i.
Astronomy
çekirdeği olmadığı düşünülen varsayımsal gezegenler coreless planet i.
bir yıldız sistemindeki neptün boyutlu gezegenin olmadığı bölge neptunian desert i.
Social Sciences
yazılı dilin olmadığı nonliterate s.
sıkıca düzenlenmiş sosyal veya ekonomik bir sistemin hakim olmadığı unregimented s.
Literature
eserlerde tutarlı olay örgüsü ve gerçekçi karakter tasviri gibi geleneksel roman öğelerinin olmadığı bir edebi akım nouveau roman i.
eserlerde tutarlı olay örgüsü ve gerçekçi karakter tasviri gibi geleneksel roman öğelerinin olmadığı bir edebi akım anti-roman i.
eserlerde tutarlı olay örgüsü ve gerçekçi karakter tasviri gibi geleneksel roman öğelerinin olmadığı bir edebi akım antinovel i.
metnin orijinal olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi athetesis i.
metni orijinal olmadığı gerekçesiyle reddetmek athetize f.
metni orijinal olmadığı gerekçesiyle reddetmek athetise f.
Linguistics
ifadenin dilbilgisine uygun veya kabul edilebilir olmadığı anlamına gelen işaret asterisk i.
fonetik yasalarda açıklanamayacak istisnalar olmadığı düşüncesine uyan neogrammarian s.
History
kişinin hakkı olmadığı halde taşıdığı armalar assumptive arms i.
Religious
islam dini yönünden helal veya haram olup olmadığı belli olmayan yiyecek mushbooh i.
tanrıyı olmadığı şeyler yoluyla tanımlayan teoloji apophatic theology i.
piskoposluk makamının olmadığı veya havari soyunun kesintiye uğradığı bir ülkedeki itibarlı papaz apostolic vicar i.
isa mesih'in gerçekte tanrı olmadığı inancını savunan kimse arianist i.
oğul isa ile baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadığı doktrini destekleyen kimselerin inançları homoiousianism i.
isa'nın kutsal üçlü'den ayrı bir kişi olmadığı, daha çok tanrı'nın birbirini izleyen üç şeklinden veya tezahüründen biri olduğunu savunan monarşianizm görüşü modalistic monarchianism i.
hristiyanlığın baskın olmadığı bölge heathendom [obsolete] i.
kilise takviminde bayramın olmadığı hafta içi günü feria i.
kişinin kontrolü dışında olduğu için tanrıya karşı sorumlu olmadığı cehalet invincible ignorance i.
kutsal üçlünün birebir aynı öze sahip olmadığı inancını benimseyen dini tarikat üyesi semi-arian i.
piskoposların dahil olmadığı unprelatical s.
oğul isa ile baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadığı doktrinini savunan homoiousian s.
oğul isa ile baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadığı doktrinine ait homoiousian s.
oğul isa ile baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadığı doktriniyle ilgili homoiousian s.
Philosophy
doğada boşluk olmadığı teorisi plenism i.
doğada boşluk olmadığı teorisini destekleyen kimse plenist i.
doğada boşluk olmadığı teorisini destekleyen kimse plenitudinarian i.
Military
yetkisi olmadığı halde bir ateşli silahla ateş etmek unauthorized discharge of a firearm f.
Sport
(lakros) sahada hiçbir takımın olmadığı yerde seken top groundball i.
(atla gösteri atlayış çemberi) devrilecek çitin veya puan kaybının olmadığı clear s.
Basketball
topun oyunda olmadığı zaman dead ball i.
topun olmadığı bölümü weak side i.
sahada topun olmadığı taraf weakside i.
Card
(briçte) aynı takımdan başka kartların olmadığı bare s.
Wagering
beş veya onun katı olmadığı için kazanan ortak bahisçilere ödenmeyen sentler breakage i.
Music
ölçü çizgileri olmadığı için sabit bir ölçü birimi olmayan müzik unmeasured s.
ölçü çizgileri olmadığı için sabit bir temposu olmayan müzik unmeasured s.
ölçü çizgileri olmadığı için sabit bir vuruşu olmayan müzik unmeasured s.
Latin
ışık olmadığı için karanlık gibi mantıksız/absürt bir açıklama/neden sunma lucus a non lucendo expr.
Entomology
böceğin aktif olmadığı, larva ile pupa evresi arasındaki gelişimsel döneme ait prepupal s.
Slang
eşcinsel bir erkeğe onun öyle olmadığı izlenimini vermek için eşlik eden kadın beard i.
hoş olmadığı halde yatılan kimse road kill i.
bakire olmadığı için evlenilemez olarak düşünülen kadın damaged goods i.
gerçekte sinirli olmadığı halde sinirliymiş gibi görünen yüz ifadesi resting bitch face i.
gerçekte sinirli olmadığı halde sinirliymiş gibi görünen yüz ifadesi bitchy resting face i.
tarafların eşit olmadığı spor müsabakası clinic i.
üstüne vazife olmadığı halde akıl öğreten tip backseat driver i.
kaybeden tarafın olmadığı no-lose s.
Modern Slang
internet üzerinden yapılan bir tartışmada aynı fikirde olmadığı kişiyi kötülemek için karşıt yorumları gerçek zamanlı olarak beğenme aggressive liking i.
bir tanrının varlığının veya yokluğunun kanıtlanamayacağı görüşüne sahip fakat bir tanrının olmadığı görüşüne daha yakın kimse agnostic atheist i.
reşit olmadan katılmanın mümkün olmadığı her türlü eğlence adult entertainment i.
reşit olmadan katılmanın mümkün olmadığı genellikle cinsel içerikli eğlence adult entertainment i.
amerikalı olmadığı halde amerikayı ve amerikan kültürünü takıntı haline getirmiş kimse ameriboo i.
devletin işin içerisinde olmadığı bir serbest piyasa ekonomisini savunan ideolojiler için kullanılan bir genel/kapsayıcı terim anarcho capitalism i.
devletin işin içerisinde olmadığı bir serbest piyasa ekonomisini savunan ideolojiler için kullanılan bir genel/kapsayıcı terim free market anarchism i.
devletin olmadığı ve modernizmin karşısında olan tarımsal bir patriarkiye yönelik bir hareket/akım anarcho-traditionalism i.