stay - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
stay kalmak v.
  • Unfortunately I cannot stay here much longer.
  • Ne yazık ki burada daha fazla kalamayacağım.
  • I therefore thank the Members who have been willing to stay behind a little longer to talk about this matter.
  • Bu nedenle, bu konu hakkında konuşmak üzere biraz daha geride kalmaya istekli olan Üyelere teşekkür ediyorum.
  • Unfortunately, this is the way they will stay until the West intervenes.
  • Ne yazık ki, Batı müdahale edene kadar bu şekilde kalacaklar.
Show More (1935)
stay durmak v.
  • It's hard to always stay on the proper side.
  • Her zaman doğru yerde durmak zordur.
  • It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay.
  • Köpeğinizin otur ve dur gibi en basit komutlara itaat etmesi çok önemlidir.
  • Pumpkin season's over, and I stay way the hell away from birch beer.
  • Balkabağı sezonu bitti ve ben huş birasından tamamen uzak duruyorum.
Show More (26)
stay oturmak v.
  • Maybe I shouldn't have stayed up so late last night.
  • Belki de dün gece o kadar geç saate kadar oturmamalıydım.
  • You might want to stay seated.
  • Oturmaya devam etseniz iyi olur.
  • He stayed at home all day instead of going out.
  • Dışarı çıkmak yerine tüm gün evde oturdu.
Show More (11)
stay konaklama n.
  • We wish her a very enjoyable stay.
  • Kendisine çok keyifli bir konaklama diliyoruz.
  • We wish the Yemeni Delegation fruitful meetings and an excellent stay in Strasbourg.
  • Yemen Delegasyonuna verimli toplantılar ve Strazburg'da mükemmel bir konaklama diliyoruz.
  • You are most welcome to this House, Sir David, and we would like to wish you a pleasant and fruitful stay.
  • Bu eve hoş geldiniz Sir David, size keyifli ve verimli bir konaklama dileriz.
Show More (4)
stay kalma süresi n.
  • In my view, the period of storage should not exceed the duration of the stay.
  • Benim görüşüme göre saklama süresi kalış süresini aşmamalıdır.
  • Fifty-seven percent of Erasmus students had considerable difficulties financing their stay abroad.
  • Erasmus öğrencilerinin yüzde 57'si yurtdışında kaldıkları süreyi finanse etmekte önemli zorluklar yaşadı.
  • Tom extended his stay by three days.
  • Tom kalış süresini üç gün uzattı.
Show More (3)
stay beklemek v.
  • We have to stay alert.
  • Tetikte beklemek zorundayız.
  • She stayed up late to finish sewing your dress.
  • Elbiseni dikmeyi bitirmek için geç saate kadar bekledi.
  • How long do we have to stay here?
  • Burada ne kadar beklemek zorundayız?
Show More (1)
stay bırakmamak v.
  • I try my best to not make it my stuff and stay behind the short wall.
  • Bunu benim sorunum haline getirmemek ve olayları kendi haline bırakmak için elimden geleni yapıyorum.
Show More (-2)
stay tutmak v.
  • Tom struggled to stay in control.
  • Tom kontrolü elinde tutmak için mücadele etti.
Show More (-2)