|
- European electricity and gas networks constitute key pieces of strategic infrastructure.
- Avrupa elektrik ve gaz şebekeleri stratejik altyapının kilit parçalarını oluşturmaktadır.
- Consistency between the different pieces of legislation has to be maintained.
- Farklı mevzuat parçaları arasındaki tutarlılık korunmalıdır.
- This is really one of the worst pieces of legislation I have seen in this Parliament.
- Bu gerçekten bu Parlamentoda gördüğüm en kötü mevzuat parçalarından biri.
- Nevertheless, I am all but convinced about the quality of some sections of these pieces of legislation.
- Bununla birlikte bu mevzuat parçalarının bazı bölümlerinin kalitesi konusunda ikna olmuş durumdayım.
- They are left to pick up the pieces, so they need help.
- Parçaları toplamak onlara kalıyor, bu yüzden yardıma ihtiyaçları var.
- European electricity and gas networks constitute key pieces of strategic infrastructure.
- Avrupa elektrik ve gaz şebekeleri, stratejik altyapının kilit parçalarını oluşturmaktadır.
- I should say that the pieces of legislation that we have identified are intended to close gaps in existing legislation.
- Belirlediğimiz mevzuat parçalarının mevcut mevzuattaki boşlukları kapatmaya yönelik olduğunu söylemeliyim.
- This directive is one of the EU's most important pieces of legislation.
- Bu direktif AB'nin en önemli mevzuat parçalarından biridir.
- Fadil's body was in pieces.
- Fadıl'ın cesedi parçalara ayrılmıştı.
- She divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldü.
- The tree was sawn in pieces.
- Ağaç parçalara ayrılmıştı.
- She donated countless pieces to the museum.
- O, müzeye sayısız parça bağışladı.
- This puzzle has 500 pieces.
- Bu yapboz beş yüz parçadır.
- She divided the cake into five pieces.
- Pastayı beş parçaya böldü.
- Mary divided the bread into two pieces.
- Mary ekmeği iki parçaya ayırdı.
- She tore the letter into pieces.
- O, mektubu parçalara ayırdı.
- The pieces of broken glass glittered in the sun.
- Kırık cam parçaları güneşte parlıyordu.
- Für Elise is one of the first pieces that I learned to play on the piano.
- Für Elise benim piyanoda çalmayı öğrendiğim ilk parçalarından biridir.
- The expensive china broke into a thousand pieces.
- Pahalı porselen bin parçaya bölündü.
- Für Elise is one of the first pieces that I learned to play on the piano.
- Für Elise piyanoda çalmayı öğrendiğim ilk parçalardan biridir.
- She became rich by making ceramic pieces.
- Seramik parçaları yaparak zengin oldu.
- My heart has broken into a thousand pieces.
- Kalbim bin parçaya bölündü.
- She gathered the pieces of the broken dish.
- Kırılan tabağın parçalarını topladı.
- Tom tore the picture into pieces.
- Tom resmi parçalara ayırdı.
- How many different pieces are there in Japanese chess?
- Japon satrancında kaç tane farklı parça var?
- If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
- Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.
- She cut the cake into six pieces and gave one to each of the children.
- O, keki altı parçaya kesti ve çocuklardan her birine bir tane verdi.
- Tom has three pieces of baggage.
- Tom'un üç parça bagajı var.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- I gave the dog two pieces of meat.
- Köpeğe iki parça et verdim.
- He had three pieces of baggage.
- Üç parça bavulu vardı.
- Tom divided the cake into eight pieces.
- Tom pastayı sekiz parçaya böldü.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
- Tom yapboz parçalarını birbirine uydurmaya çalıştı.
- She divided the cake into five pieces.
- Keki beş parçaya böldü.
- I cut it into two pieces.
- Onu iki parçaya kestim.
- Could you splice these two pieces of rope together for me?
- Bu iki parça ipi benim için birbirine ekler misin?
- They gathered the pieces of the broken dish.
- Onlar kırık tabak parçalarını topladılar.
- Tom tried to put the broken pieces back together.
- Tom kırık parçaları bir araya getirmeye çalıştı.
- Give me three pieces of salmon.
- Bana üç parça somon ver.
- I divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldüm.
- She took two pieces of baggage with her.
- Yanına iki parça valiz almıştı.
- She tore the letter into pieces.
- Mektubu yırtıp parçalara ayırmış.
- They gathered the pieces of the broken dish.
- Kırılan tabağın parçalarını topladılar.
- I ate three pieces of cake.
- Üç parça kek yedim.
- Tom tried to put the broken pieces back together.
- Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.
- Mother divided the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya böldü.
- I gave each child three pieces of candy.
- Her çocuğa üç parça şeker verdim.
- You divided the bread into two pieces, didn't you?
- Ekmeği iki parçaya böldün, değil mi?
- She donated countless pieces to the museum.
- Müzeye sayısız parça bağışladı.
- I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them.
- Yüzünü bir daha görmek istemediğim için tüm fotoğraflarını parçalara ayırıp yaktım.
- I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltıda üç yumurta ve iki parça tost yedim.
- I bought various pieces of cloth.
- Çeşitli kumaş parçaları aldım.
- We divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldük.
- He donated countless pieces to the museum.
- Müzeye sayısız parça bağışladı.
- Could you splice these two pieces of rope together for me?
- Bu iki ip parçasını benim için birleştirebilir misin?
- There were four pieces of cheese on the table.
- Masanın üzerinde dört parça peynir vardı.
- He peels the potatoes and divides them into pieces.
- O patatesleri soyar ve parçalara böler.
- She divided the cake into six pieces.
- Pastayı altı parçaya böldü.
- Mary tore the picture into pieces.
- Mary resmi parçalara ayırdı.
- There are only a couple of pieces left.
- Sadece birkaç parça kaldı.
- It'll be difficult to glue the two pieces together.
- İki parçayı birlikte yapıştırmak zor olacak.
- Bring us two egg sandwiches, two cups of coffee and two pieces of apple pie, please.
- Bize iki yumurtalı sandviç, iki fincan kahve ve iki parça elmalı turta getirin lütfen.
- And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
- His latest musical pieces are just variants of his earlier work.
- Son müzikal parçaları önceki çalışmalarının varyantları.
- My mother divided the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya böldü.
- It'll be difficult to glue the two pieces together.
- İki parçayı birbirine yapıştırmak zor olacak.
- Tom has three pieces of baggage.
- Tom'un üç parça bavulu var.
- My heart has broken into a thousand pieces.
- Kalbim bin parçaya parçalandı.
- The two pieces were glued tightly together.
- İki parça birbirine sıkıca yapıştırılmıştı.
- His whole life was pieces of paper.
- Onun tüm hayatı kağıt parçalarıydı.
- Pieces of broken stained glass were one of the evidences for the crime.
- Kırık vitray parçaları suçun kanıtlarından biriydi.
- Mary divided the bread into two pieces.
- Mary ekmeği iki parçaya böldü.
- Give these children three pieces each.
- Bu çocukların her birine üç parça verin.
- If everything goes well, I can make two to three pieces per day.
- Her şey yolunda giderse, günde iki ya da üç parça yapabilirim.
- He tore the photographs into pieces.
- Fotoğrafları parçalara ayırdı.
- I bought various pieces of cloth.
- Ben çeşitli kumaş parçaları satın aldım.
- They divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldüler.
- Mother divided the cake into eight pieces.
- Anne pastayı sekiz parçaya böldü.
- My mother is slicing the cake into eight pieces.
- Annem pastayı sekiz parçaya bölüyor.
- Tom ate three pieces of cake.
- Tom üç parça kek yedi.
- If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
- Her şey yolunda giderse, günde iki ya da üç parça yapabilirim.
- You divided the bread into two pieces, didn't you?
- Sen ekmeği iki parçaya böldün, değil mi?
- Tectonic plates are pieces of the lithosphere.
- Tektonik levhalar, litosferin parçalarıdır.
- There were two pieces of cake.
- İki parça kek vardı.
- Mary was sewing large pieces of fabric into a flag.
- Mary büyük kumaş parçalarını bayrak şeklinde dikiyordu.
- His whole life was pieces of paper.
- Tüm hayatı kağıt parçalarından ibaretti.
- He had three pieces of baggage.
- Onun üç parça bağajı vardı.
- He divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldü.
- Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara bölmek oldukça zordur.
- Tectonic plates are pieces of the lithosphere.
- Tektonik levhalar litosferin parçalarıdır.
- Both wooden pieces are different shapes.
- Her iki tahta parçası da farklı şekillerdedir.
- There were four pieces of cheese on the table.
- Masanın üstünde dört parça peynir vardı.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj sınırı vardır.
- She took two pieces of baggage with her.
- Yanına iki parça bavul aldı.
- This puzzle has 500 pieces.
- Bu yapboz 500 parçadan oluşuyor.
- These two pieces don't fit together.
- Bu iki parça birbirine uymuyor.
- Those two pieces fit together.
- Bu iki parça birbirine uyuyor.
- I tore the newspaper into pieces.
- Gazeteyi parçalara ayırdım.
- The child was permitted two pieces of candy.
- Çocuğun iki parça şeker almasına izin verildi.
- Tom divided the bread into two pieces.
- Tom ekmeği iki parçaya böldü.
- The pieces of toast were toasted perfectly.
- Tost parçaları mükemmel kızarmıştı.
- If all goes well, I can make 2-3 pieces per day.
- Her şey yolunda giderse, günde 2-3 parça yapabilirim.
- Tom divided the cake into eight pieces.
- Tom keki sekiz parçaya böldü.
Show More (100)
|
