|
- On a point of order, could I assure you that I am very calm, but I am not any less angry for that.
- Bu noktada sizi temin ederim ki çok sakinim ama bu yüzden daha az kızgın değilim.
- It is important that if we launch a debate on this, that we do so in very calm, rational and strategic terms.
- Bu konuda bir tartışma başlatacaksak, bunu son derece sakin, rasyonel ve stratejik terimlerle yapmamız önemlidir.
- Well, the Members remained admirably calm when the demonstration was taking place.
- Üyeler gösteri sırasında takdire şayan bir şekilde sakin kaldılar.
- Clear skies, swallows flying in from all around, calm seas, incredible sunshine.
- Açık gökyüzü, dört bir yandan uçan kırlangıçlar, sakin denizler, inanılmaz güneş ışığı.
- We have to keep in mind that last year polling day itself was relatively calm.
- Geçen yıl oy verme gününün nispeten sakin geçtiğini unutmamalıyız.
- The fisheries sector appears to be sailing through calm seas at present.
- Balıkçılık sektörü şu anda sakin denizlerde seyrediyor gibi görünüyor.
- His calm reaction was a relief after the overwrought reaction of various fellow parliamentarians at home and abroad.
- Sakin tepkisi, yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli parlamenter arkadaşlarının aşırı tepkilerinden sonra rahatlatıcı oldu.
- This indicates that all is being done with calm deliberation.
- Bu, her şeyin sakin bir düşünceyle yapıldığını gösterir.
- The Council then debated the issue in a calm atmosphere where everybody had the chance to speak and be heard.
- Konsey daha sonra konuyu herkesin konuşma ve sesini duyurma şansı bulduğu sakin bir ortamda tartıştı.
- I am all in favour of cutting noise and making life more pleasant, peaceful and calm.
- Ben gürültüyü azaltmaktan ve hayatı daha keyifli, huzurlu ve sakin hale getirmekten yanayım.
- It is important that if we launch a debate on this, that we do so in very calm, rational and strategic terms.
- Eğer bu konuda bir tartışma başlatırsak, bunu çok sakin, rasyonel ve stratejik bir şekilde yapmamız önemlidir.
- I feel that a situation such as this requires us to keep calm.
- Böyle bir durumda sakin kalmamız gerektiğini düşünüyorum.
- We can really ensure that children grow up in a calm environment.
- Çocukların sakin bir ortamda büyümelerini gerçekten sağlayabiliriz.
- We needed cool, calm reflection on this.
- Bu konuda soğukkanlı ve sakin düşünmeye ihtiyacımız vardı.
- They are calm and even-tempered; nothing can make them lose face.
- Onlar sakin ve itidalliler; hiçbir şey onların itibarlarını kaybetmelerine neden olamaz.
- When he came here, the city was an oasis of calm and peace.
- Buraya geldiğinde şehir sakin ve huzur dolu bir vahaydı.
- When he came here, the city was an oasis of calm and peace.
- Buraya geldiğinde şehir sakin ve huzurlu bir vahaydı.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Tamam, konuştuğumuz gibi kibar ve sakin ol.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Pekala, konuştuğumuz gibi tatlı ve sakin ol.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider, ancak zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Tamam, konuştuğumuz gibi nazik ve sakin kal.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ama zihniniz tamamen sakin ve huzurlu olmalıdır.
- Any type of meditation goes well but your mind must be completely calm and peace.
- Her türlü meditasyon iyi gider ancak zihninizin tamamen sakin ve huzurlu olması gerekir.
- I'm actually quite calm.
- Aslında oldukça sakinim.
- Tom is calm, but Mary isn't.
- Tom sakin, ama Mary değil.
- In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda en iyisi sakin kalmaktır.
- The most important thing you can do now is to remain calm.
- Şimdi yapabileceğin en önemli şey sakin kalmaktır.
- Tom seems surprisingly calm.
- Tom şaşırtıcı derecede sakin görünüyor.
- He kept quite calm.
- O çok sakin kaldı.
- Whatever happens, you must keep calm.
- Ne olursa olsun, sakin olmalısın.
- Tom is very calm.
- Tom çok sakin.
- How can you be so calm about everything?
- Her konuda nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?
- The water was calm and very blue.
- Su sakin ve masmaviydi.
- There was a calm wind yesterday.
- Dün sakin bir rüzgar vardı.
- I'm calm now.
- Ben şimdi sakinim.
- He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- Körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinde yüzmeye başladı.
- Jefferson remained calm.
- Jefferson sakin kaldı.
- I was calm until I saw the syringe.
- Şırıngayı görene kadar sakindim.
- Tom struggled to keep calm.
- Tom sakin kalmaya çabaladı.
- He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
- I felt strangely calm.
- Garip bir şekilde sakin hissettim.
- All right, everyone, remain calm.
- Tamam arkadaşlar, sakin olun.
- Stay calm no matter what she says.
- Ne söylerse söylesin sakin ol.
- They're way too calm.
- Onlar çok sakin.
- He had a calm way of speaking.
- Sakin bir konuşma tarzı vardı.
- Let's remain calm.
- Sakin olalım.
- Just try to keep calm.
- Sakin olmaya çalış.
- They're way too calm.
- Çok sakinler.
- It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
- Tom is awfully calm.
- Tom çok sakin.
- I tried to remain calm.
- Sakin kalmaya çalıştım.
- Tom and Mary both remained fairly calm.
- Tom ve Mary her ikisi de oldukça sakin kaldı.
- After the storm, the ocean was calm.
- Fırtınadan sonra, okyanus sakindi.
- Whatever happens, you must keep calm.
- Ne olursa olsun, sakin kalmalısın.
- Try to remain calm.
- Sakin olmaya çalışın.
- He was calm in the face of great danger.
- O, büyük tehlike karşısında sakindi.
- You must remain calm.
- Sakin olmalısın.
- Everybody seemed very calm.
- Herkes çok sakin görünüyordu.
- It was a very calm day in the stock market.
- Borsada çok sakin bir gündü.
- When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
- How can you be so calm at a time like this?
- Böyle bir zamanda nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?
- Tom is calm and patient.
- Tom sakin ve sabırlıdır.
- He had a calm way of speaking.
- Onun sakin bir konuşma şekli var.
- It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.
- Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.
- His trembling hands belied his calm attitude.
- Titreyen elleri sakin tavrını yalanlıyordu.
- Sami somehow kept calm.
- Sami bir şekilde sakin kaldı.
- Tom is calm, isn't he?
- Tom sakin, değil mi?
- I want everyone to remain very calm.
- Herkesin çok sakin olmasını istiyorum.
- They said Reagan seemed calm and thoughtful.
- Onlar Reagan'ın sakin ve düşünceli göründüğünü söyledi.
- How can you be so calm?
- Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?
- The most important thing you can do now is to remain calm.
- Şu anda yapabileceğiniz en önemli şey sakin olmak.
- How were you able to stay so calm in such a scary situation?
- Böyle korkutucu bir durumda nasıl bu kadar sakin kalabildin?
- Tom is trying to keep Mary calm.
- Tom, Mary'yi sakin tutmaya çalışıyor.
- Tom is calm now.
- Tom şimdi sakin.
- It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.
- Kriz anında sakin kalmak ve kontrolden çıkmamak çok önemlidir.
- The sea was calm.
- Deniz sakindi.
- He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlikenin varlığında bile sakin kaldı.
- The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve pürüzsüz görünüyor.
- Tom remained calm.
- Tom sakin kaldı.
- The ocean was calm.
- Okyanus sakindi.
- She's terribly nervous, never calm.
- O son derece sinirli, asla sakin değil.
- Tom was very calm.
- Tom çok sakindi.
- Everybody seemed pretty calm.
- Herkes oldukça sakin görünüyordu.
- All was calm.
- Her şey sakindi.
- Whatever happens, keep calm.
- Ne olursa olsun, sakin olun.
- She seemed perfectly calm.
- O tamamen sakin görünüyordu.
- I want everyone to remain very calm.
- Herkesin çok sakin kalmasını istiyorum.
- Everyone seemed very calm.
- Herkes çok sakin görünüyordu.
- Tom struggled to keep calm.
- Tom sakin olmak için mücadele etti.
- The passengers remained calm.
- Yolcular sakin kaldılar.
- I want everyone to remain calm.
- Herkesin sakin olmasını istiyorum.
- That glen was beautiful on a calm day.
- O vadi sakin bir günde güzeldi.
- She seemed perfectly calm.
- Son derece sakin görünüyordu.
- Tom is calm now.
- Tom artık sakin.
- Tom doesn't seem to be as calm as Mary seems to be.
- Tom, Mary kadar sakin görünmüyor.
- She's terribly nervous, never calm.
- Çok gergin, hiç sakin değil.
- The most important thing to do now is for us to remain calm.
- Şimdi yapacak en önemli şey sakin kalmamızdır.
- The most important thing to do now is for us to remain calm.
- Şu anda yapmamız gereken en önemli şey sakin kalmak.
- He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
- In a calm sea, every man is a pilot.
- Sakin denizde herkes kaptandır.
- The wind remained calm.
- Rüzgar sakin kaldı.
- Tom was so calm.
- Tom çok sakindi.
- Tom tried to keep calm.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
- They usually sail in calm waters.
- Genellikle sakin sularda yelken açarlar.
- How do you stay so calm?
- Nasıl bu kadar sakin kalıyorsun?
- She's always very calm and relaxed.
- O her zaman çok sakin ve rahat.
- Tom is awfully calm, isn't he?
- Tom çok sakin, değil mi?
- We must stay perfectly calm.
- Tamamen sakin kalmalıyız.
- Tom found it hard to remain calm.
- Tom sakin kalmakta zorlandı.
- You have to be very calm.
- Çok sakin olmak zorundasın.
- I tried to remain calm.
- Sakin kalmayı denedim.
- I'm calm now.
- Şimdi sakinim.
- He remained calm in the face of such danger.
- Böyle bir tehlike karşısında sakin kaldı.
- How do you keep so calm?
- Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?
- All is calm tonight.
- Bu gece her şey sakin.
- I think Tom is calm.
- Sanırım Tom sakin.
- We must stay perfectly calm.
- Çok sakin olmalıyız.
- Mike always remains calm.
- Mike her zaman sakin kalır.
- He tried to maintain a calm expression, but his shaking hands betrayed him.
- Sakin bir ifade takınmaya çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.
- Tom seems to be calm.
- Tom sakin görünüyor.
- Try to remain calm.
- Sakin olmaya çalış.
- You must remain calm.
- Sakin kalmalısın.
- You're all very calm.
- Hepiniz çok sakinsiniz.
- Tom was calm.
- Tom sakindi.
- Calm the hell down.
- Sakin ol ulan.
- How can you be so calm?
- Nasıl bu kadar sakin olabilirsin?
- Tom seemed very calm.
- Tom çok sakin görünüyordu.
- Tom was calm, but Mary wasn't.
- Tom sakindi ama Mary değildi.
- Tom's reaction was very calm.
- Tom'un tepkisi çok sakindi.
- The sea is calm.
- Deniz sakin.
- I want everyone to remain calm.
- Herkesin sakin kalmasını istiyorum.
- Tom seemed perfectly calm.
- Tom gayet sakin görünüyordu.
- You must keep calm!
- Sakin olmalısın!
- It was a calm night.
- Sakin bir geceydi.
- How do you stay so calm?
- Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?
- You seem pretty calm about it.
- Bu konuda oldukça sakin görünüyorsun.
- Tom told Mary to try to keep calm.
- Tom Mary'ye sakin olmasını söyledi.
- In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
- She is calm now; she has stopped crying.
- Şimdi sakin; ağlamayı bıraktı.
- Tom tried to control his breathing and remain calm.
- Tom nefesini kontrol etmeye ve sakin kalmaya çalıştı.
- The passengers remained calm.
- Yolcular sakin kaldı.
- Tom is awfully calm.
- Tom son derece sakin.
- Stay calm and keep going.
- Sakin ol ve devam et.
- He kept quite calm.
- Oldukça sakindi.
- Tom tried to remain calm.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
- Everyone remained calm.
- Herkes sakin kaldı.
- My friends always say I'm too calm, but my family always says I'm too annoying.
- Arkadaşlarım her zaman çok sakin olduğumu söyler, ama ailem her zaman çok sinir bozucu olduğumu söyler.
- Please keep yourselves calm.
- Lütfen sakin olun.
- He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
- All right, everyone, remain calm.
- Pekala, herkes sakin olsun.
- Tom seemed to be very calm.
- Tom çok sakin görünüyordu.
- Tom seems very calm.
- Tom çok sakin görünüyor.
- Everyone in the class is calm.
- Sınıftaki herkes sakin.
- No matter what she says, remain calm.
- O ne derse desin, sakin ol.
- Currency and bond markets are relatively calm.
- Döviz ve tahvil piyasaları nispeten sakin.
- Japan's climate is calm.
- Japonya'nın iklimi sakin.
- The sea is far from calm.
- Deniz sakin olmaktan uzak.
- I think Tom is calm.
- Bence Tom sakin.
- Tom told Mary to try to keep calm.
- Tom, Mary'ye sakin kalmaya çalışmasını söyledi.
- Stay calm and do your best.
- Sakin ol ve elinden geleni yap.
- I became calm.
- Ben sakin oldum.
- Tom didn't seem to be as calm as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar sakin görünmüyordu.
- Tom was calm under pressure.
- Tom baskı altında sakindi.
- The sea after the storm was calm.
- Fırtına sonrası deniz sakindi.
- Tom tried to control his breathing and remain calm.
- Tom nefes alışını kontrol etmeye ve sakin kalmaya çalıştı.
- Try to remain calm.
- Sakin kalmaya çalışın.
- He looked calm, but actually he was very nervous.
- Sakin gözüküyordu, ama aslında çok gergindi.
- Tom is calm and patient.
- Tom sakin ve sabırlı.
- Tom is absolutely calm.
- Tom kesinlikle sakin.
- Tom seemed perfectly calm.
- Tom son derece sakin görünüyordu.
- No matter what she says, remain calm.
- Ne söylerse söylesin, sakin ol.
- Stay calm no matter what she says.
- Ne derse desin sakin ol.
- She is calm now; she has stopped crying.
- O şimdi sakin; ağlamayı durdurdu.
- They usually sail in calm waters.
- Onlar genellikle sakin sularda yelken açarlar.
- The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve düz görünüyor.
- Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
- I was quite calm.
- Oldukça sakindim.
- Tom seemed to be calm.
- Tom sakin görünüyordu.
- You have to be very calm.
- Çok sakin olmalısın.
- You are a calm man.
- Sen sakin bir adamsın.
- Just be calm.
- Bir sakin ol.
- The water was calm and very blue.
- Su sakin ve çok maviydi.
- Tom tried to remained calm.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
- The sea after the storm was calm.
- Fırtınadan sonra deniz sakindi.
- How can you be so calm about everything?
- Nasıl her şey hakkında bu kadar sakin olabiliyorsun?
- Tom and Mary both remained fairly calm.
- Tom ve Mary oldukça sakin kaldılar.
- They said Reagan seemed calm and thoughtful.
- Reagan'ın sakin ve düşünceli göründüğünü söylediler.
- Just stay calm.
- Sakin ol.
- That glen was beautiful on a calm day.
- O vadi sakin bir günde çok güzeldi.
- Please remain calm.
- Lütfen sakin olun.
- The journalist was calm even in an emergency.
- Gazeteci acil bir durumda bile sakindi.
Show More (193)
|
|
- Jimmy, get over there and calm those folks down.
- Jimmy, oraya git ve milleti sakinleştir.
- Tom and Mary are trying to calm John down.
- Tom ve Mary John'u sakinleştirmeye çalışmaktadır.
- Tom did what he could to calm Mary down.
- Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Sami tried to calm Layla.
- Sami, Layla'yı sakinleştirmeye çalışıyordu.
- Layla did her best to calm Sami down.
- Leyla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Tom did all he could to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Sami calmed Layla down.
- Sami Layla'yı sakinleştirdi.
- I did my best to calm Tom down.
- Tom'u sakinleştirmek için elimden gelenin en iyisini yaptım.
- Tom tried to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmeye çalıştı.
- Tom is trying to calm Mary down.
- Tom Mary'yi sakinleştirmeye çalışıyor.
- I'm trying to calm her down.
- Onu sakinleştirmeye çalışıyorum.
- Tom did all he could to calm Mary down.
- Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.
- I think a glass of wine would help me calm my nerves.
- Bir kadeh şarabın sinirlerimi sakinleştirmeme yardımcı olacağını düşünüyorum.
- Tom took a deep breath to calm himself.
- Tom kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı.
- Sami calmed Layla down.
- Sami, Leyla'yı sakinleştirdi.
- Tom has been trying to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmeye çalışıyor.
- When we touch our faces, we in fact calm ourselves down.
- Yüzümüze dokunduğumuzda aslında kendimizi sakinleştiriyoruz.
- Tom and Mary are trying to calm John down.
- Tom ve Mary, John'u sakinleştirmeye çalışıyorlar.
- Tom is trying to keep Mary calm.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmeye çalışıyor.
- When we touch our faces, we in fact calm ourselves down.
- Yüzümüze dokunduğumuzda aslında kendimizi sakinleştiririz.
- Tom was pacing in his room, unable to calm himself down.
- Tom odasında volta atıyor, kendini sakinleştiremiyordu.
- Tom did what he could to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- Tom has been trying to calm Mary down.
- Tom Mary'yi sakinleştirmeye çalışıyor.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- We had better tell her beforehand, so we can calm her down.
- Ona önceden söylesek iyi olur, böylece onu sakinleştirebiliriz.
- Sit down on that chair and try to calm yourself.
- O koltuğa otur ve kendini sakinleştirmeye çalış.
- I'm not calming you down.
- Ben seni sakinleştirmiyorum.
- That medication calmed the patient.
- Bu ilaç hastayı sakinleştirdi.
- Sami desperately tried to calm Farid down.
- Sami umutsuzca Farid'i sakinleştirmeye çalıştı.
- Dan was trying to calm his dog.
- Dan köpeğini sakinleştirmeye çalışıyordu.
- Tom attempted to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmeye çalıştı.
- That medication calmed the patient.
- O ilaç hastayı sakinleştirdi.
- I'm not calming you down.
- Seni sakinleştirmiyorum.
- Layla did her best to calm Sami down.
- Layla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
- I did my best to calm Tom down.
- Tom'u sakinleştirmek için elimden geleni yaptım.
- Sami desperately tried to calm Farid down.
- Sami çaresizce Ferit'i sakinleştirmeye çalıştı.
- I couldn't calm Tom down.
- Tom'u sakinleştiremedim.
- Tom was trying to calm Mary down.
- Tom, Mary'yi sakinleştirmeye çalışıyordu.
Show More (36)
|