Tureng - bottle - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	bottle	şişe	n.
	Some of it ends up in the bottle and is drunk. Bazıları şişeye konuyor ve içiliyor. The fact is that the Internet genie is out of the bottle. Gerçek şu ki, internet cini şişeden çıkmıştır. The bottle of rum is essential, and so I voted for the motion. Bir şişe rom çok önemlidir ve bu nedenle önergeye olumlu oy verdim. With the help of information on the bottles, most people are able to manage their daily vitamin intake themselves. Şişelerin üzerindeki bilgiler sayesinde çoğu insan günlük vitamin alımını kendisi yönetebilmektedir. You can buy that virtually for the price of the bottle alone. Bunu neredeyse sadece şişe fiyatına satın alabilirsiniz. The bottle is first turned by a random person. Şişe en başta rastgele bir kişi tarafından çevrilir. The bottle is first turned by a random person. Şişe ilk önce rastgele bir kişi tarafından çevrilir. A bottle of cold water or a frozen banana might help. Bir şişe soğuk su veya donmuş bir muz yardımcı olabilir. A bottle of cold water or a frozen banana might help. Bir şişe soğuk su veya donmuş bir muz işe yarayabilir. The bottle is first turned by a random person. Şişe ilk olarak rastgele bir kişi tarafından çevrilir. Tom came into the room carrying three bottles of wine. Tom üç şişe şarap taşıyarak odaya geldi. Can you please replace all the liquor bottles that you've filled with water or tea? Su veya çayla doldurduğunuz tüm içki şişelerini yerine koyabilir misiniz? He drank orange juice out of a bottle. Bir şişeden portakal suyu içti. There is a bottle of wine on the table. Masanın üzerinde bir şişe şarap var. The factory produces thousands of bottles every month. Fabrika her ay binlerce şişe üretir. Sami bought six bottles of water. Sami altı şişe su aldı. I bought half a bottle of wine. Yarım şişe şarap aldım. Sami put the bottle in Layla's hand. Sami şişeyi Layla'nın eline verdi. All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you. Tek yapmak istediğim burada oturmak ve bu bir şişe şarabı seninle içmek. There was only one bottle of beer in the fridge. Buzdolabında sadece bir şişe bira vardı. There is a bit of whisky in this bottle. Bu şişenin içinde biraz viski var. Sami has swallowed dozens of pills and a bottle of tequila. Sami düzinelerce hap ve bir şişe tekila yutmuştu. When I was strolling along the beach this morning, I found this bottle. Bu sabah sahilde dolaşırken bu şişeyi buldum. Let's split a bottle of wine. Bir şişe şarabı paylaşalım. There is a half empty bottle of wine in the fridge. Buzdolabında yarım şişe şarap var. Tom was holding a bottle of wine. Tom'un elinde bir şişe şarap vardı. I know you'd prefer a bottle of red wine. Bir şişe kırmızı şarabı tercih edeceğini biliyorum. I bought three bottles. Üç şişe aldım. Tom handed Mary a bottle of water. Tom, Mary'ye bir şişe su uzattı. I've been saving this bottle of wine for a special occasion. Bu şarap şişesini özel bir gün için saklıyordum. We need a bottle of juice. Bize bir şişe meyve suyu lazım. I bought a bottle of salad oil. Bir şişe salata yağı aldım. Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. Tom cebinden bir şişe pembe hap çıkardı. All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you. Tek yapmak istediğim burada oturup seninle bu şarap şişesini içmek. How many bottles of beer did you buy? Kaç şişe bira aldın? Instead of ink, there was some unidentified liquid in the bottle. Şişede mürekkep yerine tanımlanamayan bir sıvı vardı. Tom didn't know who Mary wanted to give the bottle of wine to. Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini bilmiyordu. Go and bring me the bottle of vanilla you used. Git ve bana kullandığın vanilya şişesini getir. Plastic bottles are compressible and recyclable. Plastik şişeler sıkıştırılabilir ve geri dönüştürülebilir. Tom uncorked the bottle. Tom şişenin mantarını açtı. He drank three bottles of beer. O, üç şişe bira içti. Fill this bottle with water. Bu şişeyi suyla doldur. Othello is sitting with a bottle in a hotel armchair. Othello elinde şişeyle bir otel koltuğunda oturuyor. Give me that bottle. O şişeyi bana ver. Please open the bottle. Lütfen şişeyi aç. Tom tried to stop Mary from drinking the last bottle of wine. Tom, Mary'nin son şişe şarabı içmesini engellemeye çalıştı. We should've brought another bottle of wine. Bir şişe şarap daha getirmeliydik. I think I'll start with a bottle of beer. Sanırım bir şişe birayla başlayacağım. He drank a bottle of wine. O bir şişe şarap içti. There isn't much milk left in the bottle. Şişede fazla süt yok. Give me the bottle. Şişeyi bana ver. The hot water bottle is burning my leg. Sıcak su şişesi bacağımı yakıyor. Tom took the bottle from Mary and poured himself a drink. Tom şişeyi Mary'den aldı ve kendine bir içki doldurdu. The bottle Tom was holding had a purple label. Tom'un tuttuğu şişenin mor renkli bir etiketi vardı. How much milk is there in the bottle? Şişede ne kadar süt var? My mum bought two bottles of apple juice. Annem iki şişe elma suyu aldı. They drank two bottles of wine. İki şişe şarap içtiler. The bottle was filled with what looked like sand. Şişe kuma benzer bir şeyle doluydu. How much water does this bottle hold? Bu şişe ne kadar su alıyor? I need to find something to open this bottle with. Bu şişeyi açacak bir şey bulmalıyım. Tom got a bottle of beer out of the fridge. Tom dolaptan bir şişe bira çıkardı. Tom got a bottle of beer out of the fridge. Tom buzdolabından bir şişe bira aldı. There's a little whiskey in this bottle. Bu şişede biraz viski var. Tom filled the bottle with drinking water. Tom şişeyi içme suyuyla doldurdu. Tom filled the bottle with water from the spring. Tom şişeye kaynaktan su doldurdu. Give me back my bottle. Şişemi bana geri ver. They drank two bottles of wine. Onlar iki şişe şarap içtiler. I'd like a bottle of cough syrup. Bir şişe öksürük şurubu istiyorum. Tom filled up the bottle with cold water. Tom şişeyi soğuk su ile doldurdu. Tom finished the bottle of wine by himself. Tom bir şişe şarabı tek başına bitirdi. On my desk there is always a bottle of water. Masamın üzerinde her zaman bir şişe su vardır. Tom took some alcohol from the bottle and replaced it with water. Tom şişeden biraz alkol aldı ve yerine su koydu. We collect plastic bottles. Plastik şişe toplarız. Tom bought a bottle of champagne. Tom bir şişe şampanya aldı. Tom took a drink and then offered the bottle to Mary. Tom bir içki aldı ve şişeyi Mary'ye uzattı. Women who drink beer from a bottle don't appeal to me. Şişeden bira içen kadınlar bana çekici gelmiyor. I beg you, give me a bottle! Yalvarırım, bana bir şişe ver! I'd like a bottle of soda. Ben bir şişe soda istiyorum. What'll it be, in a bottle or draft? Şişede mi yoksa fıçıdan mı? The bottle was filled with what looked like sand. Şişenin içi kuma benzeyen bir şeyle doluydu. Give me the bottle. Şişeyi ver. One more bottle of wine, please. Bir şişe şarap daha, lütfen. Tom opened another bottle of wine. Tom bir şişe daha şarap açtı. The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery. Partiye getirdiğim şişe biralar gereksizdi; ev sahibinin ailesinin bir bira fabrikası varmış. Bottle or glass? Şişe mi yoksa bardak mı? My mother bought two bottles of orange juice. Annem iki şişe portakal suyu aldı. What'll it be, in a bottle or draft? Ne olacak, şişede mi yoksa fıçıda mı? Please don't drink from the bottle. Lütfen şişeden içmeyin. Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle. Şişede mürekkep yerine bir tür garip bir sıvı vardı. He filled the bottle with water. Şişeyi su ile doldurdu. Please don't throw the bottle out the window. Lütfen şişeyi camdan dışarı atma. There is no water left in the bottle. Şişede hiç su kalmamış. He filled the bottle with water. O şişeyi su ile doldurdu. These bottles are reusable. Bu şişeler tekrar kullanılabilir. Tom went over to Mary's with a bottle of wine. Tom bir şişe şarapla Mary'nin evine gitti. I bought two bottles of milk. Ben iki şişe süt satın aldım. On the table were a bottle of champagne and two glasses. Masada bir şişe şampanya ve iki bardak vardı. Tom bought three bottles of wine. Tom üç şişe şarap satın aldı. He drank three bottles in a row. Peş peşe üç şişe içti. Go to the wine cellar and get a couple of bottles of wine. Şarap mahzenine gidin ve birkaç şişe şarap alın. These bottles are reusable. Bu şişeler yeniden kullanılabilir. I'd like a bottle of soda. Bir şişe soda istiyorum. I bought several bottles of wine. Birkaç şişe şarap satın aldım. How much water does this bottle hold? Bu şişe ne kadar su alır? Don't walk on the shards of the broken bottle. Kırık şişenin parçalarının üzerinde yürüme. Can you please replace all the liquor bottles that you've filled with water or tea? Doldurduğunuz tüm içki şişelerini su veya çay ile değiştirebilir misiniz? Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room. Tom, Mary'nin hastane odasına gizlice bir şişe viski soktu. Tom bought a bottle of vodka and some perfume at the duty-free shop. Tom gümrüksüz satış mağazasından bir şişe votka ve biraz parfüm aldı. The bottle contains water. Şişede su var. Tom drank straight from the bottle. Tom şişeden içti. Tom got the corkscrew out of the drawer and opened the bottle of wine that Mary had brought. Tom çekmeceden tirbuşonu çıkardı ve Mary'nin getirdiği şarap şişesini açtı. Tom drank the whole bottle of milk by himself. Tom bütün bir şişe sütü tek başına içti. There is milk all over the kitchen floor because my wife broke the bottle. Karım şişeyi kırdığı için mutfağın her yerinde süt var. Tom filled both bottles with water. Tom her iki şişeyi de suyla doldurdu. I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet. Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm. The bottle smashed to pieces. Şişe paramparça oldu. Near the street Anthony drank water-chestnut juice from a bottle. Caddeye yakın Anthony şişeden kestane suyu içti. Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine. Tom, Mary'nin sabah sekizin bir şişe şarap açmak için çok erken olduğunu düşünüp düşünmeyeceğini merak etti. Tom bought a thirty dollar bottle of wine. Tom otuz dolarlık bir şişe şarap aldı. Othello is sitting with a bottle in a hotel armchair. Othello bir otel koltuğunda bir şişe ile oturuyor. The water is in the bottle. Su şişenin içinde. Tom doesn't know who Mary wants to give the bottle of wine to. Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini bilmiyor. The bottle is made of glass. Şişe camdan yapılmıştır. Wine is a poem in a bottle. Şarap, şişedeki bir şiirdir. Tom took a drink from a bottle of wine. Tom şarap şişesinden bir yudum aldı. There are two bottles of red wine on this picture. Bu resimde iki kırmızı şarap şişesi var. Please fill this bottle with water. Lütfen bu şişeyi su ile doldurun. I beg you, give me a bottle! Yalvarırım bana bir şişe verin! Is there enough money to get a bottle of wine? Bir şişe şarap almak için yeterli para var mı? The bottle's volume is one litre. Şişenin hacmi bir litre. We should have bought another bottle of wine. Bir şişe daha şarap satın almalıydık. Only a little bit of milk remains in the bottle. Şişede sadece biraz süt kalmıştır. How can you build a ship in a bottle? Bir şişenin içine nasıl gemi yapabilirsin? Tom drank three bottles of wine by himself last night. Tom dün gece kendi başına üç şişe şarap içti. There was only a little milk left in the bottle. Şişede sadece biraz süt kalmıştı. Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine. Tom, yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturuyordu. Fill the bottle with water. Şişeyi suyla doldurun. Could we get a bottle of your best champagne? En iyi şampanyanızdan bir şişe alabilir miyiz? I'll take the bottle. Şişeyi ben alırım. Wine is a poem in a bottle. Şarap şişedeki bir şiirdir. The flash was reflected in the bottle. Flaş şişeye yansıdı. Tom bought a bottle of champagne for the party. Tom parti için bir şişe şampanya satın aldı. There's a bottle in the fridge. Buzdolabında bir şişe var. There is a little milk left in the bottle. Şişede biraz süt kalmış. Tom reached into the fridge and pulled out a bottle of beer. Tom buzdolabının içine uzandı ve bir şişe bira çıkardı. I've already drunk half a bottle of wine while I was waiting for you. Seni beklerken yarım şişe şarap içtim bile. Open another bottle of Coca-Cola. Bir şişe daha Coca-Cola aç. Tom opened one of the bottles. Tom şişelerden birini açtı. Tom says that he can drink a whole bottle of whiskey without getting drunk. Tom sarhoş olmadan bütün bir şişe viskiyi içebileceğini söylüyor. He drank a great swig from the bottle. Şişeden büyük bir yudum içti. He drank orange juice out of a bottle. O bir şişeden portakal suyu içti. There is a little water in the bottle. Şişede biraz su var. After drinking three bottles of beer, Tom fell asleep. Tom üç şişe bira içtikten sonra uyuyakaldı. Tom thanked Mary for the bottle of wine she gave him. Tom, Mary'ye ona verdiği bir şişe şarap için teşekkür etti. I drank from the bottle. Şişeden içtim. Please don't throw the bottle out the window. Lütfen şişeyi pencereden dışarı atmayın. There's no wine in that bottle. O şişede şarap yok. The bottle is empty. Şişe boş. Tom finished the bottle of wine by himself. Tom şarap şişesini tek başına bitirdi. The bottle is filled with water. Şişe su ile doludur. Near the street Anthony drank water-chestnut juice from a bottle. Sokağın yanında Anthony bir şişeden su-kestane suyu içti. We'd like a bottle of rosé. Bir şişe roze şarap istiyoruz. Where's that bottle of wine I asked you to buy? Senden almanı istediğim bir şişe şarap nerede? She drank straight from the bottle. Direkt şişeden içti. There's a bottle of white wine in the refrigerator. Buzdolabında bir şişe beyaz şarap var. He turned the bottle upside down and shook it, but still the honey wouldn't come out. Şişeyi ters çevirdi ve salladı ama bal yine de çıkmadı. The bottle Tom was holding had a purple label. Tom'un elindeki şişe mor etiketliydi. There's no wine in the bottle. Şişede şarap yok. Fill the bottle with oil, please. Şişeyi yağ ile doldurun, lütfen. Mother bought two bottles of orange juice. Anne iki şişe portakal suyu aldı. He drank an entire bottle of milk. Tam bir şişe süt içti. Tom took a big swig from the bottle. Tom şişeden büyük bir yudum aldı. He drank a whole bottle of milk. O, bir şişe sütü tamamen içti. What's the technical terminology for assisting someone to go to the toilet with a urine bottle? Birine idrar şişesiyle tuvalete gitmesi için yardım etmenin teknik terminolojisi nedir? There is no wine in that bottle. O şişede şarap yok. Mary wrapped a hot water bottle in a towel and placed it on Tom's forehead. Mary sıcak su şişesini bir havluya sardı ve Tom'un alnına yerleştirdi. Tom built a ship in a bottle. Tom şişe içinde bir gemi inşa etti. I bought three bottles of wine. Üç şişe şarap aldım. Tom was holding a bottle of wine. Tom bir şişe şarap tutuyordu. There is a little milk in the bottle. Şişede biraz süt var. I drank from the bottle. Ben şişeden içtim. This stopper does not fit the bottle. Bu tıpa şişeye uymuyor. Tom bought a bottle of wine. Tom bir şişe şarap aldı. What's in that bottle? O şişede ne var? Tom read the label on the bottle. Tom şişenin üzerindeki etiketi okudu. The factory produces thousands of bottles every month. Fabrika her ay binlerce şişe üretiyor. Let's get a bottle of whiskey. Bir şişe viski alalım. Wine is poetry put into a bottle. Şarap, şiirin şişeye konmuş halidir. I shouldn't have drunk that last bottle of beer. O son şişe birayı içmemeliydim. There's nothing better than a few bottles of good red wine drunk with good friends. İyi arkadaşlarla içilecek birkaç şişe iyi kırmızı şaraptan daha iyi bir şey yok. There's some whiskey in that bottle. O şişede biraz viski var. I bought a bottle of beer at the liquor store. Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım. This bottle holds one liter. Bu şişe bir litre alır. A bottle of water, please. Bir şişe su lütfen. He mistook the bottle of acid for water and drank it. Asit şişesini su sandı ve içti. Shake the bottle before using. Kullanmadan önce şişeyi çalkalayın. Tom took a drink and then offered the bottle to Mary. Tom bir içki aldı ve şişeyi Mary'ye verdi. Whilst walking on the beach, he found a message in a bottle. Sahilde yürüyüş yaparken şişe içinde bir mesaj buldu. We have enough money to buy one more bottle of wine. Bir şişe daha şarap alacak kadar paramız var. I am filling this bottle with oil. Bu şişeyi yağ ile dolduruyorum. Leave the bottle. Şişeyi bırakın. We should've bought another bottle of wine. Bir şişe daha şarap almalıydık. He uncorked the bottle. Şişenin mantarını açtı. I found this bottle when I was walking on the beach this morning. Bu şişeyi bu sabah sahilde yürürken buldum. I'd like a bottle of water. Bir şişe su istiyorum. Tom bought a bottle of cheap wine. Tom bir şişe ucuz şarap satın aldı. Tom bought three bottles of grape juice. Tom üç şişe üzüm suyu aldı. Tom handed Mary a bottle of water. Tom, Mary'ye bir şişe su verdi. Another bottle of wine, please. Bir şişe daha şarap, lütfen. Tom was glad that he'd bought a bottle of wine with a screw cap, since he couldn't find his corkscrew. Tom tirbuşonunu bulamadığı için vida kapaklı bir şarap şişesi getirdiğine memnun oldu. Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room. Tom, Mary'nin hastane odasına bir şişe viski soktu. There's not much juice left in the bottle. Şişede fazla meyve suyu kalmamış. I brought three bottles of wine. Üç şişe şarap getirdim. There is little wine left in the bottle. Şişede kalmış biraz şarap var. Tom handed Mary a bottle. Tom Mary'ye bir şişe uzattı. Tom filled the bottle with water. Tom şişeyi suyla doldurdu. Tom and Mary split a bottle of wine. Tom ve Mary bir şişe şarabı paylaştılar. He drank straight from the bottle. O şişeden içti. I thought it was a bottle. Onun bir şişe olduğunu sanmıştım. Tom bought three bottles of wine. Tom üç şişe şarap aldı. I thought you might be lonely, so I came over with a bottle of wine. Yalnız olabileceğini düşündüm, bu yüzden bir şişe şarapla geldim. Tom offered me a very old bottle of wine. Tom bana çok eski bir şişe şarap ikram etti. After pouring drinks, Tom put the bottle down in front of Mary. İçkileri doldurduktan sonra, Tom şişeyi Mary'nin önüne koydu. There is almost no water in this bottle. Bu şişede neredeyse hiç su yok. Go to the wine cellar and get a couple of bottles of wine. Şarap mahzenine git ve birkaç şişe şarap getir. There is a little milk left in the bottle. Şişede biraz süt kaldı. He drinks a bottle of beer at dinner. Akşam yemeğinde bir şişe bira içer. Tom ordered a bottle of wine. Tom bir şişe şarap sipariş etti. Tom brought a bottle of tequila. Tom bir şişe tekila getirdi. Go and buy three bottles of coke. Git ve üç şişe kola al. Bottle or glass? Şişe mi cam mı? Let's drink one more bottle of wine. Hadi bir şişe şarap daha içelim. There is some milk in the bottle. Şişede biraz süt var. Tom sought relief in the bottle, after losing both his job and Mary in the same week. Tom, aynı hafta içinde hem işini hem de Mary'yi kaybettikten sonra çareyi içki şişesinde aradı. Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı. Tom bought a bottle of champagne for the party. Tom parti için bir şişe şampanya aldı. Tom drank the rest of what was in the bottle. Tom şişede kalanı içti. They drank a bottle of red wine at dinner. Akşam yemeğinde bir şişe kırmızı şarap içtiler. Where did you put the bottles? Şişeleri nereye koydun? She poured some milk from the bottle. Şişeden biraz süt döktü. Tom held up the bottle to see how much wine was left. Tom ne kadar şarap kaldığını görmek için şişeyi kaldırdı. Tom knew who Mary wanted to give the bottle of wine to. Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini biliyordu. We should have bought another bottle of wine. Bir şişe daha şarap almalıydık. We'd like another bottle of wine. Bir şişe daha şarap istiyoruz. I bought several bottles of wine. Birkaç şişe şarap aldım. Is there any salad oil in the bottle? Şişede hiç salata yağı var mı? I always carry a bottle of mineral water with me. Yanımda her zaman bir şişe maden suyu taşırım. Another bottle of wine, please. Bir şişe şarap daha, lütfen. Don't walk on the shards of the broken bottle. Kırık şişe parçaları üzerinde yürümeyin. Take some bottles of water to the meeting room. Toplantı odasına birkaç şişe su götürün. A bottle of shampoo costs as much as a tube of toothpaste. Bir şişe şampuan, bir tüp diş macunu kadar pahalı. My mum bought two bottles of apple juice. Annem iki şişe elma suyu satın aldı. Tom filled up the bottle with cold water. Tom şişeyi soğuk suyla doldurdu. Tom opened a bottle of wine. Tom bir şişe şarap açtı. Let's drink one more bottle of wine. Bir şişe daha şarap içelim. Open the bottle. Şişeyi aç. Have you ever tried adding a Mentos to a bottle of diet cola? Hiç bir şişe diyet kolaya Mentos eklemeyi denediniz mi? Are you sure one bottle of wine is going to be enough? Bir şişe şarabın yeterli olacağından emin misin? We should bring another bottle of wine. Bir şişe daha şarap getirmeliyiz. Tom quickly hid the bottle. Tom hızla şişeyi sakladı. I couldn't drink both bottles, so I left one for you. Her iki şişeyi içemedim, bu yüzden birini sana bıraktım. Tom filled both bottles with water. Tom iki şişeyi de suyla doldurdu. You’ve had eleven bottles of beer! On bir şişe bira içtin! I wish we'd bought another bottle of wine. Keşke bir şişe daha şarap alsaydık. There's no wine left in that bottle. O şişede hiç şarap kalmadı. I keep this bottle separate from all the others. Bu şişeyi diğerlerinden ayrı tutuyorum. This bottle of yogurt is lactose-free. Bu şişe yoğurt laktozsuz. We should've bought three bottles of wine. Üç şişe şarap almalıydık. I brought a couple of bottles of wine. Birkaç şişe şarap getirdim. He drank three bottles in a row. Arka arkaya üç şişe içti. Tom picked up the bottle of shampoo and squirted some in his hand. Tom şampuan şişesini aldı ve eline biraz sıktı. My hobby is collecting old bottles. Benim hobim eski şişeleri toplamak. You don't know what that small opaque bottle contains. O küçük opak şişenin içinde ne olduğunu bilmiyorsun. Tom got a bottle of water out of the fridge. Tom buzdolabından bir şişe su aldı. Tom was glad that he'd bought a bottle of wine with a screw cap, since he couldn't find his corkscrew. Tom, tirbuşonunu bulamadığı için vidalı kapaklı bir şişe şarap aldığı için memnundu. We'd like a bottle of rosé. Biz, bir şişe roze şarabı istiyoruz. Instead of ink, there was some unidentified liquid in the bottle. Şişede mürekkep yerine, ne olduğu belirsiz bir sıvı vardı. The bottle is on the upper shelf. Şişe üst rafta. Half of the bottles of wine in the case that Tom bought were corked. Tom'un aldığı şarap şişelerinin yarısı mantarlıydı. She drank straight from the bottle. O doğruca şişeden içti. Tom handed Mary a bottle of pills. Tom, Mary'ye bir şişe hap verdi. Where's that bottle of wine I asked you to buy? Almanı istediğim o şarap şişesi nerede? Tom took a drink from a bottle of wine. Tom bir şişe şaraptan bir yudum aldı. Tom drank three bottles of wine last night. Tom dün gece üç şişe şarap içti. Tom is holding a bottle of beer. Tom bir şişe bira tutuyor. When I was strolling along the beach this morning, I found this bottle. Ben sahil boyunca dolaşıyorken bu şişeyi buldum. There's no wine in the bottle. Şişede hiç şarap yok. I forgot I was supposed to bring a bottle of wine. Bir şişe şarap getirmem gerektiğini unuttum. Tom brought a bottle of champagne. Tom bir şişe şampanya getirdi. He drank a whole bottle of milk. Bütün bir şişe süt içti. The bottle's volume is one litre. Şişenin hacmi bir litredir. Tom took the bottle of Scotch from his briefcase and handed it to Mary. Tom çantasından viski şişesini çıkardı ve Mary'ye uzattı. There are different amounts of medicine in these two bottles. Bu iki şişede farklı miktarlarda ilaç var. I wish I had a couple of bottles of good wine. Keşke birkaç şişe iyi şarabım olsaydı. Tom opened the bottle of wine and sniffed it. Tom şarap şişesini açtı ve kokladı. We collect plastic bottles. Plastik şişe topluyoruz. Tom put the bottle of whiskey in front of Mary. Tom viski şişesini Mary'nin önüne koydu. Give me back my bottle. Şişemi geri ver. Leave the bottle. Şişeyi bırak. I took two bottles of milk. İki şişe süt aldım. They celebrated his success by opening a bottle of wine. Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar. Tom drank the rest of what was in the bottle. Şişedekinin geriye kalanını içti. Sami bought a bottle of champagne. Sami bir şişe şampanya aldı. Tom quickly hid the bottle. Tom şişeyi çabucak sakladı. A bottle of rosé, please. Bir şişe roze lütfen. I'm saving this bottle of wine for a special occasion. Bu şarap şişesini özel bir durum için saklıyorum. Tom emptied the water out of the bottle before he refilled it with fresh water. Tom şişedeki suyu boşaltıp yerine taze su doldurdu. What's in the bottle? Şişenin içindeki nedir? There is a half empty bottle of wine in the fridge. Buzdolabında yarısı boş bir şişe şarap var. He uncorked the bottle. O, şişenin tıpasını çıkardı. Give me that bottle. Şu şişeyi ver. Tom took the bottle from Mary and looked at the label. Tom şişeyi Mary'den aldı ve etiketine baktı. There's nothing better than a few bottles of good red wine drunk with good friends. İyi arkadaşlarla içilen birkaç şişe iyi kırmızı şaraptan iyisi yoktur. I opened a bottle of red wine. Bir şişe kırmızı şarap açtım. This bottle of yogurt does not contain lactose. Bu yoğurt şişesi laktoz içermez. He turned the bottle upside down and shook it, but still the honey wouldn't come out. O, şişeyi başaşağı çevirdi ve salladı fakat bal hâlâ akmıyordu. There was a bottle of wine left. Bir şişe şarap kalmıştı. I want a bottle of ice water. Bir şişe buzlu su istiyorum. We still have half a bottle of wine left. Hâlâ kalan yarım şişe şarabımız var. Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it. Tom şişeye bir taş fırlattı, şişeye çarptı ve kırdı. Are you sure one bottle of wine is going to be enough? Bir şişe şarabın yeterli olacağına emin misin? Tom drank the whole bottle of wine all by himself. Tom bir şişe şarabın tamamını kendi başına içmiş. Tom ordered a bottle of champagne. Tom bir şişe şampanya sipariş etti. Tom uncorked a bottle of wine. Tom bir şişe şarabın mantarını açtı. I bought a bottle of beer at the liquor store. İçki dükkanından bir şişe bira aldım. A bottle of the wine was left. Bir şişe şarap bırakıldı. She took the bottle from him and threw it out the window. Şişeyi ondan aldı ve pencereden dışarı fırlattı. How about a bottle of champagne? Bir şişe şampanyaya ne dersin? Tom gave both of us this bottle of wine. Tom ikimize de bu şarap şişesini verdi. Let's start with this bottle of wine. Bu şarap şişesiyle başlayalım. I wish I had a couple of bottles of good wine. Keşke birkaç şişe iyi şarabım olsa. Tom bought three bottles of red wine. Tom üç şişe kırmızı şarap aldı. My plastic bottle broke. Plastik şişem kırıldı. Tom says that he can drink a whole bottle of whiskey without getting drunk. Tom sarhoş olmadan bir şişe viski içebileceğini söylüyor. The bottle was corked and put on a shelf in the cellar. Şişe tıpalandı ve mahzende bir rafa konuldu. Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine. Tom yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturdu. Tom sat alone with a half-empty bottle of wine. Tom, yarısı boşalmış bir şarap şişesiyle tek başına oturuyordu. I thought it was a bottle. Bunun bir şişe olduğunu düşündüm. Tom and Mary split a bottle of red wine after dinner. Tom ve Mary yemekten sonra bir şişe kırmızı şarabı paylaştılar. Let's open a bottle of wine. Bir şişe şarap açalım. Find an empty bottle and fill it with water. Boş bir şişe bulup suyla doldur. Tom bought a bottle of cheap red wine. Tom bir şişe ucuz kırmızı şarap aldı. The bottle smashed to pieces. Şişe parçalara bölündü. I found this bottle when I was walking on the beach this morning. Bu sabah plajda yürürken bu şişeyi buldum. There's a bottle in the refrigerator. Buzdolabında bir şişe var. A bottle of the wine was left. Bir şişe şarap kaldı. The bottle is almost full. Şişe neredeyse dolu. I'm saving this bottle of wine for a special occasion. Bu şarap şişesini özel bir gün için saklıyorum. Please fill up the bottle with water. Lütfen şişeye su doldurun. The bottle fell and broke. Şişe düştü ve kırıldı. Tom uncorked the bottle. Tom şişenin tıpasını açtı. Tom drank three bottles of beer. Tom üç şişe bira içti. What's in the bottle is just water. Şişedeki sadece su. There is no wine in that bottle. O şişede hiç şarap yok. I have a bottle of very good wine that I've been saving for a special occasion. Özel bir gün için sakladığım çok iyi bir şişe şarabım var. There is a bit of whisky in this bottle. Bu şişede biraz viski var. He drank an entire bottle of milk. Bütün bir şişe sütü içti. Tom came into the room carrying three bottles of wine. Tom elinde üç şişe şarapla odaya girdi. He says that he can drink a whole bottle of raki without getting drunk. Sarhoş olmadan bir şişe rakının tamamını içebileceğini söylüyor. There is a bottle of wine on the table. Masanın üstünde bir şişe şarap var. Above the sink are several whisky bottles. Lavabonun üstünde birkaç viski şişesi var. Tom opened the bottle of rum and poured some into a glass. Tom rom şişesini açtı ve bir bardağa biraz döktü. Let's order two bottles. İki şişe sipariş verelim. Please fill this bottle with water. Lütfen bu şişeyi suyla doldur. Tom gave Mary a bottle of wine. Tom Mary'ye bir şişe şarap verdi. Tom drank the whole bottle of wine all by himself. Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti. My bottle broke. Şişem kırıldı. Tom had to choose between his family and the bottle. Tom ailesi ve şişe arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Sami bought a bottle of champagne. Sami bir şişe şampanya satın aldı. Don't drink from the bottle, please. Şişeden içmeyin, lütfen. Take care not to drop the bottle. Şişeyi düşürmemeye özen göster. Tom built a ship in a bottle. Tom şişede bir gemi inşa etti. Tom uncorked the bottle with his teeth. Tom şişenin tıpasını dişleriyle açtı. He drank a bottle of wine. Bir şişe şarap içti. There is little, if any, wine left in the bottle. Eğer varsa, şişede çok az bir şarap vardır. Tom went to the liquor store to buy a bottle of rum. Tom bir şişe rom almak için içki dükkanına gitti. In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. 1950'lerin sonunda annem bir şişe rom almak istemiş ve Ontario'daki içki dükkanındaki tezgahtar elinde kocasından bir not olup olmadığını sormuş. She poured some milk from the bottle. O, şişeden biraz süt döktü. Do you think Tom really intends to drink that whole bottle of wine by himself? Sence Tom gerçekten o bir şişe şarabı tek başına içmeye niyetli mi? Please don't drink from the bottle. Lütfen şişeden içme. Layla didn't even know how to buy a bottle of milk. Layla bir şişe sütün nasıl alınacağını bile bilmiyordu. Tom and Mary split a bottle of red wine after dinner. Tom ve Mary akşam yemeğinden sonra bir şişe kırmızı şarabı paylaştı. Women who drink beer from a bottle don't appeal to me. Bir şişeden şarap içen kadınlar bana hitap etmezler. How much does a bottle of beer cost? Bir şişe bira ne kadar? Tom bought a bottle of champagne. Tom bir şişe şampanya satın aldı. Don't drink from the bottle, please. Şişeden içmeyin lütfen. Is there some reason you're saving these old bottles? Bu eski şişeleri saklamanızın bir nedeni var mı? Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too. Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap alın. I have a bottle of whiskey. Bir şişe viskim var. Tom poured some milk from the bottle into a bowl for his cat. Tom kedisi için şişeden kaseye biraz süt döktü. Tom drank three bottles of wine by himself last night. Tom dün gece tek başına üç şişe şarap içti. I have a bottle of perfume from Grasse. Grasse'den bir şişe parfümüm var. There is the same amount of medicine in these two bottles. Bu iki şişede aynı miktarda ilaç var. We should bring another bottle of wine. Bir şişe şarap daha getirmeliyiz. If I go to the party, I'll take some bottles of wine. Partiye gidersem, birkaç şişe şarap götüreceğim. Let's drink one more bottle of wine. Bir şişe şarap daha içelim. I brought a bottle of wine. Bir şişe şarap getirdim. Fill the bottle with water. Şişeyi suyla doldur. Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too. Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap al. Which bottle of wine do you want to drink first? Önce hangi şişe şarabı içmek istersin? Who threw the bottle? Şişeyi kim fırlattı? Tom gave both of us this bottle of wine. Tom ikimize bu şarap şişesini verdi. How much does a bottle of beer cost? Bir şişe bira kaça? Go and bring me the bottle of vanilla you used. Git ve kullandığın vanilya şişesini bana getir. He drinks a bottle of beer at dinner. Akşam yemeğinde bir şişe bira içiyor. I am filling this bottle with oil. Bu şişeyi yağla dolduruyorum. There is no water left in the bottle. Şişede hiç su yok. Tom emptied the water out of the bottle before he refilled it with fresh water. Tom taze suyla yeniden doldurmadan önce, suyu şişeden boşalttı. Tom picked up the bottle and poured himself a drink. Tom şişeyi aldı ve kendine bir içki doldurdu. There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. Ecza dolabında büyük bir aspirin şişesi var. There's some whiskey in that bottle. O şişenin içinde biraz viski var. Could you bring another bottle of water? Bir şişe daha su getirebilir misin? The bottle is filled with water. Şişe suyla dolu. Mary wrapped a hot water bottle in a towel and placed it on Tom's forehead. Mary bir sıcak su şişesini bir havluyla sardı ve onu Tom'un alnına yerleştirdi. Tom uncorked the bottle with his teeth. Tom dişleriyle şişenin mantarını çıkardı. Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle. Şişede mürekkep yerine garip bir sıvı vardı. Tom is filling a bottle with water. Tom bir şişeye su dolduruyor. Tom filled the bottle with water from the spring. Tom şişeyi kaynaktan suyla doldurdu. I want a bottle of Coca-Cola. Bir şişe Coca-Cola istiyorum. Sami has swallowed dozens of pills and a bottle of tequila. Sami düzinelerce hap ve bir şişe tekila yuttu. After pouring drinks, Tom put the bottle down in front of Mary. Tom içkileri doldurduktan sonra şişeyi Mary'nin önüne koydu. After drinking three bottles of beer, Tom fell asleep. Üç şişe bira içtikten sonra Tom uyuyakaldı. Tom drank the whole bottle of wine by himself. Tom bütün şarap şişesini tek başına içti. He drank straight from the bottle. O doğruca şişeden içti. Wine is poetry put into a bottle. Şarap şişeye konulan şiirdir. We still have half a bottle of wine left. Hâlâ yarım şişe şarabımız var. Only a little bit of milk remains in the bottle. Şişede sadece biraz süt kaldı. We need a bottle of juice. Bizim bir şişe meyve suyuna ihtiyacımız var. Tom went to the liquor store to buy a bottle of rum. Tom, bir şişe rom almak için içki dükkanına gitti. There's a bottle standing in the fridge. Buzdolabında duran bir şişe var. Who broke the bottle? Şişeyi kim kırdı? Tom had a bottle of poison in his briefcase. Tom'un çantasında bir şişe zehir vardı. There is little wine left in the bottle. Şişede biraz şarap kalmış. I always carry a bottle of mineral water with me. Her zaman yanımda bir şişe maden suyu taşırım. The bottle was empty. Şişe boştu. We'd like another bottle of wine. Bir şişe şarap daha istiyoruz. I'm going to buy a few bottles of wine for dinner. Akşam yemeği için birkaç şişe şarap alacağım. Shake the bottle before using. Kullanmadan önce şişeyi salla. I just uncorked a bottle of wine. Az önce bir şişe şarabın mantarını açtım. Tom bought a bottle of red wine. Tom bir şişe kırmızı şarap aldı. One more bottle of wine, please. Bir şişe daha şarap, lütfen. Tom opened the refrigerator and took out one of the bottles. Tom buzdolabını açtı ve şişelerden birini çıkardı. There's not much juice left in the bottle. Şişede çok meyve suyu kalmadı. In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş. Tom reached into the fridge and pulled out a bottle of beer. Tom buzdolabına uzandı ve bir şişe bira çıkardı. I have a bottle of perfume from Grasse. Grasse'tan bir şişe parfümüm var. Tom brought a bottle of champagne to the party. Tom partiye bir şişe şampanya getirdi. This is a good bottle of wine. Bu iyi bir şişe şarap. Tom bought a bottle of cheap wine. Tom bir şişe ucuz şarap aldı. What's in the bottle is just water. Şişede olan sadece su. I bought half a bottle of wine. Yarım şişe şarap satın aldım. There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var. Tom picked up the bottle, but had trouble opening it. Tom şişeyi aldı ama açmakta zorlandı. A genie came out of the bottle. Şişeden bir cin çıktı. Tom hit Mary with a bottle. Tom Mary'ye bir şişeyle vurdu. Tom found an empty pill bottle under the bed. Tom yatağın altında boş bir hap şişesi buldu. Take care not to drop the bottle. Dikkat edin de şişeyi düşürmeyin. Tom poured some milk from the bottle into a bowl for his cat. Tom kedisi için şişeden bir kaseye biraz süt döktü. There's a risk that the bottle will break. Şişenin kırılma riski var. There's only one bottle of red wine left. Sadece bir şişe kırmızı şarap kaldı. Fill the bottle with oil, please. Şişeyi yağla doldurun lütfen. He says that he can drink a whole bottle of raki without getting drunk. Sarhoş olmadan bir şişe rakının tümünü içebileceğini söylüyor. Tom built a ship inside a bottle. Tom şişenin içinde bir gemi yaptı. Sami bought six bottles of water. Sami altı şişe su satın aldı. I bought a bottle of wine to take to the party. Partiye götürmek için bir şişe şarap satın aldım. Please fill up the bottle with water. Lütfen şişeyi su ile doldurunuz. Tom drank straight from the bottle. Tom doğrudan şişeden içti. There is a bottle in the refrigerator. Buzdolabında bir şişe var. The flash was reflected in the bottle. Işıltı şişede yansıdı. She has a bottle of milk every morning. O her gün bir şişe süt içer. Tom filled the bottle with drinking water. Tom şişeyi içme suyu ile doldurdu. This bottle of yogurt is lactose-free. Bu yoğurt şişesi laktozsuzdur. Bring your own bottle. Kendi şişeni getir. My hobby is collecting old bottles. Benim hobim eski şişeleri toplamaktır. How can you build a ship in a bottle? Bir şişenin içinde nasıl bir gemi inşa edebiliyorsun? Is there some reason you're saving these old bottles? Bu eski şişeleri saklamanın bir nedeni var mı? I'll take the bottle. Ben şişeyi alacağım. Give me a bottle of wine. Bana bir şişe şarap ver. Take some bottles of water to the meeting room. Toplantı odasına birkaç şişe su götür. Layla didn't even know how to buy a bottle of milk. Leyla bir şişe sütü nasıl satın alacağını bile bilmiyordu. Tom reached for the bottle. Tom şişeye uzandı. There isn't much milk left in the bottle. Şişede fazla süt kalmamış. Two small bottles, please. İki küçük şişe lütfen. Let's order two bottles. İki şişe sipariş edelim. Why don't we open a bottle of wine? Neden bir şişe şarap açmıyoruz? Tom uncorked a bottle of wine. Tom bir şişe şarabını tıpasını çıkardı. Tom is filling a bottle with water. Tom bir şişeyi suyla dolduruyor. He drank three bottles of beer. Üç şişe bira içti. Wow, he drank five bottles of wine! Vay be, beş şişe şarap içmiş! Let's split a bottle of wine. Bir şişe şarabı bölüşelim. Tom pulled a bottle of bourbon out of his desk drawer. Tom masasının çekmecesinden bir şişe burbon çıkardı. My father used to drink 4 bottles of beer and smoke 4 packets of cigarettes every day without fail. Babam her gün hiç aksatmadan 4 şişe bira ve 4 paket sigara içerdi. Tom bought a bottle of balsamic vinegar in Modena. Tom Modena'dan bir şişe balzamik sirke aldı. Let go of the bottle. Şişeyi bırak. Age is immaterial, unless you're a bottle of wine. Bir şişe şarap olmadıkça, yaşın önemi yoktur. Is there a refundable deposit on the bottle? Şişenin depozitosu var mı? The bottle was corked and put on a shelf in the cellar. Şişenin ağzı kapatıldı ve mahzende bir rafa konuldu. Could we get a bottle of your best champagne? En iyi şampanyandan bir şişe alabilir miyiz? Whilst walking on the beach, he found a message in a bottle. Sahilde yürürken, bir şişenin içinde bir mesaj buldu. There are two bottles of red wine on this picture. Bu resimde iki şişe kırmızı şarap var. What's in the bottle? Şişede ne var? Tom built a ship inside a bottle. Tom bir şişenin içinde bir gemi inşa etti. Tom took some alcohol from the bottle and replaced it with water. Tom şişeden biraz alkol alıp suyla değiştirdi. They celebrated his success by opening a bottle of wine. Başarısını bir şişe şarap açarak kutladılar. Shake this bottle before you open it. Açmadan önce bu şişeyi çalkalayın. There's some milk in the bottle. Şişede biraz süt var. Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine. Tom Mary'nin sabah sekizde onun bir şişe şarap açmasının çok erken olduğunu düşünüp düşünmediğini merak etti. Do not put new wine into old bottles. Eski şişelere yeni şarap koymayın. She has a bottle of milk every morning. Her sabah bir şişe süt içiyor. Tom has trouble opening bottles. Tom şişeleri açmakta zorlanıyor. We should've brought another bottle of wine. Bir şişe daha şarap getirmeliydik. A bottle of rosé, please. Bir şişe roze, lütfen. Two small bottles, please. İki küçük şişe, lütfen. Show More (510)
2	bottle	biberon	n.
	Let go of the bottle. Biberonu bıraktıralım. Show More (-2)
3	bottle	içki	n.
	Tom had to choose between his family and the bottle. Tom ailesi ve içki arasında bir seçim yapmak zorundaydı. Show More (-2)