sea - Türkçe İngilizce Sözlük

sea

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"sea" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 38 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
sea i. deniz
It may also cost less than switching fuels for ships which frequently travel on EU seas.
Ayrıca AB denizlerinde sıklıkla seyahat eden gemiler için yakıt değiştirmekten daha az maliyetli olabilir.

More Sentences
General
sea s. deniz
Unfortunately, ladies and gentlemen, that sea is now poisoned.
Ne yazık ki, bayanlar ve baylar, bu deniz şu anda zehirlenmiş durumda.

More Sentences
Marine
sea i. deniz
I was on holiday by the sea, sunbathing on a yacht.
Deniz kenarında tatildeydim, bir yatta güneşleniyordum.

More Sentences
Meteorology
sea i. deniz
We simply cannot go on like this and a sea change in transport policy is the only answer.
Bu şekilde devam edemeyiz ve ulaştırma politikasında bir deniz değişikliği tek cevaptır.

More Sentences
General
sea i. okyanus
sea i. dalga
sea i. umman
sea i. derya
sea i. enginlik, çalkantılılık, taşkın gibi sebeplerden denize benzetilen şey
sea i. denizcilik mesleği
sea i. geçim kaynağı olarak gemicilik
sea i. deniz suyu
sea i. tuzlu su
sea i. bol miktar
sea s. denizle ilgili
sea s. deniz tarafından yapılmış
sea s. deniz tarafından oluşturulmuş
sea s. deniz tarafından şekillendirilmiş
sea s. deniz hareketleri nedeniyle oluşmuş
sea s. deniz hareketleri nedeniyle şekillenmiş
Marine
sea s. gemiye ait veya ilişkili
sea s. gemi tayfasına ait veya ilişkili
sea s. gemi donanımına ait veya ilişkili
sea s. denizcilere ait
sea s. denizciler tarafından kullanılan
sea s. gemi yolcularına ait
sea s. gemi yolcuları tarafından kullanılan
sea s. açık denizde kullanmaya elverişli
sea s. açık denizde seyretmeye elverişli
sea s. seyrüsefere ait veya ilişkili
sea s. gemiciliğe ait veya ilişkili
sea s. deniz sebebiyle birikmiş
Astronomy
sea i. ay ve mars yüzeyindeki karanlık bölgelere verilen ad
Geography
sea i. denizin belirli bir bölümü
sea i. büyük su kütlesinin yüzeyindeki hareket veya bu hareketin yönü
sea i. dalgalı su
sea i. büyük dalga
sea i. esen rüzgar sebebiyle deniz gibi su kütlesinde meydana gelen çalkantı

"sea" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
sea water i. deniz suyu
They say amniotic fluid has roughly the same composition as sea water.
Amniyotik sıvının deniz suyuyla aşağı yukarı aynı bileşime sahip olduğunu söylüyorlar.

More Sentences
General
the caspian sea i. hazar denizi
Many commentators suggest that it is part of the strategy to ensure access to oil from the Caspian Sea.
Pek çok yorumcu bunun Hazar Denizi'nden petrole erişimi sağlama stratejisinin bir parçası olduğunu ileri sürmektedir.

More Sentences
sea urchin i. denizkestanesi
Have you ever eaten sea urchin?
Sen hiç Denizkestanesi yedin mi?

More Sentences
sea turtle i. deniz kaplumbağası
The Commission agrees with the recommendations concerning cetaceans, freshwater and sea turtles and seahorses.
Komisyon, deniz memelileri, tatlı su ve deniz kaplumbağaları ve denizatları ile ilgili tavsiyelere katılmaktadır.

More Sentences
the irish sea i. irlanda denizi
The Irish Sea is a biologically very sensitive area.
İrlanda Denizi biyolojik açıdan çok hassas bir bölgedir.

More Sentences
caspian sea i. hazar denizi
In Greek literature, the Seven Seas were the Aegean, Adriatic, Mediterranean, Black, Red, and Caspian seas, and the Persian Gulf.
Yunan edebiyatında Yedi Deniz Ege, Adriyatik, Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz ve Hazar Denizi ile Basra Körfezi'ydi.

More Sentences
sea shell i. deniz kabuğu
She was listening to the sea in a sea shell.
Bir deniz kabuğunun içinde denizi dinliyordu.

More Sentences
baltic sea i. baltık denizi
Barents and Baltic Sea cooperation is not financed by the Union at all.
Barents ve Baltık Denizi işbirliği Birlik tarafından hiç finanse edilmemektedir.

More Sentences
the black sea i. karadeniz
We have heard on the news that a Russian commercial airliner has crashed into the Black Sea.
Haberlerde bir Rus ticari uçağının Karadeniz'e düştüğünü duyduk.

More Sentences
sea bathing i. deniz banyosu
In Hawaii, you can enjoy sea bathing year-round.
Hawaii'de yıl boyunca deniz banyosunun keyfini çıkarabilirsiniz.

More Sentences
sea lion i. deniz aslanı
Operation Sea Lion was the German code name for the planned invasion of Britain.
Deniz Aslanı Operasyonu, İngiltere'nin planlanan işgali için Alman kod adıydı.

More Sentences
sea otter i. su samuru
Sea otters are cute.
Deniz su samurları sevimlidir.

More Sentences
mediterranean sea i. akdeniz
In the sixteenth century Ottoman Turks attempted to construct a canal in Egypt to unite Mediterranean Sea and Red Sea.
On altıncı yüzyılda Osmanlı Türkleri Akdeniz ve Kızıldeniz'i birleştirmek için Mısır'da bir kanal inşa etmeye çalıştılar.

More Sentences
the baltic sea i. baltık denizi
The northern and eastern dimensions meet in the Baltic Sea area.
Kuzey ve doğu boyutları Baltık Denizi bölgesinde buluşmaktadır.

More Sentences
the red sea i. kızıldeniz
The Suez Canal links the Mediterranean and the Red Sea.
Süveyş Kanalı Akdeniz ve Kızıldeniz'i birbirine bağlar.

More Sentences
sea gull i. martı
The sea gulls are flying low.
Martılar alçaktan uçuyor.

More Sentences
the caribbean sea i. karayip denizi
This is an island in the Caribbean Sea.
Burası Karayip Denizi'nde bir ada.

More Sentences
the mediterranean sea i. akdeniz
My group in the Parliament has always argued for the promotion of tolerance in the Mediterranean Sea area.
Parlamentodaki grubum her zaman Akdeniz bölgesinde hoşgörünün teşvik edilmesini savunmuştur.

More Sentences
sea lion i. denizaslanı
Operation Sea Lion was the German code name for the planned invasion of Britain.
Denizaslanı Harekâtı, İngiltere'nin planlanan işgali için Alman kod adıydı.

More Sentences
sea transport i. deniz taşımacılığı
Sea transport is operating below capacity.
Deniz taşımacılığı kapasitenin altında çalışıyor.

More Sentences
the north sea i. kuzey denizi
Fishermen in that area have cooperated fully, as they have this year about the North Sea.
Bu bölgedeki balıkçılar, bu yıl Kuzey Denizi'nde olduğu gibi tam bir iş birliği içinde oldular.

More Sentences
red sea i. kızıl deniz
I've never seen a red sea.
Hiç kızıl deniz görmedim.

More Sentences
aral sea i. aral denizi
It is clear that the drought is causing damage in the Aral Sea area and particularly in Western Uzbekistan.
Kuraklığın Aral Denizi bölgesinde ve özellikle Batı Özbekistan'da hasara yol açtığı açıktır.

More Sentences
the aegean sea i. ege denizi
We had the Aegean Sea, the Amoco Cadiz and many others.
Ege Denizi, Amoco Cadiz ve diğerleri vardı.

More Sentences
sea of marmara i. marmara denizi
After his capture in Kenya in February 1999, Ocalan was brought to the Imrali prison-island in the Sea of Marmara.
Şubat 1999'da Kenya'da yakalanmasının ardından Öcalan, Marmara Denizi'ndeki İmralı cezaevi-adasına getirildi.

More Sentences
open sea i. açık deniz
The Spanish Government, on the contrary, decided to tow the Prestige into open sea, regardless of the consequences.
İspanyol Hükümeti ise tam tersine, sonuçları ne olursa olsun Prestige'i açık denize çekmeye karar verdi.

More Sentences
irish sea i. irlanda denizi
Cod stocks in the Kattegat, Irish Sea and west of Scotland waters are in similar condition.
Kattegat, İrlanda Denizi ve İskoçya'nın batısındaki sulardaki morina rezervleri de benzer durumdadır.

More Sentences
deep sea i. derin deniz
As a whole, we have to gain better knowledge of deep sea fishing and improve the stocks.
Bir bütün olarak, derin deniz balıkçılığı konusunda daha iyi bilgi edinmeli ve rezervleri iyileştirmeliyiz.

More Sentences
sea view i. deniz manzarası
I'd like a room with a sea view.
Deniz manzaralı bir oda istiyorum.

More Sentences
ionian sea i. iyonya denizi
The Adriatic is a border and so is the Ionian Sea.
Adriyatik bir sınırdır ve İyonya Denizi de öyle.

More Sentences
go to sea f. denizci olmak
My father went to sea at fifteen.
Babam on beş yaşındayken denizci oldu.

More Sentences
cross the sea f. denizi aşmak
I've crossed the seas of eternity to understand that the notion of time is nothing but an illusion.
Zaman kavramının bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını anlamak için sonsuzluk denizlerini aştım.

More Sentences
deep-sea s. derin deniz
The science in relation to deep-sea stocks is not yet fully developed.
Derin deniz rezervlerine ilişkin bilim henüz tam olarak gelişmemiştir.

More Sentences
at sea zf. denizde
We too are aware of the problems and accidents that have recently occurred at sea.
Biz de son zamanlarda denizde meydana gelen sorunların ve kazaların farkındayız.

More Sentences
at sea level zf. deniz seviyesinde
Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
Su deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.

More Sentences
Idioms
go to sea f. denize açılmak
My uncle went to sea at 18.
Amcam 18 yaşında denize açıldı.

More Sentences
Trade/Economic
open sea i. açık deniz
The Spanish Government, on the contrary, decided to tow the Prestige into open sea, regardless of the consequences.
İspanya Hükümeti ise tam aksine, sonuçları ne olursa olsun Prestige'i açık denize çekmeye karar vermiştir.

More Sentences
sea traffic i. deniz trafiği
We also have a situation whereby we want more sea traffic without wanting to provide protection.
Ayrıca koruma sağlamak istemeden daha fazla deniz trafiği istediğimiz bir durumumuz var.

More Sentences
General
sea star i. denizyıldızı
sea stories i. deniz hikayeleri
sea green i. mavimsi yeşil
department of sea and coastal management i. denizler ve kıyı yönetimi dairesi
tasman sea i. tasman denizi
land and sea breeze i. kara ve deniz meltemi
caribbean sea i. karayip denizi
south sea i. büyük okyanusun güney kısmına özgü
sea breeze i. denizden esen rüzgar
sea coast i. deniz kenarı
collisions at sea i. denizde çarpışmalar
sea bird i. deniz kuşu
eastern black sea i. doğu karadeniz
sea mark i. deniz işareti
sea surface temperature i. deniz yüzeyi sıcaklığı
epicontinental sea i. kapalı deniz
sea coast i. sahil
south sea islands i. okyanusya
north sea i. kuzey denizi
sea insurance i. deniz sigortası
yellow sea i. sarı deniz
sea route i. rota
sea snake i. denizyılanı
sea coast i. deniz kıyısı
sea foam i. lületaşı
sea voyage i. deniz seyahati
sea food i. deniz ürünü
sea wall i. denizden gelecek saldırıları önlemek için yapılan surlar
bering sea i. bering denizi
flat with sea view i. denize nazır ev
sea milkwort i. sütlüot
sea lion i. ayıbalığı
nasty sea i. fırtınalı deniz
sea wolf i. deniz kurdu
sea frontier i. deniz sınırı
deep sea steamer i. açık deniz gemisi
sea legs i. fırtınalı havalarda güvertede dolaşabilme becerisi
inland sea i. kapalı deniz
mean sea level i. ortalama deniz seviyesi
black sea region i. karadeniz bölgesi
sea captain i. süvari
sea connection i. deniz bağlantısı
the open sea i. engin deniz
sea trout i. denizalası
open sea i. alarga
dead sea sparrow i. küçük serçe
aral sea i. aral gölü
sea green i. camgöbeği
the aegean sea i. adalar denizi
above sea level i. deniz seviyesi üstünde
sea nettle i. denizısırganı
adriatic sea i. adriatik denizi
sea warfare i. deniz savaşı
tethys sea i. tethys denizi
gray sea eagle i. gri deniz kartalı
east mediterranean sea i. doğu akdeniz
sea monster i. deniz canavarı
the high sea i. engin deniz
arabian sea i. umman denizi
greenland sea i. grönland denizi
mean sea level i. orta deniz seviyesi
sea cell i. deniz pili
open sea i. açık
sea bells i. denizmenekşesi
sea wall i. deniz suru
sea cow i. denizayısı
aegean sea coast  i. ege denizi kıyısı 
sea power i. donanması güçlü devlet
sea foam i. denizköpüğü
sea bream i. trança
euxine sea i. karadeniz
sea mew i. martı
a heavy sea i. dalgalı deniz
sea spray i. tuz serpintisi
sea horse i. denizatı
aegean sea i. adalar denizi
sea cock i. geminin su çizgisinin altında bulunup su almaya veya atmaya yarayan delik
the open sea i. açık deniz
sea reflection i. deniz yansıması
law of the sea i. deniz hukuku
south sea i. güney denizi
sea stories i. deniz öyküleri
trough of the sea i. dalgalar arası çukur
sea breeze i. denizden karaya esen yel
black sea coast  i. karadeniz kıyısı 
mean sea level i. denizin kabarması ve çekilmesi seviyeleri ortasında kalan deniz seviyesi
territorial sea i. karasuları
sea salt i. deniz tuzu
the south sea islands i. büyük okyanusun güney kısmındaki adalar
sea cucumber i. denizhıyarı
sea kale i. yabani lahana
black sea i. karadeniz
sea cock i. deniz musluğu
sea anemone i. denizşakayığı
accident at sea i. deniz kazası
arm of the sea i. körfez
sea snake i. su yılanı
sea water temperature i. deniz suyu sıcaklığı
sea breeze i. imbat
a sea of faces i. insan kalabalığı
sea lane i. rota
south china sea i. güney çin denizi
sea calf i. ayıbalığı
arctic sea smoke i. buhar dumanı
aegean sea i. ege denizi
communication with the sea i. denizle bağlantı
sea lettuce i. denizmarulu
sea eagle i. deniz kartalı
sea hog i. domuzbalığı
international sea traffic i. milletlerarası deniz trafiği
sea of azov i. azak denizi
sea cock i. deniz valfi
sea green i. deniz yeşili
caspian sea region i. hazar denizi bölgesi
aegean sea coast i. ege sahili
sea of marmora i. marmara denizi
sea flow i. deniz akıntısı
altitude above sea level i. deniz seviyesinden yükseklik
sea sports i. deniz sporları
above sea level i. deniz seviyesi üzerinde
sea distance i. denize uzaklık
distance from the sea i. denize uzaklık
sea shelf i. deniz sahanlığı
landlocked sea i. iç deniz
philippine sea i. filipin denizi
inland sea i. iç deniz
enclosed sea i. kapalı deniz
air-sea rescue i. denizdeki kimseyi havadan kurtarma
cool aegean summer sea-breeze i. imbat
high-sea i. açık deniz
harbour-sea-river works i. liman deniz nehir işleri
deep-sea i. açık deniz
river-sea transport i. nehir-deniz taşımacılığı
sub-sea tunnel i. tüp geçit
sea-ear i. denizkulağı
sea-lane i. devamlı kullanılan deniz rotası
sea-turtle i. denizkaplumbağası
sea captain i. kaptan
ship at sea i. denizdeki gemi
polar-sea i. kutup denizi
sea front i. sahil
sea bird i. denizkuşu
sea farming i. deniz tarımı
sea hog i. yunusbalığı
sea gravel i. deniz çakılı
closed sea i. içdeniz
adriatic sea i. adriyatik denizi
deep-sea diving i. derin su dalgıçlığı
sea freight i. deniz taşımacılığı
dead sea scrolls i. kumran metinleri
short sea i. çalkantılı veya dalgalı deniz
sea view house i. deniz manzaralı ev
sea view hotel i. deniz manzaralı otel
sea pen i. deniz teleği
sea border i. deniz hududu
sea border i. deniz sınırı
aegean sea region i. ege denizi bölgesi
rise of sea level i. deniz seviyesinin yükselmesi
elevation of sea level i. deniz seviyesinin yükselmesi
house facing the sea i. denize bakan ev
sea green i. su yeşili
surrounded on three sides by the sea i. üç tarafı denizlerle çevrili
sea air i. deniz havası
sea walnut i. deniz cevizi
deep-sea exploration i. derin deniz araştırması
sea bus i. deniz otobüsü
sea surrounding i. çevreleyen deniz
sea waters i. deniz suları
sea chantey i. denizci şarkısı
sea shanty i. denizci şarkısı
sea shanty i. denizcilerin iş yaparken söylediği ritmik şarkı
sea chantey i. denizcilerin iş yaparken söylediği ritmik şarkı
sea robber i. korsan
sea rover i. korsan
bottom of the sea i. denizin dibi
bottom of the sea i. deniz dibi
sea chest i. deniz sandığı
sea products i. deniz ürünleri
sea fog i. deniz sisi
sea mist i. deniz sisi
sea serpent i. deniz yılanı
sea sparkle i. yakamoz
ionian sea i. iyon denizi
sea nymph i. su perisi
sea nymph i. deniz perisi
sea shoes i. deniz ayakkabısı
sea shoes i. plaj ayakkabısı
smell of the sea i. denizin kokusu
smell of the sea i. deniz kokusu
sea plant i. deniz bitkisi
banda sea i. banda denizi
sea side i. sahil
sea sponge i. deniz süngeri
black sea dishes i. karadeniz yemekleri
rising sea i. yükselen deniz
chilean sea bass i. şili levreği
level of the sea i. deniz seviyesi
sea league i. fersah
sea league i. üç deniz mili
high sea i. yüksek deniz
high sea i. engin deniz
high sea i. güçlü rüzgarlar nedeniyle çok şiddetli ve tehlikeli hale gelmiş deniz
cockling sea i. çarpışan dalgalar
sea bank i. deniz kenarı
sea bank i. deniz kıyısı
sea bank i. sahil
sea bank i. deniz kıyısındaki kumla
sea bank i. sahilde bulunan kumla
sea bow i. sıçrayan okyanus suyunda görülen gökkuşağı
sea breach i. tahrip edici dev dalga
sea breach i. tahrip edici dev dalgalar dizisi
sea change i. denizin sebep olduğu değişim
sea froth i. lüle taşı
sea froth i. deniz köpüğü
sea horse i. dalgadaki büyük köpüklenme
sea horse i. deniz tarağı toplamaya yarayan kısa saplı uzun dişli tırmık
sea lawyer i. bürokratik işlemleri bahane edip işten kaytaran kimse
sea lion i. (hanedan armalarında) perdeli ayakları ve balık kuyruğu bulunan bir aslan şeklinde tasvir edilen yaratık
sea marge i. deniz kenarında bulunan arazi
sea marge i. deniz kıyısı
sea pool i. tuzlu su havuzu
sea room i. özgürlük fırsatı
sea wolf [obsolete] i. ünlü bir deniz yaratığı
sea-coast i. deniz kenarı
sea-coast i. okyanus kıyısı
sea-gate i. deniz kabarması
sea-level pressure i. deniz seviyesi basıncı
sea-level pressure i. deniz seviyesine inmiş hava basıncı
sea mail i. deniz postası
sea mail i. gemi postası
put out to sea f. denize açılmak
look across to sea f. denizi görmek (ev vb)
be at sea f. denizde olmak
make for open sea f. engine çıkmak
put to sea f. açılmak
swim in the sea f. denizde yüzmek
put out to sea f. alarga etmek
protrude to sea f. denize açılmak
go to sea f. deniz yolculuğuna çıkmak
put to sea f. denize açılmak
flow into the sea f. denize akmak
(a house etc) overlook the sea f. deniz görmek
(a house etc) overlook the sea f. denizi görmek
undulate the sea f. denizi dalgalandırmak
be all at sea f. afallamak
be all at sea f. şaşırmak
jump into the sea f. denize atlamak
send by sea f. deniz yoluyla göndermek
insure against sea risk f. deniz kazasına karşı sigortalamak
have never seen a sea f. denizi hiç görmemiş olmak
cross the sea f. deniz aşmak
flow into the sea f. (nehir) denize dökülmek
be lost at sea f. denizde kaybolmak
step on a sea urchin f. denizkestanesine basmak
empty into the sea f. (nehir) denize dökülmek
be surrounded on three sides by the sea f. üç tarafı denizlerle çevrili olmak
live by the sea f. geçimini denizden sağlamak
live by the sea f. deniz kenarında yaşamak
drive the enemy forces into the sea f. düşmanı denize dökmek
drive the enemy into the sea f. düşmanı denize dökmek
throw the enemy into the sea f. düşmanı denize dökmek
see the bottom of the sea f. denizin dibini görmek
be stranded in the sea f. denizde mahsur kalmak
with sea view s. denize nazır
sea view s. deniz manzaralı
(a house etc) overlooking the sea s. denizi gören
(a house etc) overlooking the sea s. deniz gören
at sea s. gemide
air-to-sea s. havadan denize
deep-sea s. kıyıdan uzakta
sea-girt s. etrafı denizlerle çevrili
sea-girt s. denizle çevrili
sea-salt s. deniz suyu ile tuzlu hale gelmiş
sea-salt s. deniz tuzu gibi
sea-bordering s. denize kıyısı olan
sea-bordering s. deniz kenarında yer alan
sea-built s. denizde inşa edilmiş
sea-built s. deniz kenarında inşa edilmiş
sea-level s. normal seviyenin altında yatan
sea-roving s. okyanusta gelişi güzel seyreden
sea-walled s. denizle çevrili
sea-walled s. denizle sınırlandırılmış
sea-walled s. denizle korunan
by sea zf. deniz yolu ile
by sea and land zf. hem denizden hem karadan
by the sea zf. deniz kenarından
beyond the sea zf. denizlerin ötesinde
by sea zf. denizden
at sea zf. şaşırmış halde
by sea zf. deniz yoluyla
below the sea level zf. deniz seviyesinin altında
off the coast of black sea zf. karadeniz açıkları
a-sea zf. denize doğru
a-sea zf. denizde
in these parts of the sea zf. denizin bu bölgelerindeki
Phrases
caught between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki ucu boklu değnek
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki arada bir derede
Proverb
he that would go to sea for pleasure, would go to hell for a pastime denizci olanın aklı yoktur
anyone can hold the helm when the sea is calm deniz sakinken dümeni herkes tutar
anyone can hold the helm when the sea is calm sakin denizde herkes kaptan kesilir
a smooth sea never made a skillful sailor. pürüzsüz bir deniz asla usta bir denizci yapmaz
Colloquial
bride of the sea i. venedik
all rivers fall into the sea expr. her yol roma'ya çıkar
all rivers fall into the sea expr. su akar yolunu bulur
all rivers fall into the sea expr. tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır
Idioms
sea-change i. ani değişme
sea-change i. ani ve köklü değişim
a sea change i. büyük değişim
sea change i. büyük değişim
a sea change i. büyük dönüşüm
sea change i. büyük dönüşüm
a sea of mud i. çamur deryası
sea dog i. deniz kurdu
one's sea legs i. denize alışma
one's sea legs i. gemi yolculuğuna alışma
one's sea legs i. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilme/durabilme
be all at sea f. apışıp kalmak
get one's sea legs f. bir şeye alışmak
find one's sea legs f. denize alışmak
get one's sea legs f. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek
get one's sea legs f. denize alışmak
have one's sea legs f. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek
go to sea f. denizci olmak
get one's sea legs f. gemi yolculuğuna alışmak
find one's sea legs f. gemi yolculuğuna alışmak
between the devil and the deep blue sea f. iki ucu boklu değnek
be at sea f. işin içinden çıkamamak
be all at sea f. işin içinden çıkamamak
be all at sea f. kafası karışmak
be at sea f. kafası tamamen karışmış/karışık olmak
be at sea f. kafası karışık olmak
be all at sea f. kafası karışık olmak
be at sea f. kafası karışmak
be all at sea f. kafası tamamen karışmış/karışık olmak
be at sea f. afallamak
be at sea f. şaşırmak
be at sea f. yolunu kaybetmek
be at sea f. ne yapacağını bilememek
be at sea f. kafası karışmak
be at sea f. muallakta olmak
be all at sea f. afallamak
be all at sea f. şaşırmak
be all at sea f. yolunu kaybetmek
be all at sea f. ne yapacağını bilememek
be all at sea f. kafası karışmak
be all at sea f. muallakta olmak
follow the sea f. denizci olmak
follow the sea f. gemici olmak
be lost at sea f. kafası karışmak
all at sea s. şaşırmış
all at sea s. şaşkına dönmüş
all at sea s. kafası karışmış
all at sea s. afallamış
completely at sea s. şaşırmış
completely at sea s. şaşkına dönmüş
completely at sea s. kafası karışmış
completely at sea s. afallamış
all at sea s. şaşırmış
all at sea s. şaşkına dönmüş
all at sea s. kafası karışmış
all at sea s. afallamış
completely at sea s. şaşırmış
completely at sea s. şaşkına dönmüş
completely at sea s. kafası karışmış
completely at sea s. afallamış
caught between the devil and the deep blue sea zf. iki ateş arasında
caught between the devil and the deep blue sea zf. kendini iki ateş arasında bulmuş
caught between the devil and the deep blue sea zf. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
caught between the devil and the deep blue sea zf. iki ucu boklu değnek
caught between the devil and the deep blue sea zf. iki arada bir derede kalma
between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
not the only fish in the sea expr. bulunmaz hint kumaşı değil
from sea to shining sea expr. bir ucundan bir ucuna
from sea to shining sea expr. bir ucundan öteki ucuna
she is not the only fish in the sea expr. denizdeki tek balık o değil (sana kız mı yok?)
there are plenty more fish in the sea expr. denizde daha çok balık var
as scary as the sea expr. deniz gibi ürkütücü
there are plenty of other fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
there are plenty more fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
between the devil and the deep sea expr. iki arada bir derede
between the devil and the deep blue sea expr. iki arada bir derede
all at sea about something expr. muallakta olmak
worse things happen at sea expr. kendi sorunlarını çok dert etme (başkalarının daha büyük sorunları var) (haline şükret)
there are plenty of other fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
all at sea expr. şaşırmış
there are plenty more fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
all at sea expr. şaşkına dönmüş
caught between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili kafası karışmış
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili kafası bulanık
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili muallakta
devil and deep blue sea expr. iki ucu boklu değnek
devil and deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık
devil and deep blue sea expr. iki arada bir derede
devil and deep blue sea expr. iki ateş arasında
there are other (good) fish in the sea expr. elini sallasa ellisi
there are other (good) fish in the sea expr. (birine) göre iş, eş mi yok
there are other (good) fish in the sea expr. birçok başka olasılık/fırsat var
there are other (good) fish in the sea expr. denizde başka balıklar da var
there are plenty/lots more fish in the sea expr. denizde daha çok balık var
there are plenty/lots more fish in the sea expr. elini sallasa ellisi
there are plenty/lots more fish in the sea expr. (birine) göre iş, eş mi yok
Speaking
go to sea expr. denize gitmek
there are plenty of fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
there are plenty of fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
Trade/Economic
deep-sea fishing i. açık deniz balıkçığı
deep-sea steamer i. açık deniz gemisi
perils of the sea i. deniz tehlikeleri
sea shipment i. deniz yoluyla sevkıyat
perils of the sea i. deniz riskleri
sea trade i. deniz ticareti
sea-shipment i. deniz yolu ile sevkıyat
sea pilot i. deniz kılavuzu
sea frontier i. deniz sınırı
perils of the sea i. deniz rizikoları
carriage of goods by sea act i. denizden mal taşıma kanunu
sea damage i. deniz hasarı
sea risk i. deniz riski
sea insurance i. deniz sigortası
sea peril i. deniz tehlikesi
sea mile i. deniz mili
sea route i. deniz yolu
sea voyage i. deniz seyahati
sea transport i. deniz taşımacılığı
sea power i. deniz kuvveti
policy of sea insurance i. deniz sigorta poliçesi
sea peril i. deniz rizikosu
sea accident i. deniz kazası
sea port i. deniz limanı
certificate of sea worthiness i. denize elverişlilik belgesi
sea cargo i. gemi yükü
sea journal i. gemi jurnali
sea letter i. gemiye verilen belge
sea-stores i. geminin yedek ekipmanı
air/sea interchange i. hava/deniz yolu dönüşümlü taşıma
inland sea i. iç deniz
open sea i. kara sularının dışında hiçbir devletin egemenliğinde olmayan denizler
salvage at sea i. kurtarma ücreti
air/sea interchange i. taşıma şirketleri arasında yapılan anlaşma
send by sea f. deniz yoluyla göndermek
put to sea f. (gemiyi) denize indirmek
sea-borne s. deniz yolu ile taşınan
ready for sea s. deniz seferine hazır
sea-borne s. denizyolu ile taşınan
Law
perils of sea i. deniz muhataraları
right access to the sea i. denize erişim hakkı
law of the sea i. uluslararası deniz hukuku
bering sea controversy i. bering denizi ihtilafı
high sea i. denizcilik yasalarının geçerli olduğu deniz
Politics
dumping of waste at sea i. atıkların denize verilmesi
regional marine pollution emergency response centre for the mediterranean sea i. akdeniz bölgesel deniz kirliliği acil müdahale merkezi
baltic sea parliamentary conference i. baltık denizi parlamento konferansı
united nations convention on the law of sea i. birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi
united nations convention on the law of the sea i. birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi
sea power theory i. deniz hakimiyeti teorisi
deep sea discharge system i. derin deniz deşarj sistemi
committee on the movement of air or sea passengers' baggage i. hava veya deniz yolcularının bagajlarının dolaşımı komitesi
great sea i. hükümetin resmi mührü
parliamentary assembly of the organization of the black sea economic cooperation i. karadeniz ekonomik işbirliği parlamenter asamblesi
black sea economic cooperation organization i. karadeniz ekonomik işbirliği örgütü
the commission on the protection of the black sea against pollution i. karadeniz'in kirliliğe karşı korunması komisyonu