verici - Turc Anglais Dictionnaire

verici

Sens de "verici" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 20 résultat(s)

Turc Anglais
General
verici giving adj.
It is regrettable that we do not have any instrument with which to give assistance in situations like this.
Bu gibi durumlarda yardım sağlayabileceğimiz herhangi bir enstrümana sahip olmamamız üzüntü vericidir.

More Sentences
Common Usage
verici transmitter n.
General
verici giver n.
verici donor n.
verici portoir n.
verici transmitting adj.
verici bonair adj.
Technical
verici emitter n.
verici x-mitter n.
verici feeder n.
verici sender n.
verici transmitter n.
verici broadcasting transmitter n.
Telecom
verici transmitter n.
Electric
verici emitter n.
Aeronautic
verici x miter n.
Medical
verici vendor n.
Linguistics
verici sender n.
verici transmitter n.
Archaic
verici communicative adj.

Sens de "verici" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
memnuniyet verici pleasing adj.
In that connection, it was also very pleasing to hear the presidency of the Council speak here today.
Bu bağlamda Konsey Başkanı'nın bugün burada yaptığı konuşmayı dinlemek de son derece memnuniyet vericiydi.

More Sentences
heyecan verici exciting adj.
The topic is an exciting one.
Bu konu heyecan verici bir konu.

More Sentences
General
karar verici decision-maker n.
That is perhaps more an unfounded concern on the part of the decision-maker.
Bu belki de karar verici açısından daha çok temelsiz bir endişedir.

More Sentences
endişe verici haberler alarming news n.
Alarming news came from the suburbs.
Banliyöden endişe verici haberler geldi.

More Sentences
utanç verici anlar embarrassing moments n.
That would have saved the world community a great deal of money, time and embarrassing moments.
Bu, dünya kamuoyunu büyük miktarda para, zaman ve utanç verici anlardan kurtarabilirdi.

More Sentences
umut verici görünmek look promising v.
Keep track of everything that looks promising.
Umut verici görünen her şeyi takip edin.

More Sentences
heyecan verici stirring adj.
That kind of stirring, pioneering front provides the impetus to move further on.
Bu tür heyecan verici, öncü bir cephe, daha ileriye gitmek için itici güç sağlar.

More Sentences
cesaret verici encouraging adj.
But the results so far are very encouraging.
Ancak şu ana kadarki sonuçlar çok cesaret verici.

More Sentences
heyecan verici sensational adj.
The news was sensational.
Haber, heyecan vericiydi.

More Sentences
gurur verici proud adj.
The Labour Government's record in Britain is also a proud one.
İşçi Partisi Hükümetinin Britanya'daki sicili de gurur vericidir.

More Sentences
endişe verici worrying adj.
Computer terrorism and environmental terrorism are worrying features of today's world.
Bilgisayar terörizmi ve çevresel terörizm günümüz dünyasının endişe verici özellikleridir.

More Sentences
hayret verici marvelous adj.
The story was full of marvelous happenings.
Hikaye, hayret verici olaylarla doluydu.

More Sentences
dehşet verici dreadful adj.
They cannot continue to use Sharia law and these dreadful, horrendous punishments.
Şeriat hukukunu ve bu korkunç, dehşet verici cezaları kullanmaya devam edemezler.

More Sentences
memnuniyet verici gratifying adj.
It has been gratifying in the course of this debate to note Parliament's overwhelming endorsement of enlargement.
Bu tartışma sırasında Parlamentonun genişlemeyi ezici bir çoğunlukla desteklediğini görmek memnuniyet vericidir.

More Sentences
umut verici promising adj.
Angola's sudden and promising recovery has taught despairing Westerners an unexpected lesson.
Angola'nın ani ve umut verici toparlanması, umutsuzluğa kapılan Batılılara beklenmedik bir ders verdi.

More Sentences
umut verici hopeful adj.
However, there are some hopeful signs.
Bununla birlikte, bazı umut verici işaretler de vardır.

More Sentences
hayret verici astounding adj.
This is astounding.
Bu hayret verici.

More Sentences
kaygı verici worrisome adj.
This is especially worrisome.
Bu özellikle kaygı verici.

More Sentences
endişe verici uneasy adj.
There was an uneasy silence.
Endişe verici bir sessizlik vardı.

More Sentences
utanç verici shameful adj.
Despite this, the authors of this motion have been peddling shameful and unfounded accusations in their speeches.
Buna rağmen bu önergenin yazarları konuşmalarında utanç verici ve asılsız suçlamalarda bulunmaktadır.

More Sentences
dehşet verici appalling adj.
It is an appalling litany of crimes against humanity.
İnsanlığa karşı işlenen suçların dehşet verici bir listesidir.

More Sentences
zarar verici damaging adj.
It is particularly damaging that disagreements over Iraq have been allowed to overshadow the debate about enlargement.
Irak konusundaki anlaşmazlıkların genişleme tartışmalarını gölgelemesine izin verilmesi özellikle zarar vericidir.

More Sentences
ümit verici encouraging adj.
In the first half of this year performance was encouraging.
Bu yılın ilk yarısında performans ümit vericiydi.

More Sentences
hayret verici amazing adj.
This really is amazing.
Bu gerçekten hayret verici.

More Sentences
ilham verici inspirational adj.
It was truly inspirational.
Gerçekten ilham vericiydi.

More Sentences
endişe verici disquieting adj.
The disquieting news of the impending storm made everyone anxious.
Yaklaşan fırtınayla ilgili endişe verici haberler herkesi tedirgin ediyordu.

More Sentences
ümit verici promising adj.
That sounds quite promising, doesn't it?
O oldukça ümit verici görünüyor, değil mi?

More Sentences
endişe verici worrisome adj.
This is especially worrisome.
Bu özellikle endişe vericidir.

More Sentences
utanç verici disgraceful adj.
These immigrants are under-paid; they are often housed in disgraceful conditions.
Bu göçmenlere düşük ücret ödeniyor; çoğu zaman utanç verici koşullarda barındırılıyorlar.

More Sentences
güven verici reassuring adj.
The Commission proposal looks reassuring, but is not proof against deliberate sabotage.
Komisyon teklifi güven verici görünmekle birlikte kasıtlı sabotajlara karşı bir kanıt değildir.

More Sentences
heyecan verici exciting adj.
Aviation is, without a doubt, one of the most exciting and stimulating industries.
Havacılık, şüphesiz ki, en heyecan verici ve teşvik edici sektörlerden biridir.

More Sentences
hayret verici astonishing adj.
It is astonishing that the Commission should now wish to put a stop to this.
Komisyon'un şimdi bunu durdurmak istemesi hayret vericidir.

More Sentences
huzur verici restful adj.
How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

More Sentences
ibret verici exemplary adj.
The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.

More Sentences
dehşet verici awesome adj.
How awesome is that?
Bu ne kadar dehşet verici?

More Sentences
dehşet verici horrific adj.
Despite the calm of recent hours and days, the events of recent weeks have been truly horrific.
Son saatlerdeki ve günlerdeki sakinliğe rağmen, son haftalarda yaşanan olaylar gerçekten dehşet vericiydi.

More Sentences
heyecan verici rousing adj.
The rousing speech inspired the crowd to take action.
Heyecan verici konuşma, kalabalığa harekete geçmeleri için ilham verdi.

More Sentences
heyecan verici thrilling adj.
Composing a industrial script may be a hard and thrilling experience.
Endüstriyel bir senaryo yazmak zor ve heyecan verici bir tecrübe olabilir.

More Sentences
enerji verici energizing adj.
It was both energizing and exhausting.
Hem enerji verici hem de yorucuydu.

More Sentences
üzüntü verici distressing adj.
Mr President-in-Office of the Council, your distressing verbal statement proved the Union's failure and powerlessness.
Sayın Konsey Dönem Başkanı, üzüntü verici sözlü açıklamanız Birliğin başarısızlığını ve güçsüzlüğünü kanıtlamıştır.

More Sentences
zarar verici detrimental adj.
Signing an agreement of this kind must be viewed as detrimental to the agreement of the International Criminal Court.
Bu tür bir anlaşmanın imzalanması Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin anlaşmasına zarar verici olarak görülmelidir.

More Sentences
dehşet verici terrifying adj.
The level of racism in our society is terrifying.
Toplumumuzdaki ırkçılık seviyesi dehşet vericidir.

More Sentences
zarar verici prejudicial adj.
The scale and gravity of fraud prejudicial to Community financial interests is clear to all.
Topluluğun mali çıkarlarına zarar veren dolandırıcılığın boyutu ve ciddiyeti herkes için açıktır.

More Sentences
endişe verici alarming adj.
The situation there can only be described as alarming.
Oradaki durum sadece endişe verici olarak tanımlanabilir.

More Sentences
moral verici uplifting adj.
Riding your bike on a path along a river surrounded by forests is really uplifting.
Ormanlarla çevrili bir nehir boyunca uzanan bir patikada bisiklete binmek gerçekten moral verici.

More Sentences
en umut verici most promising adj.
Biotechnology is one such and one of the most promising.
Biyoteknoloji bunlardan biri ve en umut verici olanlardan biri.

More Sentences
endişe verici concerning adj.
Recent reports concerning the future of CAP are certainly worrying.
OTP'nin geleceğine ilişkin son raporlar kesinlikle endişe vericidir.

More Sentences
utanç verici undignified adj.
His clumsy fall on the stage was an undignified moment.
Sahnede sakarca yere düşmesi utanç verici bir andı.

More Sentences
acı verici painful adj.
Change is good, even though it's sometimes painful.
Değişim bazen acı verici olsa bile iyidir.

More Sentences
Common Usage
bilgi verici informative adj.
General
zarar verici olma balefulness n.
lezzet verici flavorer n.
utanç verici davranış infamy n.
verici testi transmit test n.
yedek verici relay transmitters n.
heyecan verici şey sensation n.
verici istasyon transmitting station n.
korsan verici pirate sender n.
güç verici energiser n.
keder verici griever n.
utanç verici şey stigma n.
loş ve sıkıntı verici olma durumu dismalness n.
gayret verici enthusing n.
utanç verici şey reproach n.
umut verici şey promise n.
utanç verici kişi disgracer n.
hayret verici miraculousness n.
bilgi verici etiketleme informative labelling n.
karar verici policy maker n.
kuvvet verici ilaç tonic n.
verici ses çıkışı transmit audio in n.
haber verici communicator n.
kudret verici energiser n.
içinde az miktarda sağlık verici mineraller bulunduran içme suyu çeşidi mineral water n.
verici öz testi transmit self test n.
renk verici madde tinction n.
akıllı ve yaşlı öğüt verici kimse nestor n.
koku verici aromatiser n.
koku verici aromatizer n.
verici düzeyi donor level n.
alıcı verici duplexer n.
alıcı verici two-way radio n.
heyecan verici olay excitement n.
korku verici tecrübe frightening experience n.
cesaret verici ilerleme encouraging progress n.
talihsiz/esef verici bir gelişme a regrettable development n.
talihsiz/esef verici bir gelişme an unfortunate development n.
enerji verici energy booster n.
güç verici energizer n.
kudret verici energizer n.
lezzet verici flavourer n.
motivasyon verici poster motivational poster n.
uzun heyecan verici yolculuk/seyahat odyssey n.
radyoda verici anten radiator n.
karar verici administrator n.
örnek verici adducer n.
dehşet verici olay nightmare n.
bir yere bağlı olunmayan heyecan verici hayat tarzı nomadism n.
heyecan verici hikaye thrill n.
heyecan verici kimse thriller n.
heyecan verici olma thrillingness n.
heyecan verici çağrı trumpet call n.
acı verici ufak yaralanma tweak n.
mahsul verici yielder n.
ilham verici sözler inspirational quotes n.
utanç verici yanlış anlama embroglio n.
kenevirden elde edilen keyif verici maddeler bang n.
zarar verici olma unwholesomeness n.
zarar verici etki blast n.
bir grup utanç verici insan arasındaki normal ve iyi huylu kimse white sheep n.
utanç verici hata whoopsie n.
acı verici deneyim wringer n.
utanç verici hata boob [uk] n.
heyecan verici deneyim head trip n.
ilham verici söz homily n.
zarar verici hurter n.
karar verici decider n.
zarar verici şey detrimental n.
gizli karar verici grey eminence n.
dehşet verici bir olayın ikincil sonucu grue n.
utanç verici durum hobble [dialect] [uk] n.
utanç verici şey odium n.
hayret verici şey opposal [obsolete] n.
utanç verici davranış opprobrium n.
zarar verici etki rust [obsolete] n.
oksijen verici aygıt oxidator [obsolete] n.
utanç verici olma disgracefulness n.
kuşku verici olma disputableness n.
kuşku verici olma disputacity n.
utanç verici olay incident n.
utanç verici hareket infamy n.
utanç verici olay infamy n.
enerji verici energizer n.
keyif verici etkileri için alınan ilaç drug of abuse n.
keyif verici etkileri için alınan ilaç street drug n.
keyif verici madde alımını durdurma drug withdrawal n.
rahatsızlık verici şey incommodity n.
bilgi verici yazı paper n.
heyecan verici güç pow n.
üfleyerek zarar verici cisim atmaya yarayan on fit uzunluğunda boru sarbacane n.
üfleyerek zarar verici cisim atmaya yarayan on fit uzunluğunda boru sarbican n.
utanç verici durum fix n.
utanç verici faaliyetin halka duyurulması outing n.
utanç verici hususlar pudenda n.
utanç verici husus pudendum n.
ilham verici kimse schoolmaster n.
utanç verici olma shamefulness n.
acı verici durum crucifixion n.
şifa verici girişim crusade n.
utanç verici şey skeleton n.
eğim verici slanter n.
ilham verici konuşma inspirational speech n.
enerji verici madde stimulative n.
heyecan verici bir hale sokmak sensationalize v.
umut verici bir tablo çizmek paint a promising picture v.
ümit verici olmak have a chance v.
ümit verici olmak be promising v.
heyecan verici yapmak sensationalise v.
heyecan verici yapmak sensationalize v.
heyecan verici bir hale sokmak sensationalise v.
içine (keyif verici) madde eklemek lace v.
utanç verici bir ceza vermek baffle [obsolete] v.
utanç verici duruma düşürmek baffle [obsolete] v.
ümit verici bir aşamaya gelmek blossom v.
ilişkilerde verici olmak give v.
zarar verici faaliyetleri gizleyerek çevre dostuymuş gibi görünmeye çalışmak greenwash v.
utanç verici bir duruma düşürmek set [dialect] v.
hayret verici surprising adj.
utanç verici sinful adj.
dehşet verici grisly adj.
endişe verici frowning adj.
çok heyecan verici breathtaking adj.
endişe verici fraught adj.
zevk verici savoring adj.
utanç verici opprobrious adj.
örnek verici exemplary adj.
hayret verici bewildering adj.
keder verici grievous adj.
korku verici terrifying adj.
nasihat verici hortatory adj.
heyecan verici orgiastic adj.
yön verici collimating adj.
zarar verici malignant adj.
dehşet verici terrible adj.
hayat verici exhilarant adj.
ümit verici olmayan unpromising adj.
zarar verici debilitative adj.
hayret verici stupendous adj.
şifa verici healthful adj.
keder verici woesome adj.
hayret verici marvellous adj.
zevk verici delightsome adj.
heyecan verici electric adj.
daha keder verici woefuller adj.
dehşet verici stupendous adj.
dehşet verici sustaining adj.
nefret verici abominable adj.
endişe verici threatening adj.
keder verici evilest adj.
utanç verici inglorious adj.
heyecan verici enthusing adj.
çok heyecan verici thrilling adj.
ümit verici rewarding adj.
dehşet verici fearful adj.
hüzün verici gloomy adj.
zevk verici savouring adj.
en keder verici woefullest adj.
nasihat verici hortative adj.
utanç verici discreditable adj.
zarar verici unwholesome adj.
zarar verici enervating adj.
zarar verici knockout adj.
şehvet verici lascivious adj.
dehşet verici cataclysmic adj.
destek verici supportive adj.
kaygı verici ominous adj.
zevk verici orgiastic adj.
fikir verici suggestive adj.
şifa verici curative adj.
loş ve sıkıntı verici dismal adj.
zarar verici impairing adj.
arzu verici aphrodisiac adj.
kabız verici binding adj.
hayret verici miraculous adj.
hayret verici stunning adj.
ümit verici hopeful adj.
evham verici hallucinatory adj.
hüzün verici melancholic adj.
zevk verici luxurious adj.
şaşkınlık verici mesmeric adj.
nefret verici hateful adj.
utanç verici infamous adj.
dehşet verici frightening adj.
neşe verici merry adj.
zarar verici mischievous adj.
dehşet verici gruesome adj.
kuvvet verici roborant adj.
zarar verici counterproductive adj.
dehşet verici horrible adj.
şevk verici enthusing adj.
neşe verici jolly adj.
ümit verici rosy adj.
hayat verici exhilarative adj.
keyif verici delighting adj.
keder verici eviler adj.
umut verici encouraging adj.
gayret verici hortative adj.
macera dolu ve heyecan verici (hikaye/roman vb) swashbuckling adj.
sıkıntı verici draggy adj.
vücuda zarar verici injurious adj.
nasihat verici sermonising adj.
uyuşukluk verici narcotic adj.
zarar verici olmayan nonmalignant adj.
keyif verici nitelikte olmayan nonintoxicating adj.
zarar verici olmayan nonmalicious adj.
zarar verici olmayan noninjurious adj.
zarar verici noxal adj.
onur verici honourary adj.
üzüntü verici upsetting adj.
üzüntü verici saddening adj.
endişe verici agitative adj.
bilgi verici illuminating adj.
haber verici premonitory adj.
acı verici agonizing adj.
acı verici agonising adj.
rahatsızlık verici nettlesome adj.
sıkıntı verici nettlesome adj.
cesaret verici heartening adj.
acı verici biting adj.
ışık verici illuminating adj.
dehşet verici awe-inspiring adj.
zarar verici counter-productive adj.
zahmet verici inconvenient adj.
ıstırap verici distressing adj.
korku verici fearful adj.
umut verici rosy adj.
gurur verici sublime adj.
izin verici permissive adj.
ziyan verici prejudicial adj.
hasar verici detrimental adj.
emniyet verici assuring adj.
verici olmayan ungiving adj.
dehşet verici morbid adj.
rahatsızlık verici unsettling adj.
memnuniyet verici heart-warming adj.
mutluluk verici pleasing adj.
umut verici hope-inspiring adj.
onur verici honorary adj.
onur verici flattering adj.
dehşet verici blood curdling adj.
ümit verici promotive adj.
cesaret verici promotive adj.
kaygı verici perturbative adj.
cesaret verici hortatory adj.
nasihat verici sermonizing adj.
enerji verici energising adj.
enerji verici energiser adj.
zarar verici olmayan non-malignant adj.
elem verici dolent adj.
ders verici didactical adj.
ders verici instructive adj.
ders verici instuctive adj.
ders verici informative adj.
ders verici didactic adj.
ders verici educational adj.
mutluluk verici felicific adj.
mahrem ve şok verici/skandal bilgiler içeren tell-all adj.
mahrem ve şok verici/skandal bilgiler veren tell-all adj.
aroma verici flavorant adj.
korku verici scary adj.
şaşkınlık verici astonishing adj.
şaşkınlık verici astonishing adj.
vücuda canlılık verici adaptogenic adj.
cesaret verici adhortatory adj.
hüzün verici adust adj.
nasihat verici adhortatory adj.
üzüntü verici afflicting adj.
ıstırap verici afflicting adj.
dehşet verici affrightful [obsolete] adj.
korku verici affrightful [obsolete] adj.
ceza verici relatiative adj.
hacim verici volumizing adj.
kaygı verici teratical [obsolete] adj.
dehşet verici terrific adj.
korku verici terrorful adj.
dehşet verici terrorful adj.
heyecan verici thrillant [obsolete] adj.
heyecan verici niteliklere sahip olan thrilly adj.
kaygı verici thundery adj.
endişe verici thundery adj.
heyecan verici tinglish adj.
heyecan verici titillating adj.
eziyet verici tormentful adj.
heyecan verici transportive adj.
son derece heyecan verici/popüler red hot adj.
çok heyecan verici electric adj.
endişe verici olmayan unalarming adj.
zahmet verici unconvenient adj.
endişe verici olmayan unfraught adj.
utanç verici unglorious adj.
dehşet verici ungodly adj.
ümit verici olmayan unhopeful adj.
bilgi verici olmayan uninforming [us] adj.
neşe verici jolly adj.
enerji verici energy-giving adj.
hayret verici olmayan unmiraculous adj.
güven verici olmayan unreassuring adj.
hüzün verici sad adj.
hayret verici eye-opening adj.
heyecan verici jiggy adj.
utanç verici vituperrious adj.
şehvet verici lascious adj.
şehvet verici lascivient adj.
arzu verici venereous adj.
ümit verici likely adj.
sıkıntı verici lonely adj.
acı verici bitter [obsolete] adj.
içerik açısından zengin veya memnuniyet verici marrowy adj.
heyecan verici hair-raising adj.
hayret verici whapping adj.
hayret verici wonderful [obsolete] adj.
hayret verici wondred adj.
zarar verici blighting adj.
acı verici boisterous [obsolete] adj.
ilham verici happening adj.
hayret verici merveilleux adj.
dehşet verici chilling adj.
ümit verici fair adj.
heyecan verici high adj.
onur verici honorific adj.
utanç verici miserable adj.
moral verici moralistic adj.
utanç verici reproachable adj.
heyecan verici galvanizing adj.
heyecan verici galvanising adj.
heyecan verici galvanizing adj.
heyecan verici galvanising adj.
acı verici hurting adj.
rahatsızlık verici hurting adj.
memnuniyet verici liefsome adj.
şehvet verici likerous [obsolete] adj.
hasar verici lossful adj.
utanç verici lowdown adj.
utanç verici low-down adj.
ışık verici luminant adj.
heyecan verici burning adj.
zarar verici damnific adj.
memnuniyet verici desiderable [obsolete] adj.
memnuniyet verici gratulate [obsolete] adj.
acı verici griping adj.
dehşet verici grisy [obsolete] adj.
korku verici grizzly adj.
dehşet verici grooly adj.
sıkıntı verici gruesome adj.
çok keder verici heartrending adj.
çok keder verici heart-rending adj.
nefret verici odible adj.
utanç verici offending adj.
utanç verici offensive [obsolete] adj.
aşırı endişe verici overfraught adj.
esef verici rueful adj.
utanç verici disgracious [obsolete] adj.
korku verici dismayful adj.
endişe verici dismayful adj.
utanç verici disreputable adj.
dehşet verici infandous [obsolete] adj.
zarar verici infest [obsolete] adj.
zarar verici infestuous [obsolete] adj.
memnuniyet verici ingratiating adj.
memnuniyet verici ingratiatory adj.
ilham verici inspiratory adj.
endişe verici disturbant adj.
endişe verici disturbative adj.
dehşet verici dread adj.
sıkıntı verici incommodate [obsolete] adj.
rahatsızlık verici incommodate [obsolete] adj.
hasar verici incommodious [obsolete] adj.
huzur verici pacifical adj.
memnuniyet verici favorable adj.
mutluluk verici favorable adj.
memnuniyet verici favourable adj.
mutluluk verici favourable adj.
endişe verici fearful adj.
dehşet verici fearsome adj.
dehşet verici ferocious adj.
şehvet verici pornerastic adj.
heyecan verici pow adj.
kaygı verici concerning adj.
endişe verici discomforting adj.
ilham verici divine adj.
utanç verici suç işlemiş flagitious adj.
onur verici flatterous [obsolete] adj.
kaygı verici oracular adj.
endişe verici orgulous adj.
utanç verici pudendous adj.
utanç verici pudibund adj.
ümit verici roseate adj.
umut verici roseate adj.
dehşet verici schrecklich adj.
heyecan verici sensiferous adj.
ders verici sermonic adj.
ders verici sermonical adj.
dehşet verici shattering adj.
utanç verici shendful adj.
heyecan verici şekilde hızlı slam-bang adj.
heyecan verici slam-bang adj.
acı verici slashing adj.
rahatsızlık verici uncanny adj.
keyif verici sportful adj.
memnuniyet verici satisfying adj.
zarar verici bir biçimde balefully adv.
kaygı verici bir şekilde ominously adv.
huzur verici bir şekilde balmily adv.
hayat verici bir şekilde inspiritingly adv.
ümit verici bir şekilde rosily adv.
kaygı verici biçimde doomfully adv.
utanç verici bir şekilde disgracefully adv.
utanç verici bir şekilde ingloriously adv.
kaygı verici bir şekilde doomily adv.
cesaret verici bir şekilde hearteningly adv.
bilgi verici bir şekilde informatorily adv.
ilham verici bir şekilde inspirationally adv.
hayret verici biçimde marvellously adv.
ümit verici bir biçimde rewardingly adv.
sıkıntı verici şekilde worrisomely adv.
dehşet verici bir şekilde cataclysmically adv.
heyecan verici bir şekilde breathtakingly adv.
nasihat verici bir biçimde hortatively adv.
heyecan verici bir biçimde rousingly adv.
ilham verici bir şekilde inspiringly adv.
umut verici bir şekilde promisingly adv.
utanç verici bir halde disgracefully adv.
sıkıntı verici bir şekilde depressingly adv.
dehşet verici bir şekilde horrifically adv.
utanç verici biçimde abjectly adv.
zarar verici şekilde perniciously adv.
endişe verici oranda/derecede at the alarming rate adv.
hayret verici biçimde marvelously adv.
ümit verici olmayan bir şekilde unhopefully adv.
utanç verici bir şekilde unpardonably adv.
endişe verici bir şekilde unsettlingly adv.
hayret verici wonderfully adv.
memnuniyet verici veya uygun olması koşuluyla on liking adv.
dehşet verici şekilde fearfully adv.
endişe verici şekilde fearfully adv.
utanç verici bir şekilde stigmatically adv.
hayret verici bir şekilde surprisingly adv.
Phrasals
biri hakkında hayret verici bir şey bulmak find someone out v.
birini/bir şeyi heyecan verici bir hale getirmek jazz someone/something up v.
Phrases
hayret verici biçimde à merveille [french] adv.
kimini etkilemeyen olay bazısına da dehşet verici gelir the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
dehşet verici eşitsizlikler the appalling disparities expr.
heyecan verici to shout about expr.
Colloquial
başıma gelen en heyecan verici şeylerden biri one of the most exciting things that's happened to me n.
ibret verici a case in point n.
moral verici morale booster n.
son derece kaygı verici bir gelişme a highly worrisome development n.
heyecan verici şey thriller-diller n.
güven verici yaklaşım warm fuzzy n.
çok heyecan verici (biri/bir şey) hang of a (someone or something) n.