|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
hostes (uçakta) |
stewardess n.
|
|
A stewardess was rescued from the wreck.
Bir hostes enkazdan kurtarıldı.
More Sentences
|
2 |
General |
burun (uçakta) |
nose n.
|
|
3 |
General |
uçakta manevra kolu |
joystick n.
|
|
4 |
General |
(uçakta) ekonomi sınıfı |
economy n.
|
|
5 |
General |
(uçakta) acil çıkış kapısı |
hatch n.
|
|
6 |
General |
(gemide, uçakta) silah ateşleme açıklığı |
gun port n.
|
|
7 |
General |
(gemide, uçakta) silah ateşleme açıklığı |
gunport n.
|
|
8 |
General |
(uçakta, motorlu araçlarda) koltuğun arkasındaki destek |
seatback n.
|
|
9 |
General |
uçakta silah taşımak |
carry gun on plane v.
|
|
10 |
General |
aynı uçakta/uçuşta olmak |
be on the same flight v.
|
|
Phrasals |
|
11 |
Phrasals |
uçakta bir hava koşuluna/durumuna yakalanmak |
fly into (something or some place) v.
|
|
12 |
Phrasals |
uçakta türbülansa, sise girmek |
fly into (something or some place) v.
|
|
13 |
Phrasals |
uçakta bir hava koşuluna/durumuna yakalanmak |
fly into something v.
|
|
14 |
Phrasals |
uçakta türbülansa, sise girmek |
fly into something v.
|
|
15 |
Phrasals |
bir teknede veya uçakta sabit bir hızda seyahat etmek |
sail along v.
|
|
16 |
Phrasals |
bir araçta ya da uçakta emniyet kemerini bağlamak |
buckle up v.
|
|
Colloquial |
|
17 |
Colloquial |
uçakta veya helikopterdeki polis |
a bear in the air n.
|
|
|
18 |
Colloquial |
uçakta veya helikopterdeki polis |
bear in the air n.
|
|
19 |
Colloquial |
uçakta oksijen maskelerinin tavandan açılıp düşmesinin yarattığı panik |
rubber jungle n.
|
|
20 |
Colloquial |
uçakta oksijen maskelerinin açılması |
rubber jungle n.
|
|
21 |
Colloquial |
uçakta/trende/otobüste yer açılmasını bekleyerek |
on standby expr.
|
|
Idioms |
|
22 |
Idioms |
uçakta yolcunun sorun çıkarması |
air rage n.
|
|
Speaking |
|
23 |
Speaking |
hiç uçağa bindin mi/uçakta uçtun mu? |
have you ever flown in a plane? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
24 |
Trade/Economic |
gemi ya da uçakta kaçak yolcu |
stowaway n.
|
|
25 |
Trade/Economic |
uçakta teslim |
free on aircraft n.
|
|
Law |
|
26 |
Law |
uçakta işlenen suç |
offense committed on aircraft n.
|
|
Tourism |
|
27 |
Tourism |
havayolu şirketlerinin kapasite fazlası satışı sebebiyle uçakta yer olmaması ve; bunun sonucu olarak bileti alınmış olan bazı yolcuların uçağa kabul edilmemesi dolayısıyla verilen tazminat |
denied boarding compensation n.
|
|
28 |
Tourism |
turistik mevki (uçakta/gemide) |
tourist class n.
|
|
29 |
Tourism |
uçuş sırasında uçakta bulunanlar |
souls on board n.
|
|
Technical |
|
30 |
Technical |
gemide ya da uçakta bulunan |
boarder n.
|
|
31 |
Technical |
gemi ya da uçakta dengeleyici olarak kullanılan jiroskop |
foucault gyroscope n.
|
|
Transportation |
|
32 |
Transportation |
otobüs, tren veya uçakta yolcunun elde taşıyabileceği büyüklükte çanta, valiz vb. |
carry-on n.
|
|
33 |
Transportation |
otobüs, tren veya uçakta yolcunun elde taşıyabileceği büyüklükte |
carry-on adj.
|
|
Aeronautic |
|
34 |
Aeronautic |
uçakta ani irtifa düşüşlerine neden olabilen alçak basınç bölgesi |
air hole n.
|
|
35 |
Aeronautic |
karaya konuşlandırılmış radar sistemi yardımıyla uçağın uçuş halindeki görüntüsünü uçakta bulunan ekran yardımıyla gözlemlenmesine olanak sağlayan elektronik seyrüsefer yardımcısı |
teleran® n.
|
|
36 |
Aeronautic |
uçakta verimlilik kapasitesini etkileyen faktörler |
performance n.
|
|
37 |
Aeronautic |
uçakta ani irtifa düşüşlerine neden olabilen alçak basınç bölgesi |
air pocket n.
|
|
|
38 |
Aeronautic |
uçakta bulunan mevcut yakıt miktarı |
fuel remaining n.
|
|
39 |
Aeronautic |
uçakta motor yakıt tüketimi |
installed fuel consumption n.
|
|
40 |
Aeronautic |
uçakta kontrol işlevlerinin bulunduğu kısım |
cockpit n.
|
|
41 |
Aeronautic |
uçakta mach sayısını ölçen alet |
machmeter n.
|
|
42 |
Aeronautic |
uçakta bagaj bölümü |
hold n.
|
|
43 |
Aeronautic |
uçakta baş üstü göstergesi |
head-up display n.
|
|
44 |
Aeronautic |
(uçakta) taşınacak yüklerin doğru konumunu gösterip ağırlık ve denge için kontrol listeleri, denge kayıtları ve izinleri içeren bir dizi şema |
loading chart (aircraft) n.
|
|
45 |
Aeronautic |
(özellikle yan rüzgara giren uçakta) yanal hareket |
crab n.
|
|
46 |
Aeronautic |
uçakta görülen sürükleme kuvveti |
parasite resistance n.
|
|
47 |
Aeronautic |
uçakta temel destek yüzeyi |
plane n.
|
|
48 |
Aeronautic |
(transonik uçakta) kanatlardaki güçlü şok dalgaları hava akımının kanat yüzeylerinden ayırdığında taşıma kuvvetinin azalıp havanın gösterdiği direncin artması |
shockstall n.
|
|
49 |
Aeronautic |
(uçakta) dönüş-kayış göstergesi |
skid n.
|
|
50 |
Aeronautic |
çift kanatlı uçakta üst çıkıntı |
skid fin n.
|
|
51 |
Aeronautic |
(ticari uçakta) silahlı güvenlik görevlisi |
sky marshal n.
|
|
52 |
Aeronautic |
uçakta maksimum motor hızına ulaşmak |
redline v.
|
|
53 |
Aeronautic |
uçakta bir tarafa yatmak |
bank v.
|
|
54 |
Aeronautic |
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanmak |
brace for impact v.
|
|
55 |
Aeronautic |
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanmak |
assume a brace or crash position v.
|
|
56 |
Aeronautic |
(döner kanatlı uçakta) helikopter pervanesinin giriş açısını periyodik olarak düşürüp yükseltmek |
feather v.
|
|
57 |
Aeronautic |
uçakta yer alan |
planeside adj.
|
|
58 |
Aeronautic |
uçakta yapılan |
planeside adj.
|
|
59 |
Aeronautic |
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanın! |
brace for impact! expr.
|
|
60 |
Aeronautic |
uçakta baş üstü göstergesi |
hud (head-up display) abrev.
|
|
Marine |
|
61 |
Marine |
kabin görevlisi (uçakta erkek) |
steward n.
|
|
62 |
Marine |
uçakta ya da gemide yiyeceklerin hazırlandığı bölüm |
galley n.
|
|
63 |
Marine |
uçakta seyahat etmek |
navigate v.
|
|
Military |
|
64 |
Military |
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan asker |
triphibian n.
|
|
65 |
Military |
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan komutan |
triphibian n.
|
|
66 |
Military |
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan asker |
triphibious n.
|
|
67 |
Military |
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan komutan |
triphibious n.
|
|
68 |
Military |
uçakta arıza teşhisi |
aircraft fault diagnosis n.
|
|
69 |
Military |
uçakta taşınmasına müsaade edilen yük |
allowable load n.
|
|
70 |
Military |
askeri uçakta gözlem yapan mürettebat üyesi |
observer n.
|
|
71 |
Military |
gemi veya uçakta bulunan silah ateşleme açıklığının üst ve alt çerçevesini oluşturan yatay ahşap parçalardan her biri |
sill n.
|
|
72 |
Military |
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışmaya uygun |
triphibian adj.
|
|
Slang |
|
73 |
Slang |
uçakta seks partisi |
mile high club n.
|
|
74 |
Slang |
uçakta seks yapanlar kulübü |
the mile-high club n.
|
|
75 |
Slang |
uçakta seks yapanlar |
the mile-high club n.
|
|
Modern Slang |
|
76 |
Modern Slang |
uçakta içkinin içerisine koymak için verilen ortası delik buz küpü |
airplane ice n.
|
|
77 |
Modern Slang |
uçakta uyuyamama |
airplane insomnia n.
|
|
|
78 |
Modern Slang |
genellikle havaalanından alınan ve uçakta vakit geçirmek için okunan kitap |
airplane novel n.
|
|