uçakta - Turc Anglais Dictionnaire

uçakta

Sens de "uçakta" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
General
uçakta on-board adv.
uçakta aboard adv.
Trade/Economic
uçakta aboard adv.

Sens de "uçakta" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 78 résultat(s)

Turc Anglais
General
hostes (uçakta) stewardess n.
burun (uçakta) nose n.
uçakta manevra kolu joystick n.
(uçakta) ekonomi sınıfı economy n.
(uçakta) acil çıkış kapısı hatch n.
(gemide, uçakta) silah ateşleme açıklığı gun port n.
(gemide, uçakta) silah ateşleme açıklığı gunport n.
(uçakta, motorlu araçlarda) koltuğun arkasındaki destek seatback n.
uçakta silah taşımak carry gun on plane v.
aynı uçakta/uçuşta olmak be on the same flight v.
Phrasals
uçakta bir hava koşuluna/durumuna yakalanmak fly into (something or some place) v.
uçakta türbülansa, sise girmek fly into (something or some place) v.
uçakta bir hava koşuluna/durumuna yakalanmak fly into something v.
uçakta türbülansa, sise girmek fly into something v.
bir teknede veya uçakta sabit bir hızda seyahat etmek sail along v.
bir araçta ya da uçakta emniyet kemerini bağlamak buckle up v.
Colloquial
uçakta veya helikopterdeki polis a bear in the air n.
uçakta veya helikopterdeki polis bear in the air n.
uçakta oksijen maskelerinin tavandan açılıp düşmesinin yarattığı panik rubber jungle n.
uçakta oksijen maskelerinin açılması rubber jungle n.
uçakta/trende/otobüste yer açılmasını bekleyerek on standby expr.
Idioms
uçakta yolcunun sorun çıkarması air rage n.
Speaking
hiç uçağa bindin mi/uçakta uçtun mu? have you ever flown in a plane? expr.
Trade/Economic
gemi ya da uçakta kaçak yolcu stowaway n.
uçakta teslim free on aircraft n.
Law
uçakta işlenen suç offense committed on aircraft n.
Tourism
havayolu şirketlerinin kapasite fazlası satışı sebebiyle uçakta yer olmaması ve; bunun sonucu olarak bileti alınmış olan bazı yolcuların uçağa kabul edilmemesi dolayısıyla verilen tazminat denied boarding compensation n.
turistik mevki (uçakta/gemide) tourist class n.
uçuş sırasında uçakta bulunanlar souls on board n.
Technical
gemide ya da uçakta bulunan boarder n.
gemi ya da uçakta dengeleyici olarak kullanılan jiroskop foucault gyroscope n.
Transportation
otobüs, tren veya uçakta yolcunun elde taşıyabileceği büyüklükte çanta, valiz vb. carry-on n.
otobüs, tren veya uçakta yolcunun elde taşıyabileceği büyüklükte carry-on adj.
Aeronautic
uçakta ani irtifa düşüşlerine neden olabilen alçak basınç bölgesi air hole n.
karaya konuşlandırılmış radar sistemi yardımıyla uçağın uçuş halindeki görüntüsünü uçakta bulunan ekran yardımıyla gözlemlenmesine olanak sağlayan elektronik seyrüsefer yardımcısı teleran® n.
uçakta verimlilik kapasitesini etkileyen faktörler performance n.
uçakta ani irtifa düşüşlerine neden olabilen alçak basınç bölgesi air pocket n.
uçakta bulunan mevcut yakıt miktarı fuel remaining n.
uçakta motor yakıt tüketimi installed fuel consumption n.
uçakta kontrol işlevlerinin bulunduğu kısım cockpit n.
uçakta mach sayısını ölçen alet machmeter n.
uçakta bagaj bölümü hold n.
uçakta baş üstü göstergesi head-up display n.
(uçakta) taşınacak yüklerin doğru konumunu gösterip ağırlık ve denge için kontrol listeleri, denge kayıtları ve izinleri içeren bir dizi şema loading chart (aircraft) n.
(özellikle yan rüzgara giren uçakta) yanal hareket crab n.
uçakta görülen sürükleme kuvveti parasite resistance n.
uçakta temel destek yüzeyi plane n.
(transonik uçakta) kanatlardaki güçlü şok dalgaları hava akımının kanat yüzeylerinden ayırdığında taşıma kuvvetinin azalıp havanın gösterdiği direncin artması shockstall n.
(uçakta) dönüş-kayış göstergesi skid n.
çift kanatlı uçakta üst çıkıntı skid fin n.
(ticari uçakta) silahlı güvenlik görevlisi sky marshal n.
uçakta maksimum motor hızına ulaşmak redline v.
uçakta bir tarafa yatmak bank v.
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanmak brace for impact v.
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanmak assume a brace or crash position v.
(döner kanatlı uçakta) helikopter pervanesinin giriş açısını periyodik olarak düşürüp yükseltmek feather v.
uçakta yer alan planeside adj.
uçakta yapılan planeside adj.
(uçakta) çarpmaya/düşmeye hazırlanın! brace for impact! expr.
uçakta baş üstü göstergesi hud (head-up display) abrev.
Marine
kabin görevlisi (uçakta erkek) steward n.
uçakta ya da gemide yiyeceklerin hazırlandığı bölüm galley n.
uçakta seyahat etmek navigate v.
Military
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan asker triphibian n.
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan komutan triphibian n.
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan asker triphibious n.
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışan komutan triphibious n.
uçakta arıza teşhisi aircraft fault diagnosis n.
uçakta taşınmasına müsaade edilen yük allowable load n.
askeri uçakta gözlem yapan mürettebat üyesi observer n.
gemi veya uçakta bulunan silah ateşleme açıklığının üst ve alt çerçevesini oluşturan yatay ahşap parçalardan her biri sill n.
kara, su veya havada hareket edebilen uçakta çalışmaya uygun triphibian adj.
Slang
uçakta seks partisi mile high club n.
uçakta seks yapanlar kulübü the mile-high club n.
uçakta seks yapanlar the mile-high club n.
Modern Slang
uçakta içkinin içerisine koymak için verilen ortası delik buz küpü airplane ice n.
uçakta uyuyamama airplane insomnia n.
genellikle havaalanından alınan ve uçakta vakit geçirmek için okunan kitap airplane novel n.