Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | particularly adv. | özellikle | ||
It is particularly important for them that we offer more training opportunities to compensate for language difficulties. Dil zorluklarını telafi etmek için daha fazla eğitim fırsatı sunmamız onlar için özellikle önemlidir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | particularly adv. | ille | ||
I don't particularly want to see the game. Maçı ille de görmek istemiyorum. More Sentences |
||||
General | particularly adv. | özellikle | ||
That modernisation came to be particularly necessary for five reasons. Bu modernizasyon özellikle beş nedenden ötürü gerekli hale gelmiştir. More Sentences |
||||
General | particularly adv. | başta | ||
Trafficking in human beings, particularly women and children, is a fact in this EU of ours. Başta kadın ve çocuklar olmak üzere insan ticareti, AB'nin bir gerçeğidir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | particularly adv. | bilhassa | ||
This sofa is particularly comfortable. Bu kanepe bilhassa rahat. More Sentences |
||||
Technical | particularly adv. | özellikle | ||
A better system is called for, particularly where promotion policy is concerned. Özellikle terfi politikası söz konusu olduğunda daha iyi bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | particularly adv. | başta olmak üzere | ||
General | particularly adv. | ayrıntılı olarak | ||
General | particularly adv. | başlıca | ||
General | particularly adv. | birer birer | ||
General | particularly adv. | tek tek | ||
General | particularly adv. | ayrı ayrı | ||
General | particularly adv. | münferit olarak | ||
General | particularly adv. | özel derecede | ||
General | particularly adv. | alışılmadık derecede | ||
General | particularly adv. | çok büyük ölçüde | ||
General | particularly adv. | hele |
Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | most particularly adv. | özellikle | ||
I welcome most particularly in that context, the Romanian parliamentary team. Bu bağlamda özellikle Romanya parlamento ekibini memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences |
||||
General | more particularly adv. | özellikle | ||
This is a challenge to politicians throughout Europe and more particularly to both sides of the rail industry. Bu, tüm Avrupa'daki politikacılar ve özellikle de demiryolu endüstrisinin her iki tarafı için bir meydan okumadır. More Sentences |
||||
General | interest particularly v. | yakından ilgilendirmek | ||
General | particularly emphasize v. | üzerinde özellikle durmak | ||
General | most particularly adv. | bilhassa | ||
General | most particularly adv. | hele hele | ||
General | more particularly adv. | daha öncelikli olarak | ||
General | more particularly adv. | ama özellikle | ||
General | more particularly adv. | bilhassa | ||
General | particularly [obsolete] adv. | samimi şekilde | ||
General | particularly [obsolete] adv. | (mantık) tikel olarak | ||
Phrases | ||||
Phrases | particularly but not exclusively expr. | yegane olmasa da bilhassa |