|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
particular attention n.
|
özel dikkat |
|
On that point, I should also like to call once more for particular attention to the shrimp sector.
Bu noktada, bir kez daha karides sektörüne özel dikkat gösterilmesi çağrısında bulunmak istiyorum.
More Sentences
|
2 |
General |
a particular product n.
|
belirli bir ürün |
|
This can be done because it is very self-contained, it is tax on a particular product.
Bu yapılabilir çünkü çok bağımsızdır, belirli bir ürün üzerinden alınan vergidir.
More Sentences
|
3 |
General |
particular person n.
|
belirli kişi |
|
Those particular persons will run.
Bu belirli kişiler kaçacak.
More Sentences
|
4 |
General |
particular case n.
|
özel durum |
|
As politicians, we do not always know what is best for each individual person and company in each particular case.
Politikacılar olarak her özel durumda her bir kişi ve şirket için neyin en iyi olduğunu her zaman bilemeyiz.
More Sentences
|
5 |
General |
be particular about v.
|
seçmek |
|
She is particular about food.
O, yemek hakkında seçicidir.
More Sentences
|
6 |
General |
in particular adv.
|
özellikle |
|
IST projects focus in particular on the development of confidence-building technologies.
IST projeleri özellikle güven artırıcı teknolojilerin geliştirilmesine odaklanmaktadır.
More Sentences
|
7 |
General |
in particular adv.
|
bilhassa |
|
A more sustained effort is required in particular as regards excise duties.
Bilhassa özel tüketim vergileri konusunda daha sürekli bir çabaya ihtiyaç vardır.
More Sentences
|
8 |
General |
in this particular adv.
|
bu konuda |
|
However, we have a very practical reason for not covering this in this particular proposal.
Ancak bu teklifte bu konuya yer vermememizin çok pratik bir nedeni var.
More Sentences
|
Colloquial |
|
9 |
Colloquial |
in particular adv.
|
özellikle |
|
IST projects focus in particular on the development of confidence-building technologies.
IST projeleri özellikle güven artırıcı teknolojilerin geliştirilmesine odaklanmaktadır.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
10 |
Trade/Economic |
particular fund n.
|
özel fon |
|
I would like to advise you to clarify why Turkey was not considered for these particular funds.
Bu özel fonlar için Türkiye'nin neden değerlendirmeye alınmadığını açıklamanızı tavsiye ederim.
More Sentences
|
Computer |
|
11 |
Computer |
particular solution n.
|
özel çözüm |
|
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.
More Sentences
|
Informatics |
|
12 |
Informatics |
particular solution n.
|
özel çözüm |
|
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.
More Sentences
|
Math |
|
13 |
Math |
particular solution n.
|
özel çözüm |
|
The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.
More Sentences
|
General |
|
14 |
General |
a particular importance n.
|
ayrı bir önem |
|
15 |
General |
particular interest n.
|
özel ilgi |
|
16 |
General |
particular customs n.
|
özel örf ve adet kuralları |
|
17 |
General |
particular situation n.
|
özel durum |
|
18 |
General |
particular situation n.
|
özel mevki |
|
19 |
General |
particular way n.
|
belli bir yol/biçim |
|
|
20 |
General |
a particular development stage n.
|
belli bir gelişim evresi |
|
21 |
General |
particular will n.
|
cüzi irade |
|
22 |
General |
particular [obsolete] n.
|
kişisel çıkar |
|
23 |
General |
particular [obsolete] n.
|
kişisel fayda |
|
24 |
General |
particular [obsolete] n.
|
özel menfaat |
|
25 |
General |
particular [obsolete] n.
|
birey |
|
26 |
General |
particular [obsolete] n.
|
kamusal yaşamdan ayrışan birey |
|
27 |
General |
particular date n.
|
belirlenmiş zaman dilimi |
|
28 |
General |
particular redemption n.
|
günahlardan arınıp kurtuluşa ermenin sınırlı sayıda insana bahşedileceği öğretisi |
|
29 |
General |
pay particular attention to v.
|
tüm dikkatini vermek |
|
30 |
General |
act in a particular manner v.
|
davranış sergilemek |
|
31 |
General |
adopt a particular attitude v.
|
tavır almak |
|
32 |
General |
be too particular v.
|
ince eleyip sık dokumak |
|
33 |
General |
give particular importance to something v.
|
özel önem vermek |
|
34 |
General |
give particular importance to something v.
|
ön planda tutmak |
|
35 |
General |
give particular importance to something v.
|
çok önem vermek |
|
36 |
General |
place a particular importance v.
|
ayrı bir önem vermek |
|
37 |
General |
be particular about v.
|
titizlik göstermek |
|
38 |
General |
be a particular concern to v.
|
yakından ilgilendirmek |
|
39 |
General |
be of particular concern to v.
|
yakından ilgilendirmek |
|
40 |
General |
put particular emphasis on v.
|
üzerinde özellikle durmak |
|
41 |
General |
attach particular importance to v.
|
aşırı önem vermek |
|
42 |
General |
attach particular importance to v.
|
çok önem vermek |
|
43 |
General |
be of particular importance v.
|
özel öneme sahibi olmak |
|
44 |
General |
pay particular attention on something v.
|
özel önem vermek |
|
45 |
General |
attach particular importance to v.
|
özel (ayrı bir) önem vermek |
|
46 |
General |
particular to adj.
|
-e özgü |
|
47 |
General |
in particular/certain points adv.
|
belli noktalarda |
|
48 |
General |
in a particular area adv.
|
belirli bir alan içinde |
|
49 |
General |
in a particular way adv.
|
belli bir biçimde |
|
50 |
General |
in a particular way adv.
|
belli bir şekilde |
|
51 |
General |
in particular [obsolete] adv.
|
tek tek |
|
52 |
General |
in particular [obsolete] adv.
|
detaylı bir şekilde |
|
53 |
General |
in particular [obsolete] adv.
|
ayrı ayrı |
|
54 |
General |
spa ( subject to particular average) abrev.
|
özel avaryaya tabi |
|
Phrasals |
|
55 |
Phrasals |
chortle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) gülmek |
|
56 |
Phrasals |
chortle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
57 |
Phrasals |
chortle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
58 |
Phrasals |
chuckle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) gülmek |
|
59 |
Phrasals |
chuckle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
60 |
Phrasals |
chuckle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
61 |
Phrasals |
chuckle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkır kıkır gülmek |
|
62 |
Phrasals |
chuckle with (a particular quality) v.
|
(belli bir duyguyla) kıkırdamak |
|
63 |
Phrasals |
get something together (for a particular time) v.
|
(belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek |
|
Phrases |
|
64 |
Phrases |
at a particular time expr.
|
belirlenen zamanda |
|
65 |
Phrases |
within (that) particular time/period expr.
|
bu zaman zarfında |
|
66 |
Phrases |
more in particular expr.
|
bilhassa |
|
67 |
Phrases |
at a particular time expr.
|
kararlaştırılan zamanda |
|
68 |
Phrases |
more in particular expr.
|
özellikle |
|
69 |
Phrases |
nothing particular expr.
|
özel bir şey yok |
|
Colloquial |
|
70 |
Colloquial |
I ain't particular expr.
|
benim için fark etmez |
|
71 |
Colloquial |
some time later for no particular reason expr.
|
bir süre sonra hiçbir neden yokken |
|
72 |
Colloquial |
ain't particular! expr.
|
fark etmez! |
|
73 |
Colloquial |
ain't particular expr.
|
önemli değil! |
|
74 |
Colloquial |
for no particular reason at all expr.
|
ortada hiçbir neden yokken |
|
75 |
Colloquial |
(one) ain't particular expr.
|
(biri) için fark etmez |
|
76 |
Colloquial |
(one) ain't particular expr.
|
(biri) her şeye uyar |
|
77 |
Colloquial |
(one) ain't particular expr.
|
(birinin) belirli bir tercihi yok |
|
78 |
Colloquial |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) bir şey yapıyor musun/yapacak mısın? |
|
79 |
Colloquial |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) bir işin/planın var mı? |
|
80 |
Colloquial |
are you doing anything (on a particular day)? expr.
|
(belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin? |
|
Idioms |
|
81 |
Idioms |
a london particular [dated] n.
|
koyu bir sis |
|
82 |
Idioms |
a london particular [dated] n.
|
kirli hava |
|
83 |
Idioms |
a london particular [dated] n.
|
zehirli hava/zehirli sis |
|
84 |
Idioms |
a london particular [dated] n.
|
kömür dumanı |
|
85 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
(mesleğinin) şapkasını/gömleğini/cübbesini giyerek hareket etmek/davranmak |
|
86 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
(mesleği) kimliğiyle hareket etmek/davranmak |
|
87 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
mesleğini işi dışında (da) uygulamak |
|
88 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek |
|
89 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
mesleğinden gelen alışkanlıkla hareket etmek |
|
90 |
Idioms |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
mesleğinden getirdiği bilgiyle görüş bildirmek |
|
91 |
Idioms |
place particular focus on v.
|
ayrı bir parantez açmak |
|
92 |
Idioms |
well-heeled for (a particular type of person) adj.
|
(belli özellikte, konumda biri) için bayağı zengin |
|
93 |
Idioms |
well-heeled for (a particular type of person) adj.
|
(belli özellikte, konumda birine) göre bayağı varlıklı |
|
94 |
Idioms |
well-heeled for (a particular type of person) adj.
|
(belli özellikte, konumda biri) için oldukça hali vakti yerinde |
|
Speaking |
|
95 |
Speaking |
I would like to express my gratitude to everyone and in particular to xxx expr.
|
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
|
96 |
Speaking |
I would like to express my gratitude to everyone to xxx in particular expr.
|
başta xxx olmak üzere herkese teşekkür ederim |
|
Trade/Economic |
|
97 |
Trade/Economic |
particular agency n.
|
hususi acentalık |
|
98 |
Trade/Economic |
particular power n.
|
hususi vekaletname |
|
99 |
Trade/Economic |
particular agent n.
|
hususi mümessil |
|
100 |
Trade/Economic |
particular average n.
|
küçük avarya |
|
101 |
Trade/Economic |
petty particular average n.
|
küçük özel avarya |
|
102 |
Trade/Economic |
particular agent n.
|
özel temsilci |
|
103 |
Trade/Economic |
particular charges n.
|
özel masraflar |
|
104 |
Trade/Economic |
particular agent n.
|
özel mümessil |
|
105 |
Trade/Economic |
particular average n.
|
özel avarya |
|
106 |
Trade/Economic |
free of particular average (f.p.a) n.
|
özel avarya franko şartı |
|
107 |
Trade/Economic |
particular equilibrium n.
|
özel denge |
|
108 |
Trade/Economic |
particular partnership n.
|
özel şirket |
|
109 |
Trade/Economic |
particular agency n.
|
özel acentelik |
|
110 |
Trade/Economic |
with particular average n.
|
özel avarya dahil |
|
111 |
Trade/Economic |
particular average n.
|
özel küçük avarya |
|
112 |
Trade/Economic |
particular lien n.
|
özel hak |
|
113 |
Trade/Economic |
particular average loss n.
|
özel avarya kaybı |
|
114 |
Trade/Economic |
particular power n.
|
özel vekaletname |
|
115 |
Trade/Economic |
particular equilibrium n.
|
özel muvazene |
|
116 |
Trade/Economic |
particular average n.
|
yolculuğun normal sonucu olmayan hasar veya zarar |
|
117 |
Trade/Economic |
in a particular embodiment of the invention expr.
|
buluşun özel bir uygulamasında |
|
118 |
Trade/Economic |
warrant free from particular average expr.
|
özel avarya hariç |
|
119 |
Trade/Economic |
free of particular average expr.
|
özel avarya hariç |
|
Law |
|
120 |
Law |
particular lien n.
|
belirli bir eşya üzerindeki geçici haciz |
|
121 |
Law |
particular lien n.
|
belirli bir eşya üzerindeki ihtiyati haciz |
|
122 |
Law |
particular average n.
|
hususi avarya |
|
123 |
Law |
particular customs n.
|
özel örf ve adetler |
|
124 |
Law |
particular lien n.
|
bir borcun ödenmesini veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini garantiye almak üzere borç veya yükümlülüğün kapsadığı mülk üzerine konan ipotek |
|
125 |
Law |
in particular expr.
|
hususi olarak |
|
Politics |
|
126 |
Politics |
particular international law n.
|
kısmi devletler hukuku |
|
127 |
Politics |
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events and in particular at football matches n.
|
sportif karşılaşmalarda ve özellikle futbol maçlarında seyircilerin şiddet gösterilerine ve taşkınlıklarına dair avrupa sözleşmesi |
|
128 |
Politics |
in particular articles thereof expr.
|
özellikle buradaki maddelerle ilgili olarak |
|
Insurance |
|
129 |
Insurance |
particular average n.
|
hususi avarya |
|
130 |
Insurance |
particular charges n.
|
hususi masraflar |
|
131 |
Insurance |
particular average n.
|
küçük avarya |
|
132 |
Insurance |
particular average n.
|
müşterek avaryadan olmayan zarar ziyan |
|
133 |
Insurance |
particular conditions n.
|
özel şartlar |
|
134 |
Insurance |
particular average loss n.
|
özel avarya kaybı |
|
135 |
Insurance |
particular average n.
|
özel avarya |
|
136 |
Insurance |
free of particular average n.
|
özel avarya hariç koşulu |
|
137 |
Insurance |
particular charges n.
|
özel masraflar |
|
138 |
Insurance |
free of particular average expr.
|
hususi avarya hariç |
|
Technical |
|
139 |
Technical |
particular requirements for the application of en iso 9003 n.
|
en iso 9003 standardının uygulanması için özel şartlar |
|
140 |
Technical |
particular end-use n.
|
özel son kullanım |
|
Marine |
|
141 |
Marine |
particular average n.
|
küçük avarya |
|
142 |
Marine |
particular average n.
|
özel avarya |
|
143 |
Marine |
particular purpose anchorage n.
|
özel amaçlı demirleme |
|
144 |
Marine |
particular purpose quay n.
|
özel amaçlı rıhtım |
|
Psychology |
|
145 |
Psychology |
particular complex n.
|
özel kompleks |
|
Food Engineering |
|
146 |
Food Engineering |
foodstuffs intended for particular nutritional uses n.
|
özel beslenme amaçlı gıdalar |
|
Math |
|
147 |
Math |
particular order n.
|
özel sıra |
|
148 |
Math |
particular integral n.
|
özel integral |
|
149 |
Math |
particular integral n.
|
özel tümlev |
|
150 |
Math |
particular theorem n.
|
kısmi büyüklüğü kapsayan teorem |
|
Logic |
|
151 |
Logic |
particular proposition n.
|
sınıfın yalnızca bir kısmını konu alan önerme |
|
152 |
Logic |
particular proposition n.
|
tikel önerme |
|
Literature |
|
153 |
Literature |
lpm (long particular meter) abrev.
|
iambik şiir ölçüsü |
|
Religious |
|
154 |
Religious |
particular baptist n.
|
john calvin'in öğretilerine inanan baptist grup |
|