Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | istikrarsızlık | instability n. | ||
The longer the conflict continues, the more it becomes a source of regional instability. Çatışma ne kadar uzun sürerse o kadar fazla bölgesel istikrarsızlık kaynağı haline gelir. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | istikrarsızlık | instability n. | ||
If they get worse they could increase instability in Europe. Eğer daha da kötüleşirlerse Avrupa'da istikrarsızlığı arttırabilirler. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | istikrarsızlık | instability n. | ||
Is long-term regional instability a price worth paying for short-term theft? Uzun vadeli bölgesel istikrarsızlık, kısa vadeli hırsızlık için ödenmeye değer bir bedel midir? More Sentences |
||||
General | ||||
General | istikrarsızlık | unsteadiness n. | ||
General | istikrarsızlık | unstability n. | ||
General | istikrarsızlık | changeability n. | ||
General | istikrarsızlık | changefulness n. | ||
General | istikrarsızlık | unfixity n. | ||
General | istikrarsızlık | unsettlement n. | ||
General | istikrarsızlık | unsteadfastness n. | ||
General | istikrarsızlık | volatileness n. | ||
General | istikrarsızlık | volatility n. | ||
General | istikrarsızlık | lubricity n. | ||
General | istikrarsızlık | incertitude n. | ||
General | istikrarsızlık | inconsistence n. | ||
General | istikrarsızlık | inconsistency n. | ||
General | istikrarsızlık | shittleness n. | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | istikrarsızlık | unsteadiness n. | ||
Archaic | ||||
Archaic | istikrarsızlık | instableness n. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ekonomik istikrarsızlık | economic instability n. | ||
This is the best way to steer clear of any trade wars and economic instability imported from outside Europe. Avrupa dışından ithal edilen ticaret savaşlarından ve ekonomik istikrarsızlıktan uzak durmanın en iyi yolu budur. More Sentences |
||||
Trade/Economic | finansal istikrarsızlık | financial instability n. | ||
The rapporteur recognises that the risk of financial instability is inherent to the operation of the economy. Raportör, finansal istikrarsızlık riskinin ekonominin işleyişine içkin olduğunu kabul etmektedir. More Sentences |
||||
Trade/Economic | parasal istikrarsızlık | monetary instability n. | ||
Chronic monetary instability is another problem. Kronik parasal istikrarsızlık bir başka sorundur. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | finansal istikrarsızlık | financial instability n. | ||
It was always the real economy that paid the price for this financial instability. Bu finansal istikrarsızlığın bedelini ödeyen her zaman reel ekonomi olmuştur. More Sentences |
||||
Politics | siyasi istikrarsızlık | political instability n. | ||
Political instability repeatedly threatens the still incomplete independence process. Siyasi istikrarsızlık hala tamamlanmamış olan bağımsızlık sürecini sürekli tehdit etmektedir. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | belirsizlik ve istikrarsızlık | uncertainty and instability n. | ||
Trade/Economic | ekonomik istikrarsızlık | economic instability n. | ||
Slang | ||||
Slang | finansal istikrarsızlık | queer street n. |